• Sonuç bulunamadı

Kadın Emeğinin Örgütlenme Đle Etkinleştirilmesi Nilüfer CENG

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kadın Emeğinin Örgütlenme Đle Etkinleştirilmesi Nilüfer CENG"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kadın Emeğinin Örgütlenme Đle Etkinleştirilmesi

Nilüfer CENGĐZ ESEN1 Ehlinaz TORUN2

Özet

Gelişmiş veya gelişmemiş olsun bütün ülkelerin ekonomilerinin temelinde kadın ve kadın emeği bulunmaktadır. Kadın emeğinin değerlendirilmesinde ve kıymetlendirilmesinde her zaman doğru ve adil bir yapı bulunmamaktadır. Kadın emeğinin ekonomide vazgeçilmez bir unsur olması nedeniyle hak ettiği değere ve etkinliğe kavuşturulması için nerede, hangi ülkede yaşarsa yaşasın, kadınların çeşitli şekillerde örgütlenmesi onların ekonomiye katkısını daha da artıracaktır. Bu durum aynı zamanda ülke ya da bölgesel kalkınmışlık farklılıklarının en aza indirilmesinde göz ardı edilemeyecek bir katkı sağlayacaktır.

Bu çalışmada, literatür taraması yapılarak kadın emeğinin örgütlenme ile en iyi nasıl değerlendirilebileceğinin yolları araştırılacak, kadınların hangi örgütlenmelerle kırsal kalkınmada daha etkili olabilecekleri örgütlenme yapıları olarak; kooperatifçilikle mi, dernekçilikle mi, kamu eliyle yürütülecek yerel bir örgütlenmeyle mi veya sosyal nitelik kazandıracak bir örgütlenme mi daha etkili olacağının yoları gösterilmeye çalışılacaktır.

Bu çalışma kırsal kalkınma ve diğer toplumsal kalkınma faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlar ile araştırmacılara yararlı olacağı düşünülerek yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: kadın, emek, örgütlenme, kırsal kalkınma, ekonomi

Women wıth actıve labor organızatıon upgrading of Abstract

Developed or underdeveloped, whether on the basis of the economies of all countries are women and women labor. Evaluation and exploitation of women labor a structure is not always accurate and fair. Women's labor in the economy indispensable because it deserves value and efficiency for heal, where, what country he lives of women in various ways the organization of their economic contribution to the further will increase the country or regional development, ed differences minimize ignored beyond a will contribute.

In this study the literature is made and women's labor organization and how best to evaluate way to search for the woman which organizations rural development more effective in the can about organizational structure as, cooperative with, dernekçilik the public hand to execute a local organization or social nature will give an organization more The show will be tried to be an effective way to go up.

This study of rural development and other social development activities with the agencies and organizations may be useful for researchers was done.

Key Words: Women, Labor, Organization, Rural Development, Economy

1. GĐRĐŞ

Dünya nüfusunun yarısını ve iş gücünün üçte birini oluşturan kadınların (gerek yasalar, gerek gelenekler nedeniyle), dar sınırlı ve baskı altında tutulmaları, ‘ikinci cins’

muamalesi görmeleri; ezilmeleri ve baskı altına alınmaları ve sömürülmeleri, yüzyıllardan beri devam eden uygulamaların sonucudur. Kadınlar; her toplumsal gelişmede ve insanlığın ileriye atılmış her adımında önemli role sahip olmuştur. Buna rağmen kadınların ezilmişliği, yoksulluğu ve yoksunluğu hala devam eden bir gerçekliktir.

Bugün bir çok ülkede ve Türkiye'de de olduğu gibi, kadınlara ve erkeklere hukuksal boyutta biçimsel eşitlik tanınsa da, gerçekte kadınların ekonomik, toplumsal ve politik ezilmişliği ve eşitsizliği sürüp gitmektedir. 21. Yüzyılda olunmasına rağmen, gelişmekte olan ülkelerde ne yazık ki, bu eşitlik henüz sağlanmış değildir. Đşte bu durum, ülkelerin sosyoekonomik ve sosyokültürel alanda geri kalması ve gelişimini

1 Akdeniz üniversitesi Sosyal Bilimler MYO Đşletme programı, Antalya e-mail: nesen@akdeniz.edu.tr, nilufercengiz@hotmail.com Telf:05054697203

2 Kocaeli Üniversitesi, Arslanbey Meslek Yüksekokulu Teknik- Đktisadi ve Đdari Programlar Bölümü, 41285 Đzmit/ KOCAELĐ Telf: +90 262 3513281 Fak: +90 262 3513283 e-mail: ehlinaz.torun@kocaeli.edu.tr, Ehlinaz@hotmail.com

(2)

tamamlayamamasının en önemli nedenlerinden biridir. Ülkelerin gelişmeleri için her alanda, kadın ve erkek eşitliğinin sağlanması gerekmektedir. Kadınların erkeklerle eşit olma durumu incelendiğinde, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eşitlik hala birçok alanda sağlanamamışken, gelişmiş ülkelerin bu sorunu çok önceleri çözmüş olduğu görülmektedir.

Buna karşılık Türkiye’de kadın hareketi, 1980’li yılların ardından, sivil toplum örgütlerinin güçlenmesiyle birlikte önemli bir ivme kazanmıştır. Avrupa Birliği’ne uyum süreci kapsamında yapılan düzenleme ve uygulamalar da, Türkiye’de kadın hareketinin daha iyi bir konuma ulaşması açısından önemli bir katkı sağlamıştır. Bir ülkenin ilerlemesi ve çağdaşlaşması için temel şartlardan biri olarak kabul edilen “kadın-erkek eşitliği”nin tam anlamıyla sağlanabilmesi için daha yapılması gereken birçok şey bulunmaktadır.

Kriz dönemleri hariç, son dönemde yıllık ortalama %7,5 oranında büyüyen ve dünyanın 17. büyük ekonomisi haline gelen ülkemizde ise bu olumlu ekonomik gelişmeler, istihdam oranlarına özellikle de kadın istihdamı oranlarına dünyada olduğu gibi aynı ölçüde yansımamaktadır. Türkiye, OECD'nin 2007 yılı istihdam raporu verilerine göre 10,6 işsizlik oranıyla kadın işsizliğinin en fazla olduğu 6. ülkedir. 28 OECD ülkesi içinde kadın işsizliği oranının en hızlı yükseldiği 2. ülkedir. Ülkemiz,

%26,5 seviyesinde olan kadınların işgücüne katılma oranı ile 30 OECD ülkesi içinde “en kötü” durumda olan ülkedir (Pehlivanoğlu, 2008).

Bugün bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de, kadınlara ve erkeklere hukuksal boyutta biçimsel eşitlik tanınsa da gerçekte kadınların ekonomik, toplumsal ve politik ezilmişliği, eşitsizliği sürüp gitmektedir. Kadının iş gücüne katılımı kent ile kırsal alanda da farklılık göstermektedir. Ülke genelinde erkeğin iş gücüne katılımı % 69,5 iken kadının iş gücüne katılımı % 26,5’tir. Kadının işgücüne katılım oranı kentlerde %15,2 olurken, kırsal alanda ise % 44,4’tür. Bu oran da gittikçe düşmektedir. Đş gücüne erkeklerle kıyaslandığında eşitsiz katılan kadın, aynı zamanda istihdam olanakları bakımından da geridedir. Kadın işsizliği erkek işsizliğinden çok daha fazladır. Kadınların en düşük oranla çalıştıkları alan ise, üst düzey yöneticiliktir. Kadın yöneticilerin az olması cinsiyet ayrımcılığının eğitim alanına yansımasının bir sonucudur. Kadın, eğitimde fırsat eşitliğinden yararlanmamaktadır ( Torun, 2010; Çalışkan ve Kocakuşak 2004)).

Dünya ortalamasına göre, kadınların okur-yazarlık oranı. % 73.1, erkeklerin okur-yazarlık oranı % 84.6’dır. Okullaşma oranı ise, kadınlarda % 60, erkeklerde % 67’dir. Ayrıca, gelir düştükçe kadın -erkek arasındaki eşitsizlik artmaktadır. Nitekim yüksek gelir grubuna giren ülkelerde okur-yazarlık oranı kadınlarda % 98.4, erkeklerde % 98.7 iken, orta gelir grubundaki ülkelerde bu oranlar sırasıyla % 85.0 ve 90.4, düşük gelir grubundaki ülkelerde ise sırasıyla % 59.6 ve 78.1 olmaktadır (Yumuşak, 2007).

Fakirlik sosyokültürel yönden düşük seviyede toplumların oluşmasını sağlamakta bu durumun faturasını da kadınlar ve dolayısıyla çocuklar ödemektedir.

Gelirlerin adil dağıtılmaması, eğitim eşitsizliğini de beraberinde getirmektedir.

Bunun bir sonucu olarak da kadının, ekonomide yer alması veya istediği işe ya da daha prestijli olabilecek bir mevkie sahip olabilmesi zorlaşmaktadır. Eğitim eşitsizliğinin ortadan kaldırılması, aile bireyleri tarafından kadına ve yaptığı işlere daha fazla saygı duyulmasının sağlanabilmesi, onu yaralayıcı çevre faktörlerinin ortadan kaldırılması için yoğun mücadele gerekmektedir.

2. KADIN EMEĞĐNĐN EKONOMĐYE KAZANDIRILMASINDA ETKĐLĐ YOLLAR

Bir toplumun temel yapı taşlarından biri olan kadının, eğitimde, çalışma hayatında, ev yaşamında, üretimde ve tüketimde erkeklerle eşit konuma gelmeleri, yani cinsiyet eşitliğinin sağlanması gerekmektedir. Bütün bunların kadınlar lehine sağlanması, gelecek nesillerin daha iyi yetiştirilmesini ve ülke ekonomisinde kaynakların daha etkin kullanımını sağlayacaktır. Bunun yanı sıra verimliliğin artırılması, orta ve uzun dönemde

(3)

gelir dağılımındaki dengesizliğin azaltılmasını, bölgesel kalkınmayı gerçekleştirecek kalıcı çözümlere ulaşılmasını, istihdamın artırılmasını, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinin gelişmesini sağlayacak dolaylı ve dolaysız etkiler yaratacaktır.

Dünyadaki işlerin %66’sının kadınlar tarafından görülüyor olmasına karşın kadınlar, dünyadaki gelirin ancak %10’nuna, mal varlığının ise %1’ne sahiptirler. Başka bir deyişle erkekler dünyada ki işlerin %34 ‘ünü yaparken, gelirin %90’nına ve mal varlığının %99’una sahiptirler ( Torun, 2010).

Yapılan çalışmalar göstermektedir ki, kadınlar her alanda çalışıp ekonomiye katkıda bulunurken, emeklerinin değerini bulamadığı gibi ulusal ekonomiye, toplumsal gelişmeye veya aile içindeki üretimlerine değer verilmemektedir. Kadınlar hemen bütün ekonomik alanlarda çalıştığı ve ürettiği halde hak ettikleri değeri bulamadıkları gibi tarih boyunca pasifleştirilmeye çalışılmışlardır. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması, kadınların hak ettikleri ekonomik değerin verilmesi ve çeşitli eşitsizlikler nedeniyle ekonomik özgürlüklerinin sağlanması için pek çok etkili yol bulunmaktadır.

Bunun için sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, kooperatifler, gönüllü kuruluşlar, yerel yönetimler ve devlet kurum ve kuruluşlarınca kadınlara yönelik politikaların etkili bir şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca dünya kadınlarının eşit koşullardan yaralanabilmesi için uluslararası yeni politikaların üretilerek hayata geçirilmesi, gerekli görülen alanlarda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık içeren politikaların üretilmesi ve üretilen bu politikaların uygulanmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılması gibi pek çok etkili yol bulunmaktadır.

Devletin dışında, kadınların kendi aralarında örgütlenmesi, devletin çeşitli kurum ya da kuruluşlarınca kadınlara yönelik farklı çalışmaların yapılması, vakıfların, STK’lar ve gönüllü kuruluşların ve derneklerin bu yönde faaliyetlerde bulunması v.b birçok şekilde kadın emeğinin etkinleştirilerek ekonomiye kazandırılması sağlanabilir.

3. ÜLKELRĐN GELĐŞMĐŞLĐĞĐNE GÖRE KADINLARIN EKONOMĐYE KATILIMI

Bugün birçok ülkede ve Türkiye'de de olduğu gibi, kadınlara ve erkeklere hukuksal boyutta biçimsel eşitlik tanınsa da gerçekte kadınların ekonomik, toplumsal ve politik ezilmişliği, eşitsizliği sürüp gitmektedir.

Kadının tarihsel gelişimine baktığımızda, kapitalist toplumun ortaya çıkmasıyla birlikte kapitalist üretim ilişkileri cinsiyetçi iş bölümünü dayatmakta ve kadın, savaş vb.

koşullar haricinde, toplumsal üretimin dışında tutulmaktadır. Ayrıca ucuz ve vasıfsız iş gücü olarak görülmektedir. Kadınların eğitimi, erkeklerle fırsat eşitliği konularında toplumsal önyargılar, uygulanan istihdam politikalarına dayanak oluşturmaktadırlar.

Ayrıca Küreselleşme dediğimiz süreç yalnızca zenginle yoksul arasındaki uçurumu derinleştirmekle kalmıyor, kadınla erkek arasında var olan eşitsizlikleri de artırıyor.

Kadının çalışmaya başlaması, mensubu olduğu aileye ek gelir sağlar. Ek gelir, harcamaları artıracağı gibi aynı zamanda tasarruf yapılmasını da sağlar. Çünkü yapılan araştırmalar kadın katılım oranı arttıkça tasarruf oranının da arttığını göstermektedir (Đnciroğlu, 2010; Goldman Sachs, 2009).Kadınların ekonomik yaşamda yer almaları daha akılcı harcama bilincinin oluşmasına etki etmektedir. Diğer yandan kadın, yetiştirdiği çocuklara da daha iyi bir harcama veya tasarruf bilinci vermekte ve akılcı bir nesil yetişmesinde etkili olmaktadır.

Uluslararası araştırmalar, çalışan kadınlarda doğurganlık oranının ve çocuk ölüm oranının düştüğünü, dolayısıyla aile ölçeklerinin sağlık ve eğitime daha büyük pay ayrılabileceği bir konuma yöneldiğini göstermektedir. Aynı araştırmalar, çalışan kadınların elde ettikleri gelirleri erkeklerden farklı olarak kendileri için değil, ağırlıkla aile için harcadıklarını göstermektedir. Erkekler kazançlarından göreli olarak eğlence, alkol, sigara gibi harcamalara daha fazla pay ayırırken, kadınlar kazançlarını daha çok çocukların eğitimine ve sağlığına harcamaktadırlar (Đnciroğlu, 2010; ( DPT ve Dünya Bankası, 2009; Goldman Sachs, 2009)

(4)

Kadınların ekonomik alanda yer almaları, aile içi ekonomik refahı sağlaması yanında ülke ekonomisine yaptığı olumlu katkı ile ulusal kalkınmaya da katkıda bulunmaktadır. Kadınların Türkiye’de işgücüne katılımı, dolayısıyla da istihdam mevcut potansiyele göre oldukça düşüktür. Ekim 2009 itibariyle 52 milyona yaklaşan çalışabilir yaştaki sivil nüfusun ancak yarısı işgücü piyasasında bulunmaktadır. Đşgücüne katılım oranı yüzde 47, istihdam oranı yüzde 42’ye kadar düşmüştür. Bu oranlar, Avrupa Birliği üyeliğini hedefleyen bir ülke için olağanüstü düşüktür. Araştırmalar, cinsiyet ayırımının ve düşük katılım oranlarının altında yatan ana sebebin, olağanüstü düşüklükteki kadın katılım oranı olduğunu göstermektedir.

Kentlerde her on kadından sadece ikisinin işgücü piyasasında bulunduğu, oysa bu oranın Güney Avrupa ülkelerinde ikiye bir olduğu görülmektedir. Kadınların işgücüne katılımı açısından Türkiye sadece gelişmiş Batı ülkelerin gerisinde değil, aynı zamanda hızla sanayileşen Asya Kaplanları ile Latin Amerika ülkelerinin de gerisinde bulunmakta, daha çok Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine yakın durmaktadır. Türkiye’nin özellikle kadın işgücü faktörünü yeterince etkili kullanamadığı bir gerçektir. Oysa Batı’da ve Doğu’da yüksek refah düzeyine sahip hiçbir gelişmiş ülkede kadın katılım oranı yüzde 50’nin altında düşmemektedir. Tekrarlamak gerekirse, Türkiye’de kadın katılım oranı

günümüzde yüzde 24 civarındadır (Đnciroğlu, 2010;

http://www.toprakisveren.org.tr/2010-85-lutfiinciroglu.pdf).

Kadınların ekonomiye katılımının düşüklüğünde, uygulanan politikalar, ülkenin sosyoekonomik yapısı ve eğitim faktörünün etkili olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Buradaki katılım payı oranı aktif olarak devlet ya da özel sektörde çalışan, sosyal güvenceye sahip olan kadınların oranıdır. Aksi taktirde bu oran oldukça yüksek çıkardı.

Ev de çalışanlar ile kayıt dışı işlerde çalışan kadınlar bu kapsamda gösterilmemektedir.

4. KADINLARIN EMEĞĐNĐN ÖRGÜTLENME ĐLE EKONOMĐYE KATILMASI

Kadınların emeğinin sömürülmesi, yüzyıllardır devem eden bir durum olması nedeniyle kadınların bu bağlamda korunması, kollanması gerekmektedir. Đşte bu noktada kadınların örgütlenmesi onların açısından oldukça önemli olmaktadır. Örgütlü olmak bir çok açıdan kadınların sömürülmesinin, ekonomik kazanımlarının artmasının ve kendilerine olan özgüvenin yükselmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte örgütlenme, kadınların hem kendi aile ekonomisine hem de ülke ekonomisine katkıda bulunarak GSYĐH’ daki payını artıracaktır.

Günümüzde kadın örgütlenmelerinde çeşitlilik görülmektedir. Herkesin kendi amacına uygun örgütlerde yer almasında ve bilinçli bir toplumun oluşmasında iletişim araçlarının ve örgütlenme konusundaki yayım faaliyetlerinin de etkisinin olduğu unutulmamalıdır.

Kadın örgütlenmeleri, kimi ev işleri, kimi el sanatları, kimi ev ekonomisi, kimi de çeşitli alanlarda hizmet amaçlı, çevre ve toplum baskısına, eş ve aile baskısına karşı oluşturulmuş çeşitli isimler altındaki sığınma evlerinde barınmalarını sağlayan örgütler v.s. şeklinde sınıflandırılabilirler.

Kent kadını biraz daha bilinçli, görsel ve yazılı basın aracılığı ile bilinç düzeyinde artış söz konusu iken, kır kadınlarında görsel ya da yazılı basını çeşitli nedenlerle takip edememesi sonucu, bilinç düzeyinde fazla bir gelişme söz konusu olmamaktadır. Đşte burada örgüt ve örgütlenme devreye girmektedir. Kişilerin amacına uygun, gönüllülük esasına dayanan, kar amacı gütmeyen, bir arara gelerek doğru işlere imza atarak, geri dönüşüm sağlayan ve kent ya da kırsaldaki kadınların emeklerinin değerlendirilmesine olanak sağlayacak projeler oluşturulması ile örgütlenme sağlanabilir. Burada liderlere, yasalara, uygun politikaların yapılması için sosyal bilinci yüksek hükümetlere, sivil toplum kuruluşlarına, vakıflara, derneklere ve en önemlisi bu olguların tetikleyicisi olacak kadın bilincine büyük ihtiyaç vardır.

Ataerkil toplum yapısı, gerek iş hayatında gerekse sosyal yaşamda kadınlar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Kadınlar geleneksel kadın mesleklerine yoğunlaşıp, açık

(5)

iş olmasına rağmen, erkek işi olarak tanımlanan işlere başvuramamaktadırlar. Bu işleri yapsalar dahi aynı işi yapan erkeklere göre kadınların ücreti düşük kalmaktadır. Kadınlar, iş hayatına girip yükselmeyi hedeflediklerinde ilk bakışta görünmeyen engeller karşılarına çıkmakta ve yükselmeye kararlı kadınlar, Đngilizce literatürdeki deyimi ile, kafalarını “cam tavan”a (glass ceiling) çarpmaktadırlar. Türkiye’de kamu yönetiminde orta kademe yöneticilerin % 32’si kadın iken, bu oran genel müdür kademesinde % 12’ye, müsteşarlık düzeyinde ise % 2’ye kadar inmektedir9. Kamuda çalışan 100 kadından 57’si, 24-35 yaş grubunda yoğunlaşmakta ve %44 ile ilk sırayı lise mezunları almaktadır. Đkinci sırayı %15 ile iki yıllık yüksek öğrenim mezunları oluşturmakta, böylece orta kademede yoğunlaşan kadınların yükselme şansları da sınırlanmaktadır (Akat, 2004).

Dünyada ve ülkemizde kadınların sadece emeği değil bilgisi de aynı oranda sömürülmektedir. Yapılan işler üretilen mallar ve elde dilen gelirler üzerinde sadece bedensel işgücü emeği değil, aynı zamanda zihinsel emek de söz konusudur. Çalışılan işyerlerinde erkek- kadın eşitliği sağlanmadığı için burada kadınlar daha çok sömürülmektedirler. Bu sömürülme çeşitli mağduriyetleri de beraberinde getirmektedir.

Söz konusu mağduriyetler, cinsel tacizden işçilik ücretlerine varıncaya kadarki tüm aşamalarda mevcuttur. Bu tür durumlarda örgütlü davranış, sendikaların devreye girerek mağduriyetlerin giderilmesini sağlaması sonucunda söz konusu olabilir.

Dünyada küreselleşme ya da sermayenin uluslararasılaşması sürecinde, kadın emeğine biçilen rol, artık “yedek işçi ordusu”nun ötesinde bir roldür. Kadınların sanayide istihdamı giderek artmaktadır. Sermayenin sınırları aşarak en az maliyetle en rasyonel üretimi yapma sürecinde işyeri maliyetini düşürmek temel önem taşımaktadır.

“Esnek çalışma biçimleri”nin giderek yaygınlaşması bunun bir sonucudur. Düşük ücretli, güvencesiz yarım günlük çalışma, ev içinde çalışma yükünü taşımaya devam ettikleri için en çok kadınların muhatap oldukları bir istihdam biçimidir. Nitekim, AB ortalamasına göre yarım günlük çalışma yapılan işyerlerinin yüzde 80’inde kadınlar çalışmaktadır31. Her ne kadar rakamlar güvenceli ve tam günlük işlerde genellikle erkeklerin istihdam edildiklerini, kadınların kazandıkları ücretin ise yaşamlarını bağımsız bir biçimde sürdürecek düzeyde olmadığını gösterse de, kadınlar gelecekte iş ve meslek dünyasında artan bir şekilde söz sahibi olacaklardır. Yeni teknolojiler, beden gücünü asgariye indirip bilgi ve yaratıcılığı ön plana çıkardığı için, kadınlar şaşırtıcı hamleler yapabileceklerdir. Bilgisayarlar, evde çalışıp üretime katılmayı mümkün kıldığından, kadınların üzerindeki “çifte emek baskısı” azalacaktır (Akat, 2004).

Yapılan araştırmalara göre kadınların emeklerinin sömürülmesi, gelişmişlik düzeyinden bağımsız, hemen her ülkede mevcuttur. Ancak bunların yüzdelik dilimleri farklılık arz etmektedir. Gelişmiş ekonomilerde bu oran daha düşük, orta ve gelişmemiş ekonomilerde bu oran daha yüksektir. Dolayısıyla kadınların ekonomiye katkısı yadsınamayacak düzeyde olduğuna göre, bu emeğin uygun şartlarda değerlendirilerek hak ettiği değerin verilmesinde örgütlü davranış etkili olmaktadır.

Đnsanoğlunun varlığından, sanayi devriminin yapılmasından günümüze bütün evrelerde insanlar haklarını, örgütlü olarak hareket ettikçe elde etmişlerdir. Aksi taktirde elde ettikleri veya almayı düşündükleri hakları ellerinden alınmış veya verilmemiştir. Son yıllarda ülkemizde örgütlü hareketlere özellikle sendikalaşmaya karşı devletin olumsuz tutumları göz önüne alınacak olursa kişilerin hak ve özgürlüklerini elde etmek veya koruyabilmek için birlikte hareket etmeleri yani örgütlü davranmaları gerektiği gerçeği ortadır. Bunun en iyi örneğini Tekel işçileri 2009 Mart ayında Tekel işletmelerinin özelleştirilmesi durumundaki hak kayıplarını ortadan kaldırabilmek ve özlük haklarını almak için sergilediler ve örgütlü davranışın ödülünü tamamen olmasa da kısmi olarak aldılar.

Son yıllarda yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının (STK), sanyi ve ticaret odalarının, gönüllü kuruluşların, kadın emeğini değerlendirme vakfının, kadın kooperatiflerinin, çeşitli uluslararası kuruluşların ve AB fonlarının yardımıyla kadınların

(6)

çeşitli alanlarda eğitimlerinin sağlanarak, bilgi ve becerileri arttırılmaya çalışılarak, iş bulma veya evde iş üreterek hem ülke hem de aile bütçesine önemli katkılarda bulunmaları sağlanmıştır. Hemen hemen bütün illerde küçük el sanatları atölyeleri veya evlerde el işleri üreterek satan, ekonomik özgürlüklerini kazanan kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Tabii bu durum örgütlü, planlı ve birlikte gönüllü çalışmalarla söz konusu olmaktadır. Kadın kooperatifleri ise son 8 yılda kendilerinden söz ettirmiş olup günümüzde oldukça iyi sonuçlar ortaya koymuşlardır.

Kooperatiflerin diğer kuruluşlara göre avantajları vardır. Bu avantajlar; gönüllü olarak bir araya gelmek, kar amacı gütmemesi, herkesin eşit oya sahip olması, kendilerine özgü sözleşmelerinin olması, piyasada birlikte hareket ettikleri için kadınların ürettikleri ürün fiyatlarını belirlemede söz sahibi olmaları, rekabeti düzenleyici rol oynamaları, ve ortak olmada çok yüksek bir bedelin olmaması, kadınların bu tür bir örgütlenmeye katılımını artırmakta ve emeğini hak ettiği değerden ücretlendirme ve ürününü iyi bir fiyattan pazarlayabilme olanakları yaratmaktadır. Bunun dışında kooperatifler markalaşmada etkili faktör olduğu için, piyasadaki dezavantajları kendileri lehinde avantaja dönüştürme şansını yakalamaktadırlar. Tüketiciler karşılarında bir tüzel kişilik olan ve marka adı olarak kooperatifi bulmaları açısından daha cazip olabilir.

5. SONUÇ

Günümüzde, genelde dünyada ve özelde de Türkiye’de yaşanan kadın-erkek eşitsizliğini toplumları içten kemiren bir hastalığa benzetmek mümkündür. Ancak Türk toplumunda yaşanan kadın-erkek eşitsizliğinin tarihi incelendiğinde ise, eşitsizliğin geçmişte daha az olduğu ve özellikle son dönemlerde kadınların siyasi rant olarak görülmeleri ve dini siyasi konulara alet den anlayışlardan dolayı bu eşitsizliğin kadın aleyhine daha da arttığı gözlemlenebilir.

Kadına ve kadın emeğine gerekli değerin verilmesi yasalar, kanunlarla sağlanmalı ve bunun için gerekli altyapı yatırımları yapılmalıdır. Unutulmaması gereken en önemli konu kadınlarına değer vermeyen toplumlar hiçbir zaman ekonomik ve soyal kalkınmalarını, sosyo- kültürel kalkınışlarını tamamlayamamış ve sağlıklı nesiller yetiştirememiştir. Dolayısıyla küreselleşme kıskacında kalan dünya ve dünya ülkeleri yok olanın eşiğinde kalmışlar veya yok olmuşlardır. Vahşi kapitalizmin kıskacında olan ülkelere büyük kapitalist ülkelerin sömürgesi veya mandası konumundadırlar. Her ne kadar açıkça ifade edilmese de durum ortadadır. Çeşitli nedenler ileri sürülerek savaşlar yapılmakta ve bu savaşlarda en büyük acıları kadınlar ve çocuklar yaşamaktadırlar. Bu savaşlar nedeniyle kadınlar hem ana olmak, hem eş olmak hemde kadın olmanın vermiş olduğu zorluklar nedeniyle çeşitli şekillerde istimrar edilmekte, cinsel tacize uğramakta v.s birçok acıyı yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Bütün bunların yaşanmamsı için ülkelerin kadınlarına değer vermesi ve eğitimini en üst düzeyde sağlamsı gerekmektedir.

Eğitimli bir anne sağlıklı ve bilinçli bireyler yetiştireceğinden toplumlarda sağlıklı bir yapıya kavuşmuş olacaktır.

Kadın eğitiminin her alanda sağlanması, emeğinin hakkının verilmesi ve çalıştıkları işlerde eşit işe eşit ücret verilmesinin yasal zorunluluk haline getirilmesi yanı sıra, her özel yada devlet işletmesinin çalıştıracağı iş gücünün işin niteliğine göre en az

%50’sinin kadınlardan oluşması sağlanmalıdır.

Kadınların örgütlenmeleri teşvik edilmeli ve gerekeli altyapı yatırımlarının devlet tarafından veya özel kuruluşlarca yapılması sağlanmalıdır. Özel sektör işletmelerine, sosyal sorumluluk projesi adı altında yasayla düzenlenen bir yaptırımın uygulanması ve bu sosyal sorumluluk projeleri, kadınlara ve çocuklara yönelik olmalı ve devlet tarafından çıktıları kontrol edilmeli; çıktılar istenen değerlerde değilse, cezai yaptırım uygulanmalıdır.

Sonuç olarak, hızla değişen dünyamızda, bütün ülkelerde kadınlara giderek daha çok ihtiyacın olduğu ve kadınların katkılarından yararlanılamadığı sürece ülkelerin yeterince gelişmelerinin söz konusu olamayacağı açıkça görülmelidir. Bu nedenle tüm dünyada kadınlar; yasal, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel hak ve özgürlüklerini elde

(7)

etmelidirler. Diğer yandan kadınların bilinçlenemeyip gelişemedikleri toplumlarda erkeklerin de bilinçlenip gelişemeyeceği gerçeği gözardı edilmemelidir.

6. KAYNAKLAR

Akat, Ö.,2004.“Niş Pazarlama Kapsamında, “Gözardı Edilmiş Kadınlar”ın Türkiye’deki Konumu Üzerine Basın Ağırlıklı Bir Araştırma” U.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, yıl:5, sayı 6, 2004/1, ss 183-199. Bursa.

Çalışkan, M. ve Kocakuşak, N., (2004), “Çalışma Hayatında Kadın”, kesk.org.tr; (Gör.

Tarihi., 03.08.2010),

Đnciroğlu, L., 2010; ( Goldman Sachs, 2009), “Kadınların Đstihdama katılımı ve Yaşanan sorunlar” http://www.toprakisveren.org.tr/2010-85-lutfiinciroglu.pdf, (Gör.

Tarihi., 03.08.2010),

Đnciroğlu, L., 2010; ( DPT ve Dünya Bankası, 2009; Goldman Sachs, 2009) “Kadınların Đstihdama katılımı ve Yaşanan Sorunlar” http://www.toprakisveren.org.tr/2010- 85-lutfiinciroglu.pdf (Gör. Tarihi., 03.08.2010).

Pehlivanoğlu, F. P., 2008, “Türkiye’de Çalışma Hayatında Kadın ve AB Süreci” Öz Đplik-Đş Sendikası Türkiye işçi-işveren ve hükümet delegasyon sunum notları.

Torun, E., 2010. “Socio-economic status of women according to development levels of countries and structure in Turkey”, African Journal of Agricultural Research Vol.

5(11), pp. 1154-1161, 4 June, 2010 , ISSN 1991-637X © 2010 Academic Journals.

Yumuşak, Đ.G., 2007. “Kadın Eğitiminin Ekonomik Analizi” Basılmamış Bildiri.

Referanslar

Benzer Belgeler

2010大學校院博覽會,北醫展現旺盛活力!舉辦4場免費的全國巡迴「志願選填說明會」,造福莘莘學子

Psikoloji biliminin uygulamalı alanlarından olan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik programında; Fizyolojik Psikoloji, Gelişim Psikolojisi I, Rehberlik ve Psikolojik

Örneğin; intranidal veya besleyici arterlerde anevrizmanın varlığı AVM’nin yüksek akımlı olduğunu, venöz stenoz, derin venöz drenaj, tek kanallı venöz drenaj ve

The Times, K oç’un Ramazan ayında oruç tutacak kadar dindar olduğunu, bunun yanısıra viski içebildiğim de yazdı Gazete, K oç’un yardım dem eklerine büyük

Bu çalışma, Hak-İş ve bağlı sendikaların kadın komitelerinin çalışmalarını, ko- mite başkanlarının sendikalarda kadın sorununa ve toplumsal cinsiyet eşitliğine

Tekrar edelim: Hukuk hizmetlerinin üretiminde çalışarak genişletilmiş yeni- den üretim sürecine katılan insanların tabi olması gereken normlar, ilgili kişinin teknik ve

Sigara, alkol, yanl›fl beslen- me al›flkanl›¤›, h›zl› kilo al›p verme ve hareketsiz- lik, selülit oluflumuna neden olan faktörler ara- s›nda.. Sigara, damarlar›n

Bu çalışmada ekonomik ömürleri aynı olmayan projeler arasında seçim yaparken kullanılan yöntemlerden biri olan Eşdeğer Yıllık Maliyet