Elektrik zamlarına ve enerji özelleştirmelerine karşı platformlar büyüyor. Sendikalar, meslek ve tüketici örgütleri bir araya gelip platform oluşturdu
Elektriğe yapılan zamlar ve özelleştirme politikaları protesto edildi. EMO İstanbul Şubesi, ESM İstanbul Şubesi, Tes-İş 1 No’lu Şube, TÜDEF ve TÜKODER, elektriğe yapılan zamlara karşı Bedaş Genel Müdürlüğü önünde eylem yaptı. “Ampul zammına son”, “Elektrik zammına hayır”, “Zam tiryakisi AKP’yi söndürelim” dövizlerinin taşındığı eylemde ortak hazırlanan basın metnini EMO İstanbul Şube Başkanı Erhan Karaçay okudu.
Ülke kaynaklarının her alanda olduğu gibi enerji alanında da küresel sermayenin çıkarlarına feda edildiğini belirten Karaçay, “İnsan yaşamı için enerji vazgeçilmezdir. Beş yıldır zam yapmadığını söyleyerek halktan oy toplayan AKP, şimdi de zam üstüne zam yapıyor. 1 Temmuz 2006’da 13 ilde elektrik kesilmesi sırasında özel sektör santralleri enerji vermemiş, enerji arzı tehlikeye sokulmuştur. 1 Ağustos 2006 tarihinden itibaren Dengeleme ve Uzlaştırma
Yönetmeliği hayata geçirilerek sanal piyasada karaborsa fiyatlarla özel şirketlerden fahiş fiyatlarla enerji satın alınmış, bu yolla özel şirketlere kaynak aktarılmış ve kamu şirketleri zarara sokulmuştur. Bu uygulama ile 2007 yılında
ortalama fiyat 19 YKr’yi aşmıştır” diye konuştu. Zamlar Otomatiğe Alındı
Yüksek Planlama Kurulu’nun 14 Şubat 2008 tarihinde “maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizması”nı devreye soktuğunu ve elektrik zamlarının otomatiğe bağlandığını belirten Karaçay, bu uygulama ile elektriğe yılda üç kez zam
yapılmasının kararlaştırıldığını ifade etti. Karaçay, AKP Hükümeti’nin IMF’ye verdiği niyet mektubu ile dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi, borçların çözümlenmesi, otomatik fiyat uygulaması ve son kullanıcı elektrik tarifelerinin ayarlanmasını hayata geçirdiğini kaydetti. Kamu mallarının tek tek özelleştirme adı altında yağmalandığını belirten Karaçay, şimdi sıranın dağıtım şirketlerine geldiğini söyledi.
Elektrik Alarm Verdi
Karaçay, 19 Haziran 2008’de enerji sektörünün alarm verdiğini belirterek, “Elektrik tüketimi 587 milyon 224 bin kwh gerçekleşmiş, elektrik üretimi ise 588 milyon 553 bin kwh olmuştur. Aradaki fark ülkemizin yarım saatlik elektrik tüketim bedeli kadar kalmıştır” dedi.
Bu özelleştirmelerin ardından “elektrik ihtiyacı için zorunlu” diye nükleer santralleri yoğun olarak gündeme
getirecekleri uyarısında bulunan Karaçay, bu nükleer enerjinin barışçıl kullanımı anlaşmaları çerçevesinde Fransa ve ABD’den malzemelerin gelmeye başladığını, nerede depolanacağının planlandığını kaydetti.
Karaçay, Özelleştirme Karşıtı Platform’u güçlendireceklerini, elektriğe yapılan temmuz zamlarının iptali için yargı yoluna gideceklerini söyledi. (İstanbul/EVRENSEL)
Yapılan özelleştirmelerin sonuçları Özelleştirmenin İlk Örnekleri Fiyasko
Özelleştirmenin ilk örneklerinden olan Çukurova Elektrik AŞ (ÇEAŞ), KEPEZ ve AKTAŞ'ı milyarlarca dolarlık zararla kamu geri almak zorunda kaldı. Bugün hâlâ bu 3 şirketle ilgili davalar sürmekte, üstüne ÇEAŞ’a sonradan ortak çıkan Libenanco denilen bir şirket de tahkime başvurarak, Türkiye’den 10.1 milyar dolar istemekte.
Yapılan özelleştirme uygulamaları sonucunda bugün Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) içinde en pahalı enerjiyi kullanan ülkeler arasında...
Saatlerce Karanlık
Elektrik üreten doğal gaz çevrim santralleri, 1 Temmuz 2006 tarihinde talepleri karşılanmayınca elektrik vermeyi durdurdular. Bursa’dan İzmir’e 13 il yaklaşık 7 saat elektriksiz kaldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kim bu ülkede halkımızın hizmetinde olan yatırımları aleyhte kullanmaya çalışırsa, orada acımasız davranırız” diyerek sözde gözdağı vermeye çalıştı. Ancak ertesi günlerde şirketlerin taleplerini dinleyerek onların istekleri doğrultusunda çözüm yolları aradı.
Yatırımlar Vatandaşın Cebinden
2001 yılında çıkarılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile devletin bu alanda yatırım yapması yasaklandı. Özelleştirme amacıyla yapılan tüm sözleşmeler devletin başına, deyim yerindeyse bela oldu. Elektrik üretecek şirketlere, yatırım yapmaları için devlet garantisi verildi. Bu şirketlerin aldıkları kredileri, şirketlerin ödememeleri
halinde devletin ödeyeceği vaat edildi. Aynı şekilde, şirketlerin yaptıkları bütün yatırımlar elektrik tarifelerine
yansıtılarak, vatandaştan tahsil edilmekte, şirketler yatırımlarını bedavaya getirmektedir. Üstelikbu şirketlerin ürettiği elektriği, belirlenen yüksek tarifelerden devletin alması şartı bulunmakta. Yani, elektriğe ihtiyaç olmasa bile, devlet almadığı bu enerjinin parasını ödemek zorundadır. Bu nedenle bugüne kadar kamunun milyarlarca dolar zararı doğdu. Tahkime mahkumiyet
Doğal gazla çalışan kaynak temin ve ürettiği elektrik için alım garantili yap-işlet-devret, yap-işlet sözleşmeleri nedeniyle kamu, kendi santrallerinden daha ucuza elektrik üretiyor olmasına karşın kendi santrallerini durdurup bu özel santrallerden daha pahalı, hatta fahiş fiyatla yıllarca elektrik satın almış ve almaya devam etmekte.
Fiyatlandırmanın dışında yapılan sözleşmelerdeki kamu zararına koşullar, hatta sözleşmelerdeki bazı koşulların uygulanmaması nedeniyle milyarlarca dolar bu şirketlere aktarıldı. Bu durum devletin en üst kademelerinde
hazırlanmış raporlarla ortaya kondu. Enerji alanında özelleştirmelerin yapılabilmesi, bu özelleştirmelere 30 milyar dolarlık yabancı sermaye çekilmesi iddiasıyla tahkim yasaları çıkarılmıştır. Gelinen noktada hiç sermaye girifti olmadığı gibi açılan tahkim davaları sonucunda bugüne kadar 155 milyon dolar ödeme yapıldı. Sonuçlanmayı bekleyen tahkim davaları var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun çalışmasına göre ise bu rakam 206 milyon doları aşmış. Adeta tahkim korkusu yüzünden adım atılamaz noktaya gelindi.