• Sonuç bulunamadı

Edebiyat ülkesine yollanmış mektuplara dair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyat ülkesine yollanmış mektuplara dair"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E D E B I Y

Y ollanmış

Edebiyat tarihçilerimizin yüksek değerlileri için hazin olan, ötekilerin, ekseriyetin ise farkına da belki varma­ dığı büyük talihsizlik şudur ki: Bu ta­ rihi Garbın bütün usullerini kusursuz benimsemek şartile de yazarken hemen münhasıran kaside ve gazel tetkikle­ rde, bu kaside ve gazeller arasındaki

çok kere hurdebinî farkları tesbitle

vakit geçirmek lâzımdır. Çünkü, bu e-

debiyatm mazisinde, pek çok nevi

mevcut değildir. Meselâ, mektup nevi­ ne ait olarak gösterilen tek servet, Si­ livri Kadısına yazılmış satırdan iba­ ret gibi değil midir? Buna, isterseniz, I. Abdülhamit tarafından sevdiği bir kadına yazılmış olup Topkapı evrakı arasında ve son yıllarda ele geçmiş tez­ kereyi de ilâve edin. Ve Silivri kadısına giden mektup ne derecede sert ve kor­ kunçsa bunun da — şevketli bir padi­ şah kaleminden çıkmış bulunmasına j rağmen — fevkalâde perişan ve yalvar­ malarla dolu oluşundan dolayı edebiyat sayılması icap ettiğini kabul ettirin. Koca bir edebiyatın bütün bir nevini ikişer satırlık iki üç tezkere ile doldur­ mak kabil midir?

timi lâzımsa Çinde aramak icap ettiğini — Çine tayyareler ve hattâ trenlerle gidilmeyen bir asırda — söy­ lemiş bir peygamberin dinine inanan ve o dine dayanmış bir devlet kuran ecdadımız, kütle halinde okuyup yaz­ mağa galiba pek rağbet etmemişler ki, vezirler ve sadrâzamlar arasında bile ümmîler çok. Okuyup yazanların yaz­

mış alacakları mektupları toplamak,

saklamak âdeti de teessüs etmediğin­ den, ve zaten lierkesin evine ve mazi­ sine ait hâtıraları yangınlar hiç de­ ğilse yarım asırda bir silip süpürdü­ ğünden, geçmiş asırlardan bugüne he­ men hemen tek mektup intikal etme­ miş. Pek şen ve zarif olduğu söylenerek kendisine büyük kısmı ziyadesile açık saçık nükteler ve şakalaşmalar mal edilen Fitnat Hanımın her halde mek­ tup da yazmış olacağım düşünüyorum. Fitnat Hanımdan veyahut o geçen aslı­

larda, ve her nasılsa, şiirle meşgul

olacak derecede okutulup yetiştirilmiş diğer şeireierimizden iki satırlık olsun ve aç döıt tane olsan mektup acaba kakmamış mıdır? Halbuki, öa-rbe ait tek misal vermek üzere, Fitnat Ha­ nımdan çok eski bir zamanda Fransa- da yaşayan o meşhur Sevtgne Marki­

zini hatırlıjmlım. Galiba memleketin

cenubunda Provence eyaleti vahşinin karısı olan kızı Madam de Grignan’ı pek şiddetle sevdiği için, bilmem kaç yıl, bütün hayatı biraz da Veraay sa­ rayında toplanan başkente ait tekmil

(2)

havadisleri, en «fak dedikodulara ka­ dar, ona yazmaz mıydı, ve bu mektu- lar. ciltler hâlinde, Fransız edebiyatı­ na intikal etmedi mi?

Ancak bu muhterem Markiz bizde ayni tarihte ve Kazasker Rüknettin E- fendi kerimesi olup yine Kazasker Şü- caettin Efendi halilesi olmak üzere dünyaya gelse ve Bağdatta ve bilâhare Budinde valilik eden bir kapdan paşa­ nın kaymvaldesi olsaydı, sevgili keri­ mesine aynen de Sivigııe gibi türlü ha­ vadisle dolu mektuplar yollar mıydı, ve faraşa yollasa, bu mektupları onun ev­ lâdı ve evlâdının evlâdı, göçlere, yan­ gınlara ve daha türlü türlü tesadüf ve

kazalara rağmen, muhafaza ederek

bugüne ulaştırırlar mıydı? Bundan bi­ zim de Madam de Sevignâ’lerimiz ol­ muş ve sade mektupları muhafaza e-

dilmemiştir gibi bir teselliyi — bu zö-

ğürt tesellisinin bir hayrı varsa çı­

karmak mümkündür.

Fakat, bu teselli bir tarafa, haki­ kat şu: bilhassa kızına yazılmış mek­ tuplar sayesinde Fransa edebiyatı ta­ rihinin en şa’şaalı bir devrine en büyük isimlerden biri olarak girebilen bu ka­ dın hiç bir itibarla bu nevin tek mü­ messili değildir, Voltaire’den Flaubert’e

ve daha yenilere kadar mektupları

şöhretlerinin temelleri arasında büyük

yer tutanlar bulunduğu gibi, başka

milletlerin edebiyatlarında da, hattâ e- debi iddialar gütmeden yazılmış mek­

tupları sayesinde edebiyat tarihinin

malı olmuş kimseler çoktur. Bizde ise bu mazhariyete eren galiba Silivri ka­

dısına tektirname yollıyan vezirdir ki, onu da bu mazhariyete Ebüzziya Tevfik Beyin bir kaprisi eriştirmiş bulunmak­

tadır. Şu halde, eğer edebiyatımızın

dününe ait yeni eserler bulmağı bir

hizmet olarak kabul ediyorsak, eski

zamanları mektuplar araya araya ve bunları toplıya toplıya takip ederek bugüne kadar gelmek lâz’ m. Bu araş­ tırma ve toplamalar için iki şekil ta­ savvur ediyorum. Biri, henüz edebiya­ tın malı olmamış bir insanın yazdığı mektupları bir evlâdın veya dostun to­ mar hâlinde edebiyat tarihçisine ge­ tirmesi, bu tomarı tetkik eden tarihçi­ nin de büyük bir kıymet veya sadece kıymet keşf ederse bu mektupları neşir ve yazanını edebiyat tarihine mâl et­ mesi. Çekmelerde uyuyan roman, pi­ yes ve saireye fazla güvenmek caiz ol­ masa bile en güzel yazanların mutla­ ka yazıları basılanlar olması icap et- miyeceğine göre, pek mümkündür ki, üslûp ve kuvvetli görüş sahibi bir insan neşriyat hayatına girmek için hiç is­ tek duymamak şartile sadece yakınla­ rına yazdığı mektuplarla yazı ihtiyacı­ nı tatmin etmiş, hattâ, farkında olmak­ sızın, pek güzel şeyler yazmış bulun­ sun. Nitekim, edebiyat hudutları içine giren mektup nevinin en büyük ismi olarak kabul edilen Sâvignö Markizi de

(3)

mektuplarının elden eie geçeceğini son­ raları belki öğrenmiş ve anlamıştı am­ ma, her halde kalemi hokkaya ilk gün­ den bu şânı kovalıyarak batırmış de­ ğildi- İşte, bundan dolayı, aldığı mek­ tupları yırtıp atmamış olan herkes bu mektupları itina ile tetkik etmeğe ve­ ya ettirmeğe davet ediyorum.

Şu kadar ki, bu işte iptizal ve if­

rattan da kaçınmak lâzımdır. Aksi

takdirde herkes yeni bir S<5viğne olmak şanına tamah ederek mevhum muha­ taplara (üslûbu âli) ile mektuplar ya­ zar ve bunları cilt cilt başımıza mu­ sallat eder ki, bu halin Garba ait türlü misali de görülmemiş ve bilinmemiş şeylerden değildir. Hattâ pek canlı bir misal de hatırıma geliyor amma, mem­ leketimizle alâkası olmuş bir zatla zev­ cesine taallûk ettiğinden isim zikrile anlatmak güzel bir hareket teşkil et- miyeeek. Bu işin ikinci bir kısmı ise, uyuyup kalmış mektupların

muharrir-\

I

İ

leri arasında üdeba keşfine çıkmaksı- ‘

zın esasen edebiyat tarihimizde yer al­ mış kimselerin mektuplarile edebiyatı­ mızın bu nevini geliştirmek bahsidir ki, ikinci bir makale ile de buna dair ko- 1

nuşmağı ve Tanzimatla başlıya« yeni 5

edebiyatımızın bugüne kadar mektup ’

vadisinde çıkmış servetlerine ait bir he- ' sap çıkarmağı düşünüyorum.

Fakat, tabii, bu işte de ihtiyatlı olmak ve dördüncü derecedeki muhar­

rir ve şairlerin mektuplarından peyda 1

olmuş yığınların ortalığı kaplamasına ]

müsaade etmemek şart olduğunu şim- '

diden söylemelidir. Hattâ, birinci sınıf > ediplerimizin kaleminden çıkmış her tezkereyi de mal bulmuş Mağrebî gibi hıfzetmek mecburiyetinde miyiz? Ger­ çi, Madam de Stael’in dediği gibi, Al­ manlar Goethe’nin yazdığı mektup ad­ resinde de dehâ bulacak kadar taşkın , bir hayranlık göstererek onun tara­

fından yazılmış en ehemmiyetsiz satı- f

rı da bin itina ile saklamışlar. Fakat . bizim Goethe’miz yoktur, kaldı ki boy- f le taşkın hayranlıkların Almanları ne- | relere kadar götürdüğü de meydanda- I dır...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İlhan, 1952 ile 1956 arasında “toplumcu edebiyat”ı estetik düzeyi açısından denet- lemek için image kavramını devreye sokarken, 1955’te Garip’i 1965’ten son- ra

Etem Paşa Viyardo’nıın «Endülüs Tarihi» ni tercüme ediyor ve Ziya Bey bunu Etem Paşanın bir türlü öğrenemediği o zamanki süslü üs­ lûba

Resmimizde gerçekten güne­ şin eşya üzerindeki değişiklikle­ rini, azizliklerini tablolarına yan­ sıtan iki ressamımızı hatırlıyo­ rum: Nazmi Ziya Güran

Perde açılınca iş adamının kızile kâtibi arasında başlayan ve kı­ sa bir kaç tiradıle ¡bizi derhal alâkalan dıran macera, maalesef, sonra olduğu gibi

Sonuç olarak PE’li olgularda saptanan en s›k bulgular; klinik olarak nefes darl›¤›, gö- ¤üs a¤r›s›; fizik muayenede raller; haz›rla- y›c› risk faktörü olarak

Yapılan çeşitli seleksiyon çalışmalarında seçilen ümitvar ceviz tiplerinde belirlenen meyve ağırlıkları; Ölez (1971), Marmara bölgesinde yaptığı bir çalışmada

The current qualitative study investigates the demotivating factors of English as a Foreign Language (EFL) Teachers.. The motivation is what a person do to strieve to achieve

Hipoksi, çevresel toksinler, travma, inflamasyon, infeksiyon, mutant SOD1 veya EAAT2 eksikliğine ikincil olarak glutamat düzeyi artınca, bu glutamat motor nöronlarda yer