Charles Lyell (1797-1875)
Modern jeolojinin kurucusu olarak kabul
edilir.
Avukat ve jeolog olan Lyell, Charles
Darwin’in arkadaşı ve danışmanıydı.
1836’da Darwin'le tanışmadan önce ilk kez
Bu çalışmada Lyell jeolojik süreçlerin
geçmişte meydana gelenlerle aynı olduğunu savunmuştur.
Tek biçimcilik olarak adlandırılan bu teori
aslında tamamen Lyell kaynaklı değildi, 1700’lerin sonlarında James Hutton
tarafından önerilmişti.
Bununla birlikte, rüzgar, su erozyonu, sel,
don, bitkisel madde parçalanması, volkanlar, depremler ve buzul hareketleri gibi
kuvvetlerin geçmişte bugün gördüğümüz jeolojik manzarayı üretmeye katkıda
Süreçler devam ediyordu.
Yani jeolojik değişimin halihazırda
yaşanmakta olduğunu ve bu değişime neden olan kuvvetlerin zaman içinde tutarlı ya da tek biçimli olduğunu
gösteriyordu.
Başka bir deyişle, dünya yüzeyinin
Lyell, muazzam bir zaman ölçeği
sağlamış ve böylece dünya tarihine ilişkin algılarını birkaç bin yıldan milyonlarca yıla değiştirerek, bilim
adamlarının jeolojik geçmişi incelediği çerçeveyi değiştirmiştir.
“Derin zaman” kavramı, Lyell’ın evrim
ilkelerinin keşfedilmesine en önemli katkılarından biri olmaya devam
Mary Anning (1799-1847)
Anning’in babası kasaba yakınındaki kayalıklara
gömülü olan deniz fosillerini ona öğretmişti.
Babasının ölümü ardından Anning, Nuh tufanında
öldüğü düşünülen canlıların kalıntıları ile artan bir şekilde ilgilenen koleksiyonerlere fosilleri toplayıp satmıştır.
İlk Pleiosaurus (okyanuslarda yaşayan bir
sürüngen) fosilini keşfettikten sonra,
Fosil türleri hakkındaki derin bilgisini
paylaşarak 20 milyon yıldan fazla süren deniz yaşamının evriminin anlaşılmasına katkıda bulunmuştur.
Günümüzde portresi ünlü Pleiosaurus
fosillerinden birinin yakınında, Londra Doğal Tarih Müzesi’nde duruyor olsa da hem cinsiyeti hem de alt sosyo-ekonomik düzeye mensup olması Anning’in sayısız bilimsel yayının kabul görmesini
Charles Darwin (1809-1882)
Doğal seçilimle canlıların ayıklanmaya maruz
kaldığını söylemiştir. Darwin’in bu şekilde yeni türlerin oluşabileceği fikrine ulaşmasında
Britanyalı Charles Lyell ve Malthus’un büyük etkisi olmuştur.
Lyell’ın yeryüzü iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle
dünyanın oluşumundan itibaren süregeldiğini ve bunun halen devam ettiğini açıklaması, dünyanın kaç yaşında olduğu sorusunun yanıtı, kutsal
kitaplardaki gibi simgesel işaret ve bilgilerde
Bu şekilde doğa tarihi yöntemi kurulmuştur. Bu yayınları okuyan Darwin 28 yıl süren
gözlem, araştırma ve deneyimlerini yayınlamıştır.
Darwin, evrimsel sürecin temel
mekanizmalarını açıklayan ilk kişidir.
Doğal seçilim teorisini geliştirirken Alfred
Russel Wallace isimli İskoç doğa bilimci de aynı sonuca ulaşmıştır.
Evrimsel değişimin en önemli gücü olan doğal
Darwin ve Wallace eşzamanlı keşiflerinde
bulunmamış olsalardı bile İngiliz veya
Fransız başka biri yakında doğal seçilimi keşfedecekti.
İngiltere ve Fransa’da temelleri atılmış ve
birkaç bilim insanı 25 yıl önce kabul edilemez bulunabilecek biyolojik
Darwin Türlerin Kökeni (1859) adlı
eserinde canlıların bulundukları çevre ve çevredeki diğer canlılarla bir hayat
mücadelesi verdiklerini, güçlü, zeki ve ortama en iyi uyanların hayatta kaldığını, zayıf, güçsüz ve ortama uyum
gösteremeyenlerin ise doğal seçilim yoluyla elendiklerini söylemiştir.
Canlıların daha ilkel formlardan,
milyonlarca yıl boyunca gelişerek bugünkü formlarına ulaştıklarını
söylediğinde büyük eleştirilere uğramıştır. Ancak Darwin bu eleştirilere yanıt
Thomas Henry Huxley 1863 yılında “İnsanın
Doğadaki Yeri” eserini yayınlamıştır.
İnsan, goril ve şempanze anatomileri üzerinde
karşılaştırmalar yapan Huxley, biyolojik bakımdan kuyruksuz büyük maymunların (ape) insana en yakın akrabalar olduğunu söylemiştir.
“Ontogeni, filogeninin tekrarından ibarettir.”
Darwin, 1871 yılında yayınladığı “İnsanın
Türeyişi” eseriyle Huxley’i desteklemiştir.
Gregor Johann Mendel, 1865 yılında 8 yıl
süren bezelyeler üzerinde yaptığı
deneylerin sonuçlarını “Bitki Melezleri Üzerine Çalışmalar” adı altında
makaleler halinde yayınlamıştır.
Alfred Russel Wallace (1823–1913)
Wallace, bitkileri ve hayvanları toplamakla
ilgilenmeye başladı ve birçok doğal olay
hakkında ilk elden bilgi edindiği Amazon ve Güneydoğu Asya'daki keşif gezilerine katıldı.
1855’te Wallace mevcut türlerin diğer türlerden
geldiğini ve yenilerinin ortaya çıkmasının
çevresel faktörlerden etkilendiğini öne süren bir makale yayınladı.
Bu makale sonrasında Lyell ve diğerleri
1858’de Wallace, Darwin'e “Çeşitlerin Asıl
Türünden Süresiz Ayrılma Eğilimi Üzerine” konulu bir makale daha gönderdi.
Makalesini okuduktan sonra Darwin artık
bekleyemeyeceğini veya Wallace’ın kendi geliştirdiği bir teoriyi yani doğal seçilim teorisi için takdir edilebileceğini fark etti.
Kısa sürede fikirlerini sunan bir makale
Bu okuma sırasında Wallace ülke
dışındadır ve Darwin en küçük oğlunun son ölümünün yasını tutmaktadır, bu
nedenle iki bilim insanı da toplantıya katılamamıştır.
Belgeler o dönem için çok az ilgi
görmüştür.
Darwin Türlerin Kökeni’ni
yayınladığında “fırtına koparmıştır” ve tartışmalar günümüzde de hız
Kamuoyu olumsuz görüşte olsa da kitap için
çok fazla akademik övgü vardı ve bilimsel görüş yavaş yavaş Darwin’e destek verdi.
Türler değişebilirdi, sabit değillerdi ve doğal
seleksiyon mekanizmasıyla diğer türlerden geliştiler.
Aydınlanma çağıyla beraber otoritenin
sorgulandığı, siyaset ve genel kültüre duyulan ilginin arttığı ve bilimde ampirik yöntemlere vurgu yapılan bir döneme girilmiştir.
Tüccarlar, misyonerler, kaşifler ve
sömürgeciler tarafından dünyanın bilinmeyen yerleri keşfedildikçe, dönerken yanlarında
Cevaplanması gereken çok sayıda soru ve
çalışılacak çok sayıda materyal vardı, bu sorunların birçoğu sadece felsefik bir
bakış açısının onaylanması ya da popüler olmayan bir görüşün yeni bilimsel
teknikleriyle reddedilmesi demekti.
Bu durum temelde insanın “bulunduğu
yerin” bilimsel olarak çalışmasının başlangıcıydı.
Diğer modern bilimler gibi, fiziki
19. yüzyılda, Boucher de Perthes, buzul çağı
süresince Avrupa’da insanın var olduğunu ilk kez kanıtlamıştır.
Perthes, 1830’larda Somme Vadisi’nin
çakılları içinden çakmak taşından yapılmış aletler bulmuş ve daha sonra keşiflerini bir dizi monografide yayınlamıştır.
Sir John Lubbock taş çağı kültürleri hakkında
var olan bilgileri özetlemiş ve
Paleolitik/Eski Taş Çağı kültürleri ile
Neolitik/Yeni Taş (Cilalı Taş) Çağı kültürleri arasındaki ayrımları ilk kez ortaya