• Sonuç bulunamadı

Bu hareket eğer pozitif eğilimli ve varlığını sabitleyip akışkan hâle getirmeye yönelikse sevgi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu hareket eğer pozitif eğilimli ve varlığını sabitleyip akışkan hâle getirmeye yönelikse sevgi"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

21

Var olmak, kımıldamak demektir. Canlı olmanın birincil emaresinin hareket olduğunu, buna karşı ölümün ise mutlak durgunluk anla- mına geldiğini biliyoruz. Canlıların kımıldaması varoluş zeminine bir şeyi daha ekleme amacı taşır: Bütünleşme. Teklik, bu yönüyle yaratıcı- ya mahsus bir eylemdir; yaratılanların hepsi bakımından varoluşun iki ucu olan uzamda bir yer işgal etme ve işgal ettiği yerle ilişki kurma varlığın bir kereye mahsus belirip kaybolmasının yerine süreklileşmesinin zorunlulu- ğuna işaret eder. Bütün bunların olup bitmesi için var olanın içten, dipten, en derin yerden dışa, dışarıya, en uca yönelik bir harekete ihtiyacı var. Bu hareket eğer pozitif eğilimli ve varlığını sabitleyip akışkan hâle getirmeye yönelikse sevgi; negatif eğilimi ve varlık alanını daraltıp katılaştırma eğilimi gösteriyorsa nefret adını alacaktır. Bundan dolayı sevgi, çoğaltıcı akışkanlık;

nefret ise azaltıcı katılık anlamına tekabül eder. Tanrı’nın yarattığı her şeyin kaynağında/mayasında sevgi oluşu; sevginin yaratmaya özgü bir hareket, kı- mıldama ve çoğalma özü taşıdığını gösterir.

Bu yazı sevgiye dairdir: “S” gibi bedeni bir baştan ötekine dolaşarak akan ırmak; “e” gibi kıpırdayan, hareket eden kamışların arasından hafif eğilimlerle sızmaya çabalayan göl; “v” gibi suyunu yukarı, göğe, en yükseğe ulaştırmak amacıyla başını bir kısrak gibi kaldırıp varlığını püskürten fıski- ye; “g” gibi yer altı suyu olarak bedenin bütün damarlarını dolaşarak buldu- ğu en zayıf noktadan yüzeye fırlayan ve en nihayet “i” gibi bazen çizgi, bazen nokta olarak bir var, bir yok biçiminde görünüp kaybolan, hep olan, her olan, hiç solmayan bir duygudan bahsedeceğiz…

Sevginin doğası, kaskatı olanı gevşetip yumuşatarak canlılaştırmaya dayanmaktadır. Şiddeti ve türevleri ise sevginin gücüyle doğrudan ilgilidir.

Sevgi

İsmet EMRE

Türk Dili Haziran 2017 Yıl: 67 Sayı: 786

(2)

Sevgi

22 Türk Dili

Mutlak katı ve hareketsiz oldukları için nesneler sevgiden muaftır. Evren bakımından sevgiyle donanmış tek gezegen dünyadır; bunun dışındakiler ya onunla hiç karşılaşmamış yahut da ona teğet geçmiş gök cisimleridir.

Dünyanın güneşle kurduğu ilişki, güneşin dünyaya akmasından kaynaklı bir yumuşatma hamlesi olarak düşünülebilir. Ay, güneşe teğet geçerek sevgiyi sadece bilgi olarak; yıldızlar ve öteki gezegenler ise hiç tanımama anlamında bir ilişkiye sahiptirler. Güneş her gün kımıldayarak dünyayla bitişir ve sıcaklığını orada, bir tek orada hayata tahvil eder.

Canlılar kategorisinde de durum değişmez: Taş, katı ve kımıltısız oldu- ğu için sevgiden tamamen muaf; bitki, nispi hareketli olduğu ama iradesiz- likten dolayı daraltılmış bir sevgiye; hayvan, sınırlı bir iradeye sahip olduğu için içgüdüsel bir sevgiye; insan ise güçlü bir irade taşıdığı için çağlayıp akabilecek coşkulu bir sevgiye zemin teşkil ediyorlar. Buradan hareketle yu- karıdan aşağıya, güçlüden güçsüze yönelik sevgi iniş çıkışlarının doğrudan açık bir iradeyle ve fark etme kategorisiyle de bağlantılı olduğu görülebilir.

Sevginin insan bedeni ve ruhundaki iniş çıkışlarının her bir insanın iç dünyasına göre değişkenlik göstermesinin sebebi de işte bu fark edişler arasındaki nispi ayrımlaşmalardır. Gözenekli ve dışa açık ruhların sevgi- si, sayısız çağrışımla beslendiği için uçsuz bucaksız; gözenekleri olmayan yahut kapalı yahut sağırlaşmış, pelteleşmiş ruhların sevgisi ise o nispette daraltılmış, kötürümleşmiş, hatta büsbütün dumura uğramıştır denebilir çünkü sevgi, biraz da sevilen nesne/özneye yönelik bilgiyi gerektirmektedir.

Bilgisine sahip olmadığını sevmek insana mahsus değildir. Gözenekli ruha sahip insanlarda sevilen nesneye yönelik bilgi, aynı zamanda sevilen nesne- nin kavranmasından kaynaklı bir farkındalık yaratmaktadır ki bu da insan oluşun bir üst katmanıdır. Haddizatında sevginin birbiriyle sürekli aynı or- tamı paylaşan insanlar arasında çoğaldığı hâlde, mekânca uzak olanlar ara- sında gevşemesinin ve bunun da mekân birliğine yönelik kışkırtıcı bir arzu- ya dönüşmesinin sebebi budur. Çoğu zaman, dünyanın herhangi bir yerinde bizimle aynı çağı paylaşan fakat bilgisine sahip olmadığımız insanları sev- meyiz. En azından onlara dair sevgimizin aynelyakin olmadığı söylenebilir.

Peki, her şey böyle de insan niye hayatı boyunca sürekli bir sevgi açlı- ğı hisseder ve neredeyse haftanın her günü sevgisizlikten damarları kuru- muşçasına sevgiye ihtiyaç duyar? Bunun görünür en önemli sebebi; ken- dinden uzaklaşmanın, yer yer kopmanın yarattığı bir yabancılaşmadır ve bu uzaklaşmayı yakınlaştırıp insanı kendisiyle yüz yüze getirecek, aynada kendine baktıracak “ötekilere” duyulan ihtiyaçtır. Çevremizdeki insanların

(3)

İsmet EMRE

Türk Dili 23

bize yönelik iltifatları, sevgi içerikli cümle ve yaklaşımlarının hoşumuza git- mesinin en önemli sebebi; o mesajlar üzerinden varlığımızı anımsamamız, perçinlememizdir. Üstelik bunun belli oranda bir pozitif enerjiye dönüşerek varlığımızı akışkan hâle getirmesi ve dışa taşırması da ikincil derecede iltifa- ta mütemayil hâle getirir ki dünyanın en dürüst insanı bile iltifatlar karşısın- da anlık kayboluşlara gark olur.

İnsan hamuru, birinci dereceden, Yaradan’ın sevgi üflemesiyle yoğrulmuştur ve insanı yonttuğumuzda en altta, en özde kalan kristalize yapı sevgidir. Bu da dünyanın en zalim, en korkunç insanında bile bazen umulmadık bir sevgi sıçramasının kendisini göstererek bizi şaşırtmasına neden olur. Hayatı boyunca hiç sevmemiş ve sevilmemiş bir insan için söylenecek şeyse kabuğunu bir saniyeliğine bile kırıp aynada kendine bakmamış hükmü verilebilir ki bu da bizi aslında en basit, en genel, en kaba biçimde bir “yontulmamışlık” kategorisine götürür. Bütün mesele, insanın geldiği gibi ve el değmeden, jelatini bile çıkarılmadan öte tarafa gönderilece- ği mi yoksa beyninin bütün kıvrımları kullanılarak süzekçesine yaşadıkları- nı içine alıp, içindekileri dışarı çıkararak sürekli bir tepkime hâliyle yaşayıp incelikli bir bünyeyle gönderileceği midir? İşte bütün mesele bu!

Referanslar

Benzer Belgeler

The progress we made that demonstrable and measurable improvement of the organizational and analytical performance of Nuclear Analytical Laboratories at Ankara Nuclear Research

Aziz Bahriyeli, Nihat Ulu, Muharrem Aslantürk, Amir Ateş, Kadir Konya, Hüseyin Erek tarafından ve duahan Adem Erim iştirakiyle mevliid kıraat edilecektir.. Sevenlerine

Açık Kitap | Open Book | ةحتفنملا باتكلا.. KÜLTÜR SANAT.. Fuat Sezgin anısına “Kökler”

Kâtibî zamâne sana el vermese, yardım etmese de sakın onlarla kavga etme, gel öğüdümü dinle de zamâne sana uymazsa sen zamâneye uy derken, Nazmî bak önemine binâen

Burada bilinen adıyla Aht-i sani mektuplarında “Bizim romanımızı yazacak atideki büyük romancımız diye aslında kendisini tarif ettiğini ama bunu edep ve

sında tarihi en eski baba adında bir dervi- O devirde oraları olan bir irfan ocağı- şin isteği üzerine kurul kırlık, ormanlık idi... dır. İkinci Sultan Ba-

Her sermaye tezyidinde (A) ve (B) tipi hisse senetleri miktarı eski nispetlerini muhafaza ede­ cek şekilde ihraç olunacak, (A) tipi hisse senetlerini ancak bu nevi hisse

Bu çalışma ile, ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle uluslararası bir lojistik üssü konumuna gelmesi ve son yıllarda her yıl % 10 büyüyen bir lojistik sektöre sahip