• Sonuç bulunamadı

TOPLUM SÖZLEŞMECİLER 2. JOHN LOCKE ve J.J. ROUSSEAU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TOPLUM SÖZLEŞMECİLER 2. JOHN LOCKE ve J.J. ROUSSEAU"

Copied!
31
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JOHN LOCKE ve J.J. ROUSSEAU

TOPLUM SÖZLEŞMECİLER 2

(2)

JOHN LOCKE (1632-1704)

İngiliz düşünür

Kendi çağındaki mutlakıyetçi düşünceyi kökten sarsan bir düşünür

Siyasi liberalizmin, liberal demokrasinin ve anayasal hükümet düşüncesinin fikir babası

İngiliz,ABD ve Fransız devrimlerinin ilham kaynağı

Mutlak otoriteyle donanmış krala karşı parlamentonun üstünlüğü fikrini savunduğu için İngiltere’den ayrılmak zorunda kalmıştır

1688 Kral II. James’e karşı parlamentonun gerçekleştirdiği Görkemli Devrim (Glorious Revolution) onun açtığı yoldan gerçekleşmiş İngiltere’de parlamento krala karşı güçlü yetkilerle donatılmıştır

Bu demokrasinin temelinin atılması demek

Avrupa'daki parlamenter demokrasi İngiltere'deki bu devrimin açtığı yoldan gelişmiş

(3)

JOHN LOCKE

ABD bağımsızlığına (1776) ilham olan kişidir

Bağımsızlığı isteyen liderler (Washington, Lincoln, Franklin) onun görüşleri etkisindedir

Onun görüşleri doğrultusunda İngiliz Krallığına başkaldırmışlardır

Onun görüşleri doğrultusunda ABD sistemini inşa etmişler

ABD Sistemi, adeta Locke teorisinin bir uygulamasıdır

Fransız devrimi de ABD devriminden etkilendiği için bu

devrimin ruhu da Locke’un fikirlerine dayanır

(4)

JOHN LOCKE

En önemli eserleri “Hoşgörü Üzerine Bir Mektup” ve “Hükümet Üzerine İki İnceleme”

Eserlerinde hoşgörü kültürünün gelişmesi çalıştı

Hoşgörü üzerine yazdığı eserinde bu kültürün gelişmesi için kilise ile devletin birbirinden ayrılması gerektiğini savunur

Hükümet Üzerine İki İncelemede ise hükümetin bireyler

arasında karşılıklı rızaya dayalı olduğu tezini savunur

(5)

JOHN LOCKE

Hobbes gibi deney ve gözleme dayalı ampirik yöntemi kullanmıştır

Ona göre zihin doğuştan boş bir levha gibi (tabula rasa)

Deneyimlerimizle bu levhayı doldururuz

Hobbes’tan farklı olarak göreceli bir bilgi sistemi varsaymıştır.

Yani: Bilginin tecrübeye dayalı oluşu, doğal olarak farklı bilgilerin geçerliliği düşüncesini getirir. Bu yüzden gerçekliğin mutlak

olmadığını ısrarla vurgular

İnsan aklına ve rasyonalizme büyük önem verir, ama aklın herkesi bağlayıcı genel kurallar vazetmediğini ısrarla savunur

İnsan bilgisi, tecrübeye bağlı olarak oluştuğu için “çok hakikatlilik” kaçınılmaz olur

(6)

JOHN LOCKE

Doğa Durumu

Doğa durumunu hararetle savunur

Doğa durumu insanın gerçek özgürlük ve barış durumudur

İnsan doğuştan rasyonel, o nedenle başkasına karşı nasıl davranacağını bilir

Akıl, insan ilişkilerini doğal haldeyken düzenleyen temel güçtür

İnsan aklı sayesinde başkasının doğuştan sahip olduğu doğal haklarına (hayat, hürriyet, mülkiyet) zarar vermemesi gerektiğini; zarar vermesi halinde başkasının da kendisine aynı karşılığı vereceğini bilir

Doğal hukukunu insan aklına dayandırır (seküler kimlik kazanmış)

Halbuki Stoacılardan beri doğal hukuk ilahi otoritenin ikramı olarak görülüyordu

Doğal hukuk insanı başkasıyla barış içinde yaşamaya zorlayan toplum öncesi bir güçtür

(7)

JOHN LOCKE

Doğa Durumu

Savaş/çatışma durumu, doğa durumunun değil siyasi durumun beraberinde getirdiği şeydir (Hobbes, doğa durumu neden olur diyordu)

Politik toplumda güç belli merkezde toplanır

Belli merkezde yoğunlaşan gücün başkalarının mahrumiyetine yol açma ihtimali doğa durumundan çok daha fazladır

Bu nedenle, savaş ve güvensizlik, devletin oluştuğu siyasi toplumlarda daha fazla ortaya çıkar

Doğa durumunda güç dengeli dağıldığından mahrumiyet durumu söz konusu değil

Yazılı kuralların gelişmediği doğa durumunda , ahlaki ve insani değerler baskın

Bu nedenle, insan doğa durumunda sadece kendi arzularının peşinde değildir;

başkalarını da düşünür. Bu nedenle ahlaki bir durumdur.

Bu onun rasyonel ve ahlaki bir varlık oluşu ile ilgilidir

(8)

JOHN LOCKE

Doğa Durumu

İnsan haklarının kaynağı doğa durumu ve doğal hukuktur

İnsan haklarını siyasi toplumda kazanmaz. Doğuştan beraberinde getirir

3 doğal hak: yaşam, özgürlük, mülkiyet haklarıyla birey dünyaya gelir

Tüm diğer haklar bu hakların açılımı

Düşünce, inanç, ifade, örgütlenme, seyahat, özel yaşam gibi haklar bunların uzantısıdır

3 doğal hak evrensel ve vazgeçilemezdir

Başkasına ya da devlete devredilemez

İnsanların doğa durumundan ayrılıp sivil toplum içinde yaşamalarının nedeni, doğal haklarını bir takım kurumlar aracılığıyla daha iyi

korumaktır

(9)

JOHN LOCKE

Toplumsal Sözleşme ve Devlet

İnsanlar toplum aşamasına özgür iradeleriyle ve rızalarıyla geçerler

Amaç doğal haklarını bir takım kurumlar aracılığıyla korumak

Sözleşmenin 2 aşaması var

1.Bireyler rızalarıyla bir araya gelerek toplumu oluşturur (sivil toplum) o Sivil toplumun devamı da bireylerin rızasına bağlıdır. Karşılıklı rızayla devam ettirirler o Bireyler sivil topluma kendi haklarıyla birlikte gelir

o Fiziksel varlıklarını topluma nasıl taşıyorlarsa haklarını da beraberinde getirir

o Dolayısıyla toplum, bireylerin fiziki varlıkları gibi, doğa durumunda sahip oldukları hakları korumakla da yükümlüdür

2.Bireyler devlet kurumunu meydana getirir

o Sivil toplum herkesin rızasına devlet ise çoğunluğun rızasına dayanır.

o Sivil toplumu oluşturan bireylerin çoğunluğu bir araya gelerek devleti oluşturur o Devletin meşruiyetini 2 kaynağa dayandırır

Doğa durumundaki haklara riayet etmesi

Çoğunluğun rızasıyla oluşması

o Devlet sivil toplum alanındaki aktörlerden sadece biridir. Efendisi, ya da kadiri mutlak otoritesi değildir

o Sivil toplum, devleti ortaya çıkarmasına rağmen, “egemenlik”in sahibi olmaya devam eder

(10)

JOHN LOCKE

Toplumsal Sözleşme ve Devlet

Devlet, toplumu ve birey haklarını korumak için geliştirilir

Temeli rıza

Toplumsal rıza devam ettiği sürece devam eder. Bu da devletin kendisine verilen görevleri yapmasıyla mümkündür

Devlet aynı zamanda temsili (trustee) mekanizmadır. Bir toplumu temsil etmek üzere ortaya çıkar

Bireyler bazı haklarını devlete devrederler. Temel haklarını asla devretmezler

Devletin de bireyleri bu haklardan mahrum etmeye hakkı yoktor

Devrettiği haklar, başkası tarafından haksızlığa maruz kalınca cezalandırma gibi haklardır

(11)

JOHN LOCKE

Toplumsal Sözleşme ve Devlet

Devletle toplum ilişkileri bakışıyla otoriter çizgideki düşünürlerden ayrılır

Ona göre devlet topluma karşı sorumludur

Onun hizmetinde bir kurumudur ve onun ürettiği ahlaki değerlerle sınırlı

“Devletin sınırlandırılması” ilkesi modern dünyada ilk kez Locke tarafından dile getirilmiştir

Devlet hem hukukla sınırlı hem de toplumun ahlaki ve geleneksel değerleri ve birey beklentileriyle de sınırlıdır.

Devlet toplum için vardır. Yönetimi kim eklinde bulundurursa bulundursun (kral, parlamento vs) topluma karşı sorumludur

(12)

JOHN LOCKE

Toplumsal Sözleşme ve Devlet

Devlete başkaldırıyı meşru gören ender modernlerden

Bireyle devlet arasında karşılıklı rızaya dayalı bir anlaşma vardır.

Devletin görevi bireyin haklarını korumaktır

Karşılığında bireyler devlete itaat etmeli

Devlet görevini yaptığı sürece meşru ve itaat edilmeyi hak eder

Hukuka ve insan haklarına riayet ettiği sürece itaati hak eder

Devlet bu görevlerini yapmazsa itaat görevi düşer ve bireyle devlet ararsındaki karşılıklı rıza başkaldırıyı meşrulaştırır

Bireyler, devlete verdikleri hakları bu durumda geri alabilirler

Verdikleri yoldan o yetkiyi geri alamazlarsa başkaldırı hakkı doğar

ABD bağımsızlık savaşı onun görüşlerini referans alınarak başlamıştır

(13)

JOHN LOCKE

Güçler Ayrımı İlkesi

Batı’da bunu geliştiren ilk düşünürdür

Montesquieu daha bunu sistemli hale getirerek demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru haline getirmiştir

Locke’a göre, devletin hukuk, toplumsal değerler ve bireysel beklentilerle sınırlandırılması yetmez

Siyasi gücün tek elde yoğunlaşıp sınırlandırılamaz hale gelişini önlemek için

“devlet gücü”nü farklı ellerde toplamak lazım

Buradan hareketle 2 güç geliştirmiştir: yürütme ve yasama gücü

Zamanının şartlarında kral (yürütme), parlamento (yasama) ayrımı yapmıştır

Yürütmenin yasamaya karşı sorumlu olmasını ister

(14)

JOHN LOCKE

Güçler Ayrımı İlkesi

Yargıyı ise devlet dışı tutmuştur.

1688 devriminden sonra yayınlanan “İngiliz İnsan hakları bildirisinde” (Bill of Rigts) bağımsız yargıçlar sistemi oluşturarak sabit maaş ve ömür boyu görev yapma hakkı tanınmış

Yürütmenin olabildiğince sınırlandırılması taraftarıdır

Yukarıda bahsedilen mekanizmaların yanı sıra yürütmenin kendi içinde de ikiye ayrılması gerektiğini söyler

Bunlar: federatif erk ve yürütme erki

Yürütme erki içişlerinden, federatif erk dış işlerden sorumludur

Toplumu dışarıda temsil eden ve uluslararsı ilişkileri düzenleyen federatif erk

(15)

JOHN LOCKE

Güçler Ayrımı İlkesi

İngiltere’ de liberal demokratik değerleri savunan gruplarında ilham olmuştur

Ör: Whigler (1680-1850), parlamentoyu kral, aristokratlar, kilise ve halk ararsındaki dengeleyici güç unsuru olarak formüle etmiş

Bu bakımdan onun üstünlüğünü savunmuşlar

Parlamenter demokrasi, Avrupa’da onların açtığı yoldan gelişmiş denebilir (Demokrasinin beşiği)

(16)

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)

Cenevre’de doğmuş

Yaşamı boyunca psikolojik sorunlarla boğuşmuş

Babası İstanbul’da sarayda saat tamircisi

Doğumunda annesi ölmüş. Bu olaydan yaşamı boyunca kendini sorumlu hissetmiş

Trajik bir hayatı olmuş

Düşünceleri de inişli çıkışlı ve çelişkili

Soylu ve zengin bir çok kadınla arkadaşlığı var. Fakat yoksul bir temizlikçi kadınla evlenir

5 çocuğunu doğar doğmaz bakım evine verir

Çocuklarının kim olduğunu bilmez, onlar da babalarını tanımaz

Bunu devlete olan tam güveninden yaptığını söyler

Platon’dan bu noktada etkilendiğini kabul eder

(17)

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)

En önemli eserleri “Toplumsal Sözleşme” : Devletin oluşumu hakkında

“Emile” : Eğitimle ilgili felsefesi ve

“Toplumsal Eşitsizliğin Kaynağı ve Kurumlaşması Üzerine Söylev”:

Eşitsizliğin kaynağı hakkındaki düşünceleri

Düşünceleri de çalkantılı

Bir yandan bireyciliği bir yandan despotizmi savunur

Bir yandan akla eleştiriler yöneltir bir yandan aklı yücelten aydınlanmacılardan sayılır

Özel mülkiyeti toplumsal bozulmanın başlangıcı sayar, bir yandan mülkiyet hakkının korunmasını savunur

Kendisini “..her ne söylersen söyle çelişkiye düşmeyi, önyargıya düşmeye tercih ederim” diyerek savunmaktadır.

(18)

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)

Doğa Durumu

Hobbes ve Locke gibi çağının siyasal davranışlarını meşrulaştıran bir

“doğa durumu” tanımı yapmaz

Doğa durumu bir vahşilik ve kaos dönemi değil aksine insanın özgür olduğu tek dönemdir.

Doğa durumu onun için yitik bir cennettir ve insanoğlu yitirdiği bu cenneti “toplumsal sözleşmeyle” dünyada yeniden kurmayı

amaçlamaktadır.

İnsan, doğası itibariyle egoist ve saldırgan bir yaratık değildir

İnsan doğası barış içinde yaşamaya elverişlidir.

Aile, annelik, sevgi, saygı, yardımlaşma gibi değerler insanın doğal özellikleridir

Entelektüel yaşam: medeniyetin doğal halden uzak bir sonucu

Felsefe ve bilim filozofları optik yaptığı için köleliklerini görmelerini

(19)

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)

Doğa Durumu

İnsan diğer yaratıklardan farklı olarak 2 güdüyle dünyaya gelir

Kendini koruma

Sempati

1.si kendiyle ilgili 2.si toplumsal hayatına işaret eder

Sempati güdüsüne sahip insan, doğuştan toplum içinde başkasıyla yaşama eğilimindedir

Gerek kendini koruma gerek sempati duygularını dengeleyen 2 güç var

Vicdan

Akıl

Bu 2si insanın hem kendini hem de başkasını düşünmesini sağlayan düzenleyici 2 güçtür

(20)

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)

Doğa Durumu

Rousseau’ya göre doğa durumunda insan aklıyla vicdanı el ele gider ve ona “doğal” bir düzen kazandırır

İnsan doğa durumunda özgür ve mutludur

Gökyüzünde süzülmekte olan martıdan farksızdır

Doğa durumunda vicdan mekanizmasının düzenlediği doğal bir barış ve düzen vardır

Özel mülkiyet olmadığı için insanlar arasında eşitlik var

Doğal barışın oluşması önemli ölçüde bunun sayesinde olur

Doğa durumu aslında insanın altın çağıdır

Bu nedenle kitabına “İnsan özgür doğar, fakat her yerde zincire vurulmuştur” sözüyle başlar.

(21)

Rousseau

Doğa Durumu

Artık doğal düzen ve Altın Çağ bozulur

Onun yerine insanlar tarafından yapılmış kurumların gücü devreye girer

Kurumların gücü, insan kapasitesini geliştirerek medeniyeti meydana getirir

İnsan gerçek özgürlüğü siyasi kurumları gelişmiş toplumsal hayat içinde yaşar

Toplumsal yaşamda geliştirilen hukuk, din, eğitim ve devlet gibi kurumlar insanın “doğal” bir yaratık olmaktan çıkartıp “siyasi” bir yaratığa dönüştürür

Toplum, özgür doğan insanın bir yönüyle zinciri ama bir yönüyle de gerçek özgürlük ortamıdır

(22)

Rousseau

Doğa Durumu

O halde insanı doğa durumundan ayıran nedir?

Rousseau’ya göre insanın doğayla mücadelesi onu zorunlu olarak toplumsal halde yaşamaya yöneltir

Afetlere, hastalıklara karşı koymak ve kıt kaynaklarla mücadele etmek üzere insanlar zaten kendi doğalarında var olan toplumsal duruma geçerler,

Zamanla büyüyen insan toplulukları mülkiyeti, mülkiyette kavgaları doğurmuştur

Kavgaları önlemek için kaba gücün yerine hakkın konulması gereklidir. Çünkü güçle elde edilen bir hak başka bir güçlü geldiğinde kaybedebilecektir. Barış durumu her zaman

bozulabilecektir.

(23)

Rousseau

Doğa Durumu

Bu kavga durumuna son verebilmek için kaba güce dayanmadan aralarında bir sözleşme yapmaya karar verirler

Bu geçiş kendi özgür iradeleriyle ve bir sözleşme altında gerçekleşir

İnsanlar birbirleriyle sözleşme yaparak toplumsal hayat geçince bu kez akıl gücü vicdanın üstüne çıkar

İnsan böylece tam anlamıyla rasyonel bir yaratık haline gelir

(24)

Rousseau

Genel İradenin Yansıması Olarak Devlet

Bireyler tek bir sözleşme yaparlar ama sözleşmenin 2 aşaması vardır

1.aşama: bireyler özgür iradeleriyle toplumsal yaşama geçerler

2.aşama: iradelerini yönetimin şahsında genel iradeye dönüştürürler

Rousseau’nun otoriter düşüncesinin başladığı yer burasıdır

Toplumsal aşamaya kadar özgürlükçü olan Rousseau birden otoriter çizgiye kayar

İnsanlar hem doğa durumundaki özgürlüklerini korumak istiyorlar hem de doğa durumunda ortaya çıkan anlaşmazlıklara son verecek bir egemenin yönetimi altına girmeleri gerekiyor. Nasıl olacak?

Çözüm: Herkes tüm haklarını topluma bırakırsa kimseye bırakmamış

olacaktır. İnsanlar başkalarına değil kendilerine boyun eğmiş olacaklardır.

Bu formülde birey toplum sentezi yapılıyor ve bu sentezi gerçekleştirmek için de karşımıza “genel irade” kavramını çıkarıyor Rousseau.

(25)

Rousseau

Genel irade ile otoriter hatta totaliter bir anlayışa kayar

Sözleşmenin 2.aşamasında bireyler tüm yetkileri gibi haklarını da Genel İrade’yi temsilen devlete devrederler

Bundan sonra artık tek tek bireylerin veya grupların değil, Genel İrade adına devletin sesi hakim olur

Genel İrade ortaya çıktıktan sonra toplumsal her türlü farklılık ve özel çıkar arayışı biter

Tüm bireylerin çıkarının tek ve en iyi yansıması devlettir

Devlet, herkesin çıkarını en iyi şekilde temsil eden kolektif bir varlıktır

Devlet ortaya çıkınca bireylerin farklılık arayışında olmasına gerek yok

(26)

Rousseau

Genel İradenin Yansıması Olarak Devlet

Genel İrade ipleri eline aldıktan sonra kendi mantığını herkese dikte ederek, herkesin aynı mantıkla, aynı düşünce ve refleksle hareket etmesini sağlar

Devlet böylece bireyleri alır, harmanlar, işler ve medeniyetin taşıyıcı unsurları haline getirir

Devletin elindeki en önemli 2 aygıt

Eğitim

Hukuk

Devlet bu 2si ile bireyleri sosyalleştirir, Genel İrade ile bütünleştirir ve ona uygun gördüğü çerçevede haklar lütfeder

Buradan hareketle “İnsan toplumla bütünleştikçe özgürleşir” der

(27)

Rousseau

Genel İradenin Yansıması Olarak Devlet

Genel İrade oluştuktan sonra artık “genel yarar” oluşmuştur

Genel yarar her zaman özel yarardan ve tercihlerden daha önemlidir

Genel yararın iyisi, tek tek insanların iyisi haline gelir

Çünkü genel irade en doğru olanı yapan iradedir

Genel İradeyi temsil eden egemenliğin bölünemeyeceğini, devredilemeyeceğini, sınırlandırılamayacağını ve yanılamayacağını düşünür (Bodin ve Hobbes gibi)

Genel İrade’nin yanılmazlığı ilkesini fazladan geliştirmiştir

Genel İrade, bireyi cezalandırma ve sınırlandırma yetkisine sahip tek otorite

İtaat zorunludur

Devlet, bunu reddeden bireyi, genel yarar uğruna zorlama ve ölümle cezalandırma hakkına sahiptir.

Devlet “kıskanç bir Tanrı” gibidir

Kendisiyle birey arasına hiçbir kuvvetin girmesine izin vermez

Yani günümüzdeki STK'lara karşı çıkar Rousseau

(28)

Rousseau

Genel İradenin Yansıması Olarak Devlet

Yönetim biçiminin aristokrasi, cumhuriyet ya da demokrasi olmasının önemi yoktur

Hangi yönetim Genel İradeyi hayata geçiriyorsa en iyi yönetimdir

Yine de seçim yoluyla oluşan aristokratik bir yönetimin Genel İrade’yi daha iyi yansıtabileceğini düşünür

(29)

Rousseau

Genel İradenin Yansıması Olarak Devlet

19. asır demokrasilerinde önemli bir değer olan “milli irade” ve

“milli egemenlik” kavramlarında Rousseau önemli bir referanstır

Ancak demokrasinin giderek temel hak ve hürriyetler, hukukun üstünlüğü, toplumsal farklılaşma gibi değerleri içselleştirdiği günümüzde Rousseau felsefesinin günümüzdeki demokrasiyle çatıştığını söyleyebiliriz

Çünkü demokrasinin bugünkü temel değeri çoğunluk iradesi anlamında milli irade değil, insan hak ve hürriyetleridir

(30)

Rousseau

Sözleşmeyi Güvence Altına Almak için Gereken Şartlar

Yasa Koyucu: İnsanların zaaf ve dürtülerini bilen ancak bunlardan uzak olan bir zekaya ihtiyaç vardır. Gerçek kamu yararını öngörecek bir bilgeliğe sahiptir. Ör. Musa (A.S), Muhammed (A.S.), Sparta’da ki Lycurgos, Eski Roma’da ki Romulus.. Bunlar halka rehberlik eder,

toplum haline gelmelerini sağlar sonra köşesine çekilir yürütmeye karışmaz.

Sivil din: 3 tür din tanımlar

İncil dini: öte dünyacı ve siyasete karşı ilgisiz

Papaz dini: Roma katolikliği, insanları iki irade arasında kararsız bırakır:

devlet ve kilise

Sivil din: Yurttaş dini: Tanrıya, ruhun ölümsüzlüğüne ve toplum sözleşmesinin ve onun yasalarının adaleti. Sadece bu din genel iradeyle olumludur.

Toplumsal birliği ve siyasal birliği temsil eder.

(31)

Hobbes, Locke ve Rousseau

Hobbes Locke Rousseau

İnsan Kötü, bencil İyi İyi, toplumsal yaşam her şeyi

berbat ediyor

Hükümet Bizi bizden

korumak için gereklidir

Temel hakların korunması için gereklidir

Toplumsal Sözleşmeyi korumak için gereklidir Hükümetlerin

Yetkisi

Tam yetkili, Devrilemez

Şartlıdır, kurallara ve

hukuka uyarsa problem yok.

Uymazsa devrilebilir

Şartlıdır, Genel İradeye uygun davranmazda devrilebilir

Kuvvetler Ayrılığı (gücün

Bölüşümü)

Mutlak, bölünmez, devredilemez.

Bölüşülmüş, yasama ve yürütme

Bölüşülmüş de olabilir doğrudan da . Önemli olan genel iradeye uygun yönetmesi Yasalar Bizi birbirimizden Yasalar temel haklarımızı Yasalar Genel İradeyi ve kamu

Referanslar

Benzer Belgeler

On le retrouve dans des mots ou des phrases qui contiennent les mêmes sons (cette fois plus éloignés les uns des autres): la plongeaient [az], et ravissant [rev], ses

İnsan zihninin doğuşta boş bir levha gibi olduğunu, doğuştan getirdiği hiçbir şey bulunmadığını, bilginin bütün malzemesini deneyimden aldığını, bilgiye temel

aç ıklamayı yapan DİSK İç Anadolu Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, 20 Mart'ta saat 20.00'de şehir merkezlerinde toplanacaklarını, ellerinde meşaleler ve mumlarla

2010 Avrupa Kültür Ba şkenti (AKB) projesinin resmi yürütücüsü olan istanbul 2010 Ajansı'nın yanlış kararlan ve projede yaşanan aksaklıklar nedeniyle aralarında TMMOB

Bu coğrafyacılar post-modern, post-yapısal, post-kolonyal yaklaşımların teorik arka planlarını kullanarak doğanın temsillerinin (yazılı, sözlü, sözel, görsel) sosyal

Bal ık çiftlikleri: Karaburun Yarımadası'nda denizi kirleten, görsel kirlilik yaratan, eko ve agro turizm projelerine zarar veren bal ık çiftlikleri kaldırılmalı, yeni

Anayasa Hukukçusu İbrahim Kaboğlu ve DİSK Genel Başkanı Süleyman çelebi’nin, hükümetin yürüttüğü Anayasa çal ışmalarına itirazları da var.. Süleyman çelebi:

yürütme erklerini bırakmak ve onu kamusal otoriteye vermek amacıyla toplumun içinde birleştiği yerde siyasal ya da sivil toplum oluşmuştur.. Buna da kısaca