• Sonuç bulunamadı

Sayı: 2 5 bülten Türkiye Biyoetik Derneği e- e- bülten SAYI: 25 2016 TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ E - BÜLTEN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sayı: 2 5 bülten Türkiye Biyoetik Derneği e- e- bülten SAYI: 25 2016 TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ E - BÜLTEN"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ E-BÜLTEN SAYI: 25

2016

e-bülten

Türkiye Biyoetik Derneği e-bülten

Sayı: 25

(2)

Türkiye Biyoetik Derneği’nin Değerli Üyeleri

Derneğimizin etkinliklerini içeren 25. TBD e-Bülten ile uzunca bir aradan sonra yeniden birlikteyiz.

Öncelikle, beklenmedik biçimde aramızdan ayrılan ve hepimize derin bir hüzün yaşatan değerli hocamız

Prof. Dr. Yaman Örs için ailesine ve tüm Dernek üyelerimize tekrar başsağlığı dileriz; ışıklar içinde yatsın.

Kendisini saygıyla anıyoruz.

Bu sayıda, Türkiye Biyoetik Derneği’nin 5-6 Haziran 2016 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdiği Ulusal Sempozyumun Sonuç Bildirgesini sizlerle paylaştık.

Prof. Dr. Berna Arda bizlere, başkanlığını yürüttüğü Uluslararası Etik Eğitimi Derneği’nin (International Association for Education in Ethics - IAEE) 25-27 Mayıs 2016 tarihinde İspanya’nın Logrono kentinde gerçekleştirilen 4. Kongresini ve 7-11 Ağustos 2016 tarihinde ABD’nde düzenlenen 22. Dünya Tıp Hukuku Kongresi’ni tanıttı. Henk ten Have tarafından yazılan “Global Bioethics: An Introduction” başlıklı kitabı tanıtan yazıyı da Prof. Dr. Berna Arda hazırladı.

TBD Yönetim Kurulu üyelerimiz Prof Dr. Yavuz Sinan Aydıntuğ ile Doç. Dr. Gülay Yıldırım birlikte katıldıkları ve 3-4 Kasım 2016 tarihinde Antalya’da T.C. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından düzenlenen Etik Kurulların Standardizasyonu Çalıştayı’na ilişkin izlenimlerini paylaştılar.

Bültenimizin bu sayısında, Kadın Cinayetlerini Önleme Platformu sözcüsü olarak “Necip Hablemitoğlu Toplumsal Duyarlılık Ödülü”ne layık görülen değerli meslektaşımız Dr. Gülsüm Önal Kav ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve kendisini özellikle genç meslektaşlarımıza yakından tanıtabilmeyi amaçladık.

Türkiye Biyoetik Derneği e-bülteninin oluşmasında değerli katkılarını esirgemeyen bütün yazarlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz.

Hepimize iyi okumalar!

Türkiye Biyoetik Derneği Yönetim Kurulu

(3)

Prof. Dr. Yaman ÖRS (1936-2016)

Bu garip bir veda olacak çünkü aslında hep bizimlesin

ne kadar uzağa gitsen de dünya değiştirsen de

kavramların, yazıların ve düşüncelerinle bizimlesin…

Serap Şahinoğlu

ANMA

(4)

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ IX. ULUSAL SEMPOZYUMU

Türkiye Biyoetik Derneği’nin IX. Ulusal Sempozyumu, Biyoetik ve Etik Kurullar ana temasıyla 3-6 Haziran 2016 tarihlerinde Ankara’da, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Konferans Merkezi’nde geniş ilgi ve katılımla gerçekleştirilmiştir. Sempozyumun ana temalarını Akademik Etik, Araştırma ve Yayın Etiği, Etik Kurullar ve Klinik Araştırmalar oluşturmuş; ayrıca farklı konulardaki serbest bildirilere de yer verilmiştir. Bilimsel program hazırlanırken, ana temaların ve bildirilerin seçiminde toplumumuzda, sağlık sistemimizde, akademide gündemde olan ve etik açıdan tartışılması gereken konuların ele alınmasına özen gösterilmiştir.

Sempozyum bilimsel programında biri yurtdışından, üçü yurt içinden olmak üzere toplam dört davetli konuşmacı yer almıştır.

Sempozyum programının ilk bölümü bilimsel oturumlardan oluşmuştur. Bu bölümde sırayla Prof.

Dr. Emin Kansu, Prof. Dr. Canan Özgen, Prof. Dr. Darryl Macer ve Prof. Dr. Nurten Akarsu tarafından dört konferans verilmiş; ayrıca toplam 29 bilim insanı tarafından hazırlanan 20 sözlü bildirinin sunuları yapılmıştır. İkinci bölümü oluşturan kurs ise, Prof. Dr. Darryl Macer tarafından yürütülmüş ve Intensive Bioethics Course, American University of Sovereign Nations ile Türkiye Biyoetik Derneği tarafından organize edilmiştir. Sempozyum ana teması çerçevesinde verimli tartışmaların yapıldığı Sempozyumun Sonuç Bildirgesi aşağıda sunulmuştur:

Sempozyum Sonuç Bildirgesi

1. Disiplinlerarası bir alan olan biyoetiğin yaşam bilimlerinde moral bakışı, kararları, yönetimi ve politikaları kapsayan geniş bakış açılı yaklaşımı genel olarak Biyoetik Kurullarını da biçimlendirmektedir. Alt grupları bilimsel araştırma ve inceleme kurullarından danışman etik kurullarına uzanan bir yelpazede yer alan Biyoetik Kurulları, “yaşam bilimlerinin, sağlık bilimlerinin ve yeni sağlık politikalarının etik boyutlarını” konu edinirken, tıbbi uygulamalardan kaynaklanan değer sorunlarının yanı sıra, tüm canlılarla ilgili değer sorunlarını da kapsayacak biçimde geniş bir bakış açısına sahip olmalıdır.

2. Bilimsel araştırmaların yapılması ve yayımlanması aşamalarında etik değerler/ilkeler belirlenmiş olmakla birlikte uygulamada sorunlarla karşılaşılabilmektedir.

3. Sorunlara sebebiyet vermemek adına tüm araştırma projeleri, bağımsız ve özerk bir etik kurul tarafından değerlendirilip onaylanmadan araştırmaya başlanmamalıdır.

4. Araştırmaya katılan bireylerin esenlik ve yararı daima toplumun, bilimin ve araştırmacının çıkarlarının önünde gelmelidir.

5. İlgili çalışmalar, Araştırma Etik Kurullarına yapılan başvuru dosyalarında özellikle metodolojik ve bilimsel açıdan önemli eksiklikler bulunduğunu göstermektedir.

6. Araştırma Etik Kurullarında homojen bir yapılanmanın olmaması ve yeterince etik uzmanının bu kurullarda yer almaması üzerinde durulması gereken önemli bir sorundur.

7. Biyobankalar bağlamında Etik Kurulların işlevi çok önemlidir. İnsan genetik verilerine ilişkin tıbbi uygulamaların, evrensel insan hakları hukuku ve hekimlik mesleğinin etik ilkeleri ışığında yürütülmesi, katılımcının gizliliğinin, güvenliğinin, haklarının ve araştırma özgürlüğünü de kapsamak üzere temel özgürlüklerinin korunması esastır.

8. Kamuda etik kültürünü yerleştirmeyi hedefleyen Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun kuruluş amacı kamu çalışanlarının uyması gereken şeffaflık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik gibi etik

(5)

davranış ilkelerinin yaşama geçirilişine katkıda bulunmaktır. Bu tür kurullarda özellikle kamu yönetim etiği alanında eğitime sahip etikçilerin yer alması kurulların niteliğinin artmasına yardımcı olacaktır.

9. Sağlık hizmetinin verildiği tüm hastanelerde etik değer atmosferi/etik iklim oluşturulması, sağlık çalışanlarının sunduğu bakım hizmetlerinde karşılaştığı sorunlara daha fazla etik duyarlılıkla yaklaşabilmesini sağlayacaktır. Bu bağlamda, hastanelerde etik kültürün oluşturulması, sağlık profesyonellerinin katılımının sağlandığı kurumsal stratejilerin geliştirilmesi ve her hastanenin etik değer atmosferinin/etik iklim anlayışının sağlık çalışanlarının kararlarına, ahlaki duyarlılığına ve bakım hizmetinin niteliğine nasıl yansıdığını değerlendiren çalışmaların yapılması önerilebilir.

10. Hekimlere özgü mesleğini icra etmekten sürekli yoksun bırakılma cezası, bir yandan bu kesime yönelik bir olumsuz ayrımcılık diğer yandan toplumun bir olanaktan yoksun bırakılması olarak nitelendirilebilir ve yerleşik bir uygulama olmakla birlikte tekrar gözden geçirilmesi yerinde olacaktır. Son düzenlemelerle bu ağır cezanın kişi özelinde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, “otomatik” olarak, hayata geçiriliyor olması ayrıca üzerinde durulmaya değer önemli bir sorundur.

Sempozyuma ait fotoğrafları sizlerle paylaşıyoruz.

(6)
(7)
(8)

IAEE 4. ULUSLARARASI ETİK EĞİTİMİ KONGRESİ İSPANYA’DA YAPILDI Prof. Dr. Berna Arda

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Berna Arda’nın başkanı olduğu IAEE (International Association for Education in Ethics)’nin 4. kongresi 25-27 Mayıs 2016 tarihinde İspanya’nın Logrono kentinde gerçekleştirildi.

Açılış oturumunda Kongre başkanı Luis Vivanco, CIBIR (The Biomedical Research Center of La Rioja) Yönetim Kurulu Başkanı, IAEE Başkanı Prof. Arda ve La Rioja Bölgesi Sağlık Bakanı Maria M. Diez de Baldeon açılış konuşmalarını yaptılar.

Kongre, ana salondaki konferanslar ve üç farklı salondaki paralel oturumlar ile “Building Bridges &

Bridging Gaps” ana teması üzerinde gerçekleştirildi.

“Etik eğitiminde kalite” Dr. Berna Arda’nın da bir sunum ile katıldığı ve kongrenin ilk günü ana salonda gerçekleştirilen atölye çalışmasının başlığı idi. Katılımcıların son derece yararlı buldukları bu başlığın, etik eğitiminde niteliğin arttırılması konusu çerçevesinde daha sonraki kongrelerde de geliştirilerek işlenmesi yönünde bir eğilim belirdi. Dr. Arda 27 Mayıs günü ana salonda “IAEE and its commitment with bridging gaps in ethics education” başlıklı bir konferans verdi. GATA’dan Dr. Eray Yurdakul ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Şükran Sevimli etik eğitimi konusunda yaptıkları çalışmalarını Lograno’da sunarak Türkiye’yi temsil eden ve IAEE Genel Kurulu’na da katılan değerli meslektaşlarımızdandır.

25 Mayıs günü Dr. Arda’nın başkanlığında derneğin yönetim kurulu toplantısı ve 26 Mayıs akşamüzeri IAEE Genel Kurulu gerçekleştirildi.

Ayrıca, Springer tarafından bu yıl basılmaya başlanan International Journal of Ethics Education, IAEE’nin resmi yayın organı olarak ilk sayısı ile katılımcılara tanıtıldı. Böylece Prof. Dr. Berna Arda’nın IAEE’nin başkanlığını yaptığı bu ilk dört yıllık dönemde 2012’de Pittsburgh- Amerika Birleşik Devletleri, 2014’de Ankara- Türkiye, 2015’de Curitiba- Brezilya ve 2016’da Logrono- İspanya kongreleri gerçekleştirilmiş, ülkemizin bu alanda yapmakta olduğu çalışmalar ve öncü rolü uluslararası düzeyde dile getirilmiş oldu.

IAEE’ nin önümüzdeki kongre takvimi şöyledir:

2017, 15-17 Kasım, Mangalore- Hindistan 2018, 3-5 Ekim, Stellenbosch- Güney Afrika 2019, 22-24 Temmuz, Porto- Portekiz

Ayrıntılı bilgi için; https://www.ethicsassociation.org/

(9)

Üst sol: Kongre açılış konuşmaları sağ: Bir sözel bildiri sunumu

Alt sol: IAEE Yönetim Kurulu sağ: Kongre başkanı Vivanco ve Arda

(10)

OHAL ORTAMINDA KONGREYE GİTMEK ya da GİTMEMEK:

LOS ANGELES 22. DÜNYA TIP HUKUKU KONGRESİ, 7-11 AĞUSTOS 2016 Prof. Dr. Berna Arda

Kongre “Hollywood and Medical Law and Ethics” ana başlığında keynote speaker konuşmaları, paralel oturumlar, poster tartışmaları, genç araştırıcı ödülü de içinde yer alacak şekilde hazırlanmıştı. Los Angeles’

in tarihi Millenium Biltmore Oteli’ nde yapıldı.

Kongrenin resmi açılışından önceki iki gün (5 ve 6 Ağustos günleri) Prof. Dr. Noguchi’ nin başkanlığında Dr. Arda’nın da katıldığı iki toplantı yapıldı.

Board of Governors; (soldan sağa) ön sıra Azerbaycan, Fransa, ABD, Türkiye, Hollanda, Avustralya; arka sıra Israil, Endonezya, Portekiz, Kanada, Nijerya, sekreterya (ABD), Japonya

6 Ağustos günü yapılan Board of Governors (BoG) toplantısında 2021 Dünya Kongresi’nin Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılmasına ilişkin Dr. Arda’nın Mart 2016’da yönetim kuruluna yaptığı başvuru da gündemdeydi. Dr. Arda bununla ilgili bir sunum yaptı, soruları yanıtladı. Ülkemizin yaşadığı olağanüstü sıkıntılı döneme rağmen; beş yıl sonraki kongrenin Türkiye’de yapılması Board of Governors’un tüm üyelerinin oybirliği ile kabul edildi. WAML’nin 2000 yılından beri aktif olarak bütün kongrelerine katılan, 2010’dan beri de yönetiminde bulunan bir üyesi olarak tarafıma ilişkin sergilediği bu güven dolu tutum son derece sevindirici, teşvik edici ve aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası düzeyde alanımızın akademik – bilimsel saygınlığını taltif edici bir gelişme olmuştur.

(11)

Türkiye’den 15’e yakın kabul edilmiş bildiri varken, ne yazık ki OHAL nedeniyle sadece Prof.

Özsunay ve Prof. Arda Los Angeles’e gelebildiler ve sadece dört bildiri sunulabildi. Prof. Özsunay 8 Ağustos günü “Patient Centered Innovative Health Care with Emphasis on Patient Safety in Turkey”

başlıklı bir sözel bildiri sundu. Dr. Arda aynı gün “Patients Rights in Cross Border Healthcare (Directive 2011/24/EU) and How it Applies to Turkey as a Negotiating Candidate Country” (E. Ekmekçi ile ortak) başlıklı sözel sunuşunu ve 10 Ağustos günü “Placebo and RCT from Patients Rights Perspective” başlıklı sözel sunuşu yaptı; ilgili soruları cevaplandırdı. Ayrıca 9 Ağustos günü “Electronic fetal monitoring and bioethics” (T. Sartwelle ve JC. Johnston ile ortak) başlıklı bir poster sunumunda da hazır bulundu.

Prof. Dr. Arda’nın 8 Ağustos günü 13.30-15.00 ve 9 Ağustos günü 15.30- 17.00 sözel oturumlarında oturum başkanlığı görevi vardı. Ayrıca “Early Career Best Paper Award Competititon”da genç akademisyenlerin sunumlarının değerlendirilmesine katkıda bulundu.

World Association for Medical Law genel kurulu 8 Ağustos günü saat 17.30-18.30 arasında yapıldı.

Bu oturumda genel kurul üyeleri tarafından BoG’ un önerdikleri arasından yeni governorların seçimi (Rusya, İngiltere, Hollanda ve Çin’den) yapıldı. Hem genel kurulda hem de gala yemeği sırasında 2021 Kongresinin Türkiye’de yapılması kararı alındığı tüm kongre katılımcılarına duyuruldu.

11 Ağustos günü saat 17.30-18.30 arasında Board of Governors, yeni seçilen governorların da katılımıyla ilk toplantısını yaptı. Los Angeles Kongresi’nin Başkanı da olan Prof. Noguchi WAML başkanlığına devam ederken, Genel Sekreterliğe Kanada’dan Prof. Kenneth Berger seçildi. Yeni iki tane Vice president seçimi yapılırken, Avrupa bölgesinden Prof. Dr. Berna Arda’nın, Asya’dan da Endonezya temsilcisi Prof. Nasser Muh’ un vice-president olarak görevlerine devam etmeleri karara bağlandı.

(12)

BoG toplantısı molası Soldan; Muh, Berger, Asman, Arda, Pereira

Sonuç olarak, Türkiye’nin son derece sıkıntılı günler yaşamakta olduğu bir zamana denk gelen Los Angeles 22. Dünya Tıp Hukuku Kongresi; 2021 Yılındaki 27. Dünya Tıp Hukuku Kongresi’ ne ülkemizin ev sahipliği konusunun da görüşüleceği bir kongre olması nedeniyle, katılımın gerekli olduğu ve yıllardır verilen emeğin karşılığı olumlu sonuç alınan, oldukça verimli geçen bir toplantı olmuştur.

(13)

KİTAP TANITIMI Prof. Dr. Berna Arda

GLOBAL BIOETHICS, an INTRODUCTION Henk ten Have

Routledge, Taylor and Francis Group

2 Park Square , Milton Park, Abingdon, Oxon, 2016.

ISBN: 978-1-138-12409-7 272 sayfa

Henk ten Have biyoetik alanının son derece üretken bir akademisyenidir. 1993’ten beri şahsen tanıdığım, birçok uluslararası etkinliğe ve ürüne birlikte imza attığımız bu Hollandalı meslektaşımız uzun süre UNESCO genel merkezinde Etik, Bilim ve Teknoloji Bölümü Direktörlüğü’nü yürüttü; muhtemelen bu bölüm, kurulmasından bu yana en parlak ve en üretken yıllarını Henk’in yöneticiliğinde yaşamış olsa gerektir. Paris’teki Unesco döneminin ardından Duquesne Üniversitesi’nin teklifiyle yeniden akademisyenliğe dönerek Pittsburgh’da Duquesne Üniversitesi’nde “Healthcare Ethics” merkezi’nin yöneticisi olarak çalışmaya başladı. Onun editörlüğünü yaptığı ve Springer’in yayınladığı pek çok textbook ve ansiklopedi çalışması oldu; bunlara birer bölüm yazarak katılmam gerektiğine ilişkin önerilerini hep olumlu karşıladım; ya tek başıma ya da alanımızdan genç meslektaşlarımı da dahil ederek birer “chapter” ile katkıda bulundum (Handbook of Global Bioethics - 2013, Encyclopedia Global Bioethics- 2014, Bioethics Education in A Global Perspective - 2015). Bu uluslararası eserlere Türkiye’nin perspektifini yansıtmamıza olanak tanıdığı için de Henk’e şükran borçluyum.

Onun 2016 içerisinde yayımlanan son kitaplarından birisini kısaca tanıtmak istiyorum:

“Global Bioethics, An Introduction”

Biyoetiğin küresel düzeyde çok farklı cephelerde çalışması gerektiğini açıkça hissettiren ve vurgulayan bir dünyada yaşıyoruz. Bu alanda çalışmak, Henk’ in de altını çizdiği gibi; hiçbir zaman “düz” ya da

“alışılagelindik” türden bir akademisyenlik olamayacaktır. Kimi zaman lobiciliği, kimi zaman aktivistliği, hak savunuculuğunu, çoğu kez de diplomasi inceliklerine hâkim olmayı gerektirecektir. Kitapta 12 temel bölüm bulunmaktadır; “tıp etiğinden biyoetiğe”, “biyoetikten küresel biyoetiğe”, “biyoetiğin küreselleşmesi”, “küresel biyoetik sorunlar”, “küresel yanıtlar”, “küresel biyoetik yapılar/organlar”,

“dünyayı paylaşmak: genel perspektifler”, “küresel sağlık yönetimi”, “küresel uygulamalar ve biyoetik”

gibi. Her bir bölüm ile ilgili çarpıcı kutu açıklamaları, her bir bölümün sonunda kaynak listeleri, sözlük, kısaltmalar, ileri okuma önerileri ve kavram dizini içeren yararlı bir kaynaktır.

Sonuç olarak; kitap için (Dutch dilinde bir karşılığı olup olmadığını bilemem ama) “eline sağlık, kalemin dert görmesin Henk” diyorum.

İyi okumalar dileğiyle

(14)
(15)

ETİK KURULLARIN STANDARDİZASYONU ÇALIŞTAYI

Prof. Dr. Yavuz S. Aydıntuğ - Doç. Dr. Gülay Yıldırım

Etik Kurulların Standardizasyonu Çalıştayı, T.C. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından 3-4 Kasım 2016 tarihleri arasında Antalya Belek’te Papillon Belvil otelinde gerçekleştirilmiştir.

Çalıştaya, çeşitli Üniversite ve Araştırma Hastanelerinin etik kurullarından üyeler, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan ilgili daire başkanları ve Tübitak’tan bir yetkili olmak üzere toplam olarak 58 kişi katılmıştır. Türkiye Biyoetik Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Yavuz S.

Aydıntuğ ve Doç. Dr. Gülay Yıldırım Çalıştaya kendi etik kurulları adına katılmıştır.

Çalıştayın ana temalarını “mevzuat”, “araştırma başvurularının değerlendirilmesi”, “etik kurulların işleyişi” ve “başvuru formları ve değerlendirme süreci” oluşturmuştur. Çalıştayda ilk gün katılımcılar genel olarak bilgilendirildikten sonra bu dört ayrı temaya göre gruplara ayrılarak moderatör eşliğinde grup içi tartışma ve çalışmalara başlamışlardır.

“Mevzuat” ana başlığı içerisinde: a. Kişisel verilerin gizliliğinin klinik araştırmalara uygulanması, b.

Biyolojik materyallerin kullanılması, c. Etik kurul yapılanmasının yeterliliği ve işleyiş açısından değerlendirilmesi, d. Etik kurul üyelerinin uzmanlık alanı dışındaki konularda uzman görüşü alınması ve pratiğe yansımasının değerlendirilmesi, e. Girişimsel etik kurul ve girişimsel olmayan etik kurulun gerekliliği ve yetki alanları, f. Girişimsel ve girişimsel olmayan araştırmaların tanımlanması, g. İlaç dışı (İlaç ve Biyolojik Ürünler Yönetmeliği, Kozmetik Yönetmeliği, Tıbbi Cihaz Yönetmeliği dışında kalan ancak Ek Madde 10’a göre TİTCK kapsamındaki araştırmalar) mevzuatı hakkında öneriler, h. Etik kurul üye havuzu oluşturulması konusunda görüş ve öneriler ele alındı.

“Araştırma başvurularının değerlendirilmesi” ana başlığı içerisinde: a. Faz ayrımları yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar, b. Retrospektif çalışmaların değerlendirilmesinde dikkat edilecek hususlar, c. Tıbbi cihaz çalışmalarında dikkat edilecek hususlar, d. İlaç ve biyolojik ürünler, bitkisel ürün, kozmetik ürün ve tıbbi cihazların ortak kullanıldığı çalışmalar değerlendirilirken dikkat edilecek hususlar, e. İlaç dışı çalışmalar değerlendirilirken dikkat edilecek hususlar, f. Evde bakım hizmetlerinin kabul sınırlarının tartışılması, g. Gönüllü ödemelerinin nasıl yapılması gerektiği ve ödeme şekli hakkında görüşler ele alındı.

“Etik kurulların işleyişi” ana başlığı içerisinde: a. Mevzuatta belirtilen sürelere uyumun değerlendirilmesi, b. Etik kurul iç işleyişi hakkında yaşanan sorunlar, görüş ve öneriler, c. Etik kurul üyelerinin eğitimi ve beklenen asgari koşullar, d. Etik kurul üyeliğini özendirici düzenlemeler konusunda görüş ve öneriler tartışıldı.

“Başvuru formları ve değerlendirme süreci” ana başlığı içerisinde; a. Etik kurula başvuru dokümanlarının standardizasyonu, b. Araştırma dosyalarında asgari değerlendirme kriterleri

(16)

Çalıştayın ikinci gününde ise gruplar hazırladıkları raporları tüm gruplara sunmuş tartışmalar ve değerlendirmeler yapılarak Çalıştay sonuçlanmıştır. Sağlık Bakanlığının yetkilileri yakın bir zaman içinde Çalıştay raporlarını katılımcılara ileteceklerini ifade etmişlerdir.

Yapılan Çalıştay ile Sağlık Bakanlığının, etik kurullarının mevzuatına, işleyişine ve değerlendirilmesine yönelik gitmezlikleri, mevcut etik kurul üyelerinin yaşanmışlıklarının üzerinden revize etmesi ve teori ile uygulamayı birleştirme çabası, üzerinde durulmaya değer bir etkinlik olmuştur.

Çalıştaya ait fotoğrafları sizlerle paylaşıyoruz.

(17)
(18)

Dr GÜLSÜM ÖNAL KAV ile SÖYLEŞİ

Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü, Necip Hablemitoğlu’nun ölüm yıldönümünde düzenlenen ödül töreni ile, bireysel ve kurumsal emekleriyle topluma katkı sağlayan ve toplumsal duyarlılıkla sorumluluk üstlenen kişileri ve kuruluşları belirledi. “Necip Hablemitoğlu Toplumsal Duyarlılık Ödülleri”ne layık görülen yürekli isimlerden birisi de alanımızın seçkin emekçilerinden Dr. Gülsüm Önal Kav’dı.

Türkiye Biyoetik Derneği olarak değerli meslektaşımız Dr. Gülsüm Önal Kav ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Gülsüm Önal Kav Kimdir?

1971 yılında ailenin dördüncü ve son çocuğu olarak doğmuşum. En küçük çocuk olmanın avantajlarını da yaşadım; doyasıya oyun oynadım, yaramazlık da yaptım, bu bakımdan şanslı büyüdüm. Fakat ödevlerimi de severek yapardım, aileden kimse beni uyarmak zorunda kalmazdı. Bu yönüm de Tıp Fakültesini kazanmamı sağladı sanırım. Lise yıllarımda iyi de kitap okurdum, kitaplar da bana, bugün yaşadığımızdan başka ve daha iyi bir dünya olabileceği fikrini kazandırdı. Fakülte yıllarım bu fikrin emeğini vermekle de geçti;

okulda Tiyatro Kulübü, Öğrenci Derneği kuruculuğu yaptım, öğrencilerin hak ve özgürlükleri için mücadele ettim.

Etik Alanında Uzmanlık Yapmaya Nasıl Karar Verdiniz?

Hak mücadelesi ve insan haklarıyla tanışmak, beni tıbbın daha sosyal alanlarına çekti. Öğrencilik yıllarımda ilgi duymaya başladığım iki alan vardı; Psikiyatri ve Tıp Etiği. Bunda hem benim kendi merakım hem de tıp eğitiminde hep geçerli olduğu gibi hocalarımızın rol model olması etkili oldu. Son KHK ile görevinden ihraç edilen Cem Kaptanoğlu hocamız, insan hakları mücadelesinde bizim için çok olumlu bir örnek idi.

Ayrıca biz öğrenciler, okuldaki faaliyetlerimizde özellikle tüm Psikiyatri hocalarımızın da verdiği desteği anmak isterim. Tıp Etiği de yine daha öğrenciliğimin ilk yıllarında bir örnek hoca ile kulağıma kaçmıştı. Biz O’na yetişememiştik ama üst sınıfların büyük hayranlıkla “Deontoloji dersine gelen bir Yaman Hoca vardı, öyle yaman bir hocaydı” diye anlatırlar, bizi imrendirirlerdi. Ankara Tıp Fakültesi’nden bir dönem Eskişehir’e gelip ders veren o bizim göremediğimiz bu “efsanevi” hoca, Yaman Örs’ün ta kendisiydi.

Aklıma o zamandan yer etmiş olan Tıp Etiğine, TUS sınavı ile girip Cerrahpaşa’da uzmanlık eğitimime başladıktan sonra kendisiyle ilk tanışmamda bunları Yaman Hocamıza da anlatmış, hatta alanı seçmemin sorumluluğunu ona yükleyip şakalaşmış idik. Şimdi hocamızı her özlemle andığımda, iyi ki böyle olmuş diyorum...

Uzun sözün kısası, adalet ve hak mücadelelerine hem kendi merakım –ki uzmanlık tez konum da “Tıp Etiğinde Adalet İlkesi” idi- hem de bu konuda örnek oluşturan hocalarımın etkisiyle kendimi etik uzmanı olarak buldum.

(19)

Etik Uzmanlığı Size Neler Kazandırdı?

Aslına bakarsanız, Türkiye’de hekim olmak klinikçi olmak demekmiş, bunu alana girdikten sonra bilimin temeli olan “temel bilimlere” verilmesi gereken önem ve desteğin yokluğuyla anladım. Ama yine de seçimimden pişman olmadım çünkü etik kendi hayatımı anlamlandırdığım hak mücadelelerinde önemli bir bakış açısı kazandırdı. Başta kadın mücadelesi olmak üzere, tüm toplumsal mücadelelerde, toplumsal sorunlara yaklaşımda bilimsel ve objektif bir metot kullanabilirsek ancak çözüme yaklaşıyoruz. Bu bakımdan hem toplumsal mücadeleye katkı sağladı hem de bana çok farklı bir mesleki hayat sundu. Ben üniversitede kadro bulamadım ve Sağlık Bakanlığı’nda uzman olarak atanıp Hasta Hakları, Hekim Hakları, Engelli Hakları, İnsan Hakları Etik Kurullar ve en son Çocuk İstismarı ve Çocuk Hakları ile ilgili alanlarda görev yaptım. Bu görevlerim hem teorik etik bilgimin kendi memleket gerçeğimizdeki reel yerini görmemi sağladı, hem de uzmanlık bilgim bu görevleri geliştirerek yapmamda kılavuz oldu. Daha doğrusu böyle olması için gayret gösterdim, elimden geldiğince, ülkemiz sağlık sistemi koşulları elverdiği ölçüde.

Dr. Gülsüm Önal Kav Hastalar ve Kadınlar için Neler Yaptı? Nereden Başladı ve Nereye Geldi?

2003’te Sağlık Bakanlığı’na uzman olarak atamam yapıldığında, tam olarak ne görev yapacağım net değildi.

O sıralarda Hasta Hakları gibi uygulamalar yeni başlıyordu, ben de Hasta Hakları ve genel olarak insan hakları ile ilgili konularda görevler yapmaya başladım. Uzmanlık alanımda klasik bir akademik hayatım olmadı ama sahada uygulamada ve eğitim vermekte deneyim kazandım. Hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının haklarını savunan çalışmalarımızın, bütün tarafların kendini ifade edecek, hak arayacak kanallar oluşturulmasına katkı sunmuş olmasını diliyorum.

Kadın haklarıyla ise öğrenciliğimden bu yana ilgiliydim ama kadın cinayetlerini durdurmayı hedefleyen platformumuzun kuruluşuyla birlikte hayatımın merkezi konusu haline geldi. 2010 yılında kurulan platform, önce öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerinin yanında yer aldı, acılarını paylaşarak onlara birlikte davaları takip etti, üzeri örtülen cinayetlerde gerçeği açığa çıkardı, adaletin sağlanmasına katkıda bulundu.

Bunun için öncelikle kadınların yaşadığı bu en yüksek hak ihlalinin; yaşam hakkı ihlali olarak “kadın cinayetlerinin” adını koymak, 3. sayfa haberleriyle örtülmesini önlemek gerekiyordu. Bu yüzden adımıza da alarak, önce bu toplumsal sorunu açığa çıkardık, tüm tarafların ve yetkililerin kabul etmesini sağladık.

Ancak esas mesele kadınları, ölüm olmadan koruyabilmek, ölümü durdurmaktı. Şiddetten koruma kanunun yenilenmesi ve uygulanması için çalıştık, bir müddet sonra şiddet gören, tehdit altındaki kadınların hayatta kalmak için başvurduğu adres olduk. Kadına yönelik şiddet 7/24 devam eden bir olgu olduğundan, çalışmalarımız platform temsilcilerinin de tüm zamanlarına yayıldı. Türkiye’de zamanla kadınların başka hak ihlalleri de arttı, çocuk istismarı gündeme geldi. Her şeyden önce olumlu bir dinamik olarak da kadınlar değişti, haklarını daha çok aramaya başladı. Platformumuz da bu gelişmelere göre kapsamını genişleterek,

(20)

cinsel şiddetin maalesef ki artmasıyla daha fazla sayıda cinsel saldırı davası ve çocuk istismarı davalarını da takip etmeye başladı.

Kısacası kadın hakları ve çocuk haklarıyla ilgili her konuyu sahiplenmeye, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yöntem olarak hukuki mücadele merkezde olmak üzere, kamuoyu oluşturarak toplumsal bir bilinç oluşturmaya, yetkililerin görevlerini yerine getirmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bu çabalarımız sonucunda, hayatta kalabilen kadınlar olması, örselenmeden kurtulan çocuk olması, kadınların ve çocukların kendini yalnız hissetmemesini sağlayabildiysek ne mutlu bize.

Zaman İçinde Hak Savunuculuğuna Başladınız. Bu Süreçte Desteklendiniz mi?

Lisedeyken engelli bir çocukla karşılaşmam ve ihtiyacı olanlara yardım etme isteği duymam, tıp fakültesini tercih etmemde etkili olmuştu. Üniversiteyle birlikte anlattığım gibi, kitaplardan, örnek hocalardan da özendiğim bu düşüncelerimi hayata geçirme imkânı buldum. Hem başka bir üniversite, başka bir dünya isteği hem de hak savunuculuğu için mücadeleye başladım, öğrenci derneğimizin, fakültedeki tiyatro kulübünün kurucularından oldum. O yıllardan beri de devam ettiğim mücadele arkadaşlarımdan hep destek gördüm diyebilirim. Özellikle son süreçte kadın hakları savunuculuğunda, çok daha temel bir hakkı; “yaşam hakkını” emek vererek savunmak, bu desteği artırdı. Ailemden, hocalarıma, toplumda yeni tanıştığımız kişilerden iş arkadaşlarıma uzanan destekleyicilerimiz var, sağ olsunlar.

Burada şu iki noktayı belirtmek isterim; hak savunuculuğunda ister istemez taraflar oluşuyor, örneğin kadın hakkını savunduğunuzda erkeklerden ya da hasta hakları konusunda sağlık çalışanlarından tepki görebiliyorsunuz bazen. İkincisi devletin hak savunucularını ve sivil toplum örgütlerini daha çok desteklemesi gerekirken bu desteği esirgediğini de görebiliyoruz. Bunlar çalışmalarımızı engellemiyor ama ülkemizde genel olarak bütün hak savunucuların, özel olarak da kadınların pozitif ayrımcılıkla önünün açılması, daha çok desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Geleceğe Dönük Projelerinizi TBD ile Paylaşır mısınız?

Öncelikle gelecekte, kadın cinayetlerini durdurabilmiş olmayı, kadınların sesinin her gün kan dondurucu biçimde ölümle kesilmesinden kurtulmayı bekliyoruz. Bizim ülkemizde de dünyada birçok ülkede olduğu gibi kadın cinayetlerinin “istisnai” kalması için, elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Kadına yönelik şiddet ile mücadele elbette devam edecektir, bu noktada da Türkiye’nin de imzacısı olduğu “İstanbul Sözleşmesinin” uygulanması gerekli, şu anda uygulanmayan bu sözleşme umarım gelecekte hayata geçer çünkü sorunun çözümünde çok etkili olacağına inanıyorum. Bununla beraber kadınların bütün modern haklarını rahatlıkla kullanabilmesi için çabamız devam edecektir. Ayrıca bu dönemde can meselesi yaşadığımız için, yeterince eğilemediğimizi düşündüğüm sorunlar da var; örneğin mülteci kadınların sorunlarına sahip çıkabilmeyi isterdim. Çocuk haklarıyla ilgili daha çok çalışma yapabilmemiz gerekir, şu anda Türkiye’de çocuk cinsel istismarının gerçek boyutunu bile bilemiyoruz, üzerine eğilmek gerekir.

(21)

Sonuçta gelecekte de hak savunuculuğuna devam etmeyi hayal ediyorum. Bir de zaman ve imkân bulabilirsem, bu deneyimleri yayın yapabilmeyi, herkesle paylaşabilmeyi çok isterdim. Bültenimizde bana yer açtığınız için, bu bakımdan da çok teşekkür ediyorum.

Kadınların öldürülmediği, çocukların yüzünün güldüğü bir dünya dileğiyle…

(22)

.

(23)

Türkiye Biyoetik Derneği Yönetim Kurulu (2015-2018) Prof. Dr. Neyyire Yasemin YALIM (Başkan)

Yrd. Doç. Dr. Funda Gülay KADIOĞLU (Genel Sekreter) Prof. Dr. Serap ŞAHİNOĞLU (Sayman)

Prof. Dr. Yavuz Sinan AYDINTUĞ (Üye) Doç. Dr. Gülay YILDIRIM (Üye))

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk Fizik Derneği organizatörlüğünde, Bodrum Kaymakamlığı, Bodrum Belediyesi, İstanbul Üniversitesi, TÜBA, TÜBİTAK, TAEK, Ges Teknoloji ve Rentech’in

Yoğun bir katılımın olduğu açılış törenine Kaymakamımız Sayın Kadir PERÇİ ile eşi Sayın Fadime PERÇİ hanımefendi, Birecik AK Parti İlçe Başkanı

25 Kasım Cumartesi günü Menemen Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz GÜRAL, Yönetim Kurlu Başkan Vekili Güven ÖZGÜVEN, Yönetim Kurlu Başkan Vekili Mehmet

Menemen Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin KARAGÖL ile birlikte Meclis ve Yönetim Kurulu üyeleri Menemen Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı İzzet SÜSOY ve

vatandaşlarının serbest dolaşımı ile hedeflenen ortama ters düşmekteydi. Çalıştay’ın benim için en önemli sonuçlarından biri ise, İDHD kavramının klinik uygulamada ne

Kongre uydu programı olarak planlanan ve Türkiye Biyoetik Derneği ile Geriatri Derneği’nin işbirliğinde 12 Kasım 2008 günü Ankara Tıp Fakültesi Deontoloji AD Fuat

Bu yaklaşımın, insan yaşamının tekliğini bilerek, insan sağlığını ve yaşamın değerini üstün tutarak, bireylerin ve bir bütün olarak toplumun

Toplantıda eşitsizliklere etik yaklaşım, istihdam, çalışma, işsizlik, gelir, gelir dağılımı; çocukluk, yaşlılık, engellilik, savunmasızlık, etnisite,