• Sonuç bulunamadı

Faaliyet Raporu 2012 YILI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Faaliyet Raporu 2012 YILI"

Copied!
42
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

(2)

454

(3)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Tarih: 15.01.2012 Sayı: 2012/1

“31 Ocak’a kadar Gelir Testi yaptırmayan ayda 213 lira sağlık primi ödeyecek

Yahya Arıkan: “Bu süre 11 milyon kişiye yetmez!”

Hiçbir sağlık güvencesi olmayan yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin 31 Ocak tarihine kadar Gelir Testi yaptırmak zorunda olduğunu anımsatan İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, başvuru süresinin mutlaka uzatılması gerektiğini söyledi. Arıkan “Vizeleri bitecek 9 milyon 200 bin kişinin de sürece dahil olmasıyla büyük yığılmalar yaşanabilir” dedi.

BASIN AÇIKLAMASI Genel Sağlık Sigortası kapsamında yaklaşık 11 milyon kişiyi yakından ilgilendiren Gelir Testi yapılması konusunda uyarıda bulunan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, cezai yaptırım- ları olan bu uygulamanın başvuru süresinin uzatılması gerektiğini söyledi.

Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin tamamen sağlık güvencesi dışında bulunduğunu anımsatan Arıkan bu durumda- kilerin 31 Ocak tarihine kadar Gelir Testi için başvuru süreleri olduğunu, bunun da yetersiz olacağını vurguladı.

Yeşil Kart’lı yaklaşık 9 milyon 200 bin kişinin de vizeleri bittiğinde bir ay içinde Gelir Testi yaptırmak zorunda kalacakları- na dikkat çeken İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, SGK İl Müdürlükleri ya da ikametgaha yakın Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları’na başvurularda zaman nedeniyle büyük sıkıntı yaşanabileceğini dile getirdi.

Başvuru yapılmaması halinde, kişilerin aylık 213 lirayı bulan sağlık primi ödemek zorunda kalacakları uyarısında bulunan Arıkan, konunun Türkiye genelindeki sosyal güvencesiz olan 25 yaşını doldurmuş üniversite öğrencilerini, tarım işçilerini, parttime ya da ev işlerinde çalışanları, kayıtdışı konumda olanlar gibi daha birçok kişiyi ilgilendirdiğini ifade etti.

Test sonucuna göre primlerin ya devlet tarafından ödeneceğini ya da 35,46 TL ile 212,76 TL arasında bir tutarı kişilerin kendi- lerinin ödeyeceklerini belirten Arıkan “Bu kişiler ay sonuna kadar başvurmazlarsa resen yani kendiliğinden SGK tarafından tescil edilerek asgari ücretin iki katının yüzde 12’si oranında, yani 212,76 TL prim ödeme yükümlüsü olacaklar” diye konuştu.

“Yükümlülük nasıl başlayacak?” sorusunun da önemli olduğunu dile getiren Arıkan şöyle devam etti: “Kendisine gelir testi yapılmasını istemeyenler ile genel sağlık sigortası tescilinin yapıldığına dair tebligatın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde gelir testi yapılması yönünde muvafakat vermeyenlerin primleri 2 asgari ücret üzerinden tahakkuk ettirilecek. Genel Sağlık Sigortası tescilinin re’sen yapıldığı tarihten itibaren ise prim tahakkuk ettirilerek ödeme yükümlülüğü başlayacak”

Gelir tespitinde, aynı hane içinde yaşayan eş, evli olmayan çocuk, büyük ana ve büyük babadan oluşan ailenin esas alınacağını aktaran Arıkan; “Yaşları ne olursa olsun aynı hanede yaşayan evli olmayan çocuklar ile, öğrenim nedeniyle aynı hanede yaşamayan 25 yaşını doldurmamış evli olmayan çocuklar öğrenimleri süresince gelir tespitinde aile içinde değerlendirilecek” dedi.

Anne veya babası Genel Sağlık Sigortalısı olan öğrencilerin 25 yaşını dolduruncaya kadar Genel Sağlık Sigortasından yararlan- mak üzere öğrenci belgesi ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurmaları gerektiğini anımsatan Arıkan şöyle devam etti: “2012 yılı itibariyle 25 yaşını doldurmuş veya bu yıl içinde 25 yaşını dolduracak olan öğrenciler ise kendileri adına Genel Sağlık Sigortası’na giriş yaptırmak zorundalar.”

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan kimin nasıl davranması konusunda da şöyle devam etti: “Yeşil kartlılar, vize süreleri doluncaya kadar sağlık yardımlarından yararlanabilir. Vizenin dolduğu tarihten sonraki 1 ay içinde ise ikamet ettikleri sosyal yardımlaşma vakfına başvurarak gelir testi yaptırmak zorundalar. Vizesi dolduğunda başvurmayanlar ise SGK tarafından “zengin” kabul edilecek ve asgari ücretin iki katının yüzde 12’si oranında yani net 212,76 TL arasında prim ödeyecekler. Kısmi süreli yani parttime veya çağ- rı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılar ise yine bu ay sonuna kadar eksik günlerine

(4)

456

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Gelir Testi’nin yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarını da ilgilendirdiğini aktaran Arıkan, kişinin ikameti Türkiye olarak kayıtlıysa SGK’nın otomatik olarak bu kişileri de genel sağlık sigortası kapsamına koyacağını bunların da Gelir Testi sonucuna göre prim ödemek zorunda kalabileceklerini iletti.

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan “kimin ne kadar sağlık primi ödemesi konusunda ise” kılavuz bir tablo hazırladıklarını 5 mad- dede konuyu özetlediklerini dile getirdi.

Kim Ne Kadar Sağlık Primi Ödeyecek?

1) 1 Ocak 30 Haziran 2012 dönemi için; aile içindeki kişi başı geliri asgari ücretin üçte birinden fazla olan herkes prim ödemek zorunda kalacak.

2) Gelir asgari ücretin üçte birinin (295,50 TL) altında ise primleri devlet ödeyecek.

3) Geliri asgari ücretin üçte biri (295,50 TL) ile asgari ücret arasında ise, kişi 35,46 TL prim ödeyecek.

4) Geliri asgari ücret (886,50 TL) ile asgari ücretin iki katı arasında ise, kişi 106,38 TL prim ödeyecek.

5) Geliri asgari ücretin iki katından (1.773 TL) daha fazla ise, kişi 212,76 TL prim ödeyecek

(5)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Tarih: 05.02.2012 Sayı: 2012/02

İSMMMO’dan “Organ Nakli ve Türkiye Gerçeği” Raporu

Bağışlanmayan ‘organ’ öldürüyor yıllık faturası 3 milyar dolar

İSMMMO’nun “Organ Nakli ve Türkiye Gerçeği“ Raporu’na göre dram büyük, ekonomik kayıp çok! Türkiye’de halen 20 bini aşkın kişi böbrek, karaciğer, kalp, pankreas ve akciğer için nakil bekliyor. 70 bin kronik böbrek hastasından 40 bini yaşamını diyaliz makinesine bağlı sürdürüyor. Beş yıl içinde sağlıklı beslenmeme ve aşırı tuz tüketimiyle bu sayı 115 bini bulacak.

Yeterli organ nakli yapılamaması nedeniyle “Tedavi/ilaç masrafları, makine ithalatları, çalışma yaşamında olamama gibi etkenlerle oluşan yıllık ulusal kayıp yaklaşık 3 milyar dolar. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan duyarlılık oluşturmak için sivil toplum kuruluşlarını aktif olmaya çağırarak; “Acil önlem alınmalı ve devletin bu konudaki çalışmaları desteklenmeli”

diyor.

İSMMMO BASIN İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) “Organ Nakli ve Türkiye Gerçeği“ Raporu’na göre dram büyük, ekonomik kayıp çok!

Türkiye’de halen 20 bini aşkın kişi böbrek, karaciğer, kalp, pankreas ve akciğer için nakil bekliyor. 70 bin kronik böbrek hastasından 40 bini ise yaşamını diyaliz makinesine bağlı sürdürüyor. Genetik özelliklerin yanı sıra sağlıklı beslenmeme ve aşırı tuz tüketimi nedeniyle 2016 yılında kronik böbrek yetmezliği hastalarının sayısının 115 bini bul- ması bekleniyor. Yeterli organ nakli yapılamaması nedeniyle, tedavi masrafları, makine ithalatları, sarf malzemeleri, beslenme ve ilaç maliyeti, çalışma yaşamında olamama yoluyla oluşan yıllık ulusal kayıp ise yaklaşık 3 milyar dolar.

“Bir insanın organlarının bir kısmı veya tamamı kişi yaşarken ya da henüz sağlıklı iken beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılması üzerine bağışlanması” olan organ nakli Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarından biri olmayı sürdürüyor.

İSMMMO’nun raporuna göre; Türkiye’de organ nakli bekleyen hastalar arasında ilk sırada kronik böbrek yetmezliği çekenler geliyor.

Türkiye’de halen böbrek bekleyen 17 bin 997, karaciğer bekleyen 1.706, kalp bekleyen 253, pankreas bekleyen 205 ve akciğer bekleyen 5 hasta bulunuyor.

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre Türkiye’de toplam 20 bin 169 kişi organ nakli için beklerken 2011 yılında organ bağışı sayısı ise sadece 320.

2010 yılında ise 450’si kadavradan olmak üzere toplam yapılan organ nakli sayısı da yalnızca 3 bin 133.

Verilere göre organ nakli bekleyen 20 bin 169 kişinin 4 bin 859’u İstanbul’da yaşıyor. Uzmanlar her yıl bu rakama en az 4 bin kişinin eklendiğini özellikle vurguluyor.

Rapora göre; organ nakli yoluyla hastaların yaşamına devam edebildiği vurgulanırken, organ bulunmasının öne- mine vurgu yapılıyor.

Türkiye’de eğitimsizlik ve bazen de insanların dini nedenler ileri sürerek yeterli organ bağışı yapmadığı belirtilen raporda, devletin bu konudaki çalışmalarına, kamu çalışanları, doktorlar, öğretmenler ve din adamları gibi çeşitli kesimlerin bilinçlendirme çalışmalarına katılmalarına karşın organ bağışında istenen sonuca ulaşılamadığına vurgu yapılıyor.

(6)

458

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

“Organ Nakli ve Türkiye Gerçeği“ raporuna ilişkin değerlendirmede bulunan İstanbul Muhasebeci ve Mali Müşavir Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, organ nakli bekleyen kişilerin ölümleyaşam arasında bıçak sırtı bir dengede bulunmalarının büyük üzüntü kaynağı olduğunu belirterek, Türkiye’nin yıllık sağlık bütçesinin de bundan ciddi yara aldığını anımsatıyor.

Sosyal sorumluluk gereği İSMMMO’nun “geliyorum” diyen tehlikeye set çekmek, koruyucu sağlık hizmetlerini yay- gınlaştırmak amacıyla sağlıklı beslenme kampanyası yürüten” Türkiye Böbrek Vakfı gibi kuruluşlara destek verdiğini belirten Arıkan “Tüm sivil toplum kuruluşlarının görevi topluma katkı sağlamaktır. Önce kendi etrafımızdan başlayarak toplumun tüm kesimlerini sağlıklı bir yaşam konusunda bilinçlendirmeyi hedefliyoruz” diyor.

ORGAN NAKLİ TÜRKİYE RAKAMLARI

2011 yılı organ bağışı sayısı 320

Böbrek bekleyen kişi sayısı 17.997

Karaciğer bekleyen kişi sayısı 1.706

Kalp bekleyen kişi sayısı 253

Pankreas bekleyen kişi sayısı 205

Akciğer bekleyen kişi sayısı 5

2010 yılı organ nakli sayısı 3133

Böbrek hastası yıllık bakım maliyeti(Kişi başı $) 30.000

Böbrek nakli maliyeti (Kişi başı $) 22.000

Kronik Böbrek hastası sayısı 70.000

2016 yılı böbrek hastası sayısı (Tahmin) 115.000

Diyaliz merkezi sayısı 792

Diyaliz makine ithalatı (2010Milyon $) 66.3

Bağışlanmayan organın yıllık maliyeti (Bin$) 3.000.000

HER HAFTA 12 SAAT DİYALİZ

Rapora göre bir diyaliz hastasının yıllık tedavi masrafı 30 bin doları buluyor. Kişinin yaşam kalitesini düşürmesinin yanı sıra haftada üç kez diyalize girme zorunluluğu var ve her seans 4 saat sürüyor. Bu da bir hastanın her hafta 12 saatini bir diyaliz merkezinde geçirmesi anlamına geliyor. Öte yandan bir ömür boyu diyalize girmek de mümkün değil. Uzmanlar diyalizin ömrü ortalama 410 yıl arasında uzattığını belirtiyor, hastanın durumu daha iyiyse bu süre 20 yıla kadar çıkabiliyor.

İSMMMO raporuna göre yalnızca 70 bin diyaliz hastasının yıllık harcama maliyeti 2 milyar doları geçiyor. Kişinin iş hayatının etkilenecek olması, makine parkı ithalatı, beslenme maliyeti gibi başlıklar ve diğer organ nakli bekleyen hastalar da bu hesaba katılınca rakam 3 milyar doları buluyor.

Oysa organ bulunup nakil gerçekleşebilse hem kişi rahata erip yaşam kalitesini yükseltebiliyor hem de ekonomik kayıplar ortadan kalkıyor.

Türkiye’de 354’ü özel olmak üzere toplam 792 diyaliz merkezi bulunuyor. Bu merkezlerdeki makine sayısı 13 bini geçmiş durumda. Bir diyaliz makinesi belirli bir süre ve kullanım seansı sonrası işlevini yitiriyor ve yenilenmesi gere- kiyor. Resmi verilere göre Türkiye, 2010 yılında endoskopi ve diyaliz makinelerinin ithalatına 66.3 milyon dolar para öderken sarf malzemeleri bu rakama dahil değil.

(7)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

2016’DA 115 BİN BÖBREK HASTASI

Raporda Türk Böbrek Vakfı’nın verilerine de değiniliyor. Vakfa göre Türkiye’de yaklaşık 70 bin diyaliz hastası var. Bu rakam her yıl yüzde 1012 arasında artış gösteriyor. Bu hesaplamaya göre 2016 yılında diyaliz hastası sayısı 115 bine çıkacak.

Türkiye’de kronik böbrek hastalığının bu kadar yaygın olmasının en büyük nedeni ise geleneksel beslenme alış- kanlığı ve yaşam tarzı. Tuz tüketiminin dünya standartlarının çok üstünde olması, yağ ve şeker tüketiminin fazlalılığı.

Spor yapma alışkanlığının gelişmemesi nedeniyle erişkinlerin önemli bir bölümünde kalp, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı görülme olasılığı artıyor. Türkiye’de kişi başına günlük 6 gram olan tuz tüketimi oldukça yüksek, bazı bölge- lerde bu rakam 24 grama kadar çıkıyor. Doktorlar, şeker ve yüksek tansiyon hastası olanların kronik böbrek hastalığı için uygun zemin hazırladığını belirtiyor.

ÇARE: BAĞIŞI ÖZENDİRMEK

İSMMMO’nun “Organ Nakli ve Türkiye Gerçeği” raporuna göre dünyanın birçok ülkesinde organ bağışı hakkında çok kapsamlı düzenlemeler yapılmış durumda. Türkiye’de bu ülkeler arasında yer alıyor. Bağış yapmak için kişinin yaşarken en yakın merkeze gidip form doldurması ve bağış kartı alması yeterli. Beyin ölümünün gerçekleştiği vakalarda da yakınlarının onay vermesi gerekiyor.

Organ bağışında üç yöntem var. Tüm dünyada en çok kullanılan yöntem yaşarken yapılan bağış. Son yıllarda organ nakli konusundaki bilinçlenmenin artmasıyla yaşarken bağışların sayısında artış var. Bağış yapan kişinin 18 yaşını doldurmuş ve karar verebilecek durumda olması gerekiyor.

Rapora göre organ nakli konusunda dünya örnekleri de çarpıcı sonuçlar içeriyor:

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2010 yılı verilerine göre 106 bin 879 organ nakli yapılmış. Global olarak organ nakline olan ihtiyacın ise her yıl en az yüzde 10 arttığı belirtiliyor. Örgütün hesaplamalarına göre 2010 yılında dünyada 73 bin 179 böbrek, 21 bin 602 Karaciğer, 5 bin 582 kalp, 3 bin 927 akciğer, 2 bin 362 pankreas, 227 incebağırsak nakli gerçek- leşmiş.

ORGAN BEKLERKEN GELEN ÖLÜM

Rapora göre; organ beklerken yaşanan ölümler ise başka bir dramatik gelişme. Birçok hasta uygun organ bulunamadı- ğı için hayatını kaybederken bir çoğu da organ mafyasının ağına düşüyor.

(8)

460

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Tarih: 01.03.2012 Sayı: 2012/03

İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan’dan açık çağrı:

“Liderler TTK’ya sahip çıkmalı”

1 Mart Muhasebe Günü nedeniyle açıklama yapan İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun er- telenmesini isteyenleri eleştirerek liderlere çağrıda bulundu: “Başta Sayın Başbakan olmak üzere, tüm liderler tarihi uzlaşı sağladıkları bu yasada kararlı duruşlarını sürdürmeli.”

İSMMMO BASIN Türkiye’de 23 yıldır kutlanan 1 Mart Muhasebe Günü nedeniyle basın açıklaması yapan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, Türkiye ekonomisi ve meslektaşları için önemli buldukları yeni Türk Ticaret Kanunu’na sahip çıkılmasını istedi.

3568 Sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun ver- diği yetkiyle kutlanan 1 Mart’ın, aileleri ve yakın çalışanlarıyla birlikte sayıları 500 bini bulan onurlu meslektaşları için önemli bir gün olduğuna dikkat çeken Arıkan, “Bugün haksızca eleştirilen ve ertelenmeye çalışılan TTK’ya sahip çıkmak meslek camiamızın da görevlerinden biri” diye konuştu.

Muhasebeciliğin önemli ve yaygın iş alanına sahip bir meslek olduğunu belirten İSMMMO Başkanı Arıkan; nitelikli, alanında yetkin meslektaşlarının ticaret, sanayi ve hizmet sektörünün defterlerini tuttuğunu, bilanço, gelir tablosu ve diğer belgelerini düzenlediğini, muhasebe ile ilgili konularda inceleme, tahlil, denetim, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işler yaptıklarını anımsattı.

Ekonominin merkezinde yer alan ve yüksek vasıflara sahip bir meslek grubunun kendi işkollarındaki sorunlarla bo- ğuşurken, Türkiye’nin önünü açacak yeni TTK’da taraf olduğunu da vurgulayan Arıkan şöyle konuştu:

“50 yılı aşkın bir süredir uygulanan ve bugün için yetersizliği tüm kesimlerce tartışmasız kabul edilen bir kanunun yerine getirilen yeni Türk Ticaret Kanunu, rekabet, şeffaflık, şirketlerde demokrasi, AB’ye uyum ve uluslararası toplumun bir parçası olmaya katkı sağlayacaktır. TBMM’de büyük bir uzlaşıyla kabul edilen bu yasaya başta Sayın Başbakan olmak üzere tüm liderler sahip çıkmalı, ertelenme ya da yasanın özünün bozulmasına izin verilmemelidir.”

2012 yılının meslekte “Haksız Rekabetle Mücadele Yılı” ilan edildiğini de anımsatan Arıkan TTK’nın bu açıdan da önemli bir zemin yaratacağını, “bütünüyle ve zamanında” yaşama geçmesiyle diğer sektör ve işkolları da dahil olmak üzere ekonominin pozitif etkileneceğini dile getirdi.

Bugün meslekte temel sorun ve taleplere, uzun süredir duyarsızlaşan bir süreç yaşandığına da dikkat çeken Arıkan gerek hükümetin, gerekse de özellikle Maliye Bakanlığı ve Bürokrasisi’nin çözüm odaklı yaklaşım göstermesinin öne- mine vurgu yaptı.

Özellikle 660 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile çoğulculuk ve şeffaflıktan uzak, katılımcı olmayan bir süreçte, adeta bir emrivaki ile bir gece “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu”nun kurulduğunu anım- satan Arıkan, meslek mensuplarını doğrudan ve yakından ilgilendiren bu konuda görüşlerinin alınmamasını eleştirdi

Yeni kurumun, bağımsız denetim sisteminde özellikle KOBİ’lerin denetimini yapacak meslek mensuplarına lisans- lama sınavı getirmesi halinde büyük hak kaybı yaşanabileceğini ifade eden Arıkan; “Sınav yapılmasını kabullenmemiz mümkün değildir. Bizler sınavla uğraşırken birilerinin de pazarda payını artırmak için tekelleşmeye doğru gideceği açık- tır” diye konuştu.

Orta ve küçük ölçekli muhasebe kuruluşlarının varlığını sürdürmelerini; “olmazsa olmaz” diye değerlendiren ve meslek mensupları olarak beklentilerinin net, sorunların ise destek verilmesi halinde çok zor olmadığına inandığını aktaran İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan sorun ve taleplerini başlıklar halinde şöyle dile getirdi:

(9)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU İŞBİRLİĞİNE AÇIK OLMALI

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, mesleğimizin çatı örgütü Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) ile denetim ve gözetim sürecinde mutlaka işbirliği yapmalıdır. Kurum ûnvanlara eşit davranmalı, denetim yapacak meslek mensubu için sınav zorunluluğu getirmeme- lidir.

BİLGİ AMAÇLI FORMLARDAN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI ALINMAMALI

Başta Ba/Bs olmak üzere, özellikle vergi matrahını ilgilendirmeyen, bilgi odaklı istemlerde özel usulsüzlük cezaları uygulanması, vergi mükelleflerini ve onların işini yapan meslek mensuplarını mağdur etmektedir. Bu nedenle bilgi amaçlı istenen formlarda genel usulsüzlük cezası uygulanmamalıdır.

KESİN MİZAN FORMLARININ AYRICA İSTENMESİ UYGULAMASI BİTMELİ

Kesin mizan bildiriminin süresi içinde verilmemesi durumunda özel usulsüzlük cezası uygulanmaktadır. Bürokrasiyi azaltmak için basitleştirilmiş bir formata geçilerek yıllık beyanname eki olarak alınmalı, ayrıca bu bildirimin verilmeme- sinden alınan özel usulsüzlük cezası kaldırılmalıdır.

MUHASEBE ÜCRETLERİNİN BANKA ARACILIĞIYLA TAHSİLATI ZORUNLU OLMALI

Meslek mensuplarımızın en temel sorunlarının başında ücretlerini zamanında alamaması gelmektedir. Bu soru- numuzun çözümü için tüm muhasebe ücretlerimizin tahsilatının banka aracılığıyla yapılması zorunluluk haline geti- rilmelidir.

GELİR VERGİSİ/ KDV ÇELİŞKİSİ ORTADAN KALDIRILMALI

Gelir Vergisi Kanunu’nda tahsilat sistemi esastır. Meslek mensupları tahsilat yapmamasına rağmen serbest meslek makbuzu veya fatura düzenlemek zorunda olduğu için tahsil etmediği “geliri” ve KDV’sini beyan ederek mağdur olmak- tadır. Bu adaletsizliğin giderilmesi için; meslek mensuplarının ücretlerini tahsil ettiği zaman serbest meslek makbuzu veya fatura düzenlenmesi sağlanmalıdır.

ZAMANA ENDEKSLİ ÜCRET MODELİ UYGULANMALI

Şu anda yürürlükte olan Maliye Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan meslek mensuplarının işlerinin karşılığı gösteren “asgari ücret tarifesi” hem meslek mensuplarının emeğinin karşılığını, hem de müşterinin yükümlülüğünü adil olarak ifade etmemektedir. Özellikle yeni TTK’nın getireceği yük ve sorumluluklar da göz önüne alındığında asgari bir tarife yerine, “ayrılan zaman”, “müşterinin cirosu” ve “işlem hacmi” gibi kriterlere yer veren “zamana endeksli ücret tarifesi” uygulamasına geçilmelidir.

MALİYE BAKANLIĞI TÜRMOB YÖNETMELİKLERİNİ YAYINLAMALI

TÜRMOB genel kurulunda demokratik iradeyle kabul edilmiş meslek mensubunu yakından ilgilendiren ve Maliye Bakanlığı’na gönderilen yönetmelikler hemen yayınlanmalıdır.

İTHAL MUHASEBECİ GİRİŞİMLERİ ÖNLENMELİ

Türk şirketlerinin değerli evrakları, vergi kayıtları ve önemli finansal verilerinin güvenliği tartışmalı ellere bırakıl- mamalıdır.

(10)

462

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Bu nedenle; Türkiye’de faaliyet gösteren ucuz işçilik peşindeki yerliyabancı bazı dev firmaların “daha çok kâr” ama- cıyla muhasebe kayıtlarını yurtdışında tutturmaya başlamalarının önüne geçilmelidir.

KURUMSALLAŞACAK MESLEK MENSUBUNA HİBE VE KREDİ DESTEĞİ VERİLMELİ

Meslek mensuplarının gündeminde kurumsal yapıları oluşturmak vardır. Bu nedenle; geleceğini güvence altına almak için kurumsal bir yapıda hizmet vermek isteyen meslek mensubuna, teknoloji, eğitim vb. gereksinimlerini karşı- lamak için hibe ve uzun vadeli ucuz kredi desteği verilmelidir.

YÜKSEK KDV ORANLARI İNDİRİLMELİ

Bir anlamda kamu görevi yapan muhasebe ve müşavirlik hizmetlerinde yüzde 18 gibi yüksek bir Katma Değer Ver- gisi oranı uygulanmaktadır. Bu nedenle; KDV oranları bir çok sektörde yapıldığı gibi yüzde 8’e indirilmelidir.

MESLEKTAŞIN GİDERLERİ MATRAHTAN DÜŞÜLMELİ

Yasada meslek mensuplarının gider kalemleri tek tek belirtilmediği için birçok gider kalemleri indirim konusu ya- pılamamaktadır. Meslek mensubunun yaptığı işle ilgili olarak düzenlenmiş olduğu sorumluk sigortası poliçe bedelleri bunun örneğidir. Bu nedenle; meslek mensubunun işiyle ilgili yaptığı her türlü giderleri vergi matrahından indirme hakkı tanınmalıdır.

VERGİ DAİRELERİNDE UYGULAMA BİRLİĞİ SAĞLANMALI

Meslek mensuplarımızın vergi dairelerinde yaşadıkları sorunlar ortadadır. “Mahsup – iade sorunları”, “açılış/kapanış ve adres değişikliği sorunları”, “internet vergi dairesi uygulamaları”, “kod uygulamaları” ve “vergi levhaları” konusunda vergi daireleri arasında ve vergi dairesinin kendi içinde uygulama birliği sağlanmalıdır.

(11)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Tarih: 25.03.2012 Sayı: 2012/4

“Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla Dünya Ligine” Raporu Arıkan: Yeni TTK bizi Dünya Birinci Ligi’ne taşıyacak

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, yeni Türk Ticaret Kanunu için 1 Temmuz 2012’nin önemli bir eşik olduğunu, yasanın yürürlülüğe girmesinin ertelenmesi ve bazı temel maddelerin de- ğiştirilmesi yönündeki manipülatif girişimlere, gerek TBMM ve gerekse de Türkiye ekonomisinin tüm aktörlerince prim verilmemesi gerektiğini söyledi.

Türkiye genelindeki Oda’ların desteğiyle meslek camiasının çatı örgütü TÜRMOB’un açıkladığı “Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla Dünya Ligine” adlı kapsamlı raporun bütün gerçekleri ortaya koyduğunu ve tartışmanın biteceğine inandı- ğını vurgulayan Arıkan; “Yeni TTK’nın kuruluş temelleri yok edilmeden, üzerinde uzlaşma sağlanan teknik konu- larda gerekli ayarlamalar yapılmalı ve bir an önce yeni ticaret düzenine geçilmeli” diye konuştu.

İSMMMO BASIN İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan yeni Türk Ti- caret Kanunu’nun yürürlüğe gireceği 1 Temmuz 2012 tarihine az bir süre kala yasanın yürürlüğe girmesinin ertelenmesi ve bazı temel maddelerinin değiştirilmesi yönünde manipülatif girişimler olduğuna dikkat çekti. Arıkan: “Türkiye’yi dünya birinci ligine taşıyacak TTK’nın, kuruluş temelleri yok edilmeden, üzerinde uzlaşma sağlanan teknik konularda gerekli ayarlamalar yapılmalı ve bir an önce yeni ticaret düzenine geçilmeli” diye konuştu.

İSMMMO Başkanı Arıkan; Türkiye genelindeki Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Oda’larının desteğiyle, meslek ca- miasının çatı örgütü TÜRMOB’un açıkladığı “Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla Dünya Ligine” adlı raporu değerlendirerek, bu konudaki tartışmaların artık bitmesi gerektiğini söyledi. Arıkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk günden bu yana ülkenin ekonomik açıdan kalkınması, dünyayla bütünleşmesi, uluslararası alanda güçlü bir oyuncu olarak yerini alması için atılan en önemli adımlardan biri olan TTK’nın 1 Temmuz 2012’de mutlaka yürürlüğe girmesi gerektiğini dile getirdi.

TÜRMOB’un “Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla Dünya Ligine” adlı raporuna göre yasanın yürürlüğe gireceği tarih olan 1 Temmuz 2012, Türkiye ekonomisi için bir milat niteliği taşıyor.

Rapora göre; “Ortakların, çalışanların ve alacaklıların” haklarını da en az şirket yöneticileri kadar güvence altına alan, kurumsal yönetimleri, küreselleşen dünyanın gerektirdiği rekabetçi şirket yapılarını, günün ihtiyaçlarına uygun ticari ve bürokratik ilişkileri düzenleyen yeni Türk Ticaret Kanunu üç temel üzerinde yükseliyor.

Bunlar raporda “Uluslararası standartlarda şeffaflık ve kurumsal yönetim”, “Güçlü sermaye yapısı” ve “Hızlı karar alma ve güvenli ticaret” olarak açıklanıyor.

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU’NUN ÜÇ TEMEL ÖZELLİĞİ NELER GETİRİYOR?

Uluslararası standartlarda şeffaflık ve

kurumsal yönetim Güçlü sermaye yapısı Hızlı karar alma

ve güvenli ticaret Kurumsal yönetim ilkeleri;

uluslararası muhasebe standartları uluslararası standartlarda denetim

Ödenmiş net sermayeler Ortaklardan ayrıştırılmış kasalar Profesyonelleştirilmiş yönetim ve denetim kurulları

Online genel kurullar Online yönetim kurulları İnternet ortamında ve basılı evraklarda görünürlük ve açıklık Küçük işletmelerin korunması

(12)

464

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

YEREL LİGDEN DÜNYA LİGİNE

Rapora göre; Yeni TTK’nın getirdiği bu üç temel; sermaye şirketlerinin ortaklardan bağımsızlaştırılmasını, daha güç- lü ortaklık yapılarını, daha hızlı karar mekanizmalarını, daha hızlı alacak takibi ve uluslararası standartlarda rekabet gücünü beraberinde getirecek.

Bu gelişmeler, Türkiye’de kurulan şirketlerin finansmana daha kolay erişimini sağlayacak, uluslararası ortaklıkların ve işbirliklerinin yolunu açacak, ülkede daha fazla yerli ve yabancı yatırım yapılmasını sağlayacak, halka açık şirket sayısını artırarak da sermayenin tabana yayılmasını sağlayacak.

Aynı şekilde; daha derin bir sermaye piyasası, daha yüksek hacimlere ulaşan üretim, iç ve dış ticaret şirketlerinin daha hızlı büyümesinin de yolunu açacak. Finansmanın, yatırımın ve kazancın önünün açılması, para ve sermaye pi- yasasının genişlemesi, sürdürülebilir büyümenin en önemli bileşeni olan iç tasarruf oranının yükselmesine de zemin hazırlayacak. Yeni TTK, kendine güvenen, uluslararası vizyona sahip, yenilikçi ve uzun vadeli düşünebilen bir girişimcilik kültürünü de destekleyecek, geliştirecek.

Rapora göre TTK’nın yürürlüğe girmesi; Türkiye’deki işletmelerin ayaklarındaki bağlardan ve artık kendilerine dar gelen bir elbiseden kurtulmalarını sağlayıp, kısa sürede pek çok şirketi yerel ligden uluslararası alana taşıyacak bu da beraberinde daha zengin ve refah içinde yaşayan bir toplum yaratacak.

YENİ TTK TİCARET HAYATINDA NELERİ DEĞİŞTİRİYOR?

“Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla Dünya Ligine” adlı rapora göre; Yeni yasanın ticaret hayatımıza getireceği değişimler üç ana başlık altında toplanmış. Bunlardan ilki; ticari mevzuatta şimdiye kadar dolaylı olarak sözü edilen, üstü kapalı bir şekilde “ima edilen” veya yazılı olmasa da bir tür teamül olarak kabul edilen bazı uygulamaların açık ve net biçimde yerini alması.

İkincisi ticari mevzuatta şimdiye kadar yer bulmayan şeffaflık ve kurumsal yönetime ilişkin hükümler.

Üçüncüsü ise yeni TTK’nın şimdiye kadar yasalarımızda olmayan bir dizi yeni uygulamayı mevzuata kazandırması.

(13)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

YENİ TTK’NIN GETİRDİĞİ YENİLİKLER

Açık tanımlar ve işlemler Şeffaflık Yeni hukuki uygulamalar

Ticari işletme daha açık şekilde tanımlanıyor

Faaliyet alanı sınırı kalkıyor Vakıflar tacir sayılıyor Ticaret sicil kayıtlarını kimin tutacağı açıkça belirleniyor Şirket birleşmeleri ve bölünmeleri düzenleniyor İşletmelerde küçük, orta ve büyük ayırımına gidiliyor Şirketler topluluğu kavramı yasalara giriyor

Haksız rekabet daha net tanımlanıyor, düzenleniyor Acentelik daha açık şekilde düzenleniyor

Ticaret unvanlarına daha açık koruma getiriliyor

Küçük hissedarlar ve azınlık hisselerin hakları tanımlanıyor Şirket kurmak için halktan para toplanması daha sıkı denetim altına alınıyor

Vergi için değil muhasebe için şeffaflık ilkesi benimseniyor

Muhasebe ve defterler uluslararası standartlara kavuşuyor

Şirket kimliği ve sicil bilgilerine açıklık getiriliyor

Şirket verilerine ulaşım kolaylaşıyor Şirkete koyulan sermayenin açıkça belirlenmesi ve ödenmesi sağlanıyor

Halka açılma hızlandırılıyor

Kuruluş, birleşme, bölünme, sermaye artışı gibi işlemler işlem denetiminden geçiriliyor

Bağlı şirket borçlarıyla ana şirketler ilişkilendiriliyor

Denetim kurulları ve profesyonel yöneticilerle şirketlerin kurumsallaşması sağlanıyor

Ortak ve yöneticilerin şirketten cari hesap yoluyla sınırsız borç alması engelleniyor.

Ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri zorunlu hale getiriliyor İflas ertelemesi uygulaması ticaret hayatımıza giriyor

Anonim şirketlerin kendi hisselerini alabilmesi belirli sınırlarda mümkün hale geliyor

Sermaye şirketleri tek kişiyle kurulabiliyor

Anonim şirketlerin yönetim kurulları tek kişiden oluşabiliyor

Şarta bağlı sermaye yöntemiyle çalışanların şirketlere ortak olabilmesinin yolu açılıyor Batık şirketlerin de

birleşebilmelerinin yolu açılıyor.

KOBİ’ler büyük şirketlerden alacaklarıyla ilgili koruma altına alınıyor

Sözleşmelerin gücü artıyor

Pek çok işlem internet ortamında ve elektronik imzayla yapılabiliyor TTK’DAKİ 10 ELEŞTİRİYE 10 YANIT

Raporda yeni TTK’ya getirilen eleştiriler de incelenmiş. Yeni TTK’nın özellikle sermaye şirketleri için getirdiği bazı yeniliklerin “çok ileri düzeyde”, “bugünkü ticaret hayatının kaldıramayacağı”, adeta “lüks” düzenlemeler olduğu eleştirisi yapıldığına dikkat çekilerek, eski düzenlemelerin Türkiye’deki girişimlerin ve girişimcilerin önüne set çektiğini görme- yen, Türkiye’deki şirketlerin değişen dünyaya uyum sağlamasının önemini kavrayamayan bir bakış açısıyla dile getiril- diği savunuluyor.

(14)

466

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

YENİ TTK’YA YÖNELİK

10 ELEŞTİRİ GERÇEK DURUM

1 Yeni TTK tartışılmadı, aceleye getirildi

Yeni TTK 1999’dan beri hazırlanıyor, 2005’ten beri de mecliste tartışıldı ve kabul edildi.

2 Şirketlerin ticari sırları internette açıklanacak

Günümüzde halka açık şirketler zaten “ticari sır” kapsamına girmeyen mali tablolarını kamuoyuna açıklıyorlar. Düzenleme yalnızca bu zorunluluğu tüm sermaye şirketlerine yaygınlaştırıyor.

3 Yöneticilere ödenen ücret ticari sırdır, açıklanmamalıdır

Dünya ekonomilerinde şirketlerin yöneticilerine yaptıkları ödemeleri açıklamaları şeffaflığın bir gereği sayılıyor. Yasada bu tür ödemelerin kişi bazında açıklanması da istenmiyor.

4 Şirkete borçlanma yasağı ortakları zor duruma düşürecek

Yeni TTK ortakların şirketten sınırsız borç almasını değil, ücret, ikramiye ve kâr payı almasını öngörüyor. Koyulan sermayenin erimesini engelleyecek bu uygulama vergi düzenlemeleriyle de teşvik edilmeli.

5

Şirketlere ölçek ayırımı yapılmadan denetim yükümlülüğü getiriliyor

Muhasebe standartlarında küçük, orta ve büyük şirketler için ayırım getiriliyor. Denetim raporları ise Türkiye Finansal Raporlama Standartları’na (TFRS), KOBİ’lerde ise KOBİ TFRS’ye göre yapılıyor.

6 Denetim kuralları belirsiz

Denetimler Bağımsız Denetim Standartları’na göre yapılacak. Denetçilerin denetimi ise Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu tarafından yapılacak düzenlemelerle ortaya konacak.

7 Denetçiye yönetimi istifa ettirecek yetkiler veriliyor

Denetçiden olumlu rapor alamayan şirketler için bir cezai yaptırım yok. Yasa, her boyda şirketin belirli denetim kurallarına göre kendini yapılandırmasını öngörüyor.

8 Denetçilerin sorumluluğu belirsiz

Finansal tabloları inceleyen denetçiler, kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumlu tutuluyorlar.

9 Şirket ortakları sürekli hapis tehditi altında bırakılıyor

Yeni yasa şirketlerin içinin boşaltılması ve kötü niyetli davranışlara ceza öngörüyor. Bu cezalar da öncelikle para cezası olarak uygulanıyor. Yasanın amacı kimseyi hapse atmak değil, kötü niyetli davranışlar karşısında caydırıcı olmak.

10

Genel kurul ve yönetim kurullarındaki dengeler bozuluyor

Anonim şirketlerde ortakların itibari değer oranında oy kullanması daha hakkaniyetli bir uygulama. Yönetim kurullarında dörtte bir oranında yüksek öğrenim görmüş üye bulunması da sayısal olarak içtihatlarla zaten çözülebilecek bir durum.

(15)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

NELER YAPILMALI: YEDİ ÖNERİ

Rapor’un öneriler kısmında ise yedi madde dile getiriliyor ve bunlar şöyle açıklanıyor:

1 Mikro ölçekteki sermaye şirketlerinin gerçek kişiye dönüşmesinin yolu açılmalı

Yeni TTK mikro düzeydeki işletmelerin sermaye şirketi olarak değil de gerçek kişi şirketi olarak kurulmasını ve ya- şamasını öngörmektedir. Bu gerçek hayatı yansıtan, gerçeklerle yasal statüyü eşitlemeye yönelik doğru bir tutumdur.

Ancak mevcut durumda mikro ölçekteki işletmelerin çok büyük bir çoğunluğu sermaye şirketi olarak, özellikle de limitet şirket olarak faaliyetini sürdürmektedir. Yeni TTK’ya göre bir gerçek kişi aktif ve pasifiyle bir sermaye şirketine dönüşe- bilmekte, ancak tam tersi mümkün olmamaktadır. Bir tüzel kişi gerçek kişiye devrolduğunda, ya sermaye şirketi tasfiye edilecek ya da varlığı gerçek kişiye faturalandırma yoluyla devredilecektir. Bu durumda ortaya çıkan hatırı sayılır vergi yükleri mikro ölçekteki limitet şirketlerin şahıs şirketlerine dönüşmesini engelleyecek ve ticaret hayatı için eski dönem- den devralınan bir yük haline gelecektir. Sermaye şirketlerinin özellikle de belirli bir büyüklüğün altında kalan limitet şirketlerin gerçek kişi şirketine dönüşmesi vergi yükü oluşturmadan mümkün hale getirilmelidir.

2 Borçlanma yerine kâr dağıtımının teşvik edilmesi için stopaj düşürülmeli Yeni TTK’nin ortaklara ve yöneticilere sermaye şirketlerinden borçlanma yasağı getirmesi olumlu bir gelişmedir.

Ancak bugüne kadar pay sahipleri, ortaklar ve organ üyelerinin şirketten ücret veya temettü alabilmelerini belirleyen, hatta çoğunlukla da engelleyen genelde hep vergi kanunlarındaki hükümler olmuştur. Yeni TTK’nın sağlıklı uygulana- bilmesi için bu kanuna uygun olarak vergi yasalarında ve ilgili mevzuatta yapılacak değişiklikler önem taşımaktadır.

Sermaye şirketlerinde kâr dağıtımıyla ortaya çıkan gelir vergisi stopajı halen yüzde 15 düzeyindedir. Bu stopajın ör- neğin yüzde 5 gibi bir orana indirilmesi ve belirli bir sınır geçildiğinde beyanname yükümlülüğünün de kaldırılması durumunda kâr dağıtımının önündeki engel tamamen yok edilmiş olacaktır. Bu uygulama ortaklara kâr dağıtımının önünü açarak ortaklar cari hesabını kendiliğinden tasfiye edecektir.

3 Ortaklara yapılan ücret ödemelerinde vergi yükü azaltılmalı

Aynı uygulamanın ortaklar için ücret ödemesinde geçerli olabilmesi, özellikle aile şirketlerinde çalışanların ücret al- masını sağlayacak, bu durum şirketlerin daha gerçekçi maliyet hesapları yapabilmelerine de olanak vererek şirketlerde ortaklar açısından kârücret ayrımını iyice netleştirecektir.

4 Yeni bir başlangıç için kasa ve stok affı çıkartılmalı

Yeni TTK yürürlüğe girerken yeni bir kasa ve stok affıyla yeni bir sayfa açılması yerinde olacaktır. Son olarak geçen yıl uygulanan kasa ve stok affının üzerinden az bir süre geçmesine rağmen yürürlükteki ticaret kanunu ve vergi düzen- lemeleri nedeniyle kasa ve stoklar yine gerçeği yansıtmayacak kadar şişmiş durumdadır. Yeni dönemin başlangıcında yeni bir afla kağıt üzerinde şişen kasa ve stokların boşaltılması, hem vergi mükellefini rahatlatacak hem de kamuya ek gelir sağlayacak bir çözümdür.

5 Denetim maliyetleri teşvik kapsamına alınmalı

Dış denetim veya bağımsız denetim konusunda ortaya çıkacak maliyetlerin bir kısmı devlet tarafından bir kısmı da ticaret, sanayi odaları ve TOBB tarafından karşılanmalıdır. KOSGEB ve başka kuruluşlardan teşvik hak eden serma- ye şirketleri, büyüme stratejilerini ortaya koyduklarında bağımsız denetim maliyetlerini de teşvik olarak alabilmelidir.

(16)

468

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

6 Mikro ölçekteki sermaye şirketlerine denetim açısından istisna uygulanmalı

Yasada sermaye şirketleri küçük, orta ve büyük olarak tasnifleniyor ve bu ölçütlerin belirlenmesi Sanayi Bakanlığı’nın inisiyatifine bırakılıyor. Ancak sermaye şirketi statüsündeki mikro işletmeler de Türkiye’nin önemli bir gerçeğidir. TTK’nın bunları da tanımlayarak, “mikro şirketleri” denetim açısından “Gerçek kişi şirketleri” ile aynı noktada değerlendirmesi uygulama açısından büyük rahatlık sağlayacaktır.

Yıllık cirosu 45 milyon lirayı aşmayan mikro düzeydeki sermaye şirketlerinin bağımsız denetimden muaf tutulması yasanın ruhunu zedelemeyecektir. BaselII kriterlerine göre yıllık 1 milyon Avro’nun altında kredi hacmi olan KOBİ’lere açılacak kredilerin perakende kredi olarak değerlendirileceği belirtilmektedir. Bir başka değişle mikro büyüklükteki iş- letmelerin bağımsız denetim raporlarına sahip olmaları finansal maliyetleri açısından pek fazla bir değişiklik yaratma- yacaktır.

Diğer yandan mikro sınırını aşan işletmeler BaselII sınırlarının altında kalsa da bağımsız denetim kapsamına girme- leri, büyümeye hazırlanmaları açısından önem taşımaktadır. Esasen en sağlıklı yöntem, gerçek durumla yasal statüyü uyumlu hale getirmektir. Bu açıdan mikro işletmelerin şahıs firması olarak kurulması, varlığını sürdüren mikro ölçekteki sermaye şirketlerinin gerçek kişi şirketlerine dönüşmesinin yolu açılmalı, bu dönüşüm vergi düzenlemeleriyle de teşvik edilmelidir.

7 Gayri nakdi sermaye konusuna açıklık getirilmeli

Yasada fikri mülkiyet hakları ve ticari itibar gibi gayri nakdi ve gayri fiziki değerlerin de şirkete sermaye olarak ko- nabileceği hükmü getiriliyor ve bu konuda değerleme için Asliye ticaret mahkemelerinin atayacağı bilirkişiler yetkilen- diriliyor. Gayrimenkuller, ulaşım araçları, üçüncü kişilere ait alacak senetleri, pay senetleri ve benzerlerinin değerlerinin saptanması mümkün olmakla birlikte fiziksel olmayan varlıkların değerlerinin saptanmasında bazı zorluklar ortaya çıkabilecektir. Özellikle, marka, patent gibi fikri mülkiyet hakları ile alan adları, web siteleri gibi sanal hakların değer- lerinin saptanması konusu şirket kuruluşlarında ihtilafa neden olabilecek bir konudur. Özellikle fikri mülkiyet hakları ve sanal ortamdaki hakların değerlerinin saptanması konusunda Sanayi Bakanlığı bünyesinde bir komisyon oluşturularak ilkeler saptanmalıdır.

(17)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Tarih: 15.04.2012            Sayı: 2012/5

“EN ZENGİNLER, EN YOKSULLARIN TÜRKİYE HARCAMA GÖRÜNÜMÜ”

“Yoksul, ayakkabı zengin araba peşinde”

Türkiye’deki 19 milyon ailenin en zengin yüzde 20’lik ve en yoksul yüzde 20’lik kesiminin yaptığı harcamalar ekonomi- deki büyük uçurumu ortaya koyuyor. En yoksul 3 milyon 761 bin aile yılda bir kez ayakkabı alırken, aynı sayıdaki zengin aile yedi ayakkabı alıyor. Yoksulların alabildiği araba sayısı yalnızca 377 olurken, zenginler 651 bin 144 araba alıyor.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın “En Zenginler, En Yoksulların Türkiye Harcama Görünümü”

raporuna göre tatil, sağlık ve sigorta harcamalarında da yoksul zenginin çok gerisinde. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan,

“Türkiye’de vergi sistemi hanehalkı gelirlerine duyarlı olmadığından eşitsizlik aileleri yıpratıyor” diyor.

İSMMMO BASIN İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın “En Zenginler, En Yoksulların Türkiye Harcama Görünümü” adlı raporuna göre; Türkiye’de yoksulu gıda, barınma ve yakıt masrafı zorlarken, yüksek gelir grupları gıda yanında, araç alımına, kiraya, restoran ve cafelere kaynak ayırabiliyor. Eğitime, kültür ve eğlenceye para ayıramayan dar gelirli sigarasından ise vazgeçemiyor. Rapora göre ekonomide ortadirek olarak anılan kesim de yoksul- luğa daha yakın durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) resmi verileri ve saha anketlerinden yararlanılarak hazırlanan En Zenginler, En Yoksulların Türkiye Harcama Görünümü Raporu’nda Türkiye’de gelir düzeyi ile hane halklarının tüketim tercihleri arasındaki ilişkiyi detaylı bir biçimde ortaya konuluyor. En yoksul ve en zengin gelir grupları arasında kimi harcama kalemlerindeki devasa fark dikkat çekiyor.

Türkiye’de sayıları 18 milyon 808 bin 172 olan hanenin; en zengin 3 milyon 761 bin 634 hanesi ile en yoksul 3 milyon 761 bin 634 hanesinin harcama analizlerine göre; zenginin araba masrafı bile yoksulun gelirinden fazla durumda.

Rapora göre; en yoksul 3 milyon 761 bin hanehalkı 2010 yılında yıllık araç alımı harcaması ile toplamda sadece 377 adet araba alabilirken, en zengin 3 milyon 761 bin hanehalkı toplamda 651 bin 144 araba almış.

Zengin için gıda ile araç alımının payı ise neredeyse aynı. Rapora göre en zengin ve en yoksul kesim arasındaki farkın önemli oranda belirginleştiği diğer konular sigorta ve sosyal hizmetler alanında. En yoksul yüzde 20 risklere karşı ken- dini korumak amaçlı sigorta yaptıramazken, sosyal amaçlı hizmetler satın alamıyor. Rapordaki verilere göre; örneğin yıllık toplam sigorta poliçesi adedi en yoksul 3 milyon 761 bin hanehalkı için 2 bin 515 iken, en zengin 3 milyon 761 bin hanehalkı için toplamda 1 milyon 207 bin.

“En Zenginler, En Yoksulların Türkiye Harcama Görünümü” adlı rapordaki ayakkabı örneği de son derece çarpıcı. En yoksul haneler yılda yalnız bir çift ayakkabı alabilirken, en zengin aileler 7 çift ayakkabı alıyor.

Paket turlara katılan hanehalkı sayısı da, dar gelirli hanehalkları için son derece sınırlı. En yoksul yüzde 20 içinde paket turlara katılanların sayısı 18 bin ile sınırlı iken, bu en zengin yüzde 20 içinde 940 bine çıkıyor.

(18)

470

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

3.7 MİLYON EN YOKSUL VE EN ZENGİN AİLE 1 YILDA HANGİ ÜRÜNDEN NE KADAR ALDI?

Ürün Adı Yoksul Aileler Zengin Aileler

Araba 377 651.144

Ayakkabı 3.747.000 26.079.000

Sigorta Poliçesi 2.515 1.207.000

Tatil Paketi 18.000 940.000

ARIKAN: VERGİLERE YENİ SİSTEM GEREKİYOR

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, adaletsiz vergi olarak adlandırılan ve gelirine bakılmaksızın herkesten yaptığı harcamaya göre aynı oranda alınan dolaylı vergiler nedeniyle hanelerin arasındaki uçurumun giderek derinleştiğine dikkat çekiyor.

Türkiye’de vergi sisteminin hanehalklarının gelirlerine duyarlı olması gerektiğini vurgulayan Arıkan, dar gelirlilerin üze- rindeki vergi yükünün hafifletilmesi için, vergi sisteminde kökten bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu savunuyor. Arıkan, özel- likle elektrik, doğalgaz gibi yakıtlar ve gıda harcamaları üzerindeki vergilerin indirilmesinin önemli bir etki yaratabileceğini anımsatarak şöyle konuşuyor: “Vergi sistemi, zaten zor durumda olan dar gelirlerinin üzerine basan değil, gelir dağılımını düzenleyici bir biçimde yapılandırılmalıdır. Bu anlamda hanehalkı gelire göre, harcama kalemleri dolaylı vergiler için temel alınmalıdır. Dar gelirlinin sık tükettiği ana ihtiyaçlar vergi dışı bırakılmalıdır.”

HARCAMA FARKI NE KADAR?

Rapora göre; halkın harcama yapısına bakıldığında en zengin yüzde 20’nin, en yoksul yüzde 20’ye göre gıda harcamaları- na ayırdığı pay 2,8 kat, gerçek kira için ayırdığı pay 2,4 kat, elektrik, gaz ve diğer yakıtlarda 2,8 kat fazla iken, araç alımında bu fark 1729 kata ulaşıyor. En zengin dilim ile ortadirek arasında da araç alımı için ayrılan paylar arasında 38,7 kat fark bulunuyor.

Rapor’da incelen bir yıllık TÜİK dönem verilerine göre hanehalkları toplam 416 milyar TL tüketim harcaması yaparken, bunun 173 milyar TL’sini yani yüzde 42’sini en zengin yüzde 20’lik kesim yaptı. Buna karşın en yoksul yüzde 20’nin yaptığı harcama 30 milyar TL ve yüzde 7’lik pay ile sınırlı düzeyde gerçekleşti. Ortadirek ise harcama pastasından 69 milyar TL ile yüzde 17’lik pay aldı.

ZENGİN VE YOKSUL HARCAMASINDA ARADA KAÇ KAT FARK VAR?

Ürün Grupları Fark (Kat)

Eğlence ve Kültür 90

Konaklama Hizmetleri 94

Sosyal Hizmetler 108

Sigorta Hizmetleri 480

Araç Satın Alımı 1727

ZENGİN VE YOKSULDA FARKIN AZ OLDUĞU HARCAMALAR NELER?

Ürün Grupları Fark (Kat)

Kira 2.4

Elektrik, Gaz vd. Yakıtlar 2.8

Gıda 2.8

Sigara ve Tütün 3.4

(19)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

En zengin ile en yoksul arasında harcamalar arasındaki farkın en az olduğu ürün grupları ise kira, gıda, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar. Bu ürün gruplarının zorunlu harcamalar olması dikkat çekici. Söz konusu fark gerçek kirada 2,4 kat, elektrik, gaz ve diğer yakıtlarda 2,8 kat, gıda harcamalarında 2,8 kat, izafi kirada 3,4 kat, sigara ve tütün tüketiminde ise 3,4 kat.

YOKSUL İÇKİDEN TAVİZ VERİYOR, TÜTÜNDEN VAZGEÇEMİYOR

İSMMMO raporuna göre; en yoksul yüzde 20 sigara ve tütünden vazgeçemiyor. En zengin ile en yoksul kesim ara- sında tütün ve sigara tüketimi açısından fark sadece 3,4 kat. Bu fark alkollü içeceklerde 14,1’e çıkıyor. Yoksul alkole yıllık sadece 8 TL ayırabilirken, tütün ve sigaraya 410 TL ayırıyor. Buna karşın en zengin kesimin yıllık alkollü içecek bütçesi 119 TL’de kalırken, sigara ve tütün bütçesi 1409 TL. Buna göre en zengin yüzde 20’nin sigara ve tütün masrafı, yoksullun yıllık gıda harcamasının yarısından fazla. Ortadirek alkollü içecek kullanımına ortalamadan daha fazla bir kaynak ayırır- ken, buna karşın sigara ve tütünde bu tutar ortalamanın altında.

ALKOL VE İÇKİYE BİR YILDA HARCANAN PARA NE KADAR?

Ürün Grubu Yoksul Aileler Zengin Aileler

Alkollü İçecekler 8 TL 119 TL

Sigara ve Tütün 410 TL 1409 TL

ŞANS OYUNLARINA, SİNEMAYA, TİYATROYA, MAÇA PARA YOK

Rapora göre; dar gelirli, aylık sadece 93 kuruşunu şans oyunlarına, sinemaya, tiyatroya ya da maça ayırabiliyor.

Yıllık olarak bu tutar 11 TL’yi buluyor. Bu tutarla maça, sinemaya, tiyatroya gitmek mümkün değilken, yılda sadece 1 kere çeyrek bilet alma, ayda 1 kere sayısal loto ya da şans topu oynama imkanı var. Buna karşın en zengin yüzde 20, bu kalemler için yıllık 560 TL’lik bir bütçeye sahip. Ortadireğin bütçesi de son derece kısıtlı olarak sadece 74 lira. Buna göre en yoksul ve en zengin gelir grupları arasında söz konusu harcamalar arasında 50 kat fark var.

ŞANS OYUNLARI, SİNEMA, TİYATRO, MAÇA YILDA HARCANAN PARA

Yoksullar 11 Lira Zenginler 560 Lira

(20)

472

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Tarih: 06.05.2012 Sayı: 2012/6

Asgari ücretlinin ödediği vergi, en zenginlerin üç katı

“En Zengin 100 Türk”ün servetine göre “Vergi Rekortmeni 100 Türk”ün ödediği yıllık gelir vergisi oranı ancak yüzde 5.7 olurken, asgari ücretlinin ödediği vergi yüzde 15 ile bu oranın yaklaşık 3 katı. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan: “Türkiye ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi’ ilkesini mutlaka hayata geçirmeli.”

İSMMMO BASIN İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın açıklanan gelir vergisi rekortmenleri ista- tistikleri üzerinden yaptığı tespitlere göre; “En Zengin 100 Türk”ün serveti “Vergi Rekortmeni 100 Türk”ün ödediği, yıllık gelir vergisi oranıyla kıyaslandığında, “Asgari Ücretli” ödediği vergiyle zenginlere fark attı.

Geçen yıl “En Zengin 100 Türk”ün toplam serveti 92 milyar 351 milyon lirayı bulurken; “Vergi Rekortmeni 100 Türk”ün ödediği yıllık vergi ise 530.5 milyon lira olarak gerçekleşti. Zenginin ödediği gelir vergisinin oranı servetleriyle karşılaştırıldığında ancak yüzde 5.7’lik bir oran ortaya çıkarırken, asgari ücretten alınan gelir vergisi oranı ise yüzde 15 ile bu oranın neredeyse üç katı.

Maliye’nin açıkladığı Türkiye genelinde en yüksek beyanda bulunan 100 mükellef listesinin kendi içindeki analitiği- ne göre de “elde edilen kazançların”, asgari ücretlilerin kazancıyla karşılaştırılmasıyla da derin uçurum ortaya çıktı. 2011 yılı vergilendirme dönemi içinde maliyenin tüm mükellefler ortalama tahakkuk verilerine göre; “100 Vergi Rekortmeni”

yıllık 2 milyar 40 milyon lira kazanç elde ederken, aynı kazancı yaklaşık 3 milyon 215 bin asgari ücretli ancak elde ede- biliyor. Diğer bir ifadeyle 32 bin 150 asgari ücretlinin yılda kazandığı geliri bir zengin tek başına elde edebiliyor.

İncelemede ortaya çıkan çarpıcı tespitlerden bir diğeri ise medyada her yıl açıklanan “En Zengin 100 Türk”ten çok sayıda ismin Maliye’nin açıkladığı vergi rekortmenleri listesinde bulunmayışı oldu.

Vergi istatistiklerini değerlendiren İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Yahya Arıkan, Türkiye’de vergi geliri politikasının büyük oranda adaletsiz vergi olarak tanımlanan “dolaylı vergiler” üzerine kuruldu- ğunu anımsatarak, vergideki adaletsiz dağılımın Türkiye’nin kronik sorunu olduğunu belirtti. Arıkan, Türkiye’de büyük zengin ve patronların yüksek vergi ödemekten şikayetçi olduklarını dile getirdiklerini, oysa dar gelirlilerin kazançlarının tümünü tükettikleri için tamamen vergilendirildiğini vurguladı.

Varlıklı sınıflara ait şirket ve banka gibi işletmelerin, kurumlar vergisi olarak toplam vergide yüzde 10 payları oldu- ğunu bunun da büyük bir haksızlık olduğunu söyleyen İSMMMO Başkanı Arıkan “Varlıklıların gelir vergisindeki katkısı da toplamın içinde devede kulak kalıyor” diye konuştu.

Arıkan, dünyada gelişmiş ülkelerde vergi adaletinin temel unsurunu oluşturan “az kazanandan az, çok kazanandan çok” ilkesini Türkiye’nin de hayata geçirmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Vergi tabanının genişletilmesi, düşük gelir gruplarına vergi muafiyeti sağlanması ve dolaylı vergilerin bütçe payının geriletilmesi vergi politikasının temel karakterini oluşturmalı.”

(21)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Tarih: 13.06.2012

TALEPLERİMİZ AYNI ZAMANDA ÜLKEMİZİN GELECEĞİ İÇİNDİR

Türkiye genelinde; çalışma arkadaşları ve aileleriyle birlikte muhasebe meslek camiasının 500 bini bulan onurlu çalışan- ları; 3568 Sayılı Meslek Yasası’nın kabul edilişinin 23’üncü yıldönümü olan 13 Haziran 2012’de bugün; Siyasi Erk’ten “Vicdan Muhasebesi” talebinde bulunuyor.

Bugün “Yapılanların/yapılmayanların gözden geçirilmesi, doğru veya yanlışların ortaya konulması” günüdür.

Yani herkes için “Vicdan Muhasebesi Günüdür!”

Bizler; akademik bir mesleğin mensupları olarak, yıllardır kurum ve kuruluşların, gerçek ve tüzel kişilerin, devletle kurduğu vergifinans ilişkilerinde, sistemin başrolünde olduk.

Bizler; demokratik ve sivil bir örgütlenmenin mensupları olarak, meslekte hem vicdanı hem de hukuksal ağır sorumluluklarla gecemizi gündüzümüze katarak, ülkemizin sosyal ve ekonomik gelişiminde, özellikle kayıt dışı ekonominin önlenmesinde elimizi taşın altına koyduk.

Yıllarca vergilerin toplanmasında İdare’nin en güçlü “görülmez eli” olduk. Ekonomik krizlerde “çözüm ortağı” görüldük.

OYSA BUGÜN..!

Refahın paylaşılmasında, devletin “yetim çocuğu“ olduk.

Çatı Örgütümüz TÜRMOB ve ülkemiz genelinde 83 il ve ilçede örgütlü, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Mü- şavir Odaları olarak mesleğimizin artık dayanılmaz bir noktaya geldiğini gördük.

DÜN VESAYETE SON DERKEN, BUGÜN NE OLDU, YARIN NE OLMAMALI!

• DÜN; 3568 Sayılı Meslek Yasamızın 35. Maddesinde “5’e 4” diye bilinen, TÜRMOB yönetiminde 80 bin SMM’yi 4 üyenin, 4 bin YMM’yi ise 5 üyenin temsil ettiği “azınlığın çoğunluğu yönettiği” antidemokratik hükümlerin kaldırılmasını istedik. Duyulmadı!

• DÜN; TÜRMOB Genel Kurulu’nun iradesiyle oluşan yönetmeliklerin yayınlanması özellikle de binlerce meslektaşımızın kari- yerlerini ve geleceklerini ilgilendiren ‘yeni sınav hakkı’ çağrısında bulunduk. Gözardı edildi!

• …OYSA BUGÜN; İlgili kuruluşların fikri alınmadan, bir gecede, Kanun Hükmündeki Kararname’yle, 9 üyeden 7’sinin ba- kanlıklardan atanan özerk olmayan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu oluşturuldu.

• BUGÜN; Denetim yapacak kurum ve müşavirlerden fahiş tutarlı ruhsat harçları talep ediliyor. Mesleğin her aşamasında getirilen yüksek harçlar meslek mensubunu adeta cezalandıracak, denetimin ise tekellere bırakılmasına sebep olacaktır.

• BUGÜN; Ülkemizde yüzbinlerce KOBİ’ye bağımsız denetim hizmeti vermeye hazır olan meslektaşlarımızın önü kesil- memelidir.

• Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu TÜRMOB’la mutlaka işbirliği yapmalı, unvanlara eşit davranmalı, denetim yapacak meslek mensupları için asla ve asla sınav getirmemelidir!

ANGARYALAR BİTSİN DERKEN, CEZALANDIRILDIK/YÜK KATARI OLDUK!

ANGARYA’lara karşı çıktık:

• Bürokrasiyi azaltmak için kesin mizan formlarının basitleştirilerek yıllık beyanname eki olarak alınmasını istedik.

• “Mahsup–iade sorunları”, “internet vergi dairesi uygulamaları” ve “kod uygulamaları” için vergi daireleri arasında ve vergi dairesinin kendi içinde uygulama birliğinin sağlanmasını talep ettik.

(22)

474

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

• CEZA’larla karşı karşıya bırakıldık:

• Başta Ba/Bs olmak üzere sadece bilgi amaçlı formlar için bile özel usulsüzlük cezası uygulandı.

• Kesin mizan bildirimlerinin süresi içinde verilmemesi durumunda dahi özel usulsüzlük cezası uygulandı.

• Mükellef bilgileri bildiriminin eksik ve yanlış verilmesi durumuna özel usulsüzlük cezası uygulandı.

• Tahsil edilmeyen ücretin KDV’sini ödemeyelim dedik.

• Meslek mensupları tahsilat yapmamasına rağmen serbest meslek makbuzu veya fatura düzenlemek zorunda olduğu için tahsil etmediği “geliri” ve KDV’sini beyan ederek mağdur edildi.

MESLEKTAŞA DESTEK İSTEDİK SONUÇ ALAMADIK

KDV İNDİRİMİ TALEP ETTİK

Muhasebe ve müşavirlik hizmetlerinde yüzde 18 olan yüksek Katma Değer Vergisi oranını, birçok sektörde uygulandığı halde yüzde 8’e düşürülmedi.

MESLEKİ GİDERLERİN İNDİRİLMESİNİ TALEP ETTİK

Meslek mensubunun işiyle ilgili yaptığı her türlü gideri vergi matrahından indirme hakkı getirilmedi.

BUGÜN, MESLEĞİMİZE SAHİP ÇIKMA GÜNÜDÜR!

Bizler meslek mensupları olarak böylesine ağır sorunlarla boğuşurken gördük ki; bugün demokratik meslek örgütü olmamızın dahi önü kesilmek istenmektedir.

Oysa bizler dün olduğu gibi bugün de; siyasete, mesleki ve meslektaşın sorunlarının, ülkemizin sorunlarının bir parçası olduğu görüşüyle baktık ve bu konuda asla taviz vermedik.

Gelin; Artık ülkenin ekonomisine, özellikle mali sistemine çok önemli katkıları olan meslek örgütümüzü zedeleyen girişimlere son verin.

Gelin; Meslektaşın bir ailesi ve sosyal bir yaşamının olduğunu unutmayın.

Gelin; Meslek mensuplarımızın aşağıdaki haklı taleplerini yasal düzenlemelerle hayata geçirin ki, ÜLKEMİZ KAZANSIN!

TALEPLERİMİZ

• Angaryalar kaldırılmalıdır.

• Başta 5 / 4 olmak üzere anti demokratik maddeler kaldırılmalıdır.

• TÜRMOB genel kurulunca kabul edilen yönetmelikler biran önce yayınlanmalıdır.

• Sınav mağdurlarının ek sınav talebi yerine getirilmelidir.

• Bilgi amaçlı bildirimlerden alınan özel usulsüzlük cezaları kaldırılmalıdır.

• Müşteri Bildirim Listeleri kaldırılmalıdır.

• Denetim sürecinde; yetki belgeleri ve ruhsat harçları bedelleri kaldırılmalıdır.

• Denetim lisanslamasında sınav yapmayı asla düşünmeyin.

• Ebeyanname şifresi mükelleflere değil, meslek mensuplarına verilmelidir.

• Meslek mensubunun KDV yükü azaltılmalıdır.

• Serbest meslek uygulamasında Gelir KDV çelişkisi düzeltilmelidir.

• Ücret tarifesinin yayınlanması meslek örgütümüze bırakılmalıdır.

• Bakanlık vesayetine son verilmelidir.

(23)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

Taleplerimiz Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı’na iletilmiş olup, en kısa sürede çözüme kavuşturulma- lıdır. Demokratik haklarımız saklı kalmak kaydıyla, BU SÜRECİN; TAKİPÇİSİ OLACAĞIMIZDAN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMAMA- LIDIR.

Tüm kamuoyuna saygı ile duyurulur.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası

Basın açıklaması için 13 Haziran Çarşamba saat 10.00’da Taksim Meydanı’nda buluşuyoruz.

(24)

476

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Tarih:10.06.2012 Sayı:2012/9

“YABANCI KAÇAK İŞÇİLER VE TÜRKİYE’YE GÖÇ HAREKETİ” RAPORU

“İşverenin yabancı kaçak işçi kârı 15 yılda 22 milyar lira”

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın “Yabancı Kaçak İşçiler ve Türkiye’ye Göç Hareketi” adlı raporuna göre, Türkiye’de bir yılda kaçak olarak çalışan yabancı işçi sayısı yaklaşık 200 bin. Bu işçilerin kayıtdışı ekonomi nedeniyle işverenlere sağladığı haksız kazanç ise 15 yılda 22 milyar lirayı geçiyor.

Rapora göre Türkiye, sınırlarına ve sınır kapılarına da bütünüyle hakim değil. Resmi verilerde, son 15 yılda Türkiye’ye giren yabancılardan 4.5 milyon kişi dışarıya çıkmamış görünüyor. İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan kayıtdışı yabancı kaçak işçi sorununun dramatikleştiğini ve denetimlerin artırılması gerektiğini söylüyor.

İSMMMO BASIN Son yıllarda yabancı kaçak işçi ve göç hareketlerinde “transit ülke konumundan hedef ülke” ko- numuna gelen Türkiye, denetimlerin yetersizliği ve sınırlarına bütünüyle hakim olamamanın yarattığı üzücü tablonun yanı sıra ağır bir mali faturayla da karşı karşıya kaldı. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO)

“Yabancı Kaçak İşçiler ve Türkiye’ye Göç Hareketi” adlı raporuna göre, Türkiye’de bir yılda kaçak olarak çalışan yabancı işçi sayısı yaklaşık 200 bini buluyor. Bu işçilerin kayıtdışı ekonomi nedeniyle işverenlere sağladığı haksız kazanç ise 15 yılda 22 milyar lirayı geçti.

Rapora göre Türkiye sınırlarına ve sınır kapılarına da bütünüyle hakim değil. Resmi verilerde, son 15 yılda Türkiye’ye giren yabancılardan 4.5 milyon kişi dışarıya çıkmamış görünüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü ve Dünya Göç Raporları verilerinden yararlanılan “Yabancı Kaçak İşçiler ve Türkiye’ye Göç Ha- reketi” adlı rapora göre, Türkiye sınırları dahilinde 2011 yılı itibariyle legal ve illegal yollardan ülkeye girmiş 350 bin civarında kaçak göçmen bulunuyor.

Bu göçmenlerin 150 bin kadarının Türkiye’yi transit yol olarak kullandığı ve geçici süreyle Türkiye’de bulunduğu Türkiye’de fiilen çalışan kaçak göçmen işçi sayısının ise 200 bin olduğu vurgulanıyor.

Bu işçiler ev hizmetlerinden tekstile, eğlence sektöründen madenciliğe kadar çok geniş bir yelpazede istihdam ediliyor. Kaçak yabancı işçiler bulundukları sektörlere göre yerli işçilerin yüzde 5560’ı düzeyinde bir ücret alıyor. Ücret düzeyindeki bu düşüklük yanında kayıtdışı istihdam nedeniyle devletten kaçırılan vergi ve SSK primleri bu tür istihdamı tercih eden işverenlerin çok büyük miktarlarda haksız kazanç elde etmesine neden oluyor.

Rapora göre; 200 bin işçi üzerinden asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplamada bile kayıtdışı işçi istihdam eden işverenlerin SGK primi ve gelir vergisinden elde ettikleri haksız kazanç ayda 90 milyon liradan, yılda 1 milyar lirayı aşıyor. Bu işçilerin vergi ve SGK priminin yanı sıra ücret olarak da ortalama 250 dolar civarında bir aylıkla çalıştığı belir- tilen raporda net asgari ücretin yaklaşık 180 lirasının işverenin cebine kaldığı yıllık ekstra kazanca 432 milyon lira daha eklendiği ortaya çıkıyor. Böylece işverenin vergi ve ücret üzerinden sağladığı toplam kazanç aylık 124 milyon liraya, yıllık 1,5 milyar liraya kadar ulaşıyor. Bu hesapla 15 yıllık süre boyunca elde edilen haksız kazanç tutarı ise 22 milyar lirayı geçiyor.

(25)

2012 YILI

Faaliyet R a p o r u

Toplumsal Raporlar

İŞVERENLERİN 200 BİN KAÇAK İŞÇİDEN YILLIK HAKSIZ KAZANCI 1.5 MİLYAR LİRA

Kazanç Kalemi Kazanç Tutarı (TL)

Ücret ödemesinden 432.000.000

SGK primi ve vergi 1.060.800.000

TOPLAM 1.492.800.000

Rapora göre; Türkiye’de kaçak olarak bulunan göçmen işçiler düşük ücretlerin yanı sıra herhangi bir sosyal ve sağlık güvencesine de sahip değiller ve insan hak ve özgürlüklerine yakışmayacak koşullarda ve saatlerde çalıştırılıyor.

Türkiye’de çalışma amacıyla kalan yabancı işgücünün başlıca üç ikamet şekli bulunuyor. Bunlar, birden fazla kişinin bir araya gelerek ev kiralaması, daha önceden Türkiye’ye gelmiş arkadaşların veya akrabaların evinde kalınması ya da istatistiklerde “diğer” başlığı altında toplanan, işyerinde veya ev hizmetinde çalışanlar için hizmet verilen evde kalın- ması şeklinde beliriyor.

Türkiye’deki en büyük işgücü grubunu; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri ve TÜİK’in kalış süreleri üze- rinden yapılan hesaplamalara göre Gürcistan vatandaşları oluşturuyor. Gürcistan vatandaşlarını Azerbaycan, Rusya ve Türkmenistan vatandaşları izliyor.

YAHYA ARIKAN: DENETİM ARTIRILMALI

“Yabancı Kaçak İşçiler ve Türkiye’ye Göç Hareketi” raporunu değerlendiren İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan ya- bancı işçilerin Türkiye’de kayıt dışı ekonomi ve haksız rekabetin önemli ayaklarından biri haline getirildiğini bu konudaki denetimlerin ise yetersiz kaldığını belirtiyor.

İş müfettişlerince 2011 yılında yalnızca 3 bin 10 kişinin yabancı kaçak işçi olarak çalıştığının tespit edilebilmiş ol- masının durumu anlattığını dile getiren Arıkan; “ 1 Şubat’ta yürürlüğe giren yeni vize rejiminin kaçak çalışmanın önlen- mesine katkı sağlayabileceğine dikkat çekti. Türkiye’de özellikle ev işlerinde, hasta ve çocuk bakımında çok sayıda kaçak işçinin çalıştırıldığını anımsatan İSMMMO Başkanı Arıkan; esas önlem alınması gereken noktanın “sığınmacı, mülteci, transit göç, kaçak işçi göçü”nün yaşandığı sınır ve sınır kapılarındaki denetim olduğunu dile getirdi.

YASA DIŞI GÖÇMEN HAREKETİ

İSMMMO raporunun çarpıcı tespitlerinden biri de Türkiye üzerinden yurtdışına, özellikle Avrupa ülkelerine yönelen göçmenler üzerine. Genel Kurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre son 15 yılda Türkiye’de yaka- lanan yasadışı göçmen sayısı 843 bini aşıyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

Birlik Yönetim Kurulu, kayıtlı olduğu meslek odasında en az üç yıl kıdemli olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette

• 09 Haziran 2011 tarihinde Eskişehir Ticaret Odası Meclis Salonunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr.Korkut ÖZKORKUT’ un

- 23.11.2010 Damga Vergisi ile ilgili olarak Oda Yönetim Kurulu ve Vergi Dairesi Başkanı Fethi AYGÜN, Grup Müdürü Niyazi ÖZKAYA, Grup Müdür Vekili Tuncer GÜNAYDIN ve daire

Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü Serbest Muhasebeci Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Geçici Kurul Başkanlığı’na

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Muhasebe Mesleğinin Yapı Taşı Istanbul Chamber of Certified Public Accountants (ISMMMO) The Key Element of

Başta Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere bir çok kurum ve kuruluşa

TÜRMOB Genel Başkanı Nail Sanlı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı ve Ankara Yeminli Mali Müşavirler Odası'nın ortaklaşa düzenlediği

a) Oda yönetim kurulu tarafından görevlendirilmek kaydıyla, meslek mensuplarının haksız rekabete ve reklam ilkelerine ilişkin meslek kurallarını ihlâl edip