• Sonuç bulunamadı

Necip Fazl Ksakrekin iirlerinde Fikir Sancs

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Necip Fazl Ksakrekin iirlerinde Fikir Sancs"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

N

ecip Fazıl Kısakürek’in şiiri; “çile”nin, “metafizik ürperti”nin ve güç-lü bir “lirizm”in şiiri olmakla beraber büyük bir “fikir sancısı”nın ürünüdür. Bu sancıyı derinden hisseden şair, görünenin ardındaki hakikatin peşindedir. Bu ise onu sürekli bir arayış ve huzursuzluğa sürükler. Kendi deyimiyle aradığı şey çocukluğunda görür gibi olup kaybettiği çar-pıcı renk, çekici ses ve tılsımlayıcı edadır. “Şiirin, fikrin, bilginin üstünde bir âlemden bazı işaretler almış ve onları bir daha bulamamıştım… Fikirde daima ruhçu, tecritçi, sezişçi, keyfiyetçi; sır idrakine bağlı ve ilahi vahdeti tasdikçiydim. Fakat bu haller, ateşe kartpostal üzerinden bakmak gibi bir şeydi. İçine giremiyor, ötesine geçemiyordum” (Kısakürek, 2013: 72-73).

Üstadın fikir sancısının, huzursuzluğunun temelinde “olamayışın” ve tam “bulamayışın” etkileri yer alır. 1934 öncesine ait şiirlerinde “ben”in psikolojik ve metafizik problemleri ağırlıktayken bu yıldan itibaren şairin yaşam felsefesinde ve varlığı algılayışında önemli değişimler görülür. Kısa-kürek, içindeki fikir sancısını birçok şiirinde doğrudan veya dolaylı biçimde dile getirir. Şiiri, “mutlak hakikat”i arama işi olarak tanımlayan şair, mutlak hakikatin Allah olduğunu, şiirin Allah’ı sır ve güzellik içinde arama işi oldu-ğunu söyler (Kısakürek, 1995: 473-474).

Kısakürek’in Çile adlı şiir kitabının ilk şiiri olan “Çile”nin ilk dörtlüğün-de, gaiplerden gelen sesle bilinçlenme sürecine giren ben-anlatıcının sırtı-na büyük bir yük verilmiştir (Karabulut, 2015: 608). Ense kökünde boşluğu gezdirmesi istenen birey, olgunlaşma sürecine girecektir. “Bu varlığı değil de yokluğu taşımak anlamına gelir ki tasavvuftaki fena kavramına denk gelir. Tanrı tarafından boşluğu ense kökünde taşıması için görevlendirilen özne-nin madde ile ilişkisi kesilir” (Kolcu, 2007: 216).

“Fikir Sancısı”

(2)

Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam, Gezdirsin boşluğu ense kökünde! Ve uçtu tepemden birdenbire dam; Gök devrildi, künde üstüne künde... 1

(“Çile”, Çile, s. 16)

Yukarıdaki dörtlükte, yaşadığı trajediyi ve ızdırabı ilahi bir emir olarak algılayan şair; âdeta yeni hayatın, kimliğin doğum sancılarını çeker. Üstat, “Çile” şiiri ile metafizik dünyaya yönelir. “Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap, / Bir fikir ki, beyin zarında sülük.” (“Çile”, Çile, s. 18) diyen şair, içindeki “fikir sancısı”nı yansıtmak için “fikir” sözcüğünü “sıcak yarada kezzap” ve “beyin zarında sülük” ifadeleriyle kaotik ve trajik izlekte irdeler.

Şair, “Çile”deki “Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim, / Minicik gövdeme yüklü Kaf Dağı. / Bir zerreciğim ki Arş’a gebeyim. / Dev sancılarımın budur kaynağı!” (“Çile”, Çile, s. 19) dizelerinde yaratılışın ulvi gayesine ulaşamama, kutsal emanetin altında ezilme tedirginliğini gösterir. “Allah’ı bu dünya ge-zegeninde temsil etmenin verdiği ağır sorumluluk, her bakımdan nakıs beş duyu organıyla etten kemikten ibaret insanı fazlaca yormuştur. Zira onun geldiği yer, ‘mekânı bir satıh’, ‘muşamba’ bir ‘dekor’la kaplı yalan üzerine ku-rulu ‘hikâyesi zor’ bir dünyadır. Buradaki hayat ise beşerin madde planında-ki trajedisidir. Bu durum karşısında “dev sancılar”ının başladığını belirten şair, küçücük bir bedene ‘Kaf Dağı’ büyüklüğünde bir yükü taşıma sorum-luluğundaki insanın zayıf ve ezik olduğuna işaret eder” (Erol, 2014: 67). Kı-sakürek burada, mekânı fizik ötesine taşıyarak kendisini benzettiği “zerre” ile tezat bir ilişki oluşturur. Şairin metafizik sancılarının temelinde, kâinatın sistemi karşısında kendisini çaresiz ve küçük görmesi vardır. Bu, bir bakıma “insanın aciz yaratıldığı”na bir göndermedir. Şiirin anlatıcısı, Çile’nin bütü-nünde metafizik sancılarının ruhunda oluşturduğu trajediyi çözüme kavuş-turmayı ve var oluşun sırrına ermeyi amaçlar.

Bu dönemde Necip Fazıl’ın zihni karmakarışık olup şair, birçok soru ve vehimlerle iç içedir. “Vehimler ve sorular, Necip Fazıl’ın çocuk ruhunu o kadar sıkıntıya sokar ki Necip Fazıl, bunun etkisinden uzun süre kurtulamaz. ‘Tek’i ve ‘mutlak olan’ı arayan ruhu, problemleri çözüp meselelerin künhü-ne vâkıf olamayınca cehenkünhü-nem azabı çekmektedir. Necip Fazıl, ebedî hayat, cennet, cehennem, sonsuzluk, varlık, yokluk problemleri üzerinde düşünür;

1 Şiir alıntıları Necip Fazıl Kısakürek’in Çile adlı kitabının bu baskısından yapılacaktır: Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1995.

(3)

bunları anlamaya çalışır ve bunları anlayıp kavrayamamaktan dolayı aklı patlama noktasına gelir” (Şanlı, 2011: 45-46).

Necip Fazıl’ın hayatının izdüşümü olan Çile eserindeki şiirler, yaratıcı sürecin tüm sancılarını yansıtmaktadır. Bu eserdeki şiirlerin anlam dünyası metonimik bir yapıya sahiptir. Bu yapının merkezinde “ben”, “ben”in etra-fında ise beş temel unsur ve bunların zıt kavramları yer almaktadır. Yaşam / ölüm, dünya / öte dünya, akıl / iman, boşluk / hakikat ve Yaradan / yaratılan “ben” in merkeze yerleştirildiği bir dünya içinde anlamlandırılarak

işlenmiş-tir (Saltık, 2015: 82).

Sanatı üzerine düşünen şair Necip Fazıl, ulvi hastalık adını verdiği me-tafizik sancıyı çekmekten zevk alan, bunu bir şeref ve erdem kabul eden bir sanatkârdır (Ertaş, 2008: 46). Şair, “Muhasebe” şiirinde “cüce sanatkârlık” ifadesini, mutlak hakikati şiirinin gayesi yapmadan önceki şiirleri için kul-lanır:

Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos!!! Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos! Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle… Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!

(“Muhasebe”, Çile, s. 403)

Cemiyetin yok edilen bir ruha sahip olması; şairin hıncını, öfkesini fikre, fikrini hınca dönüştürür. Kısakürek, “Fikir Öfkesi” adlı bir yazısında şunları söyler: “Ha tüfeği olmayan asker, ha öfkesi olmayan fikir (…) Fakat öfkesiz fikir ne kadar acılıklı bir manzaraysa, fikirsiz öfke de o nisbette merhame-te layık bir levha (…) Harikulade muvazene, öfkesiz fikirle fikirsiz öfkenin arasında yerini bulan, müşterek bir akıl ve sinir nakliyetinde…” (Kısakürek, 2010: 69).

Necip Fazıl Kısakürek, birçok şiirinde kendi hayatında yaşadığı metafi-zik gerilimleri işler. “O, şiir lûgatine aldığı alelâde kelimelere bile metafimetafi-zik manalar yükleyen bir şahsiyettir. Bu bağlamda diğer eserlerinde olduğu gibi, şiirlerinde de korku, hafakan, metafizik ürperiş ve duyuşlar kendini hisset-tirmektedir” (Başıböyük, 2008: 30). Kısakürek’in şiirlerinde gerilim, farklı boyutları ve çeşitleriyle yer alır: “Maddi olanla manevi olan, fizik olanla me-tafizik olan, tensel olanla tinsel olan ve nihayet dünyevî olanla uhrevî olan daima bir çarpışma halindedir” (Sümer, 2017: 237).

(4)

Çile’nin “Dava ve Cemiyet” kısmında yer alan “Fikir Sancısı” adlı

şiir-de Kısakürek, fikir-çile-sancı sözcüklerini trajik bağlamda kullanır. Hakikat ve varoluş, hayat ve ölüm, zaman ve ebedîlik temalarını derinliği ile işleyen Necip Fazıl; ruhunun ilham ettiği, aklının zorladığı / zorlandığı bütün fikir çilelerini, benliğinin kaderini, düşünüp mutlak hakikati kavrama kaygısını ve ıstırabını ilk şiirlerinden son şiirlerine kadar taşır (Hancıoğlu, 2013: 77).

Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı, Yok mudur, sizin köyde, çeken fikir sancısı?

(“Fikir Sancısı”, Çile, s. 433)

Kısakürek, fikir sancısını yaşamının hemen her devresinde hissetmiştir. Bu artık âdeta bir yaşama biçimi olmuştur çünkü o, “sanatı üzerine düşünen şair Necip Fazıl, ulvî hastalık adını verdiği metafizik sancıyı çekmekten zevk alan, bunu bir şeref ve erdem kabul eden bir sanatkârdır” (Ertaş, 2008: 46). Varlık-yokluk, hakikat-varoluş ve hayat ve ölüm tezatları bir kaosa

dönüşe-rek büyük ustada fikir çilesi ve sancısına, emsalsiz bir işkenceye derin bir acı ve ızdıraba sebep olur. “O, ruhunun ilham ettiği, aklının zorladığı/ zor-landığı bütün fikir çilelerini; benliğinin kaderini, düşünüp mutlak hakikati kavrama kaygısını ve ıstırabını ilk şiirlerinden son yazdığı şiirlere kadar -el-bette ki farklı noktalarda ve duruşlarda- taşımıştır. Şair, kendini, çektiği fikir sancısı dolayısıyla etrafında yer alan diğer insanlardan ayrı bir yere koyar” (Hancıoğlu, 2013: 77).

Kısakürek’in metafizik sıkıntıları onun insana yüklenen emanetin ağır-lığının farkına vardığında “fikir sancısı”na dönüşür. “Zor beğenen, tatmin olmayan, titiz bir karaktere sahip şairin, yaşadığı kaygıları, çatışmaları, san-cıları anlatmaya çalışırken ‘ben’ kaynaklı trajedisine estetik bir sancının daha eklendiği görülür. Öznenin sancısı yalnızca ‘varlık’ı anlamlandırma safha-sında yaşanmamış, anlamı taşıyan kelimeleri bulma sürecinde de devam et-miştir. Bu nedenle Orhan Okay, Necip Fazıl şiirini ‘estetik/poetik kaygılar ve inanç/ideal kaygılar’ taşıyan şeklinde sınıflandırmıştır” (Saltık, 2015: 82).

Bireyin varoluş problemi, ontolojik bir durumdur. Kısakürek, varlık-yokluk trajedisinde ontolojik (varoluşsal) kaygıları olan aydınlardan biridir. “O, siyasal ve ideolojik tercihine varoluşsal bağlamdaki kaygılarından

hare-ketle ulaşır. Kendi arayışını ‘metafizik buhran’ diye adlandıran şairin en be-lirgin özelliği, hemen her şeyi sorup sorgulamasıdır” (Erol, 2014: 66).

Necip Fazıl, yapı bakımından metafizik buhrana müsait bir kişidir. “Mutlak Hakikat”i gaye edinen Kısakürek, hedefine varamamanın sıkıntısı

(5)

içinde bunalır. O; Avrupa’nın (kriz entelektüel) veya (kriz metafizik) dediği, korkunç buhranı veya madde ötesini kurcalama buhranı ile karşı karşıyadır ve her şeyin aslını arama peşindedir. Kısakürek; artık zamanı, mekânı, ay-dınlığı, karanlığı, varlık ve yokluğu kısaca her şeyi sorgular.

“Fikir sancısı”nı derinden çeken Necip Fazıl, fikirlerinin kendi ruh dün-yası üzerindeki etkilerini, “fikir çilesi”, “fikir öfkesi”, “fikir sancısı”, “kelepçe”, “azap” “haşmetli azap” gibi kavramlarla ifade eder. O’nun Çile’si, dinî ve içti-mai fikirlerin kaynaklık ettiği acılarının ifadesidir çünkü onun şiirinde, kül-türel yaşamın belirleyicisi olan dinden ve dinî ritüellerden doğan unsurların etkisi büyüktür. Ona göre şiir, mutlaka ilimle de ilişkili olmalıdır. Zira şiir, ilmin gayesi olan “mutlak hakikat”i arama sanatıdır. Bu bakımdan “ilmin usulünde tebliğ, şiir usulünde telkin hâkim” (Kısakürek, 1946: 2) olmalıdır.

Sonuçta “fikir sancısı”, Necip Fazıl’ın hayatının ve sanatının temel özel-likleri arasında yer alır. Şairdeki bu sancıyı besleyen ise varoluş problemleri, cemiyetin yapısı, dinî ve tasavvufi vb. unsurlardır. Kısakürek’in ruhunun de-rinliklerinde yer alan “fikir sancısı”, onun şiir estetiğinin en önemli yönlerin-dendir. Bu bakımdan onun hayat tecrübesi, birikimi, trajedisi vb. unsurlar da onun çilesini, bir ölçüde üslubunu oluşturan etmenlerdendir. Şairin mut-lak hakikati kavrama kaygısı ve ızdırabı kendisinde büyük bir “fikir çilesi” veya “fikir sancısı” meydana getirir.

Kaynaklar

Başıböyük, Fatma (2008), “Necip Fazıl Kısakürek’in Şiirlerindeki Metafizik Kavramlar ve Bu Kavramların Pedagojik Açıdan İrdelenmesi”, Elazığ: Fı-rat Üniversitesi: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Erol, Kemal (2014), “Bir Dava ve Toplum Adamı Olarak Necip Fazıl’ın ‘Fikir Çilesi’ ”, International Journal of Languages’ Education and Teaching (IJ-LET), Volume 3.

Ertaş, Murat (2008), Necip Fazıl, Tenkitler, Polemikler, Kavgalar, İstanbul: Bi-rey Yayıncılık.

Hancıoğlu, Hümeyra (2013), “Necip Fazıl Kısakürek’in Şiirlerinde Temalar”, İstanbul: İstanbul Üniversitesi: Basılmamış Doktora Tezi.

Karabulut, Mustafa (2015), “İmge Kavramı ve Necip Fazıl Kısakürek’in Şiir-lerinde İmge”, Turkish Studies - International Periodical For The Langua-ges, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/4.

Kısakürek, Necip Fazıl (1946), “Poetika: 7”, Şiir ve Cemiyet, Büyük Doğu, C. 3, S. 54.

(6)

________ (1995), Çile, İstanbul: Büyük Doğu Yayınları. ________ (2010), Çerçeve 1, İstanbul: Büyük Doğu Yayınları. ________ (2013), O ve Ben, İstanbul: Büyük Doğu Yayınları.

Kolcu, Ali İhsan (2007), “Modern Türk Şiiri-I”, Şiir Tahlilleri, Konya: Salkım-söğüt Yayınları.

Saltık, Eylem (2015), “Çile’den Hareketle Necip Fazıl Kısakürek’in Anlam Dünyası”, Erdem, Sayı: 68.

Sümer, Mehmet (2017), “Necip Fazıl Şiirinde Metafizik Gerilim”,

Kaldırımlar’dan Sakarya’ya Necip Fazıl Sempozyumu, 02-05 Mart 2017 Yozgat, Bildiriler Kitabı, Cilt: II.

Şanlı, Ramazan (2011), “Necip Fazıl Kısakürek’te Din Duygusu ve Tasavvuf”, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi: Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Şu sıralar gösterimde olan "M ektup" ve "H am am " filmlerinde izlediğimiz Necdet Mahfi Ayral, 89 yaşında ve aktörlükte 65 yılını geride bıraktı.. Yedi

A n ta ly a 'd a 25 Şubat’ta yaşamını yitiren K oç H olding’in Kurucusu ve Şeref Başkanı Vehbi Koç’un büyük kızı Semahat Arsel, ba­ basının

Osmanlı musikisinin en önemli kurumların- dan olan mehterhane, görüldüğü gibi savaş ve yürüyüş havaları çalan askeri bir bando olmak­ tan öte, ilahiler

Etraf tarafından görünmek için buralara gelen insanlar başka bir mekana alışmaya başladıklan zaman, ki galiba bu grup yavaş yavaş TIKE’ye kaydı bile, buranın işi çok

Dün, Fuat Köprülü’nün Akbıyık- taki evine giden gazeteciler, Köprü- liiler’i kapıdan ciharken görebilmiş­ ler ve Fuat Köprülü ile aralarında şu

323 el-Bundârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, s.XLI; Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, s.106; Köymen, Büyük Selçuklu

Kontrol grubunda çok sayıda normal seminifer tübül yapısı görülür- ken; EMD+Fötal (p<0.05) ve EMD (p<0.01) gruplarında anlamlı şekilde azalmıştır.. Regresif

Bu uydulardan üçü (Mars Odyssey, Mars Recon- naissance Orbiter ve MAVEN) NASA’ya yani ABD’ye, Mars Express, ExoMars Trace Gas Orbiter isimli uydular Avrupa Uzay Ajansı