DELİLLER
Ceza muhakemesinde olayı temsil eden her şey delil olabilir; buna kısaca delil serbestliği denilmektedir. Ancak delillerin somut, gerçekçi, olayla bağlantılı ve olayı temsil edici olması gerekmektedir. Her şeyin delil olabilme özelliğinden ötürü ceza muhakemesinde deliller çok çeşitlidir ve hakim delillerden hiçbirine itibar ederek hükmünü o delile dayandırmak zorunda değildir. Adil yargılanma ve hukuk devleti esaslarına dayanan modern ceza muhakemesi hukukunda bunun sınırı hukuka aykırı delillerdir. Kanunda öngörülen usule aykırı biçimde elde edilmiş olan deliller akla, mantığa uygun ve olayı temsil edici olsalar da delil olarak kullanılmazlar.
Günümüzde delillerin ispat açısından değerleri ve dereceleri bakımından bir ayrımdan öte türleri, yani elde edildikleri kaynak açısından sadece pratik nedenlerle yapılan bir tasnif söz konusudur. Modern ceza muhakemesinde delillerin tasnifi, geçmişte olduğu gibi delillerin delil olmak değeri bakımından yapılan bir derecelendirmeye dayanmaz. Günümüzde hiçbir delilin diğerinden daha inandırıcı olduğu yönünde bir ayrım söz konusu olmadığı gibi, bir delilin kesin ve kanuni delil olması biçiminde bir ayrım da yapılamaz. Ceza muhakemesi hukukunda bir olayın ispatını sağlayabilecek her şey, hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmak koşuluyla delildir.
Genellikle benimsenen delilleri kendi arasında beyan, belge ve belirti olmak üzere üçe ayırarak incelemektir. Beyan delili, şüpheli ve sanığın beyanı, tanığın beyanı ve diğer kişilerin beyanından ibarettir. Beyanlar olayla bağlantılı olan kişilerin sözlü açıklamalarından ibarettir. Belge ise olayla ilgili olan yazı, ses, görüntü ve şekillerin yer aldığı kâğıtlar ya da kayıtlar olabilir. Belirtiler ise suçtan arda kalan iz ve işaretlerdir. Ancak bu tasnif de pratik ve pedagojik kaygılarla yapılan yapay bir tasnif olup delillerin olayı ispat etme güçleri açısından değil genellikle delilin elde
edildiği kaynağa göre yapılmaktadır.
1.Şüphelinin Beyanı İşkencenin Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi m.15’e göre “Her Taraf Devlet işkence yapılarak alındığı tespit olunan herhangi bir ifadenin, işkence yapmakla itham olunan kişi aleyhinde delil olarak kullanılması hariç, herhangi bir kovuşturmada delil olarak kabul edilmemesini sağlayacaktır”
Sözleşme’ye uygun biçimde ulusal hukukumuzda da işkence ve diğer kötü muamele sonucu elde edilen delillerin geçerli olmayacağı kabul edilmiştir. Bu doğrultuda CMK m. 147’de ifade ve sorgunun tarzı gösterilmiş, m. 148’de ise ifade alma ve sorguda yasak usuller sayılmıştır.
2.Sanığın Beyanı Sanık beyanı, sanık tarafından hükmü verecek olan hâkim önünde yapılan sözlü açıklamalardır, bu nedenle yukarıda ele alındığı gibi şüphelinin soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi önündeki beyanları sanık beyanı olarak değerlendirilemez.
Sanığın beyanının hukuka uygun olması için her şeyden önce sanığın olaya ilişkin açıklamalarda bulunmamak hakkı olduğu kendisine hatırlatılmalıdır. Sanığın beyanının özgür iradesine dayanmasını sağlamak için beyanının alınması sırasında CMK m. 148’de sıralanmış
olan yasak yöntemlere başvurulmamalıdır.
3.Tanık Beyanı
Tanık, olayın tarafı olmayan ancak olaya ilişkin beş duyusu ile bilgisi olduğu düşünülen kişidir. CMK m. 43/f.1’e göre tanığın usulüne uygun olarak çağrılması çağrı kâğıdı gönderilmesi suretiyle olur. CMK m. 44’e göre usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir. CMK m. 43/f.1’e göre, tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Zorla getirmenin kanuni koşulları oluşmadan örneğin usulüne göre çağrı yapılmadan bir tanığın zorla getirilip duruşmada dinlenmesi kanuna aykırı bir davranış olsa da diğer şartları varsa beyanının delil olarak değerlendirilmesi mümkün olmalıdır.
Tanıklıktan çekinme MADDE 45.- (1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:
a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı.
b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi.
c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.
d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları.
e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlatlık bağı bulunanlar.
Meslek ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinme MADDE 46.- (1) Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:
a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.
b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.
c) Mali işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.
(2) Yukarıdaki fıkranın (a) bendinde belirtilenler dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez.
Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen
kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.
Yemin verilmeyen tanıklar Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve
önemini kavrayamayanlar.
Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Koruma Tedbirleri
Koruma tedbirleri; ceza yargılamasının
gecikmeden yapılabilmesini, yargılama konusu
olayın sonuçlandırabilmesi ve ileride verilecek
kararın uygulanmasını sağlamaya yönelik geçici
tedbirleri ifade eder. Bu tedbirler, Anayasa’da
sayılan kişi hak ve özgürlüklerine sınırlamalar
getirdiği için bu sınırlamaların biçimleri
anayasada belirlenmiştir. Özgürlüklere
sınırlama getirdiği için kanunilik ilkesi söz
konusudur..
Koruma tedbirlerinin genel özellikleri şunlardır:
- Özgürlüklere sınırlama getirdiğinden, “kanunilik ilkesi”
esastır.
- Kıyasa başvurulamaz.
- Bu tedbirler «zorlayıcı» olduğu için ilgilinin rızası aranmaz.
- Bu tedbirler geçicidir.
- Bu tedbirler ölçülü ve orantılı olmalıdır.
- Bu tedbirlere başvurmayı haklı gösterebilecek nedenler olmalıdır. (Görünüşte haklılık)
- Bu tedbirlere başvurmak konusunda ilgili makamın
takdir yetkisi vardır; koşulları gerçekleşmiş olsa bile bu
tedbirlere başvurmak zorunlu değildir. (İhtiyarilik)
Anayasa m. 19. – Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz