• Sonuç bulunamadı

DAR MÜKELLEFLERİN MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANÇLARINA KUR FARKI UYGULAMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "DAR MÜKELLEFLERİN MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANÇLARINA KUR FARKI UYGULAMASI"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

raporu MAKALELER

s ayı : 1 9 2 • eylül 2015

Ertuğrul Y IL D IZ (*> Latif SAKA(**> Ahmet K U T L U (***>

DAR MÜKELLEFLERİN MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANÇLARINA KUR FARKI UYGULAMASI

APPLICATION O F FOREIGN EXCHANGE RATE DIFFERENCE TO LIMITED LIABILITY TAXPAYERS' IN COM E FROM SECURITY SALES

ÖZ

Gelişmekte olan ülkeler için yabancı sermaye önemli bir büyüme kaynağıdır. Bu kaynağa ulaş­

manın bir yolu da menkul kıymetlerdir. Bu nedenle, ülkeler özellikle dar mükelleflere vergilendirme açısından bazı kolaylıklar sağlamaktadır. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye de, bu konuda dar mükelleflere bazı kolaylıklar sağlamıştır. Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 81. maddesinde yer alan kur farkı istisnası bunlardan biridir. Çalışmamızda dar mükelleflerin menkul kıymet satış kazançların­

da kur farkı uygulaması üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Dar mükellef, menkul kıymet, kur farkı istisnası

ABSTRACT

Foreign investment is an important source of growth of developing countries. One of the ways to attain this source is securities. Thus, countries provide tax advantages fro limited liability taxpayers in order to attract foreign investment. Turkey, as a developing country, provides for advantages too.

n Vergi Müfettişi

r) Vergi Müfettiş Yardımcısı (**4) Vergi Müfettiş Yardımcısı

M.G.T.: 07.07.2015 / M.K.T.: 26.08.2015

(2)

raporu_____________________ MAKALELER____________________

sayı : 192 . eylül 2015

Foreign exchange rate difference exemption which is provided under reiterated Article 81 of Income Tax Law is one of these incentives. This study focuses on this exemption.

Keywords: Limited liability taxpayer, securities, exemption of foreign exchange rate difference

1- GİRİŞ

İnsanların sosyalleşmesi ticaretin gelişmesini hızlandırmış, ticaretin gelişmesi de kıymetli evrakın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Önceleri para ve mal senetleri olarak düzenlenen kıymetli evrak daha sonraları işletme ve şirket fikrinin gelişmesi ile çeşitlenmiştir ve sermayenin halka yayılması ihtiyacı karşısında şirket aktiflerinde bulunan hareketsiz değerlere hareket yeteneği kazandırması gereği ve bunun neticesinde menkul kıymet tipleri ortaya çıkmıştır.1

Tasarrufların kullanım alanları muhtelif araçlara yayılmış olup; bunlardan birisi de menkul kıy­

metlerdir.2 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3. maddesinde menkul kıymet, "Ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen kıymetli evraktır" şeklinde tanımlanmıştır.

Menkul kıymetlerden elde edilen getiriler iki ana grupta toplanabilir. Bunlardan ilki; genellikle belli dönem sonlarında tahsil edilen ve vergi dilinde "irat" olarak ifade edilen gelirlerdir ki bunlara litera­

türde "menkul sermaye iratları" adı verilmektedir. Diğeri ise, menkul kıymetlerin satışıyla elde edilen ve satış bedeli ile elde etme bedeli arasındaki lehe farktan meydana gelen değer artış kazançlarıdır.3

Ülkemizin de uygulamış olduğu serbest döviz kuru sisteminin geçerli olduğu durumlarda, mu­

hasebe kayıtlarının tutulduğu para birimi ile işlemlerin yapıldığı para biriminin farklı olması halinde kur farkları ortaya çıkabilmektedir. Dar mükelleflerin menkul kıymet satışları sırasında da kur farkları oluşabilmektedir. Biz de çalışmamızda dar mükelleflerin menkul kıymet satış kazançlarında kur fark­

larının durumunu ele alacağız.

2- MÜKELLEFİYET TÜRLERİ

Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir.4 Mükellefiyetin belirlenmesi bakımından kanunun mükellef saydığı gerçek ve tüzel kişileri devletin ege­

menlik hakkının geçerli olduğu saha içinde tayin ve tespit etmek gerekmektedir. Bu nedenle hem mü­

kellefin saptanmasında geliri elde eden kişi ya da kurumun göz önüne alınması hem de gelirin kayna­

ğının devletin egemenlik hakkının geçerli olduğu yerlerde olan ilişkilerinin gözetilmesi gerekmektedir.

Bu ihtiyaç vergi hukukunda tam mükellefiyet ve dar mükellefiyet esaslarının doğmasına yol açmıştır.5 Dar mükellefiyet, tam mükellefiyete girmeyen gerçek kişilerin Türkiye'deki ekonomik ve ticari fa-

1 Sedef Pelin Gürlek, Menkul Kıymetler ve Vergilendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlan­

mamış yüksek lisans tezi), İstanbul 2010, s.13

2 Ali Çolak, Değer Artışı Kazançlarından Menkul Kıymet Satış Kazançlarının Vergilendirme Açısından Analizi ve Değer­

lendirilmesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara 2006, s.21.

3 Ali Çolak, a.g.t.syf.21.

4 10.01.1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8. maddesi

5 İsmail Ağarmış, Türkiye'de Dar Yükümlü Kurumların Vergilendirilmesi ve Avrupa Birliği'ne Uyumu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara 2006, s. 16.

(3)

raporu_____________________ MAKALELER____________________

sayı : 192 . eylül 2015

aliyetleri nedeniyle, sadece Türkiye'de elde ettikleri kabul edilen gelirlerin, yurt dışındaki gelirleriyle bir bağlantı kurulmaksızın vergilendirilmesi usulüdür. Dayandığı gerekçe, bu çeşit gelirlerin Türkiye'de doğmuş olmaları bakımından, Türkiye'nin vergilendirme yetkisine girmiş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle dar mükellefiyet, kişinin ekonomik bağlılığının yerel anlamda uygulanmasını ifade etmektedir. Gerçek kişilerin çeşitli ülkelerde ayrı ayrı ekonomik bağlılıklarının olabilmesi, çifte vergilendirmenin önlen­

mesi bakımından dar mükellefiyet şeklinin kabulünü gerektirmiştir.6

Gelir Vergisi Kanunu'nun 3. maddesinde ikametgâh ve uyrukluk esasına dayalı kişisellik ilkesine, aynı Kanun'un 6 ve 7. maddelerinde ise gelir vergisi açısından yerellik ilkesine yer verilmiştir. Bu dü­

zenleme Gelir Vergisi Kanunu'ndaki tam ve dar yükümlülük ayrımının da temelini oluşturmaktadır.7 Gelir Vergisi Kanunu'nun 3 ve 6. maddelerine göre, Türkiye'de yerleşmiş olanlar ile resmi daire ve müesseselerle veya merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları tam mükellef; Türkiye'de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler ise dar mükellef olarak vergilendirilmektedir.

Aynı Kanun'un 4. maddesinde ikametgâhı Türkiye'de bulunanlar ile bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturan kimselerin Türkiye'de yerleşmiş sayılacağı belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nda tam ve dar mükellefiyet ayrımında, bu verginin mükelleflerinin özel­

likleri göz önüne alınarak, gelir vergisinden farklı olarak Türkiye'de yerleşme ölçütü yerine; kanuni merkez ve iş merkezi kavramlarına yer verilmiştir.8

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 3. maddesine göre, kanuni veya iş merkezi Türkiye'de bulunan ku­

rumlar tam mükellef; kanuni ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayanlar ise dar mükel­

lef olarak vergilendirilmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 22/1. maddesinde, dar mükellef kurumların iş yeri veya daimî temsil­

ci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler uygulanacağı belirtilmiştir.

Aynı Kanun'un 22/2. maddesinde ise, dar mükellefiyete tâbi kurumların ticarî veya ziraî kazançlar dışında kalan kazanç ve iratları hakkında, Gelir Vergisi Kanunu'nun bu kazanç ve iratların tespitine ilişkin hükümleri uygulanacağı, ancak, bu kazanç ve iratların Türkiye'de yapılmakta olan ticarî veya ziraî faaliyet kapsamında elde edilmesi halinde, kurum kazancının bu maddenin birinci fıkrasına göre tespit edileceği belirtilmiştir.

Örnek vermek gerekirse, KVK kapsamında dar mükellef bir iş ortaklığının Türkiye'de işyeri veya daimi temsilcisi aracılığıyla elde ettiği kazançlar, niteliğine bağlı olarak ticari ya da zirai kazanç olarak değerlendirilecek ve anılan kazancın belirlenmesinde tam mükellef kurumlar için uygulanan hükümler geçerli olacaktır. Türkiye'de daimi temsilci veya işyeri bulunmayan dar mükellef kurumlar tarafından elde edilen menkul ve gayrimenkul sermaye iratları, GVK'nın ilgili hükümleri çerçevesinde vergilendiri-

6 M. Fatih Karabulut, Gelir Vergisi Kanunu'na Göre Gerçek Kişilerin Menkul Kıymetler ile Diğer Sermaye Piyasası Araçları­

nın Vergilendirilmesi,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara 2012 s.40.

7 Esra Ekmekçi, Kurumlar Vergisinde Dar Yükümlülük, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayınlanmamış doktora tezi), İstanbul 1992, s.13.

8 Celal Küpeli, Türk Vergi Sisteminde Dar Mükellef Kurumların Vergilendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul 2011, s.8.

(4)

raporu MAKALELER

sayı : 1 9 2 • eylül 2015

lecektir. Buna karşılık dar mükellef bir kurumun Türkiye'de daimi temsilcisi veya işyeri aracılığıyla elde ettiği menkul ve gayrimenkul sermaye iradı, ticari kazanç olarak değerlendirilip vergilendirilecektir.9

3- DAR MÜKELLEFLERİN MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ Menkul kıymetlerden iki farklı şekilde gelir elde edilebilmektedir. Menkul kıymetlerin dönemsel getirileri menkul sermaye iradı olarak; elden çıkarılmasından doğan kazançlar ise değer artış kazancı olarak vergilendirilmektedir. Örneğin; hisse senedinin alım değeri ve satım değeri arasındaki lehte farktan kaynaklanan kazanç "değer artış kazancı" sınıfına girerken aynı hisse senedinden elde edilen kar payı (temettü) "menkul sermaye iradı" sayılır.10

Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesine göre, ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıy­

metlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış kazancı olarak vergilendirileceği hüküm altına alınmıştır. Dar mükelleflerin menkul kıymet alıp satmaları durumunda elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir.

Değer artış kazancı, tasarruf araçlarını değişik nedenlerle (kişisel servetin korunması, uzun süre­

li yatırım düşüncesi vb) ellerinde bulunduran kişilerin, bekledikleri kazancı elde edebilecekleri bir dönemde ya da beklentilerinin değişmesi, seçenekli yatırım ortamı, tasarruf araçlarının temsil ettiği çıkardaki değişiklik gibi süreklilik taşımayan (arızi) nedenlerle satarak, söz konusu tasarruf araçlarının değerinde meydana gelen artış nedeniyle kazanç sağlamalarıdır.11

GVK'nın mükerrer 80. maddesinde yer alan "elden çıkarma" deyimi; söz konusu mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade etmektedir.12 Buna göre, diğer kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için, diğer kazanç ve iradı doğuran işin veya muamelenin Türkiye'de yapılması veya Türkiye'de değerlendirilmesi gerekir. Örneğin, Türkiye'de yerleşik olmayan bir gerçek kişiye ait ihtira beratının, Türkiye'deki bir işletme tarafından satın alınması durumunda, değerlendirme Türkiye'de yapılmış olacağından, kazanç Türkiye'de elde edilmiş sayılarak dar yükümlülük esasında vergilendirilecektir.13

Tüm bunların dışında, bu mal ve hakların devamlılık arz edecek bir şekilde ve ticari bir organizas­

yon bünyesinde yapılması durumunda; yapılan bu faaliyetler ticari kazançlar içerisinde değerlendiri­

lecek ve bu gelir unsuruna ilişkin düzenlemelerin yapıldığı vergilendirme rejimine tabi tutulacaktır.14

4- DAR MÜKELLEFLERİN MENKUL KIYMET SATIŞ KAZANÇLARINDA KUR FARKI UYGULAMASI Gelir Vergisi Kanunu'nun diğer kazanç ve iratlar bölümünde, kur farkı kazançlarının vergilendiril­

mesine dönük olarak sadece dar mükellefleri ilgilendiren özel bir düzenleme vardır. Bunun dışında

9 Celal Küpeli, a.g.t., syf.12 10 Ali Çolak, a.g.t., syf.23

11 Niyazi Telçeken, Türkiye Sermaye Piyasasında Tasarruf Araçlarının Vergilendirilmesi ve Analizi, Gazi Üniversitesi Sos­

yal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmış yüksek lisans tezi), Ankara 2007, s.31 12 06.01.1961 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80. maddesi

13 Bülent Navruz, Gelir Vergisinde Dar Yükümlülük, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmış yüksek lisans tezi), İstanbul 2005, s.116

14 Ali Çolak, a.g.t., syf 61

(5)

raporu MAKALELER

sayı : 1 9 2 • eylül 2015

kur farkı gelir ve giderleri ile dövizli olarak elde edilen diğer kazanç ve irada ilişkin olarak yasada bir düzenleme bulunmamaktadır.15 GVK mükerrer 81. maddesinde; " Dar mükelleflerin (kurumlar dahil), yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle, Türkiye'ye bizzat getirdik­

leri nakdî veya aynî sermaye karşılığında iktisap ettikleri menkul kıymetler ile iştirak hisselerini elden çıkarmalarından doğan değer artışı kazançlarının hesabında, kur farkından doğan kazançlar dikkate alınmaz" denilmektedir.

Kur farkından doğan kazançların dikkate alınmaması için Mükerrer 81'inci maddeye göre aşağıda­

ki şartların hep birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:

1. Kazancı elde eden, dar mükellefiyete tabi olmalıdır.

2. Türkiye'de elde edilen kazançlar münhasıran menkul kıymet veya iştirak hisseleri dolayısıyla elde edilen menkul sermaye iratlarından ve bu kıymet veya iştirak hisselerinin elden çıkarılma­

sından doğan değer artışı kazançlarından ibaret olmalıdır.

3. Bu mükelleflerin Türkiye'de menkul kıymet alım satımı faaliyetiyle devamlı olarak uğraşmama­

ları gerekmektedir.

Türkiye'de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef kurumların menkul kıymet alım-satı- mından elde ettikleri kazançlar önceki bölümlerde açıklandığı üzere değer artış kazancı olarak vergiye tabidir. Yukarıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi koşuluyla da bu kazancın hesabında dar mükellef gerçek kişiler için geçerli olan bu istisna Kurumlar Vergisi Kanunu 26/2 uyarınca dar mükellef kurum­

lar için de geçerlidir. Diğer bir ifadeyle dar mükellefiyete giren yabancı kurumların, Türkiye'ye bizzat getirdikleri nakdi veya ayni sermaye karşılığında, iktisap ettikleri menkul kıymet ile iştirak hisselerini elden çıkarmalarından doğan değer artış kazancının hesabında, kur farklarından doğan kazançlar göz önüne alınmaz. Değer artış kazançlarının iktisap tarihinden itibaren 15 gün içinde özel beyanname ile beyan edilerek vergilendirilmesi gerekir.16

Kur farkından doğan kazançların hesabında, menkul kıymet veya iştirak hisselerinin iktisabına tah­

sis edilen yabancı sermayenin bu kıymet veya hisselerin iktisap tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Mer­

kez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı ile bu kıymet veya hisselerin elden çıkarılması tarihindeki aynı miktar yabancı sermayenin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı arasındaki fark esas alınır.

Maddede yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle yapılan işlem­

lerden bahsedilmektedir. Konuyla ilgili 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununda bilgiler yer almaktadır. Bu Kanun'un amacı, doğrudan yabancı yatırımların özendirilmesine, yabancı yatırım­

cıların haklarının korunması ile yatırım ve yatırımcı tanımlarında uluslararası standartlara uyulmasına, doğrudan yabancı yatırımların gerçekleştirilmesinde izin ve onay sisteminin bilgilendirme sistemine dönüştürülmesine ve tespit edilen politikalar yoluyla doğrudan yabancı yatırımların artırılmasına iliş­

kin esasları düzenlemektir.17 Kanun koyucu GVK mükerrer 81. madde ile tanınan istisna ile yabancı

15 Celal Çelik, Türk Vergi Sisteminde Kur Farklarının Vergilendirilmesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış doktora tezi), İstanbul 2011, s. 152

16 Nahide Özaytekin, Türkiye'de Dar Mükellef Kurum Kazançlarının Vergilendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İzmir 2006, s. 58-59.

17 M. Fatih Karabulut, a.g.t., syf 90

(6)

raporu MAKALELER

sayı : 1 9 2 • eylül 2015

sermayeyi teşvik etmek ve yabancılara bir anlamda kendi para birimlerine göre vergi hesabı yapma imkanı getirmek istemiştir.18

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıl­

dığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının %10 veya üzerinde olması şarttır.

Örnek:19

Dar Mükellef Bay (A), gerekli mercilerden izin alarak 18.04.2006 tarihinde Türkiye'ye 1.000.000

$ getirmiş ve bu parayla B bankasının çıkarmış olduğu banka tahvillerinden satın almıştır. Bay A 14.05.2013 tarihinde söz konusu menkul kıymeti 1.200.000 $ karşılığında elden çıkarmıştır.

18.04.2006 tarihinde TCMB Amerikan doları döviz alış kuru 1,3424 TL ve 14.05.2013 tarihindeki TCMB Amerikan doları döviz alış kuru 1,8059 TL'dir.

Bay (A), bu parayı yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin alarak getirdiği, başka bir faaliyeti olmadığı ve bu işi devamlı suretle yapmadığı için kazancın tespitinde kur farkı arındırılmasından yararlanabilecektir. Kur farkı arındırmasından faydalanacak tutarın hesabında, Bay (A)'nın getirdiği nakdi sermayenin getirildiği tarihteki Türk parası karşılığı değeriyle, iktisap edilen kıymetin elden çıkarıldığı tarihte aynı tutarda yabancı paranın Türk parası karşılığı değeri arasındaki farkı esas alınır. Buna göre kur farkı arındırmasından faydalanılacak tutar 1.000.000 x (1,8059 - 1,3424)= 463.600 TL olacaktır.

Dar mükellef gerçek veya tüzel kişinin, Türkiye'de menkul kıymet alım satımı ile devamlı uğraş­

ması durumunda kur farkına bağlı olarak oluşan kazançlar değer artış kazancının hesabında dikkate alınacaktır.

5- SONUÇ

Ülkeler arasındaki ticaretin artması, teknolojinin gelişmesi gibi nedenlerle dünya genelinde ya­

bancı para ile yapılan işlemler artmakta ve yabancı para ile yapılan işlemlerin artması sonucunda gün geçtikçe kur farklarının vergilendirmedeki yeri önem kazanmaktadır.

Dünyadaki gelişmelere paralel, tasarruf sahiplerinin tasarruflarını değerlendirebileceği birçok seçe­

nek ortaya çıkmaktadır. Bu seçeneklerden biri de menkul kıymetlerdir. Tasarruf sahipleri menkul kıymet alıp satarak kazanç sağlamakta ve sağladıkları kazançlar değer artış kazancı olarak vergilendirilmektedir.

Dar mükelleflerin değer artış kazancı elde etmeleri durumunda vergilendirme açısından kur farkla­

rının nasıl vergilendirileceği hususu ortaya çıkmaktadır. Bu husus ülkemizde sadece dar mükelleflere özgü bir düzenleme ile çözüme kavuşturulmuştur.

Bu düzenlemeye göre, dar mükelleflerin menkul kıymet alım satım kazançları sırasında ortaya çıkan kur farkları vergilendirilmemekte, başka bir deyimle yasa koyucu dar mükelleflere bir istisna tanımaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde sermayenin yetersiz olması, bu ülkeleri yabancı sermayeyi teşvik etmek maksatlı bazı tedbirler alma yoluna itmektedir. Dar mükelleflere tanınan kur farkı istisnasını da bu tedbirlerden biri olarak değerlendirmek mümkündür. Dolayısıyla bu uygulamanın ülkemizin mevcut durumu göz önünde bulundurulduğunda gerekli bir uygulama olduğu söylenebilir.

18 Celal Çelik, a.g.t., syf 154.

19 Gelir Vergisi Beyanname Düzenleme Kılavuzu, Hesap Uzmanları Derneği, İstanbul 2014, s. 276.

(7)

raporu MAKALELER

sayı : 1 9 2 • eylül 2015

KAYNAKÇA

• 06.01.1961 Tarih ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu

• 10.01.1961 Tarih ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu

• 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu

• 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu

• AĞARMIŞ, İ. (2006), Türkiye'de Dar Yükümlü Kurumların Vergilendirilmesi ve Avrupa Birliği'ne Uyumu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara.

• ÇELİK, C. (2011), Türk Vergi Sisteminde Kur Farklarının Vergilendirilmesi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış doktora tezi), İstanbul.

• ÇOLAK, A. (2006), Değer Artışı Kazançlarından Menkul Kıymet Satış Kazançlarının Vergilendir­

me Açısından Analizi ve Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayım­

lanmamış yüksek lisans tezi), Ankara.

• EKMEKÇİ, E. (1992), Kurumlar Vergisinde Dar Yükümlülük, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayınlanmamış doktora tezi), İstanbul.

• Gelir Vergisi Beyanname Düzenleme Kılavuzu (2014), Hesap Uzmanları Derneği, İstanbul

• GÜRLEK, S.F. (2010), Menkul Kıymetler ve Vergilendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilim­

ler Enstitüsü,(yayımlanmamış yüksek lisans tezi),İstanbul.

• KARABULUT, M.F. (2012), Gelir Vergisi Kanunu'na Göre Gerçek Kişilerin Menkul Kıymetler ile Diğer Sermaye Piyasası Araçlarının Vergilendirilmesi,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü­

sü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Ankara.

• KÜPELİ, C. (2011), Türk Vergi Sisteminde Dar Mükellef Kurumların Vergilendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul.

• NAVRUZ, B. (2005), Gelir Vergisinde Dar Yükümlülük, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens­

titüsü, (yayımlanmış yüksek lisans tezi), İstanbul.

• ÖZAYTEKİN, N. (2006), Türkiye'de Dar Mükellef Kurum Kazançlarının Vergilendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), İzmir.

• TELÇEKEN, N. (2007), Türkiye Sermaye Piyasasında Tasarruf Araçlarının Vergilendirilmesi ve Analizi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yayımlanmış yüksek lisans tezi), Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ortaklık haklarının elden çıkarılmasında bir menkul kıymet satışından söz edilemeyecek, bir malın ya da hakkın elden çıkarılması söz konusu olacağı

değerlendirmek suretiyle) arızi olarak elde eden bütün yabancı ulaştırma kurumlarının işleri ticari faaliyettir. • Dar mükellef ulaştırma kurumlarının Türkiye’de

madde ile menkul kıymet gelirlerinin stopaj yoluyla vergilendirilmesine iliúkin getirilen düzenleme 1.1.2006-31.12.2015 döneminde elde edilen gelirlere uygulanacak olup, hisse

Oydan yoksun hisse senetleri (OYHS), işletmelerin sermaye artırımıyla ihraç edebilecekleri, oy hakkı hariç, sahibine kârdan pay alma ve istendiğinde bedelsiz pay

Yatırımcıların İMKB Hisse Senedi Piyasası’nın/Tahvil ve Bono Piyasası’nın açık olduğu günlerde saat 12’ye (Bu saat içtüzükte belirtilmesi şartıyla kurucu

Bu nedenle, sermaye piyasasında kolektif yatırım kuruluşları olarak adlandırılan yatırım fonları ve menkul kıymet yatırım ortaklıkları geliştirilmiştir.. Kolektif

Anonim, eshamlı komandit ve limited şirket niteliğindeki yabancı kurumlar ile Sermaye Piyasası Kanunu'na göre kurulan yatırım fonu ve yatırım ortaklıklarıyla benzer nitelikte

 Elde edilen gelirlerin, stopaja tabi tutulmuş diğer menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile birlikte beyan sınırını (2016 için 30.000 TL) aşması halinde,