• Sonuç bulunamadı

Başkandan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başkandan"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 43 Temel eğitim, her bilim dalı ve meslek açısından, her daim önceliği olan, güncel bir konu olarak gündemimizde yer almaktadır. Eğitim sü-reci, ilköğretimden doktora sonrasına dikey; eğitim türleri (mesleki ve genel gibi) yatay olarak bölünebilir. Ortaçağda eğitimin en yaygın bi-çimi çıraklıktır. Sanayileşme, teknolojideki gelişmeler ve işbölümünün karmaşıklaşması uzun süreli bir örgün eğitim ihtiyacı ortaya çıkardı.

Okuma-yazmadan başlayan eğitim süreci, bilgilerin aktarımı yo-luyla düşünsel gelişme, kişilik oluşumu, ahlaki bilincin güçlendiril-mesi gibi hedeflere ulaşmak için örgütlenmektedir. Bütün bu faaliyet içinde, Türkiye Cumhuriyeti hedeflediği “demokratik cumhuriyet” idea-line uygun biçimde, “yurttaşlık” bilincini ön plana alan “sorgulama gücü

yüksek” nesiller yetiştirmeye önem vermiştir.

Bu amaca uygun olarak, başlangıçta üniversitelerimiz “meslek

oku-lu” gibi algılanmamış, gençleri bilimsel düşünmeye, sorgulayıcı

olma-ya yönelik biçimde yetiştirmeye önem vermiştir.

Giderek bu amaçtan uzaklaşıldığını görmekteyiz. Eğitimde bu amaçtan uzaklaşıldıkça, ilköğretimden üniversiteye kadar, bir dizi olumsuzlukla karşılaşıyoruz. Eğitimdeki bu sapma en çok da hukuk

HUKUKÇULARIN YETİŞTİRİLMESİNDE

ÖN SORUNLAR VE GİDERİLMESİ

*

Özdemir ÖZOK∗∗

* Bu makale Stratejik Boyut Dergisi’nin (Ekim-Kasım-Aralık 2009) 5. sayısında

yayım-lanmıştır.

(2)

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009

44

eğitimi alanında kendini göstermekte; yargıç, savcı ve avukat yetişti-rilmesinde önümüze ciddi engeller çıkarmaktadır.

İyi hukukçu yetiştirilmesinin ön koşulu tartışmasız ilk ve orta öğ-retimdeki sorunların aşılmasına bağlı bulunmaktadır.

Bu evrede “yurttaş bilinci” edinilmelidir. “Yurttaşlık insanların

ka-rar, değerlendirme, danışma ve icra mekanizmalarına daha fazla katılım ira-desi göstermelerini, karşı iktidarlar oluşturmalarını gerektirir.”1 “Yurttaş

bi-linci” ile birlikte “insan hakları” düşüncesi ve bilgisi ile donatılmış 12-14

yaş arası gençlerin, iyi birer “yurttaş” olmaları yanında iyi bir

“hukuk-çu” olabileceklerini de varsayabiliriz. Üzülerek söylemeliyim ki, biz

gençlerimizi bu aşamada skolâstik düşünce ve cemaat, tarikat ilişkile-ri içinde boğmakta; onların ileilişkile-riki aşamalarda “sorgulayıcı” bir hukuk-çu olma şanslarını ellerinden almaktayız.

Bu düşünce yapısı kadar başka önemli ögeler de var. İlk ve orta öğ-retimde iyi ve güzel Türkçe yanında felsefe, mantık, sosyoloji gibi hu-kuka yakın bilim dallarına önem verildiği günlerde, hukuk fakültele-rini bitirenlerin yargıç, savcı ve avukat olarak konuşma, yazı, hitabet, davranış gibi mesleğin önemli fonksiyonlarındaki farklılıkları tartışıl-mazdır. O günlerde yetişenlerin mahkeme kararlarında görülen man-tık, gerekçelerindeki tutarlılık ve ifade güzelliğini; “test” usulü sistem-lerle yetişmiş kişilerin bilgisayarlardan “kes-yapıştır” komutu ile düzen-lenmiş dilekçe, iddianame ve kararlarında aramak boşuna gayrettir.

Hukukun hangi bölümünde ve dalında olursa olsun, ilk aranan özellik, söz ve yazıda özenli olmaktır. Avukatlık Meslek Kuralları’nın 5. maddesinde bu önem şöyle belirtilmiştir: “Avukat yazarken de

konu-şurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır.”

O zaman iyi bir hukukçu yetiştirilmesinin ilk koşulu ortaya çık-maktadır. Bütün sanatların yanında özellikle edebiyat, hitabet ve bun-lara destek olabilecek mantık, felsefe, genel kültür, bilgileri ile dona-nımlı “yurttaş bilinci” gelişmiş, “insan hakları” konusunda duyarlı,

“sor-gulayıcı”, “kendi düşüncesinin cesaretini öne sürebilecek” nitelikler veren

bir ilk ve orta eğitim sürecinden sonra hukuk fakültelerine öğrenci alınması planlanmalıdır.

(3)

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009 45 Bu yetiler gençlere ilk ve orta öğretim evresinde verilmeli ve geliş-tirilmelidir, ama bu sadece eğitimle olacak bir şey değildir. Aile orta-mı, toplumsal çevre ile de yakından ilişkilidir.

Genellikle –ABD ve İngiltere dışında– bütün ülkelerde hukuk eği-timi, yargıçlar, savcılar, avukatlar için birleşiktir. ABD’de hukuk öğ-rencilerinin eğitimiyle ilgili standartları saptama hukuk fakültelerinin, mahkemelerin ve hukuk mesleği ile ilgili olanların işi olduğu genel ka-bul görmüştür. Bu konuda en etkin olan örgüt ise Amerikan Barolar Birliği’dir. Amerikan Barolar Birliği, hukuk fakültelerinin onanması ve denkliği için standartları belirler, hukuk öğrenimi programlarını yapar ve standartları koyar.

Ülkemizde böyle geniş bir yetkiyi aklımızdan bile geçiremeyiz. Biz, avukatların mesleğe kabullerinde bile standart koymaktan aciz hale getirildik. 2001 yılında Avukatlık Kanunu’nda yapılan iyileştir-meler kapsamında, avukatlığa kabul için konulan sınav, önce ertelen-di, sonra bir gece sadece birkaç stajyerin istek ve etkisi ile Başbakan’ın emri ile kaldırıldı. Fakülte diploması, eşittir avukatlık ruhsatı haline getirildi. Standardı tartışmalı çok sayıda fakülte dolayısıyla karşı kar-şıya kalınan sorunun büyüklüğü anlaşılacaktır. Bunun için baroları-mız ve avukatlarıbaroları-mız staj konusunda ellerinden gelen gayreti göster-mekle birlikte, genel koşullar dolayısıyla, alınan sonuçlar, iç açıcı ol-madığı gibi, sınav, fakültelerin standartını sağlayacak süzgeçler konu-lamadığı, siyasal iktidarlar popülist kaygılarla, böyle bir süzgeçleri red ettiği için de umut kırıcıdır.

Özellikle büyük kentlerimizin baroları, kaliteli avukat yetiştirile-bilmek için çırpınmaktadırlar. Ancak bir yandan fakültelerin bilgilen-dirme açığını, bir yandan eğitim sisteminin tüm eksikliklerini gider-me gider-mecburiyeti karşısında çaresiz kalınmaktadır. Orta boy baroları-mız eğitime ufak tefek katkılar verirken, sayıca az küçük barolar bu konuda imkânsızlıklar nedeniyle atıl durumdadırlar. Bu durum karşı-sında gençler, haklı olarak büyük kent barolarında staj yapmayı tercih etmektedirler. Bu da yığılma meydana getirmekte, bunun sonucunda çeşitli sakıncalar doğmaktadır. Türkiye Barolar Birliği, önümüzdeki yıllarda bir staj akademisi açmayı düşünmekle birlikte bunun da so-runu tam olarak çözebileceğini sanmamaktayım. Yukarıda da söyledi-ğim gibi on beş yıllık bir eğitim sürecinin başaramadığını bir yıllık bir staj süresinde giderebilmek mümkün görünmemektedir.

(4)

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 86, 2009

46

Yargıçlık ve savcılık, hukuk fakültelerinden mezun olanlar arasın-dan sınav ve mülakat ile seçiliyor. İki yıllık bir staj dönemi ve Adalet Akademisi’nde bir eğitim süreci var. Bunun niteliği ve başarılı olup ol-madığı tartışmalıdır. Avukatlar için mevcut sorunlar göreceli olarak onlar için de geçerlidir. Somut ölçü olarak verilen kararlar, kararla-rın Yargıtay tarafından onanma oranları bize fikir verebilir. Bu konu-da TBB yayınları arasınkonu-dan çıkan Mustafa Tören Yücel’in “Yargının

Er-kinliği”, TBB’nin düzenlediği “Yargı Reformu Strateji Belgesi Gölgesinde Yargı Reformu” kitaplarında iç karartıcı bilgiler bulunuyor. Son

kitap-tan aldığım şu cümle, savcıların yetişme kalitesini ortaya çıkarmakta-dır: “Şimdiye kadar ceza yargısında görülen yüksek itham oranları karşısında

beraat oranları da aşırı derecede yüksek bir seyir izlemiştir.”

Bu fotoğraf “insan hakları” konusunda duyarlı olmayan hukukçu yetiştirmenin doğal sonucudur. Yetersiz delillerle mahkemeye sevk edilenlerin sayısının yüksek olması, savcıların “Dava açayım,

mahkeme-de beraat etsin,” davranışının göstergesidir. Sanığı insan olarak mahkeme-

değer-lendirmemenin, kişi olarak, aile olarak çekeceği üzüntüyü, düşeceği ekonomik sıkıntıyı hiç düşünmemenin sonucudur. Tokyo Başsavcısı ise meslektaşlarına şu talimatı veriyor: “En ufak kuşku duymanız

halin-de, tereddüt halinde lütfen dava açmayın.” Japonya’da dava açılanların

mahkûmiyet oranı %99,9, Türkiye’de % 70. Bir de yargıçlarla ilgili total bir rakam vereyim: Hukukta ve cezada kararların bozulma oranı%30.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. Öncelikle iyi “yurttaş” yetişti-rilmelidir. İyi, kültürlü, duyarlı “yurttaş”, bilgi ile donatılınca kalite-li “hukukçu” olarak yetiştirilebilecektir. İyi hukukçunun hangi meslek dalında –yargıç, savcı, avukat- olursa olsun meslek eğitimi kolay ola-caktır.

Ancak eğitimin statik kalması mümkün değildir. Çünkü “insanlık

gelişiyor, insanlık geliştikçe toplumlar gelişiyor, toplumlar geliştikçe de hem ulusal boyutlarda, hem de uluslar arası boyutlarda hukuk gelişiyor, hukuk anlayışı gelişiyor.”2 Buna ayak uydurabilmek zorunluluğu vardır. Buna ayak uydurabilmek için de öncelikle, hukuka, insan haklarına, çağdaş-lığa inanmak gerekiyor. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüne bağ-lı hukukçular yetiştirilmesi gerekiyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dersin Amacı Ders; öğrencilere, maliye kavramı ve kuramları, kamu maliyesinin gelişimi, amacı ve fonksiyonları, kamu kurum ve kuruluşları, kamu hizmeti, kamu

Teizm perspektifinden bakınca doğal olarak düşünülecek şey, ye- teneklerimizin aslında çoğunlukla güvenilir olduklarıdır, en azından onların operasyon alanlarının

Ancak elli yıllık bir çocuk tiyatrosu geleneği olan Rusya'da, büyükler tiyatrosunun seyircisinin nitelik ve nicelik bakımından çok gelişkin olduğu gözönüne alınırsa, bu

• Ahlaken doğru veya yanlış hareketler (veya değerler, veya kurumlar) arasında bir fark var mıdır?. • Hangi hareketler doğrudur,

• Konu ve problem alanı sebebiyle sosyoloji sosyal (toplumsal) bilimler kategorisinde yer alır.. • Toplumsal bilimlerin

Aristoteles, şöyle bir varsayımla yola devam eder: Her sanatın nesnesi, her mimetik obje insandır. Bu varsayımın nedeni, sanatya da taklit olarak düşünülen

Sıla ile Emre aynı türden kitap almışsa ve deneme türünden kitap alanlardan biri de Emre ise Sıla da dene- me türünden kitap almıştır. Ayrıca Sıla ile Ege aynı türden

Mavi Gezegen; yerbilimleri ve yakın ilişkili diğer bilim dallarına ait teknolojik gelişmeleri içeren güncel ve popüler bilgilerin yanında insanoğlunun merak