• Sonuç bulunamadı

HACI BEKTAŞ VELi. Araştırma Dergisi YAZ '2000/14

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HACI BEKTAŞ VELi. Araştırma Dergisi YAZ '2000/14"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

o

HACI BEKTAŞ VELi

Araştırma Dergisi

YAZ '2000/14

(2)

19. YÜZYIL' DAN ÖNCE BALABAN

AŞİRETİ1

Vatan ÖZGÜL

"Araştırmacı-Yazar"

OSMANALI DEVLETİ'NİN

KURULUŞUNDA BALABANLILAR

Diğer Türkmen boylarıyla aynı kadere sahip olan Kayı Boyu, Moğol istilası ve Selçuklular'ın aşiretleri iskan politikası nedeniyle Horasan taraflarından Anado- lu'ya, Anadolu'nun batı kısmına doğru geldiler ya da getirildiler. Kayı Boyu'nun Moğol istilasından dolayı kaçıp, diğer Türkmen boylarıyla birlikte Anadolu'ya göç ettiği ve Osmanlı devletinin Kayı Bo- yu tarafından kurulduğunu vurgulayan te- zin (tezlerin) bilimsel gerekçelere dayan- madığı iddia edilmektedir. Bu iddia Fuad KÖPRÜLÜ'ye aittir. Fuad KÖPRÜLÜ,

Osmanlı Devleti'nin Türkmenler'in Kayı adındaki küçük bir aşiret parçasının ba-

şında bulunan Osman tarafından kuruldu- ğunu belirtmektedir. Osmanlılar'ın teme- linde Gaziler olduğunu iddia etmektedir.

Anladığımız kadarıyla Gazilik'ten kasıt Alp-Erenlik ya da Gaziyan-ı Rum denilen ve çoğunca Heterodoks İslam inancındaki kolonizatör Türkmen dervişleri ve onların yönlendirdiği Türkmen gruplarıdır. Aynı olgu Balkanlar'ın fethinde, Balkanlar'ın İs­

lamlaşması ve Türkleşmesi'nde de önemli

bir rol oynamıştır. Nitekim Osman Bey, Şeyh Edebalı, Orhan Bey ve 1. Murad'ın Geyikli· Baba, Abdal Musa, Abdal Murad gibi Vefai-Babai tarikat ulularıyla olan iliş­

kileri, Proto-Kızılbaş Türkmen3 gruplarının Osmanlı Devleti'nin kuruluş aşamasında ne denli önemsendiğinin bir göstergesi ol- sa gerektiı". Bu noktada Cengiz ORHON- LU'nun tespitlerini aktaralım:

"Kuruluş devrinde dikkati çeken vakıa, bazı tarikat mensubu olan birçok dervişin ıssız yerlere yol boyunca zaviyeler, tekke- ler tesis etmeleridir; Batıya doğru ilerleyen Osmanlı kuwetlerinin ardından, hatta on- larla birlikte gelen bu dervişler zaviye tek- keler inşa edip, daha sonra benzeri iskan mahallinin temelini teşkil .etmişlerdir. 15.

ve 16. yüzyıla ait Osmanlı tahrir defterle- rinin tetkiki sırasında Batı Anadolu ve Ru- meli topraklarında, Ahi ve Baba gibi tari- kat mensuplarının taşıdığı lakaplarla baş­

layan köy isimleri tespit edilebilmektedir;

bu isimler o köylerin kurucuları hakkında fikir verebilecek evsaftadır."

Bir önceki paragrafta adı geçen Os- manlı padişahlarının da Heterodoks İslam inanç sistemi içindeki bir örgüt olarak anı­

lan Ahi örgütüne bağlı oldukları bildiril- mektedir". Ahilik'e bağlanması, maksatlı

siyasi (Heterodoks-İsl am inancındaki Türkmen grupların sempatileri kazanmak gibi) bir taktik miydi yoksa kendiliğinden olan bir olay mıydı? Bu soruların cevabını verebilmek oldukça güç. Ancak Şeyh Ede-

(3)

balı, Abdal Musa, Abdal Murad gibi Hete- rodoks-İslam'ın önderlerinin verdiği des- tekten dolayı, Osmanlılar'ı oluşturan Türkmen boy_larının içinde önemli oran- da, yine bu inanç sistemine bağlı birçok boy mensuplarının olduğu kanısı uyanı­ yor. Bu noktada Mehmet ERÖZ'ün bir les- .pitini aktaralım:

"Toroslar'da 90 yaşlarında Cuppala Mustafa Ağa'dan aldığımız bir şiirde bu kelimeyi görüyoruz:

Türkmen mayaları çekildi Üçmayaneli'ne döküldü

Ben bir guşuka tüyüm tümen döküldü Gadir Mevlam sen yarılga Şah İsmail'i

Bu şiir yakın yıllara kadar birçok Türk- men aşiretinin Alevi olduğunu gösteri- yor.7" Mehmet ERÖZ'ün tespiti, geçmişte

sanıldığından daha fazla miktarda Kızıl­

baş (Heterodoks-İslam inancındaki Türk- men) nüfusunun olduğu kanısını da uyan-

dırıyor. ·

Kayı boyunun Batı Anandolu'da yer- leşmiş olması, Bizansalılar'la uğraşmak zorunda kalması anlamına geliyordu. Bir uç beyliği olarak Batı Anadolu'daki haki- miyeti oldukça güçlenen Osmanlı Beyliği, 1296 yılında bağımsızlığını ilan etti. Bi- zans'a karşı güçlenmesinde yardımcı un- surlardan biri de Bizans'ın kendi içinde yaşadığı çalkantılar, karışıklılar olabilir8.

Osmanlılar'ın başında bulunan Os.man Bey, bu tarihten sonra devlet kurumlarını düzenlemeye çalıştı. 1299 yılında da Os- manlı Devleti kuruldu9

Osman Bey Bursa'yı ele geçirmek için Bursa Kalesine saldırdı'0Kalenin saldırıy­

la ele geçemeyeceğini anlayınca kale ya- kınına iki hisar yaptırdı". Böylece Bursa

Kalesi'ne dışardan erzak ve yardımcı kuv- vet gelmesini önlemeye çalışacaktı. Yap- tırdığı hisarlardan birine kardeşi Gündüz Bey'in oğlu Akdemir'i (Aktimur) diğerine de Akdemir'in adamlarından Balabancık'ı yerleştirdi. Bu hisarı Balabancık yönetti.

Burayı 12 yıl tutarak Bursa'nın düşmesini kolaylaştırd112. Ancak Balabancık'ın Bala- banlılar ile ne ilişkisi var ya da bu ilişkiyi nasıl kurduk?

SAVCI BEY OLAY! ve BALABANLILAR Tarihin karanlık sayfalarından biri de 1. Murad'ın küçük oğlu Savcı Bey'in (Sav- Çelebi'3 ya da Bizans'ta Savapolos Sav- '4 olarak da geçer.) babasına karşı ayak- lanmasıdır.

Balaban Bey (İnce•s ya da Deli Bala- ban16 olarak da geçer), Osman Bey'in Bur- sa kuşatması için yaptırdığı iki hisardan birinde görevledirdiği kumandanlarından Balanbancık'ın oğludur. Balaban Bey Or- han Bey'in oğlu Süleyman Paşa'nın ma- iyetinde idi. Süleyman Paşa'yla birlikte Rumeli'ye geçmişti17. Süleyman Paşa'nın ölümünün ardından -1. Murad'ın hüküm- darlığı sırasında- Evrenos (Evrenüz) Ga- zi'nin maiyetinde gazalara çıkmıştır:

1 . Murad, veziri Hayreddin Paşa'ya emretti: "Varın, Evrenüz ile o illeri fethe- din" dedi. Evrenüz, Gümülcine'.yi uç edi- nip otururdu. Büre'yi (yahut Büze) İskete­

ye'yi (yahut İstekye), Maru!ya'yı fethetmiş­

ti. Haracını Murad Han'a gönderirdi. Da- ha başka memleketlere de hücum ederler- di. Deli Balaban'ı Serez'in üzerine bırak­

mışlardı. Kuşatıp oturdu18.

.1386'da Sofya dolaylarını· ele geçiren kuwetleri kumanda ettimiştir. Birinci Ko- sova savaşında bulunmuştur".

1. Murad'ın dört oğlu ve bir kızı ol-

(4)

muştu. Kızının adı Nefise, en büyük oğlu Bayezid, diğerleri Yakup, Savcı ve İbrahim idi2°. Savcı Bey, babası 1. Murad'a karşı ayaklandı. Bizans'ta da bir takım karışık­

lıklar sözkonusu idi. Andronikos, babası İoannes'e karşı olumsuz bir durum sergi- lemekteydi21. Savcı Bey ayaklandığında 1.

Murad Rumeli'ndeydi22Ayaklanma önce- si Bizans kralı 5. İoannes'te başkentten (İs­

tanbul) ayrılmış ve yerine oğlu 4. Andro- nikos'u krallığın başına bırakmıştı23• Savcı

Bey ayaklandığında ise İoannes Balıkesir civarında idi24. Ancak bu kez Andronikos

babasına muhalefetini ve hoşnutsuzluğu­

nu açıkça baş kaldırarak gösterdi. Savcı

Bey, Bizans imparatoru İoannes'in İstan­

bul' da bulunan büyük oğlu Andronikos ile birleşti.15 Savcı'yı Rumlar' dan ve Türk- ler' den oluşan kalabalık sayıda yandaş desteklemekteydi. İoannes Balıkesir civa-

rında olduğundan ayaklanmanın bastırıl­

ması için, İstanbul'a daha yakın olan 1.

Murad ile anlaştı. 1. Murad İstanbul surla-

rı yakınında Apikridium'da isyancıları da- ğıttı. İoannes, oğlunun 1373 Mayıs'ı so- nunda teslim olmasını sağlamayı becerdi.

Savcı Bey Dimetoka'ya kaçtı. Savcı Bey'in babası tarafından dize getirilmesi ancak 1373 Eylül'ü sonunda gerçekleşebildi. 1.

Murad oğlunu kör ettirip öldürttü. İoan­

nes'in de oğlu Andronikos'un ve onun kü- çük yaştaki oğlu İoannes'in gözlerini kör ettirsin diye ısrar etti.

Oğulların babalarına karşı giriştiği bu tuhaf ortaklaşa ayaklanmanın ardında ya- tan gerçeklei, 15. Yüzyıl tarihçilerinin be- lirsizlikler içindeki anlatımlarında gömü- lüdür. Savcı Bey'in çıkartığı ayaklanmayı, babası 1. Murad'ın yerine geçme olasılığı olan diğer kardeşleri tarafından öldürülme korkusuna bağlayanlar vardır. Bazı yazar-

·(ar da annesi Hıristiyan olduğu için And- ronikos ile birleştiğini ileri sürerler6Peki bütün anlatılanların Balabanlılar ile ne il- gisi olabilir?

İlk olarak yukarıda zikredilen olgular- dan bazılarını sıralayalım. Bunlar: İnce Balaban, Savcı Bey ve Dimetoka. Abdul- lah Ziya Kozanoğlu'nun Savcı Bey adlı ta- rihi romanı, bahsettiğimiz olguları içeren bir romandır. Herhangi bir roman olduğu­

nu zannetmiyoruz. Bunun sebebi, bu olayların Balabanlılar tarafından bilinme- sidir. Ancak Abdullah Ziya'nın bu bilgile- ri hangi kaynaktan aldığını tespit edeme- dik. "Savcı Bey Olayı ve Balabanlılar'' başlığı altında anlatıklarımızın neredeyse aynısı bu kitapta bulunmaktadır. Tarihi ro- manlarıyla bilinen yazar belli ki, tarihin arka sokaklarında kalmış böylesi olayı ol- dukça derinlemesine irdeleyip bir takım enstantaneler katarak romanlaştırmış.

Şu ana kadar incelediğimiz kaynaklar- da İnce Balaban ile Savcı Bey arasında ke- sin bir ilişki tespit edemedik. Ancak hiçbir kaynakta geçmemesine rağmen Savcı Bey ile İnce Balaban beyin birbirlerini tanıdık­

ları iddia edilebilir. Bunu destekleyecek argümanlar-aslında yukarıda verilmiştir.

İnce Balaban Bey, 1. Murad'ın kuman- danlarından Evrenüz Gazi'nin askeridir. Trakya civarındaki yerlere gazaya gittiğini belirtmiştik. Aynı zamanda ve aynı yerler- de bulunan bu iki kişinin birbirlerini tanı­

yor olma olasılığı vardır.

Balabanlılar'ın iddiaları Abtullah Ziya Kozanoğlu'nun Savcı Bey kitabında bah- settiği gibidir. Kısacası İnce Balaban, Sav- Bey'in yakın arkadaşı olarak Savcı Bey'in yanında yer almıştır. Bu arada şunu

da eklemek gerekir ki Balabanlılar'ın iddi- alarına göre İnce Balaban, zamanın Bala-

(5)

ban Aşireti lideridir. Savcı Bey'in başlattı­

ğı ayaklanma başarısızlığa uğrayınca İnce Balaban (ya da daha sonraki Balabanlı­

lar'ın lideri) aşiretini Dimetoka'dan Ana- dolu'ya (Malatya'ya) geçirmiştir7İlk önce Bursa/ya oradan Konya'ya, Konya'dan Malatya ve sonunda Nazimiye'ye ve Er- zincan civarına geldikleri ifade edilmekte- dir8. Malatya Darende'ye bağlı Balaban

bucağının ileri gelen yaşlıları bu bucağın,

14. Yüzyılda yaşadığı ileri sürülen Bala- ban Bey tarafından kurulduğunu ve ismini Balaban Bey'den aldığını iddia etmekte- dirler29. Bu bilgi ile Balabanlılar'ın aktar-

dıkları bilgiler örtüşüyor. Resmi belgeler- de de Balabanlılar'ın Malatya'daki varlığı­

nı doğrulamak mümkün30

Ekim 1998'de Balaban Aşireti Soy Se- ceresi yayımlanmıştır. İnce Balaban'ın ol-

duğu kısmı aktarırsak:

Pala bey Balaban3'

İnce Balaban Cafer

Kasım

Hasan Abdullah Balaban Ali bey Hasan Balaban Hüseyin Ali

(Büyük) Gülabi Ağa Üçdamlı İsmail Ağa Mahmut

Muti

Ali Haydar ÖZGÜL

Ali Kemal ÖZGÜL Ali Haydar ÖZGÜL Vatan ÖZGÜL12

(Büyük) Gülabi Ağa'nın 182S'li yıllar­

da hayatta olduğunu M.Şerif FIRAT'tan öğreniyoruz33(Büyük) Gülabi Ağa'dan bu satırların yazarı olan kişiye kadar arada 7- 8 kuşak geçtiğini görüyoruz. Kaba bir he- sap ile her kuşak arası için 30 sene gibi bir fark olduğunu varsayabiliriz. Bugünden itibaren İnce Balaban'a doğru 19-20 ku-

şak geçtiğine göre tüm bu varsayım ve he- saplamalardan İnce Balaban'ın, 14. yüzyıl sonu-15. yüzyıl başlarında yaşamış oldu- ğunu iddia edebiliriz ki bu da diğer bilgi- lerle örtüşmektedir.

Balabanlılar'ın Balkanlar'da bir za- manlar yaşamış olduğunu gösterebilirsek yukarıda anlatmış olduklarımızı desteke- leyen bir argüman ortaya koymuş oluruz.

Balkanlar'da yaşamış olma konusundaki

argümanları söylece sıralayabiliriz:

1) Emik Bilgi : Emik yaklaşım, kaynak kişilerin kendi kültürlerinden özümlemiş oldukları bilgi ve becerilerin, bir başka deyişle değer, tutum ve davranışlarının, araştırmacılara gene bu kültürün özellik- lerine uygun olarak anlanmaya, hissedil- meye çalışılmasıdır34Bu süreç içinde edi- nilen bilgiye emik bilgi denir. Balabanlı­

lar, Dimetoka'dan göçtüklerini bildirmek- tedirler. Kaynaklar da bunu. teyit etmekte- dir.

" ... Bu aşiretler Selçukiler devrinde do- ğu illerine gelmişlerdi. Balaban Aşireti ya- rım asır önce Dimetoka'dan gelmişler­

di35." Ali Kemali'nin Erzincan· Tarihi adlı eserinde bu bilgi yer almaktadır6• Ta~mi­

nimizce bu bilgiyi Erzincan Valisi olduğu

zaman bizzat Balabanlılar'dan almış ol-

(6)

malıdır. Ali Kemali'nin verdiği bu bilgiye birçok araştırmacı-yazar gönderme yap-

mıştır31. Bu bilgiyi devletin yaptırmış oldu-

ğu bazı araştırmaların raporlarında da gö- rebilmek mümkün18 Balabalılar'ın Şece­

res(ni hazırlayan Mehmet Ali BALABAN, Şia ekseninde olan Balabanlılar'ın Arap ve Abbasi baskısından uzaklaşmak ama-

cıyla bulun·dukları bölgeden ayrılarak Kaf- kas ve Ural bölgesini aşıp, Balkanlar'daki çeşitli yerlere yerleştiklerini iddia etmek- tedir. Bu bilgiyi de -diğer bilgiler gibi- Ba-.

labanlı yaşılılardan derlediğini ileri sür- mektedir. Edip YAVUZ'un benzer bir iddi-

ası vardır. Bu bilgiyi başka yazarlarda kul-

lanmıştır. Mehmet Ali BALABAN bu bilgi- yi adı geçen yazarların kitaplarından öğ­

renmiş olabilir. Çünkü bu bilgiyi destekle- yecek herhangi bir veri ya da bizce güve- nilir, ·nesnel bir kaynak tespit edemedik19

2) Tarihsel Bilgi: Savcı Bey ile ilgili yu-

karıda anlatılanlar ile genel anlamda Türkmenler'in Balkanlar'a geçiş olgusu,

bahsettiğimiz olayı aydınlatmak için kul- lanılabilir. Bu konuda Cengiz ORHONLU

şunları aktarmaktadır:

"Aşiret nakil ve iskanı hakkında ilk ka-

yıt 1357'de Karesi topraklarından Gelibo- lu yöresine ve daha sonra Hayrabolu'ya gelip yerlerşen göçer evlilere aittir. Rume- li' de yapılan Osmanlı fütuhatını takiben oralara iskan için konar-göçer sevkeden yerlerden biri de Saruhan' dır; bazı Anado- lu beyliklerinin henüz Osmanlı hakimiye- ti altına girmediği halde, idarelerinde bu- lunan bazı aşiretlerin Osmanlı fetih hare- ketlerine katılmalarında, fethedilmiş veya fethedilecek topraklar için yapılan propa-

gandaların da tesiri büyük olmuştur. Saru- han'dan Rumeli'ye geçen Yörükler'in 1.

Murad veya 1. Beyazid devirlerinde Ru-

meli'ye geçtikleri hakkında iki ayrı kanaat

olmasına rağmen, Osmanlı kaynakların­

daki ibarelerin tetkikinden bu geçişin 1.

Murad'ın devrinde olduğu anlaşılıyor, bu- na göre 1385'de Saruhan'dan bazı aşiret­

ler Serez tarafına geçirilmiştir'°." Balaban- lılar' da bu esnada Trakya'ya ve Balkan- lar'a geçmiş olabilir.

3) Toponimik Bilgi: Toponimi, yer ad- larının kaynağını ve etimolojisini incele- yen bilimdir'1Bu bağlamda Balkanlar'da bulunan Balaban adlı yerleşim merkezle- rinin varlığını ortaya koymaya gerek var-

dır.

Kırklareli, Demirköy-Merkez: Balaban Köyü42

Bulgaristan, Paşmaklı: Balaban Köyü Bulgaristan, Tırnova : Balaban-Mahal- le Köyü

Bulgaristan, Kırca-Ali :Balabanlar Köyü Bulgaristan, Eski-Cuma: Balabanlar Köyü

Bulgaristan, Silistre: Balabanlar Köyü Bulgaristan, Eski-Zağara: Balabanlı Kö-

Bulgaristan, Ruscuk: Balabanlı Köyü Bulgaristan, Hasköy: Balabanlı Köyü43 Bulgaristan, Burgaz: Yanık-Balabanlı

Köyü44

Bulgaristan, Hezar-grad: Eski-Balaban- lar Köyü45

Bulgaristan, Hezar-grad: Yeni-Bala- banlar Köyü46

Cevdet TÜRKAY'ın "Başbakanlık Arşi­

vi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorlu- , ğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler" adlı

eserindeki bilgiler ve M.Tayyib GÖKBİL­

GİN, Rumeli' de Yürükler, Tatarlar ve Evla-

Fatihan da Balabanlılar'ın Balkan- lar'daki varlığını doğrulamaktadır. Cevdet

(7)

TÜRKAY'ın kitabında Aşiret ve Cemaat ana başlıkları altında Balabanlılar'la ilgili bilgilere rastlıyoruz.

a) Aşiret başlığı altında Balabanlılar'ın (Balabanlı, Balabanlu, Balabanlar) bulun-

dukları yerler şöyledir:

Edirne, Adana, Kars-ı Meraş Sancağı,

Malatya, Selmanlı-i Kebir Kazası (Konya

Sancağı), Tırhala Sancağı, Yenişehir Kaza-

sı (Tırhala), Sivas, Karaman, Rakka, Har-

pırt (Harput) Sancağı, Zağra-i Cedid Kaza-

(Çirmen Sancağı), Hezargrad Kazası (Niğbolu Sancağı)47·

b) Cemaat başlığı altında Balabanlı­

lar'ın (Balaban, Balabanlı, Balabanlu, Ba- labanlar) bulundukları yerler şöyledir:

Malalatya Sancağı, Selmanlu-i Kebir

Kazası (Konya Sancağı), Tırhala Sancağı,

Erzurum, Kars, Çıldır Eyaletleri, Yenişehir Kazası (Tırhala Sancağı), Sivas, Karaman,

Dırama Kazası (Paşa Sancağı), Harpırt Ka- zası (Diyarbekir Eyaleti), Edirne Kazası, Adana, Zağra-i Cedld Kazası (Çirmen San- cağı), Karahisar-ı Şarki Sancağı, Rakka, Ruha (Urfa) Sancağı, Filibe Kazası (Paşa Sancağı), Söğüd Kazası, Ereğli Kazası (Vi- ze Sancağı), Hezargrad Kazası (Niğbolu Sancağı), Karlnabad Kazası (Silistre Sanca-

ğı), Günyüzü Kazası (Kırşehri Sancağı)48.

Ayrıca cemaat olarak "Balabancık"

adında bir cemaatın yerleşim yerleri de

verilmiştir. Bu isini bize Balaban(cık) Bey ile ilgili (dolayısıyla Balabanlı!ar'ın bir ko- lu ya da ·bizzat Osman Bey döneminde

yaşayan Balabanlılar'ın ismi olabileceğini düşündürdü. Bu cemaat:

Malkara Kazası (Gelibolu Sancağı),

Kete Kazası (Hüdavendigar Sancağı), Mu- danya Kazasında (Hüdavendigar Sancağı) bulunuyorlarmış49

M.Tayyib GÖKBİLGİN, Rumeli' de Yü-

rükler, Tatarlar ve Evladı Fatihan adlı 15.

ve 16. Yüzyıl belgelerine dayanarak yaz-

dığı eserinde Balkanlar'da bulunduğu an-

laşılan Yörük50 guruplarından bahsetmek- tedir. Bunlar;

i) Naldöken Yörükleri

ii) Tanrıdağı (Karagöz) Yörükleri iii) Selanik Yörükleri

iv) Ofcabolu Yörükleri v) Vize Yörükleri vi) Kocacık Yörükleri

Kocacık Yörükleri hakkında geniş bil- giler bulunmaktadır. Yerleştikleri yerler, Karadeniz sahilini, takriben Filibe istisna edilirse nihayet 250 km. bir saha dahilin- de uzanan şerit içinde, bugünkü Türki- ye'den Edirne ve Kırklareli vilayetleri, Bul- garistan ve Şarki Rumeli'nin doğu tarafları

ve Silistre dahil olmak üzere boydan boya Dobruca ve nihayetşimalde Kili, Bender, Akkermen müsellesinin bulunduğu mıntı­

kalardan ibarettir1 M. Tayyib GÖKBİL­

GİN, Kocacık Yörüklerinde bulunan ka- rakteristik şahıs ve köy adlarını bir tablo halinde sunmuştur. Bu noktada GÖKBİL­

GİN'in bazı tespitlerini aktaralım:

"Yörüklerin yaşayış tarzları icabı ola- rak oldukça dağınık ve az kalabalık birer topluluk halinde yaşadıkları ve buralara da, çok defa, bu küçük toplulukların-ki

bunu büyüdükçe bir aile de kabul edeb!- liriz- en büyük, en nüfuzl.u ve ileri gelen

şahsiyetlerin ismini veya lakabını yahut da her ikisini birden verdikleri açıkça gö- rülmektedir52."

"Bazı köy adları her mıntıkada buluna- bilir: Hacılar Köyü veya Karapınar, Kara- ağaç, Taştepe, Çayırlı, Balabanlı, Germe-

yanlı gibi köy çiftlik veya obalar her yerde müteaddit olarak bulunuyor3. "

~~-H~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

rJ

(8)

M. Tayyib GÖKBİLGİN, toponimik bil- gi açısından belli başlı kasaba (ya da şe­

hirlerdeki) köy adlarını listelemiş. Buna göre adı Balaban olan köyler ve bağlı ol-

dukları kasabalar şöyledir:

AHIYOLU: Balabanlı, Hacı-Balabanlı.

HIRSOVA: Balabancı.

KARINABAD: Balabanlı, Hacı-Bala­

ban.

lı.

RUS KASRI: Balabanlı, Hacı-Balaban-

SİLİSRTRE: Balabancı.

TEKFURGÖLÜ: Balabanlar.

YANBOLU: Balabanlı, Hacı-Balaban.

YENİCE-KIZILAGAÇ: Balabanlı, Hacı- Balaban54.

1543 tarihli Kocacık Yörükleri Defte- rinde Balaban adlı kişilere ve köylere rast-

lamaktayız. Yörükler, eşkinci ve yamak55 olarak iki farklı askeri ocak halinde tasnif edilmiş. Daha sonradan bu Yörükler (1691 senesinden sonra) Evlad-ı Fatihan olarak alınmıştır6

Burada bir ilginç bir durum söz konu- sudur. O da birçok Balaban adlı kişinin

Balaban adlı köyde kayıtlı olmamasıdır7

Ama en azından köy adlarını toponomik bilgi olarak kullanabiliriz. Bu, emik açı­

dan Balabanlılar'ın Dimetoka'dan geliyor

olmaları ile örtüşür durumdadır. Elbetteki burada bir kesinlik sözkonusu değildir.

Bunu sadece bir olasılık olarak ele almak gerekir. Yine de Balaban.lılar'ın yaşadıkla­

yerlere kendi isimlerini verdiklerini gö- rüyoruz. Örnek: Balaban Sarıkaya Köyü- Erzincan58.

Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda adı geçen Balaban Bey ve Savcı Bey bahsin- deki İnce Balaban Bey ile Balabanlılar arasında somut bir delil yoktur. Ancak or-

taya konan veriler, varsayımlar çerçeve- sinde yapılan bazı hesaplamalar ve çıka­

rımlar böylesi bir yazının ortaya çıkması­

na sebep olmuştur.

BALABAN AŞİRETİ'NİN 16. ve 19.

YÜZYIL ARASINOA TARİH SAHNESİNDEKİ GÖRÜNÜŞÜ 13. yüzyılda Suriye'de kalabalık bir Türkmen kümesi yaşıyordu. Bu kümenin pek mühim bir kısmı yazın Sivas'ın güney yörelerine ve Uzun-Yayla'ya çıkıyordu.

Bunlara Şamlu, Şam Türkleri veya Şam Türkmenleri deniliyordu. Bu Türkmenler Bozok ve Üçok şeklindeki eski Oğuz ikili teşkilatını muhafaza ediyorlardı. Bozok- lar, Haleb çevresinde ve Amik ovasında yaşıyorlardı. Bu Türkmen kümesindeki Bozoklar başlıca şu boylar tarafından tem- sil ediliyordu: Bayat, Avşar, Beğdili, Dö-

ğer9.

Beğdili'ler Safevi devletinin kuruluşu­

na katılmışlardır. Safevi Devletini kuranla- rın önemli bir çoğunluğunu Anadolu'daki Kızı !baş-Türkmenler oluşturmaktadır60 Bununla ilgili olarak onlardan mühim bir kol İran'a gitmiştir. Bundan başka 16. Yüz- yılda Bozulus ve Yeni-İl arasında Kuzey Suriye'deki ana koldan ayrılmış Beğdili kolları görüldüğü gibi, iç-İl bölgesinde de müstakil bir Beğdili kolu vardır61

Kanuni Sultan Süleyman devrinin ilk

yıllarında Haleb Türkmenleri arasında bu- lunan ana Beğdili kolu bu Türkmen toplu- luğunun en büyük teşekkülüdür. Bu se- beple Haleb Türkmenleri'ne dair defter- lerde bu boy daima ilk önce zikredilif'ı.

Beğdili boyu 40 obadan müteşekkil idi. Bunlardan birinci oba boyun adını ta-

şımakta ve 260 vergi nüfusuna sahip bu- lunmaktadır. Faruk SÜMER, Beğdili boyu-

(9)

nun Bozkoyunlu adlı önemli obası oldu-

ğunu ve bu obanın 1520-1525 yıllarında

birkaç kola ayrılmış olup, başlarında beğ ünvanlı şahıslar görüldüğünü belirtiyor.

Beğdili obasının 5. Sıradaki Kuzucaklu (45 vergi evi63), 13. sıradaki Balabanlu (100 vergi evi), 15. sıradaki Taşbaş (76 vergi evi), 19. sıradaki Dimleklü (96 vergi evi), 22. sıradaki Ulaşlu (39 vergi evi), 25.

sıradaki Tatalu (177 vergi evi) obaları .da kayda değer6". Aynı konu başlığı altında

Cengiz ORHONLU, Balabanlılar'ın Boz- koyunl~lar'a bağlı olarak Beğdili boyu içinde yer aldığını aktarıyor65Faruk SÜ- MER'in aktardıklarından Balabanlılar'ın,

Halep Türkmenleri arasında bulunan Beğ­

dililer içerisinde hiç de küçümsenmeye- cek bir yeri olduğunu görüyoruz.

1690-1691 yılında ise Beğdili boyu bütün obaları ile birlikte Ağcakale'den Rakka'ya varıncaya kadar olan yerde, Be- lih çayı kıyısında iskan. olma emrini aldı.

Rakka'ya iskanları emredilen Beğdili oba-

ları Haleb Türkmenleri arasındaki, o

ia-

mana kadar başka yerlerde yerleşmemiş obalar ile Yeni-İl' deki bütün obalardı. Ha- leb Türkmenleri arasınçlaki Beğdili'den is-

kanları emredilen obalar Tatalu, Kazlu, Balabanlu, Arablu, Taşbaşi, Sincan, Gü-

neş ve diğerleri idiler. Bunların bir kısmı yerleştirildikleri yerlerde yol kesicilik yap- mağa başladıkları gibi, birçoğu da çok sevdikleri Urum'a kaçmışlardır. Fakat bunlar şiddetle takip olunarak tekrar iskan yerlerine getirildiler. Diğer Türkmen oy- makları zamanla birer fırsat bulup iskan yerlerinden kaçtılar ise de kalabalık ve boy tesanüdünü muhafaza eden Beğdili­

ler Rakka'da kaldılar66.

Şah İsmail, şahlık tahtını ele geçirmek üzere 1499 sıralarında harekete geçerek

çevresindekilere karşı gerekli güçleri top- lamak üzere Anadolu'daki Kızılbaşlar'a yöneldiğinde zaten geçim sıkıntısındaki

halk (ama daha çok levend yani askerler), dinsel açıdan da sempati duydukları ve

aynı anda yeni geçim kaynağı olarak gör- düklerinden doğal olarak doğuya yani Sa- fevi Devleti'ne yanaşmaya başlamışlardı.

Gidenler arasında Antalya (Teke) ve Ispar- ta (Hamit) bölgelerinden olanlar önemli bir çoğunlukta idi. Mevcut Kızılbaş Le- vend göçünü önleyemeyen Osmanlı bun- lardan bir kısmını Yunanistan'a sürgün et- ti. Osmanlı'ya karşı bir düşmanlık besle- meyen Şah İsmail padişaha yani Yavuz Sultan Selim'e bağlılığını ifade etti. Ana- dolu'dan levend toplamasına engel olun-

mamasını rica etti. Ancak reddedildi. Eko- nomik zorluklar altındaki bölgelerdeki Kı­

zılbaşlar, Şah İsmail'in yolladığı propa-

gandacılar sayesinde ayaklanmalar başlat­

tılar. Şahkulu ayaklanması buna örnektir"'.

24 Nisan 1512'de tahta çıktıktan son- ra, kısa zamanda kardeşle~ meselesini halleden Yavuz Sultan Selim, sünni ule- madan aldığı fetvalar üzerine bir taraftan Anadolu'daki Şii'leri69 tevkif veya katlettir- mek suretiyle zararsız ha.le getirirken, bir taraftanda Şah İsmail üzerine yapacağı se- fer için geniş çapta bir hazırlığa girişmiş

idi. Nisan 1514'ten sonra İstanbul, Eskişe­

hir, Konya ve Kayseri güzergahını takip eden Selim daha sonra K~mah'a (Erzin:

can) yöneldi7°. Yavuz Sultan Selim doğu il- lerine doğru ilerlerken Yozgat, Sivas, Tokat bölgelerinde uğradığı Kızılbaşlar'ı katli- ama uğratmış, sığınacak yer arayan Kızıl­

başlar'dan Sivas, Kayseri; Erzorum ve Er- zincan çevresinde yaşayanlar, Sivas dağ­

larına, Maraş ve Akçadağlar'a ve Der- sim'e kaçmışlardı. Tercan ve Erzincan ci-

(10)

varında bulunan Çarıklı, Lolanlı, Şahdeli, Aslanuşağı, Balaban aşiretleri Dersim'e kaçmışlardı". Bu bilgiyi M. Şerif FIRAT'ın kitabından edindik. M.Şerif FIRAT'ın ak-

tardığı bilgileri emik yaklaşım olarak de-

ğerlendirebiliriz. Çünkü kendisi 1. derece- den kaynak kişi durumundadır ve anne ta-

rafından Balabanlı'dır72 Benzer bilgileri emik açıdan tüm Kızılbaşlar'dan derle- mek mümkün. Dersim bölgesinde yaşa­

yan Kızılbaşlar, hemen hemen _aynı şekil­

de olayları aktarmaktadırlar73 Erzincan çevresinin tahririni74 gösteren deftere ba-

kıldığında sancak hududları dahilindeki köylerden pek çoğunun sakinleri tarafın­

dan terkedilmiş ve harabeye dönmüş ol-

duğu görülmektedir. Nitekim 1516-1518 tahririnin 'neticelerini tespit eden ilk Tapu- Tahrir Defterine göre Kemah Sancağında mevcut 274 köyden 185'i ıssız ve viran köylerdi. Yani köylerin %68'i gayri mes- kundu'5. Pek çok köyün ıssız ve harab kal- masında Yavuz Sultan Selim'in İran Sefe- ri'ne ç!karken Kızılbaşlar'a takınmış oldu-

ğu tavır üzerine, çeşitli boy ve uluslara sa- hip Kızılbaş Türkmen grupların yerlerini terkederek, bir kurtarıcı olarak gördükleri Şah İsmail'in yanına gitmelerinin de bü- yük ölçüde etkisi olmuştur76 Pir Sultan Abdal'ın deyişleri bu dönemde yaşanan olayları adeta resmeder:

Hızır Paşa bizi berdar etmeden Açilm kapilar Şah'a gidelim Siyaset günleri gelip yetmeden

Açılm kapılar Şah'a gidelim

Burada geçen Şah, Şah İsmail'dir. Bir

olasılıkla Şah Tahmasp da olabileceği id- dia edilmektedir. Pir Sultan Abdal'ın yaşa­

dığı dönemin, şiirlerinde adı geçen Hızır

Paşa'nın ve Şah'ın kim olduğu konusunda farklı görüşler vardır7

Selçuklular devrinden beri Haleb-An- teb arasında kışlayan ve Sivas-Gürün-Ge- merek arasında yaylayan Türkmen oy-

maklarına Farsça tarihlerde Etrak-i Şam

veya Türkman-ı Şam, Türk halkı arasında ve Türkçe eserlerde de Şamlu deniliyordu.

Osmanlı devrinde resmi vesikalarda Ha- leb Türkmenleri denilen Haleb-Anteb ara-

sındaki topluluk başlıca Avşar (Afşar), Beğdili, İnallu, Harbendelu, Bayat gibi oy- maklara ayrılmıştı. İşte Şeyh Cüneyd'den beri Safevi faaliyetlerine katılan, devletin kurulma ve gelişmesinde mühim hizmet- ler ifa eden Şamlular, esas itibariyle, yuka- rıda adları zikredilen oymaklardan bazıla­

rının kollarından meydana gelmiştir'8İs­

kender Beğ-i Türkmen'in "Tarih-i Alem Ara-yi Abbasi" adlı eserinin Bayezid Umumi Kütüphanesi'ndeki nüshasına gö- re (nr. 4976, 9b) Hanlar Hanı Ali Kulu Han'ın maiyetindeki emirlerden biri de Gazi Sultan-ı Balabanlu-yi Şamlu idi. Bu- na göre, Şamlu'nun bir de Balabanlu oba- sı olduğu anlaşılıyor". Faruk SÜMER aynı konu ile ilgili görüşlerini Oğuzlar(Türk­

menler) adlı eserinde şu şekilde aktarmak-

tadır:

"Safevi devletinin dayandığı en başta gelen Türkmen boylarından biri olan Şam­

lu boyu başlıca Beğdili, İnallu (daha son- raları İnanlu) ve Hudabendelu (Harbende- lu) abalarından meydana gelmişti. Daha sonra bu boya Avcı, Balabanlu, Biçerlu, Arabgirlu ve Kerametlu gibi obalar da ka- tılmıştır'°." Buradan bir Türkmen obası olarak düşünülen Balabanlılar'ın Safevi Devleti içinde yer aldıklarını anlıyoruz.

Kanuni Sultan Süleyman devrinde da- ha ılıman bir hava estiği iddia ediliyor. Ya-

(11)

vuz'un zulmünden dağlara sığınan Kızıl­ başlar'ı Erzurum, Harput ve Kiğı çevresine yerleştirmek isteyen Sultan Süleyman'a güvenen bazı aşiretler, dağlardan ovalara inmişlerdir. Bunlar arasında Balabanlılar da Balaban deresi çevresine yerleşmişler­

dir11. Bu bilgi emik olarak da teyid edil- mektedir. Yani Balaban Aşireti mensupları da olayı bu şekilde hatırlamakta ve anlat-

maktadırlar82.

4. Murad devrinde Kızılbaşlar'ın daha geniş yerlere yerleşmeleri istenmiştir. Bu sebeple Balaban aşiretine mensup Hıdı­

kanlı kabilesi Hınıs {Erzurum) ilçesinin Başköy, Meydan, Kalecik ve Çiçekli köy- lerine yerleşmişlerdi~. Mehmet Ali BA- LABAN'ın Balaban Aşireti Soy Seceresi adlı kitabında da Hınıs ilçesind~ Gümüş­

lü ve Hırçan köylerinde Balabanlılar'ın varlığına rastlıyoruz. Bu köydeki Balaban- lılar'dan bir kısmı yine Hınıs'ın Germikli, Alimor Komu, Kuruca, Tayyar Komu köy- lerinden Hıdıkanlılar'la evlenmişlerdir. Bu bir tesadüf olmasa gerek34. Ayrıca Aşiretler Raporunda da Erzurum Hınıs ilçesine bağlı Güzeldere ve Tekman ilçesi Çağlar, Çayırdağı ve Kuruca köylerinde Balaban- lılar olduğunu tespit ettik. Ancak Hıdıkan­

adında bir aşirete rastlayamadık. Sadece Edip YAVUZ'un Tarih Boyunca Türk Ka- vimleri kitabında s. 377'de ve Ali KEMA- Lİ'nin Erzincan Tarihi'iıde s. 161 'de "Ha- dikan" ·adı altında Hıdıkanlılar'dan bah- setmektedir. Bu görüşümüz elbette Hdı­

kan' ın, Hadikan şeklinde anılmış olabile- ceği varsayımına dayanmaktadır. Sadece bir öngörüdür. Doğru olmama olasılığı vardır. Edip YAVUZ, Hıdıkanlılar'la ilgili bilgi teri temelde M.Şerif FIRAT'ın kitabına

dayandırmakta ve -tüm kitap boyunca ol- duğu gibi ilginç- etimolojik çıkarımlarla

bazı fikirlerini aktarmaktadıı-85.

Osmanlılar'ın olumsuz muameleleri sonucu Beğdili gibi birçok Kızılbaş-Türk­

men topluluğu İran'a doğru kaçmak zo- runda bırakıldı. Bu Türkmen toplulukları

"Şamlu" adı altında Safevi devletinin ku- · rulmasını sağladılar. Safevi devletinin ku- rulmasındaki belkide en önemli faktör bu idi. iskan edildikleri yerlerdeki olumsuz doğa koşullarıyla ve çevredeki Türkmen olmayan halklarla müc.adele etmek zo- runda bırakıldılar. Özellikle Araplar ve Kürtler'le aralarında savaşlar oldu. Yaşa­

nan tüm bu mücadeleler halk türkülerine de yansıdı.

Kadıoğlu Yusuf Paşa86 gelende Yalan dünya benim derdi Beğdili

Seksen bin evle Rakka'ya iskan olanda

Tay'ı Muva/i'yi8' kırdı Beğdili . .

Döğülür davullar, çekildi sancak Koç yiğit atına takındı poncak88 Hamed il-Abbas bu işi tuttu ancak Göç ile düşmana vardı Beğdili

Şeyh Efendi böyle çaldı kalemi

Namı tuttu Beğdi/i'nin alemi

"Annek Süddoğlu Hüseyin Çelebi"

Çarhacınız8' Cafer olsun Beğdi/i.

Taşdemir'im de söyler özünden Methede/im Beğdi/i'nin yazından

Ala Bucak Kettele'nin ·düzünden Hamed'in sancağın bastı Beğdifı-9°.

Faruk SÜMER, 16. ve 17. Yüzyıllarda Avşarlar başlığı altında:.

"Aydın'ın Bozdoğan kazası dahilinde Çullular adlı bir oymak arasında 28 vergi nüfuslu Avşar adlı bir oba bulunduğu gibi,

(12)

Birgi çevresinde de nüfusu bunun kadar olan Avşarlu ve Balabanlu adlı başka bir oymak da vardı'1." bilgisini aktarıyor.

l 729'da Rakka valisi Hüseyin Paşa,

eski vali Kadızade Hüseyin Paşa tarafın­

dan tertip edilmiş nizama göre hareket et- ti. Ancak bu arada yaptığı kontrolde oy- maklardan çok az bir kısmının yerlerinde olduğu görülmüştü. Beğdili'ye bağlı olan Döğer ve Karakocalı, Harbendelü, Çağır­

ganlı, Karaçeçelü, Sarıcalı, Tacirli, Bala-

banlı, Doğanlı, Silsüpür Ceridi, Köçekli, Yabaltun, Şerefli oymaklarının Sivas ve Karaman eyaletlerinde bulunuyorlardı.

B(.itün bu oymakların yerlerine nakledil- meleri için Rakka valisi Hüseyin Paşa, is- mi geçen eyalet ve sancakların beylerbe- yi, sancakbeyi, voyvoda ve mutasarrıfları ile zincirleme bir birliği yaparak iskan

nizamını tatbik edebilecekti. Bu hususda kendisine 1730 Şubat tarihli bir emir gön-

derilmişti92.

Malatya'nın Doğanşehir ve Yeşilyurt bölgesinde bulunan bir Kızılbaş aşiret olan Balıyanlar'dan9ı Doğanşehir bölge- sindekilerin, zamanında Balaban aşiretine bağlı olduğu bu aşiretin ileri gelenleri ta- rafından bildirilmektedir94 Bu aşiret l 850's, 185596 tarihli devlet salnamesinde Harburut Eyaleti Malatya sancağında izo- lu aşireti ile birlikte bulunmaktaydı. Bu iki aşiretin yaşadığı yerlerin isimleri de kendi isimleri ile anılmakta idi'7

Daha sonraki devirlerde Dersim böl- gesi dışında yaşayan Balabanlılar'ın çevre

aşiretler içinde eridiklerini zannediyoruz.

Son 100 ya da 150 yıllık tarih dilimi için- de Balabanlılar'ın sadece Dersim ve çev- resinde bulunduklarını tespit ettik. Örne-

ğin; M. Şerif FIRAT, Erzincan-Erzurum ara-

sında yaşayan Kızılbaş-Türkmenler'in Ya-

vuz Sultan Selim'in zulmünden kaçmak

maksadıyla Dersim'e sığındıklarını bildiri-·

yor98Daha önce Güneydoğu Anadolu ve Rakka Çölleri arasında tespitini yaptığımız Balabanlılar'a Cumhuriye~ döneminde ya-

pılan araştırmalarda rastlayamıyoruz".

19. yüzyılın ilk yarısında içinde Bala- banlılar'ın da bulunduğu bazı olayları M.

Şerif FIRAT'tan öğreniyoruz. Olayın baş­

langıci 18. yüzyılın sonuna doğru aşiretler

arasında· olan, feodal düzenin ve feodali- tenin getirdiği etik kuralların olumsuzluk- larından kaynaklanan bir namus davası­

dır100. Bununla beraber Osmanlı'nın Do-

ğudaki devlet anlayışı ve aşiretlere bakış açısı ile ilintili bfr sorundur. Olayın içinde Osmanlı Devleti bürokrasisinin de bulun- duğu, Muş çevresinde hüküm süren dere- beyleri ile Hormekliler (Hormek Aşireti) arasındaki bir çeşit kan davasıdır. 1824 kı­

şında, Hormekli ağalar Kuzuçan (Plümer) ilçesi kaymakamı Şah Hüseyin Bey'in ya- nında kalmışlar ertesi yıl devletten aflarını çıkarmak için Kuzuçan (Plümer) ilçesi

kaymakamı Şah Hüseyin Bey ile birlikte

zamanın Balaban aşireti lideri (Büyük) Gülabi Ağa ile istanbul'a gidip aflarını çı­

karmışlardı. Bahsedilen Gülabi Ağa, Meh- met Ali BALABAN'ın kitabında s. 74'deki (Büyük) lakaplı Gülabi Ağa'dır101 Hor- mekliler 1824 yılında Kuzuçan'da Şah

Hüseyin Bey'in yanındayken Dersimliler Şah Hüseyin Bey' in konağını basmışlar ve Hormekli ağaların oğullarını öldürmüşler­

di. Bunlardan biri de Balabanlı (Büyük) Gülabi Ağa'nın damadı olan Selim'di'°2

Selim, Gülabi Ağa'nın kızı Fatma ile evliy- di. (M.Şerif FIRAT'ın kitabında Fatma'dan

"Balaban Hatun" olarak bahselidiyor103.)

Çatışmadan sonra (Büyük) Gülabi Ağa,

Hormekliler'i alıp Balaban deresine götür-

(13)

müş ve kızını başka bir Hormekli ağa

Mustafa Zeynel'in oğlu İbrahim ile evlen-

dirmiştir'04. Aynı olay Mehmet Ali BALA- BAN'ın kitabında "Muş'un Varto ilçesine

bağlı Kasman köyünden Hormekli Fero İbrahim ile evlenmiştir" şeklinde geçi- yor'05. Hormekliler ile Balabanlılar arasın­

da akrabalığa dayalı yakın bir ilişki oldu- ğu görülüyor106

Osmanlı'nın aşiretlerle olan olumsuz

ilişkileri, Dersim çevresinde de geçerli idi.

Kasım 1866 tarihli bir iradeden anlaşıldı­

ğına göre, Dersim Sancağı'na bağlı kaza- ların tamamında nüfus sayımı yapılama­

mıştı. Bu sebeple gerek vergi toplanamı­

yor ve gerekse Kur'a-i Şer'riye (asker top- lama) uygulanamıyordu. Bundan dolayı gerek bölgedeki aşiretlerin itaat altına alınmaları ve gerekse vergi ve asker topla- mak için bazı tedbirler alındığı görülmek- tedir. Buna göre, bu tedbiler şunlardır:

1) Cebel-i Dersim'07 bölgesindeki aşi­

retleri itaat altına almak

2) Cebel-i Dersim bölgesindeki aşiret­

lerin etrafa verdikleri zararları önlemek suretiyle vergi alacakların diğer aşiretler­

den tahsili

3) Yukarıdaki hususları gerçekleştir­

mek üzere, bölgeye asker sevki itaat altına alınmış bölgelere daimi suretle asker bu- lundurmak.

Kasım 1866 tarihli iradeden anlaşıldı­

ğına göre, Kuzican Kazası'nda Şeyh-Ha­

sanlu, Balabanlı, Çorikli ve Lofanlı aşiret­

leri bulunmaktaydı. Kuzican Kazası'nda

"tahrlr-i nOfus ve kur'a-i şer'iyyenin" icra-

için 200 piyade ve 100 süvariye ihtiyaç vardı. Bununla birlikte buralarda emniyet

sağlanması içiri öncelikle Cebel-i Der- sim'de olan ıslahatın icrasına teşebbüs olunması gerekiyordu. Dersim Sanca-

ğı'nda bulunan aşiretlere de kötü örnek olduğundan bahisle en kısa sürede Cebel- i Dersim mıntıkasındaki iretlerin itaat al- tına alınmaları gerektiği bildirilmektey- di108.

1877'de Ruslar Erzurum'u işgal etme- ye başlamışlardıl 09. (Büyük) Gülabi

Ağa'nın torunu (Küçük) Gülabi Ağa Erzu- rum İspir Savaşı'nda çete reisi olarak sa- vaşmıştı"0. İbrahim YILMAZÇELİK'in 19.

Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı adlı yapıtından da anlaşıldığına göre Bala- banlılar bu dönemde isyanlara katılma­

mışlar ve Osman( ı Devleti tarafından da herhangi bir cezalandırılmaya maruz kal-

mamışlardır111. 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyı­

lın başlarında Dersim'de birçok ayaklan- ma çıkmış ve Dersim'e askeri müdahale- ler gerçekleşmiştir112

EKLER 1

AŞİRETLERİ İSKAN DEFTERİ, MALİYE DEFTERİ, NO. 701, SAHİFE, 10

İskan taifeferinden Beğdili'ye tabi Dö- ğer ve Karakocalı ve Abdaloğluna tabi Karbendeli ve Melikahmedloğlune tabi Çağırganlı ve Yakub'a tabi Karaçeçeli ve Yağmuroğlu Çeçeli'ye tabi Sarıcalı ve Per- de! tecerlisi ve Bozkoyunlu'ya tabi Bala-

banlı ve Doğanlı ve Allahverdi'ye tabi Sil- süpür ceridi ve İnceveledoğlu'na tabi Kü- çüklü ve Bab-ı altın Cemaatları ve Şerefli Cemaatı, Af acahan ve Kal~cik ve Bozok (Yozgad) Sancağı ve Kırşehir, Keskin ve Kayseri dolaylarında ve Mamalı ve Salar- lı, Hacıahmedli, Pehlüvanlı, Oebanlı Ce-

maatları içlerinde olup, lakin bu cemaat- lerin bazıları Rakka Perakendesi Mukata- ası tabilerinden olduklarından ötürü, adı geçen mukataanın bu defa malikane kay-

dı kaldırılmak ve silinmek, 1142 (1729)

(14)

yılı Şubatı'ndan, Rakka Valisi tarafından

zaptolunmak üzere, Rakka Mukataalarına

zam edilmiş ve eklenmiş olduğundan, üzerine güvenilen rehinleri alını , müna- sip kaleye konduktan sonra, "Bizler Pera- kende Mukataasına tabileriz" diye hiçbir özür ve bahanelerine itibar olunmayıp,

herhalde bulundukları yerlerden alınıp çı­

karılması ve her bir eyalet ve sancak mu- tasarrıfları sınırları içine 'ulaştırılması ve birbirlerine teslim ederek Rakka'ya nakil ve göndermeleri için, Sıvas ve Karaman Valilerine ve zikrolunan eyaletlerde bulu- nan sancaklar mutasarrıflarına ve kadıla­

ra, mütesellimlere ve istanbul'dan tayin olunan mübaşire ve miri mukataalar ve evkaf zabitlerine ve Kethüda yerleri, Yeni- çeri serdarlarına, vilayet ileri gelenlerine, Mamalı ve Pehlüvanlı veşair aşiretler boy beylerine hitaben, yukarıda uzunca yazı­

l!in şerefli emir tertibi üzere, Oivan'dan şerefli emir verilmekle, gelen resmi yazt gereğince kaydolundu113

EKLER 2

RAKA HAVALİSİNDE İSKAN OLUNAN TÜRKMEN

AŞİRETLERİNİN ANADOLU'YA DAGILDIKLARINA DAİR'"

Raka beylerbeyi Hüseyin dame ikbali- huya hüküm ki Raka eyaletinde vaki neh- ri Belic kenarında Akce kale ve Ayni ziri Raka'ya varınca ol h<!valide vaki kura ahalisi bundan akdem tekalif ve nevayibin kesreti tevarüdünden ve Urban eşkıyası­

nın istilasından perakende ve perişan ve arazileri hali ve emakinleri harab olub ca- nib-i miriye mu'temedün bih bir nesne

hasıl olmaduğundan gayri ol havalilerde mürur ve ubur iden ebna-i sebil dahi sa- lim olmaduğundan mevazı merkume

ma'mur ve abadan ve ebna-i sebil emin ve mutmein olmak üzre bundan akdem Maliye ve Divan-ı Hümayunum tarafın­

dan sadır olan evamir-i şerife mucibince ziraat ve hiraset eyledikleri araziniı:ı te- hammüllerine göre humüs ve yahud sü- lüslerın ve bağ ve bostanlarından bihas-

beşşer' iktiza iden hukuku arazilerin ca- nib-i miriye eda idüb ol havalileri Urban ve eşkıya mazarratlaırından gereği gibi muhafaza ve ahalisini ve ebna-i sebili emin ve mutmein eylemek üzre avarız-ı

divaniyye ve sayir rüsumu raiyyetden mu- af ve müsellem olmak şartile Boz Ulus mandesi Türkmanından izeddin ve Kü- çeklü ve Avşar ve inallu ve Anter ve Acar- lu ve Cemolu ve Ömerlü tevaii ile maan ve şark Çağırganlu cemaatleri ve Hamze Hacılu Bidil beğ oğlu Mehmed tevabü ile Beğdili Türkmanına tabi Ulaşlu cemaati dahi kethudaları Ali be~ ile Buraklu cema- ati kethudası Muharrem oğlu Musa ve Ha- Bal oğlu dört yüz nefer ile mezkiir Boz Ulus mandesi ce~aatlerine ilhak olub se- kiz yüz nefer olmak üzre ve Üsküdar em- rine tabi Beğdili cemaatlerinden Beğmişlü

cemaati kethudaları Hacı Ali oğlu Ganem tevabii ile beşyüz nefer ve Kara Şeyhlü ce- maati kethüdaları Topal oğlu Assaf tevabii ile altıyüz nefer ve Boz Koyun cemaati Fi- ruz beğ oğlu Şahin tevabü ile altıyüz nefer ve yine Boz Koyunlu Seyif Han tevabü ile ikiyüz nefer ve Oimliklü cemaati Yir Bu- dak oğlu Mehmed ve Satılmış kethudaları ve tevabü ile beşyüz nefer ki cümlesi üç bin ikiyüz nefer olur ve bunlardan maada

Beğdili aşayirinin sayirleri umum üzre nehri Belic kenarında olan nevahide iskan oll!nmuş iken sen ki mumaileyhsin mü- cerred senin adem-i tekayyüd ve ihmal ve tekasülünden naşi kabaili merkumeden ve

(15)

cema~tleri ahalisi içlerinden bazısı eşkı­

yanın tahriki ile mutavattın oldukları yer- lerinden kalkub Rum'a çıkub bazıları fe- sad ve gekavet üzre oldukları mesmuu hü- mayunum olub mezburların tanzimi ah- valleri senin uhdene havale olunmağla sendeın bu emirde kemali mertebe tekay- yüd me'mul ve muntazar iken bu vechile

tefrikaları senin taksirine hamlolunmuş­

dur. Kabaili merkumenin kemafil ewel mevazıı mezkurede iskanları ve arazü mezkurenin isti'marı aksayı muradı hü- mayunum olmağla mukaddem tayin olun- duğun vech üzre me'mur olmuşsundur.

İmdi emri şerifim sana vardığı gibi te'hir ve tevakkuf itmeyüb, mezburlar her ne mahalle gitmişler ise üzerlerine varub iç- lerinde bu fesada bais olanları ala eyyiha- lin ahz ve bir kal'ade muhkem habs eyle- yüb ukubatı meşruadan müstahak olduk- ları cezaları icra olunmak içün keyfiyyeti ahvallerin vukuu üzre alelesami tahrir ve defter ve rikab-ı hümayunuma arz idüb

maadasını -sadır olan fermanı şerifim mu- cibince mukaddem ikamet eyledikleri mahallere götürüb iyva ve iskan eyleye- sin. Şöyle ki mücerred şekavet kasdile ika- metden iba ve imtina ve ferman-ı şerifime

muhalefet ve tecemmü' ile fesada cür'et idüb iktiza ider ise bulundukları mahalle- re karib olan eyalet ve elviye mütesellim- leri ve voyvodalar ve kethuda yerleri ve yeniçeri serdarları ve esliha istimaline ka- dir olan askeri ve erler ile sadır olan fer-

manı şerifim mucibince cemiyyet idüb üzerlerine varub inşaallahü teala bieyyi vechin kane kabaili merkume ahalisini vechi meşruh üzre mukaddem ikamet ey- ledikleri mahallerde iskan ve emirlerine nizam virüb bu behane ile celbi mal ve te- adUr ve tecavüzden ve eşkıyaya himayet

ve kendü hallerinde olanlara ve reaya ve berayaya teaddi ve tecavüzden begayet tevakki tecennüb eyleyüb bu babda basi- ret ve intibah üzre ihtimam eylemem ba-

bında yazılmışdır. (1690)

KISALTMALAR

a.g.a. adı geçen ansiklopedi a.g.e. adı geçen eser

bkz. bakınız

s. sayfa

KAYNAKÇA

ALINTI YAPILAN KAYNAKLAR 1.ANSİKLOPEDİ VE SÖZLÜKLER:

Derleme Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, An- kara, 1993.

Meydan Larousse, Sabah Gazetesi Yayını, 1992.

Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,

Mehmet Zeki PAKALIN, Milli Eğitim Ba-

kanlığı Yayınları, İstanbul, 1993.

2. KİTAPLAR:

ACAROGLU, M. Türker, Bulgaristan'da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, , Kültür ve Turizm

Bakanlığı Milli Folkor Araştırma Dairesi

Yayınları, Ankara, 1988.

AKDAG, Mustafa, Türk Halkı'nın Dirlik ve Dü- zenlik Kavgası-Celali İsyanları, Cem Yayı­

nevi, İstanbul, Eylül 1995.

ALİ KEMALİ, Erzincan Tarihi, Kaynak Yayınları, İs­

tanbul, Aralık 1992.

BALABAN, Mehmet Ali, Balaban Aşireti Soy Se- ceresi, (Kendi Yayını), İstanbul, Ekim 1998.

ERÖZ, Mehmet, Yörükler, Türk Dünyası Ararştır­

maları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1991.

EYUBOGLU, Sabahattin, Pir Sultan Abdal, Cem Yayınevi, 5. Basım, İstanbul, Haziran 1997.

FIRAT, M. Şerif, Doğu İlleri ve Varto Tarihi, Türk Kültürü Araştırma Enstütüsü Yayınları, 5.

Baskı, Ankara 1983.

GÖKBİLGİN, M.Tayyib, Rumeli'de Yürükler, Ta- tarlar ve Evladı Fatihan, İstaı:ıbul Üniver- sitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstan­

bul, 1957.

IŞIK, Adnan, Malatya (1830-1919), (Kendi Yayı­

nı), İstanbul, 1998.

Referanslar

Benzer Belgeler

Soğuması için en az 1-2 saat beklendikten sonra, RTV silikon kalıp yavaşça çıkartılarak, dış bü- key optik reçine kareleri ile kaplı lapın üzerine fırça ile

Şunu da ekliyeyim: ikinci yeni savıyla orta­ ya çıkan şiirlerde olduğu kadar, dilimizde şii­ ri şiir eden öğelere, şiirin geleneksel sesine sırt çevirmiş

Aşı yapılmadan önce bireyin aşıya etkin yanıt verip vermeyeceğinin bilinmesi, hem gereksiz yere aşı yapılmaması hem de aşıya yanıt vermeyecek bireylerin farklı

• Chapter three describes the dose and risk model developed for this study, its validation, the methodology chosen for coupling this model to a long range

Öğretmen adayları ve öğrenciler gibi farklı örneklemleri çalışmaları içerisine alan Chan ve Elliott’un (2000) gerçekleştirmiş oldukları araştırmada ise,

 Chitosan, a mucopolysaccharide having structural characteristics similar to glycosamines, is th e alkaline deacetylated product of chitin, derived from the exoskeleton

Üstte kalın liflerden oluşan ve kemp (kaba yün) denilen bir yün tabakası, altta ise daha ince liflerden oluşan bir yün tabakası vardı.. Zaman içinde kaba yünü daha az ince

— Kardeşim kardeşim dedi (Bu kelimeyi çok kullanırdı) Vatan zümrelerin, vatan siyasilerin de ğil, vatan üstünde yaşadığı topra­ ğa benim