• Sonuç bulunamadı

SALLY ROONEY GÜZEL DÜNYA, NEREDESİN?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SALLY ROONEY GÜZEL DÜNYA, NEREDESİN?"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

S ALLY R OONEY

GÜZEL DÜNYA,

NEREDESİN?

(4)

CAN SA NAT YA YIN LA RI

YA­PIM­VE­DA­ĞI­TIM­TİCA­RET­VE­SA­NAYİ­A.Ş.

Maslak­Mah.­Eski­Büyükdere­Cad.­İz­Plaza­Giz,­No:­9/25­Sarıyer/İstan­bul Te­le­fon:­(0212)­252­56­75­/­252­59­88­/­252­59­89­Faks:­(0212)­252­72­33 canyayinlari.com/9789750756832

ya­yi­ne­vi@canyayinlari.com Sertifika­No:­43514 Can­Çağdaş

Güzel Dünya, Neredesin?,­Sally­Rooney İngilizce­aslından­çeviren:­Emrah­Serdan Beautiful World, Where Are You?

İlk­(bu­çeviride­kaynak­alınan)­baskı:­Faber­and­Faber,­2021

©­2021,­Sally­Rooney­

©­2022,­Can­Sanat­Yayınları­A.Ş.

Bu­eserin­Türkçe­hakları­The­Wylie­Agency­aracılığıyla­alınmıştır.

Tüm­hakları­saklıdır.­Tanıtım­için­yapılacak­kısa­alıntılar­dışında­yayıncının yazılı­izni­olmaksızın­hiçbir­yolla­çoğaltılamaz.

1.­basım:­Nisan­2022,­İstanbul

Bu­kitabın­1.­baskısı­30000­adet­yapılmıştır.

Dizi­editörü:­Cem­Alpan Düzelti:­Melis­Oflas Mizanpaj:­Atahan­Sıralar

Sanat­yönetmeni:­Utku­Lomlu­/­Lom­Creative­(www.lom.com.tr) Ka­pak­uygulama:­Diyaddin­Sevindik­/­Lom­Creative­(www.lom.com.tr) Özgün­kapak­tasarımı:­Gray318

Kapak­illüstrasyonu:­Manshen­Lo

Baskı­ve­cilt:­Melisa­Matbaacılık­Yayıncılık­San­ve­Dış­Tic.­Ltd.

Maltepe­Mah.­Davutpaşa­Çiftehavuzlar­Sk.­No:16­Acar­San.­Sit.

Zeytinburnu,­İstanbul Sertifika­No:­45099 ISBN­978-975-07-5683-2

(5)

İngilizce­aslından­çeviren

Emrah­Serdan

ROMAN

S ALLY R OONEY GÜZEL DÜNYA,

NEREDESİN?

(6)

Normal İnsanlar,­2019

Sally­Rooney’nin­Can­Yayınları’ndaki­diğer­kitabı:

(7)

SALLY­ROONEY,­1991’de­İrlanda’da­doğdu­ve­Trinity­College’dan­

mezun­oldu.­İlk­romanı­Conversations with Friends­2017’de­(Arkadaş- larla Sohbetler,­Monokl­Yayınları,­2019),­Normal People­2018’de­(Nor- mal İnsanlar,­Can­Yayınları,­2019)­yayımlandı.­Normal İnsanlar­Hulu­ve­

BBC­tarafından­diziye­aktarıldı.­Öykü­ve­yazıları­The Dublin Review,­

The White Review,­The Stinging Fly’da­yayımlanmıştır.­Halen­Dublin’de­

yaşıyor.

EMRAH­SERDAN,­1986’da­Şişli’de­doğdu.­İstanbul­Bilgi­Üniversitesi­

Karşılaştırmalı­Edebiyat­Bölümü’nden­mezun­olduktan­sonra­Oxford­

Üniversitesi’nde­İngiliz­ve­Dünya­Edebiyatı­üzerine­yüksek­lisans­yap- tı.­Edebiyat­dersleri­vermekte,­editörlük­ve­çevirmenlik­faaliyetlerini­

sürdürmektedir.

(8)
(9)

“Bir şeyler yazdığım zaman, genellikle yaptığımın çok önemli olduğunu ve büyük bir yazar olduğumu düşünürüm. Ama, ruhumun bir köşesiyle her zaman ne olduğumu, yani küçük, küçücük bir yazar olduğumu çok iyi bilirim. Yemin ederim ki bunu bilirim. Ama bu beni pek de ilgilendirmez.”

Natalia Ginzburg, “Mesleğim”

(çev. Şemsa Gezgin)

(10)
(11)

11

Bir kadın bir otelin barında oturmuş kapıyı izliyor- du. Giyimi özenli ve düzgündü, beyaz bir bluz giymiş, sarı saçlarını kulaklarının arkasına atmıştı. Gözlerini te- lefonun ekranındaki mesaj arayüzüne indirdi, sonra tek- rar kapıya baktı. Mart sonuydu, içerisi sakindi ve sağın- daki pencerenin öbür yanında güneş Atlantik sularında batıyordu. Yediyi dört geçiyordu başta, derken beş, der- ken altı. Belli bir amaç gütmeden tırnaklarına şöyle bir baktı. Yediyi sekiz geçe bir adam içeri girdi. Minyon ya- pılı ve esmerdi, ince bir yüzü vardı. Sağa sola, diğer müş- terilerin yüzlerine bakındı, sonra telefonunu çıkarıp ek- rana baktı. Penceredeki kadın onu fark etmişti ama izle- mek dışında onun dikkatini çekecek bir şey yapmadı. Ay­

nı yaşlardaydılar; ya yirmilerinin sonlarında ya da otuz- larının başlarında. Adamın kendisini görüp yanına gel- mesini durup bekledi.

Alice? dedi adam.

Benim, diye cevap verdi kadın.

Tamam, ben de Felix. Affedersin, geciktim.

Alice kibar bir sesle yanıt verdi: Dert değil. Felix ona ne içmek istediğini sordu, sonra sipariş vermek için bara gitti. Bardaki garson kadın Felix’e iyi olup olmadığını sor- du, o da yanıtladı: İyi işte, n’olsun, senden? Bir votka to-

1

(12)

12

nik, bir fıçı bira söyledi. Tonik şişesini masaya götürmek yerine kıvrak ve ustalaşmış bir bilek hareketiyle bardağa boşalttı. Masadaki kadın parmak uçlarını bira altlığına vurarak bekliyordu. Dışarıdan bakıldığında adam geldi- ğinden beri kendine gelmiş, canlanmış gibiydi. Dönüp dışarıdaki günbatımına baktı, ilgisini çekmiş gibi, oysa biraz önce hiç ilgilenmemişti. Adam dönüp içkileri masa- ya bıraktığında kadın, biradan taşan damlanın bardağın kenarından aşağı hızla kaymasını seyretti.

Yeni taşındığını söylüyordun, dedi Felix. Değil mi?

Alice başıyla onayladı, içkisinden bir yudum aldı ve üstdudağını yaladı.

Nereden esti peki?

Nasıl yani?

Ne bileyim, genelde insanlar bu taraflara taşınmaz da. Buradan taşınıp giderler, daha normal olanı budur. İş için gelmiş olamazsın, değil mi?

Hı? Yok, pek sayılmaz.

Bir anlığına göz göze geldiklerinde Felix’in açıklama beklediği anlaşıldı. Alice’in yüzünde bir ifade belirip kayboldu, sanki bir şeye karar vermeye çalışıyordu; sonra hafiften samimi, neredeyse karşısındakini bir sırra davet eden bir gülümseme takındı.

Aslında bir yerlere taşınmaya niyetliydim zaten, dedi.

Sonra sizin kasabanın hemen dışındaki bir evden haberim oldu, bir arkadaşım sahiplerini tanıyor. Evi satılığa çıkar- mışlar ama alan olmamış, bari alıcı çıkana kadar biri kalsın demişler. Ben de deniz kenarında yaşamanın güzel olaca- ğını düşündüm işte. Ani bir karardı anlayacağın. Dolayı- sıyla... Neyse hikâye bu kadar, başka bir sebebi yoktu.

Felix içkisini yudumlayarak onu dinliyordu. Sonlara doğru Alice’e bir gerginlik gelmiş gibiydi, nefes nefese oluşundan ve hafif kendisiyle alay eden yüz ifadesinden anlaşılıyordu. Felix bu gösteriyi kayıtsızca izledi, sonra kadehi masaya bıraktı.

(13)

13

Anladım, dedi. Daha önce Dublin’deydim mi de- miştin?

Farklı farklı yerlerde. New York’taydım bir süre. As- len Dublin’liyim, sana söylemiştim galiba. Ama geçen yıla kadar New York’ta yaşıyordum.

Ee, burada ne yapacaksın? İş falan mı bakacaksın?

Alice duraksadı. Felix gülümseyerek arkasına yas- landı, gözlerini ondan ayırmıyordu.

Seni soru yağmuruna tuttum, affedersin, dedi. He- nüz seni çözebilmiş değilim.

Yok, rahatsız olmadım. Ama cevap vermekte iyi ol- madığımı görmüşsündür.

Ne işle meşgulsün peki? Bu son sorum olsun.

Gergin bir gülümsemeyle karşılık verdi Alice. Yaza- rım ben, dedi. Söylesene, sen ne iş yapıyorsun?

Benimkisi öyle değişik bir şey değil. Aslında neler yazdığını merak ettim ama sormayacağım. Ben kasaba- nın dışında bir depoda çalışıyorum.

Ne iş yapıyorsun?

Ne yapıyorum, ne yapıyorum, diye tekrar etti Felix felsefi bir edayla. Siparişleri raftan alıp yük arabasına yer- leştirmek ve paketleme yerine götürmek. Çok heyecanlı değil anlayacağın.

Sevmiyor musun işini yani?

Deli misin, hayır, dedi Felix. Yerin dibine batsın.

Ama severek yapacağım bir şey olsa para vermezler, de- ğil mi? Çalışmak böyle bir şey, sevilecek bir tarafı olsa bedavaya yaparsın zaten.

Alice gülümsedi ve haklı olduğunu söyledi. Dışarıda hava kararmıştı, karavan parkındaki ışıklar birer birer ya- nıyordu; sokak lambalarından yayılan serin tuzlu parıltı ve pencerelerde sıcak, sarı ışık. Barın arkasındaki garson kadın masaların arasında dolaşmaya başlamış, boş olan- ları ıslak bezle siliyordu. Alice adındaki kadın birkaç sa- niye onu izledi ve sonra tekrar adama baktı.

(14)

14

Ee, insanlar burada eğlenmek için nereye gider? di­

ye sordu.

Her yerde olduğu gibi. Birkaç pub var civarda. Bal- lina yolu üzerinde bir gece kulübü var, arabayla yirmi dakika. Lunapark filan var tabii, ama onlar çoluk çocuğa göre şeyler. Henüz burada pek arkadaşın yoktur herhal- de, değil mi?

Buraya taşındığımdan beri ilk sohbet ettiğim kişi ga- liba sensin.

Felix kaşlarını kaldırdı. Çekingen biri misindir? diye sordu.

Öyle miyim sence?

Birbirlerine baktılar. Alice’in gergin ifadesi kaybol- muştu, sanki mesafeli görünüyordu; Felix’in gözleriyse bir şeyin parçalarını bir araya getirmek ister gibi Alice’in yüzünde gezindi. Bir­iki saniye sonraki ifadesine bakılır- sa, başarılı olduğunu düşünmüyordu.

Olabilirsin bence, dedi Felix.

Alice nerede yaşadığını sorunca Felix civarda arka- daşlarıyla bir ev kiraladığını söyledi. Sonra pencereden dışarı bakarak bulundukları yerden, oturduğu sitenin ha- yal meyal görülebildiğini ekledi, karavan parkının hemen ilerisindeydi. Göstermek için masanın üzerine eğildi ama sonra çok karanlık olduğunu söyleyip vazgeçti. Neyse işte, hemen karşı yakada kalıyor, dedi. Eğildiği sırada ona yaklaşınca göz göze geldiler. Alice bakışlarını aşağı indir- di, Felix tekrar yerine otururken gülümsemesini bastırı- yor gibiydi. Anne babasının hâlâ bu muhitte olup olma- dığını sordu Alice. Felix annesinin bir yıl önce öldüğünü, babasının da “kim bilir nerede” olduğunu söyledi.

Gerçi atmayayım şimdi, muhtemelen Galway gibi bir yerdedir, diye ekledi. Arjantin’de falan ortaya çıkaca- ğı yok. Yine de onu yıllardır görmedim.

Annene üzüldüm, dedi Alice.

(15)

15

Ya evet. Sağ ol.

Ben de babamı görmeyeli epey oldu aslında. Kendi- si... pek güvenilir biri değildir.

Felix bakışlarını kadehinden kaldırdı. Öyle mi? de­

di. İçer mi?

Hı hı. Bir de işte... palavracının tekidir.

Felix başını salladı. O senin işin sanıyordum.

Bu lafın üstüne Alice kıpkırmızı kesildi, bu da Felix’i şaşırtmış, hatta biraz endişelendirmiş gibiydi. Çok ko- miksin, dedi Alice. Her neyse. Bir içki daha alır mısın?

İkinciden sonra üçüncüyü söylediler. Felix ona karde- şi olup olmadığını sordu, Alice kendisinden küçük bir er- kek kardeşi olduğunu söyledi. Felix’in de bir erkek karde- şi vardı. Üçüncü içkiyi bitirdiklerinde Alice’in yüzü pem- beleşmiş, gözleri ayna gibi parlamıştı. Felix bara geldiğin- de nasıldıysa hâlâ öyle görünüyordu, ne halinde ne tavrın- da bir değişiklik vardı. Alice’in bakışları gitgide salonda gezinmeye ve çevresini genel bir ilgiyle seyretmeye başla- mışken, Felix’in ona olan ilgisi derinleşmiş ve yoğunlaş- mıştı. Alice boş kadehindeki buzları şıngırdatıp eğlendi.

Evimi görmek ister misin? diye sordu. Ne zamandır havasını atmak istiyorum ama davet edeceğim kimse yok. Yani arkadaşlarımı davet edeceğim tabii. Ama hepsi farklı farklı yerlerdeler.

New York’tadırlar.

Çoğu Dublin’de.

Ev hangi tarafta? dedi Felix. Yürüyerek gidebiliyor muyuz?

O da laf mı, yürürüz tabii. Hatta mecburen yürüye- ceğiz. Ben araba kullanmayı bilmem, sen?

Şu an kullanamam, hayır. Daha doğrusu gözüm ye- mez. Ama ehliyetim var, evet.

Demek öyle, diye mırıldandı Alice. Ne romantik.

Bir içki daha alır mısın, yoksa kalkalım mı?

(16)

16

(17)

17

Referanslar

Benzer Belgeler

Derelerin Kardeşliği Platformu HES firmalarının SİT alanı kararını kaldırmak için uğraştığı Rize Fındıklı'nın Arılı Vadisi'ne dair Dan ıştay'ın

Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün Rize Belediyesi hoparlörlerinden yaptırılan ilana göre, mahkeme süreci devam eden ve ‘ÇED gerekli değildir’ kararı için Rize

Derelerin Kardeşliği Platformu diğer çevreci örgütlerle birlikte HES'lere ve nükleer santrallere karşı 9 Nisan'da Ankara'da miting düzenleyeceklerini duyurdu..

Ardanuç Derelerin Kardeşliği’nden Kamile Kaya, çevre katliamına karşı son yıllarda artan halk hareketlerinin, aralar ındaki farkı en aza indirgeyerek birlikte hareket

Bu anlamda Derelerin Karde şliği Platformu olarak Ankara’da yaşam ve çevre mücadelesi veren, yağmaya karşı çıkan herkesi Gerze ile dayan ışmaya, Gerze’ye ses

Gökçek’in kardeşinin AKP’ye yakın basın kuruluşlarının Diyarbakır bürolarını arayarak, arşivlerinde Karayalçın’ın Öcalan posterleriyle örgüt flamalar

Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) yürütme kurulu üyesi 2 kişinin, olaylarda hayatını kaybeden emekli ö ğretmen Metin Lokumcu’nun köyünde yapımı planlanan

Bu unutulmamalıdır; bu tasarı ve doğal, tarihi ve kültürel varlıkların ticarileştirilmesi için yapılan tüm uygulamalar, Türkiye’nin taraf oldu ğu, Bern