• Sonuç bulunamadı

40 Had ste Sorumluluk B l nc

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "40 Had ste Sorumluluk B l nc"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

a

T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Genel Yayın No: 1780 Cep Kitapları: 177

Yayın Yönetmeni: Dr. Fatih KURT

Yayın Koordinatörü: Bünyamin KAHRAMAN Hazırlayan: Elif ERDEM

Tashih: Hasan ÖZTÜRK Grafik & Tasarım: Ali YÜCEER Baskı: İleri Basım Matbaacılık AŞ.

B. Evler Mahallesi F. Çakmak 2 Caddesi Güzelşehir Sitesi 22 Villa No: 1 ANP/22 Büyükçekmece/İstanbul

Tel: (0 212) 454 35 10 1. Baskı, İstanbul 2020 ISBN: 978-605-7751-74-4 2020-34-Y-0003-1782 Sertifika No: 12930

Eser İnceleme Komisyonu Kararı: 22/04/2020/15

© Diyanet İşleri Başkanlığı İletişim

Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı

Tel: (0 312) 295 72 93 - 94 Faks: (0 312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr

(3)

40 Had¡ste

Sorumluluk B¡l¡nc¡

(4)
(5)

Sorumluluk, insanın hayatına yön veren, onu amaçsız yaşamaktan kurtaran bir rehberdir.

Her ne kadar sorumluluk sahibi olma duygusu insanın fıtratında varsa da bunun körelmesi ya da geliştirilmesi insanın elindedir. Sorumluluk duygusu gelişmiş kişiler, sahip olduğu nimetler- le birlikte bazı vazifeleri de yüklenmek, kazan- dıkları birtakım haklarla beraber sorumluluklar da taşımak durumunda olduklarının farkında- dır. Üstlerine düşeni yerine getirdikçe mutlu ve huzurlu olurken, yerine getirmedikleri her me- suliyet, onları derin bir huzursuzluğa sevk eder.

İnsan öncelikle kendisini yoktan var eden Allah’a karşı sorumludur. Allah’a karşı sorum- luluk bilinciyle yaşamak, kişinin Allah’tan geldi- ğinin, O’na ait olduğunun ve nihayetinde O’na döneceğinin farkında olmasıdır. Ne zaman ve

ÖN SÖZ

(6)

nerede olursa olsun her şeyi gören, duyan ve bilen Allah’ın kendisiyle beraber olduğunu hatırında tutmasıdır. Bu bilinçle hayatına yön vermesi, attığı her adımı bu şuurla atmasıdır.

İnsanın aynı zamanda kendisine, ailesine, akrabalarına, topluma, içinde yaşadığı canlı ve cansız çevreye karşı da sorumlulukları vardır.

Bu görev alanı öncelikle kişinin kendisinden başlar. İnsan, bedeninin ve ruhunun ihtiyacını karşılayarak kendisine gereken bakımı ve öze- ni göstermekle yükümlüdür. Aile bireylerinin ihtiyaçlarını gidermek, mutluluklarını ve hü- zünlerini paylaşmak, onların eğitim, barınma, giyim ve yeme-içme gibi maddî ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra onlara duygusal ve ruh- sal destek sunmak, iyi davranmak ve güzel ah- lâk aşılamak her bireyin sorumluluğudur.

Sorumluluğun diğer halkalarında akraba- lar ve komşular vardır. Allah Teâlâ, akraba- lık ve komşuluk bağlarının canlı tutulmasına özen göstermemizi emretmiştir. Ayrıca mümin;

toplumun maddi ve manevi anlamda ilgi ve

(7)

desteğe muhtaç kesimleri olan dullar, yetimler, öksüzler, kimsesizler ve mülteciler ile ilgilen- mekle de yükümlüdür.

Sorumluluğun bir diğer yönünü ise insanın içinde yaşadığı tabiata karşı görevleri oluşturur.

Bitkiler, hayvanlar ve diğer canlılarla ortak ya- şam alanı olan tabiatta mevcut dengeyi koru- mak, yeryüzünün şerefli halifesi olan insanın vazifesidir. Nitekim Allah Teâlâ, insanın kâinat- taki bütün varlıklara karşı merhamet ve iyilik üzerine kurulu bir ilişki tarzı geliştirmesini ister ve yarattığı muhteşem dengeyi koruması konu- sunda onu uyarır.

İnsan olmanın onurunu ve sorumluluğu- nu hayatının her anında yaşayarak gösteren ve bizlere eşsiz bir örneklik sunan Sevgili Peygam- berimizin hadislerinden derlenen bu çalışma, hayatımızı hadisler ışığında yeniden değerlen- dirmek ve şekillendirmek için okurlarına fırsat sunmayı amaçlamaktadır.

(8)

ِنَعَو ،َظِقْيَت ْسَي ىَّتَح ِمِئاَّنلا ِنَع :ٍةَث َلَث ْنَع ُمَلَقْلا َعِفُر « .» َلِقْعَي ىَّتَح ِنوُن ْجَمْلا ِنَعَو ،َمِلَت ْحَي ىَّتَح ِّىِب َّصلا

“Üç grup insandan sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan,

buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.”

(Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)

(9)

اَمَو َناَي ْسِّنلاَو َأَطَخْلا ىِتَّمُأ ْنَع َزَواَجَت َللها َّنِإ«

.»ِهْيَلَع اوُهِرْكُت ْسا

“Allah, yanılarak, unutarak ve zor kullanılarak yaptıklarından dolayı ümmetimi

sorumlu tutmaz.”

(İbn Mâce, Talâk, 16)

(10)

ِهِب ْتَثَّدَح ٍء ْىَش َّلُك ىِتَّمُأ ْنَع َزَواَجَت ىَلاَعَت َللها َّنِإ«

.» ْلَمْعَت ْوَأ ِهِب ْمَّلَكَت ْمَل اَم اَهَسُفْنَأ

“Yüce Allah, kalplerinden geçirip de dile getirmedikleri ve yapmadıkları şeylerden

dolayı ümmetimi sorumlu tutmaz.”

(Nesâî, Talâk, 22)

(11)

ىَلَع ٌدِلاَو ىِن ْجَي َلَو .ِهِسْفَن ىَلَع َّلِإ ٍناَج ىِن ْجَي َل َلَأ « .»...ِهِدِلاَو ىَلَع ٌدوُلْوَم َلَو ِهِدَلَو

“Dikkat edin! Kişi ancak kendi işlediği suçtan sorumludur. Baba çocuğunun suçundan dolayı cezalandırılamaz. Çocuk da babasının

suçundan dolayı cezalandırılamaz... ”

(İbn Mâce, Menâsik, 76)

(12)

َبِتُك ُهَدْعَب اَهِب َلِمُعَف ًةَنَسَح ًةَّنُس ِم َلْسِ ْلا ىِف َّنَس ْنَم«

ٌء ْىَش ْمِهِروُجُأ ْنِم ُصُقْنَي َلَو اَهِب َلِمَع ْنَم ِر ْجَأ ُلْثِم ُهَل َبِتُك ُهَدْعَب اَهِب َلِمُعَف ًةَئِّيَس ًةَّنُس ِم َلْسِ ْلا ىِف َّنَس ْنَمَو

ْمِهِراَزْوَأ ْنِم ُصُقْنَي َلَو اَهِب َلِمَع ْنَم ِرْزِو ُلْثِم ِهْيَلَع

.» ٌء ْىَش

“Kim İslâm’da güzel bir işe öncülük eder ve kendisinden sonra bununla amel edilirse, kendisinden sonra o işi yapanlar gibi sevap

alır. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez. Kim de İslâm’da kötü bir davranışa ön ayak olur ve kendisinden sonra bununla amel edilirse, kendisinden sonra onu yapanlar gibi günah alır. Onların

günahlarından da bir şey eksilmez.”

(Müslim, İlim, 15)

(13)

، ِساَّنلِل اًزِراَب اًمْوَي َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُ ّٰللها ىَّلَص ِللها ُلوُسَر َناَك ْنَأ« : َلاَق ؟ُناَميِ ْلا اَم !ِللها َلوُسَر اَي : َلاَقَف ، ٌلُجَر ُهاَتَأَف

َنِمْؤُتَو ِهِلُسُرَو ِهِئاَقِلَو ِهِباَتِكَو ِهِتَكِئ َلَمَو ِللهاِب َنِمْؤُت .»ِرِخ ْلا ِثْعَبْلاِب

Bir gün Resûlullah (s.a.s.) insanların görebileceği bir yerde oturuyordu. Yanına

bir adam geldi ve “Ey Allah’ın Resûlü, iman nedir?” diye sordu. Resûlullah şöyle

buyurdu: “Allah’a, meleklerine, kitabına, O’na kavuşmaya ve peygamberlerine iman etmendir. (Aynı şekilde) öldükten sonra son

dirilişe iman etmendir.”

(Müslim, Îmân, 5)

(14)

ٌلَمَعَو ِناَسِّللاِب ٌلْوَقَو ِبْلَقْلاِب ٌةَفِرْعَم ُناَميِلَا«

.»ِناَكْرَ ْلاِب

“İman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlar ile amel etmektir.”

(İbn Mâce, Sünnet, 9)

(15)

اًسْفَن َّنِإَف . ِبَلَّطلا ىِف اوُلِم ْجَأَو َللها اوُقَّتا ُساَّنلا اَهُّيَأ«

اوُقَّتاَف .اَهْنَع َأَطْبَأ ْنِإَو ،اَهَقْزِر َىِفْوَت ْسَت ىَّتَح َتوُمَت ْنَل .»َمُرَح اَم اوُعَدَو ، َّلَح اَم اوُذُخ . ِبَلَّطلا ىِف اوُلِم ْجَأَو َللها

“Ey insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının ve (O’ndan) istekte bulunurken güzel davranın. Hiç kimse (Allah’ın kendisine takdir ettiği) rızkı -geç de olsa- elde etmeden

ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan (hakkıyla) sakının ve (O’ndan) istekte bulunurken güzel davranın. Helâl olanı alın, haramdan

sakının!”

(İbn Mâce, Ticâret, 2)

(16)

ُللها َّلِإ َهَلِإ َل ْنَأ ِةَداَهَش : ٍسْمَخ ىَلَع ُم َل ْسِ ْلا َىِنُب«

، ِةاَكَّزلا ِءاَتيِإَو ، ِة َل َّصلا ِماَقِإَو ، ِللها ُلوُسَر اًدَّمَحُم َّنَأَو .»َنا َضَمَر ِمْوَصَو ، ِّجَحْلاَو

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur:

Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek,

haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”

(Buhârî, Îmân, 2)

(17)

:اَمِهِب ْمُتْكَّسَمَت اَم اوُّل ِضَت ْنَل ِنْيَرْمَأ ْمُكيِف ُتْكَرَت«

.» ِهِّيِبَن َةَّنُسَو ِللها َباَتِك

“Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve

Peygamberinin sünneti.”

(Muvatta’, Kader, 3)

(18)

َّبُرَف ،َعِمَس اَمَك ُهَغَّلَبَف اًئْيَش اَّنِم َعِمَس ًأَرْما ُللها َر َّضَن«

.» ٍعِماَس ْنِم ىَعْوَأ ٍغِّلَبُم

“Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin.

Kendisine (bilgi) ulaştırılan nice kimseler vardır ki onu işiten (ve kendisine aktaran)

kimseden daha kavrayışlıdır.”

(Tirmizî, İlim, 7)

(19)

َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُ ّٰللها ىَّلَص ّىِبَّنلا َّنَأ ِّىِراَّدلا ٍميِمَت ْنَع « ِهِباَتِكِلَو ِ ِلله« : َلاَق ؟ْنَمِل :اَنْلُق »ُةَحي ِصَّنلا ُنيِّدلا« : َلاَق

.»ْمِهِتَّماَعَو َنيِمِل ْسُمْلا ِةَّمِئَ ِلَو ِهِلوُسَرِلَو

Temîm ed-Dârî anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.s.) “Din samimi olmaktır.” buyurdu. Biz

“Kime karşı?” diye sorduk. Bunun üzerine o,

“Allah’a, kitabına, Resûlü’ne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara (karşı

samimi olmaktır).” buyurdu.

(Müslim, Îmân, 95)

(20)

،اَهُحْمَت َةَنَسَحْلا َةَئِّيَّسلا ِعِبْتَأَو ، َتْنُك اَمُثْيَح َللها ِقَّتا«

.» ٍنَسَح ٍقُلُخِب َساَّنلا ِقِلاَخَو

“Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün

peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin.

İnsanlara da güzel ahlâka uygun biçimde davran!”

(Tirmizî, Birr ve sıla, 55)

(21)

.»ِهِسْفَنِل ُّبِحُي اَم ِهيِخَ ِل َّبِحُي ىَّتَح ْمُكُدَحَأ ُنِمْؤُي َل «

“Sizden biriniz kendisi için istediğini mümin

kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”

(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59)

(22)

ْنَم ُنِمْؤُمْلاَو ،ِهِدَيَو ِهِناَسِل ْنِم ُساَّنلا َمِلَس ْنَم ُمِل ْسُمْلا«

.»ْمِهِلاَوْمَأَو ْمِهِئاَمِد ىَلَع ُساَّنلا ُهَنِمَأ

“Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin

oldukları kişidir.”

(Nesâî, Îmân, 8)

(23)

،َةَّنَجْلا ْمُكَل ْنَم ْضَأ ،ْمُكِسُفْنَأ ْنِم اًّتِس يِل اوُنَم ْضِا«

اَذِإ اوُّدَأَو ،ْمُتْدَعَو اَذِإ اوُفْوَأَو ،ْمُتْثَّدَح اَذِإ اوُقُد ْصا اوُّفُكَو ،ْمُكَرا َصْبَأ او ُّضُغَو ،ْمُكَجوُرُف اوُظَف ْحاَو ،ْمُتْنِمُتْؤا

.»ْمُكَيِدْيَأ

“Kendi adınıza altı şeyi bana garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim:

Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde yerine getirin, size (bir şey) emanet edildiğinde onun gereğini yapın, namusunuzu muhafaza edin, gözlerinizi

(bakılması yasak olandan) çevirin ve ellerinize sahip olun.”

(İbn Hanbel, V, 323)

(24)

.» ُلِلاَخُي ْنَم ْمُكُدَحَأ ْرُظْنَيْلَف ِهِليِلَخ ِنيِد ىَلَع ُلُجَّرلا«

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden sizden biri kiminle dostluk ettiğine dikkat

etsin.”

(Tirmizî, Zühd, 45)

(25)

ْنِإَو ،اَّنَس ْحَأ ُساَّنلا َنَس ْحَأ ْنِإ :َنوُلوُقَت ًةَعَّمِإ اوُنوُكَت َل«

ُساَّنلا َنَس ْحَأ ْنِإ ،ْمُكَسُفْنَأ اوُنِّطَو ْنِكٰلَو ،اَنْمَلَظ اوُمَلَظ .»اوُمِلْظَت َلَف اوُءاَسَأ ْنِإَو ،اوُنِس ْحُت ْنَأ

“‘İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz.’

diyen zayıf karakterli kimseler olmayınız.

Bilâkis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi içinize (bir ilke olarak)

yerleştiriniz.”

(Tirmizî, Birr ve sıla, 63)

(26)

.»… ٍء ْىَش ِّلُك ىَلَع َناَس ْحِ ْلا َبَتَك َللها َّنِإ «

“Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir...”

(Tirmizî, Diyât, 14)

(27)

اًدَحَأ َثَعَب اَذِإ َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُ ّٰللها ىَّلَص ِللها ُلوُسَر َناَك«

،اوُرِّفَنُت َلَو اوُرِّشَب« : َلاَق ِهِرْمَأ ِضْعَب ىِف ِهِباَح ْصَأ ْنِم .»اوُرِّسَعُت َلَو اوُرِّسَيَو

Resûlullah (s.a.s.) ashâbından birini bir iş için gönderdiğinde şöyle derdi:

“Müjdeleyin nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın.”

(Müslim, Cihâd ve Siyer, 6)

(28)

ِلاَمْعَ ْلا ُّىَأ :َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُ ّٰللها ىَّلَص ِللها َلوُسَر ُتْلَأَس«

؟ ُّىَأ َّمُث : ُتْلُق »اَهِتْقَو ىَلَع ُة َل َّصلا« : َلاَق ؟ِللها ىَلِإ ُّبَحَأ ُداَهِجْلا َّمُث« : َلاَق ؟ ُّىَأ َّمُث : ُتْلُق » ِنْيَدِلاَوْلا ُّرِب َّمُث« : َلاَق

.»ِللها ِليِبَس ىِف

(Abdullah b. Mes’ûd şöyle dedi):

Resûlullah’a (s.a.s.), “Amellerin Allah katında en güzeli hangisidir?” diye sordum.

“Vaktinde kılınan namaz.” buyurdu. “Sonra hangisidir?” dedim, “Sonra, anne babaya iyilik yapmak.” buyurdu. “Sonra hangisidir?”

deyince, “Sonra, Allah yolunda cihat etmek.”

buyurdu.

(Müslim, Îmân, 139)

(29)

َكْيَلَع َكِدَسَجِل َّنِإَف ،ْمَنَو ْمُقَو ،ْرِطْفَأَو ْمُص ْلَعْفَت َلَف « ،اًّقَح َكْيَلَع َكِجْوَزِل َّنِإَو ،اًّقَح َكْيَلَع َكِنْيَعِل َّنِإَو ،اًّقَح

.»اًّقَح َكْيَلَع َكِرْوَزِل َّنِإَو

(Hz. Peygamber, sürekli olarak gündüzleri oruç tutup geceleri namaz kıldığını öğrenince Abdullah b. Amr’a şöyle dedi): “Böyle yapma.

Bazen oruç tut, bazen tutma! Gecenin bir kısmında ibadet et, bir kısmında ise uyu!

Çünkü vücudunun sende hakkı var, gözünün sende hakkı var, eşinin sende hakkı var,

misafirinin sende hakkı var.

(Buhârî, Savm, 54)

(30)

ْمُكْيَلَع ْمُكِئاَسِنِلَو ،اًّقَح ْمُكِئاَسِن ىَلَع ْمُكَل َّنِإ َلَأ « .»…اًّّقَح

“Dikkat edin! Sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin

üzerinizde hakları vardır.”

(Tirmizî, Radâ’, 11)

(31)

.»ْمُهَبَدَأ اوُنِس ْحَأَو ْمُكَد َلْوَأ اوُمِرْكَأ«

“Çocuklarınıza ikramda bulunun; onlara güzel terbiye verin.”

(İbn Mâce, Edeb, 3)

(32)

.» ُتوُقَي ْنَم َعِّي َضُي ْنَأ اًمْثِإ ِءْرَمْلاِب ىَفَك«

“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.”

(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

(33)

،َكاَبَأَو ، َكَّمُأ : ُلوُعَت ْنَمِب ْأَدْباَو ،اَيْلُعْلا يِطْعُمْلا ُدَي«

.»َكاَنْدَأ ،َكاَنْدَأ َّمُث ،َكاَخَأَو ، َكَت ْخُأَو

“Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerden

başla. Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine yardım et, sonra yakınlık

durumuna göre devam et.”

(Nesâî, Zekât, 51)

(34)

اَهَل ُتْقَقَش ُم ۪حَّرلا َىِهَو ُنٰم ْحَّرلا اَنَأ : َىلاَعَت ُللها َلاَق«

.»ُهُّتَتَب اَهَعَطَق ْنَمَو ُهُتْلَصَو اَهَلَصَو ْنَم ،ىِم ْسا َنِم اًم ْسا

“Yüce Allah şöyle buyurur: ‘Ben Rahman’ım, o (akrabalık bağlarının adı) da rahimdir. Ona

kendi ismimden türeyen bir isim verdim.

Onunla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de

ilişkimi keserim.’”

(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

(35)

.»ِهِبْنَج ىَلِإ ٍواَط ُهُراَجَو َناَعْبَش َتاَب ْنَم ُنِمْؤُي اَم«

“Yanı başındaki komşusu açken tok yatan kimse, iman etmemiştir.”

(İbn Ebî Şeybe, Musannef, Îmân ve rü’yâ, 6)

(36)

، َضِرَم اَذِإ ُهُدوُعَي :ٍلا َصِخ ُّتِس ِنِمْؤُمْلا ىَلَع ِنِمْؤُمْلِل«

اَذِإ ِهْيَلَع ُمِّلَسُيَو ،ُهاَعَد اَذِإ ُهُبيِجُيَو ، َتاَم اَذِإ ُهُدَه ْشَيَو .»َدِهَش ْوَأ َباَغ اَذِإ ُهَل ُح َصْنَيَو ، َسَطَع اَذِإ ُهُتِّمَشُيَو ،ُهَيِقَل

“Müminin mümin üzerinde altı hakkı vardır: Hastalandığında onu ziyaret eder, öldüğünde cenazesinde bulunur, kendisini davet ettiğinde davetine icabet eder, onunla

karşılaştığında selâm verir, aksırdığında ona hayır duada bulunur, varlığında ve yokluğunda onun için samimi davranır.”

(Tirmizî, Edeb, 1)

(37)

.ِهْيَلِإ ُنَس ْحُي ٌميِتَي ِهيِف ٌتْيَب َنيِمِل ْسُمْلا ىِف ٍتْيَب ُرْيَخ«

.»ِهْيَلِإ ُءاَسُي ٌميِتَي ِهيِف ٌتْيَب َنيِمِل ْسُمْلا ىِف ٍتْيَب ُّرَشَو

“Müslümanlar arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise içinde kendisine kötü davranılan

bir yetimin bulunduğu evdir.”

(İbn Mâce, Edeb, 6)

(38)

ْنَمَو ،ُهوُطْعَأَف ِللهاِب َلَأَس ْنَمَو ،ُهوُذيِعَأَف ِللهاِب َذاَعَت ْسا ِنَم«

ْنِإَف ،ُهوُئِفاَكَف اًفوُرْعَم ْمُكْيَلِإ َعَنَص ْنَمَو ،ُهوُبيِجَأَف ْمُكاَعَد ْدَق ْمُكَّنَأ اْوَرَت ىَّتَح ُهَل اوُعْداَف ]ُهَنوُئِفاَكُت[ اَم اوُدِجَت ْمَل

.»ُهوُمُتْأَفاَك

“Allah için size sığınan kimseye sığınak olun. Allah için isteyen kimseye verin.

Sizi davet edene icabet edin, size bir iyilik yapana karşılığını verin. Eğer onun karşılığını

verecek bir şey bulamazsanız, karşılıkta bulunduğunuza kanaat getirinceye kadar ona

dua edin.”

(Ebû Dâvûd, Zekât, 38)

(39)

َدْأَوَو ، ِتاَهَّمُ ْلا َقوُقُع ْمُكْيَلَع َمَّرَح َّلَجَو َّزَع َللها َّنِإ«

َةَرْثَكَو ، َلاَقَو َليِق اًث َلَث ْمُكَل َهِرَكَو . ِتاَهَو اًعْنَمَو ، ِتاَنَبْلا .» ِلاَمْلا َةَعاَضِإَو ،ِلاَؤُّسلا

“Şüphesiz Yüce Allah, annelere hürmetsizlik etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi

ve keyfî emir ve yasaklar koymayı size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin

görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru sormak ve malı zayi etmek!”

(Müslim, Akdiye, 12)

(40)

،اوُسَّسَحَت َلَو ، ِثيِدَحْلا ُبَذْكَأ َّنَّظلا َّنِإَف ،َّنَّظلاَو ْمُكاَّيِإ«

،او ُضَغاَبَت َلَو ،اوُدَساَحَت َلَو ،اوُسَفاَنَت َلَو ،اوُسَّسَجَت َلَو .»اًناَو ْخِإ !ِللها َداَبِع ،اوُنوُكَو ،اوُرَباَدَت َلَو

“Zandan sakının! Zira zan, sözün en yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya

çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!”

(Müslim, Birr ve sıla, 28)

(41)

اوُبِنَت ْجا« : َلاَق َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُللها ىَّلَص ِّىِبَّنلا ِنَع « : َلاَق »َّنُه اَمَو ِللها َلوُسَر اَي« :اوُلاَق . » ِتاَقِبوُمْلا َعْبَّسلا

ُللها َمَّرَح ىِتَّلا ِسْفَّنلا ُلْتَقَو ، ُر ْحِّسلاَو ، ِللهاِب ُكْرِّشلا«

َمْوَي ىِّلَوَّتلاَو ، ِميِتَيْلا ِلاَم ُلْكَأَو ، اَبِّرلا ُلْكَأَو ، ِّقَحْلاِب َّلِإ .» ِت َلِفاَغْلا ِتاَنِمْؤُمْلا ِتاَن َص ْحُمْلا ُفْذَقَو ، ِف ْحَّزلا

Hz. Peygamber (s.a.s.) “Yedi helâk ediciden sakının!” buyurdu. Sahâbîler, “Yâ Resûlallah!

Bunlar nelerdir?” diye sordular. Resûlullah şöyle cevap verdi: “Allah’a şirk koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı

haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak ve

zinadan uzak duran, hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina isnad

etmektir.”

(42)

ىِف َلُجَّرلا ُنيِعُي ، ٍمْوَي َّلُك ٌةَقَدَص ِهْيَلَع ىَم َلُس ُّلُك«

، ٌةَقَدَص ُهَعاَتَم اَهْيَلَع ُعَفْرَي ْوَأ ]اَهْيَلَع[ ُهُلِماَحُي ِهِتَّباَد ٌةَقَدَص ِة َل َّصلا ىَلِإ اَهيِشْمَي ٍةَوْطَخ ُّلُكَو ُةَبِّيَّطلا ُةَمِلَكْلاَو

.» ٌةَقَدَص ِقيِرَّطلا ُّلَدَو ،

“Vücuttaki bütün eklemler için her gün sadaka vermek gerekir. Bineğine binmek isteyen kişiye yardım etmek veya eşyasını

bineğine koyuvermek sadakadır. Güzel söz ve namaza giderken atılan her adım

sadakadır. Yol göstermek sadakadır.”

(Buhârî, Cihâd, 72)

(43)

َوُهَو ، ٍعاَر ُماَمِ ْلاَف ، ِهِتَّيِعَر ْنَع ٌلوُئْسَمَو ٍعاَر ْمُكُّلُك«

ٌلوُئ ْسَم َوُهَو ٍعاَر ِهِلْهَأ ىِف ُلُجَّرلاَو ، ِهِتَّيِعَر ْنَع ٌلوُئْسَم َىِهَو ٌةَيِعاَر اَهِجْوَز ِتْيَب ىِف ُةَأْرَمْلاَو ، ِهِتَّيِعَر ْنَع ، )ٍعاَر( ِهِدِّيَس ِلاَم ىِف ُمِداَخْلاَو ، اَهِتَّيِعَر ْنَع ٌةَلوُئْسَم

.» ِهِتَّيِعَر ْنَع ٌلوُئ ْسَم َوُهَو

“Hepiniz birer çobansınız/sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz.

Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi

bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve

yönettiklerinden mesuldür.”

(Buhârî, İstikrâz, 20)

(44)

ٍرْمَأِب ْمُكُتْرَمَأ اَذِإَو ، ُهوُبِنَت ْجاَف ٍء ْىَش ْنَع ْمُكُتْيَهَن اَذِإَف « .» ْمُتْعَطَت ْسا اَم ُهْنِم اوُتْأَف

“Size bir şeyi yasakladığım zaman ondan kaçının. Bir şey emrettiğim zaman gücünüzün yettiği ölçüde onu yerine getirin.”

(Buhârî, İ’tisâm, 2)

(45)

ْعِطَت ْسَي ْمَل ْنِإَف ِهِدَيِب ُهْرِّيَغُيْلَف اًرَكْنُم ْمُكْنِم ىَأَر ْنَم«

ُفَع ْضَأ َكِلٰذَو ِهِبْلَقِبَف ْعِطَت ْسَي ْمَل ْنِإَف ِهِناَسِلِبَف .»ِناَميِ ْلا

“İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin;

buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın

asgari gereğidir.”

(Müslim, Îmân, 78)

(46)

ُهُرْهَظ َقِحَل ْدَق ٍريِعَبِب َمَّلَسَو ِهْيَلَع ُللها ىَّلَص ِللها ُلوُسَر َّرَم ِةَمَجْعُمْلا ِمِئاَهَبْلا ِهِذَه ىِف َللها اوُقَّتا« : َلاَقَف ِهِنْطَبِب

.»ًةَحِلاَص اَهوُلُكَو اَهوُبَكْراَف

Resûlullah (s.a.s.) açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deveye rastladı ve şöyle dedi:

“Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkun! Binmeye elverişli hâllerinde onlara

binin; yemeye elverişli hâllerinde ise onları yiyin.”

(Ebû Dâvûd, Cihâd, 44)

(47)

ِةَعِراَقَو ِدِراَوَمْلا ىِف َزاَرَبْلا َةَث َلَّثلا َنِع َلَمْلا اوُقَّتِا«

.» ِّلِّظلاَو ِقيِرَّطلا

“Lânete sebep olan şu üç şeyi yapmaktan; su kaynaklarına, yol ortasına ve gölgelik yerlere

abdest bozmaktan sakının.”

(Ebû Dâvûd, Tahâret, 14)

(48)

Referanslar

Benzer Belgeler

I. X noktasına, odak uzaklığı f olan çukur ayna yerleştiri- lirse A noktasındaki aydınlanma 5E olur. X noktasına, odak uzaklığı 0,5f olan çukur ayna yer- leştirilirse

A) Dilimizin sağlığı için çok sıcak besinleri biraz soğuduktan sonra tüketmeliyiz. B) Tüketeceğimiz yiyecek ve içeceklerin sıcaklığına dikkat etmemize gerek yoktur.

Camın kullanıldığı yerlerden biri pencerelerdir. Dokunduğumuzda camın sert olduğunu fark ederiz. Fakat pencere camı çok dayanıklı değildir. Top ya da taş gibi sert bir

Üç Basamaklı Sayılarla Bölme İşlemi Testi. işleminin

[r]

A) 32 B) 22 C) 21 Bölme İşlemi Yapalım Testi. işleminin

[r]

A) veya { } sembolleri ile gösterilir. B) Ortak elemanı olmayan küme boş kümedir. D) Eleman sayıları birbirine eşit olan kümelere boş küme denir. “Okulumuzdaki