Prof., Dr.
Dursun
Yıldırım
Armağanı
Pars Yılı
OGUZ KAGAN DESTANl'NDA
TARİHi, DİNi, BEŞERiVETABİATÜSTÜUNSURLAR
Metin ÖZARSLAN* Türkçe'de destan kelimesininmacerası geni~bir yer tutar. Bu
kav-ramınbizde tarihi seyir içinde çok çeşitlianlamlarda kullanıldığı bilin-mektedir'. Epik manada destan kavramınabir göz atıldığında karşımıza
muhtelif tarifler çıkar: Destan, bütün bir milletin maneviyatından, ru-hundan, tarihi ve bediivarlığındankendi kendine doğmuş ma'şeri verim-ler": milletlerin din, fazilet ve milli kahramanlık maceralarınınmanzum hikô ye le ri': bir boy, ulus (kavim) veya millet hayatında tam estetik hüviyet kazanmarrus eser sayılanefsanelerden sonra nazım şeklinde or-taya çıkanen eski halk edebiyatımahsullerr': tarihten önce veya tarihin
başlangıcı sırasında bir milletin geçirdiği maceraları, yetiştirdiği kahramanları;tabiat. kainat ve cemiyet hadiseleri hakkında düşündük
lerini ve bunlar karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve
kahraman-lık efsane ve hikayeleri-şeklinde tarif edildiğigörülür.
Batı'da epikl destan tarifine bir göz atmak gerekirse, kaynaklarda epos, epic, legend ve heroic poetry (kahramanlık şiiri) gibi isimlerle anı
lan sözlü destanlar mutantan ve şekilcibir üsluplasöylenmişve yazılmış, olağanüstü insanların kahramanlıklarını anlatan tahkiyeye dayalı şiir
Ierdir". Bu destanlar gelenekselolup yazarlar tarafından yazılmısedebi destanlardan farklı olarak nesilden nesile sözlü anlatma yoluyla
ak-tarıhrlar7.
Sözlü destanlar. eski dünyanın(Asya, Afrika ve Avrupa) muhtelif
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatıBölümüArş.Gör.
ŞükrüElçin,"Türk Dilinde Destan Mefhumu",HalkEdebiyatı Araştırmaları,Ankara, 1977, s. 90-99; Pertev Naili Boratav.Folklorve Edebiyat,İstanbul,1983, s. 71-86. 2 M.FuatKöprülü,TürkEdebiyatı Tarihi, İstanbul,1981, s. 41.
3 N. SamiBanarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi,C.I,İstanbul,1976, s. 1. 4 ŞükrüElçin,HalkEdebiyatınil Giriş,Ankara, Ankara, 1981, s. 72. 5 Faruk Kadri Tirnurtas.Tarihİçinde Türk Edebiyatı, İstanbul,1981, s. 3.
6 Türkkahramanlıkdestanlarınınteknik özellikleri için bk.: DursunYıldırım, ManasDestanı ve KöketayHanınErtegüsü, Hacettepe Üniversitesi Sosyal veBeşeriBilimler Fakültesi
BasrlmamışDoçentlik Tezi, Ankara, 1980, s. 1-15.
7 FelixJ.Oinas, "Folk Epic",Folklor and Folk/ife,The University of Chicago Press, Chicago and London, 1972, s. 99 vd.
ocuzKACAN DESTANI'NDA TARlHi, DiNi,BEŞERiVE TABİATÜSTÜUNSURLAR
bölgelerinde, beste ve temsil gibi özel tekniklerle donatılmışprofesyonel veya yarı profesyonel ustalar tarafından yaratılmıştır", İlahlar, kahra-manlar, şavaş ve çöküşlerden bahseden tahkiyeler üzerine yazılanbu destanlarda; dini unsurlarında kendini gösterdiği,örf ve adetlerinebağlı
bir toplumun dünya görüşü anlatılır". Kahramanlık şiirinehas makam ve
uzunluğu dolayısıyla dikkat çekerek günümüze kadar gelen manzum hi-kaye tarzını belirtmek için de destan veya kahramanlık şiiri terimleri
aynı anlamlarda kullarulrruştır".
Teşekkülündeçekirdek, oluş ve tesbit olmak üzere üç safha ve üç
şartbulunan destanın oluşabilmesiiçin önce en eski bir devirde bir mille-tin başından,bütün kavmi derinden sarsan, unutulmayan ve dile getirilen büyük bir hadisenin veya maceranın geçmiş olması lazımdır.Bu destanın
çekirdek safhasıdır.Sonra millihayatınuzun zaman yine büyük macera-lar içinde geçmesi ve ilk çekirdeği devamlı olarak beslemesiyle destanın oluş safhasıtezahür eder. Bu safhada büyüyen çekirdektamamlanmışbir destan halinde sözlü olarak terennüm edilir. Milli hayat bu destani
ha-vayı yaşarkensözlü malzemenin yazıya geçirilmesiyle tesbit safhasıda
tamamlanmışolur!',
Her milletin edebiyatı çeşitli merhalelerden geçer, yüzyıllar bo-yunca değişikkültür gelişmelerini yansıtır. Her toplumun kendine has kadim milli destanları olduğu bilinmektedir. Söz gelimi Finler'in Kalevela, İranlılar'ın Şehnarne, Almanlar'ınNibelungen, İngilizler'in Beowulf gibi...
Çok yakın zamanlarda teşekküleden bu destanlara karşılıkTürk milletinin de uzun, harikulade renkli ve hareketli hayatınınçok eski zamanlarındamilli destanları teşekkül etmiştir. Özellikle atlı kültür medeniyeti içinde fütühatçıbir millet olarak Orta Asya'dan. mukaddes Ötüken'den, Pazınk Yaylası'ndan "takıtengiztakımüren, güntuğbolsun kök kurıkan" anlayışıyla sıcak denizlere. Anadolu/ya, Balkanlara ve Orta Avrupa'ya kadar uzanan bir tarihi macerada sözlü gelenek içinde
taşınanedebi mahsuller içinde destanlar da mühim bir yer işgalederler. Türk milletinin bu tarihi süreçteki macerasınaparelelolarak Türk sözlü
8 Walter Robert Feldman, The Uzbek Oral Epic: Documentation of Late Nineteenth and Early Twentienth Century Bards, Columbia University, Unpublished Doctoral Dissertation, New York City, 1981, s.1.
9 Otto F. Best,Handbuch Literarischer Fachbergrifte Deinitionen und Beispiefe; Tasehenbueh
Verlag. Gmb. H. Frankfurt am Main, 9-b. 1982, s. 142'den Tere. Yakup Karasoy, "Destan Kavramı",Milli Folklor, 10, 1991, s. 37.
10 Encylopedia Britannica, C. 8, s. 636-637.
METIN ÖZARSLAN
şiir sanatı da Orta Asya'dan Rumeli'ye, Avrupa' ya kadar yayılmıştır".
Türk milletinin milli hayatınınve tarihi macerasınınbir destana
sığmayacakkadar büyük olmasısebebiyle bu genişsözlü gelenek içinde, birdeğilbirden fazla millidestanısöz konusudur. ErgenekonDestanı'ndan
Manas Destanı'na, Oğuz Destanı'ndanBattalgazi Destanı'na, Köroğlu Destanı'nakadar çok sayıdairili ufaklıdestan ve bunların sayısız
versi-yonlarında;tarih sahnesinde 16 büyük devlet kuran Türk milletinin ayrı ayrı kollarında, Türk milli hayatınıncihangirlik hikayeleri terennüm
edilmiştir.Bu destanlardan Manas Destanı250.000 beyti aşanhacmi ile dünyadestanlarınınenbüyüğüdür.Bu destanlarınbüyük bir kısmı teşek
kül devresinin akabindeyazıya geçirilmediğiiçin, Türklüğüntarihi süreç içindeki dağdağalı macerası doğrultusunda,destan hüviyetinden çok şey
ler yitirmiş,hatta tarihi çalkantılariçinde bir çoğu kaybolmuşve bazı
larınınbir kısım rivayetleri veya eksik hülasalarıbugüne ulaşmıştır.Bu
hülasaların bir araya getirilmesi suretiyle modern Türk edebiyatıiçinde suni milli destan denemeleri devardır".
Türkler'in en eskidestanlarındanikincisi olduğuileri sürülenOğuz
Kağan Destanı'nın teşekkülüile ilgilideğişik görüşlersöz konusudur. Des-tanın teşekkül çağınadair iki ayrıkanaat vardır. İlkine göre bu destan M.Ö. 126-201 yılları arasındabüyük bir göçebe devleti kuran Hiong-Nu-lar'la ilgihdir!". Diğer görüş de M.Ö. VII. yüzyılda Orta Asya'da bulu-nan Sakalar ile bir kaç asır sonraki İndo-İskitlerinçok genişbir sahaya
yayılmış olmalarısonucu Oğuz Kağan Destanı'nındaha sonraki tarihi hadiselerle kanştınlmış olmasıneticesinde destanın menşeinindaha es-kilere gittiği doğrultusundadır. Oğuz'un seferleri arasında en dikkat çekeni ve tafsilatlı olarak zikredileni onun Önasya'daki fütuhatıdır.Bu fütuhat, Saka/SkitlerinbatıdaAskelan'dan doğudaÇin hududuna kadar 12 DursunYıldırım, "Orta Asya Bozkırlarından Urumuneli'ne. Türk Sözlü Şiir Sanatının
YayılmasıÜzerine", III.MilletlerarasıTürk Folklor Kongresi Bildirileri,II.Cilt, Halk Edebiyatı,Ankara, 1986, s. 441-458.
13 Bu denemelerdenRızaNur,Oğuz Kağan Destanı'nıöteki Türkdestanlarınaait parçalarla zenginlestirerekOğuzname (İskenderiye,1928)adıyla neşretmiştir.Ergenekon'dançıkıştan
Oğuz Kağan'ınölümüne kadardestanıTürk tarihinin nazma geçirilmesiyleoluşarıbu eser 6.100mısradan fazladır. AyrıcaHaluk Nihat Pepeyi'ninÇanakkale (Ankara, 1938),Fazıl HüsnüDağlarca'nınÜçŞehitler Destanı (İstanbul,1949) veİstiklal Savaşı (İstanbul,1951), MehmedÇavuşoğlu'nunUlubatlıHasanDestanı (İstanbul,1959), Yahya KemalBayatlı'nın Selimname (İstanbul,1962, [Eski Şiirin Riizgürıula adlı eser içinde]), Mustafa Necati
Sepetçioğlu:nunYaradılışveTüreyiş(Ankara, 1965) NiyaziYıldırım Gençosmanoğlu'nun
Malazgirt (Istanbul, 1971), Hüseyin NihaIAtsız/ın BozkurtlarınOlümü (Istanbul, 1946) ve Bozkurtlarm Dirilişi (İstanbul,1949) ve Basri Gocul'un üç kitaptanoluşarı Oğıızlama
(Bursa 1971) .adlı eserleri, Cumhuriyet sonrası kaleme alınmışsuni destanlarınen önemlileridir. Ozellikle Basri Gocul, 10.274mısradan oluşarı Oğuzlama adlıeseriyle bu türün enbaşarılı örneğini vermiştir,
ocuzKAGAN DESTANl'NDA TARİHi,DINi,BEŞERiVETABİATÜSTÜUNSURLAR
uzanan, kuzeyde bu Sakaların enkazıdemek olan Abi, Yakut (Saka-Sa-kait)lardan güneyde, Kuzey Hindistan'daki İndo-SkitlerirıTaksila'ya kadar uzanan büyük memlekete sahip oldukları,yani İran'daAhamenid ve Yunanistan'da da Helen devletlerinin yaşadıklarızamanlarda
yap-tıkları geniş fütuhatı aksettirmiş olacaktır.Sonradan bu lukayelere
haç-lılar devirlerinde ve bundan önce yapılanseferlere ait rivayetler de
ek-lenmiştir". Bu görüşlere göre Oğuz Kağan Destanı,Türk destanları
ara-sındaAlp Er Tungamenkıbesindensonra en eski Türk dairesine mensup en eski parçadır. Bu menkıbenin esası, Türklerin hakimiyet ve saltanatını
etrafta muhtelif kavimler üzerinde yayarak pek muazzam fütuhat ya-pan; Çin, İranve Kafkasya'yı alan; Hazar denizini dolaşan:kuzey
saha-sında Yenisey havalisine kadar uzanan menkıbevibir hükümdarın
fü-tuhatıdır".
Türkler arasındaeskiden beri pek tanınmışolan bu destanınbugün başlıca iki yazılı şekli kalmıştır. Bunlardan biri İslamiyet tesirinden uzak olarak Uygur yazısıile yazılmış'birparçadırki, destanın daha eski
şeklini gösterir. Uygurca yazmada eksikliklikler bulunması dolayısıyla destanınnerede ve ne zaman yazıldığınadair bir bilgi yoktur. Fakat
şurası muhakkaktırki bu destan XII. yüzyıldan sonra yazıya
geçiril-miştir.Destandaki Altın Kağanve Çürçet Kağan adlarıile 1125'de Çin'e hakim olan Tonguz hanedanıyani Kinler kasdedilmektedir!",Destanın İslami şekliise ilk defa Gazan Han'ınveziri Reşidüddin tarafından Ca-mi'üt-Tevarih adlıeserde zikredilmişve oradan diğeryerlere
naklolun-muştur.Uygurca metin ile Reşidüddin'in naklettiği şekil arasında benzer-likler ve farklılıklar vardır. Bu farklılık ve benzerlikler Reşidüdinin
eserini yazarken eski Türk kaynaklarına başvurduğu noktasından hare-ketle, destanınçok eksiden tesbit edildiğinigösterirlX. Uygurca metni ilk defa Radloff ortaya çıkarmış olup Kutadgu Bilig içinde neşretmiştir.
Daha sonra W. Bang-R. Rahmeti!" tarafından yayınlananbu metin, Prof. Dr. Muharrem Ergin'in yazdığı önsözle tekrar yaymlanmıştır-", İslami
Oğuz Kağan olan Reşidüddirı'inFarsça metni, bazı deği~ikliklerleXV.
yüzyılda Yazıcıoğlu tarafından Batı Türkçesine; Ebülgazi Bahadır Han
tarafındanda ÇağatayTürkçesine aktarılmıştır. Reşidüdin'ineserindeki Farsça Oğuz Kağan'ıProf. Dr. Zeki Velidi Togan Türkiye Türkçesi'ne 15 Z. Velidi Togan, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul, 1972, s. 122.
16 M. Fuat Köprülü,a.g.e., s. 48.
17 Faruk Sümer,"OğuzlaraAit Destanı Mahiyette Eserler", DTCF Dergisi,C.XVII, S. 3-4, 1960'danayrıbasım,s. 388-389.
18 M. Fuat Köprülü,TürkEdebiyatındailkMuiasaınnflar,Ankara, 1976, s. 25, 31. dipnot.
19 W. Bang,R. Rahmeti,Oğuz Kağan Destanı, İstanbul, 1936.
METİNÖZAR5LAN
aktarmış ve tarihi bakımdan incelemiştir". Ebülgazi Bahadır Han'ın, Reşidedüddinineserinden faydalanarak çağatay Türkçesine aktardığı
Şecere-iTerakime (Oğuz Kağarı)de Türkiye Türkçesiyleyayınlamıştır". Oğuz Kağan Destanı'nınen eskişekliolan Uyguryazmasındabaşve son kısımlareksiktir. Bu, destanın daha geniş olduğunun işaretidir.Bu konuda yapılan çalışmalardaortak kanaatOğuz Kağan Destanı'nınDede Korkut'a kadar uzanan devasa bir epik'in parçası olduğu noktasındadır.
Ziya Gökalp Türk destan ve menkıbelerinibir bütün olarak düşünmüşve müstakil destan parçaları arasındailgi kurmuştur.Ona göre; OğuzHan, Afrasyab, BoğaçHan, Şah İsmail menkıbeve hikayeleri aynı menkıbenin muhtelif şekilleriolarak düşünülebilirler.Zira adı geçen kahramanların
adsız kahşları,evlenmeleri ve babalarıyla olan mücadeleleri benzer
du-rumdadır-'. Ayrıca, Oğuzname'ninilk kısmıolan BoğaçHanmenkıbesin
deki Boğa kelimesinin bir türevi olan Boğaç adı ile Oğuz adı arasında
münasebetler de kurulur>, Türk tarihinin gelişmesiile muvazi olarak
Oğuz menkıbesi değişmelere uğramışve muhtelif devir ve sülalelerin
ha-tırasını saklamıştır.Bu suretle eldeki Oğuznamede daha sonraki devir-lerle ilgili kalıntılar görmek mümkündür. Bu kalıntılar Hiong-Nulara ait milattan önceki kalıntılar, Göktürk ve Türkeş hanlarıyla Karluk
yabgularının kalıntıları, kısmen Gazneliler'le Selçuklu ve
Harezmşahlardan kalan bakiyelerdir. Buna ilaveten destanlardaki
Irkıl Hoca, Uluğ Türk, Korkut Ata, Dede Korkut gibi şahsiyetleriride
aynıgörevleri icra etmeleriOğuzname etrafında oluşantali unsurlar olup, Altay-Yenisey dairesine mensup menkıbeler;mevzu ve motifler itibariyle çok büyük benzerlikler taşır".
Bu çalışmada Türk destan edebiyatındaçok mühim bir yere sahip olan Oğuz Kağan Destanı'nınUygur yazmasındanhareketle, destarıda
yer alan tarihi, dini, beşeri ve tabiatüstü unsurlar incelenecektir. Bu incelemede yer yer Oğuz. Kağan Destanı'nın islami versiyonuna da müracaat edilecektir.
21 Z. Velidi Togan,a.g.e., s.118 vd.
22 EbülgaziBahadır Han, Türklerin Soy Kütüğü, (Haz. Muharrem Ergin), Terc. Yay. 33, 1000 Temel Eser,İstanbul,(Tarihsiz).
23 Ziya Cökalp, "Eski Türklerde IçtimalTeşkilat", Millt Tetebbu'Iar Mecmuası,C. I, S. 3, (Temmuz-Ağustos,1331), s. 413. (AktaranRızaFilizok,Z.Gökalp'in Edebi Eserlerinde Halk
EdebiyatıTesiri Üzerine BirAraştırma,Ankara, 1992,S,88); Ziya Gökalp,Türk Medeniyet Tarihi, Ankara, 1976, s. 104-105; Ziya Gökalp, Türk Töresi, Ankara, 1977 s. 97.
24 D. Sinor, (Terc. Ahmet Temir),"Oğuz Kağan Destanı Üzerine Bazı Mülahazalar", İstanbul Ünivresitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatıDergisi, 1950, s. 5; Ziya Gökalp,
Türk Medeniyet Tarihi, Istanbul 1976, s. 58-59;
OGUZ KAGAN DESTANl'NDA TARİHl, DİNi, BEŞERi VE TABİATüSTÜ UNSURLAR
Tarihi Unsurlar
Oğuz Kağan Destan'ında tarihi unsurların başında Oğuz Kağan
gelmektedir. Konu ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda Oğuz Kağan
'ın şahsiyetiile tarih sahnesinde olduklarıbilinen bazı şahsiyetlerbir
tutulmuştur.
J.
Guignes, HunhükümdarıMete'ninOğuz Kağarı'abenzedi-ğini çok büyük bir ihtiyatla söylerken, Rus sinologu Biçurin bu iki
şahsiyetiri aynı olabileceğinikesin olarak ifade eder>. Destani ve tarihi bu iki kişilik destanda bulunan bazı durumlar ve tarihi hadiseler
arasında benzerlik kurulmak suretiyle başka ilim adamları tarafından
da aynı kişi olarak kabul edilmişlerdir.Bu benzerlikler Mete'nin ordu-sunu kuvvetlendirmek için oku icadetmiş olmasıve Oğuzkelimesinin " ok eri" anlamınagelen "ok" ve "uz" kelimelerinden meydana gelen (oguz)
olması",yine Mete'nin yirmidörtlü ordu tasnifininOğuz'un altı oğlundan
dörder torunununolmasıyla oluşanyirmidörtlü sisteminbenzeyişi,her iki
şahsiyetiri de savaş ve mücadelerirun aynı milletler veya şahıslarile
yapılmış olması gibi unsurlara dayandırilır".Bununla beraber Mete ile
Oğuz Kağan'ın aynı kişiler olmadığı görüşünde olanlar hatta Oğuz Kağanı başka tarihi şahsiyetlerle bir tutan gôrüşler de vardır. Bu
görüşlere göre Oğuz Kağan Destanı, Mete'den önce teşekkül etmiş ve destandaki kahraman, Mete'nin gençliği ile aynileştirilmiş: bu yapılır
ken destan bazı değişikliklere uğramıştır-".1246 yılında Moğolistan'da
bulunan rahip Potanin Oğuz Kağan'ıyeni Moğolefsanelerindeki Kirey Han ve Uhır-Bama Harı'a benzetirse de bu, tarihi gerçeklerle bağdaşmaz.
J.
Marquart ise Oğuz Kağan'ın Cengiz Han olabileceği fikrindedir". Oğuz'un köpek başlı İt/İI/Kıl Barak kavmi ile yaptığı savaşlara" ı dayanarak yapılanbu benzetme gerçeğeuygunluktan uzaktır-s.Modernanlamda yazılan Oğuznamelerde ise Oğuz Kağan İskender ile
karşılaştırıhr». Ayrıca Oğuz Kağan'ın oğullarıda destanlar içerisinde
hükümdarlıkyapan tarihi şahsiyetlerolarak karşımıza çıkarlar. Oğuz
namelerde. Oğuz Kağan'ıncedleri ve oğullarıyla ilgili ~ecere tabloları
vardır". Oğuz'un Mete ile aynı şahsiyet olduğunu kaydeden başka
26 Bahattin Ögel,Türk Mitolojisi, Ankara 1973, s. 10.
27 D. Sinor (Tere. Ahmet Temir), a.g.m., s. 5-6.
28 Ziya Gökalp.Türk Medeniyet Tarihi,İstanbul 1976, s. 58-59;
29 Bahattin Ögel,a.g.e., s. 11; Z. Velidi Togan, a.g.e., s. 122.
30 Bahattin Ögel,a.g.e., s.lL. 31 Z. Velidi Togan,a.g.e., s. 24 vd.
32 M. Fuat Köprülü,a.g.e., s. 84.
33 Rıza Nur, Oğuzname.İskenderiye,1928, s. 6.
34 Z. Velidi Togan,a-g-e..s. 129-131;Faruk Sümer, a.g.m., s. 375; Faruk Sürner,Oğuzlar. Istanbul, 1992, 169-172.
METiN ÖZARSLAN
araştırmacılarda vardır". Görülüyor ki tarihi kişilik olarak karşımıza
çıkan Mete veya Cengiz ile destani kişilik olan Oğuz Kağan'ın aynı şahıslar olup olmadığı açık değildir.Üstelik Oğuz Kağan başka tarihi
kişiliklerede benzetilir. Bu durum Orta Asya Türk halklarınaait diğer kahramanlık şiirlerindede görülür. Bu destanlardaki kahramanlar da
farklı tarihi kişiliklerlebir tutulur", Dini Unsurlar
Oğuz Kağan Destanı'nınUyguryazmasındadini unsurlar çok fazla yer tutmaz Destanın baş kısımlarındakibir ifadede Tanrı'yayalvarma bir ibadet olarak görülür. "Yine günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrı'ya
yalvarmakta idi":" ifadesinden Oğuz'un daha önce de Tanrı'ya
yalvar-dığı hükmü çıkarılabilir. Bununla birlikte kahramanınhangi sebeple
Tanrı'ya yalvardığı açık değildir. Fakat evlenmesi bu yalvarmanın so-nunda gerçekleşirve gökten ışık içinde bir kız iner. Destanınsonunda
Oğuz'un çocuklarınavasiyetinde söylediği"Çok savaşlar yaptım Gök
Tanrı'yaborcumu ödedim<" sözlerinde,yapılanbusavaşlarınGökTanrı
'ya ödenen borcun ifadesi olduğuortaya çıkar. İslami Oğuz Kağan Desta-nı'ında İslamiyetinetkileri çok fazladır.Uygur yazmasındabulunan ta-biatötesi unsurlar İslamdinin etkisiyle ortadan kalkmıştır.
BeşeriUnsurlar
Oğuz Kağan Destanıkendi hususi şartlarındaoldukça realist sayı
lacak beşeriunsurlarla dabezenmiştir. Oğuz ormanda yaşayanve halka eziyet eden (canavar) gergedanırasyonel teknikler kullanmak suretiyle
mağlupeder ve yiğitlik gösterir. "Oçağda,orada büyük bir ormanvardı;
bir çok dereler ve ırmaklar vardı. Buraya gelen avlar ve burada uçan kuş
lar çoktu. Bu ormanıniçinde.büyük bir gergedan vardı.At sürülerini ve
halkı yerdi. Büyük ve yaman bir canavardı. Ağır bir eziyetle halkı
ez-mişti. Oğuz Kağancesur bir adamdı.Bu gergedanı avlamak istedi. Gün-lerden bir gün ava çıktı. Kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gitti. Bir geyik ele geçirdi. Onu söğüt dalı ile bağladı ve gitti. Sonra sabah oldu. Tan ağarırkenyine geldi ve gördü ki, gergedan geyiği almış.Sonra Oğuz
Kağanbir ayı tuttu; onu altın kuşağıile ile ağaca bağladı, gitti. Yine sa-bah oldu. Tan ağarırkenyine geldi ve gördü ki, gergedan ayıyıda almış.
35 H. NihaiAtsız, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1992, s. 67; Erol Güngör, Tarihte Türkler,
İstanbul,1988, s. 17.
36 V. Zhirmunsky, (Nora Chadwick). "Historical and Unhistorical Elemets in Heroic Poetry and Saga",Oral Epics of Central Asia, Chambirge At The University Press-1969, s. 142-148.
37 W. BangR.Rahmeti,Oğuz Kağan Destanı, İstanbul. 1936, s. 13. 38 W. BangR.Rahmeti,a.g.e., s. 33.
ocuzKAGAN DESTANI'NDA TARİHi, DiNı, BEŞERI VE TABİATÜSTÜ UNSURLAR
Bu sefer oağacın dibinde (kendisi) durdu. Gergedan geldi vebaşıile Oğuz
'un kalkanınavurdu. Oğuz kargıile gergedanın başına vurdu ve onu öl-dürdü. Kılıçile başını kesti, aldıgitti. Tekrar geldiğizaman gördü ki; bir ala doğan gergedanın barsaklarınıyemektedir. Yay ve okla ala doğanı
öldürdü ve başını kesti. Sonra dedi ki: Gergedan geyiği yedi, ayıyı öl-dürdü. Kargımonu öldürdü; demirolduğuiçin. Gergedanıaladoğanyedi.
Yayım,okum onu öldürdü; bakır olduğuiçin dedi, gitti":". Görülüyor ki
Oğuz'un canavarıöldürme şeklindebütün silahların kullanılmasının
ya-nında felsefi açıdan önemli bir düşünce tarzı da hakimdir. Burada
kah-ramanın silahlarınagüvenmesinin yanısırademir ve bakırm o dönem
ha-yatıiçinde kutsal sayılmasıile ilgili bir anlayışortaya çıkar. Ayrıca
in-sanın eşyaile aynileşmeside söz konusudur. Benzer bir rasyonel tekniğive felsefidüşünceyiDede KorkutKitabı'ndada görüyoruz. BoğaçHan da
bo-ğayıbelli birdüşünceninsonucundamağlupeder'". Basat, Tepegöz'ü öldü-rürken koç postunabürünür". Kanturalı; Boğa, Buğrave Arslanı mağlup
ederken kendisine şevkverecek dış yardımlar alır",
Oğuz Kağan Destanı'nınUygur yazmasında kahramanın nasıl ad
aldığınave bu adın kim tarafından verildiğinedair bilgi yoktur. Ad
al-manın Türk kültürhayatındaçok önemli bir yer olduğunubilinmektedir. Özellikle göçebe Türkdestanlarındaad almaşeklive merasimi çok görü-len bir motiftir'". İslami Oğuz Kağan Destan'ındaise kahraman adının Oğuz olduğunusöyler", BoğaçHan belli biryaşakadar adsız yaşar,daha sonra boğayıöldürür ve bu sayede kendisine ad verilir": Bamsı Beyrek
menkıbesindeBeyrek ad almak için düşmanlarla savaşır'".
Destanda; düzenlenen şölenler.toplanan kurultay. yapılan savaş
lar, Oğuz Kağan'ın oğullarınayurdunu payetmesi o devrin kağan,ordu, halk ilişkilerinive bu unsurlar arasındaki birlikteliğiaksettiren sahne-leri ihtiva eder. Oğuz Kağankendini kağanilan edeceğizaman toplantı
yapar ve şölen verir. Bu şölendehalka emirler gönderir ve halk ona itaat eder. Kırkmasa ve kırk sıra yaptırılırve türlü yemekler yenerek türlü şa
raplar içilir. Toydan sonra Oğuz Kağan halka buyruk verir ve onlara
şöyle hitap eder;
39 W. BangR.Rahmeti, a.g.e., s. 11-13.
40 OrhanŞaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, İstanbul 1973,s. 7; Muharrem Ergin, Dede
KorkutKitabıI, Ankara 1989, s. 82.
41 OrhanŞaik Gökyay, a.g.e., s. II vd; Muharrem Ergin, a.g.e., s. 212. 42 OrhanŞaik Gökyay, a.g.e., s. 87-91;Muharrem Ergin, a.g.e., s. 189-190. 43 Abdülkadirİnan, Makaleler ve İncelemeler II, Ankara, 1991, s. 202 vd. 44 Z. Velid! Togan, a.g.e.,s. 18; EbulgaziBahadır Han (Haz. M. Ergin,)a.g.e., s.26. 45 OrhanŞaik Gökyay, (l.g.e., s. 7; Muharrem Ergin, a.g.e., s. 82.
METIN ÖZARSLAN
Ben sizlere oldumkağan
Alalımyay ile kalkan,
Nişarıolsun bize buyan,
Bozkurt olsun bize uran, Demirkargıolsun orman, Av yerinde yürüsün kulan, Daha deniz daha müren, Güneşbayrak gökkurıkarr",
Oğuzbu hitabetiyle kendisine bağlı kıldığı halkın ruhuna hakim
olarak onlara cihangirlik fikirlerini aşılar. Özellikle son iki mısra
Oğuz'unruhundakicihanşumülbir devlet kurma ülküsünün veciz bir
ifade-sidir. O, gök kubbeyi birçadır,bir yurt; güne~iise bayrak olarak gösterir.
Cihana hakim olma düşüncesinide dört yana yolladığı tebliğlerle açıkça
belirtir. "BenUygurların kağanıyımve yer yüzünün dörtköşesinin kağanı
olsam gerektir. Sizden itaat dilerim. Kim benim emirlerime baş eğerse,
hediyelerimi kabul ederse, onu dost edinirim. Kim baş eğmezse,gazaba
gelirim; düşmansayarak ona karşı asker çıkarırve derhal baskın yapıp
onu astırırve yok ettiririm" der". Destanınbundan sonraki bölümünde
Oğuz'unkendisine tabi olan ve olmayan ülkelere yaptığı savaşları
anla-tılır. Bu savaşlar Oğuz'un gönderdiği tebliğde de açıkbir şekilde belir-tildiği üzere bir cihan hakimiyeti mefküresi iddiasıyla yapılır.
Oğuz Kağan,itil Müren denizi kenarındaUrum Kağarı'Ia,ve
kar-deşiUruz Bey'le; Çürçet adlıyerde Çürçet Kağan'la;Hint, Tangut ve
Su-riye gibi yerlerdeki kavimlerle ve cenupta Masar Kağarı'Ia savaşır.
Sü-rekli bir hareketlilik içinde geçen savaşlarda alınanyerlerin hiç birinin
üzerinde durulmaz. Destandaki mekanlar üzerinde durulan değil alınan,
geçilen ve aşıları mekanlardır. Oğuz Kağan aldığı bu yerlerde durmaz
geçer, gider.
Savaşlar esnasında karşılaşrlan zorluklar Oğuz Kağan'ın
maiyetinde bulunan yetenekli adamlar sayesinde aşılır. Bu adamlar
şehri koruyan Saklab, anahtarıolmayan kilitli kapıyı açan Kalaç, sal
yapıpsudan geçen veyaağaç kovuğunda doğan Kıpçak, Buzdağından atı
bulup getiren Karluk ve kağnıyı yapıp ganimeti taşıyarı Kanglı'dır. Bu
adamlar Oğuz Kağan tarafındanyeniden ad verilmek suretiyle
yetenek-lerini gösterdikleri yerlere bey tayin edilirler. Burada Oğuz Kağanın
teşkilatçılığıgöze çarpar. Oğuz Kağan'ınbu adamlara ad vermesi farklı bir şekildetezahür eder. Çünkü ortada biryiğitlikgösterme hadisesi
ol-makla birlikte adları olan insanlara yeniden ad verilmektedir. Bu
bakımdan Oğuz Kağan verdiği bu adların lakap olması da ihtimal
dahilindedir. Oğuz Kağan'ınad koyarken takındığı tavır çok pratik ve
47 W. Bang R. Rahmeti, a.g.e.,s. 17. 48 W. Bang R. Rahmeti, a.g.e.,s. 17.
ocuzKAtANDESTANl'NDATARİHi, DİNi, BEŞERiVE TABİATÜSTÜUNSURLAR
manidardır.Onunverdiğiadlar kişilerin yaptıkları iş ile tam bir uygun-luk arzeder. Bu adamlardan SakIab, Slav ve Fin kavimlerinin ceddi olarak kaydedilir", Allah'tan şeytandankorkmaz olarak tarif edilen Karluk, alp tipine örnek teşkileder ve Dede Korkut Kitabın'daAzrail'e meydan okuyan Deli Dumrul'u hatırlatır'".Kalaç, Kıpçak ve Karluk isimleri, Türk tarihi içinde il halinde bulunan topluluklarınboy isimleri olarak kaydedilmiştir.
Oğuz Kağan yaptığı savaşlardansonra her insan gibi yaşlanır.Bu gerçek karşısında Oğuz Kağan, kazandığı toprakları bir merasimle
oğullarına üleştirir.Bu üleştirme, gördüğü birrüyayı yanında danışman
göreviyle bulunanUluğTürk'ünyorumlamasısonucunda; büyükoğullarını gündoğusuna,küçükoğullarını günbatısınagöndererekonlarıbir deneyden geçirir. Nihayet bir kurultay toplayıp oğullarınaBozok ve Üçok adlarını vererek ülkesini onlara paylaştırır. Kazandığı toprakları üleştirirkerı yapılanmerasim Oğuz'unsosyal çevresihakkındabilgi verir. Buşölende
dikilen kırk kulaç uzunluğundaki-sırıkların, destanın başlangıcındaki
kırkmasa kırksandalye unsuru ile palelliği sözkonusudur. Bu sırıkların
başına konan altınve gümüş tavukların ve altına bağlanan ak ve kara
koyunlarıno dönemdeki inanıştankaynaklanan bir takım hususuyetleri
taşadığı muhakkaktır.Fakat bunlarınneler olduğu açık değildir.
KuruItayda Oğuz Kağarı'ıniki tarafında Bozoklar ve Üçoklar yer
alır. Sosyal yapıile iligli olan bu merasimde yapılanuygulamalar şüph
esiz Oğuz Kağan'dan sonra kağanlık hakkınınkime tanındığıhusunda bilgi veren özellikler taşır.Bu duruma göre, yay verip Bozok olarak
ad-landırdığıbüyükoğullarınınboyu daha üsttedir ve ordudasağkolu teşkil
ederler. Ok verip de Üçok adı verdiğiküçük oğullarınınyeri daha altta ve orduda sol kolu teşkilederler. Yay padişah gibi hükmeder. Ok yaya tabi bir elçidir. Bu merasimden sonra yurdunu oğullarına üleştiren Oğuz Kağanyönetimi büyük oğullarınayani Bozoklara devreder. İslami Oğuz Kağan'da Oğuz, Irkıl Hoca'ya rüyasında gördüklerinin gereğini
yap-masını söyler. Irkıl Hoca da Oğuz Kağan'ınad verdiği şahıslarınher birineayrıbirer damga, ongun ve ülüşverir ve otlak ve kışlıkgôsterir".
Oğuz Kağan Destanı'nınUygur yazması eksik olmasına rağmen
Türk destanlarıiçinde ayrı bir öneme sahiptir. Destan'da görülen en önemli özelliklerden biri de hiç şüphesizkendi dönemine ait son derece realist sahnelerle donatılmış olmasıdır. Oğuz Kağan Destanı'ndagöçebe 49 Z. Velid! Togan,Umumi Türk Tarihine Giriş,C.I,İstanbul, 1946, s. 18.
50 OrhanŞaik Gökyay, a.g.e.,s. 75; Muharrem Ergin, a.g.e., s.177. 51 Z. Velid! Togan,Oğıız Kağan Destanı, İstanbul, 1972, s. 49 vd.
METiN ÖZARSLAN
Türk destanlarındagörülen ölüp dirilme", şekil değiştirme,sihir-büyü vs. gibi unsurlar ve abartılı tasvirler hemen hemen yok sayılabilecek dere-cede azdır. Oğuz Kağan Destanıbu şekliylebile devrinden çok sonra
te-şekkül eden destanlarla mukayese edildiğindeson derece realist çizgiler
taşımaktadır.
Tabiatüstü Unsurlar
Oğuz Kağan Destanı'ndatabiatüstü unsurlarOğuz'undoğumu,
çocuk-luğu, evlenmesi ve savaşları ile ilgilidir. Destan, kahramanın doğumuile
başlar. Destanınhemenbaşlangıcındaki~ucümlelerkahramanındoğumu
nun habercisidir: "Yine günlerden bir gün Ay Kağan'ıngözü parladı.
Do-ğum ağrıları başladr'T'. Oğuz'un doDo-ğumundaAyKağan'ıngözlerinin
par-laması,destanda ışıkveya nur ile ilgili kozmik unsurlarında habercisi-dir. Oğuz'un atası olan Ay Kağan'ı BatıTürkleri Kara Kağandiye
ad-landırmaktadırlar.Destandaki Ay Kağan adlandırması Uygurlar'ın763
yılından itibaren Mani dinine geçmeleri ile birlikte Gök Tanrı kavramı
nınAy Tanrıolarak değişmesinesebep olmuştur.Uygurlar. Oğuz Kağan Destanı'nınesas konusuna dokunamamişfakat yeni dinin etkisiyle bir
ta-kım değişiklikler katrruşlardır-". Oğuz Kağan'ın doğumu ile ilgili olan ifadeyi retorik bir yaklaşımlametni tahlil ederek, Oğuz Kağan'ın dişi
Ay ile erkekBoğa'nın birleşmesisonucunda doğduğunusöyleyen Sencer
Divitçioğlu, diğer dünya efsanelerinde Ay'ın dişi Boğa'nın erkek
olduğundanhareketle, Ay Kağanifadesinin yanlışokuma sonucu olduğu
aslındakelimenin Han olabileceğive bu kelimeden bayanünvanı Hanım
şeklindetercüme edilmesi gerektiği; dolayısıylaAy Kağan'ınveya Ay
Hanımın dişi olduğufikrindedir. Yazar,Oğuz Kağan'ın doğumunukendi deyimiyle Freudgil bir yaklaşımla şöyle okur: "Ay Hanımın matrisi
yarılıp(kana)boyandıve bir erkek çocukdoğurdu"55. Boğave Ay ongufı
larından olan çocuğun doğumdansonra olağanüstü olması da kaçınıl
mazdır. Bu duruma göre Oğuz Kağan'ın ataları ilahi güç taşırlar. Dolayısıylakahramanda da ilahi güçlerin bulunması söz konusudur.
Oğuz Kağanbu vasıflarıylatoplum için ideal insan tipindedir":
Oğuz Kağan doğduğunda yüzü ve fiziki yapısı abartılı olarak tasvir edilir. "Bu çocuğungözleri ela, yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl,
saçlarıve kasları kara idi. Ayaklarıöküz ayağı gibi beli kurt beli gibi, 52 ŞükrüElçin, "Göçebe TürkDestanlarındaÖlüp Dirilme Mahfi",HalkEdebiyatı
Araştırmaları,Ankara, 1977, s. 103-104. 53 W. Bang-R. Rahmeti,«s».s. lL. 54 Bahattin Öge!,a.g.e., s. 129-130.
55 SencerDivitçiağlu, Oğuz'dan Selçukluua, İstanbul 1994, s. 20 vd.
ocuzKAGAN DESTANI'NDATARİH1,DiNi,BEŞERiVETABİATÜSTÜUNSURLAR
omuzlarısamur omuzu gibi, göğsü ayı göğsügibi idi. Vücudubaştan aşağı
tüylü idi"57.
Böylece ay ana ve boğa atadan inenOğuz Kağan'ınvücudunun
bir-leşik hayvan olarak algınlandığına tanık oluyoruz. Boğa, öküz, kurt, samur ve ayı karışımıbir hayvan. BuhayvanlarınTürk,Moğolve Tunguz
toplumlarındabirçağdaata hayvanıveya ongunu oldukları varsayımını
bir yana bıraksakbile onlarınbu toplumlarda çok önemli rol oynadık larını kabul etmek zorundayız'",Bu tasvirde kahramanın gözünün ela, yüzünün gökoluşu hakkındakigörüşlerde Oğuz Kağan'ın Tanrı tarafından
olgun ve tecrübeli olarakdoğmasıve GökTanrı'nınrenginebürünmüş
ol-ması doğrultus undadır'",
Kahramanın fiziki yapısına ait hayvanlara benzetmeler abaratıh
teşbih örnekleridir. Destan kahramanlarınınbu şekilde tasvir edilmesi,
destanı anlatımüslubundankaynaklanmaktadır.Kahramanın doğduktan
sonra, annesinin sütünü bir kezemip bir dahaemmeyişi çiğet, çorba ve şa
rap istemesi, dile gelmesi,kırk gün sonra büyüyüp, yürümesi ve oynaması gibi özellikler yeni doğmuşbirbebeğe atfedilen olağanüstü davranışlar
olup, ilahı nitelikler taşıyan bir varlığın yapabileceği şeylerdir. Aynı olağanüstü davranışlarManas ve ErTôştükiçin de söz konusudur. Manas, bebekkenbeşiğinde konuşurve şöyle der: "müslümanlarınyolunu
açaca-ğım, kafileriri malını saçacağım,kafiri sürerek çıkarıp,müslümana necat
salacağım?",ErTöştük, doğumununikinci günü "anne",altıncıgünü "baba" kelimelerini söyler. Küçük bir bebekken beşiğindenemekleyerek koyun gütmekte olanbabasının yanınagider ve sürüyü eve getirir",
Destanı anlatırnda genelolarak isimler sıfatlı, fiiller zarflı
olarak kullanılır. Sözgelimi Oğuz Kağan'ın ağzı ateş gibi kızılolarak
tasvir edilir. Ayrıca buna benzer bir abartılıtasvir Manas'ta da vardır. Manas'ın doğumu anlatılırkengözlerininkızıl kızılyüzün gömgökolduğu
ifade edilir", Ancak Oğuz Kağan Destanı'ndaklasik destan üslubundan
farklıbir üslup vardır.Bu üslup destanda tasvir edilen yaşayış tarzınave hayat görünüşüneuygundur. Cümleler son derece kısa ve umumiyetle hareket ifade eder. isimler umumiyetle çıplaktır. Sıfatlarçok azdır. De-standa sadece Oğuz Kağanve kızların çehreleri ve vücut yapılarıtasvir
edilmiştir. Bu tasvirlerde benzetme unsurları Oğuz Kağan'ın içinde 57 W. Bang-R. Rahmeti,a.g.e.,s. lL.
58 SencerDivitçioğlu,a.g.e.,s. 22. 59 Bahattin Ögel,a.g.e.,s. 130 vd.
60 Victor Zhirmunsky (Nora Chadwick),a.g.e.,s. 156; Wilhelm Radloff,ManasDestanı, (Türkiye Türkçesine Aktaran) Emine Gürsoy-Naskali, Ankara 1995, s. 18.
61 V. Zhirmunsky, (Nora Chadwick),a.g.e., 5.156. 62 Bahattin Ögel,a.g.e.,s. 136;
METİNÖZARSLAN
yaşadığı kozmik alemle hayvanlar aleminden alınmıştır. Bu tasvirler süsleyici değil değerlendiricibir mana taşırlar".
Bu tasvirlerle kahramanlara yüklenilen vasıfların kahramanın
ileride kağan oluşu ile de yakından ilişkili olması ihtimalini de berabe-rinde getirdiğisöylenebilir. Diğer insanlardan farklı bir takım özellik-lere sahip olmaları onların kağan alacaklarınında habercisidir. Çünkü
kağanolacakkişilerin Tanrı'danküç, ülüg, kut ve bilig almış olmalarıve belirli süreçlerden geçmeleri gerekmektedirw,İşte bu şartlarda kağan olacak olan Oğuz Kağanbir versiyona göre 1000yıl", diğerbir versiyona göre 116 yılOh hükümdarlıkyapar. Bu iki zaman diliminden özellikle ilki,
olağanüstüözellikte bir varlığın hükümdarlıkyapabileceğibir süreçtir.
Oğuz Kağan'ınevlenmesi gökle ilgili kozmikunsurların bololduğu
sahneler ve tabiatüstü özelliklerle doludur. "Yine günlerden birgün Oğuz Kağan Tanrı'ya yalvarmakta idi. Karanlık bastı. Gökten bir gök ışık
indi. Güneştenve aydan daha parlaktı.O ışığın içinde bir kız var, yalnız
oturuyordu. Çok güzel bir kızdı. Başında ateşlive parlak bir beni vardı,
demir kazıkgibi idi. O kız öyle güzeldi ki gülse gök tanrıgülüyor; ağlasa
gök tanrı ağlıyordu. Oğuz Kağanonu görünce aklı başındangitti, sevdi
aldı"o7.
Kahramanın Tanrı'ya yalvarmasısonucu gökten tanrısal güçlerle çok güzel ve ilahi özellikler taşıyanbir kızbir ışıkiçinde gönderilir. Bu
kız göğün kızıdır. Kutsal ruhlarınhatta peygamberlerin bir ışık halesi içinde görünme hali Budizm, Hrıstiyanlıkve İslamiyet'te olduğu gibi Türk inanç sisteminde de vardır.Bu kızdan doğanGün, Ay ve Yıldız Han-lar göğünsembolu olan unsurların adlarını taşır?", Tanrıbir döllenme imi olan Işık'ı Oğuz Kağan'ayollamakla il 'e aydınlık indirrniştir, Tanrı'nın
kut'u ile bezenen Güneş,Ay ve Yıldız, Oğuz halkına doğurganlık
bah-şeder. Işıkhalinde dölleyen-döllenen töz temasıTürk ve Moğol efsanele-rinde çokça görülen bir husustur'".
Oğuz Kağan'ınikinci kez evlenmesi de yerle ilgili kozmik
unsurla-rınyeraldığıbir sahnede gerçekleşir."Yine bir günOğuz Kağanava gitti. 63 Mehmet Kaplan,a.g.e., s. 18.
64 Cenis bilgi için bak: DursunYıldırım, "Köktürklerde KağanIıkSüreci: Kalnma. Kötürme ve Oturma",UluslararasıTürk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara, 1991; DursunYıldırım,
"KöktürkÇağında Tanrı mı Tanrılar mı Vardı?",IV.MilletlerarasıTürk Halk Kiiltiirii Sempozuumu Bildirileri, ll. cıu,HalkEdebiyatı,Ankara, 1992.
65 Z. Velidi Togan,a.g.e., 1972, s. 49.
66 EbülgaziBahadır Han, Türklerin Soy Kiitiiğil, (Haz. Muharrem Ergin), s. 42. 67 W. BangR.Rahmeti,a.g.e.,S,13.
68 Bahattin Ögel,a.g.e., 5.140.
ocuzKAGAN DESTANl'NDA TARİHi,DiNi,BEŞERiVE TABİATÜSTÜUNSURLAR
Önünde, bir gölortasında,bir ağaçgördü. Bu ağacın kovuğundabir kız
vardı, yalnızoturuyordu. Çok güzel birkızdı. Gözü gökten daha gök idi;
saçı ırmak gibi dalgalı idi; dişi inci gibi idi"?", Oğuz Kağan'ın yattığı
ikinci kız Ağaç'tır.Onun saçları ırmaklargibi dalgalanır.Kökleri gölün içine salan bin ağacın kovuğundan çıkmıştır.Böylece Ağaç-kızhemağacı
hem de suyu temsil etmiş olur; her ikisi de yer yüzüne aittir. Üstelik
Oğuz'un kızıavdabulduğugözönüne getirilsebirleşmelerininbereket ile de ilgisi olduğukestirilebilir. Zaten kovuk dişilimge verir?'. Yer-Su tabir edilen bu unsurlarıneski Türk inaç sisteminde ve yaradılışefsanelerinde yer aldıklarıbilinmektedir72.
Yere ait unsurlarla tasvir edilen bu kız hiç şüphesizsu ve ağaca bağlıinançlardan kaynaklanan hususiyetler taşır.Çünkü onu Yer-Su deni-len kutsalıduklarıgöndermiştir.Bu kızda gök ile ilgili olan tek unsur gö-zlerinin gök renkli oluşudur. Bu özellikle Yer-Sular'dan gelen kıza da sembolik bir ifade verilmiştir.Çünkü gök rengi Tanrı'nınsembolüdür.
Oğuz'unbu karısından doğan'çocuklar Gök, Dağve DenizHanlardır.Bu isimler yerin sembolüdür. Dolayısıylaher iki karısından doğan çocuk-larla göğünve yerin kuvvetleri bir araya getirilmiştir. Oğuzve Türk Mil-leti'nin oluşumu; kainatınbünyesine, yapısınave hattaoluşumunaintibak ettirilmesi ile ilgilidir7J.Dolayısıyla bu motifler Türkler'in kainatın yaradılışı hakkındaki ilk inanışlarının destana yansımasıdır. Oğuz
Kağanın çocuklarına verilen isimlerin bir tesadüf olamayacağı; ilk üçünün yıldızlaralemini. diğerlerininyeryüzünü temsil ettikleri hemen belli olmaktadır".
Oğuz Kağanıncihan hakimiyeti mefküresiyle yaptığı savaşlarda
ordusuna boz tüylü, boz yeleli bir erkek kurt yol gösterir. "Tan ağarınca Oğuz Kağan'ın çadırına güneşgibi birışıkgirdi. O ışıktangök tüylü gök yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. Bu kurt Oğuz Kağarı'ahitap etti ve: Ey
Oğuzsen Urum üzerine yürümek istiyorsun: eyOğuzben senin önünde yürü-mek istiyorum dedi"75. İlahibir unsur, bir totem olarak karşımıza çıkan kurt motifi destani gelenek içinde ve eski Türk efsanelerinde çokça karşı laşılanbir motiftir. Türkler'in türeyişefsanelerinde de geçen bu bozkurt, belki de Oğuz Kağan'ayol gösteren eski cetlerinin ruhudur. Bozkurt'un 70 W. BangR.Rahmeti,a.g.e.,S,15.
71 SencerDivitçioğlu, a.g.e., s. 28.
72 SadeddinBuluç,"Şamanizm ''. Türk Amacı, Yıl 1, Sayı 1-2-3, Temmuz- Ağustos-Eylül.1942; Abdülkadir Inan, Tarihte ve BugiinŞamanizm,Ankara, 1954; Abdülkadir Inan, Eski Tiirk Dini Tarihi,İstanbul1976; Bahattin Ögel,Tiirk Mitolojisi, Ankara, 1973.
73 BahattinÖgel, a.g.e., s. 140.
74 Ahmet B. Ercilasun,"Oğuz Kağan Destanı Üzerine Bazı Düşünceler",Milli Folklor, 11, 1991,S,7.
METIN ÖZARSLAN
Oğuz Kağan'a yol göstermesi ve yardım etmesi, Orta Asya sözlü Türk
destanlarında vahşi hayvanların özellikle kuşların kahramanlara yardım etmeleriyle parellik taşır?". Özellikle Türkler'in türeyiş ef-sanelerinde yer alan bozkurt motifi, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından geniş olarak ele alınmıştır?".
Bu ata yadigarı destanınbiri eksik iki yazılı versiyonu bize inti-kal etmiştir.Sözlü edebi mahsullerin yazıya geçirildikten sonra statik bir hale geldiğibilinen bir olgudur. Oğuz Kağan Destanısözlü gelenek içinde belli bir zaman daha yaşadıktansonra tesbit edilebilseydi belki de daha fazla ve daha farklı yazılı versiyonlarının oluşmasıda mümkün
olacaktı.Bu eşsiz yadigarın eksik haliyle bile, Türk toplumunun kadim dönemleri ile ilgili çok mükemmel sahneleri içinde saklamış olduğunu
görmekteyiz. Destanı'nınelde edilememişsözlü versiyonlarınında
ola-bileceği düşüncesibir yana; elimizdeki yazılımetnin eksik kısımlarıbize
ulaşsaydı,kim bilir Türk milletinin destani hayatıile ilgili günümüze
ışık tutabilecek daha nice ihtişamlısahneleri görebilecektik.
.r
76 V. Zhirrnunsky, (Nora Chadwick),a.g.e.,s. 152 vd.
77 W. Eberhard,Çin'inŞimal Komşuları, Ankara, 1942,s. 42 vd; Ziya Cökalp, Türk Medeniyeti Tarihi, Ankara, 1976, 5.105-108; Ziya Gökalp. Türk Töresi, Ankara, 1977, s. 98-101; Bahattin
Öge!,Türk Mitolojisi, Ankara 1973,5.13-29; AbdülkadirİnanMakaleler veİncelemelerI, Ankara, 1987, s. 625 vd.; Jean-Paul Roux, (Türkçesi AykutKazancıgil),Türklerin ve MoğollarınEski Dini,İstanbul,1994, 5.157-168.