• Sonuç bulunamadı

Kur ân ı Kerîm e Göre Kabir Azabı Var mı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Kur ân ı Kerîm e Göre Kabir Azabı Var mı?"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dinbilimleri Akademik AraştırmDergisi  Cilt 10, Sayı 1, 2010  ss. 295‐288. 

Kur’ân’ı Kerîm’e Göre  Kabir Azabı Var mı? 

Mehmet Okuyan  Etüt Yayınları, Samsun 2007, 485 s. 

×××

Gayb alemi insanların akıl ve duyularının dışında kalan bir var- lık alanıdır. Ancak insanoğlu yaratılışının bir gereği olarak, bilin- meyen ve görünmeyen bu alana ilgi duymuş ve bunun sonucunda farklı gayb telakkileri ortaya çıkmıştır. Kur’an’ı Kerim’de gaybın bilgisinin sadece Allah katında olduğu, ancak Allah’ın dilediği kada- rını insanlara bildireceği beyan edilmektedir.1 İnsanın ölümüyle başlayıp mahşerdeki dirilişe kadar devam edecek olan kabir hayatı,       

1 Neml 27/65; Âl-i İmrân 3/179; Cin 72/26-27.

(2)

296| db  

gayb alemi içerisinde değerlendirilen konulardan bir tanesidir. Ta- mamen gayb alemine taalluk eden bu konuda İbn Kayyim el- Cevziyye, İbn Receb, Suyuti gibi alimler müstakil eserler telif etmiş- ler, İbn Teymiyye, Gazâlî, Taftazânî ve İbn Hazm gibi alimlerde bu konuya eserlerinde değinmişlerdir.

Kabir hayatının mahiyeti, ruhun konumu, kabirde sorgulanma, azap görme, mükafatlanma, azap veya mükafatın bedeni veya ruhi oluşu gibi konularda İslam alimleri değişik görüşler ileri sürmüşler- dir. Bu görüşleri kabir azabını kabul edenler ve etmeyenler olmak üzere iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Hâriciler, bir kısım Mutezile ve Şia bilgini istisna edilecek olursa kelamcıların büyük çoğunluğu kabir hayatında azabın vuku bulacağı konusunda hemfikirdirler. Tanıtımını yapmaya çalıştığımız “Kur’ân’ı Kerîm’e Göre Kabir Azabı Var mı?” başlıklı bu eserde âlimlerin kabir azabına delil saydığı ayet, hadis ve rüyalar detaylı bir şekilde incelenmiştir.

Müellif Okuyan, eserinde, İslam tarihinde bu konuda ortaya konan yaklaşımları ele alıp Kur’an’ın ilkeleri ve mantığı çerçevesinde kriti- ğe tabi tutmuş ve sonuçta iddia edildiği gibi kabir azabının olmadı- ğına, azabın kıyametin kopmasını müteakip gerçekleşecek olan hesaptan sonra olacağına kani olmuştur.

İslam geleneğinde Eş’arî, Nesefi, Taftazânî, Gazalî, İbn Hazm, İbn KayyimHata! Yer işareti tanımlanmamış. el-Cevziyye, Suyuti, Kadı Abdulcebbâr gibi alimler kabir azabının varlığını kabul etmişler ve bu görüşlerine Kur’an’dan ve Hadis’ten birçok deliller getirmişlerdir. En‘âm 6/93, Tevbe 9/101, Meryem 19/15, Tâhâ 20/124, Secde 32/21, Mü’min 40/11, 46, Câsiye 45/21, Tûr 52/45- 47, Vâkı‘a 56/83-96, Nûh 71/25, Fecr 89/27-30, Tekâsür 108/1-8 ayetler, alimlerin kabir azabına delil gösterdikleri başlıca ayetlerdir.

Müellife göre kabir azabına delil sayılan bu âyetler, aslında böyle bir azabın delili olabilecek konumda değillerdir. Bunlardan en önemlileri Mü’min 46 ve Secde 21’dir. Mü’min 46’da “sabah-akşam ateşe sunulma” işleminden maksat, dünyada iken onlara yapılan nasihatler olabilir. Zira, dindarlar sabah-akşam onlara özendirme, yani teşvik; sakındırma, yani korkutma anlamında hatırlatmalarda bulunduklarında ve onları Allah’ın azabıyla korkuttuklarında da onlara ateş arz olunmuş oluyordu zaten. Buradaki ateşe sunulma, onların iktidarı kaybetme, kıtlık, felaket gibi dünyada uğratıldıkları çeşitli sıkıntılar anlamına gelmektedir. Secde 21’deki “yakın azap”

da insanlar gerçeğe geri dönsünler diye onlara sunulan çeşitli dün- yevi sıkıntılardır (s. 446). Müellif kabir azabına delil gösterilen di-

(3)

db | 297  ğer ayetleri de mukayeseli bir şekilde incelemiş ve gerek ayetlerin

mefhumundan gerekse müfessirlerin bu ayetlerin kabir azabına delaletleri noktasındaki ihtilaflarından hareketle Müslümanların zihninde çok önemli bir yer işgal eden kabir azabının, önyargılı bir bakış açısıyla ve zorlama te’villerle ispatlanmaya çalışıldığını sa- vunmuştur (ss. 171-215)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslam alimleri Kur’an’daki ayetle- rin kabir azabına delaletlerindeki zannîlik dolayısıyla bu konuda en sağlam delilleri hadislerden getirmişlerdir. Müellif tamamen gaybi alana delalet eden kabir azabı hakkında, hadislerden getirilen delil- leri vermeden önce “Hz. Peygamber ve Gayb” adlı bir başlık açmış ve gaybı sadece Yüce Allah’ın bildiğini, Hz. Peygamber’in gaybı bilemiyeceğini, Peygamber’e bildirilen gaybın sadece vahiyle sınırlı olduğunu ve bu konuda Peygamber’e söz söyletmenin Peygamber’e yönelik aşırı yüceltmeci anlayışın ürünü olduğunu ifade etmiştir (ss.

244-259). Âlimlerin, kabir azabı hakkındaki rivayetlerin manen mütevatir oldukları iddiasına Kırbaşoğlu’nun Hadis Metodolojisi2 adlı eserinden uzun bir alıntı yaparak cevap veren müellif, mütevatir kavramının içinin ne ile dolu olduğunun belli olmadığını, hadisleri kabul etmede tek kriterin Kur’an’a arz olduğunu, hadisleri esas alıp Kur’an’ı değil, Kur’an’ı esas alıp hadisleri değerlendirmek gerektiğini vurgulamıştır (ss. 260-267). Bu noktada İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe’nin rivayetlere yaklaşım tarzını3 örnek veren müellif bu noktada referansının Ebû Hanife olduğunu belirtmiştir (ss. 267- 269). Bunun ardından müellif kabir azabına delil getirilen hadisleri ele almış ve bu rivayetlerin çelişkilerle dolu olduğunu, Kur’an’a uygun olmadığını ve dolayısıyla kabir azabına delil olamayacakları- nı ileri sürmüştür (ss. 218-297)

Kabir azabını kabul eden âlimlerin ayet ve hadislerin yanında ileri sürdükleri diğer bir delil de kabir azabının varlığına dair nak- ledilen rüyalardır. Rüyalarında, ölen yakınlarının hallerini gören kişilerden nakledilen rivayetlerden birkaç örnek veren müellif böyle önemli bir konuda rüyaları delil olmak için yeterli görmemektedir (ss. 301-304).

      

2 Hayri Kırbaşoğlu, Alternatif Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2004, s. 103-104.

3 Nu‘mân b. Sâbit, İmam-ı A‘zam Ebû Hanîfe, el-‘Âlim ve’l-Müte‘allim, tercüme: Mustafa Öz, İstanbul, 2002, 24-25.

(4)

298| db  

Müellifin eserinde önemle vurguladığı hususlardan biri de Kur’an’da hayatın dünya ve ahiret hayatı olmak üzere ikiye ayrıldığı ve üçüncü bir hayattan bahsedilmediği, eğer kabir azabını kabul edersek bunun üçüncü bir hayat anlamına geleceği, bunun da Kur’ânî açıdan sağlıklı bir yaklaşım olmayacağıdır. Müellif, ölen için saatin durdurulduğunu, ruhların Allah katında olduğunu, kıyamette sûra üfürülmesiyle ruhların bedenlere dönerek diriltileceklerini ve bu aşamadan sonra hesabın başlayacağını iddia etmektedir (s.

469).

Müellifin eserinde detaylı bir şekilde üzerinde durduğu diğer bir konu da kıyametin kopmasıyla başlayan âhiret süreci hakkındaki değerlendirmelerdir. Müellif Kur’an’da ahiret ile alakalı ayetleri tasnif ederek ahiret sürecini; diriltilme, toplanma, Allah’ın huzuru- na çıkartılma, bilgilendirilme, sorgulanma, yargılanma, mükafat verilme veya azap edilme şeklinde yedi safhada değerlendirmiştir.

Bu bölümde Kur’an’da ahiret süreci ile alakalı kelimeleri sistematik bir şekilde tahlil eden müellif sorgulanma aşamasında Peygamber- lerin ve meleklerin sorgulanmasını ve bu sorgulamanın anlamını, yargılanma aşamasında suçluların amel defterleri hakkındaki değer- lendirmelerini, pişmanlıklarını, itiraflarını, cehennemliklerin birbir- lerini suçlamalarını ve Allah’tan birbirleri hakkında azap artırım isteklerini ayetler ışığında açıklamıştır. Yargılanma aşamasından sonra cennet ve cehennem hayatının başlayacağını ve cennet ce- hennemin de o zaman faaliyete geçeceğini belirtmiştir (ss. 320- 441).

Özetle müellif bu çalışmasında, gaybi alana taalluk eden kabir azabı gibi ihtilaflı bir meseleye farklı bir bakış açısıyla yaklaşmakta- dır. Eserde kabir azabı hakkında gelenekte ortaya çıkan görüşler ve bu görüşlere Kur’an’dan ve Hadis’ten getirilen deliller incelenmiş, Kur’an zaviyesinden bakıldığında bu delillerin kabir azabının var olduğunu söylemek için yeterli olmadığı, azap ve mükafatın yeni- den dirilme ile başlayan kıyamet gününden sonra olacağı ifade edilmiştir. Ciddi emek sarfedilen bu çalışmanın, bu alanda ülke- mizde yapılan diğer çalışmalara önemli katkılar sağlayacağını dü- şünmekteyiz.

Ahmet YAZICI OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü ahmethamzat@hotmail.com

(5)

db | 299 

×××

Referanslar

Benzer Belgeler

Mensuplarının gerçek mutluluğu sadece ‗Gökler Ġklimi‘nde bulup, orada yaĢayacağını ifade eden Ġncil‘in bütün satırlarına uhrevîlik ve ruhanîlik sinmiĢ

Ayette Hz. Mûsâ’ya dokuz tane mucize verildiğinden bahsedildiği halde bu mucizeler hakkında herhangi bir bilgi verilmemektedir. Çünkü Kur’ân’ın daha önce farklı

İşte bu çalışmada Kur’ân’da geçen çok anlamlı kelimelerden biri olan e-h-z fiili ve türevlerinin Türkçe meâllere ne şekilde aktarıldığı irdelenecektir. 4

O halde Kur’ân’ı doğru anlamanın bir diğer şartı, Kur’ân hüküm ve öğretilerinin belli bir zaman veya mekâna ait olmayıp, kıyamete kadar insanlıkla devam edeceği ve

Her kabileye mensup şair kendi övünç yönlerini ve atalarının kahramanlıkla- rını sayardı. Şiir ve şairler her kabilenin kurtuluş belgesi, meşru sermayesiydi. Her dilde

Peygamber’in (s.a.s.) , Cibril’den öğrenmeye muhtaç olduğu âyet- ler vardı Zira O, Resûlullah’ın müşahede etmediği ahvali müşahede edi- yordu. Bize göre

kuduret eesi bolgon zat (кудурет эеси болгон зaт): Kudret sahibi olan kişi.. üstömdük kıluuçu (үстөмдүк кылуучу): Üstünlük-hakimiyet

En’âm sûresinin 25. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler çektik, kulaklarına da ağırlık verdik.” şeklinde mecazen kalbin üzerine