• Sonuç bulunamadı

SADREDDİN KONEVÎ "Tasavvuf, Felsefe ve Din"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SADREDDİN KONEVÎ "Tasavvuf, Felsefe ve Din""

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SADREDDİN KONEVÎ

"Tasavvuf, Felsefe ve Din

"

(2)

Editörler

Prof. Dr. Erdal BAYKAN Dr. Fatih KALECİ Grafik & Tasarım Büşra UYAR

Merve ACAR BÜLBÜL Muhammed Sami PAÇURLU Mustafa ALTINTEPE

ISBN978-605-4988-43-3

Bu kitaptaki metinlerin tamamı 19-20 Ekim 2018 tarihinde düzenlenen “III. Uluslararası Sadreddin Konevî Sempozyumu"nda tam metin bildiri olarak sunulmuştur.

Tüm Hakları Saklıdır /All Rights Reserved

* Kitapta yazılı olan hertürlü bilginin ve yorumun sorumluluğu yazarların kendilerine aittir.

Aralık, 2018

(3)

SADREDDÎN KONEVÎ VAKFININ FİNANSAL DURUM ANALİZİ (1566-1600)

Dr. Fatih KALECİ Necmettin Erbakan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, fkaleci@konya.edu.tr

Özet

Osmanlı şehirlerinde sosyal, kültürel, ekonomik ve daha birçok açıdan şehirlerin gelişmesine katkı sağlayan vakıf sistemi, dönemin şartlarına uygun olarak gelişmiş ve önemi gittikçe artarak şehir hayatının önemli bir parçası olmuştur. Vakıfların toplumsal etkinlikleri nedeniyle Osmanlı devletinde hemen her şehirde birden çok vakıfın olduğu kayıtlardan tespit edilmektedir. Konya bölgesinde de Osmanlı dönemine dayanan çok sayıda vakıf bulunmaktadır. Bu vakıflardan bir tanesi de Sadreddin Konevi Vakfıdır. Nitekim şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olan vakıfların kurumsal tarihleri ve finansal durumları o dönemin yerel sosyo-ekonomik koşulları yansıttığından ötürü önem arz etmektedir.

Bu çalışmada, iki yönlü bir amaç belirlenmiştir. İlki, Sadreddin Konevi Vakfının finansal tarihini araştırmak diğeri de o dönemdeki (1560-1600 yılları arası) Konya bölgesinin sosyo-ekonomik yapısına ışık tutmaktır.

Çalışma kapsamında vakfın 16.yy’ın ikinci yarısına ait muhasebe defterleri üzerinden temel gelir ve harcama kalemleri tespit edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda, vakıfın finansal durumunun, neredeyse tamamen ayni ve nakdi olarak toplanan kırsal gelirlere bağımlı olduğu ve maaş ödemelerinin, vakfın en büyük düzenli harcama kalemi olduğu tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında 1560-1600 yılları arasındaki vakfın finansal tablosu ortaya konularak o dönemin sosyo-ekonomik yapısının tespitine katkıda bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Sadreddîn Konevî, Osmanlı Vakıfları, Sadreddîn Konevî Vakfı, Vakıf Tahrir Defteri, Mali Tarih, Konya.

(4)

THE FINANCIAL SITUATION ANALYSIS OF THE WAQF OF SADREDDIN KONEVI (1566-1600)

Abstract

The waqf system contributed to the social development of Ottoman cities, and flourished in accordance with the conditions of the period, and became an essential element of the urban fabric. It is determined by means of records that because of social activities of foundations in Ottoman Empire, there were more than one foundation in almost every city. There were also many Waqfs in Konya region in Ottoman Empire era. One of these is the Waqf of Sadreddîn Konevî. Thus their institutional history and financial situations of the foundations are important because institutional history and financial situations reflected local socio-economic conditions of that period.

In this study, a two-fold purpose was determined. One is to investigate the financial history of the Sadreddin Konev-i Foundation and to contribute to socio-economic structure of the Konya region during the period (between 1560-1600). Within the scope of the study, the financial status and main income and expenditure items of the waqf have been determined through the waqf account books of the second half of the 16th century. As a result of the examinations, the financial situation of the waqf was dependent almost completely on its rural income collected in kind and in cash, the salary payments were the largest regular outlay of the waqf. The financial situation of the foundation between the years 1560-1600 was analyzed within the scope of the research. The financial situation of the Konevi waqf seems to have been on the verge of financial crisis. In this respect, it contributed to socio-economic structure of Konya in that period.

Keywords: Sadreddîn Konevî, Ottoman Waqfs, Waqf of Sadreddîn Konevî, Waqf Account Books, Financial History, Konya.

(5)

Giriş

İnsanların bir arada yer almaları, yaşamın temel amaçlarından olan yardımlaşma ve dayanışma duygusundan kaynaklanmaktadır. Türk milletinin tarihi ve kültürel mirasının en önemli kaynaklarından olan vakıflar, tarihi kökleri İslam hukukuna dayanan yardım ve hayır müesseseleridir. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışını esas alarak toplum hayatının devamlılığını sağlama amacı göz önüne alındığında, vakıfların tarih boyunca üstlendiği işlevlerin ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Vakıfların yüzyıllardır çeşitli sosyal, kültürel ve ekonomik hizmetler sunduğu, fakirliğin önlenmesinde, kurduğu hastaneler, imarethaneler, yaşlı bakımevleri ile sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerini ortaya koyduğu bilinmektedir. İnsanlığa yardım etme ve vatan sevgisine dayanan, türk düşüncesinin ve hayat tarzının meydana getirdiği vakıflar, tarih boyunca binlerce kültür ve sanat eserleri ortaya çıkarmışlar bu suretle, ülkenin bayındır hale gelmesinde önemli fonksiyonlar üstlenmişlerdir.

Bütün türk devletlerinde gelişme göstererek ortaya çıkan vakıflar, özellikle Osmanlı Devleti’nde bu gelişmenin zirvesine ulaşmıştır. İnsanlar ve toplum için yapılması faydalı görülen her şey vakıflara konu olarak girmiş ve gerçekleştirilmesi için çeşitli vakıflar kurulmuştur. Türk tarihinde bugünkü modern terminoloji ile sosyal hizmetler dediğimiz bu faaliyetler, inanç, kültür ve hayırseverlik kurumları içinde örnek olarak kendini göstermiştir (Özaydın, 2003: 2).

İnsanın fıtratında genelde iyilik yapmaya ve hayır işlemeye yönelik bir eğilim bulunur. Bu duygu ve düşünce, tarih boyunca hemen hemen bütün dinler ve medeniyetler tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmiştir.

Neredeyse insanlık tarihiyle ve kadim medeniyetlerle özdeş olan bu düşünce, Kuran-ı Kerim’de yer alan hükümler, Hz. Peygamber’in, sahabenin ve onları takip edenlerin uygulamaları ile yeni bir modele dönüşmüş ve “vakıf”

ismiyle İslam devletlerinde ve toplumlarında müesseseleşmiştir. İslam medeniyetinin bir parçası olan ve uygulama alanı bulduğu toplumlarda büyük gelişme gösteren bu müessese, zamanla asırların birikimi ve tecrübesi ile kendi içinde devasa bir yapıya dönüşmüş ve “Vakıf Medeniyeti” kavramı ile tanımlanmıştır (Çınar ve Kaya, 2015: 1).

Osmanlı Devleti’nde vakıfların çok büyük bir gelişme gösterdiği, toplumun eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi en temel ihtiyaçlarının ötesinde, son derece ayrıntılara dönük alanlara bile yöneldiği anlaşılmaktadır. O kadar ki, batılı sosyal politikacılar 16. asır Osmanlı toplumu için “vakıf cenneti”

(6)

tabirini kullanmışlardır. Gerçekten o dönemlerde vakıf kurumu toplumun tüm ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan tek yaygın toplumsal kuruluş haline gelmiştir. Vakıfların gördüğü işlevleri göz önünde tutmadan bu dönemin iktisadi ve sosyal hayatını kavramak mümkün değildir (Kozak, 1994: 16).

Osmanlı İmparatorluğu’nda XVI. asır başlarında, toprakların 3/5’ü dirlik sahiplerinin elinde bulunmakta, 1/5’ini doğrudan doğruya devlete bağlı padişah hasları, 1/5’ini ise vakıf toprakları teşkil etmekteydi. Bu durumda Osmanlı döneminde vakıflara ne kadar değer verildiğinin diğer bir nişanesidir. Sayısal verilerden de anlaşılacağı üzere vakıfların en önemli gelir kaynağı topraklar olmuştur (Kurt, 2015: 506).

Vakıflar belli kişiler tarafından vakfetmek yoluyla kurulmuşlardır.

Osmanlı hukukunda vakıf irade beyanı geçerliliği yönünden herhangi bir şekil şartına tabi değildi. Vakfın kurulması için, irade beyanının sözlü olması yeterliydi. Bunun yazılı ya da resmi şekilde olması şart değildi.

Osmanlı hukukunda yazılı şekil, sadece vakfın hüküm ve şartlarının bilinmesi yönünden faydalıydı. Vakıf, vakfedenin sağlığında hüküm doğurmak üzere sözlü bir beyanla yapılabileceği gibi, vasiyet yoluyla da yapılabilirdi (Akbulut, 2007: 64). Toplumun her kesimi vakıf kurmakta serbesttir ve vakıf kurmak belli zorunluluklara bağlanmamıştır. Bununla birlikte vakıf vakfeden şahıs vakıf-namesini istediği şartlarda yazdırıp tasdik ve tescil ettirir. Görevlilere ne kadar maaş verileceği, tamir işlerinin nasıl yapılacağı, hangi vasıfta ne kadar memur kullanılacağı gibi konularda serbettir54. Osmanlı padişahları vakıf kurma konusunda topluma öncülük etmiş, kurulan vakıflara da toprak, para vb. maddi kaynaklar sağlamışlardır (Öztuna, 1994:112).

Başta padişahlar olmak üzere, devrin büyük devlet adamları, padişah eşleri ve kızları, devrin zenginleri tarafından Allah'a yakın olmak amacıyla birçok vakfın kurulduğunu ifade etmek gerekir. Bu vakıflar zamanla devletin tamamında yaygınlaşmıştır. Vakıfların devletin bütün coğrafyasında yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte farklı vakıf türleri de ortaya çıkmıştır.

Bizzat padişah veya saray mensupları tarafından kurulup yönetilen vakıflar,

“Mazbut vakıflar” bir diğer ismi ile “Selâtin Vakıfları” olarak bilinir. Özel şahıslar tarafından kurulan vakıflar ise Osmanlı’da önemli bir yere sahip olup mütevelliler tarafından yönetilmiştir. Özel şahıslar tarafından kurulan vakıfların denetimi kadılar tarafından yapılmaktaydı. Her kadı kendi bölgesindeki vakıfları emrindeki müfettişlere teftiş ettirir, bazen de bizzat kendisi teftiş ederdi. Yıldırım Bayezid zamanında şahıslar tarafından kurulan vakıflar ise “müfettiş-i ahkâm-ı şeriyye” tayin edilerek teftiş

(7)

ettiriliyordu (Bayartan, 2008: 159).

Şehir Fonksiyonları Açısından Vakıflar

Şehirsel fonksiyonlar açısından ele aldığımızda, neredeyse tüm hizmetlerin içerisinde az çok fakat mutlak surette bir yer işgal eden vakıflar, şehirlerin genel fonksiyonları olarak nitelendirilen iktisadi, idari-siyasi ve kültürel- sosyal açıdan gerçekleştirilen hizmetler bakımından değerlendirilmesi gereken bir konu olmuştur. Vakıflar bu açıdan ele alındığında, genel fonksiyonlar içerisinde incelemek gerekir. Buna göre vakıfları, şehirsel fonksiyonlar25 bakımından üç kısma ayırmak mümkündür (Göney, 1995:

124).

a) Vakıflar ve iktisadi hizmetler b) Vakıflar ve sosyal-kültürel hizmetler c) Vakıflar ve idari-siyasi hizmetler

Osmanlılarda yerleşim birimleri arasındaki yollarda temel altyapı hizmetlerine önem verilmiştir. Temel altyapı hizmetleri; konaklama ve diğer sosyal ihtiyaçların karşılanabildiği sistemlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ticareti ve güvenli ulaşım sistemleri açısından konaklama ve pazar yerleri gibi sosyal ve iktisadi faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesini sağlayan hizmetler de, büyük ölçüde vakıflar tarafından oluşturulmuştur Bugün belediyelerin yaptıkları hizmetler, eski İslâm şehirlerinde umumiyetle vakıflar yoluyla gerçekleştirilmekteydi.

Bina ve kuruluşların devamlı işleyebilmesi için düzenli gelire ihtiyaç vardı.

Bu sebeple vakıfların umumi masraflarının karşılanabilmesi ve bilhassa çalışanların ücretlerinin ödenebilmesi için, vakıf kurucusu tarafından (vâkıf) taşınır ve taşınmaz mallar vakfedilmiştir. Bular arasında araziler (bazı köylerin tamamı, her türlü ziraat işletmeleri, çiftlikler, tarlalar, bağlar ve bahçeler), bütünüyle cemaat ve aşiretten alınan vergiler, mesken olarak kullanılan binalar, dükk.nlar veya iktisadi gaye için yapılmış yapılar ile deri, gemi, nakit para gibi menkuller yer almaktaydı. Bunların dışında mülkiyeti devlete ait bulunan miri arazinin vakıf haline getirilmesi usulünün de çok yaygın olduğu g.rülmektedir. Selçuklular döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de mülkiyeti devlete ait olan miri toprakların vakıf haline getirilmesi daha yaygın bir şekilde devam etmiştir. Ancak vakfedilen şey bu arazilerin çıplak mülkiyeti değildi; üzerinde çalışan kimselerin devlete ödemek zorunda oldukları vergiler veya arazinin tasarruf hakkı da vakfedilmişti (Yediyıldız, 1982: 156).

Yapılan bazı araştırmalara göre, Osmanlılardaki toprak vakıfları üç

(8)

kısımda mütalaa edilmiştir (Barkan, 1994:15).

1- Sipahilerinin mülkü olan (memluke) öşri veya haraci toprakların vakfedilmesiyle meydana gelenler. Bunlar mülkiyeti devlet tarafından satılmış veya imar ve ihya maksadıyla kolonizatör Türk dervişlerine ve kırsal alanlarda zaviye sahiplerine mülk olarak terk edilmiş boş toprakların vakıf haline getirilmesiyle ortaya çıkmıştır.

2- Malikane –divani sistemine bağlı toprakların vakfedilmesi şekli.

Bu durumda topraktan ve toprak üzerinde yaşayan köylülerden, elde ettikleri mahsulün beşte biri, yedide biri veya onda biri olarak alınan vergi vakfedilmiştir.

3- Sadece toprak üzerinde yaşayan kimselerden alınan vergilerin vakfedilmesi şekli.

Anadolu ve Rumeli topraklarında tımar sisteminin uygulanıyor olması, Osmanlı Devleti’nde vakıfların olağanüstü gelişmesine sebep olmuştur.

Fakat Selçuklu ve Osmanlı devirleri Türk toplumunda, hayır kuruluşlarının ve bu amaçla meydana getirilen yapıların hepsinin mali kaynağının temelinde, görevle ilgili tahsisler ve temlik edilmiş hiçbir devlet tahsisi bulunmayan, tamamen özel kazançlarla meydana getirilmiştir. (Cezar,1985:

335). Bütün bunlarla birlikte imparatorluğun en önemli iktisadi kaynağı olan zirai sahada yapılan büyük imar ve ıslah işlerinin de bazen vakıflar yoluyla yapıldığını görmekteyiz. Nitekim bu konuda büyük projeler hazırlanmış ve tatbik edilmiştir (Barkan, 1942: 58).

Sonuçta memleketin her köşesinde iktisadi zenginliğin önemli bir parçası ve göstergesi olan vakıflar, bugün ancak devlet teşebbüsü ve parasıyla yaptırılabilecek kadar önemli menfaatleri ilgilendiren işlerin, vakıf tesisler yoluyla gerçekleştirilmiş olması, devrin teşkilatı, zihniyeti hakkında bize açık bir fikir vermektedir. Nitekim vakıf müessesesinin Osmanlı toplum hayatında; iskân, istikrar, şehircilik, eğitim, kültür, sosyal hizmet ve ekonomik açılardan derin izler bıraktığını görmekteyiz. Vakıf sistemi aracılığıyla ülke zenginliklerinin paylaşılması, adil devlet yönetiminin sağlanması ve huzurlu şehirlerin kurulması konularında kendinden önceki hiçbir İslam toplumunda, Osmanlı Devleti’nde olduğu kadar başarı sağlandığı söylenemez. Dünya tarihinde derin izler bırakmış olan bu dönem içerisinde hayatın her alanında etkili olan vakıf müessesesi Osmanlı’ya yapmış olduğu olumlu katkılar ile devletin ekonomiden ticarete, kültürden eğitime birçok alanda vazgeçilmez bir hâl almıştır.

Yukarıda zikredilenlerden hareketle vakıfların toplumsal etkinlikleri nedeniyle Osmanlı devletinde hemen her şehirde birden çok vakıfın olduğu

(9)

kayıtlardan tespit edilmektedir. Konya bölgesinde de Osmanlı dönemine dayanan çok sayıda vakıf bulunmaktadır. Bu vakıflardan bir tanesi de Sadreddin Konevi Vakfıdır.

Sadreddin Konevi Vakfı’nın Genel Özellikleri

Sadreddin Konevi Vakfı’na ait ilk kayıtlar Fatih dönemine aittir.

Karamanoğulları’nın Osmanlı Devleti ilhak ettikten sonra bölgenin bir envanterini çıkartan Fatih’in, 1476 tarihli olan bu Vakıf Tahrir Defteri’nde vakfa ait ilk bilgiler ulaşmaktadır. Bu defteri günümüze kadar ulaşmıştır.

1476 tarihli Vakıf Tahrir Defteri’nde önce Celaleddin-i Rumi (Mevlâna) Vakfı hemen ardından da Şeyh Sadreddin Konevî Vakfı kaydedilmiştir.

Şüphesiz Celaleddin-i Rumi Vakfı hem büyüklüğü hem de halk ve devlet nazarında sahip olduğu şöhretinden dolayı bütün vakıf kayıtlarında ilk sırada yer almıştır. Fakat Sadreddin Konevî Vakfı Konya’daki Celaleddin-i Rumi ve II. Selim vakıflarıyla kıyaslandığında küçük bir vakıftır. Onu deftere ikinci sıraya taşıyan, vakfın mahiyeti değil, şüphesiz ismini aldığı zatın saygınlığıdır. Çünkü o, hem bu ilk vakıf defteri hem de sonraki defterlerde belirtildiği üzere “mürşid-i tarîk-i nebevî” dir. Yani Hz. Peygamberin yolunun aydınlatıcısıdır (Aköz, 2008: 19).

Şeyh Sadreddin Konevî vakfı, Osmanlı kayıtlarında da açıkça belirtildiği üzere esas itibariyle bir zaviye1 vakfıdır. Zaviyenin ne zaman ve kim tarafından yapıldığına dair bir kayıda rastlanılmamıştır. Ancak Şeyh Sadreddin-i Konevî’nin sağlığında bu zaviyenin var olduğunu biliyoruz.

Mevlâna bazen bu zaviyeye gidip, Konevî ile sohbet edermiş (Eflâki, 2006:

211).

XIII. yüzyılda başlayan Moğol istilası sonucunda Anadolu, Türkistan’dan gelen birçok şeyhin sığınağı olmuş ve birçok tarikata bağlı müritler daha çok yol güzergahları üzerinde bulunan Konya, Kayseri, Sivas, Tokat gibi büyük kültür merkezlerindeki zaviyelerde tasavvufi faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır. Anadolu Selçuklu sultanları ve devlet adamlarının yaptırdıkları zengin vakıflarla donatılmış zaviyeler şehirleri doldurmuş ve başkent Konya adeta bir zaviyeler şehri haline gelmiştir (Küçükdağ, 2004:

135).

Sadreddin Konevi Zaviyesi’nden, bugün cami ve türbesi ile çesmesi kalmıştır. Fakat, bu çeşmenin, kayıtlardaki çeşme olup olmadığı

[1] Zaviye kelimesi, XI. yüzyıldan itibaren dini-tasavvufi kurumlara verilen isim olarak hânkah, savma’a, tekke, ribât, âstâne ve dergâh gibi çeşitli şekillerde ifade edilmeye başlanmıştır. Bu tabirlerden âstâne tekke ve dergâh kelimelerini, İslam devletlerinden sadece Selçuklular ve Osmanlılar kullanmışlar. Zaviyeler, tasavvufi kurumlar olduğundan, tasavvuf düşüncesinin ortaya çıkıp, kuvvetlenmesine bağlı olarak yaygınlaşmıştır.

(10)

bilinmemektedir (Resim:1).

Resim 1: 19.Yuzyıl sonu Sadreddin Konevi Zaviyesi’nden bir görünüm

Bugün Şeyh Sadredin’in kendi ismini taşıyan mahallede yer alan caminin kapısının üzerinde birisi Selçuklu diğeri de Osmanlı Dönemine ait iki ayrı kitabe (Bkz. Resim 2) vardır. Bunlardan alttaki dikdörtgen biçimli kitabe, inşâ kitabesi olup (H. 673/ 1274 tarihli), Selçuklu sülüsüyle kabartma tekniğinde, Arapça olarak yazılmıştır. Üç satırlık kitabe mealen şöyledir (Konyalı, 1964: 488):

“Burası, Muhakkık (hakîkate ulaşmış) ve Rabbani âlim Muhammed oğlu İshak’ın oğlu Şeyh, İmam Muhammed Sadreddin (Allah ondan razı olsun)’un türbesi ve onun mübârek imaretidir. Yine burada, kalp ve kalıplarıyla tamamen Allâhü Teâlâ’ya yönelmiş olan insanlar için vakfedilmiş olan kitapların içerisinde yer aldığı kütüphane mevcuttur. Bu kitapların neler olduğu ve hangi şartlarla vakfedildiği vakfiyesinde belirtilmiştir. Bu binâ (hicrî) 673 yılı içerisinde yılında inşâ edildi.”

Bu kitabe vakfın birimlerini anlatması bakımından çok önemlidir. Daha girişinden kitabenin bir cami kitabesi olmadığı, bir mamûre yani birden fazla birimi içeren bir külliye kitabesi olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim kitabede, mâmûre diye bahsedilmesi de, burasının bir zâviye olduğuna delil gösterilebilir. Çünkü mâmûre ve imâret kelimeleri de zaviye karşılığında kullanılmaktadır (Ocak, 1978: 250).

(11)

Resim 2: Konevi Camii’nin Giriş Kapısındaki Kitabeler

Bu kitabenin hemen üzerinde ve oval biçimli bir onarım kitabesi mevcuttur (Bkz. Resim 2). Kitabe sülüs hat ile üç satır halinde Türkçe olarak yazılmıştır.

“Tâcidâr-ı deverân ve halîfe-i refîü’ş-şân, es-Sultân el-Gâzî Abdulhamîd Hân-ı Sânî– Efendimiz hazretlerinin meberrât-ı seniyye-i mulûkânelerinden olmak üzere işbu câmi-i şerîf ile türbe-i münîfe Vâli-i vilâyet-i Devletlû Mehmed Ferîd Paşa hazretlerinin zamân-ı me’mûriyetlerinde î‘mâr ve ihyâ buyurulmuştur. Sene 1317” (Konyalı, 1964: 489).

Bu kitabeden de vakıfla ilgili bazı çıkarımlar yapmak mümkündür.

Nitekim XX. yüzyıla gelindiğinde artık zaviye fonksiyonunu kaybetmiş ve cami bir ibadethane olarak ön plana çıkmıştır. Zira daha XVI. yüzyılın sonlarında ekonomik sıkıntıya düştüğü, faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığı görülmektedir (Aköz, 2008: 21).

Son otuz yılda, çeşitli arşiv belgelerini kullanan tarihçiler, vakıf sistemini yeniden gözden geçirmişlerdir.2 Dolayısıyla, yapılan araştırmalar sonucunda vakıflar son zamanlarda yerel ve imparatorluk çapında ekonomik gelişmelerle iç içe geçmiş aktif ekonomik kurumlar olarak tanımlanmıştır.3

[2] Vakıf çalışmalarının tarihi için bkz. Daniel Crecelius, “Introduction,” Journal of the Economic and Social History of the Orient 38/3 (1995): 247-61; Miriam Hoexter, “Waqf Studies in the Twentieth Century: The State of the Art,” JESHO 41/4 (1998): 474-95. New primary sources, such as court records, the mühimme registers, and the waqf account books, in particular, have enabled historians to develop varied approaches to the waqf institutions and to deal with their economic and social aspects; see Amy Singer, Constructing Ottoman Beneficence: An Imperial Soup Kitchen in Jerusalem (Binghamton: State University of New York Press, 2002); Bahaeddin Yediyıldız, XVIII.

Yüzyılda Türkiye’de Vakıf Müessesesi (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2003); Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2006); Tevfik Güran, Ekonomik ve Mali Yönleriyle Vakıflar (Istanbul: Kitabevi, 2006).

[3] Vakıfların fiili işleyişini araştırmak ve kurumsal ve mali tarihlerini incelemek için en önemli

(12)

Sultanların ve yüksek rütbeli memurların vakıfları vakıf sisteminde ayrı bir yere sahipti. Çok büyük tarım arazilerinden ve sayısız kentsel mülkten büyük gelirler elde eden (sıradan vakıflara kıyasla çok daha büyük) vakıflar muazzam bütçelere sahipti. Vakıfların finansal durumları, bulunduğu dönemindeki yerel ekonomik koşulları yansıttığından, vakıfların hesap defterlerini incelenerek, kurumsal tarihlerinin aydınlatılması ve mali durumlarını yerel ve imparatorluk çapında ekonomik ve sosyal gelişmelerle ilişkilendirilmesi açısından önem arz etmektedir.4

Sadreddîn-i Konevî Vakfının Finansal Durumu

Sadreddin Konevî Vakfı’na ait en eski kayıt daha önce de belirtildiği üzere H. 881/1476 tarihli Fatih dönemine ait vakıf tahriridir. Bu tahrirde listelenen gelir kaynakları daha sonraki tahrirlerde de tekrarlanmıştır.

Tahrirlerde bildirilen gelir kaynakları şunlardır: Said-ili kazasına bağlı (=Kadınhanı) Ladik, Çandır, Kirli ve Kafirdeğirmeni, Sahra-i Konya kazasına bağlı Mahmudlar ve Abdurreşid, Sudiremi (Sille) nahiyesine bağlı Giryat, Zengicek nahiyesine bağlı Akçaşar/Akçaşehir, Ilgın kazâsına bağlı Bübek (Bübük), Çardak, Ayaz ve Abanos karyeleri, iki asiyab, 28 bağ, 24 kıta zemin (arsa) ve bir kısım dükkân. Zemin ve dükkân adedi yıllara göre değişiklik göstermektedir (Aköz, 2008: 22).

Hicrî 888/Miladî 1483 tarihinde Hamza oğlu Murad Çelebi’nin tahrir eminliği ve Mehmed’in kâtipliği ile hazırlanmıştır. Defterden anlaşıldığına göre vakıfların yazma işlemine önce Mevlânâ’nın Konya’daki vakıflarından başlanmış daha sonra Şeyh Sadreddin Konevî Vakfı zikredilmiştir. Konya merkezindeki vakfın mutasarrıfı Mevlânâ Abdi Veled-i Sofcu olup, toplam geliri 25.265 akçedir. Ayrıca 19 vukiyye beziryağı da vakfın gelirleri

kaynaklar olan vakıf hesap defterleri vakıf çalışmalarına önemli katkılar sağlamıştır. Vakıf hesap defterlerini Osmanlı tarihçilerine tanıtan Barkan’ın çalışmaları yapılan birçok çalışmaya öncü olmuştur. Ömer Lütfi Barkan, “İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar,” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası 23/1-2 (1962-3): 239-96; idem, “Edirne ve Civarındaki Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe Bilançoları,” Türk Tarih Belgeleri Dergisi 1/2 (1964): 235-377; idem,

“Süleymaniye Cami ve İmareti Tesislerine Ait Yıllık Bir Muhasebe Bilançosu 993/994 (1585/1586),”

Vakıflar Dergisi 9 (1971): 109-61.

[4] Suraiya Faroqhi, “Vakıf Administration in Sixteenth Century Konya: The Zaviye of Sadreddin-i Konevi,” JESHO 17/2 (1974): 145-72; idem, “Seyyid Gazi Revisited: The Foundation as Seen Through Sixteenth and Seventeenth-Century Documents,” Turcica 13 (1981): 90-121; idem, “A Great Foundation in Difficulties: Or Some Evidence on Economic Contraction in the Ottoman Empire of the Mid-Seventeenth Century,” Revue d’Histoire Magrebine 47-8 (1987): 109-21; idem,

“Agricultural Crisis and the Art of Flute- Playing: The Wordly Affairs of the Mevlevi Dervishes (1595- 1652),” Turcica 20 (1988): 43-69. See also Stéphane Yerasimos, “Le Waqf du Defterdar Ebu’l Fazl Efendi et ses Bénéficiaires,” Turcica 33 (2001): 7-33; and Kayhan Orbay, Economic Development of the Imperial Waqfs: A Study in the Institutional and Local Economic History in the Transformation Period (PhD dissertation, University of Vienna, 2007); idem, “16. ve 17. Yüzyıllarda Bursa Ekonomisi:

Sultan Çelebi Mehmed Yeşil İmaret’inin Mali Tarihi (1553-1650),” A. Ü. Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (OTAM) Dergisi 22 (2007): 125-58; idem, “Bursa’da Sultan II. Murad Vakfı’nıın Mali Tarihi (1608-1641),” I.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası 61/2 2011): 239-322; idem, “Gazi Süleyman Paşa Vakfı’nın Mali Tarihi ve 17. Yüzyılda Trakya Tarımsal Ekonomisi,” A.Ü. Tarih Araştırmaları Dergisi 30/49 (2011): 145-181.

(13)

arasında belirtilmiştir. Bu gelirler: Said-ili’ne bağlı Lâdik, Kirliçandır, Kafirdeğirmeni; Konya’ya bağlı Mahmudlar, Abdülreşit; Sudiremi’ne bağlı Kirbat; Ilgın’a bağlı Böbek, Ayas, Çardak ve İbnas; Zengicik’e bağlı Akçasaz köyleri ile otuz parça zeminden elde edilen öşür ve örfiye gelirleri toplam 21.147 akçedir Ayrıca iki değirmenden 2.500 akçe, yirmi yedi bağdan 900 akçe dört dükkândan 718 akçedir. Şeyh Sadreddin Konevî’ nin kütüphanesinde tefsir, hadis, tasavvuf, tıp, mantık, lügat, risaleler, divanlar gibi toplam yüz yetmiş kitap mevcuttur.5

1560’larda ise yıllık yaklaşık 30.000 akça geliri olan küçük bir vakıftı (Tablo 1). 1566-7’de Sadreddîn-i Konevî vakfının beklenen toplam geliri yaklaşık 22.000 akçadır. Önceki hesap bakiyesi dahil yaklaşık 50.000 akça idi. Toplam gelir rakamı, harcanabilir geliri ifade etmemektedir. Temel olarak gelirler iki kalemden yani bir önceki yılın muhasebesinde devreden gelir fazlasından (bakıyye-i muhâsebe-i sene-i mâziye) ve cari dönemde toplanan gelirden (Mahsul-i Sene-i Mezkûr) oluşuyordu. Bu kalemi tarımsal üretimden alınan öşür vergisi oluşturmaktaydı. Önceki hesap bakiyesi, önceki hesap defteri dengelendiğinde ve kapandığında, kalan bakiye, bir sonraki hesap dönemine taşınarak bir gelir kalemi olarak değerlendirilirdi.

Diğer gelir kalemleri devam eden yıla ait resm gelirleri (örfi vergiler/ resm-i ağnâm, bâd-ı hevâ vb.) ve kira gelirleridir (icâre). Ayrıca Cizye-yi Lâdik ve Sâlyâne-i Pâdişâhi 6de diğer gelir kalemleri arasındadır.

Tablo 1: Sadreddîn-İ Konevî Vakfı’nın Ana Gelir Kalemleri (Akça)

1566-7 1567-8 1568-9 1569-

70 1570-1 1571 1575

GELİRLER

Asl-ı mâl 50,118 52,342 63,470 64,258 40,878 13,208 14,300 Bâkiye-i

muhâsebe-i maziye1

21,741 23,964 26,537 39,506 36,808 13,208 −1,757

Mahsul-i Sene-i

Mezkûr2 21,685 22,328 22,528 22,680 4,070 0 11,915

Resm gelirleri 6,692 6,050 14,986 2,955 0 0 2,385

1566-7’de Sadreddîn-i Konevî’nin vakfı, tarım vergisi (Öşür) de dahil olmak üzere, cizye, koyun vergisi (resm-i ağnâm) ve vakfa adanmış diğer kırsal vergilerden (Resm-i çift ve topraksız köylülerdeki vergi resm-i bennâk) yaklaşık 22.000 akça nakit gelir elde etmiştir. Vakıf üreticilerinin kira gelirleri(icâre) ve Lâdik köyündeki bahçelerden gelen gelir vergisi

[5] MC.O-116/1 Numaralı Defterdeki Vrk. 4a-7b.

[6] Padişah tarafından gönderilen sâlyâne’dir. Tablo 1’de belirtildiği üzere bu durum 1569 yılına kadar geçerlidir.

(14)

(Cizye-yi Lâdik) geliri de vakıf bütçesine küçük bir katkı yapmaktadır. Ayni gelir tahsilati yaklasik 1.547 kile buğday ve 979 kile arpa (Konya kilesi7) idi.

Tablo 2: Sadreddîn-İ Konevî Vakfı’nın Ana Gider Kalemleri (Akça) 1566-

7 1567-8 1568-

9 1569-

70 1570-

1 1571 1575

GİDERLER

El-mevâcib3 15,160 15,714 15,550 15,840 14,704 2,760 6,846 Ihrâcât-ı

matbah4 5,725 6,358 6,424 6,784 7,416 3,398 5,592

El-rakâbât5 5,269 3,732 1,989 2,778 5,549 1,979 3,623

Borç 0 0 0 0 0 5,071

Bütçe Dengesi (Cash Bal- ance)

21,741 23,964 26,537 39,506 36,808 13,208 −1,757

Grafik 1: Sadreddîn-İ Konevî Vakfı’nın Ana Gider Kalemleri (Yüzde)

Tablo 2’ye ve Grafik 1’e göre vakfın giderleri üç ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar içerisinde ilk sırayı alan ve en yüksek oranı oluşturan “el-mevâcib”tir. Yani vakıf çalışanlarının maaşlarıdır. Genel gider içerisinde maaşlara ayrılan kısım 1566 yılında %58 iken bu oran 1568-69 yıllarında %60’ları geçmiş 1571’e gelindiğinde yaklaşık %21’e düşmüştür.

Bu oranlardaki ciddi azalmanın temel sebebi fiyatlar genel seviyesine bağlı olarak enflasyonist süreç sebep olmuştur. İlerleyen yıllarda vakıf görevlilerinin azaltılmasına ya da maaşlarında kesintiye gidilmesine bağlı olarak bir dizi önlem alınmıştır.

[7] Konya kilesi yaklaşık 30.790 kg’dır.

(15)

İlgili vakıf defterine bakıldığında Sadreddin Konevî Vakfı’nda yirminin üzerinde çalışan kişini varlığı tespit edilmiştir. Vakıf bir zaviye vakfı olduğu için en başta gelen isim şeyhtir. Daha sonra şeyhin önderliğinde vakfı yöneten mütevelli ve nazır gelir. Vakfın gelir-giderleri, muhasebesi ve vakfın genel işleyişinden sorumlu olan kişiye mütevelli denilmektedir.

Mütevelli vakıf içerisindeki çalışanların maaşlarının ödenmesi, vakfın kadı huzurunda temsil edilmesi gibi idari işlerden sorumlu yöneticidir (Öztürk, 2006: 217). Onların yönetim görevlerindeki en büyük yardımcıları kâtiptir.

Cami/mescid görevlileri imam ve müezzindir. Zaviyede cüz okuyan dört cüzhân, vakfa ait ürünleri toplamak ve vakfa getirmekle görevli üç câbi ki bunlardan birisi Ladik karyesinde, birisi şehir merkezinde ve üçüncüsü diğer vakıf köylerinde görevlendirilmiştir. Ayrıca üç mutfak görevlisi, bir çerağdâr yani aydınlatmadan sorumlu görevli, bir ferrâş, bir türbedâr vakfın diğer görevlileridir. Vakfın en önemli ünitelerinden birisi de kütüphane olduğu için bir de hâfız-ı kütüp vardır. Vakfın gelir fazlasından geçimini temin eden bir grup da zevâid-horân’dır. Yani vakıfta doğrudan bir görevi olmadığı halde geçimini vakıftan temin edenler. Bunlar da dört kişidir. Bunların yanı sıra kadrolu görevlilerden olmayıp, vakfın ihtiyacı ölçüsünde yararlandığı ve ücret ödediği çalışanlar vardır. Bunlar yıldan yıla değişmekle birlikte sıkça başvurulanlar da vardır. Mesela kalay-gir, çeşme- gir, gendüm-güp gibi (Aköz, 2008: 21-22).

Şekil 1: Sadreddîn-İ Konevî Vakfı’nın Görevlileri

(16)

İkinci gider kalemi ise zâviye mutfağı için yapılan harcamalardır (ihrâcât-ı matbah-ı zâviye). Mutfak harcamalarının oranı 1566 yılında yaklaşık %22’lerden 1570 yılına gelindiğinde %27’lere kadar yükselmiştir.

Mutfak harcamalarındaki artışa sebep olarak fiyatlar genel seviyesindeki artışlar gösterilebilir. Mutfak için yapılan harcamalara bakacak olursak, harcamanın büyük kısmını et ve ekmeğe ödendiği görülmektedir. Ardından odun gideri, kalay, kandil yağı, mutfak eşyalarının tamiri bir diğer giderdir.

Yiyecek olarak düşük oranlarda bal, tuz, nohut kullanılmıştır. Her dönemde tatlı olarak herze yapıldığı, aşure pişirildiği görülür. Mutfak harcamalarının son grubunu leyyâli-i şerife ve ‘ıydân giderleri oluşturmaktadır. Yani Berât, Regâib ve Kadir gecesi ile Fıtır (Ramazan) ve Kurban (azha/adha) bayramı için yapılan harcamalardır. Genel giderlerin üçüncü gurubunu “el- rakâbât” adı altında yer alan bakım onarım masrafları oluşturmaktadır. Bu harcamaların oranı da yine %15 ila %20 arasında değişmektedir.

Grafik 2: Sadreddîn-i Konevî’nin Vakfı’na Ait Bütçe Dengesi

Grafik 2’ye göre vakfın 16. Yüzyılın üçüncü çeyreğinde (1566-1575) bütçe dengesi görülmektedir. Buna göre 1476 yılında 21610 akça, 1483 yılında 25265 akça ve 1530 yılında da biraz düşüşle 19737 akça gelir elde edilmiştir.

1566 yılında bütçe 23,694 akça fazla verirken bu fazlalık 1569 yılına kadar devam etmiştir. Nitekim 1569 yılındaki bütçe fazlası 39,506 akça iken bu fazlalık 1575 yılına kadar giderek düşmüş ve 1575 yılına gelindiğinde bütçe açık vermeye başlamıştır (1,757 Akça). 1566-1575 yıllarına ait olan ve bir seri oluşturan muhasebe kayıtları vakfın yaşadığı bir ekonomik krize bağlı olarak düzenlenmiş görünmektedir. Müfettiş sıfatıyla Konya kadısı Sa’id bin Hüseyin tarafından kontrol ve tescil edilen kayıtlardan 1575 yılına gelindiğinde ekonomik krizin tamamiyle belirgin hale geldiği ve gelirlerinde

(17)

inanılmaz düşmeler yaşayan zaviye vakfının bir müddet görevini yapamaz hale geldiği anlaşılmaktadır.

Bu çalışmada ele alınan yaklaşık yarım yüzyıllık dönem, Osmanlı tarihinde “Dönüşüm Dönemi” (veya “kriz ve değişim dönemi”) içine girmektedir.8 On altıncı yüzyılın başlarında Anadolu’da uzun süre nüfus artışı yaşanmıştır. Bu nüfus artışı çeşitli demografik ve siyasi hareketlilikle tam tersine dönmüş ve nüfus azalmıştır. Nitekim 16. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan ve yine Osmanlı şehzadelerinin de dahil olduğu Kızılbaş hareketi, İran Seferi esnasında Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi, 1550’lerin sonunda Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadelerinden Konya valisi Selim ile Amasya valisi Bayezid arasında meydana gelen Konya Muharebesi ve nihayet 16.

yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında cereyan eden ve Anadolu’yu baştan başa talan ve harap eden, köylerin boşalmasına, üretimin yıllarca yapılamamasına sebep olan ve tarihlere “Büyük Kaçgun” diye geçen Celâlî İsyanları Anadolu’daki kırsal yaşamın yapısına zarar verdiği ve dağılmasına yol açtığı varsayılmaktadır. Bu da tarımsal üretimde ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Buna ek olarak, tarihçiler iklim ve aşırı hava olaylarında artan değişkenliğin aynı dönemde mahsul verimini azalttığını öne sürmüşlerdir.

Tarih yazımında, Anadolu’nun nüfusunun on altıncı yüzyılda arttığını ve on altıncı yüzyılın sonlarından itibaren azalmaya başladığına dair yaygın bir görüş olmasına rağmen, bazı araştırmalar bazı bölgelerde demografik büyümenin doğal büyümeden değil de göçten kaynaklandığını göstermektedir.9

[8] Osmanlı tarihçiliğinde dönüşüm dönemi için bkz. Halil İnalcık, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700,” in Studies in Ottoman Social and Economic History (London: Variorum, 1985): 284-6; Linda Darling, “Ottoman Fiscal Administration: Decline or Adaptation?,” The Journal of European Economic History 26/1 (1997): 157-8; idem, Revenue- Raising and Legitimacy: Tax Collection and Finance Administration in the Otoman Empire 1560- 1660 (Leiden: E. J. Brill, 1996): 1-21. Dönüşüm Dönemi’nin temel olaylarını ve gelişmelerini ele alan çalışmalar için bkz. Ömer Lütfi Barkan, “Research on the Ottoman Fiscal Surveys,” in Studies in the Economic History of the Middle East: From the Rise of Islam to the Present Day, ed. M. A. Cook (London: Oxford University Press, 1970): 163-71; İnalcık, “Military and Fiscal Transformation”; Bruce W. McGowan, “The Study of Land and Agriculture in the Ottoman Provinces within the Context of an Expanding World Economy in the 17th and 18th Centuries,” International Journal of Turkish Studies 2/1 (1981): 57-63; Mustafa Akdağ, Türkiyenin İktisadi ve İçtimai Tarihi, vol. 2, 1453-1559 (Istanbul:

Cem Yayınevi, 1995).

[9] Birçok araştırmacı Osmanlı Devleti’nde on altıncı yüzyılda nüfus artışını savundular ve on yedinci yüzyılda nüfusun azaldığını ve hatta demografik bir felaket olduğunu varsaydılar. Bu yüzyılların demografik tarihi için, diğer birçok eserin yanı sıra Michael A. Cook, Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600 (London: Oxford University Press, 1972); Andre Raymond, “The Population of Aleppo in the Sixteenth and Seventeenth Centuries According to Ottoman Census Documents,”

International Journal of Middle East Studies 16 (1984): 447-60; Feridun Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1989); Ronald C. Jennings, “Urban Population in Anatolia in the Sixteenth Century: A Study of Kayseri, Karaman, Amasya, Trabzon, and Erzurum,” “Studies on Ottoman Social History in the Sixteenth and Seventeenth Centuries: Women, Zimmis and Sharia Courts in Kayseri, Cyprus and Trabzon (Istanbul: Isis Press, 1999): 677-718; Ömer Lütfi Barkan,

“‘Tarihi Demografi’ Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi,” in Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi: Tetkikler-Makaleler (Istanbul: İstanbul Üniversitesi Rektörlük, 2000): 2:1402-27. Demografik çalışmaların ayrıntılı ve eleştirel bir incelemesi için bkz. Oktay Özel, “Population Changes in Ottoman

(18)

Sonuçta yukarıda zikredilen tüm nedenler bir araya gelerek fiyatlar genel seviyesinde bir artışa sebep olmuştur.10 Bu nedenle, farklı kademedeki devlet görevlilerinin birçoğu gelirlerini enflasyona karşı telafi etmek için yasadışı ve baskıcı yollara başvurmuştur. Bu, daha fazla toplumsal huzursuzluğa ve göçe sebep olmuştur. Demografik etkilere ek olarak, Amerikan gümüşünün akışı, artan savaş maliyeti ve bütçe açıkları, paradaki tağşiş vb. fiyatlardaki artışı açıklamaya sebep olarak gösterilebilir.11

Grafik 3: Sadreddîn-i Konevî’nin Vakfı’nın Tahıl Stoğu (Kile) (1566- 1571)

Anatolia During the 16th and 17th Centuries: The ‘Demographic Crisis’ Reconsidered,” International Journal of Middle East Studies 36 (2004): 181-205. Göç yoluyla yüksek nüfus artış oranını açıklayan çalışmalar için bkz. Ronald Jennings, “The Population, Society, and Economy of the Region Erciyeş Dağı in the Sixteenth Century,” in Contributions a l’Histoire Économique et Sociale de l’Empire Ottoman (Leuven: Peeters, 1983); Haim Gerber, Economy and Society in an Ottoman City: Bursa, 1600-1700 (Jerusalem: The Hebrew University, 1988); İsmet Miroğlu, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566) (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1990); Huri İslamoğlu-İnan, State and Peasant in the Ottoman Empire: Agrarian Power Relations and Regional Economic Development in Ottoman Anatolia During the Sixteenth Century (Leiden: Brill, 1994).

[10] Bkz. Süleyman Özmucur ve Şevket Pamuk, “Real Wages and Standards of Living in the Ottoman Empire, 1489-1914,” The Journal of Economic History 62/2 (2002): 293-321.Ömer Lütfi Barkan, “The Price Revolution of the Sixteenth Century: A Turning Point in the Economic History of the Near East,”

International Journal of Middle East Studies 6 (1975): 3-28; Holm Sundhaussen, “Die Preisrevolution im Osmanischen Reich wahrend der zweiten Halfte des 16. Jahrhunderts,” Südost-Forschungen (1983): 42, 169-81; Haim Gerber, “The Monetary System of the Ottoman Empire,” JESHO 25/3 (1982):

308-24; Şevket Pamuk, “The Price Revolution in the Ottoman Empire Reconsidered,” International Journal of Middle East Studies 33 (2001): 69-89; idem, “Prices in the Ottoman Empire, 1469-1914,”

International Journal of Middle East Studies 36 (2004): 451-68.

[11] Ömer Lütfi Barkan, “The Price Revolution of the Sixteenth Century: A Turning Point in the Economic History of the Near East,” International Journal of Middle East Studies 6 (1975): 3-28; Holm Sundhaussen, “Die Preisrevolution im Osmanischen Reich wahrend der zweiten Halfte des 16.

Jahrhunderts,” Südost-Forschungen (1983): 42, 169-81; Haim Gerber, “The Monetary System of the Ottoman Empire,” JESHO 25/3 (1982): 308-24; Şevket Pamuk, “The Price Revolution in the Ottoman Empire Reconsidered,” International Journal of Middle East Studies 33 (2001): 69-89; idem, “Prices in the Ottoman Empire, 1469-1914,” International Journal of Middle East Studies 36 (2004): 451-68.

(19)

Grafik 3’de Sadreddîn-i Konevî’nin Vakfı’nın 1566-1571 yılları arasındaki tahıl stoğunu göstermektedir. Buna göre, vakfın buğday ve arpa stoğu 1566- 1568 yılları arasında artış göstermektedir. 1568-9’da toplanan arpa miktarı yaklaşık bir önceki yılla aynıydı, ancak buğday toplanması neredeyse ikiye katlandı. Vakıf, önceki yıla göre çok daha fazla hububat sattı ve önceki yıla göre 6 bin 425 akçadan tahıl satışlarından elde ettiği nakit gelirini 14,405 akçaya çıkardı. Bu ek gelir, çeşitli harcamalardaki önemli düşüşle birlikte, yıl sonunda yaklaşık 40.000 akça nakit fazlasına yol açmıştır. Ertesi yıl, 40.000 akçalık ön hesap bakiyesi 1569-70 yılına devredilerek, vakfın bütçesi 65.000 akçaya, yani 1566-7 yılındaki toplam bütçeden 15.000 akça daha fazla artmıştır. Bu yıllarda, vakıf gelir artarken bütçe fazlası verilmiştir.

Ancak ilerleyen yıllarda vakıf daha fazla hububat toplasa da buğdayın fiyatı düştüğü için vakıf cari harcamaları ve maliyetleri karşılamak adına daha fazla tahıl satmak zorunda kalmıştır. Bu da toplam tahıl stoğunda 1568’den itibaren ciddi azalış göstermiştir.

Tablo 3: Sadreddîn-İ Konevî (Kile) Vakfının Tahıl Stokları (Kile)

974/ 975/ 976/ 977/ 978/ 9792/ 983/

1566-7 1567-8 1568-9 1569-70 1570-1 1571 1575 Toplam Tahıl Stoğu6 2,526 2,988 3,723 1,537 2,591 1,461 307

Önceki yıldan 1,242 340 242 67 67 1,461

Cari dönemden 1,284 2,648 3,481 1,470 2,424 0 307

Buğday Stoğu 1,547 1,543 2,412 1,083 1,685 1,031

Önceki yıldan 721 97 109 61 61 1,031

Cari dönemden 826 1,446 2,303 1,022 1,624 0

Ayni maaş olarak

verilen 846 855 862 833 654

Satılan 604 463 1,389 186

Diğer 0 116 0 0 0 0

Kalan 97 109 161 1,031

Arpa Stoğu 979 1,445 1,311 454 905 430

Önceki yıldan 521 243 133 6 6 430

Cari dönemden 458 1,202 1,178 448 899 0

Ayni maaş olarak

verilen 580 610 610 580 458

Satılan 156 585 695 31

Diğer 0 115 0 0 70 0

Kalan 243 133 6 430

(20)

Sadreddîn-i Konevî’nin diğer birçok vakfı gibi finansal durumu hasatın büyüklüğüne ve gıda fiyatlarına duyarlıydı. 1569-70’de, tahıl verimi önemli ölçüde azalmış ve bir önceki yılın yarısından azına gerilemiştir. Buğday ve arpa fiyatları artmasına rağmen vakıf, tahıl stoğunun büyük bir kısmını satmasıda yeterli olmamıştır. Nitekim hububat satışları artmasına rağmen elde edilen toplam gelir bir önceki yıla göre 2,071 akça azalmıştır. Bir sonraki yıl ise hasatta da kriz yaşanmış ve toplam tahıl stoğu azalmıştır.

Fiyatlardaki artış göz önüne alındığında, Faroqhi’nin muhtemelen yerel olduğu düşünülen bu hasat krizinin, Konya’da bölgesel bir hasat krizi olduğunu varsayabilir.12 Faroqhi’nin çalışmaları, vakfın mali krizini 1576’ya kadar genişletmekte ve 1586-7’de bir başka mali zorluk yılı ortaya koymaktadır.13

Nitekim bu dönemde para darlığının yol açtığı sorunlardan biri de fiyat devrimi olarak bilinen kabaca 16. yüzyılın başlarından 17. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa ülkelerinde ve tabii bu arada Osmanlı devletinde de kendini hissettiren fiyat artışlarıdır.14 Yıllar geçtikçe akçenin ağırlığının ve değerinin sürekli olarak düştüğü anlaşılmaktadır. Nitekim, 1453- 1559 yılları arasında, resmi olarak gümüş akçenin değerinde yüzde 21, altınınkinde ise yüzde 50’ye varan düşüşler yaşanmıştır (Akdağ, 1995: 279)

Bu dönem zarfında fiyat artışları ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye yüzde 100 ile yüzde 600 arasında değişmiştir. Bu yıllarda yaşanan enflasyonist sürecin sebepleri üzerinde derin tartışmalar yapılmış; ancak, içlerinde en fazla kabul göreni, 1568 yılında ünlü merkantilist düşünür Jean Bodin’in tezi olmuştur. Bodin’e göre, Yeni Dünya’nın (Amerika) keşfinden sonra Avrupa’ya (özellikle de İspanya’ya) getirilen kıymetli madenler, Avrupa ülkelerinde (ve tabii bu arada Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde de) fiyatların yükselmesine sebep olmuştur. Zira, Avrupa’ya getirilen altın ve gümüş, kıtada sadece kıymetli maden stokunu artırmakla kalmamış, aynı zamanda kıtada para stokunu da artırmıştır. Bundan dolayı Jean

[12] Faroqhi, Suraiya. 1974. Vakıf Administration in Sixteenth Century Konya: The Zaviye of Sadreddin-i Konevi. JESHO 17/2: 166

[13] Faroqhi, “Vakıf Administration,” 166. Between 979/1571 and 1005-6/1596-7, 983/1575 yılı için tek bir hesap defteri vardır. Yaklaşık altı aylık bir süreyi kapsar. Ana hesap defteri değil, sinoptik (icmal) hesap defteridir. Kitap muhasebe dönemini küçük bir bütçe açığı ile kapatsa da, bize mali durum hakkında fazla bir şey anlatmıyor, çünkü tam bir yılı kapsamıyor. Ancak vakfın mutfağı işletip maaşlarını ödediğini görebiliriz. Mevcut fiyatlar bu yıl içerisinde herhangi bir hasat krizi ortaya koymamaktadır.

[14] Avrupa ülkelerinde bu tarihlerden daha öncesini ve sonrasını da içine alan fiyat hareketleri ve paranın değeri konusunda Cipolla (1993)’ün V. ve VI. bölümlerine bakılabilir. Kitabın özellikle 87. sayfasında değişik ülkelerde 1 pounda tekabül eden saf gümüş miktarının nasıl arttığına dair örnekler verilmektedir. Örneğin, bu miktar 1500- 1800 yılları arasında İngiltere’de 172 gramdan 330 grama, Fransa’da 22 gramdan 390 grama, Milano’da 9 gramdan 390 grama ve Venedik’te 6 gramdan 390 grama yükselmiştir.

(21)

Bodin, paranın miktar teorisi’ni ilk tespit eden kişi olarak bilinmektedir.15 İktisat tarihçileri, aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda fiyat artışlarının nedenleri olarak, kıymetli maden ve dolayısıyla para arzındaki artışın yanı sıra, tağşişleri, nüfus artışını, paranın tedavül hızındaki değişiklikler ile kredi mektupları ve poliçeler gibi para türlerinin ortaya çıkışını da sayarlar (Pamuk, 2000a: 137). Doğal olarak, söz konusu dönemdeki yüksek fiyat artışları, İmparatorluğun mali yapısıyla birlikte zirai ve sınai üretim yapısı üzerinde de fevkalade olumsuz etkiler yapmıştır.

Bu olumsuz durum taşraya da yansımıştır. Nitekim vakfın bu döneme ait vakıf defterlerinden elde edilen veriler de bu gerçeği doğrulamaktadır.

Uzun bir aradan sonra, Sadreddîn-i Konevî vakfının hesap defterleri 1005- 6/1596-716 yılında tekrar ortaya çıkmıştır. 1596 yılında vakfın toplam geliri 38.000 akça iken, 1597 yılında 43.000 akçaya yükselmiş ve 1599-1600 yılına gelidiğinde 61.000 akça seviyelerini görmüştür. Bu ciddi artış 1560’ların sonlarına kıyasla, cari dönemdeki toplam gelirde nominal bir artışa işaret etmektedir. Ancak 1585’te yaşanılan büyük tağşiş ve beraberinde yaşanılan enflasyonist dönemde paranın değerinin düşmesi göz önüne almakta fayda vardır. Enflasyona rağmen, maaş seviyeleri sabit kalırken, diğer tüm harcamalar artmıştır. Örneğin mutfak harcamaları ikiye katlanmıştır.

Nitekim mutfak ve çeşitli harcamalar enflasyona bağlı olarak artış gözterdiği için çalışanların maaşlarının ancak yarısının ödendiği gözlenmektedir. Bu hamle vakfiyeyi belirli bir süre daha kötü bir finansal krizden alıkoysa da bu durumda fazla sürmemiştir. İlerleyen yıllarda yükselen fiyatların yıllar boyunca artmasıyla birlikte vakıf çalışanlarına maaşlarını düzenli olarak ödeyememiştir. Böylece mali açıdan finansal bir krize girmiştir. Finansal kriz, 1595 yılından itibaren Konya bölgesinde görülmeye başlayan tarımsal krizle birleşince mevut kötü durum daha da derinleşmeye sebep olmuştur.

Sonuç

Bu çalışmada incelenen Sadreddin Konevi Vakfının gelirleri büyük ölçüde tarımsal üretimden elde edilen gelirlere bağlı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda on altıncı yüzyılın ikinci yarısında tahıl fiyatları artış göstermiş ve bu gelişme vakfın gelirlerinde artışa sebep olmuştur. Vakfın gelişen finansal durumu 1570’lere kadar devam etse de çeşitli sebeplerle birlikte (Tarımsal üretimde verimin azalması, nüfus hareketleri, İklim şartları, Celal-i İsyanları, Haydut faaliyetleri, güvenlik zafiyeti, Vakfın

[15] Bu görüşe karşı olanlar, Yeni Dünya’dan gelen kıymetli madenlerin sadece gümüş olduğunu ve bunun da sadece Avrupa’ya değil, tüm Asya’ya ve özellikle de Çin’e aktığını; altının ise, tam tersi yönde aktığını iddia etmişlerdir (daha fazla bilgi için, Pamuk, 2000a: 125).

[16] MM 5074, MM 4867, MM 4899.

(22)

kötü yönetimi vb.) 1570 yılından itibaren bir finansal kriz yaşanmaya başlanmıştır. Daha sonra tahıl fiyatlarının artmasından faydalanarak vakfın gelirlerinde artışlar yaşanmış olsa da tarımsal gelirin artan fiyatlara adapte edilmesi zaman almıştır. Vakfın mutfak harcamaları ve diğer harcama kalemleri, fiyatlar yükseldikçe sürekli artış göstermiş beraberinde maaş ödemeleri de artmıştır. Giderlerin artmasıyla birlikte, maaş ödemeleri düzenli ödenmemeye başlanmış belirli bir süre yarısı ödenmiş daha sonralı çalışan sayısında azaltmaya gidilmiştir. Harcama kalemleri kısılmaya çalışılsa da vakfın tahıl stoğu yaşanılan tarımsal kriz ile birlikte azalmış ve tarımsal üretimden elde ettiği gelir de azalma göstermiştir. Tahıl fiyatları, on yedinci yüzyılda Konya’da güçlü dalgalanmalar gösterdi. Vakıfların tarımsal gelirlerindeki aşırı dalgalanmalar hem hasat verimini hem de tahıl fiyatlarını etkileyen tarım koşullarındaki değişikliklerden kaynaklanmıştır.

Bunun yanında 1585 yılında yaşanılan büyük tağşişle birlikte reel gelirde ciddi bir azalma söz konusu olmuştur. Bu durum ödemeler dengesinde bütçe açığıyla sonuçlanmıştır. Nitekim 1595’te, 1596’da ve yine 1599 ve 1600-01’de Sadreddîn-i Konevî Vakfının maddi sıkıntılar yaşadığı bir mali kriz geçirdiği görünmektedir.

Kaynakça

MM 5074, MM 4867, MM 4899.

BOA. TD. 387 (1530- Muhasebe İcmali) VTD. 564 (1476- Vakıf Defteri)

VTD. 565 (1500- Vakıf Defteri) MM. 7659 (Muhasebe Serisi) MM. 7660

Akbulut, İlhan (2007). “Vakıf Kurumu, Mahiyeti ve Tarihi Gelişimi”, Vakıflar Dergisi, Sayı 30, 61-72.

Akdağ, Mustafa (1995). Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celali İsyanları.

İstanbul: Cem Yayınevi.

Barkan, Ömer Lütfi (1942). “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler, Vakıflar Dergisi, sayı 2, s. 279-386 (Ankara).

Barkan, Ömer Lütfi (1944). “Osmanlı İmparatorluğu’nda Toprak Vakıflarının İdari- Mali Muhtariyeti Meselesi”, Türk Hukuk Tarihi Dergisi, c.I, s.11-25 (Ankara).

Barkan, Ömer Lütfi (1962-3). İmaret Sitelerinin Kuruluş ve İşleyiş Tarzına Ait Araştırmalar. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası 23/1-2: 239-96.

Barkan, Ömer Lütfi (1964). Edirne ve Civarındaki Bazı İmaret Tesislerinin Yıllık Muhasebe Bilançoları. Türk Tarih Belgeleri Dergisi 1/2: 235-377.

Barkan, Ömer Lütfi (1970). Research on the Ottoman Fiscal Surveys. In Studies in the Economic History of the Middle East, From the Rise of Islam to the Present Day, ed. M. A. Cook. London: Oxford University Press: 163-71.

Barkan, Ömer Lütfi (1971). Süleymaniye Cami ve İmareti Tesislerine Ait Yıllık Bir Muhasebe Bilançosu 993/994 (1585/1586). Vakıflar Dergisi 9: 109-61.

Barkan, Ömer Lütfi (1975). The Price Revolution of the Sixteenth Century: A Turning Point in the Eco- nomic History of the Near East. International Journal of Middle East Studies 6: 3-28.

Barkan, Ömer Lütfi (2000). Tarihi Demografi’ Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi.

(23)

Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi; Tetkikler-Makaleler, vol. 2.

İstanbul: Türk İktisat ve İçtimaiyat Tarihi Araştırmaları Merkezi: 1402-27.

Bayartan, Mehmet (2008). “Osmanlı Şehirlerinde Vakıflar ve Vakıf Sisteminin Şehre Kattığı Değerler”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları X-I, İstanbul, 158-175.

Cezar, Mustafa (1985). Tipik Yapılarıyla Osmanlı Şehirciliğinde Çarsı ve Klasik Dönem İmar Sistemi, İstanbul.

Cook, Michael A. (1972). Population Pressure in Rural Anatolia 1450-1600.

London: Oxford University Press.

Crecelius, Daniel (1995). Introduction. JESHO 38/3: 247-61.

Çınar, H., Koyuncu Kaya M. (2015). Vakıflar Kaynakçası, Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları.

Çizakça, Murat (1980). A Short History of the Bursa Silk Industry (1500-1900).

JESHO 23/1-2: 142-52.

Darling, Linda (1997). Ottoman Fiscal Administration: Decline or Adaptation?

The Journal of European Economic History 26/1: 157-79.

Eflâkî, Ahmed (2006). Ariflerin Menkıbeleri, Farsçadan Çeviren: Tahsin Yazıcı, İstanbul, Kabalcı Yayınevi.

Emecen, Feridun (1989). XVI. Asırda Manisa Kazası. Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Ergenç, Özer. 2006. XVI. Yüzyılın Sonlarında Bursa. Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Faroqhi, Suraiya (1974). Vakıf Administration in Sixteenth Century Konya: The Zaviye of Sadreddin-i Konevi. JESHO 17/2: 145-72.

Faroqhi, Suraiya (1984). Towns and Townsmen of Ottoman Anatolia. Cambridge:

Cambridge University Press.

Faroqhi, Suraiya (1988). Agricultural Crisis and the Art of Flute-Playing: The Wordly Affairs of the Mevlevi Dervishes (1595-1652). Turcica 20: 43-69.

Gerber, Haim (1982). The Monetary System of the Ottoman Empire. JESHO 25 (pt. 3): 308-24.

Gerber, Haim (1983). The Waqf Institution in Early Ottoman Edirne. Asian and African Studies 17: 29-45.

Gerber, Haim (1988). Economy and Society in an Ottoman City: Bursa, 1600-1700.

Jerusalem: The Hebrew University.

Güran, Tevfik. 2006. Ekonomik ve Mali Yönleriyle Vakıflar. Istanbul: Kitabevi.

İnalcık, Halil (1978). The Ottoman Decline and Its Effects Upon the Re'âyâ. In The Otto- man Empire: Conquest, Organization, and Economy. London: Variorum:

338-354.

İnalcık, Halil (1985). Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700. In Studies in Ottoman Social and Economic History. London:

Variorum: 283-337.

İslamoğlu-İnan, Huri. 1994. State and Peasant in the Ottoman Empire: Agrarian Power Rela- tions and Regional Economic Development in Ottoman Anatolia During the Sixteenth Cen- tury. Leiden: Brill.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Taksim Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet Yazmaları, no: O-116/1

Jennings, Ronald (1983). The Population, Society, and Economy of the Region Erciyeş Dağı in the Sixteenth Century. In J.-L. Bacqué-Grammont and P.

Dumont, eds., Contribu- tions à l’Histoire Économique et Sociale de l’Empire Ottoman. Leuven: Peeters.

Jennings, Ronald (1999). Urban Population in Anatolia in the Sixteenth Century:

A Study of Kayseri, Karaman, Amasya, Trabzon, and Erzurum. In Studies on Ottoman Social History in the Sixteenth and Seventeenth Centuries: Women, Zimmis and Sharia Courts in Kayseri, Cyprus and Trabzon. Istanbul: Isis Press:

677-718.

(24)

Konyalı, İbrahim Hakkı (1964). Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi. Konya:

Yeni Kitap Basımevi.

Kozak, İ. E. (1994). Bir Sosyal Siyaset Müessesesi Olarak Vakıf, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Yayınları, 7: 16-26.

Kurt, İ., (2015). Para Vakıfları -Nazariyat ve Tatbikat-, İstanbul:Ensar Neşriyat.

Küçükdağ, Yusuf (2004). “Konya’da Osmanlı Döneminde İnşa edilen Tekke ve Zaviyeler”, Konya Şehri’nin Fiziki ve Sosyo-Ekonomik Yapısı, Konya 2004, s.

147-160.

McGowan, Bruce W. (1981). The Study of Land and Agriculture in the Ottoman Provinces within the Context of an Expanding World Economy in the 17th and 18th Centuries. International Journal of Turkish Studies 2/1: 57-63.

Miroğlu, İsmet (1990). Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası (1520-1566). Ankara:

Türk Tarih Kurumu.

Miriam, Hoexter (1998). Waqf Studies in the Twentieth Century: The State of the Art. JESHO 41/4: 474-495.

Ocak, Ahmet Yaşar (1978). “Zaviyeler”, Vakıflar Dergisi, S. XII, 247-269, Ankara.

Orbay, Kayhan (2007). Economic Development of the Imperial Waqfs: A Study in the Institutional and Local Economic History in the Transformation Period.

PhD dissertation: University of Vienna.

Özaydın, M. M. (2003). “Vakıfların Sosyal Politika İşlevleri ve Günümüzde Artan Önemi”, Kamu-İş, 7(2): 2-32.

Özel, Oktay. 2004. Population Changes in Ottoman Anatolia During the 16th and 17th Centuries: The “Demographic Crisis” Reconsidered. International Journal of Middle East Studies 36: 181-205.

Özmucur, Süleyman ve Şevket Pamuk (2002). Real Wages and Standards of Living in the Ottoman Empire, 1489-1914. The Journal of Economic History 62/2: 293- Öztuna, Yılmaz (1994). “Vakıflar ve Sosyal Yardım”, Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt: 8, 321.

Ötüken Neşriyat, İstanbul.

Pamuk, Şevket (2000a), Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Pamuk, Şevket (2000b). İstanbul ve Diğer Kentlerde 500 Yıllık Fiyatlar ve Ücretler, 1469-1998. Ankara; Devlet İstatistik Enstitüsü.

Pamuk, Şevket (2001). The Price Revolution in the Ottoman Empire Reconsidered.

International Journal of Middle East Studies 33: 69-89.

Pamuk, Şevket (2004). Prices in the Ottoman Empire, 1469-1914. International Journal of Middle East Studies 36: 451-68.

Raymond, André (1984). The Population of Aleppo in the Sixteenth and Seventeenth Cen- turies According to Ottoman Census Documents. International Journal of Middle East Studies 16: 447-460.

Singer, Amy (2002). Constructing Ottoman Beneficence: An Imperial Soup Kitchen in Jerusalem. New York: State University of New York Press.

Sundhaussen, Holm (1983). Die Preisrevolution im Osmanischen Reich während der zweiten Halfte des 16. Jahrhunderts. Südost-Forschungen 42: 169-81.

Unan, Fahri (2006). Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi. Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Yediyıldız, Bahaeddin (1982). “Müessese ve Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesesi,” Vakıflar Dergisi, sayı XV, s.23- 53 (Ankara).

Yediyıldız, Bahaeddin (2003). XVIII. Yüzyılda Türkiye’de Vakıf Müessesesi. Ankara:

Türk Tarih Kurumu.

Yerasimos, Stéphane (2001). Le Waqf du Defterdar Ebu’l Fazl Efendi et ses

(25)

Bénéficiaires. Turcica 33: 7-33.

Ekler: Vakıf Tahrir Defteri Örneği

.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkçe öğretmenliğinin yanı sıra doğa sporları tutkunu olan Muharrem Barut’un “Bir Dağcı ve Kayakçının Notları” isimli eseri Erciyes bölgesi Dağcılık ve

The article devoted to the relations between the writer and his audience. To study these relations we use the conception of «the literary reputation». It is the notion about

The comparison between early 14 th -century and late 15 th century sizes of peasant holdings and diets of agricultural laborers serves as the best illustration

Çalışmamıza konu olan vasiyet içerikli metin ise, Kânûnî Sultan Süleyman‟ın oğlu Şehzâde Mustafa‟ya hitaben kaleme aldığı ilim öğrenme ve irfan

In the following paragraphs, contributions to the methods of Ottoman construction practices that were used in the territory of Hungary will be investigated.

Katılımcıların kimlik yönelimi Coşkun (2000) tarafından uyarlanan “Kimlik Ölçeği” ile, Sosyal karşılaştırma eğilimleri Gibbons ve Buunk (1999) tarafından

Also, we study its some algebraic and topological structures such as isomorphism, α−, β−, γ − ¿ duals, Schauder basis, and characterize certain