• Sonuç bulunamadı

21 MAYIS 2005 CUMARTESÝ SAYI: 128 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR NASIL. BiR GÜVEN?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "21 MAYIS 2005 CUMARTESÝ SAYI: 128 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR NASIL. BiR GÜVEN?"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 1 M A Y I S 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 2 8 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R w w w . z a m a n . c o m . t r / a i l e m

ÖZ

NASIL

BiR

? ?

GÜVEN

(2)
(3)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Müferridler kimlerdir? 5 Bir günlük izin! 7

TEKLÝF: Her gün mutlaka Kur’an okuyun... 9

Çinli Muhammed’in hikâyesi 10

Ailedeki mutluluk en güzel hediye 12

DOSYA: Özgüven nedir? 16

Sevgi dilleri farklý olursa 24 Dr. Can sizlerle 28

Çocuðum “iyi”

bir insan olacak!

Çocuklarýný seven anne-babalar sýk sýk “Benim oðlum büyüyün- ce doktor olacak”, “Benim ký- zým, kocaman bir mühendis olacak” gibi sözler söyler. Peki hiç þu sözleri duydunuz mu?

“Benim oðlum büyünce iyi bir insan olacak!”, “Benim kýzým büyüyünce iyi bir anne, iyi bir haným, iyi bir arkadaþ olacak!”

Duymadýnýz deðil mi? Çün- kü çocuklarýn büyütülmesinde hedef hep maddi ölçülerle sý- nýrlýdýr. Çok para kazanmak hep “iyi”dir. Ama çok para ka- zanan insanlarýn çok iyi olduk- larý, hep iyi insanlar sýnýfýnda bulunduklarý söylenebilir mi?

Peki anne-babalarýn çocuk- larýný hep doktor, hep mühen- dis, hep öðretmen olarak gör- mesinin yansýmalarý nasýldýr?

Bu tür yaklaþýmlarýn sonucu, çocukta daha ilk yýllardan iti- baren, çok para kazanmak, ara- ba almak, zengin olmak, gezip eðlenmek þeklinde tezahür eder. Beklentiler o kadar yük- seltilir ki, çocuk ya da genç çok para kazanmanýn hayaliyle ya- þamaya baþlar. Bu durum gide- rek, “Tek amaç vardýr o da; zen- gin ve hoyratça yaþamak” slo- ganýna dönüþür. Anne-baba ta- rafýndan yýllarca bir fantezi ol- sun diye söylenegelen sözler za- manla ciddileþir. Bu durum ebeveynin bir beklentisi halini alýr. Artýk bu sözler daha bilinç-

li söylenmektedir. Ama gencin anne-baba tarafýndan söylenen hedefe varmasý çok zor ve zah- metlidir. Doktor ve mühendis olup para kazanacaktýr. O hal- de “Ýlk hedefi baþaramasam da para kazanmaya odaklana- bilirim” diye düþünür.

Anne-baba ve çocuklar “mut- luluðu” hep kazanýlan parada gö- rürse ve istenilen parayý da elde edemezse bu sefer huzursuzluk baþ gösterir. Gençler filmlerde- ki gibi gezip eðlenen, gününü gün eden, sorumluluk almayan birer fert gibi yaþamayý düþün- dükçe iç huzursuzluklarý dýþa yansýr. Çünkü hayat sadece eð- lenceden ibaret deðildir. Ýnsan çalýþmak durumundadýr. Haya- tý devam ettirmek için kazan- malý; bunun bir kýsmýný, ancak gezmeye ve eðlenmeye ayýrma- lýdýr. Mutluluk çýtasýný yüksel- ten aileler, bu çýtayý aþamayýn- ca karamsarlýða doðru sürük- lenmekte. Neden sizi mutsuz eden ve ulaþamayacaðýnýz he- defler koyuyorsunuz? Halbuki ufak þeyler bile insaný mutlu et- meye yetebilir. Yeter ki sizin hedefinizin yönü belli olsun.

Bir anne-baba olarak amacý- mýz çok para kazanan çocuk- lar yetiþtirmek olmamalý.

Amacýmýz, “iyi insan olabi- len, Allah’ýný tanýyan iyi bir Müslüman olabilen bir fert”

yetiþtirmek olmalý.

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21. 34196 Yenibosna-Ýstan- bul Tel: 0212 639 34 50 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibi Temsilcisi

Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Osman Turhan

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://www.zaman.com.tr/ailem

2 1 M A Y I S 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 2 8

(4)

ailem

KISA KISA

Ali b. Rebîa anlatýyor: “Bir kere- sinde Hz. Ali (ra) beni binitinin arkasýna bindirip Harre tarafýna götürdü, baþýný göðe doðru kal- dýrdý ve, “Allah’ým, günahlarýmý baðýþla, günahlarý senden baþka kimse baðýþlayamaz.” diye duâ ettikten sonra bana bakýp gül- dü. Ben: Ey Mü’minlerin Emîri!

Rabb’ine istiðfar etmen, sonra da bana bakýp gülmen nedir, bir þey anlayamadým) dedim.

Hz. Ali (ra): Resûlullah (sas) da beni terkisine almýþ, Harre tarafýna

getirmiþ, baþýný göðe doðru kaldýr- mýþ, “Allah’ým, günahlarýmý baðýþla, günahlarý senden baþka kimse ba- ðýþlayamaz.” diye istiðfarda bulun- muþ, bilâhare bana bakýp gülmüþ- tü. “Yâ Resûlallah! Rabb’ine istið- farda bulunman ve bana bakýp gül- menden bir þey anlayamadým” de- diðimde þu cevabý vermiþti:

Rabb’im, günahlarý kendisinden baþka baðýþlayacak bir kimsenin olmadýðýný kulunun bilmesinden hoþlanýp güldüðü için ben de güldüm!” (Ýbn Ebî Þeybe’den)

Allah, kulunun maðfiret dilemesinden hoþlanýr

Elbise hediye etmenin sevabý

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

Allah’a göre insanlarýn en sevimlisi, Allah’tan hakkýyla korkup takvâ ehli olan, ibadet ve taatlarýnda kendisini gizleyenlerdir.(Hâkim, el-Müstedrek, 1/4)

Ehabbu’l-ibâdi ilallâhi el-etkýyâu el-ahfýyâu

Tirmizi (ra) naklediyor: “Dilencinin biri Hz. Abdullah b. Abbas’a (Pey- gamberimiz’in amcasýna) gelerek bir þeyler ister. Abdullah, dilenci- ye: “Allah’tan baþka ilâh olmadýðý- na, Muhammed’in Allah’ýn Resûlü olduðuna þehâdet ediyor musun?”

diye sorar. Dilenci: Evet, der. Peki, Ramazan orucunu tutuyor mu- sun? Evet. Bunun üzerine Abdul- lah: Sen bir þey istedin. Kendisin-

den bir þey istenenin de bir hakký vardýr. Sana yardým etmek boynu- muza borçtur, diyerek adama bir elbise verir, sonra da þu hadisi rivâyet ederek, “Resûlullah’ýn þöyle buyurduðunu iþittim.” der: “Her- hangi bir Müslüman bir Müslü- man’a bir elbise giydirirse, giydirdi- ði kimsenin sýrtýnda o elbiseden bir parça bulunduðu sürece veren kiþi Allah’ýn himayesinde olur.”

(5)

KISA KISA

ailem

Ebû Hüreyre (ra) anlatý- yor: “Bir keresinde Resûlullah, Mekke yolun- da hayvanýyla giderken

“Cümdân” daðýna varýnca:

Haydi yürüyün, bu Cümdân daðýdýr, müfer- ridler geçtiler, buyurdu.

Yâ Resûlallah, müferrid- ler kimlerdir? diye sor- duk. Allah’ý çokça zikre- denlerdir, buyurdu.”

(Müslim.) Ayný kýssayla ilgili olarak Tirmizî’nin rivâyetinde farklý þu ifâdeler yer alýyor:

“... Sahâbîler sordular:

Yâ Resûlallah, müferrid- ler kimlerdir? Allah’ýn Resûlü þu karþýlýðý verdi:

Kendilerini Allah’ýn zikri- ne baðlamýþ, O’nu sürekli zikreden, haklarýnda ko- nuþulanlara, kendilerine yapýlanlara aldýrmayan kimselerdir. Yaptýklarý zi- kirler sýrtlarýndan aðýr- lýklarýný indirir, kýyâmet günü Allah’ýn huzuruna hafif (günahlardan arýn- mýþ) olarak gelirler.”

(Mecmau’z-Zevâid: 10/75)

Kur’an’da bir çok yerde, “fe-zekkir” emriyle Allah’ýn zikredilme- si emredilmektedir. Zikr, Cenab-ý Hakk’ý hatýrlamak, sürekli

olarak O’nun isim ve sýfatlarýný tekrar etmek anlamýndadýr.

Müferridler kimlerdir?

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(6)

ailem

KISA KISA

Hepimiz dünyaya günahsýz ve ma- sum olarak gözlerimizi açarýz. So- rumluluk çaðýmýza geldiðimizde önümüzde iki yol vardýr. Bu yollar- dan birisi bizi uçurumlara, diðeri ise cennetlere götürecektir. Bazen bizi cennete götüren yoldan çýkýp diðer yola sapabiliriz. Bu türlü yol deðiþtirmelerde “Ve enibu ilâ rab- biküm ve eslimû - Allah’a inâbe edin (döndüm-geldim) deyin, Al- lah’a teslim olun” (Zümer, 39/54) diyerek hemen kendimize gelerek doðru yola dönmeliyiz. Bu dönüþ Rabb’imizi de çok memnun etmek- tedir. Bakýn Efendimiz bir hadisle- rinde ne buyuruyor: “Allah kulu- nun tövbesinden sonsuz derecede

memnun ve mesrur olur. Þöyle ki, bir insan çölde yolculuk yapýyor.

Bütün azýðý, eþyasý ve suyu üzerin- de olan devesi onu býrakýp kaçý- yor. Adam saða-sola koþuþup de- vesini arýyor; fakat sonunda yor- gun ve ümitsiz bir halde bir aða- cýn altýnda uyuya kalýyor. Gözle- rini açtýðýnda bir de ne görsün;

devesi, üzerindeki eþyasýyla bera- ber baþucunda durmaktadýr.

Adam sevincinden öyle hale geli- yor ki, Cenab-ý Hakk’a þükreder- ken yanlýþlýkla, “Ben Senin rabbin, Sen de benim kulumsun” diyor.

Ýþte tövbe eden kulu karþýsýnda Rabb’imizin ferah ve sevinci bu adamýnkinden daha fazladýr.”

Ey ihtiyaçlarý gideren ve belalarý def eden Allahým! Bizim bütün ihtiyaçlarýmýzý gider. Bizden ve dünyanýn dört bir yanýndaki Müslüman kardeþlerimizden bütün belalarý da def et Yâ Rabbi!

Allâhumme yâ kâdiye’l-hâcât! yâ dâfia’l-beliyyât! Ýkdý havâicenâ küllehâ ve’dfa’ annâ’l-belâyâ küllehâ fî külli enhâi’l-âlem.

Günahsýz doðarýz ama...

Evvab ‘tövbe eden, sýðýnan’ an- lamýna gelir. Evvabîn namazý;

tövbe eden ve Rabb-i Rahim’ine sýðýnanlarýn namazý demektir.

Nitekim Peygamberimiz (sas)

“Kim akþam namazýndan sonra kötü bir þey konuþmaksýzýn altý rekat namaz kýlarsa, bu kendisi için on senelik ibadete denk ký- lýnýr.” demiþtir. (Tirmîzî, Salat, 202) Ayrýca Kendisi’nin de (sas) akþam namazýný müteakip

altý rekat namaz kýldýðý rivayet edilmektedir. (Þevkânî, Neylü’l- Evtar, III, 64) Altý rekatlýk bir namaz olan evvabîn namazý, tek selamla altý rekat olarak bütün halinde kýlýnabileceði gi- bi üç selamla yani ikiþer rekat olarak da kýlýnabilir. Bizleri Rabbimizin rýzasýna, Peygambe- rimiz’in þefaatine ulaþtýracak olan namazýn o cennetâsâ ikli- mine kanat çýrpýp uçalým.

Evvabîn namazý nedir?

(7)

Sýnavlara 180 günün kaldýðý bir dönemde bir öðrenci, öðretmenin yanýna gelerek 1 gün soru çöz- memek için izin ister. Öðretme- nimiz ona bir hesap çýkarýr.

- Demek bugün izin istiyor- sun. Gel ne istediðine beraber- ce bir göz atalým:

Sýnava 180 gün var. Hafta içi her gün 8 saat okulun var; bu 60 gün ediyor, geriye 120 gün kaldý.

Her gün 1 saat yemek molasý ile geçiyor. Bu da 180 gün içinde 8 gün ediyor, geriye kaldý 112 gün.

Hafta sonlarý dershaneye gidiyor ve 5 saat orada bulunuyorsun;

bu da eder 11 gün, geriye kaldý 101 gün. Günde ortalama 8 saat

uyuyorsun; bu da eder 60 gün, geriye kaldý 41 gün.

Hafta içi etütlere 3 saat ka- týlýyorsun bu da eder 3 gün, ge- riye kaldý 38 gün. Her gün yol- larda eve gidiþ-geliþ için 2 saa- tin gidiyor; bu da eder 15 gün, geriye kaldý 23 gün. Zaten bu süre içinde en az 3 gün hasta- lýk iznin olacak. Kaldý 20 gün.

Bu süre içinde 7 gün bayram izni kullanacaksýn, kaldý 13 gün. Þubat tatilinin bir haftasý- ný dershaneye giderek geçire- cek, geriye kalan 7 günü izin olarak kullanacaksýn, geriye kaldý 6 gün. Her gün yarým sa- at çay ve sohbet molasý veri-

yorsun; bu da eder 4 gün, geri- ye kaldý 2 gün. Günde 8 daki- ka aynanýn karþýsýnda kendini izliyorsun, bu da eder 1 gün.

Geriye kalýyor sadece 1 gün ve eðer ben sana bu 1 günü izin olarak verirsem sen sýnav- larý nasýl kazanacaksýn?

Kiþi en güzel kimi kandýrýr?

Çoðunuzun vereceði cevap

“kendimizi kandýrýrýz” olacak- týr. Aynen bu öyküde olduðu gi- bi bazýlarýmýz o kadar çok ba- haneler üretiriz ki elimizde olan günleri bile bir çýrpýda bi- tiririz. Bunun temel sebebi ya- pacaðýmýz iþten korkmamýzdýr.

(LGS Rehber Kitap, Yunus Bilge)

Bir günlük izin!

(8)

ailem

ÇOCUÐUM VE BEN

Mektup adresi: Çobançeþme Mh.

Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul

Yasemin Yalçýn Aktosun

Danýþman Psikolog y.aktosun@zaman.com.tr

Çocuklarýn arkadaþlarýnýn olmama sebepleri birbirinden farklýdýr. Ebe- veyn, sebebi doðru bir biçimde belir- lemeli ve gerekli önlemleri almalýdýr.

Aksi takdirde arkadaþsýz geçen sü- reç çocuðun asosyal geliþim göster- mesine neden olabilir. Bu çocuklar nasýl arkadaþ edineceklerini bilemi- yor olabilirler. Kimi zaman yeni bir ortama nasýl girilebileceðini, ortam- daki þahýslarla nasýl tanýþabileceðini, bir sorunla karþýlaþýrsa kendisini na- sýl savunabileceðini bilemezler. Bu sebeple de yeni bir arkadaþ ortamý onlarý ürkütür. Buna baðlý olarak da arkadaþ edinemezler. Bu durumda ebeveynin, kendi hayatýndan birta- kým deneyimlerini çocukla paylaþ- masý, çocuðunu ýsrarcý olmayan bir tavýrla yeni bir ortama girmesi için teþvik etmesi gerekebilir.

Çocukta özgüven problemi olabilir Özgüven problemi de çocuklarýn ar- kadaþ edinmelerini engelleyen bir faktördür. Bu çocuklar çok fazla is- teseler bile kötü bir sonuçla karþýlaþ- ma kaygýsýndan dolayý hep çekimser kalýrlar. Ýstenmeyecekleri duygusu hakimdir. Bu sebeple var olan özgü- ven probleminin sebebi tespit edil- meli ve genel anlamda bir çözüme ulaþýlmalýdýr. Çocuk bu problemini halledebilirse zaten arkadaþ edin- mesine engel bir durum kalmaya- caktýr. Çocuk bulunduðu ortamda ciddi bir sorunla karþýlaþmýþ olabilir.

Kimi zaman çocuðun arkadaþ edinemediði ortam incelenmeli ve engelleyici faktörler saptanmalýdýr.

Mesela okul ortamýnda arkadaþý olmayan çocuðun arkadaþ edinme- sine engel olan kendisine ad takýl-

mýþ olmasýndan duyduðu rahatsýz- lýk ve utanç duygusu olabilir. Bu nedenle çocuðu engelleyen faktör- ler saptanmalý ve faktörler ortadan kaldýrýlmalýdýr. Aile aþýrý koruyucu tavrýyla çocuðun arkadaþ ortamýna girmesini engelliyor olabilir.

Bazý aileler çocuklarýnýn farklý ortamlara girmelerini engeller. Bu çocuklar zamanla yeni ortamlara gi- remez ve yeni insanlarla tanýþmak- tan rahatsýz olurlar. Bu da onlarýn arkadaþ edinebilmelerini ve sosyal- leþebilmelerini engeller. Çevresin- deki akranlarýný kendisine uygun görmüyor olabilir. Yani tercih sebe- bi olarak arkadaþ edinmiyor olabi- lir. Tercihen içinde bulunduðu or- tamda arkadaþ edinmeyen çocuða müdahale edilmez. Bu kýsým çocuk- lar sorun kapsamýnda ele alýnmaz.

Arkadaþsýz çocuklar

(9)

ailem

BÝR TEKLÝF

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Çobançeþme Mah. Kalender Sk. No: 21 34196 Y.Bosna/ÝST.

Salih Yusufoðlu

s.yusufoglu@zaman.com.tr

Ö

lümünüze 56 bin 220 dakika kaldý... Bu yazýyý bitirdikten sonra birkaç dakika daha azalacak bu zaman. Mukadder sona doðru hýzla yaklaþýyoruz. Ve nihayet apan- sýz ruhumuzu teslim edeceðiz belki de. Zaman azalýyor ve insanoðlu çok deðerli bu vaktini nerede harcýyor?

Mesela; en son ne zaman Kur’an okudunuz? Veya Kur’an’ý ne sýklýkla okursunuz?.. Hayatýmýzda, Fener- bahçe, Galatasaray veya ev, eþya, araba muhabbetlerine ayýrdýðýmýz zaman kadar Allah’ýn kelamýný oku- maya da vakit ayýrýyor muyuz? Yok- sa uyuyor ve uyutuluyoruz muyuz?

Bir de unutuyoruz galiba: Kur’an, þifadýr. Kur’an, ümitsizlere ümit kay- naðý, darda kalmýþlara en harika fe- rahlatýcýdýr. Sýkýntýlarýmýza karþý en güzel sýðýnaktýr. Kur’an dertlilere deva, çaresizlere çaredir. Kur’an, nurdur. Kur’an rahmettir, huzurdur, sevgidir, aþktýr. Kur’an, Allah’a (cc), yakýnlaþmadýr. Peygamber’e (sas), sevdirmektir kendimizi.

Kur’an hem kendimizin hem geleceðimizin kurtuluþudur...

Madem öyle Kur’an inananýn her þeyidir; gelin, her gün az da ol- sa mutlaka Rabbimizin Yüce Kita- bý’ný okuyalým. Hele hele yabancý ve bize uzak fikirlerin, mantýkla- rýn, insanýmýza empoze edilmeye, sevdirilmeye çalýþýldýðý þimdiler- de daha çok sarýlalým Ýlahi mesa- ja... Bu amaçla, yanýmýzda küçük bir Kur’an bulunduralým ve mü- sait olduðumuz her yerde açýp okuyalým; arabada, gemide, tren- de... Ýþyerlerimizde de, mümkün- se masamýzda bir Kur’an olsun ve her gün az da olsa mutlaka bu- luþturalým gözlerimizi ve kalbimi- zi onun nuruyla. Meleklerin þe- reflendirmesi adýna, evlerimizde de okuyalým Rahmani kitabý. Hele eþ ve çocuklarýmýzla olursa bu okumalar, ‘nurun ala nur’ olur.

Baþta dediðimiz gibi ömrümüz- den birkaç dakika daha azaldý...

Rabbim vakitlerimizi Kur’an’ýn nu- ruyla aydýnlatsýn, gönüllerimizi ima- nýn huzuruyla doldursun ve bizleri Kur’an’dan ayýrmasýn. (Amin)

Unutmayýn! Okuyan kurtulur...

Kur’an okuyun...

Her gün mutlaka

FOTOÐRAF: TURGUT ENGÝN

(10)

Ç

in’in deðiþik bölgelerinden on kiþi Ýstanbul’a gelir. Bu on kiþi sýradan insanlar deðildir. Bunlarýn ortak özellik- leri yeni Müslüman olmalarýdýr. Umre için Ýstanbul üzerinden Arabistan’a gi- deceklerdi. Hepsi de yeni Müslüman olmuþ. Kimi yirmi gün önce, kimi bir ay, en uzaðý iki ay önce Müslüman olmuþ- tu. Ne yeterince Ýslâmî bilgileri vardý ne de yapacaklarý umre ile ilgili bir bilgile- ri. Yanlarýna, kendilerine yardýmcý ola- cak, hem Çinceyi, hem Arapçayý iyi bi- len hem de Ýslâmî bilgisi olan birini reh- ber olarak alacaklardý. Takdir-i Ýla- hi, Türkistan’daki Çin zulmünden kaçýp Ýstanbul’a yerleþmiþ bir Uy- gur Müslüman, bu on Çinliye reh- ber oldu. Yaþadýklarýný o anlatýyor:

“Yeni Müslüman olmuþ bu on Çinli ile birlikte yola çýktýk. Kýsa zamanda aramýzda iyi bir dostluk kuruldu. Yeni mü’min olmuþ bu insanlar, büyük bir heyecan yaþýyorlardý. Hiçbirinin Ýslâmî bilgisi yoktu. Hatta namazda okuyacak- larý sûreleri bilmedikleri gibi Fatiha’yý bile bilmiyorlardý. Bazý zikirleri yaptýr- maya çalýþýyor; ancak Çince telâffuz zor olduðu için zikirleri tam okuyamýyorlar- dý. Namazlarda sadece “Elhamdülillah, Allahu Ekber” diyebiliyorlardý. Bana sormuþlardý “Ne yapalým?” diye. Ben de onlarýn kimine “Elhamdülillah”, kimine

“Lâ ilâhe illallah” ve benzeri zikirleri öð- retmeye çalýþýyordum. Onlar da namaz- larda bunlarý söylüyorlardý. Önce Mek- ke’ye gittik. Kâbe’de onlarýn hâli görül- meye deðerdi. Yeni doðmuþ çocuklar misali heyecan ve neþe içinde, kâh aðlý- yor, kâh gülüyorlardý. Ýsimlerini deðiþ- tirmiþtik: Muhammed (Chan Ching) Hasan, (Chun Fang) gibi her biri yeni is- mi ile çaðýrýlýyordu. On Çinli kardeþi- mizden biri olan Muhammed’de bir farklýlýk vardý. Bu durum dikkatimi çekmiþti. Her namazýný gözleri yaþlý ola- rak bitiriyordu. Ýyice dikkat ettim. Evet, Muhammed namazlarýnda aðlýyordu.

Bana da sürekli sorular soruyorlar, Ýslâm hakkýnda bilgi ediniyorlardý.

Ben de bildiðim kadarýyla onlara bil- giler veriyordum. Bir gün Muhammed sordu: “ Ýçki nedir, içkiye dinimiz na- sýl bakar?” “Rabb’imiz içkiyi kesin ola- rak yasaklamýþtýr, içilmesi, yapýlmasý, taþýnmasý, satýlmasý yasaktýr.”

Kaldýðýmýz otele gelmiþtik. Mu- hammed telefon edeceðini söyledi ve ona memleketine telefon etme imkâný saðladýk. Çin’deki kardeþini arýyordu, kardeþine aynen þöyle diyordu: “Ýçki fabrikamýzý kapat, Allah’ýmýz öyle em- retmiþ. Bize bu emre uymak düþer.”

Kardeþi bunu yapamayacaðýný, bü- yük zarar edeceklerini söylüyordu.

Çinli Muhammed’in hikâyesi

ailem

ÝNSAN

Onlar yeni Müslüman olmuþ ve o heyecanla binlerce kilometreyi kat edip kutsal topraklara gitmiþlerdi. Çinliydiler. Ýçlerinden Muhammed diye biri vardý ki, onun teslimiyeti bir baþkaydý.

ALÝ SAÝD GEVEN

(11)

Fakat Muhammed kararlýydý:

“Allah emretmiþ, bize uymak düþer.

Üretimi hemen durdur, ben gelince borçlarý hallederim.” Ýçki fabrikasý kapandý. Mekke’deki ibadetlerimize devam ediyoruz. Yine bir gün bana sorduklarý sorulardan çýkardýklarý bir neticeyi açýklarlar: “Kadýn moda- sý, kadýnlarý yarý çýplak resmetmek gibi faaliyetler de dinimizde yasak mýdýr?” Evet yasaktýr. Ayný gün öte- le geldiðimizde yine Çin’i aradý ve bu sefer de kardeþine moda evinin ka- patýlmasý emrini verdi. Kardeþi yine itiraz etti; ancak Muhammed ne iti- raz dinledi ne de kararýndan vazgeç- ti: “Rabb’imiz emretti ise bize bu emre uymak düþer.” Mekke’deki zi- yaretimizi bitirdik ve Medine’ye git- tik. Medine’de bir sabah namazý.

Efendimiz’in “Burasý cennet bahçesi- dir.” buyurduðu yerde sabah nama-

zýnýn farzýný kýlýyoruz. Muhammed benim yanýmda. Diðer Çinli kardeþ- lerimizle ayný saftayýz. Ýlk secdeye varýyoruz, secdeden kalkýyoruz, ikinci secdeye varýyoruz, sonra kýya- ma kalkýyoruz. O da ne? Muham- med hâlâ secdede, kalkmadý. Tekrar secde ediyoruz, ettahiyyatüyü oku- yoruz ve selâm veriyoruz. Muham- med hâlâ secdede. Düþündüm ki, yorgunluktan ve uykusuzluktan ba- zen insana bir geçkinlik geliyor, Mu- hammed’e de secdede böyle bir þey oldu, uyudu. Elimi uzattým, omzu- na dokundum ve hafifçe çekeyim dedim ki, sað tarafýnýn üzerine yuvarlandý. Muhammed’in ölmüþ olabileceðini düþündüm. Olay du- yulmuþtu. Görevliler müdahalede bulundular, dýþarý çýkardýlar, bir ambulansa koyarak hastaneye gö- türdüler. Biz de gittik. Hastane- deki ilk muayenede çoktan vefat ettiðini söylediler. Muhammed’i hastanenin morguna kaldýrdýlar.

Çinli kardeþlerimle birlikte has- tanenin önünde ne yapacaðýmýzý bi- lemez bir hâlde üzüntü içinde bulu- nuyorduk. O sýrada bir araba ile ma- kam mevki sahibi bir zat geldi. Her- kes onu hürmetle karþýladý, sonra- dan öðrendik ki bu zat Medine’nin ileri gelen yöneticilerinden biri idi.

Hastane yetkililerine sordu: “Bugün burada ölen bir Çinli var mý?” “Evet”

cevabýný alýnca þu açýklamada bulun- du: “Dün gece Efendimiz rüyamda bana göründü ve buyurdular ki, “Ya- rýn burada bir Çinli kardeþim vefat edecek, onun cenazesi ile ilgilenin.”

Bir anda her þey deðiþti. Mu- hammed’i morgdan aldýlar, bir devlet yetkilisine yapýlanlardan daha fazlasýný yaptýlar. Cennetü’l Bakî’ye defnettiler. Allah, hepimi- ze bu dünyadayken O’nun “arka- daþý” olmayý nasip etsin. Amin.

ailem

ÝNSAN

Muhammed, her sorusuna aldýðý cevabý harfiyyen uy- guluyordu. So- nunda maksa- dýna ulaþýverdi.

FOTOÐRAF: AP

(12)

ailem

AÝLE

M

emnun edilmek de, etmek de yaþanmasý gereken çok özel duygulardýr. Çocuklarýnýza, baþkalarýný mutlu etme duygularý- ný yaþatmalarý için fýrsat vermeli- siniz. Hayat sizi yorgun ve bitkin bir hale getirmiþ, maddi sýkýntýlar- dan bunalmýþ olabilirsiniz; ama bu, sizin mutluluðu yakalamama- nýz için bir gerekçe olmamalýdýr.

Eðer karamsarlýk gibi bir çýkmaz sokaða girdiyseniz yapacaðýnýz ilk iþ yüz seksen derece geriye dön- meniz olmalýdýr. Yok ben mutlu olamam diye ýsrar ediyorsanýz mutluluðun dersini almalýsýnýz.

Bu konuda hiçbir mazeret sizi haklý çýkaramaz, onu bilin.

Mutluluðu bir türlü ulaþamadý- ðýnýz çöldeki serap gibi görmeyin.

Mutluluðu tadabilmek için önce mutlu etmenin yollarýný arayýn.

Göreceksiniz, mutlu ettiðiniz ço- cuðunuzun, eþinizin, annenizin, babanýzýn ya da herhangi bir insa- nýn yüzündeki bir gülümseme sizi de saracaktýr. Kalplerin de bir ile-

tiþimi olduðunu bilin. Seven in- sanlar birbirleriyle konuþmasa- lar da ayný heyecaný, ayný mut- luluðu, aþký yaþarlar. Sevgi iþte sizi böyle saracaktýr. Anneler Günü de mutluluðu yakalamak için bir fýrsat, bir imkandýr.

Mutlu insanýn ‘mutluyum’ de- mesine gerek yoktur. Ses tonun- dan, bedeninin duruþundan, gülü- þünden, gözlerindeki ýþýltýdan, et- rafa yaydýðý pozitif enerjiden ve insanlarý bir mýknatýs gibi etrafýna toplamasýndan tanýyabilirsiniz onu. Odaya girdiði zaman etrafý aydýnlatan insanlardan olmak isti- yorsanýz týpký bisiklete binmeyi ya da yüzmeyi öðrenir gibi öðrenme- lisiniz mutluluðu. Mutluluk sizin için bir alýþkanlýk gibi olmalý. Na- sýl ki, yemek yerken nasýl yediðini- ze kafa yormuyor, yürürken nasýl adým attýðýnýzý düþünmüyorsanýz mutluluk da öyle olmalý iþte. Ken- diliðinden, sanki hep oradaymýþ gibi, karnýný doyurup, sobanýn ke- narýna uzanan bir kedi gibi...

AÝLEDEKÝ MUTLULUK

e

en n g gü üzze ell h he ed diiy ye e

Mutluluðu bir türlü ulaþamadýðýnýz çöldeki serap gibi

görmeyin. Ailede mutluðu yakalayabilmek için önce buna

ulaþmanýn yollarýný bilmek, hayata pozitif bakmak gerekiyor.

(13)

ailem

AÝLE

Mutlu aileye nasýl ulaþýlýr?

11-- Eþler arasýndaki görüþ farklýlýklarý ne kadar azsa evde huzurlu bir ortam oluþmasý o kadar kolay olur. Yani mi- safir aðýrlama, akraba ziyaretleri, ka- yýnvalidenin evdeki konumu, çocuk yetiþtirme gibi hususlarda kadýn ve erkeðin hemen hemen ayný fikirleri paylaþmasý gerginliði ve stresi olabil- diðince azaltýyor. Yetiþtirilme tarzlarý- nýz ve kiþiliðinizden kaynaklanan farklýlýklar sizi bazý konularda farklý düþünmeye itebilir; ama aile saadeti- nizi korumak adýna birlikte oturup konuþarak hangi durumda nasýl ta- výr alacaðýnýzý önceden belirlemelisi- niz. Çocuklarýn yetiþtirilmesi ve eði- timleriyle ilgili konularda onlarýn ya- nýnda tartýþmamalý, kendi aranýzda ortak bir strateji oluþturmalýsýnýz.

22-- Eþlerin baský uygulamadan ve kar- þýsýndakinin kendini yetersiz hisset- mesine neden olmadan inisiyatif kul- lanabilmeleri gerekiyor. Kadýnýn ken- dine özgü bir bakýþ açýsý geliþtirebil- mesi için de kendine güven duymasý- ný saðlayacak uðraþlara sahip olmasý

lazým. Evde ya da dýþarýda üretken olan, kendini iþe yarar hisseden ha- nýmlar kendine daha çok güveniyor ve inisiyatif kullanmakta daha baþarý- lý oluyor. Bir hayýr kurumunda çalýþ- mak, bir el sanatýyla ilgilenmek hatta reçeli, salçayý, turþuyu, konserveyi dý- þarýdan satýn almak yerine evde üret- mek kadýna kendisini iyi hissettiriyor.

33-- Kuþak çatýþmasýný önlemek de eve huzuru davet ediyor. Evdeki herke- sin kendi rolünü benimsemesi, aile içindeki konumunu kabullenmesi gerekiyor. Çocuðun, kadýnýn, erkeðin, kayýnvalide ya da kayýnpederin mer- kezi etrafýnda oluþan ailelerde huzur- suzluk yaþanmasý kaçýnýlmaz oluyor.

Evdeki her birey baþlý baþýna önem- li ve deðerli olduðunu, adil bir pay- laþým yaþandýðýný hissetmeli.

44-- Problemler inkar edilmek yerine kabul edilmeli ve çözüm yollarý araþtýrýlmalý. Diyelim eþiniz nezaket kurallarýna fazla uymuyor ya da ko- nuþmaktan pek hazzetmiyor. Deðiþ- tiremeyeceðiniz durumlarsa, eþinizi o haliyle kabullenmeli, çevrenize karþý da eþinizi olduðundan daha ki- bar ya da daha arkadaþ canlýsý gös- terme yanlýþýna düþmemelisiniz.

55-- Modern insanýn belki en çok ya- kýndýðý ‘yalnýzlýk’ duygusunu berta- raf etmek, ‘baþý sýkýþtýðý an’ kapýsýný çalabilecek güvenli bir dostun varlýðýný bilmek hayata pozi- tif bakmayý kolaylaþtýrýyor.

Akrabalarla iç içe, hala, tey- ze, dayý, amca kavramlarýný öðrenerek ve onlardan sevgi görerek büyüyen çocuklarýn daha sosyal ve daha cana yakýn ki- þiliklere sahip olduðu da su götürmez bir gerçek.

Problemler, inkar edile- rek deðil, ka- bul edilip çö- züm yollarý aranarak halledilmeli

(14)

A Ý L E M K Ý T A P L I Ð I

Elif Ba’nýn harfleri dünyaya karýþmýþlar. Dede ve nine dý- þýnda yeni arkadaþlarla tanýþ- mýþlar. Elmayla dertleþmiþ- ler, denizde gezinmiþler; ba- zen kekelemiþler, bazen gü- lümsemiþler... Gezmiþler, do- laþmýþlar, bir hayli yorulmuþ- lar. Hikayelerini yanlarýna alýp, bu kitaba misafir olmuþ- lar. Çocuklarla tanýþmak is- teyen heyecanlý, biraz merak- lý ve de çok tatlý 29 harf var.

Ha Ha Hapþurunca Üç Ha- vuç’u Sevde Sevan Usak yaz- dý, Hilal Þimþek resimledi.

Hayvanlarýn Dilinden Prof. Dr. Ýrfan Yýlmaz 14 hayvanýn yaratýlýþýndaki incelikler, insaný hayrete düþüren özellikleri anlatýlýyor.

Altýnburç Yayýnlarý 0 216 522 09 99

Yönetici Anne-Babalýktan Danýþman Anne-Babalýða Dr. Michael Riera

Kitabýn amacý ayaklarý yere basan ve pratikte de kullanýlabilecek öneriler sunabilmek.

Optimist Yayýnlarý 0 216 481 29 17

Hikayeli Elif Ba Mavi Uçurtma Yayýnlarý 0 216 311 13 35

Hiç hikayeli Elif Ba okudunuz mu?

(15)

ailem

EFENDÝMÝZ (SAS)

O’nu (sas) görmek, dizinin dibinde oturabilmek ne büyük saadet.

Davet etsek, evimize gelse, misafirimiz olsa ne büyük devlet.

Ama ya gelir de, “vaziyetimizi” görürse halimiz nice olur?

ÝBRAHÝM DEMÝRTAÞ

Efendimiz’i (sas) görme arzusu

B

en Resulullah’ý görmek, kokusu- nu duymak istiyorum. Efendi- miz’i evime davet etmek istiyorum;

ama çok utanýyorum. Efendimiz evi- me gelir de cennetten haber almýþ gibi rahatlýðýmýzý görür de çok üzü- lür diye korkuyorum. Ama korkuyo- rum ya gelir de büyüklerimize, eþi- mize ve çocuklarýmýza davranýþýmýzý görür ve nasýl çocuk yetiþtirdiðimizi görür, “Benim ümmetim böyle ola- maz!” der diye korkuyorum. Sofram- da Efendim’e bir tabak koymak, O’na en güzel köþeyi ayýrmak iste- rim; ama gelir de sofradaki yemek çeþitlerine raðmen bir de bunlara isteksizce baktýðýmýzý bilirse ‘Be- nim ümmetim aç ve fakir din kar- deþlerini düþünürdü kendi canlarý- nýn isteklerini düþünmezdi.’ der de üzülür diye korkuyorum.

Güzel bir oda ayýrýp temiz bir seccade serip beklemek isterim, ya Resullallah gelir de seccadede Allah için bir gözyaþý dökülmemiþ, temiz bir kalple namaz kýlýnmamýþ olduðu- nu bilirse, ya akþama kadar zorla ya- rým yamalak yaptýðýmýz ibadetleri- mizi görür, sabaha kadar yumuþak yataðýmýzda yattýðýmýzý görürse, ya gece kalkýp iki rekat teheccüt nama- zý kýlmadýðýmýzý, yoksul ve düþkün- leri düþünüp onlar için dua etmedi- ðimizi görür diye utanýyorum. Ya sa-

bah namazýna vaktinde kalkamadý- ðýmýzý görür ve yarý uykulu bir þekil- de namaz kýldýðýmýzý ve hemen geri yattýðýmýzý görür de ‘Benim ümme- tim böyle olmamalýdýr.’ der, bizim için aðlar diye korkuyorum.

Evlerimize astýðýmýz olur olmaz resimleri, ruhlarýmýza Lât ve Menât gibi saldýran ve önünde “put” gibi durup hipnoza girmiþ gibi izlediði- miz cam kutuyu görür de, “Bu ne hâl!” sözüyle tekdir eder diye korku- yorum. Ya Rab, bizleri sana layýk bir kul, Habib’ine layýk bir ümmet, hoca- larýmýza layýk birer talebe olmayý na- sip eyle. Resulullah gibi Allah’tan korkarak aç-fakir insanlarý düþüne- rek dinimize hizmet etmeyi dert edinerek ibadetlerimizi Efendimiz gibi bütün bir kalple yapmayý, sec- cadelerimizde gözyaþý dökerek gü- nahlarýmýzdan tövbe etmeyi ve ge- celerimizi ibadetle süslemeyi bütün Muhammet ümmetine nasip et.

Allah’ým bütün mümin kullarýný Muhammedî (sas) ahlakla ve Kur’an ahlakýyla ahlaklandýr da hiç utan- madan evimize davet edebilelim.

Amin. Yine de utansam da gel;

korksam da gel Ya Resulullah. His- setsem, mis kokunu koklasam ne olur gel Ya Resulullah. Nur yüzünü göster, mis kokunu koklat bize.

Þefkatinle, þefaatinle muamele eyle.

(16)

ÖZGÜVEN NEDÝR? Ýnançlý insan çalýþkan olmalýdýr. Elin- den gelen her þeyi yaptýktan sonra karþýlaþýlan sonuçta yine de kayýp yoktur. Ya hedefe ulaþma vardýr ya da bir tecrübe edinme söz konusudur.

Yunus Bilge / Zirve Dergisi Yazarý

(17)

ailem 17 21 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

“G

üven” korku, çekinme ve kuþ- ku duymadan inanma ve bað- lanma duygusu, itimat demektir. Bu sözcüðün yüreklilik, cesaret gibi an- lamlarý da vardýr. “Özgüven” ise insa- nýn kendine güvenme duygusudur.

Ýnsan, akvaryum balýðý deðildir.

Ýnsanoðlu deðiþik yeteneklerle dona- týlmýþtýr. Ýnsan her þey olabilme po- tansiyeline sahiptir. Ama her insanýn meziyetleri normal olarak farklýdýr.

Baþka bir söyleyiþle, bazý insanlar bazý alanlarda daha geliþmiþ donaný- ma sahiptir. Ýnsanlarda farklý farklý cevherler olabilir. Kimileri müzik, ki- mileri resim, kimileri spor, kimleri fi- zik, kimileri sanat, kimileri matema- tik, kimileri de öðretmenlik alanla- rýnda daha yeteneklidir. Bizce özgü- ven, Allah’ýn kiþiye verdiði kabiliyet- lerin farkýnda olmak ve bunlarý en iyi þekilde kullanabilmek demektir.

Özgüvenin yararý

Benliðin iþletilmesiyle ilgili olan

“özgüven”, insana verilen potansi- yellerin keþfedilmesi, ortaya çýkarýl- masý, tanýnmasý ve insanýn ona uy- gun bir þekilde yaþamasýnýn yollarý- nýn aranmasýndan baþka bir þey deðildir. Ýnsanýn kendi programýný öðrenmeye çalýþmasýdýr yani. Ýnsan bu programa uygun bir hayat sü- rerse fýtratýnýn gereðini yerine ge- tirmiþ olur. Kendisi de kainatýn parçasý olduðundan kainat kitabýný okumuþ olur. Kendisini ve daha sonra Yaratýcý’sýný (cc) bilmiþ olur.

“Ýlim ilim bilmektir, ilim kendin bil- mektir.” diyor Yunus. Kendini bil- mek ise hem yaratýlýþýný, donaným- larýný, üzerindeki lütuflarý görmek hem de haddini bilmek ile ilgilidir.

Kiþi Allah’ýn kendine verdiði nimet- leri fark ederse hem þükreder, hem de bir iþe baþlarken kendisine veri- len nimetleri hatýrlar. Ve yola ümit- li bir þekilde çýkar. Giriþimci olur.

Özgüvenin zararý var mýdýr?

Biz toplum olarak her alanda baþarý- ya açýz. Bu nedenle baþarý adýna önümüze konan her plana sahip çýk- maktayýz. Özellikle Batý kültürünün ve bazý Doðu felsefelerinin etkisiyle kaleme alýnan eserlerin dilimize ter- cüme edilmesiyle bu alanda belli bir bilgi kirliliði ortaya çýkmýþtýr. Bizim kültürümüze pek uymayan bu re- çeteler, baþarýya ulaþma adýna vize sorulmadan kabul edilmiþtir.

Bu akýmlarýn temel özelliði, her þeyin merkezine insaný koymalarý- dýr. Öyle ki “Ýçinizdeki devi uyan- dýrýn, siz mükemmelsiniz, isterse- niz baþarýrsýnýz, her þey sizin eli- nizde..” gibi gerçekle ilgisi olma- yan, aþýrý abartýlmýþ sloganlarla in- sanlar kaldýramayacaklarý yüklerin altýna sokulmaktadýr. Bu yolda in- san bazý kazanýmlar elde etse de çok ciddi bunalýmlar yaþayabil- mektedir. Baþarýsýzlýkla karþýlaþtý- ðýnda þaþýrmakta, kendisinden da- ha akýllý insanlarý gördüðünde umutsuzluða kapýlmakta, kendi- sinden daha çalýþkan insanlarý gör- düðünde ise çaresizliðe düþmekte- dir. Yýkýlmalar çok þiddetli olmak- ta, bir kere yýkýlan kiþi kendisini ayaða kaldýracak bir güç, tutacak bir el, sýðýnacak bir koy bulama- maktadýr. Baþarý, dolayýsýyla mut- luluk amaçlanýrken mutsuzluðun tam ortasýna düþülme tehlikesiyle karþý karþýya kalýnabilmektedir.

Nasýl bir özgüven?

Nasýl bir “öz”güven?

“Gayret biz- den, tevfik Allah’tandýr”

yani, “Gayret göstermek biz- den, baþarý Allah’tandýr”

sözü, hizmet ve görev insa- nýnýn ruh ha- lini yansýtýr.

O, neticelerle

ne çok övü-

nür, ne de

hayal kýrýk-

lýklarý yaþa-

yarak dövü-

nür. O, sade-

ce elinden ge-

leni yapýp

yapmadýðýna

bakar.

(18)

D

DO OS SY YA A

Özgüven olmadan baþarýya ulaþýlýr mý?

Ýnsanýn tek baþýna gücü yoktur. Oy- sa kendisine nimetler veren Yüce Yaratýcý’nýn hazinesi sýnýrsýzdýr. Ora- ya dayananýn ümitsizlik yaþamasý mümkün deðildir. Çünkü Allah’a hiçbir þey zor gelmez. O “Ol” der her þey olur. Ýnsan zorlandýðýnda, sýkýþtý- ðýnda da, düþtüðünde de hemen O kapýyý týklamalý, O güce sýðýnmalý- dýr. Böyle olursa insan hem mutlu olacaktýr hem acizlikte, zayýflýkta gerçek gücü bulacaktýr. Bu yüzden- dir ki bir fikir adamý, “Hakiki imaný elde eden insan kainata meydan okuyabilir.” di- yor. Çünkü sonsuz bir güce dayanýlmaktadýr.

Kainat ve içindekiler O güce aittir. Kimse O’nun sözünden, mül- künden, emrinden

çýkamaz. Güç, kuvvet, kudret O’nda- dýr. Arkasýna böyle bir gücü alan in- sanýn aþamayacaðý engel, açamaya- caðý kapý, baþa çýkamayacaðý sorun yoktur. Bu þekilde düþünen ve bu doðrultuda davranan insan varýp he- define ulaþtýðýnda da þükreder. O hedefe onu kimin ulaþtýrdýðýný hatýr- lar, itiraf eder. Bu þükür, baþka ve daha fazla nimete de davetiye çýka- rýr. Meþru dairede her þey yapýldýðý hâlde istenen sonuca ulaþýlamazsa buna “nasip” denir. Ve “Mevlâ göre- lim n’eyler / N’eylerse güzel eyler”

sýrrýna sýðýnýlýr. Yeniden ayaða kalký- lýr. Hatalar araþtýrýlýr. Onlardan ders alýnýr. Hedefe yeniden kilitlenilir. Ýþe baþlanýr. Asla karamsarlýða kapýlma, yýlgýnlýða düþme, hayata küsme söz konusu olmaz. Bilinir ki baþa gelen her þeyde bir hayýr vardýr.

Yani baþarýya ulaþmak, hedeflere ulaþmak, mutlu olmak; enaniyeti kö- pürtmekle deðil, aczini fakrýný kabul edip itiraf ederek Rahmeti Son- suz’un kapýsýna sýðýnmakla olur.

Üzerine düþen görevleri en ince ayrýntýsýna kadar planlayýp bu planlarý uygulamakla olur. O gü- cün kanatlarý altýna girmekle olur.

Özgüvende denge nasýl korunur?

Gözle görülmeyen bir mikrobun insaný yataða düþür- düðü hatta mezara soktuðu düþünülürse insanýn çok aciz bir varlýk olduðu anlaþýlacaktýr. Ýnsan, Yüce Ya- ratýcý karþýsýnda bu aczini farkeder ve itiraf ederse aslýnda büyük bir güce ulaþýr. Çünkü Allah her þeyin sahibidir. Gücü, kuvveti sonsuzdur. Her þey O’na ait- tir. Her þeyi O yönetir. Ýnsan, her þeyin sahibini tanýr, bilirse, baþarýyý O’nun verdiðini görürse baþarýnýn yolunu da keþfetmiþ olur. “Ben yaptým, ben ettim” demezse, asýl yapaný fark ederse denge kurulmuþ; özgüvenin yol

açabileceði benlik çukuruna da düþülmemiþ olur.

(19)

Yukarýdaki temel ölçüler dikkate alý- narak çocuða özgüven kazandýrýlabi- lir. Burada bir temel hususa daha dikkat çekmek istiyoruz: Çocuk so- mut düþünür. Çocuða somut hedef- ler gösterilmeli. Bu süreçte ona so- mut ödüller verilmeli. Takdir ve teþ- vik somut olmalý. Yani çocuk her þe- yi yaþayarak görmeli. Sonra ona Yü- ce Yaratýcý’nýn neyi takdir edeceði, insaný yaratmadaki hedefi, insana vaat ettiði ödülleri anlatmak gerekir.

Böylece çocuk, üzerine düþen gö- revleri her þartta yerine getirmesi gerektiði bilincine kavuþur. Artýk insanlardan takdir beklemez veya takdir edilmek için iþ yapmaz.

Takdir edilmediði zaman da mora- lini bozmadan, yýlgýnlýða düþme- den görevlerini yerine getirir. Bilir ki halk takdir etmese de yapýlanla- rý Hak mutlaka takdir edecek.

Bu düþünce onu çalýþmaya moti- ve eder, insan olmanýn gereði olarak yapmasý gereken vazifeleri hayata geçirmesi konusunda ona güç verir.

Herhangi bir baþarýsýzlýkla karþýla- þýnca da buna nasip olarak bakar.

Her þeyde bir hayýr olduðunu düþü-

nür. Olaylarýn böyle sonuçlanma- sýndan dersler çýkarýr. Düþtüðü yerden kalkar. Hayatýna ayný is- tek, azim ve sevgiyle devam eder.

Bu temel deðerlendirmeler- den sonra çocuða özgüven ka- zandýrma adýna izlenmesi gere- ken yollar üzerinde duralým:

Çocuk tanýnmaya çalýþýlmalýdýr Ýnsan dünyaya her þey olma potan- siyeli ile gelir. Ama bu potansiyeli- nin gerçekleþmesi aileye, eðitime ve çevreye baðlýdýr. Çocuðun hayatta nasýl bir performans ortaya koyaca- ðý 6-7 yaþlarýna kadar aldýðý eðitim- le yakýndan ilgilidir. Çünkü çocukla- rýn temel karakter özellikleri bu ya- þa kadar þekillenir. Her çocuðun de- ðiþik yetenekleri vardýr. Çocuðun il- gi, istek ve yetenekleri bilinirse ço- cuk daha iyi yönlendirilir. Bu bað- lamda aile çocuðu dinlemeli, neyi sevip sevmediðini, neyi isteyip is- temediðini öðrenmelidir. Bu bili- nirse çocuða o yönde fýrsatlar su- nulur. Çocuðun aþama kaydetme- si saðlanýr. Bu konuda özgüveni pekiþtirilmeye çaba gösterilir.

Çocuða özgüven nasýl kazandýrýlýr?

Yaratýcýsýnýn himayesini üstünde hisse- den insanýn aþamayacaðý engel, göðüsle- yemeyeceði so- run yoktur.

Bu doðrultu-

da davranan

insan, hedefi-

ne ulaþtýðýn-

da þükreder,

aksi halde de

sabreder.

(20)

D

DO OS SY YA A

Fýrsat saðlanmalýdýr

Eskilerin “medeni cesaret” dediði kendine güven, aslýnda bir teþebbüs potansiyelidir. Çocuðun bu potansi- yeli tam olarak ortaya koyabilmesi için saðlam bir kiþilikte yetiþmesi ge- rekir. “Baþarma duygusunu” yaþa- mak kendine güvenin harekete geçi- rici yanýdýr. Çocuk, “ben yapabiliyo- rum, demek ki böyle yeteneklerim var” diyorsa özgüveni kazanmýþ de- mektir. Bunun için çocuða fýrsatlar sunmak gerekir. Diyelim ki çocuk güzel sanatlar, sportif faaliyetler ve zihinsel bakýmdan özel yeteneklere sahip. Çocuða bu alanlarla ilgili faali- yet fýrsatlarý sunulmalýdýr. Örneðin resim yeteneði keþfedilen çocuða re- sim eðitimi aldýrýlabilir. Evde resim yapabilmesi için imkânlar saðla- nýr. Bu örnekler çocuðun ilgi, istek ve yeteneðine göre deðiþir.

Yol gösterilmelidir

Çocuk dinlemeden, görmeden kýsaca öðrenmeden bir þey yapamaz. Yemek yemeden ders çalýþmaya, toplumsal kurallardan dinî ibadetlere kadar her

þey çocuða gösterilmeli, anlatýlmalý- dýr. Çocuk ne yapacaðýný, nasýl yapa- caðýný bilmelidir. Yaptýklarýndan son- ra ne elde edeceðini bilmelidir.

Takdir ve teþvik edilmelidir Yetenekleri keþfedilen, bu yetenekle- rini geliþtirebilmesi için imkân saðla- nan çocuðun faaliyetleri gözlemlen- meli, izlenmeli; olumlu olanlar tak- dir edilmelidir. Çocuk, yaptýklarýný fark eden birilerinin var olduðunu görürse çalýþmalarýna devam eder.

Bu durum da onun yeteneklerini daha da geliþtirecek, o alanda de- rinleþmesini saðlayacaktýr:

Ödül verilebilir

Çocuk, yetenekleri doðrultusunda deðiþik çabalar içindeyse bu destek- lenmelidir. Bunun için gerek sözel, gerek davranýþsal gerekse maddi açýdan ödüller verilebilir. Yaptýðý bir resme “aferin” denilerek, saçlarý ok- þanarak ona yeni bir resim defteri alýnarak çocuk ödüllendirilebilir. Bu örnekler sadece fikir vermek içindir.

Tabii ki her öðrencinin ilgi, istek ve yeteneði farklý olacaktýr. Dolayýsýyla bu çocuklara saðlanacak imkânlar ve verilecek ödüller de farklý olabi- lir. Ancak gereksiz yere ödül veril- memelidir. Verilecek her ödülün haklý bir gerekçesi olmalýdýr.

Hakiki iman dersini almýþ bir müminin özgüveni ye- rindedir. Bir iþin baþarýl- masý için elinden geleni gece gündüz demeden yap- malý; ancak olumlu ya da olumsuz ola- bilecek sonu- cu Rabb’ine býrakmalýdýr.

Çocuk ebe- veyni tarafýn- dan olur ol- maz zaman- larda deðil de, onu teþvik edecek yönde ödüllendirilir- se daha baþa- rýlý olur.

(21)

Çocuklar bizim eþyalarýmýz de- ðildir. Onlar bize ait de deðildir.

Bütün çocuklar anne babalarýna veya ailelere emanettir. Onlara is- tediðimizi yapan oyuncak bebek- ler gibi davranamayýz. Ýþimiz onla- rý hayata ve ahirete hazýrlamaktýr.

Hiçbir insan mükemmel deðil- dir. Çocuk da mükemmel deðildir.

O, her þeyi yaparak öðrenecektir.

Bu yüzden onun da yaptýðý iþlerde- ki eksikleri öne çýkarmayýn. Onu beceriksizlikle suçlamayýn. Davra- nýþlarýndaki ve yaptýðý iþlerdeki olumlu yönleri vurgulayýn.

Her insan ayrý bir dünyadýr. Fark- lý özelliklere, kabiliyetlere sahiptir.

Ayný yeteneðe sahip kiþilerin ise ka- pasiteleri farklý olabilir. Bu baðlam- da çocuklarý kendinizle, kardeþleriy- le, akrabalarýyla, komþu çocuklarýyla veya baþarýlý olduðunu düþündüðü- nüz baþka çocuklarla kýyaslamayýn.

Çocuðu kendi kendisiyle kýyaslayýn.

Ondaki geliþmeleri vurgulayýn.

Çocuklar bizim istediðimiz perfor- mansý göstermediklerinde onlarý ge- nellikle yanlýþ bir þekilde etiketleriz:

“Yaramaz, beceriksiz.” Bu, etiketle- melerin en masumlarýndandýr. Oysa çocuk becerilerini sürekli olarak ge- liþtirir. Tabii ailesi onu, “Senden ne köy olur ne kasaba” diye engelle- mezse... Bir çocuða sürekli “becerik- siz” derseniz o, çok yetenekli olsa bi- le, belli bir süre sonra gerçekten be- ceriksizmiþ gibi davranýr.

Özgüvenin kazandýrýlmasý için çocuklarýnýzý kendinize baðýmlý ha- le getirmemelisiniz. Kendi yapabi- leceði iþleri ona býrakmalýsýnýz.

“Aman üzülmesin, aman yorulma- sýn, aman acý çekmesin!” diyerek

çocuðun yeteneklerinin, davranýþ- larýnýn geliþmesine engel olmama- lýsýnýz. Çocuðun yerine yaþarsanýz çocuk hayata hazýrlanamaz. Karþý- laþtýðý en küçük sorunda bile sizi yanýnda arar. Siz yanýnda olmadý- ðýnýz zaman, hiçbir þey yapamaya- caðýný zanneder. Çünkü hiç tecrü- be sahibi olmamýþtýr. O ana kadar bütün iþlerini büyükleri yapmýþtýr.

Çocuðun her iþine karýþmak, her iþini eleþtirmek, yaptýðý hiçbir iþi be- ðenmemek de özgüven kazanmasýna engel olur. Oysa onu kendisine, size ve çevreye zararý dokunmayacak iþ- lerde kendi baþýna býrakýrsanýz iþ ya- pabilme yeteneði geliþir. Muhtemel baþarýsýzlýklarý aþmayý öðrenir. Hata yapmanýn normal olduðunu yaþaya- rak görür. Çocuðu kontrollü olarak kendi haline býrakýrsanýz iþ yapabil- me yeteneði ve özgüveni geliþir.

Her insan, özel olduðunu düþü- nür. Yaptýðý þeylerin de deðerli ol- duðuna inanýr. Kaldý ki çocuklar için bu durum sandýðýmýzdan da- ha önemlidir. Onlar bazen bizden

“aferin” bekler. Takdir edilmek is- ter. Bu durumda onlarýn iþini ken- di ölçülerimize göre deðerlendirip küçümsemek, çocuðun özgüvenini kýracaktýr. Oysa iþi, davranýþlarý onun ölçüsüne göre deðerlendir- mek gerekir. Resim yapmýþtýr. Bize göre iyi olmayabilir. Ama o çok emek harcamýþtýr. Elinden geleni yapmýþtýr. Bu durumda biz onun ölçülerini, harcadýðý zaman ve emeði dikkate almalýyýz. Ona göre söz söylemeli; yaptýklarýný önem- li gördüðümüzü ona hissettirme- liyiz. Söz ve davranýþlarýný fark ettiðimizi ona hissettirmeliyiz.

Nasýl bir özgüven?

Çocuða özgüven kazandýrmada

dikkat edilecek konular nelerdir?

Günümüzde insanýmýz,

“Ýçinizdeki

devi uyandý-

rýn, siz her

þeyi baþarýrsý-

nýz, her þey

sadece sizin

elinizde..” gi-

bi gerçekle il-

gisi olmayan,

aþýrý abartýl-

mýþ sloganlar-

la kaldýrama-

yacaklarý

yüklerin altý-

na sokulmak-

tadýr. Baþarý-

sýzlýk geldi-

ðinde de buh-

ranlar baþla-

maktadýr.

(22)

Eleþtiri kiþiliðe deðil, davranýþlara yönelik olmalýdýr. Eleþtiride “Sen þöy- lesin, sen böylesin..” deðil de “Senin þu davranýþýn þöyle, þu sözün böyle..”

þeklinde bir üslup benimsenmelidir.

Olumlu eleþtiri; söz ve davranýþlarýn daha doðru, daha iyi, daha güzel olma- sý adýna yararlý olabilir. Ancak kimse baþkalarýnýn yanýnda eleþtirilmek iste- mez. Çocuklarý baþkalarýnýn yanýnda eleþtirmemeliyiz. Baþkalarýnýn yanýn- da eleþtirilen çocuk, özgü-

venini kaybeder. Bilir ki bir þey yaptýðý zaman eleþtiriliyor. Bundan kur- tulmanýn yolu da hiçbir þey yapmamaktýr. Hiç- bir þey yapmayan ço- cuk da ilerleyemez.

Çocuða kaldýramaya- caðý sorumluklar ver- mek de yanlýþtýr. Çün- kü bu sorumluluklar sonunda ortaya çýkan iþ ve davranýþ, istedi- ðimiz olgunlukta ve kali-

tede olmayabilir. Bu zor iþler çocuðun

“Ben acaba beceriksiz miyim, yetenek- siz miyim?” þeklinde düþünmesine; bu da çocuðun özgüveninin kýrýlmasýna neden olabilir. Bu baðlamda çocuða ya- pabileceði iþler vermek gerekir. Bu güvenini ve giriþimciliðini geliþtirir.

Anne-babalar çocuða kendi söz ve davranýþlarýyla örnek olmalýdýr. Çocuk-

larýnýz sözlerinize önem verir; ama dav- ranýþlarýnýz onu daha çok etkiler. Ayrý- ca söz ve davranýþlarýnýzýn uyum için- de olmasý gerekir. Tutarlý olmazsanýz çocuk sizi örnek almayacaktýr. Onun sözünü kesmiyorsanýz o da sizin sözü- nüzü kesmeyecektir. Onun odasýna ka- pýyý çalarak giriyorsanýz o da sizin ka- pýnýzý týklayarak odanýza girmek için sizden izin isteyecektir. Siz nasýl olur- sanýz çocuklarýnýz da öyle olacaktýr.

Çocuklarýnýza “nasip” ve “kýsmet”

kavramlarýný da anlat- malýsýnýz. Elinizden ge- len her þeyi yaptýktan sonra karþýnýza çýkan so- nuç nasiptir, kýsmettir.

Kýsmet gökten zembille inmez. Çalýþmak, gayret etmek gerekir. Sonuç nasýl olursa olsun iyidir. Yani na- sip olumsuz olamaz. Çün- kü eðer istenilen elde edil- miþse amaç gerçekleþmiþ de- mektir. Ýstenilen elde edile- memiþse ne yapýlmamasý ge- rektiði yaþanarak görülmüþ, öðrenilmiþtir. Bir daha ayný hataya düþülmeyecektir. Yani yaþanan her olay bir deneydir. Yani, mutlaka bir þeyler öðrenilir. Çocuða bu bilinci verirseniz çocuk hayatta üzerine dü- þen sorumluluklarý yerine getirmek- ten çekinmeyecektir. Giriþimci ola- caktýr. Özgüveni saðlam olacaktýr.

Siz nasýlsa- nýz, çocuðu- nuz da sizin söz ve davra- nýþlarýnýza bakarak öyle olacaktýr.

Ona olumlu yönde örnek olmalýsýnýz.

FOTOÐRAF: BURAK BÜRKÜK

(23)

Nasýl bir özgüven?

Tarihimiz ve toplumumuz incelendiðinde, özgüvenin;

kiþinin kendisine bahþedil- miþ olan kabiliyet ve hüner- lerin farkýnda olmasý ve da- yanak noktasýný Yaratýcýsý olarak bellemesi ile hasýl olan güçlülük ve emin olma hali olarak karþýmýza çýktýðý- ný görmekteyiz. Bu anlamda özgüvene sahip bir insanýn dayanak noktasý kuvvet de- ðil “HAKK”týr, hedefi menfa- at deðil “FAZÝLET” ve “YA- RATICI’sýný memnun etmek- tir”. Hedefine ulaþmak için temel aldýðý metot ise kavga deðil “YARDIMLAÞMA”dýr.

“ÖZGÜVEN” derken ne anladýðýmýz üzerine oturup bir kez daha düþünmemiz gerekmektedir. Çocuklarý- mýzýn özgüvenini artýralým derken onlarýn egolarýný þi- þirdiðimizin farkýnda olmalý- yýz. Onlarýn gerçekten cesur, iffetli, iradeli ve aklýselim birer insan olarak yetiþmele- ri adýna neler yapýlabileceði- ne dair, gerek anne-babalar, gerekse öðretmenler sýk sýk bir araya gelmeli, beyin fýr- týnalarý yapmalý ve ortak kavramlar zemininde, ge- rekli eðitimi çocuklara ulaþ- týrmak için çabalamalýyýz.

*Samsun Bafra Özel Delta Koleji, Psikolojik danýþmaný

Özgüven ve hayat

ÖMER ÖZEL*

Hayata tev- hid gözüyle bakan bir insan her- hangi bir ba- þarýsýzlýkla karþýlaþýnca buna “na- sip” olarak bakar. Her þeyde bir ha- yýr olduðunu düþünür.

Dersler çýka- rýr. Düþtüðü yerden kal- kar. Hayatý- na ayný is- tek, azim ve sevgiyle de- vam eder.

Yardýmý yi- ne Rabb’in- den bekler.

Bütün gücü ve kuvveti kendinde bilen; kendine aþýk, kendi için yaþayan insan- lar yetiþtirmek bizim gayemiz olmasa gerek. Çünkü böyle bir özgüvenle yetiþmiþ insanýn dayanak noktasý “kuvvet” olduðu gibi hedefi de “Menfaat” ve menfaatýna ulaþmak için kullandýðý yegâne yolu da “kavga” olacaktýr.

FOTOÐRAF: REUTERS

(24)

S

adece sevgi dilleri ayný olan bi- reyler mi mutlu oluyor acaba? Ya da sevgi dillerinin ayný olmasý evlilik- teki huzur için bir þart mýdýr? Elbet- te ki deðildir. Eþlerin sevgi dillerinin ayný olmasý güzeldir ve sýcaklýðý artý- rýcý bir faktördür. Ancak sevgi dille- rinin farklý oluþu da kimi zaman sý- caklýðý artýrýcý ciddi bir faktör olabi- lir. Nedir sevgi dili? Sevginin aktarý- lýþ ve kabul þeklidir. Kimi insan ten- sel temastan hoþlanýr ve mesela ken- disine sarýlýnmasý çok önemlidir. Bu insan dokunarak sevgisini dile getirir ve eþinin kendisine dokunmasýný, gü- zel bir durum karþýsýnda omzuna do- kunarak teþekkür etmesini isteyebi- lir. Bir diðeri, sözel olarak sevginin dile gelebileceði görüþündedir. Ve ‘se- ni seviyorum’ tarzý bir ifade onun için çok þey ifade eder. Olmamasý ha- li de ciddi hayal kýrýklýklarý oluþtura- bilir. Veya hediye de sevginin ifade edilmesinde bir unsur olarak kullaný- labilir. Bu maddeleri daha da artýra- biliriz. Evlilik için çiftin ayný sevgi di- linde olmasý deðil, muhatabýnýn sevgi dilini bilmesi, saygý duymasý ve ona o dilde yaklaþabilmesi gerekir. “Ben buyum, zaten seviyorum, ne gerek var öyle þeylere” denmemesi gerekir.

Önemli olan bireyin kendi sevgi dili- ne saplanýp kalmamasýdýr. Bu sap-

lantý ve geniþ düþünülememesi sebe- bi ile sevilmediklerine inanan ve ev- lilikleri bu sebeple çatýrdayan çiftle- rin var oluðunu söyleyebilirim. Evli- liklerde bireyin eþini tanýmasý çok önemlidir. Bu tanýma esnasýnda eþi- nin sevgi dilini çözmeyi baþaran eþ, ona nasýl yaklaþacaðýný bilecek ve se- vildiðini de fark edecektir. Mesela eþinizin size yardým ediyor olmasý ve- ya iþlerinizi kolaylaþtýrma çabasý “se- ni seviyorum” cümlesini içerebilir.

Bunu görmeden sadece bu cümleyi iþitmeye odaklanan birey mutlu ol- mayacaðý gibi, karþý tarafýn da bez- mesine neden olabilecektir.

Öyleyse ne yapmalý?

Öncelikle muhatabýnýzýn sevgi dilini çözmeye çalýþmak üzere eþinizi göz- lemleyin. Ne zaman hangi tepkiyi ve- riyor? Yaþadýðý memnuniyetler onu hangi davranýþa yönlendiriyor? Eþini- zin sizin sevgi dilinizi anlamasý için belli bir zaman bekleyebileceðiniz gi- bi, beklemeden eþinize kendinizi ve beklentilerinizi dile getirebilirsiniz.

Bu konuda konuþmak en doðru yak- laþýmdýr. Güzel olaný bireyin eþinin sevgi diliyle ona yaklaþabilmesidir.

Mesela eþiniz “seni seviyorum”

cümlesine veya sözel pekiþtireçlere önem veriyorsa ona bu þekilde yaklaþmalýsýnýz. Veya kendisine çi- çek alýnmasýna ihtiyaç duyan eþi- nize “ya ne gerek var böyle þeylere”

diye karþýlýk vermemelisiniz. Eþin sevgi diliyle ona yaklaþmak bir ki- þilik tavizi deðildir. Bilakis kendini aþabilmiþliðin bir ifadesidir. Bunla- rýn dýþýnda muhatabýnýzýn kendi sevgi diliyle size aktardýklarýný gör- meyi ihmal etmemeli, yaþadýðýnýz memnuniyeti ifade etmelisiniz.

Sevgi dilleri farklý olursa

Yasemin Yalçýn Aktosun

Danýþman Psikolog y.aktosun@zaman.com.tr

Evliliðimiz

FOTOÐRAF: AA

(25)
(26)

Ýbadetlerin sýrf Allah’ýn emirleri ol- duðunu ve ibadetlerin yerine geti- rilmesinde de hikmetler aranmasý- nýn yanlýþ olduðunu dolayýsýyla ibadette amaç ve yarar aranmama- sý gerektiðini söyleyenler bulun- makla beraber çoðu alim; Allah’ýn emirlerinin her birinde bir hikmet ve maslahatýn (barýþ, rahatlýk, iyi- lik yolu) bulunduðunu kabul eder.

Emre muhatap olup, onu yerine getiren Müslüman’ýn ibadetlerdeki amaçlarý, yararlarý düþünerek araþtýrmasý, kavuþtuðu hikmetleri idrak etmesi, bu þekildeki ibadet- lerin kendisini diðer insanlardan çok farklý boyutlara taþýdýðý, ona þuur kazandýrdýðý bir gerçektir.

Namazlarý vakitlerinde, ‘en çok sevilen zamanýnda kýlma’ ya iba- dette; ‘namaz vakitlerinin müste- haplarý (sevilen, beðenilen, farz ve vacipten gayrý sevaplý hareket)’ de- nir. Bilindiði gibi günün belli za- man dilimlerinde yerine getirilme- si farz olan namaz ibadetleri var-

dýr. Yani her namazý vakti içinde kýlmak þarttýr. Ayrýca namazlarý ilk girdiði anda kýlmak efdaldir. Fakat namazýn ilk vaktinden sonraya bý- rakýlmasýnda bir fazilet görülmüþ- se namaz vaktin sonuna býrakýl- mýþtýr. Bunun için namazlarýn;

kendi vakitlerinde olacak þekilde,

‘daha fazla fazilet (bilgi, hüner, iyi ahlâk), hayýr (iyilik, fayda) ümit ederek’ edasýnda acele etmek ve- ya ertelemek yani ‘müstehap va- kitler’ konusuna dikkat etmek düþünen Müslüman için gerekir.

Namazlarýn müstehap vakitle- rini kýsaca belirtmek gerekirse;

Sabah namazýný aydýnlýðýn iyi- ce çýkacaðý bir vakte kadar tehir etmek Hanefî’ye göre müstehap- týr. Yalnýz burada dikkat edilecek bir nokta; namaz anýnda olabile- cek bir namaz bozulma hali için yeniden namaz kýlabilecek artý zamanýn da önceden hesaba ka- týlmasý gereði vardýr.

Sabah namazýný ortalýðýn iyice aydýnlanýncaya kadar geri býrak- manýn sevap olduðuna delil olarak Hz. Peygamber’in þu hadisi göste- rilir: “Sabah namazýný ortalýk iyice aydýnlanýnca kýlýnýz. Çünkü bu, sevap itibarýyla daha büyüktür.”

Diðer üç mezhep ise sabah nama- zýný ortalýk henüz karanlýkken kýl- mayý daha faziletli görür (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, II, 586-588).

Yaz günlerinde öðle namazýný serinliðe býrakmak müstehap- týr. Enes (ra) þu hadisi rivayet etmiþtir: “Peygamberimiz (sas)

Namazlarý en çok sevilen zamanda kýlmak istiyorum!

ÝLMÝHAL

“Namazlarýma iki seneden bu yana devam ediyorum. Namaz kýlmanýn hazzýný yüreðim- de dolu dolu yaþamak beni son derece mem- nun ediyor. Her geçen gün ibadetlerime daha bilgili yapýþmayý arzu ediyorum. Ýbadetlerin amaç ve yararlarýný çözmeye çalýþýyorum.

Ýbadetlerin hikmetlerine kavuþtuðum anla- rýn sevinç ve mutluluðunu yaþamak büyük bir þans. Bu güzel duygularý yaþama þansýn- dan uzak kalanlarý da Allah tez elden kavuþ- tursun (amin)... Namazlarý vakitlerinin içeri- sinde ‘en çok sevilen zamanýnda kýlmak’ diye bir þey duydum. Bunu izah eder misiniz?”

(27)

sýcak olunca öðle namazýný se- rinliðe býrakýrdý. Soðuk oldu- ðunda da namazý acele kýlardý.”

Güneþin rengi deðiþmedikçe ikindi namazýný tehir etmek müs- tehaptýr. Yani güneþin gözü ka- maþtýrmayacak duruma gelmesin- den önceki vakte kadar geciktir- mek sevaptýr, gözü kamaþtýrmaya- cak hale gelmesine kadar ertelen- mesi tahrîmen mekruhtur.

Akþam namazýný yaz ve kýþ acele kýlmak, yani vakti girer girmez kýlmak, yatsý namazýný ise geç kýlmak müstehaptýr. Hz.

Peygamber’in bu konudaki ha- disi de þöyle: “Ümmetim; ak-

þam namazýný acele, yatsý na- mazýný geç kýldýklarý müddetçe hayýrda devam etmektedirler.”

Yatsý namazýný gecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek faziletlidir.

Vitir namazýný, uyanacaðýna emin olan kimsenin, gecenin sonuna býrakmasý müstehaptýr.

Peygamber’imiz (sas); “Her kim gecenin sonunda kalkamayaca- ðýndan korkarsa vitir namazýný, yatsý namazýnýn evvel vaktinde kýlsýn. Kim de gecenin sonunda kalkacaðýndan emin olursa vi- tir namazýný gecenin sonunda kýlsýn.” buyurmuþtur.

Dr. Jale Þimþek

FOTOÐRAF: REUTERS

(28)

ailem

DR. CAN

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

De-suzi - Ýstanbul

Dr. abi. Biz ikiz kardeþleriz. Her þeyle- rimiz birdir. Rüyalarýmýz dahi ayný sa- yýlýr. Geçenlerde ikimiz de ayný gece Azrail (as)’i gördük. Sakallý ve baston- luydu. Evimize girmek için izin istedi ve girdi. Ýkimiz de sabah kalkýnca rü- yalarýmýzý anlattýk. Çok ilginçti; biri- miz cümleye baþlýyor, diðerimiz ta- mamlýyorduk. Kocalarýmýz da ikiz. An- cak huylarý çok farklý. Benimki temiz- lik hastasý, diðerinin adýný Ekmek Tek- nesi dizisindeki gibi “Kirli” koyduk.

Dr. Can

Sevgili ikiz kýzlarým. Ýlginç, uzun ve be- ni tebessüm ettiren mektubunuz için teþekkürler. Yazýlarýnýz da birbirine þa- þýrtacak derecede benziyor. Sanýrým si- zin tek yumurta ikizi, eþlerinizin ise çift yumurta ikizi olmasýndan kaynaklaný- yor. Bacanak kardeþlerin biri anneden, diðeri babadan pasaklýlýk ve obsesyon (temizlik takýntýsý) almýþ olabilir.

Sonuçta ikisinin de bir psikolog ya da psikiyatrist tezgahýndan geçmeye ihtiyacý var gibi. Rüyalarýnýza gelince ayný rüyayý görmüþ olmanýz elbette il- ginç. Bense rüya yorumundan anla- mam. Yine de birkaç kelime yazayým.

1) O gün birlikte ölümden, Hz. Azrail (as)’den bahsetmiþ olabilirsiniz ve þuural- tý rüyasý olarak tecelli etmiþ olabilir.

2) Ölüm meleðini rüyada görmek ben-

ce ikinizin de öleceðine delalet ediyor.

Ama ne zaman? Belki 95, belki 101 yaþýnda. Bunu Kur’an yazýyor. (Küllü nefsin zâikatül mevt.)

3) Þaka bir yana bir gün bir kitapta Azrail Aleyhisselam’ý görmek bereket ve ömrün uzamasý anlamýna gelir diye okumuþtum. Genelde rüyalar ters çý- kar ya. Mantýklý da.

4) Hz. Azrail’in sakallý, býyýklý ve baston- lu olacaðýný sanmam. Dünya tatlýsý biri olmalý. Sonuçta o bir melek.

5) Ak saçlý, ak sakallý, âsâlý, pîr-i fa- ni dedelere bir diyeceðim yok. Ama bir kiþiyi çok güzel diye tanýmlarken melek gibi deriz ya. Bunun “gibisi”

de yok. Düpedüz bir melek. Hem de en büyük 4 melekten biri.

6) Ölüm meleðinin, Efendimiz’e (sas) geldiðinde önce selam verip hatýrýný sormuþ sonra da kendisinden izin ala- rak ruhunu kabzetmiþ olduðu söylenir.

Hatta ondan sonra âdet olup tüm ina- nanlarýn hatýrýný sorup izin almasý rivâyet olunur. Ýhtimal ki evinize gir- mek için izin almasý bundandýr. Sizin de mümine olduðunuzun teyididir.

7) Hâlâ yaþadýðýnýza göre rüya ölece- ðinize (hemen o dakika) delalet etmi- yor. Bilinmeli ki ölüm; kaçýnýlmaz ve gecikmez bir randevudur. Hz. Bediüz- zaman; “Ölüm meleði geldiðinde hoþ geldin, safa geldin, baþýmýn gözümün üstüne geldin diyeceðim.” demiþtir.

Ecel kapýyý çaldýðýnda

Ölüm, Sana geldiðinde, Ah edip, vah edip aðlama..

Böylece;

Allah’ý üzmüþ olacaksýn…

Ecel, kapýný çaldýðýnda, Evi telaþa verme, O geldiðinde;

Sen gitmiþ olacaksýn…

(29)

ailem

DR. CAN

ailem 29 21 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Okuyuculara

NOTLAR

Ýsim yok Ýsim yetersiz Ýsim yok Ýsim, adres yok

Ýsim yok Ýsim, adres yok Ýsim, adres yok Adres yok

Ýsim, adres yok Ýsim, adres yok

Ýsim, adres yok Ýsim, adres yok Ýsim, adres yok Ýsim, adres yok Adres yok Ýsim, adres yok Adres yok Ýsim, adres yok Adres yanlýþ Ýsim, adres yok Adres bizde kayýp Telefonlar:

Sürekli meþgul Ulaþýlamadý (bayana) Cevap yok

Arandý, açýlmýyor Yanlýþ numara Sürekli meþgul Telefon kapalý Mucize, Kýzýlcahamam

Ayþe Mut

Kardelen, Eskiþehir 28 Ziraat ve Eðitimci, Erzurum S.S. Elazýð

20. (AÖF öðrencisi), Uþak MY, Konya

Esra Mataracý Gölbaþý, Adýyaman

Bayan, Erzurum

ÖSS (Karasevdalý) Kazan, Adana

C.T, Çaykara Ýþsiz, Dörtyol Prenses Arra

Sümeyra Çelik Ýspiyon-Üniversiteli Sinem Iþýk, Polatlý ...., Dusseldorf Kardelen, Ümraniye Eddai, Dicle Sevgi Çiçeði, Bilecik Telefonlar:

Esat Kutlu 0216 …….

Ýhsan Bayýr 0536 …….

Ýsmail Aslaner 0536 ……

Abdurrahman 0535 ……

Esra A. 0216 …….

Ali Tuna 0505...

SenSenSensin 0544 …….

Beni

mutlaka ara

Yaprak - Ýstanbul Sevgili Yaprak kýzým.

Lütfen acilen gazeteyi ara. Ailem dergisini da- hili numaradan baðlat- týr ve bana ulaþ. Belki de hayatýný baþkalaþtý- racak, olumlu þekilde deðiþtirecek formüller sunacaðým sana. Ama lütfen acele davran ve o ana dek mektup muhtevasýndan kimse- ye söz etme. Düþebilir- sin, doðrulabilirsin.

Ama hiç kimsenin kar- þýsýnda eðilmemelisin.

Sadece Allah’a ibadet eder ve O’ndan yardým bekleriz. Mutluluklar senin olsun ve olacak.

Dr. Can

(30)
(31)

ailem

SAÐLIK

Magnezyum eksikliði psikolojik durumu da etkileyen organik so- runlara yol açar. Magnezyum ek- sikliðinde, bedensel yorgunluk, halsizlik, iþtahsýzlýk, sinirsel ger- ginlik, huzursuzluk, uyku bozuk- luklarý, zihinsel yorgunluk gibi ge- nel belirtiler görülebiliyor. Kiþinin hem zihinsel hem psikolojik duru- mu etkilenebiliyor. Öðrenme ka- pasitesinin azalmasý, dalgýnlýk, ha- fýza zayýflýðý ile beyin fonksiyonla- rýnýn etkilenmesi, kas seðirmeleri ve titremeleri, kalp çarpýntýsý ve bazý damar kaynaklý þikayetler, tansiyon yükselmesi, kas zayýflýðý,

kramplar, aþýrý hassasiyet, sinirsel baðýrsak hastalýklarý, kalp damar- larýnýn kasýlmasý, kalpte ritim bo- zukluklarý gibi þikayetler ortaya çýkabiliyor. Magnezyum yetersiz- liði iþtah kaybýna, depresyona, þaþkýnlýða ve göz kararmasýna se- bep olabiliyor. Yine magnezyum eksikliðinde mensturasyon (ka- dýnlarda adet dönemi) problemle- ri, böbrek taþý ve doku kireçlen- melerine eðilimin artmasý da gö- rülebilir. Magnezyuma özellikle çok spor yapanlar, yoðun bir iþ temposunda çalýþanlar, yanlýþ beslenenler, hýzla zayýflamak için rejim yapanlar, düzenli ilaç kulla- nanlar daha çok ihtiyaç duyarlar.

Magnezyum neden çok önemli?

Kullanýlmasý gereken durumlar

FARÝKA TEYMUR ARTIR*

Kalp krizini önlemede ve geçirmiþ olanlarýn tedavisinde, bronþlarýn kasýlmasýný, böbrek taþý oluþumu- nu önlemede, hamilelikte tansiyo- nun düþürülmesinde, kabýzlýk teda- visinde ve mensturasyon (adet dö- nemi) öncesi þikayetleri gidermede doktor tarafýndan magnezyum des- teði önerilmektedir. Magnez- yum desteði yapýlan ka- dýnlarda kemik yoðun- luðunun anlamlý olarak arttýðý gözlenmiþtir.

Magnezyum, düþükle- rin ve prematüre doðum- larýn, erken doðum riskinin, önlenmesinde de önerilmektedir.

Bununla beraber yan etkilerinin de olmasý ihtimaline karþý doktor ta- rafýndan önerilmedikçe magnez- yumun bilinçsizce mineral deste- ði (ilaç) olarak alýnmasý risklidir.

Magnezyumca zengin besinler;

kuru baklagiller, fýndýk, fýstýk, ba- dem, muz, kakao, patates, bitkisel yaðlar, bal kabaðý, susam ve maden sularýdýr. Sürekli yumuþak içme suyu içil- mesi de magnezyum ek- sikliðinde etkili olmakta- dýr. Bu sebeple zaman zaman aþýrýya varma- dan maden suyu içmek yararlýdýr. *Psikolog

(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere-

Diðer bir bölümü de kâfir doðar, kâfir yaþar, mü’min olarak ölür..

Allah rýzasý için tutulan oruç, insaný günahlardan uzaklaþtýrdýðý gibi, gönül- lerde güzel duygularýn yeþermesine de vesile olur.. Fitne, fesat, haset, dediko- du ve

Dini olarak ise; “Bir malýn belli bir miktarýný belli bir zaman sonra Allah (cc) rýzasý için hak sahibi bir kýsým Müslümanlara tamamen mülk olarak vermektir.” Zekât nere-

Ýnsanoðlu çok çeþitli tabaka- lar halinde yaratýlmýþtýr: Kimisi vardýr, mü’min olarak doðar, mü- min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.. Kimisi vardýr, kâfir olarak

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir