• Sonuç bulunamadı

Verginin beşte birini topluyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Verginin beşte birini topluyor"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OCAK-ŞUBAT 2012 10 İSMMMO YAŞAM

Z İR V E D E K İL E R

G Ü L Ş E N K A N D E M İ R

Bülent Sarıgül, Büyük Mükellefler Ver- gi Dairesi Başkanı... 1 Mart 2010’da göreve getirilen Sarıgül, 19 yıldır kamu görevinde bu- lunuyor. BMVD (Büyük Mükellefler Vergi Dai- resi) Başkanlığı’na bağlı 840 mükellef bulu- nuyor. Ancak Türkiye’deki verginin yüzde

20’sini bu başkanlık topluyor. Geçen yıl sonu itibariyle yapılan net vergi tahsilatının 49 mil- yar 769 milyon 470 bin lirası büyük mükel- lefler tarafından ödendi.

2007 yılında 500 mükellefle yola çıkan BMVD, bugün 840 mükellefe hizmet veriyor. Türk ekonomisine önemli katkılar sunan mükellef- lere hak ettiği değeri veren BMVD, mükellefi de

klasik anlamda bir mükellef olarak görmüyor.

Tüm çalışan personel, seçkin mükelleflerin iş- lemlerini hızlı ve düzgün bir şekilde yapmak için kendilerini aracı olarak görüyor.

BMVD Başkanı Bülent Sarıgül, toplam ka- lite yönetimi eğitimlerine başladıklarını belirterek, hizmette çıtayı daha da yükseltmek istedikle- rini söylüyor.

Verginin beşte birini topluyor

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanı Bülent Sarıgül, Türkiye’de toplanan verginin yüzde 20’sini kendilerine bağlı 840 mükellefin

ödediğini belirtiyor.

(2)

ZİR VE DE Kİ LE R

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı neden kuruldu?

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın kuruluşu, Gelir İdaresi’nin yeniden yapılanması sürecine dayanmaktadır. Yeniden yapılanma çerçevesinde 2005 yılında, Gelirler Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı’ndan çıkarıldı; mer- kezde Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturuldu. Buna bağlı olarak da 29 ilde ‘ver- gi dairesi başkanlıkları’ kuruldu. Bu 29 il, ekonomik bakımdan nispeten önem- li saydığımız iller. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı da bu 29 ildeki başkanlığa ilaveten 30’uncu başkanlık olarak 2007’de kuruldu. 52 ilde ise eski sistemin devamı olarak defterdarlıklar vergi işlemlerini yürütüyor.

Ayrıca ‘büyük mükellefler’ olgusu birçok ülkede mevcut. Amerika’dan İngiltere’ye Macaristan’dan Avustralya’ya kadar birçok ülkede var. Her ülke kendi ihtiyaçlarına göre bir model yaratmış.

Kaç mükellefiniz var?

2007 yılının başında 500 mükellefle çalışmaya başladık. Bu mükellef- ler İstanbul’un en önde gelen vergi mükellefleriydi. 2009 yılında 360 mükellef daha alındı; böylece 860 mükellefe ulaştık. Ancak şirket birleşmesi, tasfiye gibi nedenlerle şu anda mükellef sayımız 840’a düştü.

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı mükelleflerini na- sıl seçiyor?

Mükelleflerimiz adı üstünde büyük mükelleflerden oluşuyor. Mükellef seçimimiz; şirketlerin cirosu, sermayesi, çalışan sayısı ve ödediği vergiler dik- kate alınarak yapılmış. Örneğin Ford, Arçelik, akaryakıt firmaları, havacılık firmaları bize bağlıdır. Bizim mükelleflerimiz, biri (kanuni merkezini İstanbul dışına taşıdı) hariç İstanbul merkezli. İstanbul dışından mükellefimiz yok.

Büyük mükellefler, ne gibi farklı hizmetler alıyor?

Ekonomiye ciddi katkı sağlayan mükellefler var. Bunların işleri sıradan işler değil. Örneğin Türk Hava Yolları daha önce Bakırköy Vergi Dairesi’ne bağ- lı bir mükellefti. THY ekonomiye ciddi katkı sağlayan bir havayolu, dünya ile rekabet ediyor. Türk Hava Yolları’ndaki işlerin aksaması ülkemizin prestijine, ekonomisine zarar verebilir. Orada küçük bir mükellefle aynı sıraya girmesi doğru değil. Bu anlamda Büyük Mükellefler Vergi Dairesi’ne ihtiyaç duyuldu.

Bu mükelleflerin iyi, kaliteli ve hızlı hizmet almaları önemli. Dolayısıyla bizim onların işlerini kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı bir fonksiyonumuz var.

Mükellefler sizin değerinizi biliyorlar mı?

Zaman zaman biz de ‘mükelleflerin bizimle ilgili’ neler düşündükleri- ni bilmek istiyoruz. Geçenlerde büyük bankalarımızdan birinin yönetim kurulu başkanıyla yemekteydik. Kendisi bana “Bu daireyi kurmakla çok iyi bir iş yap- tınız” ifadesini kullandı. Ben de bundan çok mutlu oldum. Buna benzer örnek çok. Genelde mükelleflerimizde BMVD ile ilgili iyi bir intiba var. Örneğin mü- kellefimiz bize bir evrak veriyor, ertesi gün personelimiz arayıp yardım ede- biliyor. Geleneksel sistemde bir ay sonra memur sizi ararsa iyidir. Fiziksel me- kanımızın standartları da yüksek. Ayrıca şimdi toplam kalite yönetimi eğiti- mi de uyguluyoruz. Biliyorsunuz, Gelir İdaresi Başkanlığı, Avrupa Kalite Yö- netimi Programı’nı kamuda uygulayan ilk kamu kurumu. Biz de bu kapsam-

KAMUDA 19 YILI GERİDE BIRAKTI

Bülent Sarıgül, Gaziantepli… 1968 doğumlu olan Sarıgül, ilk, orta ve lise eğitimini Gaziantep’te tamamladı. Ankara Üni- versitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nden 1992’de mezun oldu.

Bülent Sarıgül aslında üniversite sınavında ilk olarak ma- den mühendisliğini kazanmış. Hatta Hacettepe Üniversitesi Ma- den Mühendisliği Bölümü’nde bir yıl okumuş ama o bölümü sev- memiş. Sarıgül, “Ankara’da okurken ‘Siyasal’ın varlığını öğren- dim. Tekrar sınava girdim ve 1988’te Siyasal Bilgiler’e girdim”

diyor. Mezun olduktan sonra Hazine Müsteşarlığı sınavına giren Sarıgül, ‘Hazine uzman yardımcısı’ olarak işe başladı. Hazine’de kısa süre çalıştıktan sonra Maliye’nin sınavlarına girdi. Bu sınavları kazanarak 20 Mayıs 1993’te ‘müfettiş yardımcısı’ olarak göre- ve başladı Sarıgül…1996’da maliye müfettişi olan Bülent Sarı- gül, 2003 yılında da ‘maliye başmüfettişliği’ne yükseldi.

2002-2004 yılları arasında Amerika’da Boston Üniversi- tesi’nde ‘finansal ekonomi’ dalında master yaptı. Yurtdışından dön- düğünde MASAK’ta 1.5 yıl ‘koordinatör’ olarak çalışan Sarıgül, Haziran 2006’da İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nda ‘grup mü- dürü’ olarak Mehmet Akif Ulusoy ile çalışmaya başladı. İVDB’in- da çeşitli görevlerde bulunan Sarıgül, 1 Mart 2010’da Büyük Mü- kellefler Vergi Dairesi Başkanı oldu.

En çok kurumlar vergisi öde- yen mükelleflerden olan İş Bankası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince’ye te- şekkür plaketi verirken…

(3)

da eğitimler veriyoruz per- sonelimize. Mükelleflerimi- zi klasik anlamda bir mü- kellef olarak görmüyoruz ar- tık. Sonuçta kamunun alması gereken vergileri mükellef- lerimiz ödüyor. Biz de onla- rın bu işlemlerini hızlı, düz- gün bir şekilde yerine geti- rebilmeleri için bir aracıyız.

Bu hizmeti ne kadar hızlı gerçekleştirirsek, o kadar mutlu oluyoruz.

Kaç çalışanınız var? 840 mükellef için yeterli mi?

Toplam 220 perso- nelimiz var. Bunun 180’u mükelleflerimize doğrudan hizmet veren uzman perso- nel. Mükellef sayımız az görülebilir ama iş yükü faz- ladır. Bir personele 10 dos- ya düşüyor. Başka vergi dairelerinde bir personele 500 dosyanın düştüğünü bi- liyoruz. Tabii bizdeki dosyalar nitelikli ve içi dolu dosyalar. Sayı olarak az görülebilir ama iş yükü olarak az olduğu söylenemez. Elbette yo- ğun bir mevzuatımız var ama personelimiz uzman ve nitelikli olduğu için bu yükü kaldırabiliyor.

Hizmetleriniz için fiziki altyapınız yeterli mi?

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi, Esentepe’de kiralık bir binada faaliyet gösteriyor. Devletin bina- sının kiralık olmaması gerekiyor. Başka bir yerde pro- jemiz devam ediyor. Vatan Caddesi’nde MARBİM Bi- nası var. Orası bize ait bir bina… Şu anda orayı baş- ka birimlere bağlı denetim elemanları kullanıyor ama zamanı geldiğinde çıkacaklar. Biz de orayı yıktırıp ye- niden yaptıracağız. Ancak bu civardan daha uygun bir bina bulabilirsek, onu da değerlendirebiliriz.

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Baş- kanlığı eliyle Türkiye’nin vergisinin ne kada-

OCAK-ŞUBAT 2012

Z İR V E D E K İL E R

12 İSMMMO YAŞAM

EĞİTİM PROGRAMLARINI TAKDİR EDİYORUM

Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanı Bülent Sarıgül, İSMMMO'nun mesleki yayınlarını ve meslek mensuplarına yönelik eğitim

programlarını takdirle karşılıyor. Oda ile ilgili şu

değerlendirmelerde bulunuyor: "İSMMMO yirmi bini aşkın üyesiyle önemli bir meslek odası; aynı zamanda önemli bir STK'dır. Bu bakımdan İSMMMO'nun çalışmaları önemli. Gerek mesleğe yönelik yayınları, gerekse meslek mensuplarına yönelik eğitim programlarını takdir ediyorum. Muhasebecilik mesleği her geçen gün daha da önemli hale gelmekte; Gelir İdaresi ile olan paydaşlık ilişkisi daha da

artmaktadır. Diğer taraftan, yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle SMM'lerin iş yükü ve sorumlulukları, buna paralel olarak da önemleri daha da artacaktır. Eğitim programlarının yanı sıra, mesleki sorunların giderilmesinde de İSMMMO'ya önemli görevler düşmektedir.

Kendilerine başarılar diliyorum.''

(4)

rı toplanıyor?

Türkiye’deki vergilerin yüzde 44’ü İstanbul’da toplanıyor. İstan- bul’da vergi toplayan üç birim var. Bun- lar; Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, İstanbul Vergi Dairesi Baş- kanlığı ile İstanbul Defterdarlığı… Ha- tırlanacağı üzere 2005’ten önce sadece defterdarlık ve onlara bağlı birimle- ri tarafından tahsil ediliyordu. 2011 sonu itibariyle İstanbul’da toplanan ver- ginin net tahsilat (iadeler düşüldükten sonra kalan tutar) rakamı; 253 mil- yar 765 milyon 370 bin TL… Bunun 49 milyar 769 milyon 470 bin lirası büyük mükellefler tarafından öden- di. Bu yüzde 19.61’e tekabul ediliyor.

40 milyar 886 milyon 362 bin lirası İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı ta- rafından tahsil edilmiş. Onun oranı da yüzde 16.11… Defterdarlığın tahsi- latı ise 20 milyar 646 milyon 414 bin lira, oranı ise yüzde 8.14… Zaten bu- nun üçünü topladığınızda yüzde 44 edi- yor.

Bu durumda Türkiye’nin en çok vergisini toplayan daire başkanlığı burası…

Evet, Türkiye’deki toplanan vergilerin yüzde 20’sini Büyük Mü- kellefler Vergi Dairesi Başkanlığı top- luyor. Bu da ortalama 850 mükelleften tahsil ediliyor.

Az sayıda mükellefin bu kadar çok vergi vermesi sağlık- lı bir durum mu?

Gelişmiş ekonomilere baktığı- mızda, az sayıda mükellefin ekono- minin büyük bölümüne hakim oldu- ğunu gözlemliyorsunuz. Az gelişmiş ekonomilerde ise çok sayıda küçük iş- letme görürsünüz. Bunun da temel ne- deni sermaye birikiminin yetersiz ol- masıdır. Gelişmiş ekonomilerde ser-

Z İR V E D E K İL E R

maye oluşmuştur ve ekonominin büyük kısmına ha- kim duruma gelmişlerdir. Gelişmekte olan bir eko- nomi olan Türkiye de bu yolda ilerliyor. Peki han- gi oran en iyidir? Genelde uygun görülen; ekono- minin yüzde 80’ine az sayıda büyük firmanın, ka- lan yüzde 20’ye ise küçük işletmenin hakim oldu- ğu bir model. Bence, Türkiye’de ileriki dönemlerde bu yönde ilerlemeler olacak.

Türkiye’de yıllardır kapsamlı bir ver- gi reformundan bahsedilir. Sizce vergi reformu gerekli mi?

Vergi konusunda sürekli bir çalışma var ama Sayın Bakanımızın da bahsettiği gibi, basit, an-

laşılabilir bir vergi mevzuatı oluşturmamız lazım. Ver- gi reformu sürekli konuşuluyor ama bir türlü de ol- muyor. İdare boyutuyla biraz reform yapıldı. Kurumlar Vergisi Kanunu yeniden yazıldı. Gelir Vergisi ile Ver- gi Usul Kanunu çalışmalarının devam ettiğini biliyoruz.

Bizler dinamik bir süreçte yaşıyoruz. 1980-1990 yı- lında yaptığınız bir kanun bugün yetersiz kalabilir.

Dünya sürekli değişiyor; Türkiye dinamik bir ülke.

Ben reformdan ziyade sürekli iyileştirmelerin ola- bileceğini düşünüyorum. Basit, anlaşılabilir bir ver- gi mevzuatının oluşturulması gerekiyor. Reform ke- limesi iddialı bir kelime… Temel konularda deği- şiklik olursa buna ‘reform’ denilebilir.

Bülent Sarıgül, Macaristan’daki Büyük Mükellefler Vergi Dai- resi’ni incelemek üzere bu ül- keye bir ziyarette bulundu.

ÜÇ TAKIM TUTUYOR

Bülent Sarıgül, futbolu çok seviyor. Özellikle ortaokul-lise yıllarında ma- halli takımlarda da oynamış. Ancak üniversiteden sonra devam edememiş. Son dört yıla kadar amatör olarak arkadaşlarıyla halı saha maçları yapan Sarı- gül, 2007’de sağ dizinden menisküs ameliyatı olunca maçlara ara vermek zo- runda kalmış. Sarıgül, “Arkadaşlarla basket de oynuyorduk ama bırakmak zorunda kaldım. Şimdi fırsat bulursam yürüyüş ve yüzme ile idare ediyorum”

diyor. Sarıgül’e hangi takımı tuttuğunu da soruyoruz. Bu konuda biraz ke- tum ama yine de kimseleri kırmayacak bir açıklama yapıyor: “Öncelikle Mil- li Takım’ı tutuyoruz. İkinci olarak Gaziantepspor’u tutuyorum. Bir de Fener’i tutuyorum. Dolayısıyla üç takımı destekliyorum. Bugünlerde Fener bizi de üzü- yor ama umarım yakın zamanda Türk futbolu düzlüğe çıkar.”

(5)

OCAK-ŞUBAT 2012 14 İSMMMO YAŞAM

K A P A K

Yaşam, kariyer, evlilik, aile, yönetici, öğrenci, nefes…

Günümüzün trend

kavramlarından koçluğun neredeyse kullanılmadığı alan yok gibi. ‘Akıl hocalığı’ olarak tanımlanan koçluk, kişinin belirlediği hedefe ulaşmasını ya da sorunlarını çözmesini

sağlıyor. Kurumsal ve bireysel alanda kullanılıyor. Ama ‘koçluk yapıyorum’ diyen herkesin ‘koç’

olmadığını da bilmek gerekiyor.

Koç kullan

hayatını

değiştir

(6)

K A P A K

G A Y E D E L E N

Kariyerinizde sıçrama yap- mak istiyorsunuz, işsiz kaldınız, çok önemli bir sınav öncesindesiniz, ailevi sorun yaşıyorsunuz… Ge- rek iş hayatında gerekse, özel hayatında ciddi değişim yapmak isteyenlerin yeni adresi koçlar. Ha- yatında, kariyerinde, işyerinde, evinde cid- di bir değişim yapmak isteyenler koçların ka- pısını aşındırıyor. Yaşam, kariyer, evlilik, aile, yö- netici, öğrenci, nefes… Günümüzün trend kavramla- rından koçluğun kullanılmadığı alan neredeyse yok gibi.

Oyuncu, gelin, doğum koçu gibi tanımlamaları da sıkça du- yar olduk.

Koçluğu kısaca ‘akıl hocalığı’ olarak tanımlamak mümkün. Ki- şinin kendini tanımasına ve keşfetmesine yardımcı oluyor. Mutlu yaşam becerisini, içsel kaynaklara ulaşmayı, kişinin kendisiyle ilgili farkında- lığını artıran bir kişisel gelişim süreci olarak görülüyor. Koçluğun ama- cı; kişinin kendi belirlediği hedefe, koçun desteğiyle ulaşması ya da so- runlarının üstesinden tek başına gelmeyi öğrenmesi.

HERKES ‘KOÇ’ DEĞİL

Her gelişen yeni kavramda olduğu gibi koçlukta da dikkat edilmesi gerekenler var. Son dönemde Türkiye’de çoğu insa- nın ‘koçum’ diye ortada dolaşması kafaları karıştırıyor. Diğer bir konu da koçluğun mentorlükle karıştırılması. Koçluk yapan insanların mutlaka, yönetim, liderlik, da- nışmanlık ve psikolojik rehberlik konu- larında eğitim almaları gerekli görülüyor.

Koçluk yapan kişi bir kurum bünyesin- deyse mentor olarak adlandırılıyor. Dı- şarıdan alınan bir hizmet şeklindeyse koç- luk olarak görülüyor. Hem koç, hem de mentor sorduğu sorularla kişinin hedefine ulaşmasına yardımcı oluyor.

Koçluk, Türkiye’de 2000’li yıllarda kullanılmaya başlayan bir kavram ve yeni

gelişen bir meslek. Türkiye’de koçluk eğitimlerini tamamlamış profesyonel koç olarak tanımlanabilecek 600 kişi olduğu tahmin ediliyor. Ama ‘koç-

KİMLER KOÇLA ÇALIŞIR?

 Yaşamında kendini sorgulayan ve daha iyiyi isteyenler

 Kaynaklarının neler olduğunu bilmek isteyenler

 Liderlik yönünü geliştirmek isteyenler

 İlerlemeyi sevenler

 Odaklanma sorunu yaşayanlar

 İlişkilerinde hep aynı sorunla karşı karşıya kalanlar

 Kariyer planlamalarında arayış içinde olanlar

 Kariyer ve özel yaşamlarında vizyon oluşturmak isteyenler

 Başarı, mutluluk, huzur, para ve iç sesi dinleme kavramları üzerinde duran ve düşünenler

 Potansiyelinin ne olduğunu bilmek isteyenler

 Hayatının en az bir boyutunda değişiklik ihtiyacı duyanlar

 Hayatıyla ilgili eyleme geçmek isteyenler

 Odaklanma sorunu yaşayanlar

 Kendini keşfetmeyi sevenler

 Hedeflerini büyütmek isteyenler Dr. İnci Şen

(7)

OCAK-ŞUBAT 2012 16 İSMMMO YAŞAM

KA PA K

NEFES KOÇUMUZ BİLE VAR!

İnsanların yaşam kaynağı nefes de koçluğun kullanıldığı ilginç alanlardan biri.

Nevşah Fidan Karamehmet, bu alanda hizmet veren bir koç. Nefes koçluğunu, bir ki- şinin nefesini analiz edip sesindeki kısıtlayıcı alışkanlıkları aşarak yüzde yüz kap- asiteyle nefes almasını sağlamak olarak anlatıyor. Bir kişi geldiğinde önce nefesi- ni analiz ediyor. Sonra nefesindeki limitleyici alışkanlıkları aşabilmesi için kişiye özel çalışmalar yaptıklarından söz ediyor. Karamehmet, şunları anlatıyor: “Nefes eğitimleri son otuz yıldır dünyada yoğun şekilde uygulanıyor ama nefes yüzyıllardır bütün mil- letlerde, ırklarda, dinlerde şifa ve ruhsal bağlantı için kullanılıyor. Eğitimlere herkes katılabiliyor. Bir sıkıntıyı atlatmak veya şifa bulmak ya da ilerlemek ve daha iyi bir yaşam sürmek, potansiyelinin tamamını kullanmak için bu eğitim tercih ediliyor. Ne- fes kapasitemizin ne kadarını kullanırsak, zekamızın, bedenimizin, yeteneklerimi- zin de o kadarını kullanırız. İnsan yüzde yüz nefes aldığında öyle güçlü, öyle dina- mik ve yetenekli hale geliyor ki yapamayacağı hiçbir şey kalmıyor. Nefesi açılan ki- şilerin kendi kendilerine hastalıkları bile iyileşebiliyor. İyi bir nefes aldıktan ve ne- fes açıldıktan sonra sağlık, başarı, mutluluk, tatmin ve dahası mümkün.”

luk yapıyorum’ diyen herkesin ‘koç’ olmadığının farkında olmak gerekiyor. Psikoterapist ve koç Dr.

İnci Şen, son yıllarda kurumların ve kişilerin sorun çözme yeteneklerini geliştirmek için profesyonel koçluğa ciddi talep gösterdiklerini söylüyor.

Koç eğitimini Türkiye’de alanların psikolo- ji, ekonomi ve organizasyon hakkında bilgili ol- malarının önkoşul olması gerektiğini vurgulayan Şen’e göre bu mesleklerden olup üzerine koçluk eğitimi alanlar tercih edilmeli.

HER KOÇ AYNI DEĞİL

Koçluk temelde bireysel ve kurumsal ola- rak ikiye ayrılıyor. Bireysel koçluğa, özel yaşam, anne baba, öğrenci, sanatçı ve sporcu koçluğu gi- riyor. Kurumsal alanda da kariyer, liderlik ve yö- netici koçluğu bulunuyor. Kurumsal koçlukta, ça- lışanlar için günlük ve hafta sonu koçluk prog- ramları organize ediliyor. Son yıllarda yaşam koç- luğu ünlüler sayesinde çok moda oldu. Yaşam koç- luğu kavramı altında, stil danışmanlarının yap- tığı işler bile var.

Ama insanlar artık koçluk seçimi ve ne is- tedikleri konusunda daha özenli ve dikkatli olmaya başladılar. Koçluk hizmeti için başvurmadan internetten araştırma ya- pıp ciddi bir eğitim alıp almaya- caklarını inceliyorlar. Bazı kişiler de psikiyatra ve psikologa gitme- nin bir eksiklik olduğunu düşün- düklerinden koça gitmenin daha nötr olduğunu düşünüp koçları tercih ediyorlar. Özel sorunları olan- dan tutun, uyum bozukluğu yaşayan yeni evli ve yeni anne babalar, sanatçılar, sporcular, liderler, yöneticiler koçluğu tercih ediyor. Koç kullanan birçok politikacı, belediye başkan adayı, sanatçı ve sporcu var.

GİZLİ YETENEĞİ ÇIKARIYOR

Psikoterapist ve koç Dr. İnci Şen, gelecekte kurumsal koçluğa daha fazla ihtiyaç olacağını dü- şünüyor. Şen, koçların iş yaşamındaki katkı-

(8)

K A P A K

ÖZGÜVENİ ARTIRIR, SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE YARDIMCI OLUR

Koçluğun bireylere ve kurumlara pek çok açıdan katkısı bu- lunduğunu dile getiren ICF Başkanı Gürkan Sarıoğlu, yararlarını şöyle sıralıyor:

 İş performansını artırır, takım çalışmasına katkı sağlar

 Bireylerin hatalarından ders çıkarmasını ve sürekli öğlen- meyi sağlar.

 Gelişim fırsatı ortaya çıkarır

 İş-özel yaşam dengesine ulaştırır

 Kişilere kendi potansiyellerini keşfettirir

 Özgüveni artırır

 Stresi azaltır

 İlişkileri düzeltir

 Sorunların azalmasına ve çözülmesine yardımcı olur

 Etkili takım üyesi olabilmeyi öğretir

 Yaratıcılığı artırır

 Geleceği sağlıklı tasarlayabilme yetisi kazandırır

 Güçlü karar verebilmeyi sağlar

 Pozitif odaklı düşünme yetilerini geliştirir Gürkan Sarıoğlu

larıyla ilgili de şunla- rı söylüyor:

“Kurumsal kül- türü geliştirip grubun iletişimini ve iş mem- nuniyetinin ve üretkenliğinin artmasını sağlar. Stresi az- altır, ilişkileri düzeltir, so- runların azalmasına ve çö- zülmesine yardımcı olur.

Yönetici ve yönetici adayla- rının performansını arttırır.

İş yaşamında, bireysel çalış- malarda kazandırılmaya çalışılan özgüvenin yanı sıra olayları sen- tezleme gücünün de verilmesi gereklidir. Kurumsal iç ve dış ya- pılanma sürecinde hedeflerin be- lirlenmesi, çalışanların bu sü- rece uyum sağlamaları, ku- rumsal çalışanların perfor- mansını ve kalitesini arttır-

KOÇLUK HİZMETİ ALMA NEDENLERİ

 Kendine güven oluşturma

 İş yaşam dengesi

 Kariyer

 İş yönetimi

 İş performansı

 Kişilerarası ilişkiler

 İletişim becerileri

 Sağlıklı davranışlar geliştirme

 Takım etkililiği

(9)

OCAK-ŞUBAT 2012 18 İSMMMO YAŞAM

KA PA K

mak gibi amaçları vardır.”

Peki koçluk hizmeti almanın maliyeti ne? Kişisel koçluk ücretlerinin saati 300-1.000 TL arasında değişiyor.

Kurumsal koçlukta gruba günlük prog- ramlar uygulanıyor. Katılan koç sa- yısına ve grubun büyüklüğüne göre üc- retler 1.000 – 5.000 TL arasında. Koç- luk süreci 6 ila 12 seanstan oluşuyor.

Bir seans en az 45 dakika sürüyor.

YENİ ALANLARI ÇIKACAK

Uluslararası Koçluk Federas- yonu (ICF) Türkiye Başkanı Gürkan Sa- rıoğlu da, Türkiye’de en çok bireysel, kariyer, yönetici, ilişki, takım ve öğrenci koçluğuna rastlandığını dile getiriyor.

Bireysel olarak koçluk alanlar ise kendilerini geliştirmek isteyenler, iş- lerinde ilk terfilerini almış ve bunun stresini yaşayanlar, işlerinden memnun olmayanlar, kariyerlerinde bir dönüm noktasına gelmiş olanlarla, hayatlarında bir şeylerin is- tediği gibi gitmediğine inananlardan oluşuyor. Sarıoğlu, koçluk hizmetlerinin bireyler ve küçük işletmelerde he- nüz yeterince bilinmediğini belirterek, daha çok kurum- sal ve uluslararası şirketlerde tanınıp kullanıldığına da dikkat çekiyor. Sarıoğlu, “Şu anda emekleme safhasın- da olan koçluğun değeri giderek anlaşılmaya başlıyor. Dün- yada bilgi teknolojilerinden sonra en hızlı gelişen ikinci meslek olarak belirlenen koçluk Türkiye’de parlak bir ge- leceğe doğru yol alıyor. Telekom, ilaç, hızlı tüketim ve fi- nans sektörler, koçluğa talepte başı çekiyor” diye konu- şuyor.

Gürkan Sarıoğlu, gelecekteki öne çıkacak koçluk alanlarıyla ilgili de şu öngörüde bulunuyor:

“İşyerinin başarısı uyumlu, birbirini dinleyen an- layan takımlarla, ekiplerle katlanıyor. Bu nedenle ‘takım koçluğunun’ oldukça öne çıkacağını söyleyebiliriz. Özel ilgi grupları adı altında koçluk yapan birçok uzmanlık da- lını birleştiren koçluklar görülecektir. Duygusal zeka, po- zitif yaşam, annelere babalara, artistlere, avukatlara koç- luk, emeklilik koçluğu, lider olarak kadın koçluğu gibi alan- lar ortaya çıkıyor.”

SERTİFİKASYONU OLAN BİR EĞİTİM

Koçluk, eğiti- mi ve sertifikasyonu olan bir meslek. Tür- kiye’de profesyonel koçluk eğitimi ve- ren pek çok sertifika programı var. Bun- lardan bazıları Ulus- lararası Koçluk Fe- derasyonu’nun (ICF) akredite ettiği okul- lar tarafından su- nulurken bazıları da

özel müteşebbis kişi ve kurumlar tarafından veriliyor. ICF’in misyonu hem bu eği- timleri hem de koçları akredite edip mesleğin standartlarını belirlemek. Aynı za- manda etik ve uygulama kurallarını koyarak koçların bu kurallara uymasını sağ- lamak. Uymayanlara da yaptırım uygulamak. Uzmanlar, uluslararası geçerlili- ğe sahip bir eğitim için ICF’in akreditasyon verdiği programlara katılmanın öne- mine işaret ediyor. Profesyonel koç olmak için, amacı koç yetiştirmek olan ve müf- redatı buna göre yapılmış uzmanlık programlarına gitmek önem taşıyor.

(10)

ONLİNE KOÇLUK

Koçluk hizmetleri teknolojik gelişmelerden de na- sibini alıyor. Yüz yüze koçluk yanında internet üzerinden koçluk hizmeti verenlerin sayısı artıyor. İnternet üzerinden anından mesajlaşma ya da sesle ve görüntülü iletişimi sağ- layan teknolojiler koçluğu da internete taşıyor. Uzmanlara göre, online koçluk çalışmasının yüz yüze yapılan çalış- malardan hiçbir farkı yok. Bireylere zaman ve mekandan tasarruf ettiriyor. Türkiye’nin her yerinden iyi bir koça ula- şılmasını sağlıyor. Kişisel gelişim uzmanları, psikolog ve pskiyatristler bile çalışmalarını online yapmaya başladı.

Koçluk hizmeti alanlar ne diyor?

STRES AZALDI, YANLIŞ KARAR ALMA ORANIM DÜŞTÜ

Ayşe Bakiler (30): Hizmet sektöründe büyük bir firmada çalışı- yorum. Çalıştığım bölümde müdür oldum. 50 kişi bana bağlı çalışıyor. İlk mü- dürlük deneyimim. Firmanın bize sağladığı hakkı kullanarak koçluk hizmeti alı- yorum. Birden altına girdiğim büyük sorumluluğun üstesinden koçumun yön- lendirmesiyle geliyorum. Koçum çok deneyimli ve beni doğru şekilde yönlen- diriyor. Daha önce insan yönetmediğim için önceden tam nasıl davranacağımı kestiremiyordum. Şimdi daha rahat ve özgüvenli hareket ediyorum. Stres dü- zeyim azaldı, yanlış kararlar alma oranım düştü. Herkese tavsiye ederim.

Melih Gökmen (40): On yıldır evliyim. Güzel giden bir evliliğin ardından eşimle sorunlar yaşamaya başladık. Yaş dönümünün de etkisiyle ev- lilik hayatı çekilmez hale geldi. Çocukların etkilenmemesi için bir yaşam ve ev- lilik koçuna danışmaya karar verdik. Koçumuz, doğru sorularla hayatımızda yan- lış giden şeyleri bulmamızı sağladı. Başka alanlardaki sorunları evliliğimize yan- sıtmamayı öğrendik. İş-özel yaşam dengesini daha iyi kurar hale geldik. Stres ve kavgalar sona erdi. Boşanma arifesinde nikah tazelemiş gibi olduk.

K A P A K

(11)

YILI

SİZE SAĞLIKLI, HUZURLU BİR YAŞAMI VE SONSUZ MUTLULUĞU GETİRSİN

Yıl boyunca, denklemde bilinmeyenleri yerine koyup o denklemi gerçekleştirmeyi” yine

MALİ ÇÖZÜM ’e bırakın!

(12)

Sevgili İSMMMO Ailesi,

Hepimizin hayatta bir takım hedefleri var… İş, sosyal ya da özel hayattaki hedeflerimizi gerçekleştirmek için büyük çabalar sarf ediyoruz. Bu hedeflere giden yolda kimi zaman profesyonel desteğe ihtiyacımız oluyor. Günümüzün insanı artık ‘akıl hocası’ olarak

‘koç’ları tercih ediyor. Son yılların trend kavramlarından biri olan ‘koç’luğu İSMMMO Yaşam’ın kapağına taşıdık. ‘Koçum’ diyen her- kese inanmamanız gerektiği uyarısını da aklınızda tutarak bu araştırmamızı okumanızı öneriyorum.

İSMMMO Yaşam’ın dosya konusunu, ‘hileli gıdalar’ın denetimine ayırdık. Bilindiği üzere bu yılın başında gıda denetiminde yeni bir dönem başladı. Yeni yasayla birlikte gıda alanında nelerin değişeceğini okuyabileceğiniz dosyamızda, gıdalarda yapılan hileler- le ilgili ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz.

Dergimiz; meslek mensuplarımız ve toplumda etkin isimler arasında bir iletişim köprüsü olmaya devam ediyor. Zirvedekiler sayfalarımızda Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanı Bülent Sarıgül’ü konuk ediyoruz. Sarıgül, 840 büyük mükellefe hizmet ve- ren BMVD’nin 2011 performansını bizimle paylaştı, hedeflerini anlattı.

Şair, yazar Sunay Akın’ı da sayfalarımızda ağırlıyoruz. Türkiye’nin ilk özel oyuncak müzesini kuran şair Akın, müzecilik faa- liyetlerinin Türkiye’de değer görmediğinden yakınıyor. İstanbul sevdalısı bir şair olarak tanınan Sunay Akın ile hem müzecilik hem de diğer yazın faaliyetlerini konuştuk. Keyifle okuyacağınızı umuyorum.

Medya dünyasından konuğumuz ise Akşam Gazetesi’nin Ekonomi Müdürü Mehmet Ali Ergün… Özel habercilikle sayfala- rında fark yarattıklarını anlatan Ergün, hem Türkiye hem de dünya ekonomisinin yılın ikinci yarısından itibaren canlanacağını düşünüyor. Gündemi yakından takip eden Ergün’ün perspektifine kulak vermekte yarar var.

Mali müşavir Bahanu Sarı ise, tiyatro tutkusunu İSMMMO Yaşam okurlarıyla paylaşıyor. Sarı, “Tiyatro benim keyfim. Mali müşavirlik mesleğini sürdürürken de mutlu oluyorum. Şu anda ikisini beraber götürmek güzel” diyor.

Kariyer sayfalarımızda sosyal ağlardan iş bulma olanaklarıyla ilgili bilgilenebilirsiniz. Sağlık sayfalarımızda kekemelik sorununu mercek altına aldık. Lezzet sayfalarımızda İstanbul’un en iyi sushi yapan mekanlarını tanıyacaksınız. Gezi sayfala- rımızda İspanya’nın başkenti Madrid’e ve Marmara Bölgesi’nin sessiz şehirlerinden Kırklareli’ne uzanıyoruz. Modadan deko- rasyona, kültür sanattan teknolojiye kadar dopdolu bir dergi ile yine karşınızdayız. Umarız beğenir ve keyifle okursunuz.

Sevgiyle kalın dostlar…

Yahya Arıkan

başkandan

YAYINA HAZIRLAYANLAR Hasan S. Keseroğlu, Ayşegül Emir, Defne Doğan, Gülşen Kandemir

basin@ismmmo.org.tr, yasamdergi@gmail.com

 DANIŞMA KURULU

Yahya Arıkan, Yücel Akdemir, Ali Altun, Nazlı Ardak, İ. Hakkı Baliç, Metin Başer, Metin Bayar, Kenan Buğa, Ayla Büyükhan, Rıza Çalasın, Adem Çalışkan, Vedat Çiftçi, Volkan Demir, İrfan Demirci, Erol Demirel, Burhan Eray, Ertuğrul Erdem, Mehmet Eren, Hüseyin Fırat, Tayyar Güler, Haluk Gülsoy, Adnan Gün, İlhan Güven, Ayşin Hangül, Hasan Ilır,

Hüseyin Kaleli, Turgay Kanarya, Turan Kaşıkçı, İlhan Kırcaoğlu, Şenol Kokal, Coşkun Kolso, Cemile Kuzu, Hacı Reşit Küçük, Kazım Mermer, Arif Mert, Muhammed Öncül, Erol Öngen, Gülgün Öztürk, Veysel Karani Palak, Bahriye Payal,

YAS M A

İSMMMO

Ocak-Şubat 2012 SAHİBİ

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Adına Yahya Arıkan

Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

 BASILDIĞI YER:

 Yayın Türü: İSMMMO Yaşam; yaşam, kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreli yayındır. İki ayda bir yayımlanır, 23.000 adet basılır ve İSMMMO üyelerine ücretsiz gönderilir.

Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

(13)

OCAK-ŞUBAT 2012 20 İSMMMO YAŞAM

GÜ ND EM İN SE Sİ

‘Özel haberlerle fark yaratıyoruz’

S E H E R K A R A T A Ş

Mehmet Ali Ergün, Akşam Gazetesi’nin Eko- nomi Müdürü… Son bir yıldır bu görevi yürüten Er- gün, üniversite yıllarında gazeteciliğe merak sarmış…

Meslekteki ilk limanı ‘dergicilik’ olmuş. Özellikle de borsa dergilerinde ciddi bir deneyim edinmiş. Bor- sacı, Borsa Market, Borsamatik dergilerindeki ga- zetecilik serüvenini bir müddet internette sürdüren Ergün, 2004 yılında Ilıcakların çıkardığı Tercüman gazetesine dışarıdan yazılar yazmaya başlamış. 2008 yılında Yeni Şafak gazetesinin ekonomi servisinde

‘editör’ olarak çalışmaya başlayan Mehmet Ali Er- gün, burada iki yıl çalıştıktan sonra 2010 yılında eko-

nomi müdür yardımcısı olarak Akşam gazetesine geç- miş. Bir yıl sonra gazetenin ekonomi müdürlüğüne terfi eden Ergün, kısa bir sürede gazetenin ekono- mi sayfalarında fark yarattıklarını söylüyor. Özel ha- berlerle ekonomi haberciliğine yeni bir soluk getir- diklerini dile getiren Ergün ile gazetecilik hayatını, gelecek planlarını ve Türkiye’nin ekonomik gündemini konuştuk.

Gazetecilikle ilk ne zaman ve nasıl ta- nıştınız, neden gazetecilik mesleğini seçtiniz?

Babam öğretmen olduğu için okumaya önem verirdi. Sanırım bunun da etkisi ile ben de ilkokul- dan beri okumaya ve yazmaya hep ilgi duydum. İlk- okul üçten itibaren düzenli kitap okudum. Hatta Ke-

Akşam gazetesinin çiçeği burnunda ekonomi müdürü Mehmet Ali Ergün, hem Türkiye hem de dünya ekonomisiyle ilgili iyimser. Ergün, dünya ekonomisinde 2012 yılının ikinci yarısından itibaren ciddi bir bahar havası

eseceğini tahmin ediyor.

(14)

mal Tahir’in romanı Devlet Ana’yı ilkokul dörtte okumuştum.

Bu ilgimin etkisiyle, üniversite üçüncü sınıftayken, arka- daşlarımın çıkardığı kültür-sanat ve politika dergisi Ada Kültür’de çalışmaya başladım. Dergide çalışmaya başladıktan sonra üniversiteyi bıraktım. Gazetecilikle o zaman tanıştım ve sevdim. Çalışma ko- şulları da bana çok cazip geldiği için gazetecilik yapmaya karar verdim. Ada Kültür, bir grup arkadaşın para buldukça çıkardığı bir dergiydi. 1992-1997 yılları arasında çıkan bu dergide ben de çok severek 1995-97 yılları arasında çalıştım. Dergi kapandıktan son- ra Nokta dergisine geçtim.

Ekonomi gazeteciliğine nasıl başladınız?

Ekonomi gazeteciliğine Nokta dergisinde ekonomi haber- leri yaparak başladım. Borsa o dönem yeni yeni oluşmaya başlamıştı, insanlar borsadan para kazanıyordu. Borsa dergiciliği diye bir kul- var oluşmuştu. Borsa dergilerinde çalışmadan önce ekonomi ve bor- sa haberleri hiç ilgimi çekmiyordu doğrusu… Gazetecilik gibi bor- sa ve finans haberlerini de çok sevdim. Çünkü bu alanda bir di- namizm vardı. O dönem zaten ekonomi gazeteciliğinde bu alan- da uzman gazeteci de yoktu ki; hâlâ daha çok yok. Bana o dönem yaptığımız borsa haberleri dedektiflik hikayeleri gibi gelirdi. Bor- sa senetlerini takip etmek, o hikayelerin peşine düşmek çok ke- yif veriyordu.

İnternet gazeteciliğine geçişiniz nasıl oldu?

2002 yılına kadar dergicilik yaptım, ta ki İntermedya Gru- bu tüm dergileriyle birlikte borsa dergilerini kapatana dek… Der- giler kapanınca acaba internet daha mı cazip diye düşünmeye baş- ladık. O dönem ilk internet sitesi Habertürk daha yeni kuruluyordu.

Ben de ilk internet sitesi deneyimimi o zaman yaşadım. Yayın yö- netmeni olarak Paramedya adındaki internet sitesinde çalışmaya başladım. Burada 1.5 yıl çalıştıktan sonra, internet haber sitesi Di- jimedya’ya geçtim. Burası da ekonomi tarafı da olan politik ya- yın çizgisinde bir internet sitesiydi. Yaklaşık bir yıl da orada çalıştım.

Ve son durağınız günlük gazete… Günlük gazete- ye geçmeniz nasıl oldu?

2004 yılında Dijimedya’da çalışırken Ilıcaklar Tercüman ga- zetesini yeniden çıkarma kararı aldı. Onlar bana borsa finans ha- berlerini dışarıdan yapmamı teklif etti. Kabul ettim, bir yandan Di- jimedya’da çalışırken bir yandan da Tercüman’a dışarıdan yazmaya başladım. Tercüman çalıştığım ilk günlük gazeteydi. Gazetede ça- lışmak biraz daha kolay geldi. Çünkü sayfa sınırı vardı, internet öyle değil. Tercüman bu açıdan benim için iyi bir deneyim oldu.

Günlük gazetede çalışmayı da sevdim çünkü derginin angaryası yok gazetede. Tercüman o dönem bir de borsa dergisi çıkarmaya karar verdi. Ben de yazı işleri müdürü olarak o dergide çalışma-

G Ü N D EM İN SE Sİ

‘DAĞCILIK YAPIYORDUM ŞİMDİ ZAMAN YOK’

Mehmet Ali Ergün de birçok gazeteci gibi çok yoğun tempoda ça- lışıyor. Bu nedenle eskiden keyif aldığı bazı hobilerini devam ettire- memekten yakınıyor. Ergün, “Eskiden Nokta’da çalışırken dağcılık ya- pıyordum. Orman yürüyüşlerini çok seviyorum ama iki senedir yapa- mıyorum. Vakit bulabildiğim her an ona tekrar vakit ayırmayı düşü- nüyorum” diyor. Ergün’ün diğer bir hedefi de İstanbul’un saklı tarihi- ni konu alan bir araştırma kitabı yazmak. Ergün, “Bu tempoda çalışırken zor ama ileride, İstanbul’un Bizans’tan bu yana gizli kalmış tarihi ile ilgili bir kitap çıkarmayı planlıyorum” diye bu fikrini açıklıyor.

(15)

ya başladım. Ama aynı anda hem internet sitesi hem gazete hem de haf- talık dergide çalışmak oldukça yorucu geldi ve Dijimedya’yı bıraktım. Daha sonra gazeteyi de bıraktım sadece dergide çalışmayı sürdürdüm.

O dönem borsaya ilgi yüksek miydi?

O dönem borsacı patronlar vardı, kendi şirket hisse senetlerini ma- nipüle ediyorlardı. SPK, özellikle son 3-4 yıldır bu konuda çok ciddi adım- lar atarak bunun önüne geçti. SPK’nın bu adımı, usulsüzlükler ve borsacı patronların önüne tıkadı, bu dönemi bitirdi. Bu konuda muhteşem işler yapıldığı bir gerçek.

Borsadaki değişimle birlikte borsa dergilerinin de devri bitti galiba…

Evet, ben de zaten Tercüman’daki borsa dergisi kapanınca, bu işin bitmek üzere olduğunu fark ettim. Ardından çalıştığım Star grubunun çı- kardığı Borsacı adlı dergide üç dört ay sürünce, borsa dergiciliğine hap- solmamak gerektiğini düşündüm. O dönemde zaten borsa manipülasyon operasyonları patlak vermişti. Gazeteciler gözaltına alındılar. O derginin son dönemlerine doğru da zaten; borsa manipülasyonları ile ilgili soruşturulan firmaların haberlerini yapmıştık. Soruşturulan üç şirketin de ciddi anlamda bir manipülasyona alet edildiğini daha önceden yazmıştık.

Borsacı’dan sonra sekiz ay hiçbir şey yapmamaya karar verdim.

Gezdim, dolaştım, bir de askerlik gibi bir sorunum vardı. Sekiz ayın so- nunda askerliği de aradan çıkarmaya karar verdim. Üniversiteyi bitirmediğim için uzun dönem askerliğimi yaptım. 2008 yılında askerden döndüm.

Askerden döndükten sonra tekrar sektöre nerede adım attınız?

Döndükten sonra İbrahim Kahveci, Yeni Şafak’ta ekonomi müdürü olmuştu, onunla konuştum. Yeni Şafak’ta ekonomi servisinde editör ola- rak çalışmaya başladım. Yeni Şafak, benim o güne kadar çalıştığım en demokratik en rahat yerlerden biriydi, o nedenle orada çok keyifle ça- lıştım diyebilirim. 2010 yılında oradan ayrılarak Akşam gazetesine ‘eko- nomi müdür yardımcısı’ olarak geçtim. O zaman ekonomi müdürümüz Levent Ertem’di. Ben oraya geçtikten bir sene sonra gazeteden ayrıldı.

O gidince ben ekonomi müdürü, Onur Demirhisar müdür yardımcısı oldu.

34 yaşında, çok genç bir yaşta ulusal bir gazetenin eko- nomi müdürü oldunuz. Bu görevi kabul ederken tedirginlik ya- şadınız mı?

Açıkçası hiçbir tedirginlik yaşamadım çünkü bu görevin üstesinden geleceğimi biliyordum. Çünkü çalışma arkadaşlarım, ekibim çok iyi…

Ama bu görevle birlikte özel hayatım çok değişti. Ev hayatımız kalma- dı çünkü çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Gün içinde gazetedeyiz. Ay- rıca gazete ekonomi müdürlerinin mesai bittikten sonra akşam mesai tra- fiği çok fazladır. O toplantılar akşam en erken 22.00’de biter, aynı şeyi her akşam yaşıyoruz neredeyse. Sabah 9.00-9.30 gibi burada oluyorum.

Önce neyi atlamışız, neyi atlatmışız ona bakıyorum. Tüm gazeteleri oku- maya çalışıyorum. Sonra gündem toplantısı oluyor, gün böyle devam edi- yor.

Ekonomi müdürü olduktan sonra gazetenin ekonomi sayfalarında bir fark yarattığınızı düşünüyor musunuz?

Bizim gazetenin yayın politikası özel haberdir. Genel Yayın Yö- netmenimiz İsmail Küçükkaya özel habere çok önem veriyor. Siz eğer ajan- sa bağlı kalmadan bir gazete yapabiliyorsanız iyi bir gazete yapıyorsu- nuz demektir ki; Akşam iyi bir gazete. Biz de bu politikayı aynen eko- nomi servisinde uyguluyoruz. Her gün mutlaka diğer gazetelerde olmayan birkaç tane özel haber yapmaya çalışıyoruz. Kimseyi rakamlara boğmadan renkli, keyifli işler yapmaya çalışıyoruz. Haberleri grafiklerle anlatıyo- ruz. Ben geldikten sonra Akşam’ın ekonomi sayfaları baştan sona fark- lılaştı. Dışarıdan da olumlu tepkiler alıyoruz.

OCAK-ŞUBAT 2012 22 İSMMMO YAŞAM

G Ü N D E M İN S E S İ

‘İSMMMO’NUN RAPORLARI ÇOK BAŞARILI’

Akşam Gazetesi Ekonomi Müdürü Mehmet Ali Ergün, İSMMMO’nun toplumsal araştırma ve ra- porlarından yararlandıklarını belirtiyor. Ergün, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “İSMMMO, yaptığı bu çalışmalarla hem biz gazetecilere için çok iyi haber bilgileri sunuyor hem de toplumu belli ko- nularda aydınlatıyor. Çünkü yaptığı araştırmalar, hazırladığı raporlar çok detaylı ve çok işe yarıyor.

Herkesin ilgisini çekebilecek konuları araştırıyor- lar. Bir oda olarak, bu işe makro anlamda bakı- yorlar, herkesin, sokaktaki Ayşe teyzenin de ilgi- sini çekecek, onu da ilgilendirecek konularla ilgi- li raporlar hazırlıyorlar. Ben o raporlardan ve araş- tırmalardan çok faydalanıyorum, haber yapıyo- ruz. Bu yüzden o raporları hazırlayan birimi ol- dukça başarılı buluyorum.”

(16)

G Ü N D E M İN S E S İ

Sizce Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu nedir?

Şimdilik cari açık. Ama kesinlikle bunun üstesinden gelinebilir. Pet- rol ve enerji fiyatları yükseldiğinde cari açık patlıyor, düştüğünde de dü- şüyor, sorun olmaktan çıkıyor. Petrole, enerjiye endeksli cari açık varsa bu bizim batacağımız, biteceğimiz anlamına gelmez. Bu sorun bizim açı- mızdan kalıcı bir sorun değil. Ekonomi yönetimi de bununla ciddi anlamda uğraşıyor. Şimdi yeni bir teşvik paketi açıklayacak. İhracatı destekleme yönünde kararlar aldılar, ithalatı kısma, ithal kalemlerin yurda girişini zor- laştıracak adımlar atıyorlar.

Avrupa ekonomisi dibe vurmuş durumda… Yeni bir kriz dalgasından söz ediliyor.

Böyle bir dalga olsa da bunun Türkiye’ye büyük bir etkisi olaca- ğını düşünmüyorum. Zaten yeni bir kriz dalgasına çok ihtimal vermiyo- rum. Avrupa’da alınan önlemler nedeniyle bu yılın ikinci yarısından iti- baren ciddi bir bahar havası eseceğini düşünüyorum. Dünya ekonomisinde

yeniden toparlanma başlayacak. Çünkü Amerika’dan oldukça olumlu ve- riler geliyor. İşsizlik düşüyor, sanayi üretimi artıyor, perakende satışlar artıyor. Krizin merkez üssü Amerika idi. Deprem dalgalar halinde boyut değiştirerek, şekil değiştirerek gelişti. Avrupa’ya borç krizi olarak yan- sıdı ama merkez üssü şu an o fay hattını kapatıyor. Aynı şey yakın bir süreçte Avrupa’da da olacak.

Ekonomi yönetiminin performansını nasıl buluyorsunuz?

Ben ekonomi yönetimini başarılı buluyorum. Çünkü ekonomi yö- netiminde ciddi bir fikir birliği var. Sorunlara beraber odaklanıyorlar, cari açıkta olduğu gibi. O fikir birliği, Türkiye’nin herhalde en büyük şansı…

Avrupa’da birlik olamamanın verdiği bir zayıflık var mesela. Bir de Tür- kiye’de uzmanlık konusunda çok ciddi projeler geliştiriliyor. Ekonomi Ko- ordinasyon Kurulu’ndaki icracı bakanlıklar kendi aralarında sorumlu baş- bakan yardımcısına sorunlarını iletiyor. Popülist herhangi bir adım atıl- mıyor. Bu anlamda bu yönetimi daha profesyonel görüyorum.

Borsa uzmanı bir gazeteci olarak yatırım- cılara borsa ile ilgili tav- siyeleriniz nedir?

Borsa halen uzun va- dede iyi bir yatırım aracı, in- sanı terbiye etme yeridir. Sab- rettikten sonra borsada kay- betmezsiniz. Bugün küçük bir çocuğunuz varsa, onun üni- versite eğitimi için sağlam firmaların hisselerini alırsanız, çocuğunuzun üniversite eği- timini karşılayabilirsiniz. Ya- tırımcı bankalar, marka olmuş köklü holdinglerin hisseleri yani İMKB 30’a yatırım ya- pılabilir.

(17)

OCAK-ŞUBAT 2012 24  İSMMMO YAŞAM

D O S Y A

Hilesiz beslen sağlıklı yaşa

F E R İ D E A Y

Denetim elemanları, çarşı pazara çıktı- ğında, gazeteler, mutlaka sonraki gün manşet başlıklarından birini garantiye almışlardır.

Son yıllarda tanık olduğumuz haberler insana

“bu kadar da olmaz” dedirten türden... Üste- lik ortaya çıkan gıda hilelerinin, birkaç uyanık esnafın “köylü kurnazı işleri” olmadığına, çoğunlukla organize ve hatta sanayileşmiş sek- törlerde yaşandığına tanık oluyoruz.

Hileler münferit olmayınca haberler de ürkütücü: Zeytinyağında pamuk yağı, bebek ma- masında kurşun, çamaşır suyuyla beyazlatılmış bayat tavuklar, tereyağında patates ve margarin, meyve ve sebzede ilaç kalıntısı, yoğurtta mar- garin, jelatin, süt tozunda melamin, kaşarda sahte kazein, leblebi tozunda tuz, fıstık tozunda bezelye ve boya, salam ve sucukta tavuk de-

risi, taşlık, tavuk bağırsağı, sütte katı yağlar, son kullanma tarihi dolduğu halde yeniden imal edilen sucuklar, kırmızı biberde kiremit tozu, kara biberde demir tozu ve boya... Bu dehşet verici liste böylece uzayıp gidiyor.

SEKTÖRDEN UYARILAR

İnci Baharat markasıyla tanınan Emin Gı- da’nın Yönetim Kurulu Başkanı Emin Demirci, baharat alanında hilenin çok yaygın olduğu- nu belirtirken, “Piyasada bazı yerlerden, tane halinde karabiber istiyorsunuz, karşıdaki ‘yok, kalmadı, toz halinde verelim’ diyor. Bu durum o kadar acı ki, siz yemeğinize tat katmak üze- re, masum bir şey yapıyorsunuz, baharat atı- yorsunuz ama bu sizi zehirliyor” diyor.

İstanbul Yemek Sanayicileri Derneği (İYSAD) Başkanı Sadık Çelik’in ise hazır yemek sektöründeki hilelere gönderme yapan uyarı-

Büyük kentlerde tamamen doğal beslenmek artık çok güç. Bu mümkün olamasa da sağlığınızı korumanız için hileli gıdalardan korunmanız şart. Bu yılın başından

itibaren gıda güvenliği ve

denetiminde, yapılan yasal

düzenlemelerle yeni bir

dönem başladı. Gıda, Tarım

ve Hayvancılık Bakanlığı gıda

denetim işini sıkı tutmaya

çalışıyor ama yasanın tam

işlerlik kazanması zaman

alacak gibi…

(18)

ları doğrusu korkutucu. Dışarıda yemek yiyen 30 milyon insanın, yediğinin içeriğini bilmediğini söylüyor ve yetkilileri göreve çağırıyor. Çelik, “gıda zabıtala- rı kurulmasını” öneriyor.

YASA TAMAM, SIRA UYGULAMADA

Soframıza kadar uzanan hileler bu kadar vahim olunca Ba- kanlık harekete geçti. Yasa ha- zırlandı, Haziran 2010’da yü- rürlüğe girdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hedefi net olarak ortaya koydu: Türkiye’yi

gıda konusunda AB standartlarına ulaştırmak, yediğimiz her şeyin denetimden geçmesi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Ba- kanı Mehmet Mehdi Eker, bunu şöyle özetledi: “Yediğimiz içtiğimiz her şeyin, her aşamasıyla ilgili çağdaş standartları belirlemek ve zincirin her aşamasında denetlemek gereki- yor, biz bu mevzuatı bunun için yaptık.”

MÜTESELSİL SORUMLULUK

Yasanın tam adı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu.” Yeni yürürlüğe giren yasa, hayatımızda neler değiştirecek peki? Yeni dönemde, gıda ve gıda ile te- mas eden madde ve malzemeleri üreten, satan işyerleri ile toplu tüketim yerleri, ithal ettikleri, ürettikleri, işledikleri, imal ettikleri, depoladıkları, dağıttıkları, sattıkları tüm gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerde gıda güvenliğinin sağlanmasından müteselsilen sorumlu. Otur- tulmak istenen sistemin kısa adı HACCP. Açılımı Tehlike Ana- lizi ve Kritik Kontrol Noktaları (Hazard Analysis and Critical Control Points).

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana- bilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Yaşar Keskin, HACCP sistemini, “üretimden-tüketime, gıda güvenliğinde risk yö- netim sistemi” olarak tanımlıyor. Bu sistemdeki uygulamaların, denetim ayağının da sıkı tutulmasıyla büyük başarı sağla- yacağını belirtiyor.

Tüketicinin; gıdalardan aldığı kimyasal, mikrobiyolojik veya toksikolojik kaynaklı bulaşmaların neden olduğu sağlık sorunlarıyla çok sık karşılaştığını belirten Keskin, yeni

D O S Y A

ETİKETİ MUTLAKA OKUYUN

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Beslenme Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Yurttagül, günümüzde doğal besin tüketme şansının azaldı- ğını ifade ederken katkı mad- delerinin doğru ve izin verilen miktarda kullanımının önemine dikkat çekiyor.

200’ü aşkın katkı mad- desi bulunduğunu belirten Prof.

Dr. Yurttagül, etiketlerde yer alan E kodunun Avrupa Birliği ül- kelerinde kullanımına izin ve- rilen katkı maddesi anlamına geldiğini ifade ediyor. Prof. Dr.

Yurttagül, hazır gıdaların de- netim görevinin üretim aşama-

sında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, satış aşamasında da Sağlık Bakanlığı’na ait olduğunu anımsatarak, hazır gıdaların üretim aşamasında denetimi ve üretici- nin bu konuda eğitiminin ve bilincinin katkı maddelerinin doğru kullanımı açısın- dan daha iyi sonuç vereceğini kaydediyor.

(19)

D O S Y A

26 İSMMMO YAŞAM

GIDA TERÖRÜNE DİKKAT EDİN!

 KAYMAKLI YOĞURT: Kay- maklı yoğurt seviyorsanız dikkat! Çünkü kaymak diye yediğiniz şey yoğurdun üze- rine ısıtılarak dökülen ve sonrasında doğal kaymak gibi gözüken margarin olabilir.

Makbul yoğurt ise içinden kaşıkla alındı- ğında sarı suyu çıkan yoğurttur.

 UHT KUTU SÜT: UHT kutu sütlerin tehlikeli olduğunu söyleyenler de yok değil. Özellikle UHT’nin zararlı yanısıra

faydalı bakterileri de yok ettiği kabul gören iddialar arasında.

 BEYAZ PEYNİR: Aldığınız peynir kendine özgü kıvam, sert- lik ve yumuşaklığını kaybettiyse peyniriniz de hileli olabilir. Ucuza sa- tılan beyaz peynirin içine çok miktarda nişasta ve jelatin katılabiliyor.

Peynirde yüzde 40 olması gereken kuru madde miktarı düşürülüp su oranı yükseltilerek içine jelatin ve nişasta eklenebiliyor.

 KAŞAR PEYNİRİ: 1 kilo kaşar peyniri yaklaşık 7 kilo süt- ten üretiliyor. 1 kilo sütün 1 lirayı aşkın olduğu düşünülürse kilosu 5 ya da 6 lira olan kaşar peynirlerinde insanı düşündüren bir sonuç çıkı- yor.  TEREYAĞI: Tereyağının içine margarin katılabiliyor. Açık- ta yine ucuza satılan ürünlere dikkat edilmesi gerekiyor.

 BAL: Balın kalitesi rengine ve tadına bakılarak anlaşılamaz.

Bunun için belli laboratuar incelemeleri gerekir.

Ambalajlı ve denetimden geçmiş ürünlerin alın- ması öneriliyor.

 HAZIR KIYMA: Aslında hazır kıy- ma satışı artık yasak. Yine de rastlarsanız, içine her türlü sakatat katılmış olabileceğinden almayın.

Tabii kıymanın çok hızlı bakteri üretebildiğini de eklemekte yarar var.

 KIRMIZI ET: Ete kimyasal madde enjekte edilerek ağırlığı ve rengi değiştirilebili- yor. Et daha parlak ve şiş görünüyorsa, üzerine bastırınca normalden fazla su veriyorsa ya da pi- şirme esnasında çok küçüldüyse hileli et almış ola- bilirsiniz.

 BEYAZ ET: Etteki su enjeksiyon sis- temi tavuklarda da kullanılarak ağırlıkları arttı-

rılıyor. Bazıları daha da ileri giderek bayatlamış tavukları çamaşır su- yuyla beyazlatıyorlar. Bunlara dikkat etmek gerekiyor.

 SALAM-SUCUK-SOSİS: Her pahalı ürün iyi olmayabileceği gibi her ucuz ürün de kötü demek değildir. Ancak sucuk, salam ve so- sis üretiminde maliyeti aşağı çekmek için hileler çok yaygın. Ambalaj- lı ürünleri tercih etmekte yarar var.

MEYVE-SEBZE: Meyve sebzelerin tazeliğini koruması ve raf ömrünün uzaması için üzerlerine parafin sürülüyor. Bu madde ne ya- zık ki yıkamakla temizlenmiyor. Ürünleri soyarak yemek işe yarayabilir.

Hormon faktörünü de atlamamakta yarar var. Meyve ve sebzeyi alırken şekli çok düzgün olan, parlak ve canlı gözükenler, doğal olmadıklarından bizim için çok daha tehlikeli olabilir. Meyvelere daha koyu renkte ve par- lak görünmesi için tekstil boyasında bekletiliyor. Rengine dikkat...

 BAHARAT: Kırmızı pul biber alırken, içine tuz, tohum, kire- mit tozu ve boya maddeleri karıştırılmış olabileceğini unutmayın, o gözle de- ğerlendirin.

Karabiber, fıstık gibi bazı ürün- leri alırken toz halinde almak yerine bütün olarak satın alıp evde kendiniz toz haline getirin. Bu nedenle açık sa- tılan değil paketli baharatları almayı tercih edin.

(20)

D O S Y A

dönemde oturtulmaya çalışılan sistemle ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “Gıda güvenliği; sağ- lıklı gıda üretimi amacıyla gıda hammaddesinin sağlanması, üretimi, işlenmesi, saklanması, ta- şınması, dağıtılması ve tüketim sırasında gerek- li kurallara uyulması olarak tanımlanabilir. Dün- ya Gıda Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi otori- telerce güvenli gıda için en etkili sistem olarak HACCP tavsiye ediliyor.”

ETKİN KONTROL

Yaşar Keskin, HACCP uygulamalarının avan- tajlarını sıralarken de “güvenli gıda üretiminde sıfır hatayı oluşturmanın” başta geldiğini belirtiyor.

Keskin’e göre, HACCP aynı zamanda “tüm çalı- şanların ortak sorumluluğu sağlanarak etkin bir otokontrol sistemi sağlamanın” yolu. Keskin, bundan sonra tamamlanması gereken önlemle- ri ise şöyle sıralıyor:

“Kayıtlı olan işletmelerin kontrolünü yapan gıda kontrol ve denetim mekanizmalarının isle- yişi gözden geçirilmeli, var olan sorunlar çözülmeli, etkin ve koordineli bir çalışma sağlanmalı. Bu se- beple denetimler, yetki çatışmasının yaşanmadı- ğı ve sorumlulukların açık bir şekilde ortaya kon- duğu, devletin yetkilendirdiği tek bir kurum ta- rafından yapılmalı. Ayrıca bu yetkinin paylaşıldığı özel sektör kurumlarına da görev verilerek de- netimlerin etkinliği arttırılabilir.”

ÖZELLEŞTİRME KAYGISI

HACCP sisteminin avantajları elbette kula- ğa hoş geliyor. Ancak konuyla ilgili farklı yakla- şımlar da var. Bunların başında gıda denetiminin özelleştirilmesi kaygısı geliyor. Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya, 2010’da çıkarılan yasa ile “pek çok alanda 30 beygir altında motor gücü bulunan veya toplam 10 kişiden az personel ça- lıştıran iş yerlerinin sorumlu teknik eleman tut- ması zorunluluğunun” kaldırıldığını anımsatı- yor. Özkaya bunun yerine, sorumlu eleman üc- retinin kamu tarafından karşılanması gerektiği- ni savunuyor.

Ziraat mühendislerini temsil eden meslek

odalarının da ısrar ettiği bu çözüme göre, kamu tarafından, yani vergilerden ücreti karşılanan mü- hendisler, işletmeleri içeriden denetleyerek daha işin başında halk sağlığının korunmasına katkı- da bulunmuş olacak. Bu önerinin gerekçesi de şöy- le: “Teknik eleman bu şekilde bağımsız olacak;

hem denetleme, hem de teknik önerilerde bulunma şansına sahip olacak. Bu iş için kamuya düşen yük 100 milyon TL dolayında olur. Eski sistemde işletme başına 500 TL düşüyordu, ancak birkaç işletme bunu paylaşabiliyordu. Bu yıllık tarım desteğinin altmışta biri. Böylece 20 bin dolayında ziraat ve gıda mühendisi de işsiz kalmayacak.”

Prof. Dr. Tayfun Özkaya, HACCP sisteminin oturtulması için, işletmelerin özel kuruluşlardan sertifikalandırma yaptıklarını belirterek “Örnek alındığı söylenen Avrupa Birliği’nde denetim, kamu işidir. Özelleşen bir denetimin gerçek bir denetim olamayacağı söylenebilir” uyarısını yapıyor.

DENETİMDEKİ BOŞLUK

Gıda üreten işyerlerinde, küçük işletmelerde teknik eleman zorunluluğunun kaldırılması, bu sü- reçte halk sağlığının özel şirketlerin ticari kaygı alanına terk edilmesi, konuyu yakında takip eden meslek kuruluşlarının da tepkisini alıyor. Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman ve Tü- ketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar, kay- gılarını şöyle aktarıyor:

“Türkiye’de kayıtlı yaklaşık 40 bin civarında gıda işletmesi var. Diğer taraftan, gıda üreten - da- ğıtan - satan tüm noktalarla birlikte bu sayı 500 binin üzerine çıkıyor. Bakanlığın gıda denetçisi ko- numunda çalışan 5 bin civarındaki kamu görev- lisi, tüm bu noktaların denetlenmesini yapa- maz. 30 beygir gücü ve 10 çalışanın altındaki bü- yüklükteki işyerlerinin, teknik eleman zorunlu- luğundan muaf kılınması, işletmelerin boyutu dik- kate alındığında, 40 bin gıda işletmesinin yaklaşık yüzde 80’inin içeriden denetlenememesi demek.

Bu da büyük bir tehlike yaratıyor. Çünkü bu kap- sama, örneğin günde bin kilogram dondurma üre- ten ya da günde 4 bin adet ekmek çıkaran işlet- meler de giriyor.”

MERDİVENALTI ÜRETİM

TEHLİKE SAÇIYOR

Sağlıksız gıdanın başta kanser ve obezite olmak üzere pek çok hastalığın temelinde yattığı ar- tık biliniyor. Yanlış gıdalarla bes- lenmenin taşıdığı risk bu kadar bü- yük iken gıda işyerlerine dönük de- netim yetersiz kalıyor. Adeta gıda terörü yaşandığını, yediklerimiz arasında küflenmiş peynir, kim- yasal ile karartılmış zeytin, afla- toksinli kuru gıdalar olduğunu be- lirten İstanbul Yemek Sanayicile- ri Derneği (İYSAD) Başkanı Sadık Çelik dışarıda yenen yemekler konusunda uyarıyor. Denetimlerin yetersiz kaldığına değinen Çe- lik’in verdiği bilgilere gıda satan 500 bin kuruluş var. Dışarıda 30 milyon kişi yemek yiyor, ancak de- netimler yetersiz olduğu için bu in- sanlar “ne yediğini” bilmiyor.

Sadık Çelik’in bu tehlikeye karşı önerisi ise “gıda zabıtaları”

kurulması. Merdivenaltı üretimin tehlikeli bir noktaya geldiğini ifa- de eden Çelik, konunun boyutla- rını şöyle anlatıyor: “Türkiye’de yaklaşık 500 bin kadar gıda üre- ten ve satan kuruluş var. Bakan- lığın kadrosu ise 5-6 bin civarın- da ve yetersiz kalıyor. Bu neden- le sivil toplum kuruluşlarına da de- netleme yetkisi verilmeli.”

(21)

OCAK-ŞUBAT 2012 28 İSMMMO YAŞAM

RE NK Lİ YA ŞA M

G A Y E D E L E N

Fransız aksanıyla Madam Olga, Zeliha’yı azarlarcasına konuşur:

- Sen oturmuyorsun, çöküyorsun.

- Devesin nesin? Sende hiç ‘grace’ yok.

- Kadın kısmısı otururken bacağını biraz açmak iktizadır.

- Çok değil ama. Hiç açmazsan görgüsüz derler...

Amatör bir oyuncu topluluğunun sahnelediği ünlü tiyatro oyunu

‘Keşanlı Ali Destanı’nda Madam Olga’yı canlandıran mali müşavir Ba- hanu Sarı, defalarca bu repliği tekrarlıyor. Davranışları ve el hareket- leriyle o sahneyi yeniden yaşıyor adeta. Sarı, kendini tiyatro alanında geliştiren meslek mensuplarından biri. Yıllardır yaptığı muhasebe mesleğinin zor yanlarını tiyatroyla yumuşatmayı seçmiş. Küçüklüğün- den beri meraklı olduğu tiyatroyu mali müşavirlikle beraber yürütüyor.

Önce hobi olarak başladığı bu sahne sanatını zamanla hayatının oda- ğına yerleştirecek kadar ilerletmiş. Aldığı özel eğitimlerle bir yandan yeni oyun hazırlığı yaparken diğer yandan kısa film festivali için çalışıyor.

Bahanu Sarı, aslen Erzurumlu. İlk, orta ve liseyi orada okumuş.

Üniversiteyi ise Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi’nde tamamlamış. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde ‘işletme’ eğitimi almış. Okulun son sını- fındayken mali müşavirliği bıraktıktan sonra öğretim görevlisi olarak çalışan hocasının derste 3568 sayılı yasayı anlatmasıyla bu mesleği seç- meye karar vermiş. Öğrenciliği boyunca ve hemen mezun olduktan son- ra da başka işler yanında muhasebecilik işinde de çalışmış.

2003’TE İSTANBUL’A GELDİ

Sarı, 2003 yılında İstanbul’a gelme kararı aldığını anlatıyor. İs- tanbul’a gelir gelmez de stajyerliğini başlatmış ve yarı zamanlı çalışmaya başlamış. Bir süre denetçi ve bir holdingte muhasebeci olarak çalıştık- tan sonra mali müşavirlik yolunda önemli bir adım atarak 2006’da ruh- satını almış.

Bir yıl sonra da kendi ofisini kurmuş. Bahanu Sarı, “Ofisimin ku- ruluşunu doğum tarihim olan 15 Mart’a denk getirdim. 2007’den beri de bu ofiste çalışıyorum. Sabırla işime devam ettim. Mükellefler do-

Hem mali müşavir hem tiyatrocu

Bahanu Sarı, küçüklüğünden beri meraklı olduğu tiyatroyu mali müşavirlikle beraber yürütüyor.

Sarı, “Başka bir karaktere girip

onu yaşamak ve karşıdan alkış

almak müthiş bir şey” diyor.

(22)

RE N KL İ YA ŞA M

lup taşmasa da önemli sayıya ulaştı.

Hatta bir çalışan bile istihdam ediyo- rum” diyor.

HOBİ OLARAK BAŞLADI

O, zorlu bir süreçten sonra ofisini oturtunca hobisi olan tiyatroya ağırlık vermiş. Tiyatroya başlama tarihi 2008 yılını buluyor. İlk olarak Bahçelievler Kül- tür Sanat Merkezi’nde tiyatro kursuna gitmiş. Bir süre sonra ise Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’ne devam et- miş. Dört yıldır aralıksız tiyatro kurs ve gösteri çalışmalarını sürdürüyor. Sarı, tiyatroyla ilgili düşüncelerini şöyle an- latıyor: “Bir şeyler paylaşmak, başka bir karaktere girip onu yaşamak ve kar- şıdan alkış almak müthiş bir şey. Baş- ka meslekten olan insanların bir ara- da bulunması, mesleklerinin dışında or- tak dili başka alanda oluşturmaları, fark- lı duyguları paylaşmaları paha biçi- lemez.”

Sarı, kendini muhasebecilik ve mali müşavirliğin zorluklarını tiyat- royla atan bir meslek mensubu olarak tanımlıyor. Kurumlar Vergisi, tebliğler, sirkülerlerle rutin bir şekilde devam eden zor görünümlü bir mesleği tiyatroyla yu- muşattığını belirtiyor. Bahanu Sarı,

“Kalıplaşmış bir muhasebeci tipi var.

Ama ben tiyatroyla onun dışına çıkı- yorum. Muhasebeciler hep otoriter, ciddi bir görüntü çizer. Ama iletişim yön- leri de kuvvetli olmak zorunda. Ben öyle bir kalıpta olamayan bir insanım.

Bunu da tiyatroyla bağdaştırdığımı düşünüyorum. İşin kalıplarını tiyat- royla yumuşatıyorum. Yani bende ola- nı tiyatro açığa çıkardı” diye konuşuyor.

Tiyatral hünerlerini ilk sergilediği oyun ‘Sevgili Doktor’ olmuş. Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sahnele- nen bu oyunda İvan’ın karısı rolünü can-

landırmış. ‘Mürebbiye’ oyununda ise evin hanımefendisi rolünü oynamış. Ge- çen yıl oynayan ‘Keşanlı Ali Destanı’nda ise Madam Olga’yı canlandırmış. Bu oyunların hepsi Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sahnelenmiş. Ti- yatrocu mali müşavir Sarı, iki ay son- ra da Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sahneye konulacak ‘Mur- teza’ adlı yeni oyunun çalışmalarını sür- dürdüğünü söylüyor. Bir yandan yoğun iş trafiğini yürütürken diğer yandan özel dersler dahil tiyatro eğitimlerini sür- dürüyor. Hatta tiyatro çalışmalarını daha da ileriye götürme çabaları için- de. Dokuz arkadaşıyla beraber bir grup kurmak istediğinden bahsediyor.

Eğitmen Ercan Koçak’tan özel dersler aldıklarını anlatıyor.

KISA FİLM DE ÇEKİYOR

Sarı, diksiyondan, daha iyi oyun- cu olmaya kadar her konuda kendini daha da yetiştirmek için var gücüyle ça- lışıyor. Bahanu Sarı’nın hedefinde si- nema yani kısa film de var. Şu anda kısa bir film çalışması da yapıyor. Genç Film Festivali’ne bu filmle katılacaklar. Ti- yatrocu mali müşavir, tiyatroya tama- men manevi açıdan bakıyor. Şu anda hobisini gelir kazanacağı bir alan ola- rak görmese de müşavirlik yerine ti- yatroyla geçimini sağlayabileceği bir ge- leceği de hayal ediyor:

“Tiyatro benim keyfim. Müşa- virlikte de mutluyum. Şu anda ikisini beraber götürmek güzel. Ama sevdiğim iş olan tiyatroculuktan para kazana- bilsem muhasebeciliği yapmazdım.

Ama Türkiye’de maalesef sanattan çok para kazanılamıyor. Ama dünyaya ye- niden gelsem kesinlikle sanata ağırlık verirdim. Ama şu anda her ikisini de yapmayı seviyorum.”

İSMMMO’DA DA

DENETİM KOMİTESİNDE

Bahanu Sarı, sanat yanında sektörel meslekle ilgili faaliyetler- de de aktif bir meslek mensubu.

İSMMMO’nun Denetim Standartla- rı Komitesi’nde görev yapıyor. Za- ten, sıra dışı bir muhasebeci olarak tekdüzeliği sevmiyor. Hem mesleki hem de meslek dışında faaliyetlerde bulunmaktan memnun. Sarı, “Ço- cuk ruhu kaybolmayan, içi içine sığ- mayan biriyim. Bunun hep devam edeceğini biliyorum” diyor.

SEMAVER TİYATROSU KUMPANYASI’NI BEĞENİYOR

Bahanu Sarı, tiyatroda her rolün altından kalkabileceği id- diasında. Şu sıralar favorisi ise er-

kek rolleri: “Farklı hayatları yaşamak, karşı cinsin gözünden hayata bakmak çok ilginç bir deneyim. Farklı rollerde farklı ya- şamları canlandırıyorum” diye anlatırken rolündeki replikle- ri gayri ihtiyari tekrarlıyor. Tiyatronun kendisine kattığı esneklik ve rahatlıktan memnun. Tiyatroda kendini geliştirmek adına örnek aldığı ve devamlı takip ettiği ustalar da var. Profesyonel tiyatrolardan Semaver Tiyatrosu Kumpanyası’nı çok beğendi- ğini söylüyor. Yılların fenomen oyunu ‘Lüküs Hayat’ı sevdiği oyunların başında sayıyor. Tiyatro oyuncusu olarak da Zihni Gök- tay’ı çok beğendiğinden söz ediyor. Nilgün Belgün’ün enerji- sine ve canlandırdığı tiplemelere hayran.

(23)

OCAK-ŞUBAT 2012 30 İSMMMO YAŞAM

YA ŞA M ’I N PO RT RE Sİ

Dünyada müze kuran ilk şair: Sunay Akın

S E H E R K A R A T A Ş

Türkiye onu ilk önce İstanbul sevdalısı bir şair olarak tanıdı. Şiir kitaplarının ar- dından, özgün bir üslupla kaleme aldığı çok sayıda hikaye kitabı yayınlanan Sunay Akın, yaptığı işi ‘okur-yazar’ olarak tanımlıyor.

Okur-yazar olmanın getirdiği bilgi biriki- mini, kitaplarının dışında TV programları, tek kişilik gösteriler, üniversiteler ve fir- maların toplantılarında toplumla paylaşan Akın, bu çalışmalarından elde ettiği gelir-

le, 2005 yılında Türkiye’nin ilk özel oyun- cak müzesini açtı.

İstanbul Oyuncak Müzesi’nin Avru- pa’nın en iyi oyuncak müzesi seçilmesi ne- deniyle 21 Mart’ta İtalya’nın Bologna kentine ödülünü almaya giden Akın, dün- yada bu başarıyı yakaladıkları halde, Tür- kiye’de anlaşılmadığını düşünüyor. Akın, va- kıf müzelerinin vergi ödemediğini belirtirken ancak özel müze olmaları nedeniyle ken- dilerinin vergi ödediğinden yakınıyor.

Son yıllarda daha çok müzecilik faa-

Türkiye’nin ilk özel oyuncak müzesini kuran şair, ‘okur-yazar’ Sunay Akın, müzecilik faaliyetlerinin Türkiye’den çok Avrupa’da değer gördüğünü düşünüyor. Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği’ni kurma görevini üstlenen Akın, edebiyat çalışmalarını, TV programlarını ve tek kişilik

oyununu da sürdürüyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

formunu kanuni temsilci/idareci veya İnteraktif Vergi Dairesi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle yetkili

3- Ulusal güvenlik kuruluşunca yüklenici kuruluşa verilen istisna belgesi ve eki onaylı liste 4- Bakanlıkça belirlenen tutarın üzerindeki nakden iade taleplerinde

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın mükellef ve çözüm odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde uygulamaya geçen KDV İade Takip Sistemi kısaca, iade mekanizmasının ilk

Bilanço tarafõnda ise, toplam aktifler Eylül 2005'te bir önceki çeyreğe göre %3 artarak 651 milyon $ seviyesine gelirken, toplam özkaynaklar Haziran 2005'te 257 milyon $ iken

ıron man 3 indir türkçe dublaj indir.mustafa küçük karaysar yolları mp3 indir.pes 2015 türkiye ligi yaması indir türkçe spiker.ziynet sali senin olsun tek mp3 indir.419932632384

6-Tüzel kişilerin 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun 6 ncı maddesine göre izin almaksızın yardım toplayan kuruluşlardan sayılmaları için yapacakları müracaatlarında,

Verginin tahakkukundan önce yapılan hatalar tarhiyat safhasındaki hatalar ölup, vergilendirme işleminin bu aşamasında, tarhiyat işlemi yapılmış; ancak, vergi henu

 İndirimli  orana  tabi  teslimin  gerçekleşmesinden sonra,  teslime  konu  işlemle  ilgili  olarak  yapılan garanti  ve  reklam  giderleri  gibi  harcamalar