• Sonuç bulunamadı

SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL

SSSjournal (ISSN:2587-1587)

Economics and Administration, Tourism and Tourism Management, History, Culture, Religion, Psychology, Sociology, Fine Arts, Engineering, Architecture, Language, Literature, Educational Sciences, Pedagogy & Other Disciplines in Social Sciences

Vol:5, Issue:46 pp.5608-5631 2019

sssjournal.com ISSN:2587-1587 sssjournal.info@gmail.com

Article Arrival Date (Makale Geliş Tarihi) 27/08/2019 The Published Rel. Date (Makale Yayın Kabul Tarihi) 13/10/2019 Published Date (Makale Yayın Tarihi) 13.10.2019

LİSE, ÜNİVERSİTE VE ÖĞRETMEN GRUPLARINDAKİ NARSİSİZM EĞİLİMLERİ İLE YATAY/DİKEY BİREYCİLİK-TOPLULUKÇULUK, BENLİK SAYGISI VE DUYGU GEREKSİNİMİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER

RELATIONSHIPS BETWEEN NARCISSISM PERSONALITY TRAIT, SELF-ESTEEM, HORIZONTAL/VERTICAL INDIVIDUALISM-COLLECTIVISM, NEED FOR AFFECT AT TEACHERS, UNIVERSITY AND HIGH SCHOOL STUDENTS

Bilge KONAL

Aksaray Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Aksaray/TÜRKİYE

Article Type : Research Article/ Araştırma Makalesi Doi Number : http://dx.doi.org/10.26449/sssj.1803

Reference : Konal, B. (2019). “Lise, Üniversite ve Öğretmen Gruplarındaki Narsisizm Eğilimleri İle Yatay/Dikey Bireycilik-Toplulukçuluk, Benlik Saygısı ve Duygu Gereksinimi Arasındaki İlişkiler”, International Social Sciences Studies Journal, 5(46): 5608-5631.

ÖZ

Narsisizm; birçok araştırmacıya göre günümüzde yükselme eğilimine giren, kendini diğer insanlardan üstün görme, saygı ve hayranlık duyulma beklentisine girme ile ilişkilendirilen bir kişilik özelliğidir. Benlik saygısı, bireyin kendisiyle ilgili olumlu ya da olumsuz değerlendirmeleri olarak tanımlanmaktadır. Literatürde bireycilik ve toplulukçuluk üzerine çok sayıda araştırma yapılmış, Triandis; bu eğilimleri hiyerarşik değerler temelinde yatay ve dikey düzlemler olmak üzere boyutlandırmıştır. Duygular; karmaşık, uyum sağlamaya dönük yapılardır. Duygu gereksinimi ise bireylerin duygu içeren etkinlik veya durumlara yaklaşmasına ya da bu durumlardan kaçınmasına ilişkin genel bir güdülenme düzeyine karşılık gelmektedir. Bu araştırmanın temel amacı; yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapılarıyla benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma gibi değişkenlerin narsisizm kişilik özelliğini lise, üniversite ve öğretmen gruplarında yordayıp yordamadığını araştırmaktır. Araştırma grubu toplam olarak 826 öğretmen, lise ve üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırmada literatür de dikkate alınarak sözü edilen değişkenleri içeren bir regresyon modeli kurulup test edilmiştir. Regresyon analizinde benlik saygısı, yatay ve dikey bireycilik eğilimlerinin narsisizmi anlamlı olarak yordadığı saptanmıştır. Buna ek olarak narsisizm, benlik saygısı, yatay ve dikey bireycilik eğilimleri puan ortalamalarında gruplar arasında anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Yapılan t testi sonucuna göre üniversite grubunda narsisizm ve duygulara yaklaşma; öğretmen grubunda dikey toplulukçuluk; lise grubunda ise yatay bireycilik ve dikey toplulukçuluk puan ortalamaları kadınlar ve erkekler arasında anlamlı bir farka işaret etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Narsisizm, Benlik Saygısı, Yatay Bireycilik, Dikey Bireycilik, Yatay Toplulukçuluk, Dikey Toplulukçuluk, Duygu Gereksinimi

ABSTRACT

According to researchers, narcissism tends to increase in recent years, is a personality that is characterized by seeing yourself superior to others, entering into expectation of respect and admiration by others. Self-esteem indicates whether people have a low or high sense of their overall self-worth. A common belief, both in psychology and in popular culture, is that narcissism represents a form of excessive self-esteem. In cross cultural and social psychology self is defined as dependent and interdependent which explain effect of culture to self. Many of researches on individualism and collectivism have been conducted in social and cross-cultural psychology and conceptualization has been put forward. Triandis makes the distinction between horizontal and vertical individualism/collectivism. Emotions are complex and adaptive structures that reflect the basic feelings of individuals. The need for affect are defined as general motivation level of people for participate in or flee form stituations and activities contain affect. In light of the literature the aim of this study is to examine whether self-esteem, horizontal and vertical individualism / collectivism, emotion approach and emotion avoidance predict narcissism or not. Research group consisted of 826 teachers, high school and university students. The preliminary analyses showed that self-esteem, horizontal individualism and vertical individualism predict narcissism. Second one way anova

(2)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com analyses show that there are significant difference was found between the groups in terms of narcissism, self-esteem, horizontal and vertical individualism tendencies. t test shows that there is significantly difference between male and female in narcissism score at university student. Male’s narcissism scores are higher than females in university student.

Keywords: Narcissism, Self-Esteem, Horizontal Individualism, Vertical Individualism, Horizontal Collectivism, Vertical Collectivism, Need For Affect

1.KURAMSAL ÇERÇEVE

Narsisizm, yüz yıldan daha fazla bir zamandır literatürde tartışılan bir terim olmakla birlikte çıkış noktasını, mitolojiden ve Yunancada duyarsızlık anlamına gelen “narke” sözcüğünden almaktadır. Günümüzde de terimin “kibirlilik, benmerkezcilik, kendini beğenmişlik, gösterişçilik” (Twenge ve Campbell, 2015) gibi davranış örüntülerine denk gelmesi, etimolojisiyle ne derece uyuştuğunu göstermektedir. Klinik düzlemde narsisizme ilk bakış açısı, Paul Nacke’ in (1899) ortaya koyduğu kendi bedenine tam bir tatmin elde edene kadar bakan, onu okşayan, seven bir bireyin betimlendiği sapkınlık tutumu etrafında şekillenmiş; ancak narsisizm sonraki yıllarda özellikle Freud’un perspektifi esas alınarak kendini koruma içgüdüsünün libidinal bir yatırımı olarak öngörülmüştür (Freud, 1914). Süreç bütünsel olarak düşünüldüğünde ise narsisizmin kimi zaman insan doğasıyla ilintili sağlıklı ve iyi oluşla ilişkisi (Campbell ve Foster, 2007;

Kohut, 1977; Watson, Little, Sawrie ve Biderman, 1992; Rhodewalt ve Morf, 1995; Watson, Hickman ve Morris, 1996; Rhodewalt, Madrian ve Cheney, 1998) kimi zaman da olumsuz ve zarar verici boyutları vurgulanarak yıkıcılıkları ön plana çıkarılmıştır (Reich, 1954; Kernberg, 1975; Lasch, 1979; Cooper ve Ronningstam, 1992, akt. Rose, 2002).

Psikanalitik geleneğe yakın araştırmacıların (Kernberg, 2012; Kohut, 2004; Mahler, 2003; Masterson, 2006) üzerine en çok sözü söylediği narsisizmi açıklama örüntüleri, esasen Freud’ un kavramı libidinal enerji çevresinde tanımlamasıyla başlar. Freud (1914) için narsisizm, benliğin içgüdüsel olarak kendini koruyucu yönü ile ilişkilidir ve libidinal bir yatırım olarak önerilmektedir (Ekşi, 2012). Bu libidinal yatırım, iki şekilde görülmektedir: İlkinde libidinal enerji başlangıçtan beri benliktedir ve dış dünyaya yönelmemektedir, bu durum da güçlü ve kusursuz olma arzularıyla benlik şişmesine neden olmaktadır.

İkinci durum ise libidonun dış dünyada yaşanan engellenmeler ve düş kırıklıkları sonucu, nesnelerden çekilerek yeniden egoya dönmesi ile açıklanmaktadır (Geçtan, 2015). Buna göre birincil ve ikincil olarak kavramlaştırılan narsisizm, Freud’a göre canlı her varlığa haklı olarak bir ölçüde atfedilebilecek bir özellik olarak görülmekle beraber dış dünyadan uzaklaşan libidonun benliğe yönetilmesinden kaynaklanan bir duruma karşılık gelmektedir (Freud, 1914).

Freud’u takip eden kuramsal çalışmalarda ise narsisizmin genel olarak erken çocukluk dönemindeki sorunlar ile ilişkilendirildiği görülmektedir. Nesne ilişkileri kuramının en önemli temsilcilerinden olan Kernberg (2012) narsisizmi, bireyin erken çocukluk döneminde anne-baba ve çevre deneyimlerine karşı üç biçimde gelişebilen bir savunma mekanizması olarak nitelendirmiş, narsisizmi büyük ölçüde bebeklik dönemindeki ilgi eksikliği ile ilişkilendirmiştir. Patolojik boyuttaki narsisizmi ise “büyüklenmecilik, empati yoksunluğu, duygusal boşluk hissi, benmerkezcilik” ifadelerini kullanarak önermiştir. Kendilik psikolojisinde Kohut’ un (2004) vurguladığı, yine erken çocukluk dönemi olmuş ve narsisizmi, bu dönemde yaşanan düş kırıklıklarıyla empati yoksunluğuna bağlı gelişen (Kırpınar, 2009) zayıf kendilik değeriyle açıklamıştır. Buna göre Kohut (2004) tarafından narsisizm, olağan gelişim düzleminde gelişimsel bir duraklama şeklinde ele alınmakta, erken çocuklukta doğal olarak var olan büyüklenmiş kendilik duygusunun, sözü edilen yoksunluklarla olumsuz yönde gelişerek yine bu duygunun bir devamlılığı olduğu vurgulanmaktadır. Dolayısıyla Kohut’ a (2004) göre sağlıklı gelişimsel yapı, dış faktörlerden dolayı kişilik bozukluğuna yol açmaktadır. Kohut’ un (2017) bakış açısıyla çocukluk dönemi yaşantılarına bağlı olarak gelişen ve benlik yapısına yansıyan öz saygı eksikliği, bireyin kendini aşırı boyutlarda değersiz hissetmesi, depresif duygusal denge ve diğerleri tarafından reddedilme düşüncesi; narsisizme yol açan kusurlar olarak değerlendirilmektedir (Özakkaş, 2006). Geçtan (2015) ise narsistik eğilimleri, bireylerin gelişim dönemlerinde belli birtakım tepkilere takılmaları sonucunda geliştirdikleri saplantılar ile ilişkilendirmektedir. Dolayısıyla bir bütünlemeye varıldığında psikanalitik ve onun uzantısı niteliğindeki yaklaşımların, narsisizmin kaynağını erken çocukluk dönemiyle örtüştürdüğü ve bu bakış açısının dinamiğinin de zihinde gerçekleşen ve sona eren şeylerin kişiliği belirlediği görüşünden geldiği görülmektedir (Lowen, 2016).

Narsisizmin hem insan tabiatındaki doğal işleyişi hem de zarar verici boyutları, terimin normal ve patolojik düzlemlerde kavramlaşmasına yol açmıştır.

(3)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com Freud’ un (1914) içten gelen libidinal bir enerji, devamında ise ona yakın olanların bir savunma mekanizması olarak önerdiği narsisizmin 1980’de APA tarafından narsistik kişilik bozukluğu adı altında değerlendirilmesi; patolojik bir bozukluğa işaret etmiş ve normal narsisizm ile patolojik narsisizmin sınırlarının net şekilde belirlenmesini sağlamıştır. Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders – DSM III) 3. baskısında ilk kez yer alan (Atay, 2009) ve kişilik bozukluğuna işaret eden narsisizm; gösterişli ve abartılı tarzda önemli ve eşi benzeri olmama duygusuna sahip olma; başarı, güç, zeka, güzellik gibi kavramlara sınırsız bir biçimde sahip olduğuna inanma veya kusursuz aşk fantezisi kurma; olumsuz yaşam olaylarına tahammül edememe;

herhangi bir sorumluluk almadan ayrıcalık ve hak sahibi olduğu iddiasında olma; diğerleriyle olan ilişkilerinde son derece zayıf empati yeteneği ya da empatiden tamamen yoksun olma eğilimleri ile açıklanmıştır (Hyman, 1989). DSM’nin takip eden basımlarında da öze sadık kalınarak narsistik kişilik bozukluğu, tanı kategorisi kapsamında yer almaya devam etmiştir (DSM-III-R; American Psychiatric Association, 1987; DSM-IV, American Psychiatric Association, 1994; DSM-IV-TR; American Psychiatric Association, 2000). DSM-V’ te (2013) ise tanı eksen yapısındaki değişikliklerle erken erişkinlik döneminde başlayan ve çeşitli koşullar altında beliren büyüklenmeciliği, hayranlık gereksinimini, eş duyum (empati) yoksunluğunu içeren yaygın bir örüntü şeklinde ortaya konmuştur (Eldoğan, 2016).

Lowen (2016) patolojik düzlemdeki narsistik eğilimler için “bireylerin kendilerine karşı, imgelerine yaptıkları yatırım” ifadesini kullanır. Ona göre narsist bireyler, gerçek benliklerinden çok imgelerini severler ve dolayısıyla narsisizm, duyguların -benliklerin- inkarı şeklinde değerlendirilebilir. Rozenblatt (2002) içinse bu eğilimler, kişiliğe tehdit olarak algılanan durumlara karşı oluşturulan bir savunma mekanizmasının ürünüdür. Bu bakış açısıyla da narsisizm, olumlu benlik algısının tehdit ve tehlikelerden sağlıklı şekilde korunamaması ve uygun başa çıkma stratejilerinin kullanılamamasına ilişkin yaşam deneyimleriyle ortaya çıkarmaktadır (Pincus ve Lukowitsky, 2010). Psikanalitik ve onun devamı niteliğindeki yaklaşımlar için, narsistik eğilimlerde beliren kendini diğerlerinden üstün görme ile abartılı benlik saygısı, birer maske niteliğindedir. Bu bireyler, her ne kadar kendilerinden son derece emin olduklarını ve diğer fikirlere ihtiyaç duymadıklarını gösterseler de bunun aksi yönde içsel bağlam, düşük benlik saygısına işaret etmektedir. İçsel süreç ile dışa yansıyan örtüşmemekte, bu bireylerin tamamen diğerlerinin düşüncelerinden ve yorumlarından beslendiği düşünülmektedir (Karaaziz ve Atak, 2013).

Ancak bu bakış açısı, Twenge ve Campbell’ a (2015) göre bir yanılgı ve kanıtı olmayan bir değerlendirmedir. Genel olarak narsisizm puanları yüksek çıkan bireylerin, benlik saygısı puanlarının da yüksek çıktığı görülmekte, ayrıca bilinçlerinin derinliklerinde bu bireylerin mükemmel olduklarına dair inançları da araştırmalarda kendini göstermektedir.

Bireyin kendini sevmesi, kendine olumlu özellikler atfederek değerli hissetmesi; bireyin hayata karşı pozitif bir bakış yakalaması ve hayattan kopmaması için son derece işlevseldir. Bu bağlam düşünüldüğünde bireyler için pozitif yönde işlediği bulgulanan normal narsisizm (Campbell ve Foster, 2007); her bireyde belli bir derecede olması beklenen, gerekli bir motivasyondur. Bu motivasyon, bireyi hem dış dünya ile başa çıkmada başarılı kılmakta hem de bireyin çevresiyle uyumunu korumaktadır (Rozenblatt, 2002).

Benliğe yapılan libidinal yatırım olarak da öngörülen normal narsisizm, denge durumunda söz konusu olmakta, bu denge durumu ise içsel süreçleri yansıtan benlik, duygular, biliş ile ebeveynler gibi yakın çevre arasındaki uyumu kapsamaktadır (Kernberg, 2012). Benliğe ilişkin olumlu algının normal narsisizmle örtüştürülmesini (Pincus ve Lukowitsky, 2010) birey tarafından benliğe atfedilen güç, kendini önemli hissetme, çekicilik gibi özelliklerle açıklamak mümkündür. Narsistik benlik, bireyin deneyimlerinden keyif almasını, başarılarıyla gurur duymasını, başarısızlık ve eksiklerinden dolayı ise utanç ve öfke duygularının daha rahat üstesinden gelmesini sağlayabilmektedir (Rozenblatt, 2002). Aynı zamanda narsisizme eğilimli bireylerin dışadönük ve kendini geliştirmeyi amaçlayan, deneyimlere açık bireyler olduğu (Twenge vd., 2008), yüksek öz güvenli olma ve bireyin kendisine verdiği değerin ise bireyi dışarıdan gelen eleştirilere karşı koruma işlevi üstlendiği görülmektedir (Akhtar, 1989).

Araştırmalar narsisizmle pozitif yönde ilişkilendirilen benlik saygısının narsisizmi yordadığını ortaya koymaktadır (Campbell, Rudich ve Sedikides, 2002; Emmons, 1984, 1987; Morf ve Rhodewalt, 1993;

Raskin ve Terry, 1988; Raskin, Novacek ve Hogan, 1991; Rhodewalt ve Morf, 1995, 1998). Rosenberg’e (1965a) göre benlik saygısı, bireyin kendine yönelik tutumlarına ilişkindir. Başka bir deyişle benlik saygısı;

bireyin kendini değerlendirmesi (self-evaluation) merkezinde, kendine yönelik tutumunu yansıtır (Coopersmith, 1967). Birey bu değerlendirmede performansını, kapasitesini, yeterliliğini ve değerlerini göz önünde bulundurur. Bireyin kendine yönelik tutumu olumluysa benlik saygısı yüksek; birey, kendine yönelik olumsuz bir tutum içindeyse benlik saygısı düşük olmaktadır. Yüksek benlik saygısına sahip bireyler, kendilerini toplumda değerli bir kişi görme eğilimindedirler ve kendilerine yönelik

(4)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com değerlendirmeleri pozitif yöndedir. Düşük benlik saygısına sahip bireylerde ise negatif yönde olan kendilerine dönük değerlendirmelerinin ön plana daha çok çıkması (Baumeister ve Tice, 1986) ve süreklilik göstermesi (Rosenberg, 1965b) söz konusudur. Baumeister, Tice ve Hutton’a göre (1989) benlik saygısı yüksek bireyler; kendisini kabul etme ve üstün niteliklerine odaklanma eğilimi gösterirler. Bu bireyler, düşük benlik saygısına sahip olanlara göre kendilerini geliştirmeye ve risk almaya daha açıktırlar. Yüksek benlik saygısı mutluluk, kendini iyi hissetme ve girişkenlik ya da gruplar içinde kendini daha iyi ifade etme ile ilişkilendirilmiş (Baumeister, Campbell, Krueger ve Vohs, 2003) ancak yakın tarihte yapılan araştırmalar, benlik saygısının abartılı ve dengesiz biçimde artırılmasının narsisizme yol açabileceğini göstermiştir (Baumeister vd., 2003; Twenge ve Campbell, 2015). Benlik saygısı yüksek bireylerin başarıyı yakalamadaki istekleri, diğerlerinden üstün olduklarını kanıtlamaya çalışmalarıyla ilişkilendirilmektedir (Wallace ve Baumeister 2002). Bu nedenle benlik saygısını artırmaya dönük yaklaşımların pozitif yönde işlemediği hatta bireylerdeki narsisizm eğilimlerinin artmasına da neden olduğu vurgulanmaktadır (Twenge vd., 2008a, 2008b; Twenge ve Campbell, 2015).

Her ne kadar normal narsisizm daha önce de sözü edildiği gibi işlevsel özellikler üzerine şekillense de kendini sevme, değerli bulma ve bunların getirdiği yüksek öz güvene sahip olmanın, hangi durumlarda abartılarak kişilik bozukluğuna dönüştüğünü kestirmek son derece güç gözükmektedir (Geçtan, 2015).

Saptamadaki bu zorluğun yanında Foster ve Campbell’ a (2007) göre de sosyal ilişkilerdeki rahatlık, kendini ve yeteneklerini değerlendirmede iyi hisler içinde olma ve liderlik özelliği barındırma gibi örüntülerle pozitif yönde işlediği düşünülen normal narsisizm; çevreyle olan ilişkilerin sürdürülmesini engellemesi ya da yanıltan öz bilgi bağlamında oldukça zararlı sonuçlar doğurabilmektedir. Bu zararlı sonuçların altında yatan dinamiği, Twenge ve Campbell (2015) üstünlük algısıyla açıklamaktadır.

Narsisizme eğilimli bireyler nesnel ölçümlerin aksine kendilerini diğerlerinden daha zeki, yaratıcı, güzel görmekte ve diğerleri üzerinde hak sahibi olduklarına inanmaktadırlar. Bu üstünlük algısı ve eşsiz olma hissi ise hem bu bireyleri diğerlerini anlamada hem de çevredekilerle duygusal olarak derin ve sevgi dolu ilişkiler kurmada yetersiz kılmaktadır.

Narsisizm eğilimlerinin, bireyin kim olduğuna dair inançlarının tümünü kapsayan (James, 1968) ve kültürden kültüre farklılıklar göstermesi bakımından sosyal bir yapı olan “benlik” kavramıyla (Aronson, Wilson ve Akert, 2012; Kağıtçıbaşı, 2017a; Taylor, Peplau ve Sears, 2012) da ilişkileri araştırılmış, özellikle narsisizmin benlik kurgularıyla ilintisi saptanmaya çalışılmıştır. Bireylerin kendilerini grubun bir parçası mı yoksa gruptan bağımsız bir birey olarak mı tanımladıkları üzerine şekillenen benlik kurguları, önceleri iki zıt kutup olarak değerlendirilen toplulukçuluk ve bireycilik eğilimleriyle açıklanmış (Hofstede, 1980); daha sonra boyutların iki karşıt kutup olarak değil (Fiske, 2002; Oyserman, Coon ve Kemmelmeier, 2002; Triandis, 2001), aynı kişide farklı seviyelerde var olabilen kültürel sendromlar olarak ele alınması öngörülmüştür. Bu öngörü neticesinde de Singelis ve arkadaşları (1995) tarafından INDCOL ölçeği hazırlanmıştır (Wasti ve Erdil, 2007). Ayrıştırma bağlamından sıyrılarak oluşturulan ölçekte bireycilik ve toplulukçuluk eğilimlerinin; aynı bireyde her ikisinden de özellikler barındıran, ancak bir boyutu baskın olanı saptanmaktadır. Buna göre de Singelis ve arkadaşları (1995) bu eğilimleri -yatay ve dikey düzlemlerde- yatay bireycilik, dikey bireycilik; yatay toplulukçuluk, dikey toplulukçuluk şeklinde boyutlandırılmıştır. Boyutlandırmadaki ayrıştırmanın asıl temelinde eşitlikçi ya da hiyerarşik ilişkiler değişkenleri görülmekle birlikte (Kağıtçıbaşı, 2017b); bireyler arası güç mesafesi, özgünlük, statüye verilen önem, yarışmacı olma ve fedakarlık gibi dinamikler de (Triandis, 1996) göz önünde bulundurulmuştur.

Yatay düzlemde statü eşitliği ve daha yumuşak bir geçişle benzerliklere, dikey düzlemde ise eşitsizlik ve statü farkına yapılan vurgu (Thomas vd., 2010); dikey düzlemdeki bireyleri, yatay düzlemdekilere oranla daha net çizgilerle farklılık boyutuna taşımaktadır. Buna göre dikey toplulukçuluk eğilimindeki bir birey, hiyerarşik yapılanması olan bir iç gruba ait hissederken bu hiyerarşik yapı, hem grup üyelerinin eşitsizliği hem de bazı üyelerin yüksek statüsü ile ilintilidir. Burada güç değeri, diğerleri üzerinde otorite kurma aracı olarak dikkat çeken önemli bir değişkendir. Birey, gruptaki hiyerarşik yapı ve eşitsizlik olgusunu kabul ederken aynı zamanda grup için de kendini feda etmeye isteklidir (Triandis; 2001), bireyin benliği diğerleriyle karşılıklı bağımlıdır. (Singelis vd., 1995; Triandis, 1996; Triandis ve Gelfand, 1998). Bireylerin yine kendini bir iç grupla tanımladığı ve benliğini gruba ait hissettiği yatay toplulukçuluk eğilimde ise dikey boyuttan farklı olarak yatay düzlemde eşitlik vurgusu ön plana çıkmaktadır. Bu eşitliğe bağlı olarak tüm grup üyeleri aynı olarak algılanır; başka bir deyişle temel kültürel örüntüyü, bireyin diğer bireyler ile eşitliği oluşturur (Singelis vd., 1995; Triandis, 1996; Triandis ve Gelfand, 1998). Benliğin tamamen özerk olarak tanımlandığı ve statü ayrımına oturtulan eşitsizlik olgusunun vurgulandığı benlik yapısı ise dikey bireycilik eğilimine işaret etmektedir. Hem eşitsizlik hem de biriciklik vurgusu, bu boyuttaki bireyleri kendini güçlü bir şekilde diğerlerinden farklı olarak algılamasına odaklamaktadır. Bu bağlam

(5)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com düşünüldüğünde benlik, tamamen diğer bireylerden bağımsızdır. “En iyi olma” vurgusu, bu bireyleri özellikle yatay bireyci eğilimlilerden ayırmakta (Triandis, 2001); statü, rekabet ve kazanma bu bağlamda değer verilen olgular arasına girmektedir. Bu olgulara bağlı olarak da yaratıcılık ve yüksek performans üst düzeyde kendini göstermektedir (Singelis vd., 1995; Triandis, 1996; Triandis ve Gelfand, 1998). Başarı, haz, kendine yönelme, boyuttaki bireyler için önemlidir (Oishi, Schimmack, Diener ve Suh, 1998), bu örüntü de yarışmacılık-rekabet gibi en iyi olmaya dönük unsurları ön plana çıkarmaktadır (Triandis, 1996;

Triandis ve Gelfand, 1998). Yatay bireycilikte ise dikey boyuttan farklı olarak eşitlik olgusunun varlığına yapılan vurgu kendini göstermektedir. Birey yine kendini özerk olarak algılar ancak eşitlik vurgusu kendisini diğer bireylerle benzer görmesini sağlar. Statü farklılıklarının gözetilmemesi, grup içerisinde az çok bir denkliğin olduğunu vurgular. Birey tüm bu örüntü gözetildiğinde benliğini diğer benliklerle uyumlu olmasına rağmen bağımsız olarak görme eğilimindedir (Singelis vd., 1995; Triandis, 1996; Triandis ve Gelfand, 1998).

Benlik saygısının özerkliği artırdığı yaklaşımı, bireyci kültürlerde yetişen bireylerin benlik saygılarının toplulukçu kültürlerde yetişenlere göre daha yüksek olmasıyla açıklanmaktadır. Bu doğrultuda da benlik saygısının özerkliği artırdığı, özerkliğin artmasına bağlı olarak da bireyciliğin yükselme eğilimine girdiği literatürde tartışılmaktadır (Berry vd., 2015).

Bireyci ve toplulukçu kültürlerde benlik saygısı puanlarının farklılaşması, benlik saygısıyla arasında pozitif korelasyon bulunan narsisizmin (Campbell, 1999; Emmos, 1984; Raskin vd., 1991; Rhodewalt ve Morf, 1995; Twenge ve Campbell, 2001; Watson, Hickman ve Morris, 1996) de bu durumla paralel olarak şekillendiğini göstermektedir (Foster, Campbell ve Twenge 2003).

Raskin ve Terry (1988) narsisizmi; üstünlük, sömürücülük, otorite, kendine yeterlilik, kendini beğenme, hak iddia etme ve teşhircilik olmak üzere 7 boyut ile açıklamaktadır. Bunlardan özellikle üstünlük boyutunda, narsisizm eğilimli bireylerin benlik saygısına yatırım yaptığı görülmekte ve boyut, birincil olarak vurgulanmaktadır. Hem kendinin hem de diğerlerinin onayladığı bir üstünlük algısı içindeki bu bireyleri ayırt etmede boyut, bir ölçüt olarak değerlendirilmektedir. Sömürücülükte, narsist bireylerin çıkar ilişkileri, otorite boyutunda ise bu bireylerin diğerleri üzerinde belirli bir güce sahip olma arzusu vurgulanmaktadır. Kendine yeterlilik boyutu, diğerlerine herhangi bir koşulda ihtiyaç duymama; kendini beğenme boyutu ise çekiciliğe odaklanma ile ilişkilendirilmektedir. Çekiciliğe sahip olan narsist bireyin bu özelliği, diğerlerince de onaylanmakta ve bu da narsist bireyin kendine dönük olumlu benlik algısını artırmaktadır. Hak iddia etme boyutu, isteklerin diğerleri tarafından kabul edilmesinde koşulsuz uyumu vurgulamakta, teşhircilik boyutunda ise biricik olduğuna inanan bireylerin dışa dönüklük, iddialılık, kendinden son derece emin olma ve abartılı gösterişte bulunma gibi özellikleri ön plana çıkmaktadır (Atay, 2010).

Narsisizmdeki kendine odaklanma ve özellikle üstünlük boyutundaki benlik saygısına yatırım yapma örüntüleri, narsisizmin bireycilikle pozitif yönde işlediğini düşündürmektedir. Bireycilikte bireyin biricik olduğuna inancı ile toplulukçuluktaki grup dinamiği ve bireyin kendini bir iç grubun parçası olarak hissetmesi karşılaştırıldığında beklenen, bireyci eğilimlilerin toplulukçulara göre narsisizme daha yakın olmasıdır. Narsisizm puanları ile bireycilik eğilimlerinin karşılaştırıldığı Foster ve arkadaşlarının (2003) yaptığı çalışmada Amerika, Avrupa, Kanada, Asya ve Orta Doğu olmak üzere beş bölge değerlendirilmiş;

kültürler bağlamındaki bireycilik puanlarının narsisizmi yordadığı bulgulanmıştır. Çalışma, en yüksek bireycilik eğilimindeki Amerika’nın bireycilikle orantılı olarak narsisizm puanlarında da en yüksek seviyeye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra Amerika’dan sonra narsisizmdeki puan sıralamasının yüksekten düşüğe doğru Avrupa, Kanada, Asya ve Orta Doğu olarak bulgulandığı görülmektedir. Bu sıralama değerlendirildiğinde bireycilik eğilimlerinin narsisizm üzerindeki etkisi ABD, Avrupa ve Kanada ile örtüşmekte; aynı zamanda araştırma düşük bireyciliğin Asya ve Orta Doğu kültürlerinde narsisizm eğilimlerini asgari düzeyde tuttuğunu ortaya koymaktadır.

Literatürde narsisizm eğilimlerinin cinsiyet değişkeni bağlamında da araştırıldığı, bu araştırmalar sonucunda farklı bakış açılarının oluştuğu ve elde edilen bulgulara ilişkin farklı saptamaların yapıldığı dikkat çekmektedir. Narsisizm eğilimleri, ilkin Freud (1914) tarafından kadınlara atfedilen bir duruma karşılık gelmektedir. Ancak ilerleyen yıllarda yapılan nesnel ölçümlerle bu eğilimin her iki cinsiyette de görülebileceği bulgulanmış; bazı araştırmacılar eşitliğe vurgu yaparken (Lasch, 2006), bazı araştırmacılar (Foster vd., 2003; Grijalva vd., 2015; Paulhus ve Williams, 2002; Tschanz, Morf ve Turner, 1998; Watson vd., 1987) ise erkeklerin narsisizme daha eğilimli olduğu sonucuna varmıştır. Araştırmalarda çıkar elde etme ile ilişkilendirilen “sömürücülük”, ayrıcalık vurgulayan “hak iddia etme” boyutları ve güçle açıklanan

“otorite” boyutundan erkeklerin kadınlardan kayda değer şekilde yüksek puan aldıkları saptanmıştır

(6)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com (Grijalva vd., 2015). Erkeklerin narsisizm toplam puanlarının yüksek oluşunu ve narsisizme olan eğilimlerini, yüksek bireycilik düzeyleri ve bağımsızlığa eğilimli olmalarıyla açıklamak mümkün gözükmektedir. Hem kültürel bağlam düşünüldüğünde hem de cinsiyet değişkeni gözetildiğinde yüksek bireycilik eğilimlerinin narsisizm puanlarını artırması, narsisizmin bireycilikle pozitif yönlü ilişkisini göstermektedir. Bireycilik eğilimlerinde kendine odaklanmak her ne kadar benlik saygısını artırıyor ve iyi oluşla ilişkilendiriliyor olsa da bu eğilimlerin belli koşullar altında narsisizme yol açabildiği literatür tarafından sorgulanmaktadır (Foster vd., 2003).

Narsisizm eğilimlerini gelişim dönemleri bağlamında değerlendirmek ve bu değerlendirmelerin sonucunda eğilimlerdeki yaş değişkenine bağlı farklılaşmaları da ortaya koymak mümkün gözükmektedir. Çalışma sonuçları yaşın ilerlemesiyle narsisizm puanlarının düşme çizgisinde olduğu göstermekte (Akıncı, 2015) dolayısıyla genel tablo narsisizm eğilimlerinin ergenlerde, yetişkin gruplara göre daha fazla olduğunu yönünde gelişmektedir. Ergenlik dönemi, ergen benmerkezciliğiyle benlik bilincinin yükseldiği bir döneme işaret etmektedir. Buna bağlı olarak ergen birey, diğerlerinin onunla ne kadar ilgilendiği odağında, benzersizlik ve incinmezlik algısı ile bu döneme özgü kendine yönelik bir tutum içindedir (Santrock, 2012).

Dolayısıyla bu tutum, ergen bireyde kendine aşırı güven, her şeyi yapabileceğine dair bir algı ve kendinin eşsiz-biricik bir varlık olduğu inancıyla (Steinberg, 2007) kendini gösterebilir. Bu bakış açısıyla paralel olarak Aşkun ve Çetin (2017), ergen benmerkezciliği alt boyutlarından ergenin özel hissetmesi ve kendine özgü oluşuna ilişkin inancını temsil eden eşsizlik boyutu ile ergenin odağının başkalarından çok kendisi olduğunu temsil eden benlik odağı boyutuyla narsisizm ilişkilerini ortaya koymuştur. Yapılan boylamsal bir çalışma ise narsisizmin özellikle 14-18 yaş aralığında belirgin şekilde arttığını, 18-23 yaş aralığında ise hafif bir düşme eğilimine girdiğini göstermektedir (Carlson ve Gjerde, 2009). Robert ve arkadaşları (2010) da 18-25 yaş aralığındaki beliren yetişkin (Arnett, 1997, 1998) grubundaki üniversite öğrencilerinin narsisizm skorlarının orta ve ileri yaş gruplarına göre anlamlı olarak yüksek olduğu saptanmıştır.

Türkiye’deki araştırmalar, bu çalışmalarla paralel sonuçlar vermiş; özellikle Akıncı’nın (2015) çalışması, narsisizm eğilimlerinin yaş değişkenine bağlı olarak belirgin şekilde farklılaştığını; beliren yetişkinlerin, genç ve orta yetişkinlere göre yüksek puanlar aldığını göstermiştir. Özer ve arkadaşlarının (2016) yaptığı araştırmada da aynı doğrultuda sonuçlara varılması, yaş değişkenine bağlı narsisizm örüntülerindeki net farklılaşmaya işaret etmektedir. Dolayısıyla narsisizmdeki düşüş eğilimlerini; yaşın ilerlemesine bağlı olarak insanların daha da olgunlaşmaları, çevrelerini ve kendilerini olduğu gibi kabul etmeye başlamaları ile açıklamak mümkün gözükmektedir (Güngör, Arıcak ve Ekşi, 2012).

Düşünce, davranış ve algıların yanı sıra duyguların da benliği etkileyen bir değişken olduğu düşünülmektedir (Kağıtçıbaşı, 2017a; Kağıtçıbaşı, 2017b). Duygular, bireylerin temel hislerini (mutlu, kızgın, üzgün, korkmuş, öfkeli olma gibi) yansıtan (Uçar ve Aliyev, 2017), karmaşık ve uyum sağlamaya dönük yapılardır (Zajonc, 1980; Izard, 2007). Psikoloji literatüründe duygulara dair çerçevenin çevresel/fizyolojik (Tolman, 1923; Dollard vd., 1939) ya da merkezi/zihinsel (Epstein, 1998; Lazarus, 1991; Leventhal ve Scherer, 1987; Zajonc, 1980) şeklinde iki bakış açısıyla oluşturulduğu görülmektedir.

Özellikle de alanyazında duyguların bilişten ayrı bir süreç olarak mı işlediği yoksa bilişsel bir sürecin uzantısı mı olduğu tartışılmaktadır. Maio ve Esses (2001), duygular ve biliş arasında var olan karşılıklı bir etkileşimin varlığını savunmaktadır. Duygular, çoğunlukla bazı özel biliş durumlarını izlemektedir ve bilişsel süreçler de sıklıkla bir miktar duygu içermektedir. Aynı zamanda hem bilişsel hem de uyumsal yanı düşünüldüğünde insan yaşamının ciddi bir parçasını oluşturan duyguların, öznel özellik taşıması durumu söz konusudur. Bu örüntü değerlendirildiğinde ise bilgi işleme sürecindeki bireysel farklılıkların, bireylerin uyarıcılar karşısında yaşadığı duygu gereksinimlerini de farklılaştırdığı görülmektedir (Maio ve Essen, 2001). Duygu gereksinimindeki bu farklılaşmayı, bireylerin kendi ve diğerlerinin duygularını anlama isteğine ilişkin tutumları ile açıklamak mümkündür. Daha açık bir ifadeyle duygu gereksinimi, duygu içeren etkinlik veya durumlara yaklaşma ya da bu durumlardan kaçınmaya ilişkin genel bir güdülenme düzeyini ifade etmektedir (Duyan, Uçar ve Kalafat, 2011). Bir duygu deneyimi yaşayan birey, kendinin ve diğerlerinin duygularını anlama eğilimi göstererek bir duygu gereksinimi yaşar; bu gereksinim de duygulara yaklaşmak veya duygulardan kaçınmak şeklinde iki farklı uç olarak düşünülebilecek farklı güdülenmelere yol açar (Maio ve Esses, 2001). Buna göre bireylerde rahatsız edici duygulardan kaçınma;

olumlu duygu yaşantılarında ise duygulara yaklaşma güdüsü ön plana çıkmaktadır dolayısıyla bu güdülerin farklı yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkabilmesi durumu söz konusudur (Lang, 1995; Maio ve Esses, 2001).

Duyguların, bilişsel sonuçlar ortaya çıkararak yargıları ve davranışları etkilemesi de söz konusudur (Maio ve Esses 2001). Bu bağlamda duygu gereksinimi fazla olan bireylerde duyguların yargıları etkilemesi, baskın gözükmektedir. Bu bireylerde aynı zamanda sorgulama, tartışma ve yaşananları derinlemesine

(7)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com düşünme eğilimleri ile bu eğilimlere bağlı olarak ortaya çıkan yeni bir şeyler öğrenmeye dair bir çeşit güdülenme dikkat çekmektedir. Yeni bir şeyler öğrenen duygu gereksinimi yüksek olan birey, eski bilgilerle yeni öğrenilenlerin çatışması ya da var olan bilgilerin genişlemesinde yaşanan zorlamalardan ötürü duygusal bir gerilim yaşayabilmektedir. Bu örüntü ise duygulara yaklaşma gereksinimi olan bireylerin istediği bir durum olarak düşünülmektedir. Uç fikirlerin ortaya çıkardığı tartışmaların bu bireylere güçlü duygular deneyimleme fırsatı vermesi, yine bu bireyler için tartışmaları oldukça çekici kılmaktadır. Bu dinamiklerin, duygu gereksinimi yüksek kişileri yeni ve farklı konular öğrenmeye daha açık ve istekli hale getirdiği öngörülmektedir. Duygu gereksinimi yüksek olan bireylerin bir başka eğilimini de sosyal gruplara karşı olan güçlü tutumları ile açıklamak mümkündür; grupların güçlü duyguların deneyimlenmesini kolaylaştırması ve bireyin optimal düzeyde uyarılması bu eğilimle şekillenen tutumlarını açıklamaktadır (Blankstein, Flett, Koledin ve Bortolotto, 1989). Bu bağlamda deneyimlenen nefret hisleri ya da yüksek kabul, bu bireyleri içsel olarak memnun edici olabilir (Maio ve Esses, 2001). Duygu gereksinimi yüksek bireylerin düşük olanlara göre yoğun duyguların deneyimlenmesini sağlayan aktivitelere - roman veya şiir okumak, korku filmi ya da tiyatro izlemek- katılma olasılığının daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Bu tür aktiviteler yüksek duygu gereksinimindeki bireyin güçlü duygular yaşamasını sağlayıp, onu bu aktivitelere yaklaştırırken; duygulardan kaçınma eğilimi ise duygu gereksinimi düşük olanları, bu tür etkinliklerden uzaklaştırmaktadır. Bireylerdeki güdülenmenin “duygulardan kaçınma” dan çok “duygulara yaklaşma” doğrultusunda olduğunu söylemek mümkün gözükmektedir. Bu eğilim, yaklaşma güdüsündeki içsel olarak daha fazla doyum sağlama özelliğiyle ilişkilendirilmektedir (Maio ve Esses, 2001; Schwarz, 1990). Duygu gereksinimi düzeylerindeki farklılaşmanın bir diğer nedeni de öğrenme süreçleridir. Örneğin bireylerin yetiştirilme sürecinde öğrendiği cinsiyet rolleri, kadın ve erkeklerin hangi duygulara yaklaşıp hangilerinden kaçınacağını öngörmektedir (Fujita, Diener ve Sandvik, 1991). Kring ve Gordon’a (1998) göre erkekler duygusal durumlardan kaçınma davranışı gösterirken, kadınlar bu durumlara yaklaşma eğilimindedir. Farklı araştırma sonuçları da bireylerin duygu tepkilerinin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır (Fujita vd., 1991; Nolen-Hoeksema ve Girgus, 1994).

1.2.Amaç

Bu araştırmanın temel amacı; yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapılarıyla benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma gibi değişkenlerin narsisizm kişilik özelliğini lise, üniversite ve öğretmen gruplarında yordayıp yordamadığını araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda araştırmada kuramsal açıklamalar da dikkate alınarak bu değişkenleri içeren bir regresyon modeli kurulmuş ve test edilmiştir. Çalışmada buna ek olarak hem bu değişkenlerin gruplar arasındaki farklılıklarını ortaya koymak hem de cinsiyete bağlı farklılıkları saptamak için veriler analiz edilmiş; değişkenlerin gruplar arasında farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için anova, cinsiyetler arasındaki farlılıkları bulgulamak içinse t testi uygulanmıştır. Aşağıda araştırmaya dair hipotezler sunulmuştur:

Lise, üniversite ve öğretmen gruplarında yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapıları, benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma; narsisizmi anlamlı olarak yordamakta mıdır?

Yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapıları; benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile narsisizm toplam puan ortalamaları; lise, üniversite ve öğretmen grupları arasında anlamlı olarak farklılaşmakta mıdır?

Kadın ve erkeklerde yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapıları; benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile narsisizm toplam puan ortalamaları anlamlı olarak farklılaşmakta mıdır?

2. YÖNTEM

Bu araştırma, mevcut durumu sorgulayan betimsel bir araştırmadır. Araştırmada Türkiye’de lise, üniversite ve yetişkinlik dönemindeki yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapıları, benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma eğilimleri ile narsisizm arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla ilişkisel tarama modeline dayanan bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Tarama modelleri, geçmişte ya da halen var olan bir durumu, var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır (Karasar, 2004). Veriler, farklı yaşlardaki bireylerden elde edilmiş ve kesitsel araştırma düzeni kullanılmıştır. Araştırmada lise, üniversite ve yetişkinlik dönemindeki yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapılarının, benlik saygısının, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma eğilimlerinin narsisizm ile ilişkilerini içeren çoklu bir regresyon modeli geliştirilip test edilmiştir.

(8)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com Araştırmadaki katılımcılar Niğde ilinde özel bir lisede öğrenim gören lise öğrencileri, Aksaray Üniversitesinde eğitim alan öğrenciler ve Niğde ilinde çalışan ortaöğretim kademesindeki öğretmenlerden oluşmaktadır. Ölçme araçlarının uygulanacağı bireylerin, “18-40 yaş aralığında (ergenlik, beliren yetişkinlik ve yetişkinlik döneminde) olması” durumu dikkate alınarak araştırma için amaçlı (purposive) örnekleme yöntemlerinden maksimum çeşitlilik yöntemi belirlenmiştir. Amaçlı örneklemde araştırmacı, evrenle ilgili daha önceki kuramsal bilgilere, kendi bilgilerine ve araştırmanın özel amacına dayanarak bir örneklem belirlemektedir (Fraenkel ve Wallen, 1993). Bu örneklemenin temeli, araştırmanın amaçları doğrultusunda bir evrenin temsilci bir örneği yerine, amaçlı olarak bir ya da birkaç alt kesimini örnek olarak alıp evrenin araştırma problemine en uygun olanını gözlem konusu yapmaktır (Sencer, 1989). Bu örnekleme yönteminin evren değerleri hakkında önemli ipuçları vereceği ifade edilmektedir (Büyüköztürk vd., 2008).

2.1. Veri Toplama Araçları 2.1.1. Narsisizm ölçeği:

Narsisizm puanlarını ölçmek amacıyla Raskin ve Terry’nin (1988) geliştirdiği 40 maddelik narsisizm envanterinin Ames, Rose ve Anderson (2006) tarafından kısaltılarak 16 maddeye indirgenen kısa formu kullanılmıştır. Ölçeğin Güngör ve Selçuk’un (2015) çalışmalarıyla Türkçeye uyarlanan versiyonu tercih edilmiştir. Ölçeğin uygulanmasında katılımcılardan iki önermeden oluşan her bir madde için kendisini yakın hissettiği önermenin işaretlenmesi istenmektedir. Bu araştırmada ölçeğin cronbach alfa değeri .70 olarak bulunmuştur.

2.1.2. INDCOL ölçeği:

Yatay bireycilik/toplulukçuluk ile dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik yapılarını ölçmek için Singelis ve arkadaşları tarafından geliştirilen, Wasti ve Erdil (2007) tarafından ise adaptasyonu yapılan INDCOL ölçeği kullanılmıştır. Ölçek 37 maddeden oluşmaktadır. Katılımcılardan, ölçekteki her bir maddenin kendi durumlarını ne ölçüde yansıttığını 1 (hiç uygun değil) ile 5 (tamamen uygun) arasında puan vererek derecelendirmeleri istenmektedir. Yatay bireyciliğin cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı .78, dikey bireyciliğin cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı .80, yatay toplulukçuluğun cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı .70 ve dikey toplulukçuluğun cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı ise .65 olarak bulunmuştur.

2.1.3. Benlik saygısı ölçeği:

Benlik saygısını ölçmek amacı ile Rosenberg (1965) tarafından geliştirilen benlik saygısı ölçeğinin 10 maddelik kısa formu kullanılmıştır. Ölçeğin Türkçeye uyarlaması Çuhadaroglu, (1986) tarafından yapılmıştır. Maddeler 1 ve 4 arasında puanlanmaktadır. Ölçekten alınan yüksek puan, benlik saygısının fazla olduğunu; düşük puan ise benlik saygısının düşük olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada ölçeğin cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı .84 olarak bulunmuştur.

2.1.4. Duygu gereksinimi ölçeği kısa formu:

Apple, Gnambs ve Maio tarafından kısa formu geliştirilmiş olan Duygu Gereksinimi Ölçeği’nin Türkçe uyarlaması Uçar (2017) tarafından yapılmıştır. Ölçek 10 maddeden oluşan 5 dereceli likert tipi bir ölçektir.

5 madde duygulara yaklaşmayı, 5 madde duygulardan kaçınmayı ölçmektedir. Bu araştırmada duygulara yaklaşma alt ölçeğinin cronbach alfa değeri .71, duygulardan kaçınma alt boyutunun cronbach alfa değeri ise .73 olarak bulunmuştur.

2.2. Süreç

Araştırmada veriler, bireysel uygulama ve grup uygulaması şeklinde elde edilmiştir. Veriler, ders saatleri içinde dersin yürütücüsünün izni ve yardımıyla toplanmıştır. Ölçeklerin uygulanması 20-25 dakika arasında değişmiştir. Araştırma verileri Aksaray ve Niğde illerinde Nisan 2017- Mayıs 2017 tarihleri arasında toplanmıştır. Veriler toplanırken gönüllülük ilkesi esas alınmış, katılımcılara öncelikle araştırmanın amacına yönelik kısa bir bilgi verilmiş ve ardından araştırmaya katılmak isteyen katılımcılara ölçekler dağıtılmıştır. Ayrıca, gerekli durumlarda katılımcılara ek açıklamalar yapılmıştır. Katılımcılardan kimlik bilgileri istenmemiştir.

2.3. Çalışma grubu

Çalışma grubu, Aksaray ilinde 2016-2017 yılında öğrenim görmekte olan 267 lisans öğrencisi ile Niğde ilindeki 88 öğretmen ve 509 lise öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırma kapsamında kullanılan veri toplama araçları, 864 katılımcıya uygulanmıştır. Uç değerler temizlendikten sonra çalışma; 183 Rehberlik

(9)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com ve Psikolojik Danışmanlık (%22.2), 31 Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü (%3.8), 45 Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (%5.4) olmak üzere toplam 259 üniversite öğrencisi (%31.4) ile Niğde ilinde öğrenim görmekte olan 43 lise 9. sınıf (%5.2), 46 lise 10. sınıf (%5.6), 127 lise 11. sınıf (%15.3), 264 lise 12. sınıf (%32) olmak üzere toplam 479 lise öğrencisi (%58.2) ve Niğde ilinde çalışan 88 (%10.7) öğretmenden alınan verilerle birlikte toplam 826 kişiden oluşan katılımcı üzerinde analizler yapılmıştır. Çalışma grubunun 506’sı kadın (%61.3), 320’si erkektir (%38.7). Çalışma grubunun yaşları ise 18 ile 41 arasında değişmektedir. ( yaş=19.63; Sd: 4.17).

3. BULGULAR

Katılımcıların ölçeklerden aldıkları puanlara ait aritmetik ortalamalar aşağıda sunulmuştur:

Tablo 1: Betimsel İstatistikler

N X Ss Çarpıklık Basıklık Ranj

Üniv.

Narsisizm 259 5.11 2.84 .480 -.094 13.00

B.saygısı 259 31.56 5.15 -.374 -.263 23.00

Y.bireycilik 259 36.14 5.23 -.234 -.689 22.00

D.bireycilik 259 27.68 5.70 .133 -.020 31.00

Y.toplulukçuluk 259 35.52 4.21 -.00 -.073 21.00

D.toplulukçuluk 259 33.54 4.90 .153 -.025 24.00

D.yaklaşma 259 20.03 3.06 -.440 .224 15.00

D.kaçınma 259 12.00 3.95 .229 -.124 19.00

Öğrt.

Narsisizm 88 5.36 2.89 .432 -.311 12.00

B.saygısı 88 33.19 4.47 -.328 -.633 18.00

Y.bireycilik 88 37.00 4.92 -.511 -.091 21.00

D.bireycilik 88 27.00 5.56 .300 -.931 22.00

Y.toplulukçuluk 88 35.62 4.67 -.405 .169 23.00

D.toplulukçuluk 88 33.85 4.65 -.183 -.015 22.00

D.yaklaşma 88 20.01 3.04 -.509 .814 15.00

D.kaçınma 88 11.84 4.03 .515 -.174 18.00

Lise

Narsisizm 479 6.93 3.16 .223 -.388 15.00

B.saygısı 479 30.54 5.58 -.518 -.129 26.00

Y.bireycilik 479 37.71 4.83 -.690 .094 24.00

D.bireycilik 479 29.88 6.81 -.106 -.276 34.00

Y.toplulukçuluk 479 35.03 4.63 -.248 -.162 23.00

D.toplulukçuluk 479 34.04 4.64 -.232 -.279 25.00

D.yaklaşma 479 20.09 3.38 -.468 -.448 14.00

D.kaçınma 479 12.19 4.42 .596 -.141 20.00

Tablo 2: Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile narsisizm arasındaki ilişkiler

1 2 3 4 5 6 7 8

Üniv.

1Narsisizm 1 .287** .322** .396** -.024 .036 .113 .006

2B.saygısı 1 .404** .133* .137* .066 .196** -.440**

3Y.bireycilik 1 .367** .283** .266** .374** -.120

4D.bireyci 1 .028 .242** .085 .081

5Y.toplulukçu 1 .521** .404** .025

6D.toplulukçu 1 .326** .131*

7D.yaklaşma 1 -.073

8D.kaçınma 1

Öğrt.

1Narsisizm 1 .200 .262* .343** -.250* -.018 .095 -.087

2B.aygısı 1 .285* .069 .098 .117 .093 -.384**

3Y.bireycilik 1 .432** .270* .345** .410** -.034

4D.bireyci 1 .085 .362** .224* -.144

5Y.toplulukçu 1 .577** .214* -.038

6D.toplulukçu 1 .160 -.051

8D.yaklaşma 1 -.011

9D.kaçınma 1

Lise

1Narsisizm 1 .289** .270** .299** -.203** -.068 .034 -.041

2B.saygısı 1 .175** .207** .046 .000 .000 -.330**

3Y.bireycilik 1 .271** .047 .057 .162* .032

4D.Bireyci 1 .036 .274** .061 .227**

5Y.toplulukçu 1 .519** .316** -.044*

6D.toplulukçu 1 -.157** -.142**

8D.yaklaşma 1 -.104*

9D.kaçınma 1

** p<0.01 * p<0.05

(10)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com Tablo 3: Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, benlik saygısı ile duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınmanın öğretmen, lise ve üniversite gruplarında narsisizmi yordayıp yordamadığına

ilişkin regresyon analizi

Model B Sd.Hata β T P R F P

Üniv. Sabit -4.792 1.895 .500a -2.259 .012 .500a .250 11.943 .000

Öğrt. Sabit 2.511 3.606 .518b .696 .488 .518b .269 4.198 .001

Lise Sabit .456 1.645 495c .277 .782 495c .245 21.814 .000

Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma, duygulardan kaçınma ve benlik saygısının narsisizmi üniversite öğrencilerinde yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda VIF değeri 1.47 olarak bulunmuştur.

VIF değerinin 10.00’dan küçük olması, değişkenler arasında otokorelasyon olmadığını, bu nedenle regresyon analizinin yapılabileceğini göstermektedir. Regresyon analizi sonuçlarına göre yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma, duygulardan kaçınma ve benlik saygısının narsisizmi üniversite öğrencilerinde yordadığı saptanmıştır (R=.500, R²=.250, F=11.943, P<0.05). Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın % 25’ini açıkladığı görülmektedir.

Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının narsisizmi öğretmenlerde yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda VIF değeri 1.24 olarak bulunmuştur. Regresyon analizi sonuçlarına göre dışa yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının, narsisizmi öğretmenlerde yordadığı bulunmuştur (R=.518, R²=.269, F=4.198, P<0.01). Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının narsisizm ortalamalarına ilişkin varyansın %27’sini açıkladığı görülmektedir.

Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının narsisizmi lise öğrencilerinde yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda VIF değeri 1.19 olarak bulunmuştur. Bu değer değişkenler arasında otokorelasyon olmadığını bu nedenle regresyon analizinin yapılabileceğini göstermektedir. Regresyon analizi sonuçlarına göre yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının, narsisizmi lise öğrencilerinde yordadığı bulunmuştur (R=.495, R²=.245, F=21.814, P<0.05). Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ile benlik saygısının narsisizm ortalamalarına ilişkin varyansın % 25’ini açıkladığı görülmektedir.

Tablo 4: Yatay bireycilik, yatay toplulukçuluk, dikey bireycilik, dikey toplulukçuluk, benlik saygısı, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınmanın, narsisizmi öğretmen, lise ve üniversite gruplarında yordayıp yordamadığına

ilişkin regresyon katsayısı tablosu

Model B Sd.hata β t P İkili Kısmı VIF

Üniv.

Sabit -4.792 1.895 -2.529 .012

B.saygısı .137 .037 .247 3.719 .000 .229 .203 1.478

Y.bireycilik .080 .037 .147 2.154 .032 .135 .118 1.563

D.bireycilik .158 .031 .317 5.179 .000 .311 .283 1.252

Y.toplulukçuluk -.060 .046 -.090 -1.312 .191 -.083 -.072 1.560 D.toplulukçuluk -.049 .039 -.084 -1.244 .215 -.078 -.068 1.534

D.yaklaşma .052 .059 .056 .878 .381 .055 .048 1.339

D.kaçınma .090 .045 .125 1.996 .047 .125 .109 1.303

Öğrt.

Sabit 2.511 3.606 .696 .488

B.saygısı .081 .070 .126 1.158 .250 .128 .111 1.289

Y.bireycilik .107 .071 .183 1.513 .134 .167 .145 1.595

D.bireycilik .154 .059 .296 2.602 .011 .279 .249 1.414

Y.toplulukçuluk -.211 .075 -.340 -2.800 .006 -.299 -.268 1.617

D.toplulukçuluk -.003 .080 -.004 -.032 .974 -.004 -.003 1.793

D.yaklaşma .013 .101 .014 .133 .895 .015 .013 1.231

D.kaçınma -.063 .076 -.088 -.834 .407 -.093 -.080 1.220

Lise Sabit .456 1.645 .277 .782

B.saygısı .140 .025 .247 5.647 .000 .252 .226 1.191

Y.bireycilik .104 .028 .160 3.730 .000 .169 .149 1.141

(11)

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com

D.bireycilik .119 .021 .257 5.755 .000 .256 .230 1.191

Y.toplulukçuluk -.162 .034 -.237 -4.795 .000 -.216 -.192 1.141

D.toplulukçuluk -.022 .034 -.032 -.654 .513 -.030 -.026 1.191

D.yaklaşma .066 .040 .070 1.631 .104 .075 .065 1.141

D.kaçınma -.015 .032 -.022 -.480 .631 -.022 -.019 1.191

Üniversite öğrencilerinde narsisizmi; benlik saygısı, benlik biçimleri ve duygu gereksiniminin yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizindeki β değerleri incelendiğinde benlik saygısı, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %25’ ni açıklamaktadır (β= .247, t=3.719, p<.05). Benlik biçimlerinden yatay bireycilik, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %15’ini açıklarken (β= .147, t=2.154, p<.05), dikey bireycilik, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın

%32’sini (β= .317, t=5.179, p<.05) açıklamaktadır. Yatay toplulukçuluk, dikey toplulukçuluk, duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma ise narsisizm puan ortalamalarını anlamlı olarak açıklamamaktadır.

Öğretmenlerde narsisizmi benlik saygısı, benlik biçimleri ve duygu gereksiniminin yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizindeki β değerleri incelendiğinde, dikey bireyciliğin narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %30’unu açıkladığı görülmektedir (β= .296, t=2.602, p<.05).

Yatay toplulukçuluk ise narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %34’ünü açıklamakta (β=- .340, t=-2.800, p<.05) ancak ilişki negatif yönde olduğu görülmektedir. Bu bulgudan hareketle yatay toplulukçuluk arttıkça narsisizmin azaldığı söylenebilir.

Lise öğrencilerinde narsisizmi benlik saygısı, benlik biçimleri ve duygu gereksinimin yordayıp yordamadığına ilişkin çoklu regresyon analizindeki β değerleri incelendiğinde benlik saygısının, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %25’ini açıkladığı görülmektedir (β= .247, t=5.647, p<.05).

Yatay bireycilik, narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %16’sını açıklarken (β= .160, t=3.730, p<.05), dikey bireyciliğin de narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %26’ini açıkladığı bulgulanmıştır (β= .257, t=5.755, p<.05). Yatay toplulukçuluğun ise narsisizm toplam puan ortalamalarına ilişkin varyansın %24’ünü açıkladığı görülmektedir (β= -.237, t=-4.795, p<.05). Ancak yatay toplulukçuluk boyutundaki değerler negatif yöndedir ve buradan hareketle lise öğrencilerinde de yatay toplulukçuluk arttıkça narsisizmin azaldığı yorumu yapılabilir.

Tablo 5: Öğretmen, lise ve üniversite gruplarında narsisizm, benlik saygısı, yatay/dikey bireycilik ve toplulukçuluk benlik kurguları ile duygulara yaklaşma ve duygulardan kaçınma puan ortalamalarına ilişkin anova tablosu

Kareler

toplamı Sd Kareler

ortalaması F P Anlamlı fark

Narsisizm

G. arası 623.477 2 311.738 33.764 .000 Üniv. - lise.

Öğret.- lise.

G. içi 7598.751 823 9.233

Toplam 8222.228 825

B.saygısı

G. arası 585.873 2 292.936 10.260 .000 Lise - üniv.

Lise -öğret.

G. içi 23498.108 823 28.552

Toplam 24083.981 825

Y.bireyci

G. arası 418,174 2 209,087 8,451 ,000 Lise - üniv.

G. içi 20361,101 823 24,740

Toplam 20779,275 825

D.bireyci

G. arası 982,941 2 491,470 12,139 ,000 Lise - üniv.

Lise -öğret.

G. içi 33321,660 823 40,488

Toplam 34304,600 825

Y.toplulukçu

G. arası 54,999 2 27,499 1,349 ,260

G. içi 16774,623 823 20,382

Toplam 16829,622 825

D.toplulukçu

G. arası 41,600 2 20,800 ,930 ,395

G. içi 18402,484 823 22,360

Toplam 18444,084 825

D.yaklaşma

G. arası .937 2 .468 .044 .957

G. içi 8708.991 823 10.582

Toplam 8709.927 825

D.kaçınma

G. arası 12.549 2 6.275 .348 .706

G. içi 14835.311 823 18.026

Toplam 14847.860 825

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapılan çalışmada genç bireylerde 8 sekiz haftalık havuzda ve sahada yapılan yoğun interval antrenmanların bireylerin VO’ max kapasiteleri üzerinde antrenman

As a result of the rise in data dimensions in our age, statistical methods have failed to be sufficient on their own. Data mining that emerged as a response to such

Orta asır Türk dünyasına ait olan yapıtlarda İslam bakış açısı , süs kompozisyonları yoluyla kendisini anlatıyor (İsmail,1992:58). Buna rağmen Türkler İslam'dan

Kadın öğretmen adaylarının tüketici olarak çevre bilinçlerinin erkek öğretmen adaylarından daha yüksek olduğu belirlenmiştir.. Okul öncesi eğitimi

Bilgi yönetimi sürecinde kullanılan bilgi teknolojisi araçlarını, bilgi üretimi, bilgi sınıflandırması ve bilgi paylaşılması faaliyetlerinin performansını destekleyen

Sonuç olarak insani bir betimleme durumunun söz konusu olduğu resim sanatında deneyimlenen renk, perspektif ve kadraj bilgisi, gerçekliğin kendisinin verildiği

sssjournal.com Social Sciences Studies Journal (SSSJournal) sssjournal.info@gmail.com eşkıyalıkların üstünü öreterek ya da eşkıyaları koruyarak örtük biçimde

OYAK’ın halkla ilişkiler faaliyetleri günümüzde, yukarıda giriş bölümünde belirtildiği gibi direkt Genel Müdüre bağlı İletişim Koordinatörlüğü