• Sonuç bulunamadı

Şeyy Ben hala anlamıyorum, neden ben, bana yardım etmek istediğinizi anlıyorum fakat bu zorluklar içerisinde benim için bir hayli uğraşmanız beni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Şeyy Ben hala anlamıyorum, neden ben, bana yardım etmek istediğinizi anlıyorum fakat bu zorluklar içerisinde benim için bir hayli uğraşmanız beni"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÖKYÜZÜ PARILDAR

Ağır çantamı çekiştirerek adımlarımı hızlandırdım. Yanımdan geçen çocuklu bir kadının kucağındaki küçük çocuğun ağlayışları kulağımı dolduruyordu. Hava öylesine soğuktu ki büyük şapkamdan çıkan saçlarım adeta ağarmış gibi kar içinde kalmıştı.

Dudaklarım soğuktan çatlamış, ellerimde eldiven olmasına rağmen soğuktan morarmaya yüz tutmuştu.

Çok kalabalıktı. İnsanların ayak sesleri, konuşmaları ve soğuktan üşümüş bir köpeğin boğuk sesleri duyuluyordu.

Arkamdan gelen kaba sesle irkildim:

- Yolun ortasından yürümeyin, kör müsünüz?

- Evet bu bir bisikletliydi. Hemen sesin geldiği yöne doğru baktım ve;

-Affedersiniz! Dedim.

Hızla uzaklaşan bisikletlinin arkasından kendi kendime söylendim. Biraz daha yürüdüm ve olduğum yerde bekledim. Burada olması gerekiyordu. Nermin Hanım bana geleceğini söylemişti. Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazdı, diye düşünürken omzumda bir el hissettim, arkamı döndüm.

- Nermin Hanım, siz misiniz?

- Evet, çok üşümüşsün, umarım çok bekletmemişimdir.

- Hayır, mühim değil!

- Pekala o halde önce eve gidelim ne dersin?

Kafamı evet anlamında salladım ve Nermin Hanım’ın peşinden yürüdüm. Evin çok olmasına şaşırmıştım. Bir binanın içerisine girdi ve beni de peşinden gelmem için yönlendirdi.

Merdivenlerden çıktık ve Nermin Hanım anahtarları çıkarıp kapıyı açtı. Yadırgadığım her halimden belli olmuş olmalı ki kısık sesle sesindeki ahengi yitirmeden;

- İstanbul zordur, alışmak için zaman gerekli.

- Hadi, yorgunsundur otur.

Merak ediyordum, her şeyin bir açıklaması olmalıydı. Daha fazla dayanamazdım ve merak dolu yüz ifademle sordum;

(2)

Şeyy… Ben hala anlamıyorum, neden ben, bana yardım etmek istediğinizi anlıyorum fakat bu zorluklar içerisinde benim için bir hayli uğraşmanız beni şaşırttı doğrusu. Derin bir iç çekti ve konuşmaya başladı, sesi sanki incinecek bir şeyi okşar gibiydi.

- Piyano konusundaki yeteneğin beni çok etkiledi, beraber çalışırsak büyük bir ilerleme kat edeceksin. Bu beni çok mutlu eder.

- Anlıyorum fakat umarım sizi bu konuda hayal kırıklığına uğratmam.

- Kendine güvenmelisin, hayata karşı tüm kapılarını kapatarak yaşayamazsın.

Dediğim gibi Masal, artık burada İstanbul’da kalman senin akademik kariyerin için çok önemli.

Yurttan seni seçtim çünkü çok farklısın ve eminim ki beni hayal kırıklığına uğratmayacaksın.

Sessizce bir kere daha iç geçirdi ve tekrar konuştu - Görememek senin için bir engel olmamalı!

Bir cevap bekler gibiydi, hiç konuşmuyor öylece söylenenleri dinliyordum.

- Neyse! Sanırım çok geç oldu. Oturduğun koltuğun hemen yanında tek kişilik bir yatak var, bu gecelik idare etmelisin. Yarın senin için çatıdan misafir yatağını çıkaracağım.

- Teşekkür ederim her şey için Yanıma geldi ve omzuma dokundu.

- Etme, hiçbir şey için borçlu değilsin, hadi şimdi yat yorgunsun. Yarın seninle güzel bir İstanbul gezisine çıkarız, dedi sonra kapıya yöneldi ve çıktı.

Yatağın üzerine oturdum ve düşünmeye başladım, Nermin Hanım’ı görmeyi çok isterdim, böyle merhametli bir kadın nasıl bir görünüme sahipti diye düşünmeden edemiyordum.

Bunları düşündükçe birden bire değişen hayatımın bana oynadığı oyunu yargılıyordum. Sanırım bir şeyler rayına oturuyordu. Yetimhanede hiçbir zaman bulmadığım rahat yatakta yatıyor olmanın bir karşılığı olmalıydı oysa Nermin Hanım beni piyano derslerine çalıştıracağını söylemişti.

İstanbul çok farklıydı. İnsanlar burada nasıl yaşıyordu. Kalabalık olması insanı yormaya yetiyordu. Soyut dünyamda en çok yer verdiğim deniz çok yakınımdaydı, bunu nem oranından fark etmiştim. Ankara’da deniz yoktu. Su akışkandı. Suların oluşturduğu kocaman bir çukur olmalıydı. Masallardaki gibi sonsuzluğun tanımlandığı denizler gibi, mavi olmalıydı. Peki ya mavi nasıldı? Söylentilere göre gökyüzünün rengiymiş. Benim siyah dünyamda bir mavi gökyüzü bile yeterdi. Çoğu zaman insanların görmezden geldiği uyum, benim hep hayalini kurduğum isteklerimden ibaretti. Geceleri kararan gökyüzüne bile razıydım. İçten samimi bir

(3)

şekilde nedensizce tebessüm eden küçük bir çocuğun bakışlarını da, yaşlı bir adamın yüzündeki çizgileri de merak ediyordum, hepsi ayrı bir anlam taşıyordu. Farkında olmadan her şey farklı bir mesaj veriyordu. Kulağına esen rüzgar farklı bir şey söylüyor olmalıydı. Benim dünyamda tek renk vardı o da korkunun hakimliğini savunan siyahtı, dost olsak da siyahın beyazı olamamıştım hiçbir zaman. Hiçbir zaman korkumu kaldırıp duvara asamamıştım. Siyah beni içine çektikçe ben derinliklerde kaybolmuştum. Hiçbir zaman o hayalini kurduğum mutluluğa erişemeyecektim. Artık yurttan da ayrılmıştım, şimdi geri dönemezdim, burada yaşamaya alışmam gerekiyordu. Nermin Hanım bir süre sonra beni istemezse benim için kötü olacaktı.

Umarım tahmin etiğimden farklı olur.

Valizimden çıkardığım uzun kollu geceliğimi üzerime geçirdim. Her biri sanki “Bu kışı nasıl geçireceğiz?” der gibiydi. Oldukça ince ve dayanıksızlardı. Yetimhanede herkes aynı kıyafeti giyerdi, benim için sorun yoktu, alışkındım ama bu evde beni böyle görmelerini istemiyordum. Bildiğim kadarıyla Nermin Hanım varlıklı biriydi. Yetimhane müdürümüz, bunu sürekli dile getirmiş, içinde bulunduğum durumu birçok kez yüzüme vurmuştu.

Düşüncelerimden sıyrılarak yatağa girdim ve uyumaya çalıştım, yarın benim için yorucu bir gün olacaktı.

Soğuk havayı yüzümde hissedince uyandım. Pencereyi açık unutmuştum. Sabaha kadar açık kalmış olmalıydı. Bir de hasta olursam hiç şaşmayacaktım. Hızlıca yerimden doğruldum ve ellerime pencereyi yokladım, rüzgarın geldiği yöne yönelince yağmur yağdığını fark ettim.

Burnuma dolan toprak kokusunu içime çektim. Evin hemen altında büyük bir bahçe olmalıydı.

Ağaçları fark etmem uzun sürmüyordu, kokuları çok keskin ve farklıydı.

Pencereyi kapattığımda tıklanan kapının sesine kulak verdim. Nermin Hanım gelmiş olmalıydı. “Buyrun” diye seslendim. Kapının gıcırdayan sesiyle baş başa kalmışken Nermin Hanım’ın sesine yöneldim.

- Günaydın! Ben uyandırmadım umarım.

- Hayır, yeni uyandım.

- Hadi o zaman aşağı inelim kahvaltı hazır.

- Nermin hanım koluma girdi, ardından bir açıklama yapma gereği duydu.

(4)

- Evdeki eşyaların yerlerini iyice öğrenene kadar sana yardım etmemde bir sakınca yoktur umarım.

Yüzüme bir tebessüm yerleştirdim. Bazı zamanlarda en güzel cevap oluyordu.

Merdivenlere gelmiştik, Nermin Hanım yavaş adımlar atmamı söyleyerek beni yönlendiriyordu.

Merdivenleri geçtikten sonra durdu, masaya geldiğimizde bir sandalye çekti ve oturdum.

Çoğu zaman yurtta böyle bir kahvaltıya rastlanmazdı. Bazen hayır için erzak getiren kimseler sayesinde günümüz bayram olurdu. Şimdiyse yaptığım kahvaltı bile bir anda değişmişti. Evin içi sıcacıktı ve üzerimdekilerin ince olmasına rağmen üşümüyordum.

Aslında bunlara çok alışmasam iyi olacaktı. Sonu gelmek üzere olan bir yağmur olabilirdi. Sonrasındaki tüm rüzgarlara karşı dimdik ayakta kalabilmek benim için bu hayatta elde edeceğim en büyük başarım olacaktı. Kim bilir belki de hayatın sınavından bu şekilde geçiyordum, acıtsa, her gün kanatsa da bir şekilde yaşıyordum. Bir hedefim, bir gayem olmadan düştüğüm bataklıktan doğrulmadan sessizce devam ediyordum. Nermin Hanım’ın sesiyle düşüncelerimden ayrılırken söylediklerini anlamam uzun sürmemişti.

- Masal, bugün dışarıya çıkacağımızı söylemiştim ama yorgun görünüyorsun, dilersen bu geziyi başka bir zamana erteleyebiliriz.

- Şey.. Sizin için bir mahsuru yoksa ben bugün dışarı çıkmak isterim.

- Pekala! Nereye gitmek istersin?

- Aslında denize gitmeyi çok isterim.

Heyecanımı bastıramadan yineledim;

- Yani, daha önce hiç gitmedim.

- Tabi, gideriz.

İçim içime sığmıyor, kalbimin ritmini ellerimin arasında hissedebiliyordum. Nermin Hanım

“Masal” dediğinde sesin geldiği yöne doğru birkaç adım attım. Ardından hızla koluma giren bir el hissettim. Bu kadının korumacı halleri, içinde bulunmadığım en nadide hislerimi uyandırıyordu.

Bir süre sonra dışarıya çıkmıştık, arabaya binmem için yardım etti. Sürücü koltuğuna geçti. Yol boyunca sabırsızlanıyor, Nermin Hanım’a geldiğimizde bana bildirmesini söylüyordum. Sanırım gelmiştik arabanın camından burnuma dolan yosun kokusu, bunun bir işareti olmalıydı. “Geldik” dediğinde içten içe yanılmamanın verdiği zaferle seviniyor, görmesem de hep hayalini kurduğum o ulaşılmaz hissiyatı tatmak istiyordum.

(5)

Bir süre sonra arabadan indik. Nermin Hanım koluma girdi ve kaldırıma geçmek için beni biraz yana doğru yöneltti. Bir banka oturttu:

- İşte! Deniz tam karşında!

- Martılar!

- Onlar denizin süsüdür!

Yüzüm içinde bulunduğum tüm duyguların şekline bürünüyor, adeta bir göz gibi beni yansıtıyordu. Deniz dalgalarıyla kayalara vuruyor, derdini dillendiriyordu. Her bir ağızdan çıkan sözler birbirine karışıyor, farklı bir ortam oluşturuyordu. Bu kalabalığın içinde yalnızlığı hissetmek canımı yakmıyor da değildi.

Bir ağacın üstünde öten kuş, bir kadının kucağında ağlayan küçük bir bebek, hepsi hayal dünyamda farklı şekillere bürünüyordu.

Nermin Hanım sessizliğimden yakınmış olmalı ki:

- İstanbul bazen insanı yutar, canını yakar ama unutturur bir şekilde!

İç çekerek devam etti;

-Ne görüyorum biliyor musun? Issız bir köşeye sinmiş yardım bekleyen aciz eller, kötü olmayı seçen insanlar, hiçbir şekilde uslanmayan suçlular, nedensiz bir şekilde dünyayı batıran amaçsız, yorgun bilhassa kederden uzak insanlar. maalesef bu çok acı ama dünyada onlar hüküm sürmekte! Biliyor musun? Bazen görmemek bir ödül olabilir.

- Haklısın! Ama her gecenin ardından doğan bir güneşiniz var!

Ellerini omzuma koydu, iki kere hafifçe dokundu. Tebessüm ettiği yüreğime doğmuştu. Titrek sesiyle tekrar konuştu.

- Peki görebildin diyelim ki neyi görmek istersin?

Hafifçe tebessüm ettim.

- Aslında, bu soru benim her gece yatmadan önce kendime sorduğum soru! Benim soyut dünyamda her şey siyahtan ibaret, renkler farklı olmalı, gökyüzünün rengi, bir ağacın rengi, en önemlisi de görünüşüm!

İç çektiğimi anlayan Nermin Hanım:

- Umudunu yitirme!

Tebessümüm solarken tekrarladım;

(6)

- Benim umudum şimdi bana yabancı gibi, ne içten ne de samimi, birilerinin elinde oyuncakmış gibi oradan oraya savruluyor ve canımı yakıyor. Çocukken kurduğum hayallerden yaptığım umut balonlarım sanırım sönüyor!

- Belki bir rüzgar gelir, bir bakmışsın ki uçuvermiş.

Masal! Piyano çalmak seni mutlu ediyor. Baksana okulda gördüğün birkaç piyano dersiyle ortaya mükemmel sonuçlar çıkarıyorsun.

İstanbul’a gelmenin en önemli sebebi şu ki, ünlü bir göz doktoru şuan İstanbul’da ve senin umudun şu an bu şehirde! Birkaç güne kadar renklere kavuşacak, gökyüzüne bakacak, karşında duran denize anlam katarak düşüneceksin. Umut hep vardır, unutma!

Bizler umut ışığını söndürmeye uğraşsak da orada gizli kalan umut duygularımızla beslenir.

Her sonun başlangıcı gibi karanlık hakimiyetini kurmadan gökyüzü parlar!

Referanslar

Benzer Belgeler

ölümün uysallaştığı berzahta gelmeni bekliyorum ama yanıma aşk fetretlerinin canlandığı vezne kendi telaşına kan bulaştırmada yaşlıca bir sorgu güne doğmada ölüm

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Beş farklı Macar fiğ çeşidinde iki yıl sonucunda elde edilen kuru ot verimi üzerine yılların ve çe- şitlerin etkisi istatistiksel olarak %1 düzeyinde önemli

Rich nations need to seek for ways to shape development in the poor world by providing resources and technology to poor nations instead of giving them money and food.. Acting on

Araştırma sonucu 2011 yılında Japonya’da yaşanan 9,0 büyüklüğündeki deprem sonrasında elde edilen verilerden, deprem sırasında yerkabuğunda ortaya

Çünkü zayıf takım- ların sayısının çok olduğu durumda, bu takımlardan biraz daha güçlü olan biri diğer zayıf takımların hepsinden pu- an alabilir ve

Gökay — Evet, şimdi ben siyasi hayattan gelmiş bir insan olarak, Halk Partisi o zaman seçimi kaybedince ilk işim Ankara’ya telefon etmek oldu.. Tayfur

Çalışmamızda cinsel ilişki sırasında ağrısı olan (p=.000), eşinde erken boşalma sorunu olan (p=.026) ve eşinde sertleşme sorunu olan (p=.005) kadınların