• Sonuç bulunamadı

Ergin Ataman TÜRKIYE NIN BEYAZ GÖLGE SI SERKAN SEYMEN ÖZ ALTAY LI VAHAP BEY IN MUHTEŞEM ÖYKÜSÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ergin Ataman TÜRKIYE NIN BEYAZ GÖLGE SI SERKAN SEYMEN ÖZ ALTAY LI VAHAP BEY IN MUHTEŞEM ÖYKÜSÜ"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NASIL BİR EKONOMİ

S A N A T S A Ğ L I K S P O R İ Y İ Y A Ş A M T E K N O L O J İ SAYI: 57

SERKAN SEYMEN

ÖZ ALTAY’LI VAHAP BEY’IN MUHTEŞEM ÖYKÜSÜ

DIDEM ERYAR ÜNLÜ

DÜNYAYI ÇEVRE FELAKETINDEN KURTARACAK 7 KADIN KAHRAMAN

MAYA PORTAKAL BITARGIL

SANATIN BILINMEYEN ILHAM PERILERI

ASLI BARIŞ

BURCU ESMERSOY ILE YAZ MODASI

AHMET CAN

EN BABA HEDIYE REHBERI

Ergin Ataman

TÜRKIYE’NIN BEYAZ GÖLGE’SI

ISSN 2717-6827 • 10 TL 9772717682008 4-11 HAZIRAN 2021

(2)

İMTİYAZ SAHİBİ

NASIL BİR EKONOMİ MEDYA HABER BASIN A.Ş.

YÖNETİM KURULU BAŞKANI

HAKAN GÜLDAĞ

GENEL KOORDİNATÖR

VAHAP MUNYAR

YAYIN KURULU BAŞKANI

DR. ŞEREF OĞUZ

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ

TALİP AKTAŞ

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

ÖMER TÜRKDÖNMEZ

(TÜZEL KİŞİ TEMSİLCİSİ)

KOORDİNATÖR

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

SORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ

HANDAN SEMA CEYLAN

HAFTA YAYIN YÖNETMENİ

ASLI BARIŞ

GÖRSEL YÖNETMEN

MURAT KASPAR

SAYFA TASARIMI

İLKNUR FİLİZ AYDEMİR

YAZI KURULU

FARUK ŞÜYÜN, YASEMİN SALİH, DİDEM ERYAR ÜNLÜ, SELENAY YAĞCI

KATKIDA BULUNANLAR

BAŞAK DİZER TATLITUĞ, MAYA PORTAKAL BİTARGİL, İPEK YEZDANİ, CEYHUN KUBURLU AHMET CAN, SIRMA, HATİCE YILMAZ

REKLAM GRUP BAŞKANI

FUNDA BAYKAL

ABONE

MERVE YEDEKÇİ Tel: 0216 440 24 81 abone.dunya.com

ADRES

Rüzgarlıbahçe Mahallesi, Cumhuriyet Cad. Gülsan Plaza No:22 Kavacık 34805 Beykoz/İstanbul

Tel: 0216 440 24 00

BASKI

Radika Matbaa San. ve Tic. Ltd. Sti.

100. Yıl Mah. Matbaacılar Sitesi4. Cad.

No:124, Bağcılar İstanbul Tel: 0212 629 07 47

GENEL DAĞITIM

Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Her hakkı saklıdır

Bu dergide yer alan yazı, makale, fotoğraf ve ilüstrasyonların elektronik ortamlar da dahil olmak üzere çoğaltılma hakları NASIL BİR EKONOMİ MEDYA HABER BASIN A.Ş.’ye aittir. Yazılı ön izin olmaksızın hangi dilde ve hangi ortamda olursa olsun materyalin tamamının ya da bir bölümünün çoğaltılması yasaktır. Bu dergi, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

İyi okumalar, ASLI BARIŞ

B

üyük Mustafa’nın büyük başarısını konuştuk önce… Altay’ın birinci lige çıkışının ardındaki destansı hika- yeyi anlatalım dedik…Hemen son- rasında altın kızımız Ayşe Begüm Onbaşı’nın zaferinin haberi geldi…

Aerobik Cimnastik Dünya Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak, Türk bayrağını dalgalandı- ran 19 yaşındaki pırıl pırıl sporcumuzun zaferiyle gururlandık; onunla söyleşi yapmak, ona ulaşmak için kolları sıvadık.

Sonra… Sonrası malum… Anadolu Efes’in Euroleague şampiyonluğuyla bitirdik geçen haf- tayı…

Ülkemizin en kıymetli iş adamlarından, Ana- dolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan, 1976’da Kadıköy Kulübü’nü alarak Efes Pilsen’i kurduğun- da, bu takımın böyle büyük başarılar yakalayaca- ğını bilmem tahmin edebiliyor muydu?

1996’daki Koraç Kupası’nın mutluluğu, şaka maka üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen hala aklımda… Zira bu büyük başarı, Türk basketbo- lunun rotasını ve izleyici olarak basketbola bakış açımızı değiştirdi.

Az da olsa basketbol meraklıları vardı elbet…

Ama daha önce bir basketbol takımının maçlarını takip etmek, başarılarıyla gururlanmak ‘genelin’

meselesi değildi.

Basketbol ile sevinmeyi, bir olmayı, sevinç gözyaşı dökmeyi o sezon öğrendik.

Petar Naumovski’li, Ufuk Sarıca’lı, Murat Ev- liyağolu’lu, Volkan Aydın’lı, Conrad McRae’li, Ta- mer Oyguç’lu Efes öğretti bize… Ve tabii ki başla- rındaki efsane isim Aydın Örs…

Bugün kapağımızda başka bir efsane, Eurole- ague’i takımına kazandıran hoca Ergin Ataman var. Ne mutlu…

Kenan Başaran, yazısında Aydın Örs-Ergin Ataman ilişkisini şöyle anlatıyor: “Beyaz Gölge dizinin meşhur koçu Ken Reeves ne ise, Efes’in koçu Aydın Örs de oydu. Örs, bugün zirveye çı- kan Ergin Ataman dahil, bir çok koça el vererek, bugünkü basketbol ekolümüzün baş mimarların- dan oldu. Bugün Ergin Ataman, basketbolumuzun fenomeni. Aydın Örs’ün Efes’inden mezun oldu.

96 Koraç Kupası’nın ikonikleşmiş zafer anı fo- toğrafında Ataman’ın, Örs’ten bile daha fazla öne fırladığı görülür.”

Bir koç için şüphesiz kupa kaldırmak büyük başarı… Ama kendinizden sonra bu sporu yücel- tecek, oyuncular hatta hocalar yetiştirirseniz sadece başarılı değil, efsane olursunuz. Tıpkı Aydın Örs gibi…

Futbolda da böyle hikayeler duymak dileğiyle…

Tekrar teşekkürler Ergin Ataman, teşekkür- ler Anadolu Efes…

Sadece şampiyon değil efsane olmak

İyi bir haftaydı aslında… Spor alanında o kadar fazla başarı kazandık ki, neyi kapak konusu olarak öne çıkaracağımızı şaşırdık…

EDITÖRÜN NOT DEFTERI

(3)

İçindekiler SAYI 57

06

IPEK YEZDANI

Çıkarın kağıtları: Haftanın testi ile gündem bilginizi ölçüyoruz!

07

SELENAY YAĞCI

Haftanın ajandası: Kademeli yaz kavuşmaları!

08

SIRMA

Müziğin içinden: Spotify’ın bağımsız sanatçılara adadığı

‘Fresh Finds’ Türkiye’de!

10

PROF. DR. NILAY ULUSOY Friends The Reunion’dan ne umduk, ne bulduk?

12

MAYA PORTAKAL

Sanatta peri tozu: Nedir bu ilham perisi dedikleri?

16

AHMET CAN

En baba hediye rehberi! Babalar Günü öncesi, teknolojik hediye alternatiflerini önünüze serdik!

24

SERKAN SEYMEN En hakiki Altay’lı Vahap Özaltay! Türkiye futbol tarihinde ilklerin adamıydı o ...

Ülkemizden yurtdışına transfer olan ilk futbolcu, profesyonel mukavele imzalayan ilk oyuncuydu. Üstelik kendisi bir

‘Afro-Türk’tü!

32

YASEMIN SALIH

Haftanın tartışma konusu: İyot dost mu düşman mı?

34

ŞEBNEM TURHAN

Vegan yıldızlar ve sarı çanta…

36

OKAN ALTAN

Zirvelerde otomobille adrenalin arayışı: Everesting

KAPAK KENAN BAŞARAN

20

Yerel kabuğu kırıp Avrupa’da hedeflerinin peşinden cüretkârca koşan ve bunun için de ısrarla yatırım yapan ilk kulüp, Efes. Ve bu büyük başarının mimarı, Ergin Ataman…

Aydın Örs’ün öğrencisi Ergin Ataman’ın Koraç Kupası günlerinden Euroleague Şampiyonluğu’na uzanan ilham verici öyküsü…

ASLI BARIŞ

14

Burcu Esmersoy ile yaz modasının yeni şifreleri…

DOSYA:

ÇEVRE DIDEM ERYAR ÜNLÜ

26

BM açıkladı: Karşınızda dünyayı çevre felaketlerinden kurtaracak 7 kadın kahraman!

Peki güçleri ne?

(4)

1

Japonya’nın Osaka şehrinde meşhur sokak lezzeti “takoyaki”

(ahtapot topları) satan Ryota Shimada, sattığı yemekten saç çıkmasını onuruna yediremediği için ne yaptı?

A. Halktan özür diledi B. Herkese bedava takoyaki

dağıttı

C. Polise teslim oldu D. Saçlarını kazıttı

2

Çin’de iktidardaki Komünist Parti’nin politburo toplantısında gerçekleşen görüşmeler sonucunda geçen hafta neye karar verildi?

A. ABD ile ticaret savaşlarının sertleşmesine

B. Hong Kong konusunda sert adımlar atılmasına C. Çiftlerin 3 çocuk sahibi

olmasına izin verilmesine D. Ortadoğu’da daha etkin

politikalar güdülmesine

3

Tek kadınlarda dünyanın 2 numarası olan Japon tenisçi Naomi Osaka, Fransa Açık Tenis Turnuvası’ndan (Roland Garros) neden çekildiğini açıkladı?

A. Sakatlandığı için B. Depresyona girdiği için C. Kaybedeceğini anladığı için D. Turnuvayı protesto etmek

4

içinİngiliz oyuncu Kate Winslet, “Mare of Easttown” dizisindeki sevişme sahnesinde yönetmen Guy Pearce

“göbeğinin şişkin kısmını kesmeyi” istediğinde ona ne dediğini açıkladı?

A. Sakın cüret etme B. İyice kes gözükmesin C. Filtre koy

D. Dublör oynat

CEVAPLAR 1-D,2-C,3-B,4-A,5-D,6-A,7-C,8-D

Haftanın testi

GEÇEN HAFTA DÜNYADA NELER OLDU, NELER BITTI?

HAFIZANIZI TESTIMIZLE TAZELEYELIM…

İPEK Y E ZDANİ

5

Amerikan HBO

kanalında yayınlanan

“Friends Reunion”

programında, dizinin oyuncularından David Shwimmer, dünyanın en önemli aktörlerinden Sean Penn diziye konuk olduğunda kendisinin ne kostümü giydiğini açıkladı?

A. Smokin, B. Takım elbise C. Süperman D. Patates

6

Türkiye, aşağıdaki ülkelerden hangisiyle aşı sertifikası ve Corona virus testi negative çıkanlara sınırların açılması konusunda anlaştı?

A. Yunanistan B. İtalya C. İran D. Azerbaycan

7

Geçen hafta bir uçak kazasında hayatını kaybeden ABD’li oyuncu Joe Lara, hangi ikonik filmde oynamıştı?

A. Süperman B. Batman C. Tarzan D. Joker

8

Belarus’ta muhalif gazeteci Protaseviç’in uçağının zorla indirilerek

tutuklanmasına karşı Polonya’da bulunan aktivist Jana Shostak, Varşova’da nasıl bir protesto eylemi gerçekleştirdi?

A. Belarus Büyükelçiliği’ne yumurta attı

B. Belarus karşıtı yürüyüşe katıldı

C. Belarus Büyükelçiliği’nin önünde pankart açtı D. Belarus Büyükelçiliği’nin

önünde çığlık attı

Dinle, izle, keşfet

SELEN AY YAĞCI

BU HAFTA ETKİNLİKLER AZAR AZAR DA OLSA GERİ DÖNMEYE BAŞLIYOR. KONSERLER ÇEVRİMİÇİ DE DEVAM EDİYOR...

İstanbul’un yeni çağdaş sanat fuarı ArtContact İstanbul, Yenikapı’daki Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde izleyici ile buluştu. Bu yıl ilk kez kapılarını açan ArtContact İstanbul, yurt içinden ve dışından bine yakın sanatçının eserini sanatseverlere sunuyor. İyilik İçin Sanat Derneği, hayata geçirdiği ‘Pasajda Bir Yıl’, ‘Anadolu’dan İzlenimler’ ve ‘Atölye Cer’ projelerinde görev alan sanatçıların ürettiği eserlerden oluşan karma bir seçkiyi ArtContact İstanbul fuarında. Serginin küratörlüğünü Dr. Feride Çelik üstleniyor.

ArtContact İstanbul, 6 Haziran’a kadar

10.00 - 20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

KONSER

Çevrimiçi video platformu borusansanat.tv, hazirana BİFO’nun daimi konuk şefi Patrick Hahn yönetimindeki “BİFO & Patrick Hahn” başlıklı BİFO konseri ile merhaba diyor. Dünyaca ünlü Avusturyalı şef Hahn yönetimindeki BİFO, 6 Haziran Pazar günü saat 11.30’da tüm zamanların esin kaynağı Mozart’ın ünlü Haffner Senfonisi’ni yorumlayacak.

‘Garanti BBVA ile Sesini Aç’ konser serisi devam ediyor. Garanti BBVA’nın, YouTube’dan yayınladığı müzikli sohbet serisinin yeni bölüm konuğu ise Nova Norda oldu. Yeni şarkısı

“Bataklık”ı ilk kez canlı

seslendiren sanatçı, “Kuzeye Kaç” şarkısında ilk defa keytar kullandı.

İSTANBUL’UN YENİ ÇAĞDAŞ SANAT FUARI

SERGİ

Pandemi yasakları kapsamında yok sayılmalarından dolayı dert yanan müzik sektörü emekçileri,

#sahnenesahipçık

#gözünüyumma hashtagleriyle ortak bir bildiri yayınladı.

Ortak bildirinin içeriği

şöyle: “Her yıl canlı müzik ve sanat mekanları, organizasyon ve festivaller; binlerce personelin çalıştığı binlerce etkinliğe ev sahipliği yaparken çevrelerindeki restoran, küçük işletmeler ve otellere katkı sağlayarak yerel ekonomilerin canlanmasının öncüsü oluyor. Var oluş mücadelemizi, tüm bu sektörlerin sürdürülebilirliği için veriyoruz. Mekanlar, çalışanlar ve sanatçılar olarak herkesi ve yetkili idari kuruluşları sahnelerimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Görselimizi, kendi hesaplarınızda ya da çevrenizle paylaşarak, sesimizi daha fazla insana ve kuruma ulaştırmamızda yardımcı olabilir ve sektörümüze katkı sağlayabilirsiniz. Ya da ‘Gözünü Yumma’

görselini, gözlerinizi kapadığınız bir fotoğrafınızı çekip, paylaşarak kendiniz yaratabilirsiniz.”

HAREKET A JANDA

Z O R L U P S M ’N İ N sevilen açık hava mekanı Ves- tel Amfi, yeni etkinlik takvimiyle fiziki me- safeli olarak açılıyor. Konserlerden stand-up gösterilerine, dj etkinliklerinden spor göste- rimlerine Haziran ayı dopdolu. Açık havada müzik sesleri yükselirken Avrupa Futbol Şam- piyonası milli maçlarından Roland Garros finaline kadar pek çok spor müsabakasının

heyecanı da yine Vestel Amfi’de yaşanacak.

 Vestel Amfi’nin bu haftaki programı ise şöyle:

 4 Haziran Cuma // 18:30 // Ceren Gündoğdu  7 Haziran Pazartesi // 18:30 // Kürşad Deniz feat. Sibel Köse

8 Haziran Salı // 18:30 // Tuz Biber Stand-up  10 Haziran Perşembe // 18:30 // Ayça Varlıer

& Serhan Aydemir “Akustronika”

ZORLU PSM VESTEL AMFİ AÇIKHAVA

ETKİNLİKLERİYLE HAZİRANDA AÇILIYOR

(5)

Ç

ok değil, iki sene önce Türki- ye’deki plak şirketlerine yeni bir sanatçıdan ne bekledikle- rini sorsanız, cevapları ‘seri üretim’ olurdu. Dijital müzik platform- larının gündemde kalabilmeyi başara- bilen, üretken müzisyenleri destekle- mesi, plak şirketlerinin piyasaya bakış açısını tamamen değiştirdi.

Hatta laf aramızda, bazı plak şir- ketlerinin, ‘Albümü boşver, her iki ayda

bir şarkı yayınla.’ tavsiyeleri verdiğini de duymuştur bu kulaklar…

Gelin görün ki, kimi sanatçılar bu yeni düzene ayak uydururken, kimisi de bildiğini okurken, pandemi tüm denge- leri alt üst etti.

Yurt dışında bazı sanatçılar Covid bunalımına girip müzikten elini ayağı- nı çekerken, bazıları da stüdyoda huzur buldu. Müzik piyasasının bir senedir hayatta kalma mücadelesi verdiği Tür-

kiye’de ise, müzisyenler tüm zorluklara rağmen seri üretimde rekordan rekora koştu.

Türkiye’deki plak şirketlerinin çı- kış takvimleri bugünlerde öylesine dolu ki, her biri hangi sanatçının hangi çı- kışını dijital platformlara pazarlayaca- ğını şaşırmış durumda.

Global müzik platformlarının Türk kullanıcıları için oluşturdukları editör- yel çalma listelerinin sayıları belli…

Ana sayfalarda öne çıkarılan çıkışla- rın kontenjanı da sınırlı. İşte bu sebep- ten ötürü hatırı sayılır plak şirketleri belli aralıklarla dijital müzik platform- larıyla toplantılar yapıp, bünyelerinde- ki sanatçıları tanıtmak ve hatırlatmak mecburiyetindeler.

Şimdi böylesine yoğun bir pazara bağımsız bir Türk müzisyen olarak gi- riş yapmaya heves ettiğinizi düşünün…

Belki şarkılarınız muhteşem, ama kapısını çaldığınız plak şirketlerine ulaşamadınız… Belki ulaştınız, fakat çıkış takviminde kendinize yer bula- madınız… Sonunda müziğinizi kendi çabalarınızla piyasaya sürmeye ve ta- nıtmaya karar verdiniz. Ama sizin tek başınıza kökleri ve ilişkileri sağlam şir- ketler gibi müzik platformlarıyla bire bir toplantı yapmanız mümkün mü?

Tabii ki de hayır.

Dijital platformlar hayatımıza ilk girdiği zamanlarda piyasaya sürülen haftalık şarkı sayısı daha düşük oldu- ğundan, bağımsız sanatçıların sesleri- ni duyurabilmesi konusunda koşullar daha adildi. Editörlerin şarkıları dinle- meye bugünküne oranla çok daha rahat yetişebildiği günlerde, çalma listeleri de sadece arkasında dev şirketler olan sanatçılarla değil, kendi çabalarıyla bir yerlere gelmeye çalışan taze müzisyen- lerle de dolu olurdu.

Bugünkü üretim yoğunluğu da, çal- ma listelerinin sayılarının azlığı da, Türkiye’deki bağımsız müzisyenlerin keşfedilmesinin önünde bir engel teş- kil ediyor…

İşte bu yüzden Spotify cephesinden gelen Fresh Finds Türkiye hamlesi se- vindirici bir gelişme. Fresh Finds Tür- kiye listesini takip ederken gözleriniz

ünlü isimleri aramasın… Bu listede haftadan haftaya yer alacak sanatçı- lar hep yeni ve ya tamamen bağımsız, ya da küçük plak şirketlerinden çıkış yapan isimler olacak.

Örneğin listeye ilk kapak olan sa- natçı, BBI Music Co. etiketiyle yayın- ladığı ikinci teklisi ile Nicelatte oldu.

Listede benim de çoğunun adını ilk kez duyduğum sanatçıların elinden çıkan 50 şarkı var.

Fresh Finds Türkiye listesinin her çarşamba güncellenecek olması da gü- zel bir detay. Her ne kadar listede yer alan sanatçılar ilk etapta dinlenme sa- yılarında büyük bir artış gözlemleme- seler de, Spotify ekosisteminde siftahı bir kez yaptıktan sonra, diğer listelerde de kendilerine yer bulma şansları ar- tacaktır.

Yapılan açıklamalara bakılınca, Spotify’ın eleştirileri ve beklentileri dikkate aldığı anlaşılıyor… Keşif odaklı listede, Spotify for Artists uygulama- sı üzerinden editörlerin beğenisine su- nulan şarkılardan seçkiler olacağının altı çizilmiş.

Özellikle son bir yıl içerisinde Tür- kiye’de daha sık kullanılmaya başlanan Spotify, hem müzisyenler, hem de dinle- yiciler nezdinde ciddi bir baskı ile kar- şı karşıya. Bazı sanatçılar bir şarkıyla dört beş çalma listesinde birden şar- kılarına yer bulurken, kimilerinin de çıkışlarının tek bir listeye bile alınma- ması, her hafta tartışma konusu oluyor.

Böyle bir zamanda Fresh Finds Türki- ye listesinin anons edilmesine sempa- ti duymamak elde değil. Dilerim ki, bu girişimin devamı gelir ve diğer müzik platformları da bağımsız sanatçıların keşfedilmesine ön ayak olur.

SPOTIFY’IN BAĞIMSIZ

SANATÇILARA ADADIĞI ‘FRESH FINDS’ ÇALMA LISTESININ TÜRKIYE AYAĞI DUYURULDU…

GLOBAL PAZARDA BIR ÇOK YENI SANATÇININ ÖNÜNÜ AÇAN PROGRAMIN ARTIK 13 ÜLKEDE YEREL MÜZISYENLERI DE KAPSAYACAĞI BELIRTILIRKEN, BU ÜLKELER ARASINDA TÜRKIYE’NIN DE YER ALMASI, KEŞFEDILMEYI BEKLEYEN ISIMLERE UMUT AŞILADI.

Fresh Finds Türkiye’de!

ST. VINCENT

“DADDY’S HOME”

Berklee College of Music’te okuduğum yıl- larda St. Vincent, benim gibi yeni yetme al- ternatif müzisyenlere pırıl pırıl bir örnekti.

Bizim geçtiğimiz yollardan bizden önce geç- miş olan, deneysel ve özgün müziğiyle sek- törde köklerini salmayı başaran, güçlü bir kadın sanatçıya hayran olmamak ne müm- kün? O zamanlar üçüncü albümü “Strange Mercy” ile yavaş yavaş ana akıma da göz kırpmaya başlamıştı üstelik… Yıllar sonra kural tanımayan müzisyenin, Dua Lipa gibi bir pop star ile Grammy sahnesini paylaşa- cağını kim bilebilirdi?

St. Vincent her zaman doğru bildiği yoldan ilerledi… Müziğiyle bazen hedefi tutturdu, bazen de ıskaladı… Ama yeni albümü “Dadd- y’s Home”, artık ayaklarının yere daha sağ- lam bastığını ortaya koyuyor.

Rock ve Soul arasında gidip gelen, pop me- lodileriyle dinleyiciyi kendine bağlayan şar- kılar arada psikedelik noktasına doğru sü- rükleniyor. Dinlemesi zorlayıcı ve rahatlatıcı anlar art arda dizilmiş… Tansiyon bir yük- seliyor, bir düşüyor. Bir sonraki dizeyi ha- yal etmenin zor olduğu, sürprizlerle dolu bir albüm olmuş.

Konsept projelere ilgi duyan müzikseverle- rin kulak vermesinde fayda var…

HAFTANIN ALBÜMÜ

SIRM A

IG:@sirma TW:@_SIRMA_

MÜZİĞİN İÇİNDEN MÜZİĞİN İÇİNDEN

(6)

HAFTALIK İZLENCELER

SCREAM

(1996)

Müthiş bir teen slasher klasiği, Courtney Cox’u Monica karakteri dışında gördüğümüz şahane bir film. 1970’lerin alt türünün 1990’larda yaptığı harika

‘come back’i izlemeye hayır demeyin.

LOST IN SPACE

(1998)

Yine bir come back ile karışınızdayız.

Matt Leblanc’ın başrolünde olduğu bu bilim kurgu filmi 1970lerin meşhur televizyon dizisi uyarlamasıydı.

JUST GO WITH IT

(2011)

‘Friends’ ile meşhur olan oyuncuların sinema deneyimlerine ayırdığımız bu haftalık izlencenin ilk filmi Jennifer Aniston’ın Adam Sandler ile başrollerini paylaştığı ve benim defalarca izlediğim

‘Hayatım Yalan’. Bir yalanın bin yalana yol açtığı filmi izlerken kahkahalarla güleceksiniz.

A

çıkçası 1990’lı yıllarda Frien- ds’in şöhretine, kahramanla- rına, kahramanlarının özel hayatına nasıl vakıf olduk ha- tırlamıyorum. Friends’i hangi kanalda izledik ya da izleyebildik mi bil- miyorum. Ancak hepimiz seyretmişçesine tüm hikayeye vakıftık bunu iyi hatırlıyo- rum. Hatta basında “Friends tarzı hayat kurdular, aynı evde 5 yakın arkadaş” tar- zı haberlere rastladığımı da hatırlıyorum.

Şovun adı üstünde, dostluk ve arkadaşlı- ğın 1990’ların gençleri için tekrar tanımı- nı yapması hepimiz için çok özeldi. Ross, Monica, Rachel, Chandler ve Joey bizle- rin gerçek arkadaşları olmuştu. ‘Friends Reunion’un yayınlandığı geçtiğimiz hafta sonunda bu kadar heyecanla izlenmesi de bunun bir kanıtı.

Dizinin Amerika kadar ülkemizde de adından söz edilir olmasında elbette Ra- chel rolünü oynayan ve dizinin göz bebe-

Açıkçası dizinin sit-com formatına uy- gun skeçler ve bazen kurmaca ile gerçeği iç içe barındıran sahnelerin olduğu bir 104 dakikalık talk Show izledi. Sanki aksi mümkünmüş gibi ‘Ne kadar yaşlanmışlar’

nidaları ile izlenen buluşmada aynı ener- jiyi bulmak pek mümkün değildi. Nostal- jik bir tatlı seda içerisinde, eski güzel

günlerin özlemiyle, tekrar tekrar açıp izlediğimiz 10 sezonluk koca bir külli- yata böyle bir nokta koymaya ihtiya- cımız vardı sanırım. Her defasında

yinelediğim şekilde ‘How I met your mother’ın asla bir Friends olama- yacağına bir kere daha kani

olduğumuz Reunion’da biraz ondan biraz bundan David Beckham’la Kit Harington’la renk katalım diye neden yer verildiğini an- lamamış olsam da Paul Rudd ve Hank Aza- ria’yı gözlerim aradı. Aslında hiç de fena şarkı değilmiş dememize neden olan Lady Gaga’lı meşhur Smelly Cat sahnesi güzeldi.

Bunun dışında ise itiraf etmek lazım gelirse

“izlesem tesiri yok izlemesem gönlüm razı değil” diyebileceğimiz bir ‘The Reunion’ ol- duğunu söyleyebilirim.

ği olan Jennifer Aniston’ın Brad Pitt ile evlenmesinin payı büyük.

Millenium’a girerken koskoca bir Hollywood külliyatını bertaraf edip yüzyılın yakışıklısı ilan edilen Brad Pitt’i evliliğe ikna eden Aniston hak- kında bilgi sahibi olmak dönemin tüm genç kızlarının görevi haline gelmişti.

Bunun ötesinde dizinin ismini güç- lendirircesine arkadaşlarına yaptığı jest, yani popülaritesi doğrultusunda hepsin- den fazla ücret almayı ret ederek, bütçe- yi eşitlemesi de gerçek bir dost olduğunu ispatlıyordu. Korkunç esprilerine dahi güldüğüm ve evet itiraf ediyorum favori karakterim olan -evet sanırım biraz hoşla- nıyordum da- Chandler’ı canlandıran Mat- thew Perry’nin alkol ile savaşındaki tüm kadronun desteği ise görülmeye değerdi.

En nihayetinde ‘Reunion’da gördüğü- müz kadarıyla aralarında senelerce bir ara- da çalışmanın verdiği güven bulunmakta.

UNUTULMAYAN ESKİ DOSTLAR

PROF. DR.

NİL AY ULUSOY

EKR AN EKR AN

“YAŞASIN, ESKİ EKİBİ TOPLUYORUZ” NİDALARI İÇERİSİNDE BEKLEDİK ‘FRIENDS THE REUNION’I…

AMA NE UMDUK, NE BULDUK? İTİRAF ETMEK LAZIM GELİRSE “İZLESEM TESİRİ YOK

İZLEMESEM GÖNLÜM RAZI DEĞİL” DİYEBİLECEĞİMİZ BİR TALK SHOW ÇIKTI KARŞIMIZA…

(7)

Y

unan mitolojisinde Zeus’un dokuz kızı ve Mnemosy- ne’nin ilham periliği mo- dern dünyada sanki en çok resim sanatında bizlere kendilerini hatırlatır hatta hissettirir..

Kalliope, Kleio, Euterpe, Erto, Melpomene... Belki de Dora Maar’a, Francois Gilot’ya, Jacquelin’e el ve- rir...Böylece Picasso şaheserlerini yaratırken bu kadınların kendisinin üzerinde yarattığı olağanüstü hisler- le sadece yapıt yaratmaz, şaheserler, başyapıtlar yaratır... Sanat dünyası- nın yol haritasını değiştirir…

İlham perileri ustanın tuvallerin- de aşk yaşadığı kadınların portrele- rine dönüşse de, yüzlerin arkasına gizlenmiş ustaya ait ne çok duygu, ne çok drama, ne çok bilinç altının dışa vurumu; ne çok dünyaya mey- dan okuma vardır... ..

Yaşadığı aşklarla nefes alıp veren, yaşadığı, yaşattığı, dönüştürdüğü tra- jedilerle hayata daha sıkı bağlandı- ğını defalarca söyleyen deha, Pablo Picasso, hayatının merkezini, dola- yısıyla sanatının merkezini, yaşa- dığı aşkların oluşturduğunu söyler...

Yaşadığı aşkların kendi iç dünya- sında yarattığı travmalar ve acılar sa- natçının varoluşu tuvallerin üzerinde sorgulayışını coşturur.

Picasso’nun hayata bağlılığı, ha- yatla mücadelesi yaşadığı aşklardan neredeyse izlenebilir çıplaklıktadır...

İki karısı, altı metresi, birbirleriy- le kesişen, biten ve bitmeyen aşkları hayatının ta kendisidir...

İlham perileri, sanat tarihi bo- yunca sanatçıların çoğu zaman ka- rıları, aşk yaşadıkları, bazı zamanlar- da dostları ve sanatçının aile fertleri olurlar... Tüm mesele sanatçının ola- ğanın dışına çıkartan o sansasyonel hisleri kamçılayan, sıradanlıkla ölü- me terkedildiklerini düşünen sanat- çıların hayata bağlanmalarını sağla- yacak hisleri dürten ruhlardır...

Picasso gibi sanatçılar, hiç şüp- hesiz Freudsal bir yaklaşımla ken- di dünyalarındaki yansımaları gör- dükleri ilham perilerine bağlanırlar...

Kendileriyle yaşadıkları mutluluk ve mutsuzlukları; hayatla imtihanlarını perileri sayesinde dünyaya şaheserler bırakarak verirler...

Renoir’ın yeryüzündeki ilham perilerinden en meşhuru LiseTrehot, Edouard Manet’nin perisi hiç şüphe- siz Victorine Meurent, Man Ray’in- ki meşhur ‘Kiki de Montparnasse’

takma adıyla anılan Alice Ernestine

BU HAFTA İZLEDİĞİM, ŞARKICI, ŞAİR VE YAZAR LEONARD COHEN’İN MARİENNE IHLEN İLE EFSANE AŞKINI ANLATAN “MARİANNE & LEONARD: WORDS OF LOVE” ADLI BELGESEL ORTAYA KOYUYOR Kİ, İLHAM PERİSİ OLMAK DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR KOLAY DEĞİL… PEKİ NEDİR BU “İLHAM PERİSİ” DENEN ŞEY?

Sanatta

peri tozu

Prin...Bazı periler, birden çok sanatçı- ya, sanatçının hayatına dokunurlar...

Sihirli değnekleri sanatçıların fırça- larında beliriverir. Kiki De Montpar- nasse bunlardan biridir: Dokunduğu sanatçılardan başlıcaları Amadeo Modigliani, Alexander Calder, Mo- ise Kisling’dir. Ancak bugün en çok Kiki ve Man Ray 1924 tarihli ‘Le Vi- olon d’Ingres’ ile anılırlar...

Emilie Flöge, Klimt’in en görü- nür perisidir... Gala ise Salvador Da- li’nin...

Perilerin da ortak temel özellik- leri, sanatçıların ruhlarına üfledik-

leri güçtür...Sanatçıların peri tozları yardımıyla renklendirdikleri acılar, travmalar böylece canlanır…

Antil Yunan’dan modern resmin sanatına ve bugünlere geldiğimizde ilham perilerinin insanların iç gü- dülerinde yaşadıklarını, insanların iç sesleriyle duyurabilir olduklarını düşünebiliriz. Hele ki sanatçı hassa- siyetine sahip ruhlarda ilham perileri nasıl da can bulur!

Sanat, hassasiyet, yaratıcılık ve umut ise ilham perilerinin yüzyıllar- dır en çok konakladığı adres olmasına şaşmamalı...

M AYA P OR TAK AL BİTARGİL

Salvador Dali ve eşi Gala, hiç beraber olmasalar da 50 yılı birbirlerine ilham vererek geçirdi.

Kiki De Montparnasse, sayısız sanatçının ilham perisi...

Klimt’in gözünden Emilie Flöge Picasso, ilham perilerinden Brigitte Bardot ile...

Renoir’ın Lise’si

Leonard Cohen, perileri Marianne ve Susanne’e hatrı sayılır bedeller ödetmiş.

KOLEK SİYON

(8)

ONU NASIL TARİF EDERSİNİZ? SUNUCU, STİL İKONU, INFLUENCER, MODEL… SAYDIKLARIMIZA BİR DE TASARIMCIYI EKLEYİN. İPEKYOL İLE İŞBİRLİĞİNE GİDEN ESMERSOY, BİR PLAJ KOLEKSİYONUNA İMZA ATTI. BU ÇALIŞMAYI BAHANE BİLEREK, YILDIZDAN YAZA DAİR STİL TÜYOLARI ALDIK. ESMERSOY: “MAYO SEÇİMLERİNİN YAŞLA HİÇBİR ALAKASI YOK” DİYOR.

A SLI BARIŞ

SAHİP OLDUĞUM HER ŞEYLE AŞK YAŞAYANLARDANIM

Bir plaj koleksiyonuyla karşımızdasınız.

Bizi neler bekliyor bu koleksiyonda?

Tatlı bronzluğunuzla uyuşacak mayolar, biki- niler, pareolar, takılar ve benim için olmazsa olmaz hasır şapkalar… Beachwear koleksiyonu denilince aklımıza deniz, kum, güneş üçlüsü geliyor. Keza biz de mutlaka bu mükemmel üç- lüye eşlik edecek bir seçki oluşturmak istedik.

Bir diğer yandan da yaz mevsimini özledik.

Hele ki pandemi dönemindeyken dalga ses- lerini, güneş ışığını, hafif bronzluğu ve arka planda çalan ve bizi mutlu eden müzikleri daha da çok özlediğimizi fark ettik ve bu öz- lemimizi koleksiyonumuza yansıtmak istedik.

Bir de tüm bu saydıklarımı benim gözümden sezonun trendleriyle bir araya getirmek is- tedik. Her kadının vücuduna yakışacak, giy- mekten mutlu olacağı, cool, renkli, feminen ve bir o kadar da “fresh” görünümler yarat- maya çalıştık.

Son yıllarda yeni bir trend var: Mayoyu body olarak gece gündüz giyebiliyoruz. Ko- leksiyonda böyle parçalar var mı?

Tatil okazyonları için özellikle mayolarımı- zı tasarlarken bunu da göz önünde bulundur- duk. Bence günün her anı kullanılabilen bu tip mayolar oldukça şık ve pratik bir alternatif.

Koleksiyondan örnek göstermek gerekirse neredeyse tüm mayolar bu karaktere bürü- nebiliyor. Özellikle omzu çıkarılabilir egzotik desenli mayo plajlarda tüm bakışları üstünüze çekecek bir etkiye sahip. Akşama doğru da bir

Burcu

Esmersoy

Yazı özledim tabii. Haliyle mayolarımı, bikinilerimi ve pareolarımı giymeyi iple çekiyorum.

şortla veya etekle feminen bir kombin yarata- bilirsiniz. Bir diğer yandan çift renkli, parlak mor ve petrol mavisi mayo yaz bronzluğuna yakışacak ve gündüzden geceye dilediğiniz forma bürünecek bir yapıya sahip. Hayvan de- senlerinden oyunu kullanmak isteyenler için ise hafif göğüs dekolteli zebra desenli mayo ve full leopar desenli mayo bence kesinlikle joker parçalar arasında.

Plaj giyimi ve kadınların yaşı arasında tam açıktan açığa ifade edilmese de çeşitli ku- rallar var. Yaş ilerledikçe bikini giymenin yakışık almayacağı gibi... Siz ne düşünü- yorsunuz?

Şahsen ben bikini tercih eden, çok ileri yaş- larda kadınlar görüyorum ve çok da hoşuma gidiyor. Tabii kişinin seçimleri, vücut tipine göre tercihler değişiklik gösteriyor olabilir.

Fakat bence bunun yaşla ilgilisi yok. Herkesin istediğini giyme özgürlüğüne sahip olduğunu düşünüyorum.

Tatil kapıda: Plaj çantanızda neler olacak?

Yedek bikini ve mayo, güneş kremlerim ve yağ- larım, şarj aletim ve powerbank, cüzdanım, aksesuarlarım, mini hoparlörüm ve kitabım olacak şekilde bir sürü şey.

Genel anlamda tarzınızı nasıl tanımlarsı- nız? Dolabınızda olmazsa olmaz dediğiniz parçalar neler?

Tarzım bence ‘’moduna göre ve temiz’’ olarak

adlandırılabilir. Vazgeçemem dediğim par- çalar ise; klasik siyah kokteyl elbisesi, jean ve t-shirt.

Pandemiyle beraber moda ile ilişkimiz as- kıya alındı, alışveriş alışkanlıklarımız de- ğişti. Siz bu süreci nasıl geçirdiniz?

Sahip olduğum her şeyle aşk yaşayanlarda- nım. “Vazgeçtim” diyebileceğim bir şeyim yok zira mesleki anlamda böyle bir lüksüm de yok maalesef.

Peki bu süreçte en çok ne giymeyi özlediniz?

Hep şık olmam gerektiği için ve topuklu ayak- kabı giymek zorunda olduğum için bu ara bana iyi geldi. Fakat yazı özledim tabii. Haliyle ma- yolarımı, bikinilerimi ve pareolarımı giymeyi iple çekiyorum.

Koleksiyona dönelim… İpekyol ile işbirli- ğine gitme süreci nasıl ilerledi?

Teklif ilk önce çok sevdiğim İpekyol ekibinden geldi. Ardından hızlıca bir buluşma organize ettik ve bu buluşma sırasında ilk kez beachwe- ar koleksiyonu çıkaracaklarını ve bunu benim stilimle bir araya getirerek “Burcu Esmersoy for Ipekyol Beachwear 2021 Koleksiyonu” is- miyle lanse edeceklerini paylaştılar. Bu teklifi duyunca çok heyecanlandım ve hemen “evet”

dedim. Sonrasında ise hızlıca çalışmalarımı- za başladık. Özellikle Hilal Şendur ve tasarım ekibiyle aylar öncesinden neler yapabileceği- mizi, koleksiyon seçkisinin neler olabileceğini

görüştük. Ardından benim çok sevdiğim mayo ve bikini kalıplarını, yazın tercih edilebilecek aksesuarları ve bu parçaların yanında pare- oları bir araya getirdik. Aslında aylar önce- sinden başlayan bu süreçte, sevdiğimiz bir işi ortaya koymak istedik ve sonuç olarak ben dahil moda sever herkesin gardıroplarında yer alması gereken, her daim tercih edilecek tasarımlar ortaya çıktı diyebilirim.

Tasarım sürecinde ne kadar aktif olarak yer aldınız?

Çalışmamızın ilk gününden beri tasarım eki- biyle beraber bir aradaydım. Özellikle benim stilimle uyuşacak parçaları tasarladığımız için koleksiyondaki kumaşlardan, renklere, modellerden, mağazalarda yer alma sürecine kadar ekip ruhu mantığıyla ilerledik.

Moda haftalarına sıklıkla katılmanızdan bu dünyayla aranızın iyi olduğunu tahmin ediyoruz… Tasarımcılığa sıcak bakıyor mu- sunuz?

Açıkçası moda haftalarına sadece arkadaş- larımı ve beğendiğim tasarımcıları destekle- mek amacıyla katılıyorum. Tasarımcı olmak ise aklıma bile gelmez. Çocukluğumda ken- dimce bir şeyler çizer, bebeklerime elbiseler dikerdim evet fakat hangi kız çocuğu yapmadı ki bunu! Bir diğer yandan kendime yakışaca- ğını düşündüğüm bir elbiseyi terziye diktir- mek diyelim… Bu da bence tasarımcı olarak tanımlanabilmek için yeterli değil.

MODA MODA

(9)

En ‘baba’ hediyeler

AHME T CAN

BABALAR GÜNÜ YAKLAŞTI. 20 HAZİRAN PAZAR GÜNÜ OLACAK BU ANLAMLI GÜNDE

“BABAMA NE HEDİYE ALACAĞIM” DİYE DÜŞÜNENLER İÇİN BİR REHBER HAZIRLADIK.

ARTIK BİR HEDİYE ALIRKEN TEKNOLOJİK OLMAYAN BİR SEÇENEK DÜŞÜNMEK NEREDEYSE İMKANSIZ. BİZ DE SİZLER İÇİN TEKNOLOJİK HEDİYELERE BİR GÖZ ATTIK.

AKILLI SAATLERDEN BİLGİSAYARLARA, TRAŞ MAKİNELERİNDEN KULAKLIKLARA KADAR SON DÖNEMLERİN TREND ÜRÜNLERİ BU REHBERDE…

MAÇ KEYFİNE TEKNOLOJİK DESTEK

A Milli futbol takımızın yer aldığı EURO 2020 11 Haziran’da başlıyor. Heyecan dorukta.

Bir babaya bu şampiyonada alınacak en güzel hediyelerden biri yeni bir TV. QLED ekran teknolojisine sahip olan TCL’in C728 modeli, 4K çözünürlük sunuyor. En önemlisi ise Android işletim sistemine sahip olması.

Bu sayede Google Play’den istediğiniz

uygulamaları indirerek bu modeli sadece bir TV’nin ötesine geçirebiliyorsunuz.

Ayrıca modelin ses sistemi de dikkat çekiyor. Hi- Fi ses sistemleri konusunda uzman şirketlerden biri olan Onkyo’nun teknolojilerinin kullanıldığı model Dolby Atmos desteğine sahip. Aynı zamanda modeldeki 120 Hz’lik ekran tazeleme oranı dikkat çeken detaylar arasında.

HEDİYE REHBERİ HEDİYE REHBERİ

(10)

Pek çok babanın en keyif aldığı hobilerin başında balık tutmak geliyor. Teknolojiyle bu hobiyi biraz daha eğlenceli bir hale getirebilirsiniz. ‘iBoober Pulse’ adındaki ürün, top şeklinde akıllı bir cihaz.

Bu cihaz, yemle beraber misinanın ucuna takılıyor.

Bluetooth ile akıllı telefon ve tabletlere bağlanan model, suya atıldıktan sonra taramaya başlıyor.

Tarama için ise sonar teknoloji kullanılıyor. Bu sayede denizdeki balıkların nerede olduğu akıllı cihaz üzerinden takip edilebiliyor. 100 metreye kadar menzil sunan model, USB girişi üzerinden şarj olabiliyor. Aynı zamanda ürün GPS ile konum kaydı yapabiliyor.

1.720 TL

AKILLI BALIK BULUCU

ÖNCE SAĞLIK

RENGARENK YENİ İMAC

Apple’ın masaüstü bilgisayar modellerinden biri olan iMac de yenilenenler arasında. 7 farklı renk seçeneği ile sunulan model, özellikle tasarım açısından teknolojiseverlerin beğenisini topladı. Sadece ekrandan ibaret olan model, ince ekran tasarımı ve şıklığıyla dikkat çekiyor. Özellikle kompakt kullanım isteyenler için oldukça ideal. İnceliği sadece 11.5 mm. İçinde ise M1 çip yer alıyor. Bu da çok daha iyi

bir performans demek. 24 inç 4.5K Retina ekranı bulunan model, Bir milyardan fazla renk desteği ve 500 nit parlaklık sunuyor. True Tone teknolojisi ise ekranın renk sıcaklığını bulunduğunuz ortamın ışığına göre otomatik bir biçimde ayarlayarak daha doğal bir görüntüleme deneyimi sunuyor. Özellikle home ofis çalışan babalar için birebir.

14 BIN 499 TL’DEN BAŞLIYOR.

Sağlığı düşünmek her şeyden önce geliyor. Durum bu olunca akıllı saatler bir babaya verilebilecek en güzel hediyelerin başında.

Daha önceki giyilebilir teknoloji modellerinde kandaki oksijen oranını ölçme özelliğine yer veren Huawei, son akıllı saatlerinden biri olan Watch GT 2 Pro bu teknolojiyi geliştirerek kullanmaya devam etti. SpO2 seviyesi ölçüm desteği sayesinde aktivitelerinize bağlı olarak kanınızdaki oksijen oranını öğrenebiliyorsunuz.

Buna ek olarak yüksek ritimli egzersizler sırasındaki oksijen doygunluğunun en yüksek olduğu durumlarda VO2 Max tüketimi, egzersiz performansınızdaki dayanlıklılığı ve kardiyovasküler dolaşımı yansıtıyor. Huawei Watch GT2 Pro antreman seçenekleri konusunda da iddialı. 17 profesyonel, 85 kişiselleştirilmiş 100’den fazla spor moduna sahip. Özellikle tasarımıyla dikkat çeken model, 2 haftaya kadar tek şarjla kullanılabiliyor.

2 BIN 299 TL

ÇİFT BIÇAK TEKNOLOJİSİ

Babalar Günü denilince akla gelen ilk ürünlerden biri traş makineleri. Satışta olan pek çok model var.

Teknolojisiyle öne çıkan modellerden biri Philips OneBlade. Yüz ve vücut olmak üzere iki farklı modeli bulunuyor. Saniye’de 200 kez hareket eden kesiciyle çift koruma sistemini bir araya getiriyor. Model, yüz hatlarınıza uyum sağlayarak yüzünüzdeki her bölgeyi rahat ve etkili bir şekilde düzeltmenizi ve tıraş etmenizi sağlıyor. Aynı zamanda su geçirmez olan modelle kuru veya ıslak şekilde ve hatta duşta bile tıraş olabiliyorsunuz. 479 TL

DUŞA BİLE GİRİLEBİLİYOR

Bir hediye olarak kulaklıklar da en iyi alternatifler listesinde. Samsung Galaxy Buds Pro kulakiçi bir kulaklık modeli. Aktif gürültü engelleme (ANC) özelliğine sahip. Bu özellik, 2 farklı modda çalışıyor.

Uçak gibi yüksek gürültülü alanlar ve kafeler gibi düşük gürültü alanlar olarak ikiye ayrılıyor. Bu sayede kullanıcılara daha iyi bir deneyim sunuluyor.

Ayrıca modelde, siz konuşmaya başladığınızda dinlenilen müziği kesme özelliği de yer alıyor.

Ancak modelin en dikkat çeken özelliği ise IPX7 sertifikasına sahip olması. 1 metre derinliğe 30 dakika boyunca dayanabiliyor. Bu da Buds Pro ile duşa girebilmenizi sağlıyor. Tuzlu su ve havuz gibi ortamların uygun olmayacağını belirtebiliriz.

1.599 TL

HEDİYE REHBERİ HEDİYE REHBERİ

(11)

ANADOLU EFES, BEKLEDİĞİ ŞAMPİYONLUĞA KAVUŞTU. BEKLEYİŞİ, GOODOT’NUN BEKLEYİŞİNDEN HALLİYCEYDİ. EFES’İN AVRUPA ŞAMPİYONLUĞU, SON YILLARDA KESKİN KAMPLARA BÖLÜNEN ÜLKEYİ DE ORTAKLAŞTIRAN NADİR OLAYLARDAN DA OLDU. ÇÜNKÜ SON 30 YILDIR EFES, HERKESİN İKİNCİ TAKIMIYDI. YEREL KABUĞU KIRIP AVRUPA’DA HEDEFLERİNİN PEŞİNDEN CÜRETKÂRCA KOŞAN VE BUNUN İÇİN DE ISRARLA YATIRIM YAPAN İLK KULÜP, EFES. VE BU BÜYÜK BAŞARININ MİMARI, ERGİN ATAMAN…

K EN AN BA ŞAR AN

Ergin Ataman

BİZİM BEYAZ GÖLGEMİZ

K APAK KONUSU K APAK KONUSU

(12)

A

nadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan, 1976’da Ka- dıköy Kulübü’nü alarak Efes Pilsen’i kurdu. 1983 ve 84’te üst üste iki kez şampiyon olsa da bugüne kadar sürecek esas çıkışı- nı 90’larda yaptı. 14 lig şampiyonluğunun 12’si 91 sonrasına tekabül eder. Fakat Efes’i ortak bir değere dönüştüren Avrupa’daki mücadelesidir. Avrupa Ligi’nde öncelikle final-four hedefleyen kulüp, 1996’da Ko- raç Kupası’nı kazanarak, ilk kilometre ta- şını koydu. Bu kupa, kulüpler düzeyindeki ilk şampiyonluğumuzdu. 2000’de Avrupa Ligi’nde final-four oynayan ilk takım da Efes’ti. 2019’day final gören Efes, nihayet bu sezon da şampiyon oldu. Son 30 yılın bas- ketbol lokomotifi Efes’ten beklenen Avru- pa şampiyonluğu 2017’de Fenerbahçe’den geldi. Ama bunda bile Efes rekabetinin itici gücünün payı vardı.

Efes’in etkisi salonları da aşıp sokağa taşmıştı. O, Türkiye’nin ‘Beyaz Gölge’si’

oldu. 80’lerde TRT’de gösterilen Beyaz Gölge dizisi bir çok çocuğun basketbolu sevmesini ve bu oyunun sokakta futbolla kapışacak hale gelmesini sağladı. Tamer, Naumoski, Ufuk, Volkan, ve Richard’lı kad- ro bugün bile herkesin hatırındadır. Ki bu kadro 93’te Avrupa Kulüpler Kupası’nda da final oynayarak, bir ilke de imza atmıştı.

Beyaz Gölge dizinin meşhur koçu Ken Re- eves neydiyse, Efes’in koçu Aydın Örs de oydu. Örs, bugün zirveye çıkan Ergin Ata- man dahil, bir çok koça el vererek, bugünkü basketbol ekolümüzün baş mimarlarından

Efes…

Damağımıza şampiyonluk

tadını yerleştiren takım…

oldu. 96 Koraç Kupası zaferinin ikonikleş- miş zafer anı fotoğrafında Ataman, Örs’ten bile daha fazla öne fırladığı görülür. Başa- rı adeta onun yazgısı. Tüm spor dallarını düşündüğümüzde, diyebiliriz ki ülkenin en başarılı spor adamı. Yerel şampiyonlukları bir yana; İtalyan Siena ile Saporta Kupası, Beşiktaş ile EuroChallenge, Galatasaray ile EuroCup ve nihayetinde Anadolu Efes ile de Euroleague şampiyonluğu yaşadı.

Ataman, sportif başarılarının yanısıra sıradışı bir karekter olarak da konuşulan ve tartışılan biri. Meydan okumayı ve buna bağlı olarak oluşan gerilimi seviyor. Şampi- yonluklar yaşattığı Beşiktaşlılar ve Galata-

saraylılar’la da zaman zaman arası bozuldu.

Ancak bu iki kulübün taraftarıyla kısmi bir gerginlik yaşasa da Fenerbahçeliler’le olan ge- rilimi, neredeyse kurumsallaştı. Fenerbahçe yönetimine de siyaret eden bir gerilim bu. Ör- neğin, Fenerbahçe, şampiyonluğundan ötürü Efes›i kutlamadı ve bunun nedeni çok açık ki Ataman. Zaten ona ‹Gergin Ergin› lakabını da sarı lacivertliler taktı. Ataman da bundan pek gocunmuyor. Bu anlamda da  Terim ile benzeşir. İkisi de gerilimden beslenip onu bir başarı motivasyonuna dönüştürmeyi seviyor ve biliyor. Bir ilginç nokta da şu: Ataman›ın filizlendiği Efes›te onun hamurunu yoğuran koç Aydın Örs de esasen Fenerbahçeli. Us-

tayla çırağın mizaçlarının 180 derece farklı olduğunu da söylemeli.

Avrupa basketbolunun da sayılı mar- kaları arasında giren Fenerbahçe ve Efes, giriştikleri rekabetle birbirlerini de yukarı taşıdı. Hatta Ataman, Fenerbahçe’nin dün- yaca ünlü koç Zeljko Obradovic’i kendisini alt etmek için getirdiğini açık açık söyledi.

Ama Obra’nın da Ataman’ı daha hırslandır- dığı aşikâr. 

Hırs, gerilim ve rekabet ama sadece bunlar değil Ataman’ın başarısının motor güçleri. O, aynı zamanda çok çalışkan ve di- siplinli bir koç. Yıldızları yönetme becerisi yüksek bir lider. Zaman zaman diktatöryel

bir çizgiye bile sarkan bir liderlik profili...

Sıkı kuralları var ama onları koşullara çok iyi uydurduğu için başarılı.

Efes ve Ataman... Birlikte ‘Şerefe’ diyerek, zirve yaptılar. Bundan sonra Efes, çizgisini korumak için yola devam edecek. Ama Ata- man için hep daha fazlası hedef olarak var olacak. Belki bir gün yeniden döneceği Tür- kiye Milli Takım ile Avrupa ve Dünya şam- piyonlukları... Ya da, NBA’de boy göstermek...

Akıllardaki soru: Beyaz Gölge ve eki- bi, bunu başarabilir mi? Yazıyı Ergin Ata- man’ın verdiği CSKA Moskova galibiyeti sonrası verdiği bir demeçle bitirelim: “Bize inanmaya devam edin…”

oldu. Tabiri caizse, bir çok koç Aydın Örs’ün paltosundan çıktı.

Türkiye’de bir çok salon sporuna özel veya kamu şirketleri öncülük etti, ediyor da.

Basketbolda Ezacıbaşı 80’lere damga vurdu.

Devam etseydi belki Efes’in yerinde bugün o, olacaktı. Sonrasında Ülker ve TOFAŞ’ın ataklarını izledik. Ülker, Fenerbahçe ile bir- leşirken, TOFAŞ, bir ara altyapıya döndü.

Şirket kulüpleri vites artırdığında Fener- bahçe, Galatasaray ve Beşiktaş boy ölçüş- mekte zorlandı. Buna karşın Fenerbahçe de Ülker ile başlayan ve sonrasında kendi kaynaklarıyla devam eden süreçte, Efes’e kafa tuttu ve dediğimiz gibi ondan da önce Avrupa’nın 1 numarası oldu.

Yıllarca Efes ile de Beşiktaş’ın birleş- mesi konuşuldu. Zira Tuncay Özilhan sıkı bir Beşiktaşlı’dır. ‘Beşiktaş Efes’ hayal edi- lirken, ‘Anadolu Efes’ doğdu! Sporseverler için Efes Pilsen, alkollü içecek çağrışımı- nın ötesine çoktan geçmişti. Ama alkol ve tütün ürünleri reklamlarına getirilen ya- saklar nedeniyle isim nüfustaki adı değiş- tirildi(!) Ez cümle, yıllarca büyük paralar da harayan Efes, geçen sezon Avrupa şam- piyonu olacakken, pandemiye takıldı. Lig- ler durdurulduğu için Efes’in kutlaması 1 yıl gecikti. 

Ve koç Ergin Ataman... Basketbolumu- zun fenomeni. Futbolda Fatih Terim neyse, basketbolda da Ergin Ataman odur. Unut- madan, o da Galatasaraylı. Üstelik futbola da çok düşkün. Ütopyaları arasında futbol teknik direktörlüğü ve Galatasaray Başkan- lığı da var.Aydın Örs’ün Efes’inden mezun

K APAK KONUSU K APAK KONUSU

(13)

ÖZ ALTAYLI VAHAP BEY

SEYİRCİSİZ GEÇEN BİR FUTBOL SEZONUNDA BU YILIN EN İLGİ ÇEKEN GELİŞMELERİNDEN BİRİ DE ALTAY’IN 18 YILLIK BİR ARADAN SONRA SÜPER LİG’E DÖNMESİYDİ. SİYAH BEYAZLILARIN ESKİ ŞAŞALI GÜNLERİ BU SAYEDE YENİDEN HATIRLANDI. VE TABİİ BİR DE TAKIMIN SEMBOL İSMİ, MEMLEKETİN İLK PROFESYONEL FUTBOLCUSU BİR GÜNLÜĞÜNE DE OLSA SOSYAL MEDYANIN GÜNDEMİNDEYDİ.

SERK AN SE Y MEN

F

utbol meraklıları çoğu zaman güncel gelişmeleri değil, geçmişi konuşmayı daha çok severler. Ne kadar eskiyi ne kadar doğrulukta hatırladığınız da futbol uzmanlı- ğında bir kıdem göstergesi gibidir ne de olsa.

Peki geride kalan 2020 – 21 sezonundan bahis açıldığında ilk akla gelen ne olacak dersiniz?

İlk başta pandemi ortamında tüm bir sezonun seyircisiz oynanmış olması herhalde. Elbet- te bu soruyu Süper Lig’de üç İstanbul takımı arasında süren mücadele, son haftaya taşı- nan şampiyonluk heyecanı ve Sergen Yalçın yönetiminde Beşiktaş’ın ipi göğüslemesi diye cevaplayan da çok olacaktır. Haklılar da. Ama bu sezondan geriye bir de bir başka siyah – be- yazlı takımın başarısı kalacak muhtemelen.

İzmir’in bu yıl 107 yaşına basan köklü kulü- bü Altay’ın 18 yıllık bir aradan sonra tekrar Süper Lig’e yükselmiş olması.

26 Mayıs günü Altay’ın bir başka İzmir temsilcisi Altınordu ile oynadığı play-off ma- çında Altay’ın Paixao’nun son dakika golüy- le 90 dakikayı 1-0 önde kapatmasıyla sosyal medya bir anda Altay hakkında paylaşımlarla doluverdi. Faaliyet gösterdiği kent İzmir’de bile taraftar sayısı kentin diğer kulüplerinden

telik, Türkiye dışından, Fransa’dan Racing adlı takımla anlaşmıştı. Dolayısıyla Türki- ye’den yurtdışına transfer olan ilk futbol- cuydu aynı zamanda. Ve bir de Aurelio’dan çok yıllar önce Türk milli takımında forma giyen ilk siyah tenli oyuncuydu, evet, kendisi bir ‘Afro-Türk’tü.

1907 yılında dünyaya geldiği söylenir. Bazı- ları İstanbul’da doğdu dese de genel kabul dün- yaya gözlerini Beyrut’ta açtığı yolunda. Bir süre Aydın’da yaşamışlardı. Ardından İzmir.

1919’da Yunan ordusu Anadolu’ya çıktığında çareyi Kastamonu’ya göç etmekte bulmuşlar, 1922’de yeniden İzmir’e dönmüşlerdi. Babası, Alsancak Garı’nda demirci olarak çalışmaya başlamıştı. Aynı Mustafa Denizli gibi o da 17 yaşında Altay formasını giymeye başlamıştı.

Hem futbol hem atletizm hem de bisiklet dalla- rında. Hatta 1931 yılında Balkan Oyunları’nda milli formayı giymiş 4X400 metre bayrak ya- rışında koşan dört atletten biri olmuştu.

Türkiye sol hareketlerin tarihine ilgi du- yanlar 60’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin kurucuları arasında yer alan ve partinin genel başkanlığını da yapan Mehmet Ali Aybar’ın 1931 yılında Balkan Oyunları’nda bayrak yarışında koştuğunu bilirler. Aybar’dan bir önce koşup bayrağı ona teslim eden atlet Va- hap Özaltay’dır o yarışta. Hem atletizm mü- sabakalarında hem de futbol sahalarındaki başarısı sebebiyle dönemin basınında adına sıkça rastlamak mümkün. Henüz soyadı ka- nunu çıkmadığı için kimi zaman Vahap Bey kimi zaman da Vehab Bey olarak. Milli for- mayı futbolda da bir kez giyme şansı bulmuş,

1932’de özel bir maçta Bulgaristan’a karşı oy- nayan takımda yer almıştı.

VAHAP BEY HANGI TAKIMA INTISAP ETTI?

Aynı yıl, 1932’nin ocak ayında gazetelerin bu- güne göre çok sade spor sayfalarında ilginç bir haber yayınlanacaktı: “İzmirli Vehab Bey Arsenal takımına mı girdi?” Vahap Özaltay’ın

“ayda 30 İngiliz lirasına” Arsenal’la anlaştığı söylentisi yayınlanmıştı. Ama Özaltay haberi tekzip etmiş, doğru olmadığını açıklamıştı.

Dedikodular, iddialar bir ay kadar sürecek, bu arada Özaltay yurtdışında olduğu anlaşı- lınca şüpheler iyice artacak ve nihayet şubat ayının 12’sinde gerçek ortaya çıkacaktı. Spor sayfalarının o dönemde hitap ettiği şekliyle söylersek; Vahap Bey, Arsenal’a “intisap etme- mişti” ama Fransa’nın Racing takımıyla 55 bin Frank karşılığında anlaşma imzalamıştı.

Bugün bakıldığında anlaşılması güç ama o günün şartlarında bu transfer günlerce tar- tışılmış. Bir futbolcunun para karşılığı başka bir kulübe hem de başka bir ülkeye transfer olması doğru muydu? Kimilerine göre olma- malıydı ama kimilerine göre de çeşitli mes- leklerden insanlar Avrupa’ya çalışmaya gitti- ğinde gururlanıyorsak bir futbolcunun da para karşılığı bir Fransız takımında oynamasına neden karşı çıkacaktık?

Racing macerası 1936’ya dek sürer. Attığı şık kafa golleri sebebiyle Fransız taraftarlar kendisine “Le Tete de Turc – Türk Kafası”

lakabını takarlar.

Türkiye’ye döndüğünde Vahap Bey artık Özaltay soyadını almıştır. Anlatılanlara göre

Altay soyadını almak için başvuru yaptığında İzmir’e giren orduların komutanı Fahrettin Paşa’nın Altay’ı soyadı olarak seçtiğini öğre- nince bir parça burulmuş ve çareyi böyle bul- muştur. 40’lı yıllar yeniden Altay formasını giydiği yıllar olacaktı. 1940 yılında oynanan bir Altay – Galatasaray maçında, 4-1 mağlup- ken peş peşe attığı 4 golle skor tabelasını 5-4’e çevirdiği gün stadı omuzlarda terk edecekti.

Özaltay Fransa’da geçirdiği günlerde ka- zandığı tecrübeleri ülkesine aktarmayı da akıl edecek ve “Futbol Nasıl Oynanır?” başlığıyla Türkiye’de kaleme alınış ilk futbol kitabına da imza atacaktı. Türkiye’nin ilk profesyonel oyuncusu olarak kısa sürelerle de olsa Fener- bahçe, Beşiktaş, Taksim ve Ankaragücü for- malarını da giyecek ve 1950’de futbol sahala- rına veda edecekti.

Peki çok başarılı bir kariyere sahip olma- sına karşın, Vahap Özaltay milli takıma neden sadece bir kez çağrılmıştı? Bu konudaki ortak görüş, bunun sebebinin ten rengi olduğu yo- lunda. 1930’ların dünyasında Türk milli takı- mında bir siyah tenlinin oynaması o zamanın siyasetçilerinden bazılarını rahatsız etmişti ve milli takıma girmesine engel olmuşlardı.

Hatta kimilerine göre Özaltay’ın yurt dışına çıkma kararının altında bunun kırgınlığı yatı- yordu. 1954 yılında Ordu Milli Takımları ara- sında yapılan Dünya Şampiyonası’nda teknik direktör olarak görevlendirilecek ve takımıyla dünya şampiyonu olacaktı. Bu belki de onun için gecikmiş bir özür gibiydi.

STADIN ISMI NE OLACAK?

2017 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan televizyonda bir spor programı konul olarak alındığında, programa katılan spor gazeteci- lerine futbol alanında yapılan yatırımları an- latırken konu 2015 yılında yeniden inşa edil- mek üzere yıkılan Alsancak Stadı’na gelmişti.

Gazeteciler stadın yeni haline Mustafa Deniz- li’nin adının verilmesini düşünüp düşünme- yeceğini sordular. Erdoğan; “İyi fikir, neden olmasın? Mustafa Hoca’yı Altay’da oynarken tanıdık, yakışırmış” diye cevapladığında Al- tay camiası ikiye ayrıldı. Bazı yöneticiler ve taraftarlar fikri desteklerken, kulübün ileri gelenleri ve özellikle yaşı geçkin Altaylılar

“Mustafa Denizli semboldür doğru, ama eğer stada yeni bir isim verilecekse ondan önce Va- hap Özaltay var” diye itiraz ettiler.

Alsancak Stadı önümüzdeki sezon hiz- mette olacak. 18 yıllık bir aradan sonra Süper Lig’e yükselen Altay maçlarını burada oyna- yacak. Bakalım, stadın ismini değiştirmeyi öneren çıkacak mı? Eğer değiştirilirse kimin ismi verilecek? Bu yıl yaşanan o unutulmaz sahnelerin ardından itiraz edenlerin de gönlü Mustafa Denizli’ye mi kayacak, yoksa Vahap Özaltay’da ısrarcı olmaya devam mı edecek- ler? İzmir’in siyah beyazlı camiasını yeniden bir tartışma bekliyor olabilir.

Üstün yeteneğine, başarılı futboluna karşın Özaltay sadece bir kez milli olabilmişti. Yaygın bir kanaate göre bunun sebebi ten rengiydi.

Vahap Bey Racing'e

nasıl intisap etti?

Göztepe ve Karşıyaka’nın hayli gerisinde ol- masına karşın tüm Türkiye’nin sosyal medya kullanıcıları kendilerine böylesi bir teveccü- hü neden göstermiş olabilirlerdi? Üstelik ta- kımın Türkiye futbolunda büyük bir ağırlığa sahip olduğu o eski günlerini hatırlayabilecek olanların yaşı hayli ilerlemişken.

İşin sırrı takımın ikisi lig ve üçü play – off karşılaşması olmak üzere son beş maçında teknik direktörlüğünü yapan Mustafa De- nizli’deydi galiba. Denizli, 18 yıl formasını giymişti bu kulübün. Futbolu bıraktığı 1983 yılında az sayıda karşılaşmada görev aldığı son sezonunda Galatasaray’da oynamış ol- ması haricinde kariyerinin zirvesinde ol- duğu yıllar boyunca İstanbul kulüplerinden gelen teklifleri geri çevirmişti. Son beş maç için Altay’dan teklif geldiğindeyse “Altay ku- lübü bana transfer teklifi yapamaz. Para da öneremez. Görev emri çıkarır, ben de o emre

uyarım” diyerek, bilabedel geçmişti takımın başına. Maç sonrası uzatılan mikrofonlara konuşurken gözyaşlarını tutamamıştı.

İnsanları etkileyen buydu galiba. Kalp- siz bir dünyada hâlâ maddiyatın dışında bir bağlılık, bir vefa duygusu, bir kadirşinaslık…

O sebeple internet ortamında Altay’ın tarihi ile ilgili bilgilerin paylaşımı o gün re- kor sayıdaydı. Bütün bu duygusal fırtınanın içinde ismi hatırlanan bir isim daha vardı:

Vahap Özaltay

ALTAY KONGRESINDE DURAN KALP

Mustafa Denizli daha çocuk yaşta girmişti Altay kulübünün kapısından. Altyapıda geçir- diği üç yılın ardından 1965’te ilk sözleşmesi- ni imzalayıp profesyonelliğe adım attığında 18’ine basmamıştı. Ve o yıl Altay kulübünün kongresi camia için acı bir kayba sahne ol- muştu. Kulübün sembol ismi Vahap Özaltay, 12 Haziran 1965 günü yönetimdeki sorunlar, çekişmeler sebebiyle gerilimli bir havada ya- pılan kongrede kürsüye çıkıp heyecanlı bir konuşma yapmıştı. Kürsüden inerken son söz- leri Allah Altay’ın yardımcısı olsun, hepini- ze allahaısmarladık” olmuştu. Sonrasında da yığılıp kalmıştı. Kalp krizi… “Altay’la yaşadı, Altay’la öldü” demişlerdi ardından.

Vahap Özaltay, Türkiye futbol tarihinde ilklerin adamıydı. Ülke tarihinde profesyo- nel mukavele imzalayan ilk oyuncuydu. Üs-

PORTRE PORTRE

(14)

100’LERCE ŞİRKETİ HAREKETE GEÇİRDİ

D

ünyanın tanık olduğu en derin küresel yıkım ve sağlık krizi ile karşı karşıya- yız. Hayati doğal sistemler çökerken, dünyanın geleceğine yönelik alarm zilleri de her zamankinden daha en- dişe verici şekilde çalmaya başladı.

WWF tarafından yayınlanan 2020 Yaşayan Ge- zegen Raporu, insanlığın neden olduğu doğa yıkı- mının sadece yaban hayatı popülasyonları üzerinde değil, aynı zamanda insan sağlığı ve hayatımızın tüm yönleri üzerinde de felakete varan etkilere yol açtığını açıkça ortaya koyuyor.

WWF Küresel Direktörü Marco Lamberti- ni’nin sözleri aslında içinde bulunduğumuz durumu ve atılması gereken adımları net bir şekilde orta- ya koyuyor. Şöyle diyor Lambertini: “Doğaya değer veren bir toplumsal ve ekonomik sisteme geçmeyi acilen hayata geçirmeliyiz. Doğa, dünyanın her kö- şesinde milyonlarca yıldır tanık olmadığımız bir hızla kayboluyor. Doğa ile bozulan ilişkimizin açık bir göstergesi olan COVID-19 salgını, biz insan- ların sağlığı ile gezegenimizin sağlığı arasındaki derin ilişkiyi gün yüzüne çıkardı. Doğanın yardım çağrısına kulak vermenin zamanı geldi. Bunu sa- dece sevdiğimiz ve birlikte var olmak için ahlaki bir sorumluluk taşıdığımız yaşam çeşitliliğinin ge- leceğini güvence altına almak için değil, yardım çağrısını duymazdan gelmekle, 8 milyar insanın geleceğini de tehlikeye attığımız için yapmalıyız.

Dünya liderleri, sağlıklı bir toplumun ve gelişen bir ekonominin temelini oluşturan doğayı korumak ve onarmak için bir an önce harekete geçmeliler. Do- ğanın kaybını 2030’a kadar durdurmayı ve tersine çevirmeyi, aynı zamanda karbon nötr ve doğa üze- rinde olumlu etkilere sahip bir toplum oluşturmayı amaçlayan Doğa ve İnsan için Yeni Bir Başlangıç ülküsü etrafında birleşmenin zamanı geldi. Uzun vadede insanın sağlığını ve geçim kaynaklarını ko- rumanın ve çocuklarımız için güvenli bir gelecek inşa etmenin tek yolu bu.”

WWF Küresel Direktörü Marco Lamberti- ni’nin bahsettiği “Doğa ve İnsan için Yeni Bir Baş- langıç ülküsü” etrafında birleşebilmek çok değerli.

Ve bu süreçte aslında kadınlar çok daha önemli bir rol üstleniyor.

Şimdi size yedi tane kadından bahsetmek isti- yorum. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın

“dünyayı kurtaracak kadınlar” olarak tanımladığı bu yedi kadın, sahibi oldukları gücü dünyayı kur- tarmak için kullanıyorlar.

Dünyayı

kurtaracak 7 kadın

CUMARTESİ GÜNÜ DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ’NÜ “KUTLUYORUZ”…

MARMARA DENİZİ’NİN ÖLÜMÜNÜ GÖZÜMÜZE SOKAN MUSİLAJ SORUNUNDAN TUTUN DA, KURAKLIĞA, KÜRESEL ISINMAYA PEK ÇOK KONU GÜNDEMİMİZDE…

YAKTIK, YIKTIK, KÜL ETTİK… PEKİ BİR SON ÇIKIŞ, BİR UMUT, BİZİ KURTARACAK BİR KAHRAMAN YOK MU? BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI’NA GÖRE VAR.

HEM DE YEDİ TANE… İŞTE BM’NİN “DÜNYAYI KURTARACAK KADINLAR” OLARAK TANIMLADIĞI YEDİ KADIN VE SAHİP OLDUKLARI ‘SÜPER’ GÜÇLER…

Mindy Lubber, kar amacı gütmeyen kuruluş Ceres’in CEO’su ve Başka- nı. Ceres, yatırımcılara ve şirketlere güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi te- miz teknolojilerin sadece çevresel ve sosyal açıdan sorumlu değil, aynı za- manda ekonomik açıdan da faydalı ol- duğunu göstermek için somut veriler üretiyor. Lubber, “Değişim, sadece bir politika ve insan meselesi değil. Aynı zamanda pazarlarla da ilgili; çünkü beğensek de beğenmesek de dünyayı

onlar yönetiyor” diyor. Ceres’in kuru- cuları arasında yer alan Climate Acti- on 100+, toplamda 47 trilyon dolarlık varlığı yöneten 500’den fazla yatırım- cıyı bir araya getiriyor. Bu şirketler iklim krizine karşı harekete geç- me sürecine liderlik ediyor. Lubber,

“Sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve Paris İklim Anlaşması iş dünyasının uyması gereken bir zorunluluk olma- lı, sadece burnunu sokup savaşması gereken bir konu değil” diye ekliyor.

Mindy Lubber

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

ÇE VRE

(15)

AMAZON

ORMANLARI’NIN CESUR

BEKÇİSİ

N Z A M B İ M AT E E B İ R M Ü H E N D İ S . Ken- ya’da, Nairobi sokaklarındaki plastik poşet atıklarından duyduğu rahatsız- lık sonucu harekete geçiyor ve plastik atıklara çözüm üreten Gienge Maker isimli şirketi kuruyor. “Plastik kötü kullanılan ve doğru anlaşılmayan bir malzeme. Çok büyük bir potansiyeli var, ama kullanım süresi sonlandık- tan sonra, yıkıcı bir etkiye sahip” diyen

Matee, kurduğu şirketle plastik atık- larını kaldırım taşı olarak kullanmayı hedefliyor. Matee’nin kurduğu şirket, plastik ve kum karışımını presleyerek çimentodan daha hafif ve daha daya- nıklı tuğlalara dönüştüren bir makine geliştirdi. Bu makineleden her gün bin 500 adet üretiyor ve bu sayede hem so- kaklardaki hem de çöplüklerdeki plas- tik atık miktarını azaltıyor.

K U V E Y T ’L İ FAT E M A H A L Z E L Z E L A , “Dün- yanın en zengin ülkelerinden birin- de yaşıyorum; ama ne yazık ki ülkem atıklarını sürdürüebilir bir şekilde yönetemiyor. Kuveyt’te kişi başına gerçekleştirilen günlük atık miktarı 1.5 kiloya ulaşıyor. Bu, küresel orta-

lamanın iki katına denk geliyor. Atık- ların yüzde 90’ı da ne yazık ki ülke ge- nelindeki çöplüklere gidiyor. Alzelzela bu soruna meydan okumak için Eco Star’I kuruyor. Kar amacı gütmeyen Eco Star, Kuveyt genelinde evlerden, restoranlardan ve okullardan çöple-

ri topluyor ve geri dönüştürüyor. Eco Star’I kendi finansman kaynakları ile kuran Alzelzala, bugün ülkesinin en fazla takip edilen insanlarından birisi.

2019 yılından bu yana şirketi 3.5 tonun üzerinde plastiği, 10 ton kağıdı ve 120 ton metali geri dönüşüme sokmuş.

Nzambi Matee

PLASTİK SORUNUNU AYAKLAR ALTINDA EZDİ

Fatemah Alzelzela

KUVEYT’İN ÇÖPÜNÜ TOPLADI

Nemonte Nenquimo

A M A Z O N YA Ğ M U R O R M A N L A R I ’ N D A ya- şayan Waorani toplumunun lideri, ac- tivist Nemonte Nenquimo’nun savaş alanı mahkeme salonları ve Nenqui- mo elindeki gerçek verilerle yaşadığı topraklar için adalet arıyor. Waorani toplumu 2019 yılında Amazon Orman- ları’nda petrol arama çalışmalarını durdurmayı başardı. Bu sayede sadece

ormanları değil, ormandaki doğal ya- şamı da korumuş oldu ve bölgesel yerli hakları için yasal bir emsal oluşturdu.

“Toplumumun bilge kadınlarının şar- kıları ile büyüdüm. O şarkılarda, ‘yeşil ormanlar burada, çünkü atalarınız bu ormanları korudu’ diye anlattılar bana”

diyen Nenquimo, aynı zamanda Ceibo Alliance’ın kurucularından. Ceibo Alli-

anz, yerli toplumları bir araya getirerek, toprak ve ormanların korunması gerek- liliği konusunda bilgilendiriyor; güneş enerjisi kullanımının yaygınlaşması- nı ve kadınlar için ekonomik fırsatlar yaratılmasını destekliyor. Nenquimo, 2020 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili insanları arasında değerlendirildi.

ÇE VRE ÇE VRE

(16)

BİLİMİN SESİ YÜRÜMEK YERİNE KOŞUN

SU LÜKS DEĞİL HERKESİN HAKKI

DOĞA İÇİN İMDAT ÇAĞRISI

2 0 2 0 YA Ş AYA N G E Z E G E N R A P O R U , D O Ğ A I Ç I N I M D AT Ç A Ğ R I S I N D A B U L U N U Y O R . R A P O R U N O R TAYA K O Y D U Ğ U TA B L O O L D U K Ç A K A R A N L I K

• Sanayi devriminden bu yana ormanların, çayırların, sulak alanların ve diğer önemli ekosistemlerin beşerî faaliyetlerle her geçen gün daha fazla tahrip edilmesi ve bozulmasıyla insanın esenliği tehlikeye girdi. Dünyanın buzla kaplı olmayan kara yüzeylerinin yüzde 75’i önemli ölçüde değişime uğradı, okyanusların çoğu kirletildi ve sulak alanların yüzde 85’inden fazlası yok oldu.

• Son yıllarda karasal sistemlerde biyoçeşitlilik kaybının en önemli sebepleri arasında, başta bozulmamış doğal yaşam alanlarının tarım alanlarına dönüştürülmesi olmak üzere, arazi kullanımında yapılan değişiklikler yer alırken denizlerin büyük bölümü aşırı avlanma tehdidiyle karşı karşıya. İklim değişikliği, bugüne kadar biyoçeşitlilik kaybının arkasında yatan en büyük neden olmasa da önümüzdeki yıllarda en az diğer nedenler kadar, hatta onlardan daha fazla etkili olması bekleniyor.

• Biyoçeşitlilik kaybı, sadece çevreyi değil, aynı zamanda ekonomiyi ve küresel güvenliği de etkileyen etik ve ahlaki bir sorun. Gıda, lif, su, enerji, ilaç ve diğer genetik materyallerin elde edilmesinde önemli rol oynayan biyoçeşitlilik, iklimin düzenlenmesi, su kalitesinin sağlanması, kirliliğin önlenmesi, bitkilerin tozlaşması, taşkınların kontrolü, fırtına ve dalgaların önlenmesinde kilit önem taşıyor. Memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarında 1970’ten 2016’ya ortalama yüzde 68’lik bir azalma görülüyor.

NiriaAlicia Garcia

O , H E R Y I L İ K İ H A F TA B O Y U N C A top- lamda 480 kilometre koşuyor. Çevre bilimleri uzmanı olan Garcia, aynı za- manda bir insan hakları savunucusu.

Garcia her sene, Kuzey Kaliforniya’da Run4Salmon isimli trekking etkinliği düzenliyor ve somon balığının Sacra- mento’dan McCloud Nehri’ne uzanan yolculuğunu izliyor. Bunun nedeni, son 150 yıldır türü tükenmekte olan “Chi- nook” somonu ve farklı balık türlerine

dikkat çekmek. Run4Salmon katılımcı- ları “Yerli Demir Adam’ olarak tanımla- nıyor. Demir Adamlar, Chinook somonu hakkında farkındalık yaratmak ve tüm vahşi yaşamın korunması çağrısında bulunmak için yürüyor, koşuyor, bisik- lete biniyor. Aşılan kilometreler uzun görünse de, Garcia için en büyük zorluk

“hükümetin sanki dünya yanmıyor ve nehirler kurumuyormuş gibi davran- maya devam etmesi…”

EKOSİSTEM

RESTORASYONU ON YIL GİRİŞİMİ BAŞLIYOR

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirilen BM Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor.

1976’dan bu yana dünya genelinde çeşitli temalarla çevre kirliliğinin boyutlarına dikkat çeken ve çevre duyarlılığına işaret eden etkinlikler düzenleniyor.

Dünya Çevre Günü bu sene Ekosistem Restorasyonu teması ile Pakistan’ın resmi ev sahipliğinde kutlanıyor. Ekosistem restorasyonu, doğayı sömürmekten iyileştirmeye gitmek için hasarın önlenmesi, durdurulması ve tersine çevrilmesi anlamına geliyor. BM tarafından Dünya Çevre Günü’nde ormanlardan tarım arazilerine, dağların tepesinden denizin derinliklerine kadar milyarlarca hektarı canlandırmayı hedefleyen Ekosistem Restorasyonu On Yıl girişimi başlatılıyor.

M E K S İ K A’N I N Ç E V R E E S K İ B A K A N I Julia Carabias Lillo aynı zamanda bir bilim insanı. Ulusal Meksika Üniversitesi Bilim Fakültesi üyesi olan Lillo, ülke- deki en fakir toplumların kentsel kal- kınma sürecine yönelik önemli araş- tırmalara imza atmış. Aynı zamanda doğal kaynak yönetimi, ekolojik resto- rasyon ve koruma üzerine çok sayıda bilimsel makalesi bulunuyor. 2020 yı- lında BM Genel Sekreteri Antonio Gu-

terres’in “insanlık doğayı katletmeyi durdursun” çağrısına ilk cevap Carabi- as Lillo’dan geldi. Making Peace With Nature isimli raporun yazarlarından olan Carabias Lillo, iklim değişikliği, bioçeşitlilik ve kirlilik krizleri ile mü- cadele etmenin yol haritasını sunuyor.

Rapor, sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim modellerinin ekosistemleri ve insan sağlığını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

Julia

Carabias

Ç İ N ’ İ N Y E R A LT I S U L A R I N I N yaklaşık yüzde 50’sinin tarımsal faaliyetler ve fabrika atıkları nedeniyle kirlendiği tahmin ediliyor. “Su, lüks değildir” di- yen Xiaoyuan Ren, kırsal toplulukla- ra güvenli içme suyu sağlamak için harekete geçen bir kadın. İnsanların temiz içme suyuna erişim hakkını ko- rumak amacıyla hayata geçirdiği My- H2O isimli şirketi, yeraltı suyunun kalitesini gösteren bir uygulama. Bu uygulama aynı zamanda, toplulukla- rı su filtreleme şirketleri ve diğer su çözümü sağlayıcıları ile bir araya ge- tiriyor. 26 ilde bin köye hizmet veren platform, 2015 yılında faaliyete geç- tiğinden bu yana on binlerce insanın temiz suya ulaşmasına sağladı. Ren’in de ifade ettiği gibi; “Değişmesi gere- ken bir şey görürseniz, onu değiştire- cek kişi siz olun”.

Xiaoyuan Ren

ÇE VRE ÇE VRE

Referanslar

Benzer Belgeler

Kanatlı eti üretimi içerisinde en fazla üretim piliç etinde olması nedeniyle en çok ihracat miktarı da yine piliç etinde gerçekleĢmiĢtir.. Türkiye Dünyada

- Türkiye’nin Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler çerçevesinde ve Avrupa Birliği’nin kurucu ilkelerine uygun olarak kapsamlı çözümünün sağlanmasına yönelik

Madde 22- Şirketin işleri Ortaklar Genel Kurulu tarafından seçilecek en az (3) en fazla (9) üyeden oluşan bir Yönetim Kurulu tarafından yürütülür. Madde 41- Gerek adi ve

T ürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre cari işlem- ler açığı, Mayıs’ta bir önceki yılın aynı ayına göre 2 milyar 129 milyon dolar artarak, 5 milyar

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bakanlığa herhangi bir yabancı ülkeden veya yabancı bir şirketten ne zaman bir temsilci gelse her gelenin Türkiye'nin muhteşem

1986 Kompakt floresan (Twin-2 floresan) lambalı aydınlatma armatürünün satışına başlanması.. Dünyanın ilk filament içermeyen, elektrotsuz

Bilinçli e-ticaret kullanıcısı sayısının ve pazarı destekleyici araçların sayısındaki artış, artan yatırımlar ve yürürlüğe girecek düzenlemeler ile birlikte

24 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’de ya- şama geçirilmesi planlanan yeni yönetim modelinde –başkanlık sistemiyle yönetilen ülke uygulamalarına benzer bir