Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nın finansmanı konusu kamuoyunda yankı buluyor.
Özellikle Garanti ve Akbank’ın kredi açmaya hazırlanıyor oluşuna karşı imza kampanyaları, basın açıklamaları düzenleniyor. Diğer yandan Hasankeyf’i turizm metası haline getirecek projelerle de barajın önüne set çekilmeye çalışılıyor. Bu süreçte kimi örgütlerin, Ilısu barajına finansman desteği sağlayacağını söyleyen, Garanti ve Akbank’a hayli “hırçın” tavırları dikkat çekiyor. Bunlardan biri de doğa derneği. Hazar petrollerini Avrupa’ya taşıyan ve Kafkas, Anadolu havzasındaki ekosistemleri bölen BTC şirketinin sponsorluğunu kabul eden Doğa Derneği.
Petrolcülerin gücüyle, kültürel ve doğa korumacılık yaparken diğer yandan da Atlas Dergisi’nin destekleyiciliğini alan doğa derneği. Peki unutmadan söyleyelim, Atlas’ın yavrusu Yeşil Atlas’ın ana destekçisi kim? Garanti Bankası. Hangi yeşil atlas, Su meclisi çalışmalarına basın desteği sunan Yeşil Atlas.
Peki, bu döner kapının banka ayağından girip, sivil toplum ayağından çıkarken; bunca yıldır Garanti Bankası’nın desteğiyle doğa ve kültür varlıklarını koruduğunu iddia eden, Panda ödülleriyle bankayı şereflendiren, Al Gore’u Türkiye’ye getirdi diye, iklim değişikliği kampanyaları sırasında kendi renklerini unutanlar, bu süreçten daha mı az sorumlu? WWF’den, Al Gore’un yeşil bekçilerine kadar Ilısu’nun sorumluluğunu sizler hiç mi üzerinizde
hissetmiyorsunuz? Hissedeceksiniz. Bugüne kadar, bankalara, petrol lobilerine yaslanarak yaptığınız doğa korumacılık ve çevrecilik sizin sicilinizdir. Bu nedenle de bugün BTC çıkıp, “Hasankeyf’i bana satın” dese, “ben orayı turizm başkenti yapacağım” dese, hiç sıkılmadan Garanti Bankası’nın bu projeye destek olması için girişimlerde
bulunabilirsiniz. Ama Peki nasıl oluyor da bu insanlık mirasının korunması için pek çok iyi niyetli çabanın bir adım önüne geçip, Hasankeyf üzerinden uluslararası konferanslar yoluyla buranın metalaştırılmasının pazarlıklarına girişebiliyorsunuz.
Tabi ki biliyoruz, hükümetimiz ile birlikte sizler bu aralar çok kültürlülük üzerine yoğun kafa yoruyorsunuz. Ama bu çok kültürlülük her nedense, piyasada mal olmaktan başka bir değer taşımıyor. Hasankeyf sular altında kalmasın ama turizmin de metası haline gelmesin, diyemiyorsunuz. Finans dünyası, kültürün nasıl değişim değerine
kavuşturulacağını tüm sivil topluma içselleştirmiş görünüyor. İşte doğanın korunmasından da anladığınız, kavanozun içinde seyirlik bir malzeme yaratmak, en iyi koruma poşette koruma galiba. Naylon çağının korumacıları da
“Hasankeyf’in tek tipleştirilmesiyle” ilgilenmiyor. Naylon da petrolden üretiliyor. Elinizde bol miktarda vardır ne de olsa. Dillerini yitirmiş, topraklarını yitirmiş, kültürleri naylonlaşmış bir topluma çıkıyor yollar. Bu yolun taşlarını da yıllarca sizler döşediniz ve döşemeye devam ediyorsunuz. Şirketlerin “toplumsal sorumluluk” hanesinde vergiden düşülecek bir dolu çaba tarumar ediliyor. Ama ne Akbank ne Garanti ne de döner kapının stkları Ilısunu’nun sorumluluğunu üzerinizden atmaya çalışmayın. Hasankeyf, barışın adıdır, şirketleşen stkların reklam cıngılı değil. Kolektif Dergi 4. sayısında yayınlanmıştır,