Boas 1899’da yayınladığı makalesinde, fiziki
antropolojide kullanılan yöntemlerin eleştiriler aldığına dikkat çekmiştir:
insanlığın anatomik özelliklerine göre sınıflandırılması ve
tiplerin tanımlarının uygulanabilirliği ölçüm araçları. Bazı araştırmacıların metrik yönteme itiraz ettiği ve
ölçümlerin yerini yeni bir tanımlamanın almasını
istediklerinden bahseden Boas, bu isteğin ölçümlerin işlevinin yanlış anlaşılmasıyla ilgili olduğunu vurgular.
Ölçümlerin seçildiği sürecin tamamen deneysel
olduğunu, bazı ölçümlerin çeşitli ırklarda büyük ölçüde farklılık gösterdiğini ve bu nedenle iyi bir ırksal kriter olarak göründüğünü söylemektedir.
Ölçümlerin işlevi yalnızca belirsiz sözlü açıklamanın
“Zamanla, mevcut tek ırk kriteri olarak kabul etme eğiliminin geliştiği,
deneyimle elde edilen ölçümlerin faydalı olduğu doğrudur. Bu özellikle genişliğin kafa uzunluğuna oranı olan sefalik indeks için
geçerlidir. Her şeyi sefalik indeks çalışmasına tabi kılan, kafatasının ve iskeletin formlarını metrik ilişkileriyle veya çizimleriyle veya
diyagramlarla ifade ettiği şekilde tamamen göz ardı eden
antropologlar vardır. Aynı sefalik indeksin, anatomik olarak eşdeğer olarak kabul edilemeyecek formlara ait olabileceği sıkça belirtilmiştir. Örneğin, aynı sefalik indeksin Eskimo’ya, güney Kaliforniya’nın tarih öncesi nüfusuna ve zenciye ait olduğunu tespit ediyoruz. Yine de bu üç türün temelde farklı olduğu düşünülmelidir. Çalışmalarını ölçümlerin mekanik uygulamasıyla, özellikle de tekli ölçümlerle sınırlayan ve ırk ilişkilerini bu şekilde izlemeye çalışan antropologlar metrik metodu doğru şekilde uygulamamaktadır. Ölçümlerin yalnızca belirli
özelliklerin daha net tanımlanmasının amacına hizmet ettiği ve bir ölçüm seçiminin görünümdeki amaca uyarlanması gerektiği
unutulmamalıdır. Fiziki antropolojinin tüm problemlerine uygulanacak bir ölçüm sisteminin geliştirilmesi eğiliminin yanlış yönde bir hareket olduğuna inanıyorum. Ölçümler, araştırmaya çalıştığımız soruna göre seçilmelidir. Başın uzunluğu ve genişliği oranı bir durumda çok istenen bir ölçüm olabilir, başka bir durumda değeri yoktur. Ölçümler her
Montagu’ya göre (1941) histoloji dokuları, anatomi
yapıları çalışır, fiziki antropologlar yapılardaki tüm morfolojik birimlerle ilgilenmektedir.
Fiziki antropologlar morfolojiden ziyade daha
anatomi çalışmaya istekli olmalıdır.
Bilim ayırıcı değildir aksine analitik ve
bütünleyicidir, kimse morfolog olmadan analitik ve bütünleyici olamaz.
Bu nedenle öğrenciler fiziki antropoloji okumayı,
yazmayı ve konuşmayı öğrenmelidir, fiziki
antropolojinin alfabesinin çoğunluğunu ise morfoloji oluşturmaktadır.
Fiziki antropolojinin geleceği anatomiyle ilişkilidir,
öğrencilerin biyoloji eğitimi alması, eğitimin
Washburn ve Detwirel (1943), belli bir amaçla
yapılan deneylerin sonuçlarının başka amaçlar için kullanılmasına izin verecek şekilde yapılması
gerekliliğinden bahsetmişlerdir.
Eğer antropolojik teoriler test edilecekse deneyler
antropolojik durumlara uyacak şekilde
tasarlanmalıdır, bu durum da işbirliği demektedir.
Diğer alanlardaki bilim insanlarının antropolojik
sorunların kaygısını gütmesi beklenemez.
Bu yüzden antropologlar deneysel çalışmalarda aktif
bir rol oynamak zorundadır, aksi takdirde problemler çözülemez.
Geleneksel düşünme biçimlerinin değişimine
“Açıklama ve mantık tartışılmaz bir açıklama sağlayamazsa,
antropologlar deneysel yöntemlerden yararlanmalıdırlar.
Antropologların bunu yapması ve hatta başkalarının deneylerini kullanması zor görünmektedir, çünkü antropoloji geleneksel olarak sadece karşılaştırmalı bir alan olarak değildir aynı zamanda
primatlarla ve özellikle insanla sınırlıymış gibi görülmektedir. Alanın tanımları kullanılan yöntemlerin yanı sıra çalışılan hayvanların
sınırlandırılması anlamına gelmektedir. İnsan, bir denek olarak
kullanılamaz ve diğer primatların ise bakımı pahalı ve zordur ancak hızla büyüyen küçük, ucuz hayvanlar üzerinde deneysel çalışmalar yapılabilir. Laboratuvar hayvanlarının antropolojik sorunları
aydınlatmak için kullanımı ilk bakışta göründüğü kadar zor olmamalıdır. Bunun nedeni, tamamen açıklayıcı bir çalışmanın çözmeyeceği yorumlama sorunlarıdır. Sinir-kas ilişkileri, çevrenin veya değişmiş fonksiyonların etkileri, büyüme mekaniği ve benzeri problemler ne yenidir ne de primatlarla sınırlıdır. İnsan bir
memelidir ve insan vücudunu yöneten yasaların diğer memelileri kontrol edenlerden farklı olduğu düşünülemez. Sınıflandırma
sisteminde antropologların gelişmeye çalıştıkları herhangi bir gerçek varsa, insanın akrabaları ile ilgili deneyler insan
problemlerini anlamada yardımcı olacaktır. Fiziki antropolojinin
primatlarla sınırlı kalmasını beklemek, tıbbi araştırmanın laboratuvar hayvanlarını kullanmayı bırakılmasında ısrar edilmesine benzer.
“Eski fiziki antropoloji öncelikle bir teknikti. Bilimin ortak merkezi
kaliperlerle dış ölçüm şeklindeydi. Yeni fiziki antropolojinin ilgi alanı öncelikle primat evrimi sürecini ve mevcut olan en etkili tekniklerle insan varyasyonunu anlamayı istemektir” Washburn, 1951.
Fiziki antropoloji ve evrimsel biyolojinin önemli isimleri olan Sherwood Washburn ve Theodosius Dobzhansky 1950’de Cold Spring Harbor Laboratuarı’nda düzenlenen, konusu insan
evrimi olan uluslararası bir sempozyuma katılmışlardır.
İnsan paleontolojisi ve anatomisi alanlarında öncü olan, genetik ve evrimsel biyolojideki modern sentezin ortaya çıkmasında merkezi rol oynayan birçok bilim insanı bir araya gelmiştir. Evrimsel biyoloji ile fiziki antropoloji arasında güçlü bir
köprünün inşa edilmesi amaçlanmıştır.
Washburn 1951’de yayınladığı Yeni Fiziki Antropoloji
makalesinde, deneysel anatominin ve somatik ölçümlerin sayısının azaltılmasının disiplinde gelecekteki
çalışmalarda ayırıcı olacağından bahsetmiştir.
Ancak modern araştırmacıların kullandığı fikir ve
ölçümlerin çokluğu ile tahminleri gerçekleşmemiştir.
1952’de “Fiziki Antropolojinin Stratejisi” isimli sunumunda yine fiziki antropoloji disiplininde evrimsel teorinin temel birleşiminden bahsetmiştir.
Toplantı fiziki antropolojinin gelişimindeki uyum, ilkin tanımlayıcı ve taksonimik olan eski disiplin ile sürece ve nedenselliğe odaklanan yani disiplin arasındaki sınırımsı durum üzerine yoğunlaşmıştır.
Formülasyonu, erken fiziki antropolojinin felsefi varsayımları,
genel biyoloji ve tıp ile olan entelektüel bağlarından çok daha fazlasını ele almaktadır.
Washburn, eski fiziki antropolojinin temel olarak geçmiş ve
şimdiki insan ırklarının, anayasal varyantların ve fosil ve canlı primatların nispeten statik, tipolojik bir sınıflandırma yaptığını belirtmiştir.
Farklılıkların tanımları genellikle teorik ön varsayımların
sonuçlarından ziyade kendi başlarına sona ermiştir.
Kullanılan yöntemler yaklaşık % 80 antropometrik ölçümler ve % 20 morfolojik gözlemlerdi.
Verilerin yorumlanması genetik, gelişimsel veya evrimsel
biyolojiden alınan sıralı teorilerden ziyade tarihsel varsayımlara dayanıyordu.
Washburn’un açıklaması uygun olmasına rağmen, eski fiziki
1951’de Sherwood Washburn “Yeni Fiziki Antropoloji”yi
“evrimsel değişimin mekanizmaları ve süreçlerini sınıflandırma ve ölçümden ileriye/başka yere taşımak” ve insan biyolojisi ve
davranışının anlaşılmasında “disiplinlerarası ve çok disiplinli bir yaklaşım” olarak tanımlamıştır.
Washburn sadece faktörlerle ilişkili değil, cevapların davranış, biyoloji ve tarihin ayrılamaz olduğunu göz önünde bulundurmak gerektiğine dikkat çeker.
Fenotip çevreyle etkileşimdedir, genotip ise direkt olarak çevreyle ilişkili değildir ve genotip belli bir çevrede fenotiplerin başarısını etkilemektedir.
Yeni Fiziki Antropoloji genel anlamda, insanlığı ve akrabalarımızı anlamak için karşılaştırmalı, evrimsel, çokdisiplinli ve disiplinler arası bir yaklaşımdır, öncelikle tipolojik/sınıflandırma
“Yeni fiziki antropolojinin insanın yapısı veya evrimi ile
ilgilenen herkese sunacağı çok şey var, ama bu sadece başlangıç. Bunu inşa etmek için sosyal bilimciler,
genetikçiler, anatomistler ve paleontologlarla işbirliği yapmalıyız. Yeni fikirlere, yeni yöntemlere, yeni işçilere ihtiyacımız var. Bugün yapacağımız hiçbir şey yarın daha iyi yapılmayacak” Washburn, 1951.
“Kuramsal olasılıklar olarak, insanın genetik olarak
saldırgan veya itaatkâr, savaşçı veya barışçıl, belirli bir bölgeye ait veya gezginci, bencil veya cömert, kötü veya iyi olarak belirlenebileceğini öngörebiliriz. Bu
olasılıklardan herhangi biri gerçekleşebilir mi? Bu
düzenlemelerden herhangi birinin sabitlenmesi, kontrol edilemeyen dürtüler veya tahrikler haline gelsin, hayatta kalması için kültüre dayanan bir türün uyumluluğunu
Modern sentez tarafından getirilen/yayılan
heyecan ve yenilik tarafından teşvik edilmiştir. Modern Sentez; Mendel genetiğinin Evrim Teorisi’ni
desteklediğini ve tamamladığını gösteren Modern Sentez, modern moleküler biyoloji ve matematiksel populasyon genetiği ışığında birleştiren modern evrim kuramının adıdır.
Washburn, 1940-60’lı yılların sonlarında ortaya
çıkan evrimsel bir teori ortamının ortasında, Dobzhansky, Mayr, Haldane, Fisher, Wright gibi teorisyenlerin çalışmaları ve Ashley Montague, Frank Livingstone ve Loring Brace gibi fiziksel antropoloji meslektaşlarıydı.
Özellikle, 1950 Cold Springs Harbour
sempozyumu, İnsan Evrimi ve Menşei’nin
Washburn’un çağrısı ve fiziki antropolojide gerçek ve içten evrimsel bir müdahaleye sahip olma hareketini temsil etme isteği; tipolojik, işlevsel, davranışsal ve evrimsel anlayışların bir birleşimi ve fiziki
antropolojinin özü olarak ölçümün ötesinde bir genişleme olarak özetlenebilir.
Bu durum bir Biyolojik Antropoloji çağrısıdır, biyoloji ve antropoloji sözcüklerinin birbirini tamamlayıcı
olmaktan ziyade sinerjik olarak etkileşime girdiği ve katkıda bulunduğu bir bağlamdır.
1946’da Alice M. Brues, Fisher ve Haldane'nin
çalışmalarını açık bir şekilde kullandığı ve referans aldığı göz renginin genetiği hakkında önemli ve
oldukça kapsamlı bir çalışma yayınlamıştır.
1949 yılında, Washburn'un “yeni bir fiziki antropoloji” çağrısını yayınladığı Cold Spring Harbor Laboratuvarı sempozyumundan bir yıl önce, yeni populasyon
genetiği teorisinden Keith'in İnsan Evriminin Yeni Kuramı’na kadar birçok bakış açısını birleştirmiştir. “Nüfus büyüklüğünün evrim hızına olan ilişkisi kapsamlı
bir şekilde araştırıldı ve sonuçlar esasen Keith'inkilerle aynıydı” ve
“Birçok insan grubu arasındaki fiziksel farklılıklar
Fiziki antropolojinin “eski” ve “yeni”
versiyonları uzun yıllar boyunca kardeş türler
gibi bir araya gelmiş, birbirine karışmış olsa
da modern sentezin değerlendirilmesi
anlayışı “yeni” lehine dengelerin
değişmesine neden olarak ABD’deki fiziki
antropolojide yaygınlaşmıştır.
“Eski” ve “yeni” fiziki antropoloji arasındaki
geçiş döneminin melez doğası, 1950’lerin
çoğuna hâkim olan insan ırk
sınıflandırmasının biyolojik “nesnelliği”
Genel olarak, genetik özellikler morfolojik
olanların yerini alır, doğal seçilim ve coğrafi
izolasyonun etkilerini akla getirir.
Bununla birlikte,
gen akışı,
etkin populasyon büyüklüğü, rastgele sürüklenme,
eşeyli çiftleşme ya da
populasyonlar içindeki ve arasındaki
varyasyonları etkileyen diğer süreçler
gibi anahtar kavramlar veya populasyon
Carleton Coon, Stanley Garn ve Joseph Birdsell’in (1950) önemli monografisi Irklar: İnsanda Irk Oluşumu
Problemlerinin Bir Araştırması ve William C. Boyd’un (1950) Genetik ve İnsan Irkları örnek olarak verilebilir.
Bu yazarlar ve diğerleri, tipolojik sınıflandırmalarda metodolojik ve teorik kusurların varlığını işaret ederek Montagu (1951) ve Stewart (1951) gibi isabetli eleştirilerine rağmen, eski sonuçları desteklemek için yeni teknikler kullanarak tipolojik sınıflandırmaları savunmaya devam etmişlerdir.
Bununla birlikte, kan grubu polimorfizmleri üzerine Brues (1954) ve William C. Glass'ın (1956) önemli eserinin örnek oluşturduğu sürüklenme ve seçilimin dengelenmesi gibi
populasyonların genetiğinin merkezi kavramları üzerine açık bir şekilde kurulmuştur.
İnsan paleontolojisi çalışması belki de, doğal
seçilim yoluyla evrim teorisine en yakın şekilde bağlı fiziki antropolojinin bir dalıydı.
1950’ler ve 1960’lar boyunca, Ernst Mayr ve
Theodosius Dobzhansky'nin savunduğu
“populasyon düşüncesi” daha önceki yıllarda ortaya çıkan ve aşırı derecede hominid
taksonomilere yol açan tipolojik yaklaşımı desteklemeye başlamıştır.
Eşzamanlı hominid türleri arasındaki niş
bölünmesi, farklı diyet adaptasyonlarının kanıtı ile gündeme getirildi ve üreme izolasyonuyla ittifak edilen allopatuar türleşmeye karşı
Populasyon düşüncesi aynı zamanda, çok değişkenli
istatistiksel analiz yöntemlerinin metrik
karakterlerden grupların tanımlanmasına ve ayırt edilmesine yardımcı olmak için morfometri alanına dahil edilmesine de yol açmaktadır.
Taksonomide tamamen kladistik bir yaklaşımın
geçerliliği üzerine yapılan tartışmalar 1980’lerde artarak ısrar etmiştir.
Primatolojide ve paleoantropolojideki taksonomik
çalışmalar “moleküler saatler” kavramının ortaya çıkmasından da etkilenmiştir.
“Nötr” genetik değişimin nispeten sabit oranlarının
Bir yandan morfolojiye ve fosillere dayanan
filojeniler arasındaki gerginlik ve öte yanda
genetik benzerlik ve moleküler saat, evrim
teorisine ve tartışmanın her iki tarafında
yapılan varsayımlara dayanmaktaydı.
Franz Boas ve çağdaşlarının egemen olduğu
1930’lar ve 1940’ların kuramsal ve
tanımlayıcı döneminden ortaya çıkan insan
varyasyonunun çalışması 1950’ler ve
1929’da Journal of Human Biology’i (İnsan
Biyolojisi) kuran Raymond Pearl, Gause’un (1932)
deneysel modellerinde rekabet ve nüfus artışında
geliştirdiği fikirler, nüfus baskısı, ekolojisinin
lojistik modeli ve bunun taşıma kapasitesi ile ilgili
içsel kavramları da dahil olmak üzere alandaki
yeni ekoloji kavramlarını tanıtmaya yardımcı
olmuştur.
“Yeni” insan biyolojisi, en önemlisi, İnsan Uyum
Yeteneği programının odaklarından biri olan
Uluslararası Biyoloji Programı’nın bir parçası
olarak sergilenmiştir.
İnsan Uyum Yeteneği Projesi’nin hedefleri ve
yöntemleri, evrim teorisini açık bir şekilde akla
Proje insan populasyonlarının yüksek irtifa ve
kurak savan da dahil olmak üzere çeşitli
ekolojik koşullara nasıl uyum sağladığını
incelemeyi amaçlamıştır.