• Sonuç bulunamadı

EN SIK KULLANILAN EDATLAR ـ BAĞLAÇLAR İngilizce – Türkçe – Arapça

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EN SIK KULLANILAN EDATLAR ـ BAĞLAÇLAR İngilizce – Türkçe – Arapça"

Copied!
100
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KARŞILAŞTIRMALI

EDATLAR - BAĞLAÇLAR

İNGİLİZCE - TÜRKÇE - ARAPÇA

Halil UYSAL

(2)
(3)
(4)

Karşılaştırmalı EN SIK KULLANILAN

EDATLAR

ـ

BAĞLAÇLAR

İngilizce – Türkçe – Arapça

Comporative MOST COMMON

PREPOSITIONS

ـ

CONJUNCTIONS

English – Turkish – Arabic

ﻷا

تاود

ﻂﺑاوﺮﻟاو

ﺔﻧرﺎﻘﻤﻟا

ﺮﺜﻛﻷا

ﻻﺎﻤﻌﺘﺳا

يﺰﯿﻠﺠﻧإ

ﻲﻛﺮﺗ

-ﻲﺑﺮﻋ

Halil UYSAL

(5)

Copyright © 2019 by iksad publishing house

All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, distributed or transmitted in any form or by

any means, including photocopying, recording or other electronic or mechanical methods, without the prior written permission of the

publisher, except in the case of

brief quotations embodied in critical reviews and certain other noncommercial uses permitted by copyright law. Institution Of

Economic Development And Social Researches Publications®

(The Licence Number of Publicator: 2014/31220) TURKEY TR: +90 342 606 06 75

USA: +1 631 685 0 853 E mail: iksadyayinevi@gmail.com

www.iksad.net

It is responsibility of the author to abide by the publishing ethics rules.

Iksad Publications – 2019©

ISBN:978-625-7029-96-4

December / 2019 Cover Design: Halil Uysal

Ankara / Turkey Size = 16 x 24 cm

(6)

ﻰﻠﻋ ﻦﺘﻣ ﺔﻨﯿﻔﺳ وأ رﺎﻄﻗ وأ ةﺮﺋﺎط . aboard gemide, otobüste, uçakta, trende; ge-miye, otobüse, uçağa, trene; ... e doğru. ﻰﻘﺑﺄﺳ ﻰﻠﻋ ﺔﻨﯿﻔﺴﻟا ﻊﻣ نﺎﻄﺒﻘﻟا ﻢﺳرﺄﺳو ﺔﻄﯾﺮﺧ اﺬﮭﻟ نﺎﻜﻤﻟا .

I'll stay aboard with Captain and chart

these shores.

Kaptan ile birlikte gemide kalacağım ve bu kıyıların hari-tasını çıkaracağım. نﺎﻋﺮﺳو ﺎﻣ ﻢﺗ ذﺎﻘﻧا صﺎﺨﺷا ﺔﺛﻼﺜﻟا ﻦﻣ ﻰﻠﻋ ﻦﺘﻣ ةﺮﺋﺎﻄﻟا .

All three persons aboard the aircraft were soon rescued.

Uçaktaki üç kişi de kısa sürede kurta-rıldı.

(7)

،لﻮﺣ ،ﻦﻋ ؛نﺄﺸﺑ ،ﻲﻟاﻮﺣ ،ﺎﺒﯾﺮﻘﺗ ﻰﻠﻋ ،ﺔﺑﺮﻘﻣ ،ﻮﺤﻧ ؛ﻲﻟاﻮﺤﺑ ﻲﻓ ،لوﺎﻨﺘﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﻚﺷو نأ about hakkında, ... e dair, ... ile ilgili,dair, ko-nusunda; takriben, yaklaşık, aşağı yu-karı, çevresinde, ci-varında, etrafında, hemen hemen, nere-deyse

ﻦﻋ اذﺎﻣ

؟نﻮﺛﺪﺤﺘﯾ What are they

tal-king about? Onlar ne hakkında konuşuyorlar? ﺪﻗ ﺎﻨﺛﺪﺤﺗ ﻦﻋ عﺎﺿوأ قﻮﺴﻟا ﻲﻓ ﺲﻛﺎﻔﻟا ﺎﻨﯾﺪﻟ . We talked about market situations in our fax.

Size faksımızda pi-yasa koşullarından söz etmiştik. ﺪﯾﺮﻧ نأ ﻞﺳﺮﺗ ﺎﻨﻟ ةرﻮﺗﺎﻓ ﺔﯿﻟوأ ﻦﻋ هﺬھ ﺔﻨﺤﺸﻟا .

We want you send us a proforma invo-ice about this

ship-ment.

Bu sevkiyatla ilgili olarak sizden pro-forma fatura gönder-menizi istiyoruz. ﻦﺤﻧ ﻖﻠﻐﻨﺳ ﻚﻧزاﻮﺗ ﻲﻟاﻮﺣ ﺔﻌﻤﺠﻟا .

We will close your balance about

Fri-day.

Kalan bakiyenizi cuma günü gibi (ci-varında) kapatacağız. هﺮﻤﻋ ﻲﻟاﻮﺣ 20 ﺔﻨﺳ . He is about 20 years

old. O, yirmi yaşlarında.

ﺔﻨﯿﻔﺴﻟا ﻰﻠﻋ ﻚﺷو رﺎﺤﺑﻹا ﻦﻣ ءﺎﻨﯿﻤﻟا

. sail from the port. Vessel is about to

Gemi limandan ayrıl-mak üzere.

(8)

،قﻮﻓ ،ﻰﻠﻋأ ﻰﻤﺳأ ،ﻦﻣ ﺮﺜﻛأ ﻦﻣ above

... den yukarı, ... den yukarıya, ... den ötede, ... den fazla, daha fazla; üste doğru, üstünde, yu-karısında

ةﺮﺋﺎﻄﻟا قﻮﻓ مﻮﯿﻐﻟا

. The plane is above the

clouds.

Uçak, bulutların üze-rindedir. ﻊﯿﻤﺟ تﺎﻨﺤﺸﻟا ﻰﻠﻋأ ﻦﻣ ىﻮﺘﺴﻤﻟا ﻲﻌﯿﺒﻄﻟا نﺰﺨﻤﻠﻟ .

All cargoes are above normal level of store.

Bütün yükler, deponun normal seviyesinin üzerindedir. كﺎﻨھ ﺮﺜﻛأ ﻦﻣ ﺔﯿﻧﺎﻤﺛ ﻦﻔﺳ مﺎﻣأ ﺎﻨﺘﻨﯿﻔﺳ .

There are above eight vessels in front of our

vessel.

Bizim geminin önünde sekizden fazla gemi var.

(9)

ﻦﻣ ﺐﻧﺎﺟ ،ﺮﺧآ ،ﺮﺒﻋ ،ﻮﺤﻧ ﻰﻠﻋ across karşıdan karşıya, öbür tarafa, karşı ta-rafta, boydan boya; karşısında, içinden, ortasından, üstün-den; öbür tarafında ﻲﺸﻤﻟا ﺮﺒﻋ اﺬھ عرﺎﺸﻟا ﻮھ ﺔﻠﻜﺸﻣ .

Walking across this street is a problem.

Bu caddenin karşısına geçmek bir sorundur.

ﺪﻘﻟ ﺎﻧﺮﺒﻋ ﺮﺴﺠﻟا

. We went across the

bridge. Biz köprüyü geçtik.

ﺪﻘﻟ ﺎﻧﺮﺒﻋ برﺎﻘﻟﺎﺑ

. We have passed across

by boat.

Karşıdan karşıya feri-botla geçtik.

(10)

،ﺪﻌﺑ ،ﻒﻠﺧ ؛ءارو ﺎﻤﯿﻓ ،ﺪﻌﺑ ﻲﻓ ةﺮﺧﺆﻤﻟا after

... den sonra (yer), ... den sonra (zaman), ... den sonra (sonuç), ardından, arkasın-dan, peşinden; son-raki, izleyen, sonra gelen; ... dikten sonra; ... nın sonucu olarak, nedeniyle, yü-zünden; yanı sıra

ﺪﻌﺑ ﺔﺳرﺪﻤﻟا ﺐﻌﻠﻧ ةﺮﻛ مﺪﻘﻟا .

After school, we play football.

Okuldan sonra futbol oynarız. مﻮﻘﻨﺳ ﻦﺤﺸﺑ ﻊﺋﺎﻀﺒﻟا ﺪﻌﺑ لﻮﺒﻨﻄﺳا ﻰﻟإ ﺮﯿﻣزأ .

We will ship the goods after İstanbul to İzmir.

Malları İstanbul’dan sonra İzmir’e sevk edeceğiz.

ﻲﻓ ﻊﺑﺮﻟا ﺪﻌﺑ ﺔﻌﺑاﺮﻟا

. At a quarter after four. Dördü çeyrek geçe.

ﺪﻌﺑ ﺔﺘﺳ ﺮﮭﺷأ

(11)

،ﺔﻟﺎﺒُﻗ ،ﻞﺑﺎﻘﻣ ،ﺪﺿ ،هﺎﺠﺗ ﺔﻠﺑﺎﻘﻤﻟﺎﺑ ، ْﻦِﻣ ﻰﻠﻋ against ... e karşı, ... karşı-sında,... e zıt ola-rak, tersine, ters olarak, aleyhte, aleyhinde, aykırı, ... mukabil ﺖﻧﺎﻛ لوﺎﺤﺗ ﻲﺸﻤﻟا ﺪﺿ ﺢﯾﺮﻟا ﺔﯾﻮﻘﻟا .

She was trying to walk against the

strong wind.

Şiddetli rüzgara karşı yürümeye çalı-şıyordu. ﺪﻘﻟ ﺎﻨﺼﺤﻓ ﻚﺘﯿﻀﻗ ﺪﺿ ﻚﺋﺎﻋدا . We have examined your case against

your claim.

İddianıza karşılık olarak davanızı ince-ledik. ﻰﻠﻋ ،لﻮط ،ﻊﻣ ،ﮫﺑﺮﻘﺑ ،ﮫﺘﻘﻓﺮﺑ ﻲﻓ ﮫﻟوﺎﻨﺘﻣ along boyunca, süresince; kenarında, kıyı-sında; yanı sıra; beraber, yanında; ileriye, ileri كﺎﻨھ رﻮھز ﻰﻠﻋ لﻮط ﺮﮭﻨﻟا .

There are flowers along the river.

Nehir boyunca çi-çekler var. ﺐﺒﺴﺑ ﺲﻘﻄﻟا ﺊﯿﺴﻟا ﻞﻛ قﺮﻄﻟا ﺔﻘﻠﻐﻣ ﻰﻠﻋ لﻮط 20 ﻢﻛ .

Due to bad weather all the roads are clo-sed along 20 km.

Kötü hava koşulları nedeniyle bütün yol-lar 20 km boyunca kapalı.

(12)

ﻢﻏر ،نأ ﻊﻣ

نا although

... e karşın, ise de, rağmen, ... diği halde, olduğu halde, olmakla be-raber, gerçi, her ne kadar ﻢﻏر ﮫﻧأ ﻎﻠﺒﯾ ﻦﻣ ﺮﻤﻌﻟا ﻮﮭﻓ ﺺﻗار ﺪﯿﺟ .

Although he´s old he´s a good dancer.

Yaşlı olmasına rağ-men iyi bir dansçı-dır. ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ ﻲﻨﻧأ ﺖﻟوﺎﺣ ،ﺪﺠﺑ ﻢﻟ ﺢﺠﻨﺗ اﺮﯿﺜﻛ . Although I tried hard it didn´t do much good.

Çok gayret ettimse de pek işe yaramadı.

ﻊﻣ نأ ﻢﻠﻌﻤﻟا ،مرﺎﺻ ﻻإ نأ بﻼﻄﻟا اﻮﻧﺎﻛ ءاﺪﻌﺳ .

Although the teacher was strict, the stu-dents were happy.

Hoca sert olmakla beraber öğrenciler mutluydu.

(13)

ﻲﻓ ،ﻂﺳو ،ﻦﯿﺑ ﻲﻓ ﺰﻛﺮﻣ amid ... nın ortasında, ortasına; ... nın arasında, arasına; ... nın merkezinde, merkezine; orta-mında ةرﺎﯿﺴﻟا ﺐﯿﺠﻟا ﺖﻧﺎﻛ ةﺄﺒﺨﻣ ﻂﺳو رﺎﺠﺷأ ﺮﺑﻮﻨﺼﻟا .

The jeep was conce-aled amid pine trees.

Jeep, çam ağaçları-nın arasına gizlen-mişti. ترﺎﮭﻧا ﺔﻧﺪﮭﻟا ﻂﺳو فوﺎﺨﻣ ﻦﻣ دﺮﻤﺘﻟا .

the truce collapsed amid fears of a

re-volt.

Ateşkes, bir isyan korkusu ortamında bozuldu. ،ﻦﯿﺑ ،ﻲﻓ ﺎﻤﯿﻓ ،ﻦﯿﺑ

ﻂﺳو among arasında, arasına, içinde كﺎﻨھ لﺰﻨﻣ ﻦﯿﺑ رﺎﺠﺷﻷا . There is a house

among the trees.

Ağaçların arasında bir ev var.

ﺖﻧأ ﻦﯿﺑ ءﺎﻗﺪﺻﻷا

. You're among

fri-ends. Arkadaşlar arasında-sın. نﺎﻛو ﻞﻔط ﻦﻣ ﻦﯿﺑ ﻰﺣﺮﺠﻟا .

There was a child among the injured.

Yaralılar arasında bir çocuk vardı.

(14)

و and

ve, ile, de; ve bu yüzden, bundan dolayı; de

ناﺮﺌﻔﻟا لﺎﺟﺮﻟاو

. Mice and men. Fareler ve insanlar.

ﻦﯿﻜﺳ ﺔﻛﻮﺷو

. Knife and fork. Bıçakla çatal.

ﺮﻈﻧ و بﺮھ

. He looked and ran

away. Baktı ve kaçtı.

،ّﺪ ِﺿ ،ّدﺎَﻀُﻣ ،ض ِرﺎَﻌُﻣ

، ٌﻒِﻟﺎَﺨُﻣ

ﻊِﻧﺎَﻣ anti

karşı, ters, zıt; kar-şıt, muhalif; aykırı; anti; aksi نﺎﻛ دﺪﻋ ﻦﻣ ﻦﯿﺑوﺪﻨﻤﻟا ﺪﺿ حاﺮﺘﻗﻻا . A number of delega-tes were against the

motion.

bir takım delegeler öneriye karşıydı. نﺎﻛ ﺢﺒﺴﯾ ﺪﺿ ﺪﻤﻟا . He was swimming

against the tide.

akıntıya karşı yüzü-yordu.

(15)

،لﻮﺣ ،ﻲﻟاﻮﺣ ﻲﻓ نﺎﻜﻣ ،ﺐﯾﺮﻗ ﺎﻨھ ،كﺎﻨھو لاﻮط around etrafında, etrafına; çevresinde, çevre-sine; civarında, yakı-nında; sularında, aşağı yukarı, yakla-şık; orada burada, ötede beride

ﺎﻨﯿﺸﻣ لﻮﺣ ﺔﻨﯾﺪﻤﻟا

. We walked around the

city.

Şehrin etrafında yürü-dük/dolaştık.

اﻮﺴﻠﺟ لﻮﺣ ﺔﻟوﺎﻄﻟا

. They sat around the

table.

Masanın etrafına otur-dular. ﻞﺜﻣ , ،نﺄﻛ ﺐﺴﺣ ﺎﻣ , ﻢﻏﺮﺑ , ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا , ﺎﻤﻟ ،نﺎﻛ ﺎﻤﻠﺜﻣ , ،ﺎﻤﻛ ﺎﻤﺑ نأ as ... olarak, ... kadar, ... iken, ... irken; ... dikçe; karşın, rağ-men; madem, ma-demki; gibi, olduğu gibi, ... diği gibi, ki; ... dığı için, ... dığına göre ﺎﻧأ لﻮﻗأ ﻚﻟ اﺬھ ﻖﯾﺪﺼﻛ

. I´m telling you this as

a friend.

Bunu sana bir arkadaş olarak söylüyorum. ﺖﻀﺒﻗ ﮫﯿﻠﻋ ﻮھو جﺮﺨﯾ ﻦﻣ بﺎﺒﻟا . I nabbed him as he was going out the

door.

Onu kapıdan çıkarken yakaladım. ﻦﯿﺳرإ ﺪِّﻠَﺠُﻣ ﺐﺘﻛ ﮫﺗﻮﺧﺈﻛ . Ersin´s a bookbinder,

as are his brothers.

Ersin, kardeşleri gibi ciltçidir.

ﻞﻌﻓا ﺎﻤﻛ ﻞﻌﻔﺗ ﻲھ

(16)

،نﺄﻛ ،ﺎﻤﻧﺄﻛ ﺎﻤﻛ ﻮﻟ نﺎﻛ as if ... mış gibi, sanki, güya, ... mışcasına; tut ki, sözde; ... e benziyor وﺪﺒﯾ ﮫﻧﺄﻛو ﻢﺋﺎﻧ . He looks as if he´s asleep. Sanki uyuyormuş gibi duruyor. نﺎﻛ ﻢﺴﺘﺒﯾ ﺎﻤﻛ ﮫﻧأ ﺪﻗ ﻰﻘﻠﺗ ﺾﻌﺑ رﺎﺒﺧﻷا ةﺪﯿﺠﻟا . He was smiling as if he´d received some

good news.

İyi haberler almışça-sına gülümsüyordu. وﺪﺒﯾ ﺎﻤﻛ ﻮﻟ نﺎﻛ ﻞﻤﻌﯾ ﺪﺠﺑ

. He looks as if he´s working hard.

Çok çalışıyora ben-ziyor. / Çok çalışı-yormuş gibi görünü-yor. ﺎﻣ ،ماد ،ﺎﻤﻟﺎط ،اذإ ﻮﻟ as long as ... dığı sürece, tak-dirde, yeter ki, ... mek şartıyla ﻦﻟ ﻞﺼﺤﺗ ﻰﻠﻋ ﺲﻠﻓ ﺪﺣاو ﻲﻨﻣ ﺎﻣ ﺖﻣد ﺶﯿﻋأ .

You won´t get so much as a penny from me as long as I

live.

Yaşadığım sürece benden bir kuruş bile alamayacaksın. ﻚﻨﻜﻤﯾ لﻮﺼﺤﻟا ﮫﯿﻠﻋ ﺎﻤﻟﺎط هﺪﯿﻌﺗ لﻮﻠﺤﺑ اﺬھ ءﺎﺴﻤﻟا .

You can have it as long as you return it

by this evening.

Bu akşama kadar iade etmek şartıyla onu alabilirsin.

(17)

رﺪﻘﺑ

ﺎﻣ as many as ... kadar, ... kadar çok çok, gibi çok

اﻮﻋزو تﺎﯿﻧﺎﻄﺒﻟا ﻰﻠﻋ نﺎﺼﻏﻷا رﺪﻘﺑ ﺎﻣ نﻮﻌﯿﻄﺘﺴﺗ !

Lay the blankets along the branches, as many as you can!

Olabildiğince çok battaniyeyi dallara yayın. لوﺎﻨﺗ ﻰﻠﻋ رﺪﻗ ﺪﯾﺮﺗﺎﻣ . Have as many as

you want. İstediğin kadar al.

رﺪﻘﺑ

ﺎﻣ as much as ... kadar, ... kadar çok, gibi çok

ﻢُﮭﻧإ ﻻ نﻮﺛﺮﺘﻜﯾ َكﺮﻣﺄﺑ رﺪﻘﺑ ﺎﻣ ﺎﻧأ ثﺮﺘﻛأ .

They don't care about you as much

as I do.

Seni benim kadar önemsemiyorlar. ضﺮﻌﺘﯾ سﺎﻨﻟا ﺔﺑﺎﺻﻺﻟ ﻦﯾﺮﻤﺘﻟﺎﺑ رﺪﻘﺑ ﺎﻣ نﻮﺿﺮﻌﺘﯾ ﮫﻟ لﺎﺘﻘﻟﺎﺑ .

People get hurt in training as much as

in combat.

İnsanlar savaşta ol-duğu kadar antren-manlarda da yarala-nırlar.

(18)

ﻲﻓ بﺮﻗأ ﺖﻗو ﻦﻜﻤﻣ ، ،ﻻﺎﺣ ،ﺎﻤﻟﺎﺣ دﺮﺠﻤﺑ as soon as

en kısa sürede, der-hal, mümkün ol-duğu kadar çabuk; ... er ... mez ﻞﺼﺗﺄﺳ ﻚﺑ ﺎﻤﻟﺎﺣ ﻞﺻأ ﻰﻟإ لﻮﺒﻨﻄﺳإ .

I´ll call you as soon as I reach İstanbul.

İstanbul´a varır var-maz sana telefon edeceğim. ﻂﻘﻓ لﺎﻌﺗ ﻰﻟإ ﺎﻨھ عﺮﺳﺄﺑ ﺎﻣ ﻦﻜﻤﯾ ًاﺪﻏ ًﺎﺣﺎﺒﺻ .

Just get here as soon as you can tomorrow

morning.

Yalnızca yarın sabah olabildiğince çabuk buraya gel. فﻮﺳو مﺪﻗأ اﺮﯾﺮﻘﺗ ﺎﻘﺣﻻ دﺮﺠﻤﺑ مﺎﻤﺗإ ﺔﯿﻠﻤﻋ ﺔﻤﺟﺮﺘﻟا ﺔﯿﻨﻔﻟا .

I will report further as soon as the

tech-nical process of translation is

comp-leted.

Teknik çeviri süreci tamamlanır tamam-lanmaz ek rapor su-nacağım.

(19)

،ﺎﻤﻧﺄﻛ ،نﺄﻛ ،ﺎﻤﻔﯿﻛ ﺎﻤﻛ ﻮﻟ نأ as though

sanki, ... gibi, ... ce-sine

It was as though he´d never seen me

before.

Sanki daha önce beni hiç görmemişti. We behaved as

tho-ugh we´d known each other for years.

Yıllardır tanışırmış gibi davrandık. It´s as though we´re

in a jungle. Sanki cengeldeyiz.

،ﻚﻟﺬﻛ ﺔﻓﺎﺿإ ﻰﻟإ ، ﺔﻓﺎﺿﻹﺎﺑ ،ﻰﻟإ ؛ًﺎﻀﯾأ ﻦﺴﺣﺄﻛ ﺎﻣ as well as

hem, hem de, yanı sıra, kadar, gibi, yanı sıra, ilaveten; kadar iyi ﻲﻧﺎﻄﻋأ لﺎﻤﻟا ﻚﻟﺬﻛو ﺔﺤﯿﺼﻨﻟا . He gave me money as well as advice.

Bana hem para verdi hem de öğüt. ﺐﺘﻜﯾ ،اًﺪﯿﺟ ﻦﻜﻟ ﺲﯿﻟ ﻛ ﻦﯿﺣﺄ ﻞﺜﻣ ﻒﯾﺮﺸﻟا .

He writes well, but not as well as Şerif.

İyi yazıyor, ama Şe-rif kadar iyi değil.

(20)

،ﺪﻨﻋ ،ىﺪﻟ ،ﻲﻓ ،ﻰﻟإ ،ﻰﻠﻋ ،ﻮﺤﻧ ﺐﺒﺴﺑ at ... de (yer), ... de (zaman), ... de (iş,eylem); ... e/... ye (yön), zamanında كﺎﻨھ نﺎﺘﻨﯿﻔﺳ ناﺮﻈﺘﻨﺗ ﻲﻓ ءﺎﻨﯿﻤﻟا .

There are two ves-sels waiting at the

port. Limanda bekleyen 2 gemi var. أﺪﺒﯾ ﺖﻗو ﺎﻨﻠﻤﻋ ةدﺎﻋ ﻲﻓ ﺔﻋﺎﺴﻟا 08:30 ﻲﻓ ﻞﻛ مﻮﯾ .

Our labour time ge-nerally starts at 08:30 in everyday.

Bizim iş saatimiz her gün genellikle 08:30 da başlar. ،نﻵا ﻦﺤﻧ ﻲﻓ ﻞﻤﻌﻟا . Now, we are at

work. Şu an işteyiz.

ﮫﻧإ ﺪﯿﺟ ﻲﻓ ﺔﯾﺰﯿﻠﺠﻧﻹا

. He´s good at

Eng-lish. İngilizcede iyidir.

ﮫﻧإ ﻞﻤﻌﯾ ﻼﯿﻟ

. He works at night. Geceleri çalışır.

ﺮﻈﻧا ﺎﮭﯿﻟإ

. Look at her. Ona bak.

ﻚﺤﺿ ﻢﮭﯿﻠﻋ

. He laughed at them. Onlara güldü.

لﺎﻘﺗﺮﺒﻟا عﺎﺒﯾ رﻻوﺪﺑ

ﻮﻠﯿﻜﻠﻟ .

Oranges are selling at a dollar a kilo.

Portakalın kilosu bir dolara satılıyor.

(21)

،ﻂﻗ ،ﺎﺗﺎﺘﺑ ،ﺎﻗﻼطإ يﺄﺑ لﺎﺣ ﻦﻣ لﻮﺣﻻا at all

hiç, hiç de, hiçbir şekilde, hiç bir bi-çimde ﻞھ ﺖﻧأ ﻢﺘﮭﻣ ﻰﻠﻋ ؟قﻼطﻹا ،ﻻ ﺲﯿﻟ ﻰﻠﻋ قﻼطﻹا .

Are you at all inte-rested? No, not at

all.

Hiç ilgileniyor mu-sun? Hayır, hiç de değil. ﻞھ ﺖﻧأ ؟ﻢﺋﺎﻧ ﻻ ﻰﻠﻋ قﻼطﻹا . .

Are you sleepy?No. Not at all.

Sen uyuyor musun? Hayır, hiç de bile.

،ﺐﺒﺴﺑ اﺮﻈﻧ ﻰﻟإ because of ... den dolayı, ... nın yüzünden, ... ması nedeniyle, ... dığı için ﺪﻘﻟ ﻒﻗﻮﺗ ﻞﯿﻤﺤﺘﻟا ﺐﺒﺴﺑ ﺮﻄﻤﻟا .

Loading has stopped because of rain. Yağmur nedeniyle yükleme durdu. ﻊﯿﻤﺟ تﺎﻨﺤﺸﻟا ترﺮﻀﺗ ةﺪﺸﺑ ﺐﺒﺴﺑ ﺔﺑﻮطﺮﻟا .

All cargoes have he-avy damaged

beca-use of humidity.

Tüm yükler nem yü-zünden ağır hasar görmüş.

(22)

،َﻞﺒﻗ ،ُﻞﺒﻗ ﻦﻣ ،ُﻞﺒﻗ ﻞﺒﻗ ،نأ ،ﺎﻘﺒﺳ ،مﺎﻣأ ﻲﻓ ةﺮﻀﺣ before

... den önce (za-man), ... den önce (yer), ... önüne, önünde, huzu-runda, karşısında, önde, önce, evvel, ilerisinde; ... mek yerine, ... mektense, zira; tercihen, ye-rine; huzurunda

ﻞﺴﻐﻧ ﺎﻨﯾﺪﯾأ ﻞﺒﻗ تﺎﺒﺟﻮﻟا

. We wash our hands

before meals.

Biz yemekten önce ellerimizi yıkarız.

ﺮﺤﺒﻨﺳ ﻞﺒﻗ 24:00 مﻮﯿﻟا

. We will sail before

24:00 today.

Bugün saat 24:00 den önce hareket edeceğiz. فﻮﺳ ﺐھﺬﻧ ﻰﻟإ ﺪﯿﻌﺳرﻮﺑ ﻞﺒﻗ ﺎﺘﯿﻟﺎﻓ . We will go to Port Said before Valetta.

Valetta’dan önce Port Said’e gidece-ğiz.

(23)

،ﻒﻠﺧ ،ءارو ﻲﻓ ،ةﺮﺧﺆﻤﻟا ﻰﻟإ ،ءارﻮﻟا ﺮﺧﺎﺘﻣ ،ﻰﻓ ﻒِّﻠﺨﺘﻣ ﻦﻋ behind arkasında, gerisinde, ardındaki, arkasın-dan, ardınarkasın-dan, pe-şinde; arkada, arka-dan, geride, arkaya, geriye, geri, geç, giz-lenmiş, saklı ﻒﻠﺧ اﺬھ راﺪﺠﻟا ﺪﺟﻮﺗ ﺔﻘﯾﺪﺣ

. Behind that wall there is a garden.

O duvarın arkasında bir bahçe var.

ﺲﻤﺸﻟا ءارو مﻮﯿﻐﻟا

. The sun is behind the clouds. Güneş bulutların arka-sında. ﻰﺟﺮﯾ ﻞﯿﻤﺤﺗ ﻊﺋﺎﻀﺒﻟا ﺎﻨﯾﺪﻟ ءارو ﺔﻨﺣﺎﺸﻟا .

Please load our car-goes behind of truck.

Lütfen bizim yükleri-mizi kamyonun arka-sına yükleyiniz. نﺎﻛ لﺎﻔطﻷا نﻮﻀﻛﺮﯾ ﻢھءارو .

The children were run-ning behind.

Çocuklar peşinden ko-şuyordu.

ﻢﮭﻧإ ﺎﻨﻔﻠﺧ ﺔﻄﻘﻨﺑ ةﺪﺣاو

. They´re one point be-hind us. Bizden bir puan geri-deler. ﺎﻨﻛ

ﻦﯾﺮﺧﺄﺘﻣ ﻲﻓ

ﺎﻨﻠﻤﻋ

. We´re behind in our work. İşimizde gerideyiz.

ﻚﻠﺗ ﺔﻋﺎﺴﻟا ةﺮﺧﺄﺘﻣ

. That clock is behind. O saat geri.

ﻮھ ﺎﻨﺋارو

. He is behind us. O bizim arkamızda. /

Arkamızda o var. ﺎﻣ ءارو اﺬھ ﺢﯾﺮﺼﺘﻟا ؟ﮫﻟ

What´s behind that re-mark of his?

Onun sözünün arka-sında ne var?

(24)

،ﺖﺤﺗ ،ﻰﻧدأ ،ﻞﻔﺳأ ﻞﻗأ

ﻦﻣ

. below ... altına ... altında, ... aşağıda

ﺔﺟرد ةراﺮﺤﻟا ﻞﻗأ ﻦﻣ 0 . The temperature is

below 0. Sıcaklık 0'ın altında.

ﺖﻧﺎﻛ ﺲﻠﺠﺗ ﺎﻨﻠﻔﺳأ ﻰﻠﻋ

جرﺪﻟا

. low us on the stairs. She was sitting

be-Merdivenlerde bizim altımızda oturu-yordu. ﻦﻣ ﻚﻠﻀﻓ ﻲﻌﻗو ﻲﺒﺘﻛاو ﻚﻤﺳا ﻞﻔﺳأ ﺔﻗرﻮﻟا تاذ ﺔﺴﯾوﺮﺗ صﺎﺨﻟا ﻚﺑ .

Please sign and write your name be-low your letterhead.

Lütfen antetli kağı-dınızın altına ismi-nizi yazıp imzalayı-nız. ،ﺖﺤﺗ ،نود ﺮﯿﻏ ﺮﯾﺪﺟ ،ب ﻰﻧدأ ﺔﺒﺗر ﻦﻣ beneath altına, altında, altta; aşağıda, ğıya, aşağıdan, aşa-ğısına

ﺖﺤﺗ ةﺮﺠﺸﻟا

. Beneath the tree. Ağacın altında.

ﺎﻨﺴﻠﺟ ﺖﺤﺗ رﺎﺠﺷﻷا

. We sat beneath the

trees. Ağaçların altına oturduk. ﺮﺤﺒﻟا ﮫﺘﺤﺗ نﺎﻛ ﻗرزأ

ﺎ. The sea beneath was

blue.

Aşağıdaki deniz ma-viydi.

ءﺎﺟ تﻮﺻ ﻦﻣ ﻞﻔﺳأ

(25)

،ﺐﻧﺎﺠﺑ ﺔﻓﺎﺿﻹﺎﺑ ،ﻰﻟإ ﻰﻟإ ﻚﻟذ ، ةوﻼﻋ ،ﻰﻠﻋ ﺮﯿﻏ ﻚﻟذ جرﺎﺧ ،ﻦﻋ ﺔﻠﺻ ﮫﻟ ـﺑ beside ... ın yanına, ya-nında, dışında, başka, kıyasla, ... e nazaran, nispeten يﺪﻟ لﺰﻨﻣ ﺐﻧﺎﺠﺑ ةﺮﯿﺤﺒﻟا .

I have a house be-side the lake.

Gölün yanında bir evim var. مﻮﻘﻧ ﻦﯾﺰﺨﺘﺑ ﻚﻌﺋﺎﻀﺑ ﺐﻧﺎﺠﺑ ﺔﻓﺮﻏ ﻦﯾﺰﺨﺘﻟا ىﺮﺧﻷا .

We are storing your goods beside the

ot-her storage room.

Mallarınızı diğer de-ponun yanında depo-luyoruz.

ﺖﯾﺎﻛ ﺖﺸﻣ

ﮫﺒﻧﺎﺠﺑ Kate walked beside

him

Kate, yanında yü-rüdü. تﺮﻌﺷ ﮫﺴﻔﻧ قﺮﺧﻷﺎﺑ ﺐﻧﺎﺠﺑ ﻻوﺎﺑ .

Beside Paula, she felt clumsy.

Paula'nın yanında kendini sakar hissetti

(26)

قﻮﻓ ،ﻚﻟذ ﺔﻓﺎﺿﻹﺎﺑ ﻰﻟإ ، ةوﻼﻋ ،ﻰﻠﻋ ،اﺪﻋ ﺎﻤﯿﻓ ،اﺪﻋ ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ besides ... den başka, ... e ek olarak, ... e ila-veten, ... yanı sıra, dışında, bununla birlikte, bundan başka, ayrıca, üste-lik, bir de, hem de, zaten

ﻦﻣ ﺖﻟﺄﺳ ﺎﻣ اﺪﻋ

؟ﻢﯾﺮﻣ Who did you ask

be-sides Miriam? Meryem dışında kime sordun? كﺎﻨھ ﺮﯿﺜﻜﻟا ﻰﻟإ ﺐﻧﺎﺟ ﻚﻟذ .

There's a lot more besides.

Yanında çok daha fazlası var كﺎﻨھ ثﻼﺛ تﺎﻨﺤﺷ ىﺮﺧأ ﺐﺠﯾ نأ ﺎﮭﻠﻤﻜﻧ لﻼﺧ اﺬھ عﻮﺒﺳﻷا ﺐﻧﺎﺠﺑ ﻚﺘﻨﺤﺷ .

There are three ship-ments more which we have to complete within this week

be-sides yours.

Bu hafta içerisinde sizinkinden başka ta-mamlamamız gere-ken üç sevkiyat daha var. ﻻ ﺪﯾرأ بﺎھﺬﻟا ﻰﻟإ ،ﻢﻌﻄﻣ ﺔﻓﺎﺿﻹﺎﺑ ﻰﻟإ ﺎﻨﻧأ ﻻ ﻊﯿﻄﺘﺴﻧ ﻞﻤﺤﺗ ﮫﻔﯿﻟﺎﻜﺗ . I don't want to go to a restaurant; besides, we can't afford it.

Bir restorana gitmek istemiyorum; ayrıca buna gücümüz yet-mez.

(27)

ﺎﻤﯿﻓ ،ﻦﯿﺑ ﻲﻓ تاﺮﺘﻓ ،ةﺪﻋﺎﺒﺘﻣ ،ﻦﯿﺑ ﺎﻣ ،ﻦﯿﺑ ﻲﻓ ﻂﺳﻮﻟا between

arada, arasında (iki nesne), arasında (zaman), araya, arasına, ortaya, tasına, ortada, or-tasında ﻦﯿﺑ يﻮﻜﯾدﺎﻛ رادﻮﻜﺳاو . Between Kadıköy and Üsküdar

Kadıköy ile Üsküdar arasında.

ﻦﯿﺑ ﻦﯿﻨﺛﻻا ﻢﮭﻨﻣ

. Between the two of

them.

Onların ikisi ara-sında.

ﺔﻄﺑاﺮﻟا ﺎﮭﻨﯿﺑ ﻦﯿﺑو

ﺎﮭﺗﺪﻟاو her and her mother The bond between

Onunla annesi ara-sındaki bağ

ﻒﻗو ﺐﯿﻠﯿﻓ ﻦﯿﺑ ﮫﯾﺪﻟاو

. Philip stood between

his parents.

Philip ailesinin orta-sında durdu. كﺎﻨھ ةﺎﺘﻓ ةﺮﯿﻐﺻ ﻦﯿﺑ ﺎﮭﯾﺪﻟاو .

There is a little girl between her parents.

Anne babasının orta-sında küçük bir kız var. ﺔﻓﺎﺴﻤﻟا ﻦﯿﺑ ءﺎﻨﯿﻤﻟا ﻊﻨﺼﻤﻟاو ﻲﻟاﻮﺣ 10 ﻢﻛ . Distance is between port and factory

about 10 km.

Fabrika ile liman arası uzaklık yakla-şık 10 km’dir. ﻞﻤﺘﻜﯿﺳ ﻞﯿﻤﺤﺗ ﻊﺋﺎﻀﺒﻟا ﻦﯿﺑ ﺔﻋﺎﺴﻟا 15 / 18

Loading of the go-ods will be

comple-ted between 15:00/18:00.

Malların yüklenmesi saat 15:00/18:00 ara-sında tamamlanacak.

(28)

ﻰﻟإ ،ﺎﻣ ،ﺮﯿﻏ ،اﺪﻋﺎﻣ ،ىﻮﺳ ،ءارو ،ﺪﻌﺑ ،قﻮﻓ ﻦﻣ ﺐﻧﺎﺠﻟا ،ﺮﺧﻷا جرﺎﺧ beyond ötesine, ötesinde, öteye, ötede, ... den öte, ötesi; ileri, ile-risi, daha ilerde, sonra; ayrıca, hari-cinde, dışında, başka; daha fazla; ... den daha geç

ﻒﻠﺧ كﺎﻨھ ﻻ ﺪﺟﻮﯾ ءﻲﺷ ىﻮﺳ لﺎﺒﺠﻟا .

Beyond there there´s nothing but

mounta-ins.

Oradan öte dağdan başka şey yok.

ﺪﻌﺑ ﺔﻋﺎﺴﻟا ﺔﺳدﺎﺴﻟا

. Beyond six o´clock. Saat altıdan sonra.

ﮫﻧإ قﻮﻔﯾ ﮫﺗرﺪﻗ

. It´s beyond his

capa-bility. Onun kabiliyetinin dışında. ﻻ ﻊﯿﻄﺘﺳأ ﻞﻌﻓ ءﻲﺷ ﺮﯿﻏ ﻚﻟذ .

I can do nothing be-yond that.

Ondan başka bir şey yapamam. ﺔﻘﻄﻨﻤﻟا ةﺮﺤﻟا جرﺎﺧ ،ءﺎﻨﯿﻤﻟا اذإ ﺖﻨﻛ ﺪﯾﺮﺗ ﺎﻨﻨﻜﻤﯾ ﻎﯾﺮﻔﺗ ﻚﺘﻋﺎﻀﺑ ﻰﻟإ كﺎﻨھ .

Free zone is beyond the port, if you want we can discharge your goods to over

there.

Serbest bölge lima-nın dışındadır, ister-seniz mallarınızı oraya boşaltabiliriz.

(29)

، َﻼِﻛ ؛ﺎَﺘْﻠِﻛ ،ﺎﯾﻮﺳ ﻰﻠﻋ ،ءاﻮﺳ ﻊﻣ

ﺾﻌﺑ both her ikisi, ikisi de

ﺎﻤھﻼﻛ

. Both of them. her ikisi.

ﺎﻧﻼﻛ

. both of us. her ikimiz.

ﻮھ و ﺎﻧأ ﻰﻠﻋ ﺪﺣ ءاﻮﺳ

. Both he and I. hem o, hem ben.

ﻞھ تءﺎﺟ ؟دوﺮﻄﻟا ﻢﻌﻧ ، ﺎﻤھﻼﻛ ﺎﺋﺎﺟ .

´´Did the packages come?´´ ´´Yes, both

came.´´

´´Paketler geldi mi?´´ ´´ Evet, her ikisi de geldi.´´ ﺔﺸﺋﺎﻋ ﺔﻠﯿﻤﺟ ﺔﯿﻛذو ﻰﻠﻋ ﺪﺣ ءاﻮﺳ .

Ayşe is both beauti-ful and intelligent.

Ayşe hem güzel, hem de zeki.

ﺎﺘﻠﻛ ﻦﯿﺗﺎﺘﻔﻟا

(30)

،ﻦﻜﻟ ،ﻻإ ﺎﻣ ،اﺪﻋ ،ﺮﯿﻏ ،ىﻮﺳ ،ﻂﻘﻓ دﺮﺠﻣ but

fakat, ama, ancak, halbuki, oysa, başka, hariç, ki, sa-dece, yalnızca, hiç olmazsa, yani ﺪﻘﻟ ﺮﺜﻌﺗ ﮫﻨﻜﻟ ﻢﻟ ﻂﻘﺴﯾ . He stumbled but didn't fall. Tökezledi ama düş-medi. ﺎﻧأ ﻒﯿﻈﻧ ﻚﻨﻜﻟ ﺖﺴﻟ ﻚﻟﺬﻛ .

I am clean but you aren't.

Ben temizim ama sen değilsin. ﮫﻧإ

دﺮﺠﻣ ﻞﻔط

. He´s but a child. Ama o yalnızca bir çocuk. ﻞﻌﻓﺄﺳ يأ ءﻲﺷ ﺎﺒﯾﺮﻘﺗ ﻦﻣ ﻚﻠﺟأ ﻦﻜﻟو ﻦﻟ ﻞﻌﻓأ ﻚﻟذ .

I´ll do almost anyt-hing for you, but I

won´t do that.

Sizin için hemen he-men her şeyi yapa-rım, ama bunu asla yapmayacağım. ﺔﻣدﺎﺨﻟا ةﺪﯾﺪﺠﻟا ﻞﻌﻔﺘﺳ يأ ءﻲﺷ ﺎًﺒﯾﺮﻘﺗ ىﻮﺳ ﻞﺴﻏ ﺬﻓاﻮﻨﻟا .

The new maid will do almost anything but wash windows.

Yeni hizmetçi, pen-cere silmek hariç, hemen hemen her işi yapacak.

ﻊﯿﻤﺠﻟا ﺎﻣ هاﺪﻋ

(31)

. ،ّﻲﺒﻧﺎﺟ ،ّﻲﻋﺮﻓ ّيﻮﻧﺎﺛ ًﺎﺒﻧﺎﺟ ،ﺐﻧﺎﺠﺑ ،بﺮﻘﺑ ،ـﺑ ،ﺔﻄﺳاﻮﺑ ﻦﻣ / ﻦﻋ ،ﻖﯾﺮط ﻲﻓ ،هﺎﺠﺗا ،ﻮﺤﻧ ،َﺮْﺒَﻋ ﻰﻠﻋ ﺔﺑﺮﻘﻣ ،ﻦﻣ َﺮْﺒَﻋ ﺔﻄﻘﻧ ﺔﺒﯾﺮﻗ ﻦﻣ ءﻲﺷ ،ﺎﻣ ﻲﻓ ﺔﻋﺎﺳ ﺔﻨّﯿﻌﻣ وأ ،ﺎﮭﻠﺒﻗ ،ﻲﻓ ،لﻼﺧ ﻦﻣ ،ﻞَﺒِﻗ ًﺎﻘﻓو ـِﻟ ، ﺐَﺴﺤﺑ . by

ök. yan, ikincil, ikinci derecede, tâli, ek, takma.

ed. ... ile, vasıtasıyla, yoluyla; yolundan, tarafından; ... e ait; yanında, yakınında, civarında, yanından, yakınından, kena-rında, başında, kadar (süre), göre.

zf. yakın, geçişli çimde, geçecek bi-çimde, bir kenara.

ﺎﻧﺮﻓﺎﺳ ةرﺎﯿﺴﻟﺎﺑ

. We travelled by car. Araba ile yolculuk yaptık

اﺬھ بﺎﺘﻜﻟا ﻦﻣ ﻒﯿﻟﺄﺗ دﺎﺷر يرﻮﻧ

. This book is by Reşad Nuri.

Bu kitap Reşad Nu-ri'ye aittir.

يﺪﻟ لﺰﻨﻣ ﺐﻧﺎﺠﺑ

ةﺮﯿﺤﺒﻟا

. I have a house by the lake.

Göl kenarında bir evim var. مﻮﻘﻨﺳ ﻞﯿﻤﺤﺘﺑ تﺎﻨﺤﺸﻟا ﺔﻄﺳاﻮﺑ تﺎﺑﺮﻋ ﻚﻜﺴﻟا ﺔﯾﺪﯾﺪﺤﻟا ﻰﻟإ ﺔﻨﯿﻔﺴﻟا .

We will load cargoes by railway cars to the

vessel.

Yükleri gemiye vagon-larla yükleyeceğiz. ﻢﺘﯾ جﺎﺘﻧإ هﺬھ تﺎﺠﺘﻨﻤﻟا ﻞﻣﺎﻜﻟﺎﺑ ﺔﻄﺳاﻮﺑ ﺔﻛﺮﺷ ...

These products are produced entirely by ... company. Bu mamullerin tamamı …… şirketi tarafından imal edilmektedir. ﻞﺳﺮﻧ ﻚﻟ جﻮﻟﺎﺘﻜﻟا ﻦﻋ ﻖﯾﺮط ﺪﯾﺮﺒﻟا

. We are sending a cata-logue to you by mail.

Size posta yoluyla bir katalog gönderiyoruz.

(32)

،نﺄﺸﺑ ﺎﻤﯿﻓ ﻖﻠﻌﺘﯾ ـﺑ ، ،لﻮﺣ صﻮﺼﺨﺑ ، ﻦﻣ ﻞﺟأ concerning

... ile ilgili olarak, ... e hakkında, dair, ... e ait, ... ile ilgili, ... e ilişkin, konusunda, ... i ilgilendiren ﻰﺟﺮﯾ ﺎﻨﻣﻼﻋا نﺄﺸﺑ تﺎﺠﺘﻨﻤﻟا ﺔﺻﺎﺨﻟا ﻚﺑ . Please inform us concerning to your products.

Lütfen bize ürünleri-niz hakkında bilgi veriniz. اذإ ﺎﻧﺬﺧأ ﻦﯿﻌﺑ رﺎﺒﺘﻋﻻا considering düşünülecek olursa, dikkate alı-nırsa, göz önünde tutulursa, bakınca, ... e rağmen, yine de, ... e göre اﺮﻈﻧ ﮫﻤﺠﺤﻟ نﺎﻛ ﺎﻌﯾﺮﺳ

. Considering his size he was speedy.

Büyüklüğü göz önüne alındığında hızlıydı.

(33)

،ﻢﻏﺮﺑ ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ despite ... e rağmen, ... e karşın نﺎﻛ ﺎﻤﯾﺮﻛ ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ هﺮﻘﻓ . He was generous despite his poverty.

Yoksulluğuna karşın eli açıktı.

،ﺖﺤﺗ ﻰﻟإ

ﻰﻧدأ down

... den aşağı, aşağı doğru, aşağısında, alta, altta; bo-yunca; beri

ﺖﻧﺎﻛ ﺮﯿﺴﺗ ﻲﻓ عرﺎﺸﻟا

. She was walking

down the street. Sokakta yürüyordu.

ﻦﻣ ﻚﻠﻀﻓ لﺰﻧا ﻦﻣ عرﺎﺸﻟا ﻲﻟﺎﺘﻟا . Please go down from the next street.

Lütfen bir sonraki caddeden aşağı doğru devam edin.

(34)

ﻲﻓ , لﻼﺧ , نﺎﺑإ , لاﻮط , ءﺎﻨﺛأ , ﻦﻣ لﻼﺧ during ... de, boyunca, sü-resince, esnasında, sırasında, zarfında, ... iken ﺎﻨﻛ ﻦﯾﺮﺗﻮﺘﻣ ءﺎﻨﺛأ ةارﺎﺒﻤﻟا . We were nervous during the match.

Maç sırasında ger-gindik. ﻞﯿﻤﺤﺘﻟا ﻢﻟ ﺮﻤﺘﺴﯾ لﻼﺧ ﺔﻠﻄﻋ .

Loading has not continue during

holi-day.

Tatil boyunca yük-leme devam etmedi.

(35)

؛ﺎّﻣإ ؛ ْيأ ﺎ�ﯾَأ ؛َنﺎﻛ ﺎﻀﯾا قﻮﻓ ؛ﻚﻟذ ؛ﺎﻤّﯾأ ﻞﻛ ،ﻦﻣ يا ﻦﻣ ﺪﺣأ ﻦﯾﺮﻣﻻا either

s. ikisi de; her iki zam. her ikisi, ikisi

de; ikisinden biri, herhangi biri

bağ. ya, ya ... ya, ya

da, ne de z. de ﻲھ ﻻ ﺐﺤﺗ يأ ﺪﺣاو

. She doesn´t like

eit-her one. İkisini de sevmiyor.

ﻚﻨﻜﻤﯾ لﻮﺼﺤﻟا ﻰﻠﻋ

يأ

ﺎﻤﮭﻨﻣ

. You can have either.

İkisinden birini ala-bilirsin. ﺎﻣإ نأ ﻞﻌﻔﺗ اﺬھ وأ ﻞﺣﺮﺗ ﻦﻣ ﺎﻨھ ﺪﺑﻸﻟ

Either you do this or you clear out of here

for good. Ya bunu yaparsın ya da buradan sonsuza kadar defolursun. " ﻻ فﺮﻋأ ﻒﯿﻛ ﺐﻌﻟأ جﺪﯾﺮﺒﻟا ". ﻻو ﺎﻧأ ﺎﻀﯾأ ".

“I don´t know how to play bridge.” “I

don´t either.”

“Briç oynamayı bil-miyorum.” “Ben de.”

(36)

ﺎﻣإ ... ،ﺎﻣإ نإ ... وأ ... either ... or ya ... ya da, ya ... veya; biri ya da di-ğeri, herhangi biri, ikisinden biri ﻦﻜﻤﯾو داﺮﻓﻷ رﻮﮭﻤﺠﻟا ةدﺎﻔﺘﺳﻻا ﻦﻣ يأ ﻦﻣ ﻦﯿﻣﺎﻈﻨﻟا وأ ﺎﻤﮭﯿﻠﻛ .

Members of the pub-lic could avail them-selves of either or

both systems.

Halk iki sistemden birinden ya da her ikisinden yararlana-bilir. ،ﻻإ ﺎﻣ ،اﺪﻋ ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ except hariç, haricinde, dı-şında, ... den başa, ayrı; yoksa, ol-mazsa ﻞﻛ مﻮﯾ ﺎﻣ اﺪﻋ ﻦﯿﻨﺛﻻا

. every day except

Monday.

pazartesi hariç her gün. ﺪﻘﻟ ﺎﻨﯿﻘﻠﺗ ﻊﯿﻤﺟ ﺎﻨﺗﻻﻮﻤﺣ ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ نﺎﻧﻮﺗﺮﻛ .

We have received all our cargoes except

two cartons.

İki koli haricinde tüm yükümüzü tes-lim aldık.

(37)

،ﻻإ ﺎﻣ ،اﺪﻋ

ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ excepting

... den hariç, ... den başka, ... den başka, ... haricinde, dışında ىﺪﻟو ﻊﯿﻤﺟ ناﺪﻠﺑ ﺎﺑوروأ ﺔﯿﺑﺮﻐﻟا ﺎﺒﯾﺮﻘﺗ ةﺰﮭﺟأ ﺔﯿﻨطو ﺔﯿﻣﻮﻜﺣ ) ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ ﺔﻜﻠﻤﻤﻟا ةﺪﺤﺘﻤﻟا .(

Nearly all the count-ries in Western

Eu-rope have govern-mental national

mac-hineries (excepting the United

King-dom).

Neredeyse Batı Av-rupa'daki tüm ülke-lerin ulusal hükümet sistemleri vardır (Birleşik Krallık ha-riç).

،ﻻإ ﺎﻣ ،اﺪﻋ

ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ excluding

... den hariç, ... den başka, ... den başka, ... haricinde, dışında تﺎﯿطﺎﯿﺘﺣا ﺪﻘﻨﻟا ﻲﺒﻨﺟﻷا ) ءﺎﻨﺜﺘﺳﺎﺑ ﺐھﺬﻟا (، ةذﻮﺧﺄﻣ ﻦﻣ تاءﺎﺼﺣﻹا ﺔﯿﻟﺎﻤﻟا ﺔﯿﻟوﺪﻟا قوﺪﻨﺼﻟ ﺪﻘﻨﻟا ﻲﻟوﺪﻟا . Foreign exchange reserves (excluding gold) are taken from

IMF International Financial Statistics.

Döviz rezervleri (al-tın hariç) IMF Ulus-lararası Finansal İs-tatistiklerden alın-mıştır.

(38)

،ﻰﺘﺣ ،ًﺎﻀﯾأ ،ﻚﻟﺬﻛ ﻰﺘﺣ ،ﻮﻟ ﻞﺑ even

hatta, bile, de / da, dahi, daha, daha da hatta, üstelik; tam, tamamıyla; düz, eşit ﮫﻧإ فﺮﻌﯾ ﻞﻗأ ﺎﻤﻣ ﮫﻓﺮﻋأ

. he knows even less

than I do.

Benim bildiğimden daha azını biliyor.

ﺪﻗ نﻮﻜﯾ تﺎﯿﺟﻮﻟﻮﻨﻜﺘﻟ تﺎﻣﻮﻠﻌﻤﻟا تﻻﺎﺼﺗﻻاو ﺔﺜﯾﺪﺤﻟا ﻰﺘﺣ ﺾﻌﺑ ﺮﯿﺛﺄﺘﻟا ﻰﻠﻋ تﺎﺑﺎﺨﺘﻧﻻا ﺔﯿﺳﺎﯿﺴﻟا .

ICTs may even have some bearing on

po-litical elections.

Modern bilgi ve ile-tişim teknolojilerinin siyasi seçimler üze-rinde bir etkisi bile olabilir. ﻰﺘﺣ ،ﻮﻟ ،ﻢﻏر ﻢﻏﺮﻟﺎﺑ ﻦﻣ

ﻚﻟذ even if bile, olsa bile

ﺾﻌﺒﻟا ﺚﺤﺒﯾ ﻦﻋ ﺐﺤﻟا ،ﻂﻘﻓ ﻰﺘﺣ ﻮﻟ نﺎﻛ ﻦﻣ فﺮط ﺪﺣاو ) يﺮﻏ لدﺎﺒﺘﻣ .(

Some seek only love, even if

un-requited.

Bazıları karşılıksız olsa bile sadece aşkı ararlar.

(39)

ﻰﺘﺣ ،ﻮﻟ ،ﻢﻏر ﻢﻏﺮﻟﺎﺑ

ﻦﻣ

ﻚﻟذ even though bile, olsa bile

ﻲﻓ ﺾﻌﺑ نﺎﯿﺣﻻا سﺎﻨﻟا نوﺪﺒﯾ ﻦﯿﻨﯾﺰﺣ ﻰﺘﺣ ﻮﻟ ﻮﻧﺎﻛ ءاﺪﻌﺳ . Sometimes people look sad even tho-ugh they're happy.

Bazen insanlar mutlu olsalar bile üzgün görünürler. ٍلﺎﺗ ، ،تآ ،ﻖﺣﻻ ،ﺪﻌﺑ ،ﻊﺑﺎﺗ ءارو following aşağıdaki, sonraki, sonra gelen, izle-yen, müteakip, er-tesi

مﻮﯿﻟا ﻲﻟﺎﺘﻟا

. the following day. ertesi gün.

ﺔﻠﺌﺳﻷا ﺔﯿﻟﺎﺘﻟا

. the following

(40)

أ. ع . ،ﻞﺟﻷ ﺎﺿﻮﻋ ﻦﻋ , نﻷ . أ. ج . ﺐﺒﺴﺑ ) اﺬﻛ ,( ﻰﻟإ , ﻲﻓ ﻞﯿﺒﺳ , ﺬﻨﻣ , ﺎﻤﯿﻓ ﻖﻠﻌﺘﯾ ب , ﺔﺒﺴﻨﻟﺎﺑ ل , ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ , ﻰﻟإ ﺔﻓﺎﺴﻣ ﺔﻨﯿﻌﻣ , ﻊﻣ , ب . for

... den dolayı, yü-zünden, nedeniyle; çünkü, zira. ed. için, uğruna; yerine, namına, adına, yerine; ... e/a, e göre; ... e rağ-men; amacıyla, doğru, uygun, yö-nünde; yarayan, karşı, dolayı, sebe-biyle; süresince, zarfında, ... dır; karşılığında; ... e uygun; şerefine; ... e elverişli, uygun; ... olarak, diye; karşılığında; ... e karşı; çünkü. هﺬھ ﺔﻟﺎﺳﺮﻟا ﻚﻟ

. This letter is for you. Bu mektup senin için. ﻊﯿﻤﺟ لﺎﻤﻌﻟا نﻮﻠﻤﻌﯾ لﺎﻤﻜﺘﺳﻻ كﺮﻣاوأ .

All labourers are working for

comp-lete your orders.

İşçilerin tümü sipa-rişlerinizi tamamla-mak için çalışıyor-lar. ﻦﺤﻧ دﻮﻧ نأ ﺮﺟﺄﺘﺴﻧ ﺔﯾوﺎﺣ 20 f ةﺪﻤﻟ ﺮﮭﺷ ﺪﺣاو .

We’d like to charter a 20-f container for

one month.

Bir aylığına 20-f ‘lik 1 adet konteynır ki-ralamak istiyoruz.

(41)

،ﻦﻣ ،ﺬﻨﻣ ؛ﻦﻋ

ﺐﺴﺣ from

... den/dan, ... den gelen, ... den olan, ... den beri, itiba-ren; ... e göre; yü-zünden, dolayı; aşağı yukarı, yakla-şık ﺮﻤﻋ ﻲﺗﺄﯾ ﻦﻣ اﺪﻨﻛ . / ﺮﻤﻋ يدﺎﻨﻛ .

Ömer comes from Canada.

Ömer Kanada'dan geliyor. / Ömer Ka-nadalı. ﻊﻔﺗرا ﺎﮭﺒﯿﺗﺮﺗ ﻦﻣ ﻲﻧﺎﺜﻟا ﺮﺸﻋ ﻰﻟإ لوﻷا .

Her ranking rose from twelfth to first.

Sırası, on ikiden bi-rinci sıraya yük-seldi.

ﻦﻣ لوأ ﺮﯾﺎﻨﯾ

. From the first of

Ja-nuary. 1 Ocak´tan itibaren.

ﺎﮭﻧا ةﺮﺸﻋ تاﺮﺘﻣﻮﻠﯿﻛ ﻦﻣ ﺎﻨھ .

It´s ten kilometers from here. Buradan on kilo-metre uzak. ﮫﻧإ ﻦﻣ Nedret

. It´s from Nedret. Nedret´tendir.

اﺬھ لﺎﺜﻤﺘﻟا عﻮﻨﺼﻣ ﻦﻣ نﺎﻨﺳأ نﺎﺴﻧﻹا .

This statue´s made from human teeth.

Bu heykel insan diş-lerinden yapılmış.

تﺎﻣ ﻦﻣ هرﺎﺛآ ﺔﯿﺒﻧﺎﺠﻟا

. He died from its side

effects.

Yan etkileri yüzün-den öldü. ﻦﻣ ﻦﯾﺮﺸﻋ ﻰﻟإ ﺔﺴﻤﺧ ﻦﯾﺮﺸﻋو ﺎًﺼﺨﺷ . From twenty to twenty-five people.

Yirmi, yirmi beş kişi arasında.

(42)

،ﻦﻜﻟ ،ﺎﻤﻨﯿﺑ ﺮﯿﻏ ،نأ ﻊﻣ ﻚﻟذ ، ،ﺎﻤﮭﻣ ﺎﻤﻔﯿﻛ , ﺔﯾﺄﺑ ﺔﻘﯾﺮط , ﻒﯿﻛ , ﻰﻠﻋ نأ however

ama, ancak, hal-buki, oysa, yalnız; her ne şekilde, her nasılsa, her ha-lükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da; bununla birlikte, yine de ﻊﻣ ،ﻚﻟذ ةدﺎﯾز نزﻮﻟا ﺲﯿﻟ اﺮﻣأ ﺎﯿﻤﺘﺣ . However, gaining weight is not

ine-vitable.

Bununla birlikte, kilo almak kaçınıl-maz değildir. ﺮﯿﻏ نأ حﻼﺻإ عﺎﻓﺪﻟا ﺮﻤﺘﺳا ﻰﻠﻋ مﺪﻗ قﺎﺳو ) ﺮﻤﺘﺳا ﻰﻄﺨﺑ ﺔﻌﯾﺮﺳ .( Defence reform, however, proceeded apace.

Ancak, savunma re-formu, hızlanarak sürdü. ،اذإ ، ْنإ ﺎﻣ ،اذإ ،ﻮﻟ ،ﺖﯿﻟ ﻮﻟو ﮫّﻧأ if

eğer, ise, şayet, ... se bile; ... e rağmen; acaba; fakat, ama; keşke اذإ نﺎﻛ ﺲﻘﻄﻟا ،اًﺪﯿﺟ ﺎﻨﻨﻜﻤﯿﻓ ﻲﺸﻤﻟا . If the weather is fine, we can walk.

Hava güzelse yürü-yebiliriz.

(43)

ﻻإ اذإ , ﺎﻧأ ﻰﻨﻤﺗأ , ﻰﻨﻤﺗأ ﻚﻟذ if only keşke ﻮﻟ ﺖﻨﻛ فﺮﻋأ ﻂﻘﻓ

. If only I had known. Keşke sadece bilsey-dim.

اذإ ... ف /

ﻢﺛ if ... then ise ... o zaman, eğer ise اذإ ﺖﻨﻛ ﺪﯾﺮﺗ نأ كﺬﺧﺄﯾ سﺎﻨﻟا ﻰﻠﻋ ﻞﻤﺤﻣ ،ﺪﺠﻟا ﻚﯿﻠﻌﻓ فﺮﺼﺘﻟا ﺎًﻘﻓو ﻚﻟﺬﻟ .

If you want people to take you seriously then act accordingly.

Eğer insanların seni ciddiye almasını isti-yorsan ona göre dav-ran. اذإ ﺖﻧﺎﻛ تﺎﯿﻨﻣﻷا ،لﻮﯿﺧ ﺐﻛﺮﯿﻓ نوذﺎﺤﺸﻟا .

if wishes were hor-ses, then beggars would ride.

Köpeğin duası kabul olsaydı gökten ke-mik yağardı.

(44)

،ﻲﻓ ،ﻞﺧاد ﻲﻓ ،ﻞﺧاﺪﻟا ،ـﺑ ؛ﺔﻄﺳاﻮﺑ in ... de, ... içine, ... içinde, içeri, içeriye; halinde, olarak; ... sız اذﺎﻣ ﺪﺟﻮﯾ ﻲﻓ هﺬھ

؟ﺔﺒﯿﻘﺤﻟا What’s in this bag? Bu çantada ne var? ﺎﻤﻛ نﻮﻤﻠﻌﺗ اﺪﯿﺟ ﺎﻨﻛ ﺪﻗ ﺎﻧﺮﺟﺄﺘﺳا ﻢﻜﺘﻨﯿﻔﺳ ﻲﻓ ﺮﺑﻮﺘﻛأ / ﻦﯾﺮﺸﺗ لوﻷا .

As you know very well we had charte-red your vessel in

October.

Gayet iyi bildiğiniz üzere geminizi Ekim ayında kiralamıştık. ﻲﻓ ،لﺎﺣ اذإ ،ﺎﻣ ﻲﻓ ،ﺔﻟﺎﺣ ،صﻮﺼﺨﺑ ﺎﻤﯿﻓ ،ﻮﻟ اذإ مﺰﻟ in case durumunda, ... dığı takdirde, olursa, ... ması halinde, olur da, eğer اذإ مﺰﻟ ،ﺮﻣﻷا ﻲﻨﻨﻜﻤﯾ ﻞﻤﻌﻟا ﺖﻗﻮﻟ ﺮﺧﺄﺘﻣ .

In case it´s neces-sary, I can work late.

Gerektiği takdirde geç vakte kadar çalı-şabilirim. ﺮﺴﻛ جﺎﺟﺰﻟا ﻲﻓ ﺔﻟﺎﺣ ئراﻮﻄﻟا .

Break the glass in case of emergency.

Acil durumda camı kırınız.

(45)

،مﺎﻣأ ،ﺔﻟﺎﺒﻗ هﺎﺠﺗ ، ﻲﻓ ﺔَﻣِّﺪَﻘُﻤْﻟا in front of ... nin önünde, ... nin önüne, karşı-sında

مﺎﻣأ ﻰﻨﺒﻤﻟا

. In front of the

buil-ding. Binanın önünde.

كﺎﻨھ ةﺮﺠﺷ مﺎﻣأ لﺰﻨﻤﻟا

. There is a tree in

front of the house.

Evin önünde bir ağaç var. ﻲﻓ اﺬھ ءﺎﻨﯿﻤﻟا كﺎﻨھ نﺎﺘﻨﯿﻔﺳ ﺎﻨﻣﺎﻣأ .

In this port there are two vessels in front

of ours.

Bu limanda bizim geminin önünde iki gemi daha var.

ﻦﻣ ،ﻞﺟأ ،ﻲﻜﻟ ﻰﺘﺣ in order that amacıyla, diye, ... mesi için, ... sın diye ﺎﻧأ ﻂﻘﻓ ﺐﻠطأ ﻦﻣ ﻊﯿﻤﺠﻟا ماﺮﺘﺣا لوﺪﺠﻟا ﻲﻨﻣﺰﻟا ﻰﺘﺣ ﻞﺼﺤﻧ ﺎﻌﯿﻤﺟ ﻰﻠﻋ ﺔﺻﺮﻓ عﺎﺘﻤﺘﺳﻼﻟ ﮫﺑ .

I just ask that ever-yone respects the schedule in order that we all get a chance to enjoy it.

Sadece hepimizin yararlanabilme şan-sını yakalaması için herkesin programa (zaman çizelgesine) saygı duymasını isti-yorum.

(46)

ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ،ﻦﻣ ﻊﻣ ،نأ فﺮﺼﺑ ﺮﻈﻨﻟا ﻦﻋ , ﻊﻣ ﻚﻟذ in spite of ... e rağmen, ... mekle beraber, karşın, ... e aldır-madan ﮫﻧإ ﺮﻤﺘﺴﯾ ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ تﺎﺑﻮﻌﺼﻟا . He´s carrying on in spite of the

difficul-ties. Zorluklara rağmen devam ediyor. ﻰﻠﻋ ﻢﻏﺮﻟا ﻦﻣ ﻢﮭﻟﺎﻤھإ ﻢﻟ ﻦﻜﻤﺘﻧ ﻦﻣ ءﺎﻐﻟإ ﺎﻨﺗﺎﻗﻼﻋ ﺔﯾرﺎﺠﺘﻟا ﻢﮭﻌﻣ ﺐﺒﺴﺑ ﺎﻨﻌﯿﻗﻮﺗ ﻰﻠﻋ ﺪﻘﻋ ﺎﻨﺗارﺎﻤﺜﺘﺳاو . In spite of their slack-manner we

co-uld not cancel our business relations with them due to we

have signed a cont-ract and our

invest-ments.

Yaptığımız bir an-laşma ve yatırımları-mız nedeniyle gev-şek tavırlarına rağ-men onlarla olan iş ilişkilerimizi bitire-medik ،نﻷ ،ﺐﺒﺴﺑ ًاﺮﻈﻧ ،نﻷ رﺪﻘﺑ ﺎﻣ inasmuch as

için, sebebiyle, do-layı; çünkü; ma-dem ki, öyleyse; dığı derecede, ... dığı kadar ﻖﻔﺗا نﺎﻓﺮﻄﻟا ﻰﻠﻋ ﺾﯿﻔﺨﺗ ﻦﻤﺛ ءاﺮﺸﻟا رﺪﻘﺑ ﺎﻣ ﺖﻧﺎﻛ ﻊﺋﺎﻀﺒﻟا ﺔﺒﯿﻌﻣ .

The parties agreed to a reduction of the purchase price

inas-much as the goods were defective.

İki taraf, mallardaki kusur kadar alış fi-yatının indirilme-sinde anlaştılar.

(47)

ﺎﻤﺑ ،ﮫﯿﻓ ﺎﻤﺑ ﻰﻓ ،ﻚﻟذ ،ﻦﻤﻀﺘﻣ ﻞﻣﺎﺷ ، ،ﻮﺘﺤﻣ ﻮﻄﻨﻣ ﻰﻠﻋ

including dahil, içeren, kap-sayan كﺮﺘﺷاو ﻲﻓ اﺬھ عﺎﻤﺘﺟﻻا ﻲﻟاﻮﺣ 40 ﺎﻛﺮﺘﺸﻣ ﺎﻤﺑ ﻲﻓ ﻚﻟذ تﺎﻤﻈﻨﻤﻟا ﺮﯿﻏ ﺔﯿﻣﻮﻜﺤﻟا . About 40 partici-pants including NGOs participated in this meeting. Bu toplantıya STK'lar da dahil ol-mak üzere yaklaşık 40 katılımcı katıldı.

،ﻞ ِﺧاد ،َﻦْﻤ ِﺿ ﻲﻓ

ﻞﺧاﺪﻟا inside içinde, içine, içe-ride, içerisinde ﻰﺟﺮﯾ ﻦﯾﺰﺨﺗ ﻊﯿﻤﺟ ﻢﻜﻌﺋﺎﻀﺑ ﻞﺧاد فﺮﻏ ﻦﯾﺰﺨﺘﻟا ﺔﻘﻠﻐﻤﻟا .

Please store all your goods inside the clo-sed storage-rooms. Lütfen tüm malları-nızı kapalı depolara koyunuz. رﺪﺗ نﺎﺒﻟﺎط تﺎﻋﺎﻤﺠﻟاو ﺔﺒﺴﺘﻨﻤﻟا ﺎﮭﯿﻟإ تاداﺮﯾإ ﻦﻣ ردﺎﺼﻣ ﺔﻋﻮﻨﺘﻣ ﻞﺧاد نﺎﺘﺴﻧﺎﻐﻓأ .

The Taliban and af-filiated groups

gene-rate revenue from a variety of sources inside Afghanistan.

Taliban ve bağlı grupları Afganistan içindeki çeşitli kay-naklardan gelir elde ediyor.

(48)

ﻲﻓ ،ﻞﺧاد ﻲﻓ ،ﻞﺧاﺪﻟا ﻦﻋ ،بﺮﻗ ﻰﻟإ into

içine, içeriye, ha-line, ... e, ... ye. ﺖﻄﻘﺳأ ﻲﺘﺒﯿﻘﺣ ﻲﻓ ةﺮﯿﺤﺒﻟا . I dropped my bag into the lake.

Çantamı göle düşür-düm. ﻢﺗ ﻞﯿﻤﺤﺗ ﻚﺘﻨﺤﺷ ﻲﻓ ﺎﻨﺘﻨﺣﺎﺷ ﺔﻣدﺎﻘﻟا .

Your cargo has been loaded into our next

truck.

Sizin yükünüz diğer kamyonumuza yük-lendi. ﻂﻘﻓ ،ﻞﺜﻣ ﻂﻘﻓ ،ﮫﺒﺷ ﮫﺑﺎﺸﻣ ؛ل ﺎﻣﺎﻤﺗ ؛ﺎﻤﻛ ﻲﻓ ﺔﻈﺤﻠﻟا ﺪﻨﻋ just as aynen, tıpkı, tam da ... gibi; tam o sı-rada, tam o anda

ﺪﻘﻟ ُﺖﻓﺮﺼﺗ ًاﺪﻤﻋ ﺎﻤﻛ ِﺖﻨﻛ ﻦﯿﻌﻗﻮﺘﺗ ﻲﻨﻣ . I deliberately acted just as you expected

I would.

Tam da benden bek-lediğin gibi kasıtlı olarak hareket ettim.

ﺖﻧأ ﺎﻤﻛ كﺮﻛﺬﺗأ ًﺎﻣﺎﻤﺗ

. You are just as I

re-membered.

Sen tam da hatırladı-ğım gibisin.

(49)

ﺔﯿﺸﺧ ،نأ ﺎﻓﻮﺧ ،ﻦﻣ ،ﻼﺌﻟ ،ﻼﯿﻛ ﻼﯿﻜﻟ lest ... mesin diye, ... memek için, korku-suyla; ... cek diye

ﻻ ،ﻢﻜﺤﺗ ﻼﺌﻟ ﻢﻜﺤﯾ ﻚﯿﻠﻋ

. Judge not, lest you

be judged. Yargılanmamak için, yargılama. ﺪﻘﻟ ترﺮﻗ ﻦﻓد ﺮﺋﺎﺧﺬﻟا ةﺪﺋاﺰﻟا ﺔﯿﺸﺧ نأ ﻊﻘﺗ ﻲﻓ يﺪﯾأ وﺪﻌﻟا . I have decided to bury excess ord-nance lest it fall into

enemy hands.

Düşman eline düş-memesi için fazla mühimmatı göm-meye karar verdim.

،ـﻛ ؛ﻞﺜﻣ ،ﻞﺛﺎﻤﻣ ؛ﮫﺑﺎﺸﻣ ﺎﻤﻠﺜﻣ ﮫﻧﺄﻛو like

ed. gibi, benzer,

aynı; olası; falan

zf. benzer, gibi bğ. sanki, güya snk. gibi, benzer, ... imsi. ﺪﻘﻟ ﺖﻠﻤﻋ ﺎﻤﺋاد ﻦﻣ ﻚﻠﺟأ ﻞﺜﻣ ﺪﺒﻌﻟا .

I always worked for you like a slave.

Senin için hep köle gibi çalıştım. ﻦﺤﻧ لوﺎﺤﻧ جﺎﺘﻧإ ﻞﻀﻓأ تﺎﺠﺘﻨﻤﻟا ﺔﯿﻟﺎﻋ ةدﻮﺠﻟا ﻞﺜﻣ تﺎﻣﻼﻌﻟا ﺔﯾرﺎﺠﺘﻟا ةﺮﯿﮭﺸﻟا . We try to produce the best quality

pro-ducts like famous brands.

Ünlü markalar gibi yüksek kaliteli ma-muller üretmeye ça-lışıyoruz.

(50)

،ﺺﻗﺎﻧ ﻞﻗأ , ﻲﺒﻠﺳ ؛ ﺔﻣﻼﻋ ﺺﻗﺎﻧ , ةرﺎﺷإ ؛حﺮﻄﻟا نوﺪﺑ minus

eksi, negatif, aşağı, eksik; çıktı; ... den aşağı, ... den az, ... sız ﻲﻓ بآ / ،ﺲﻄﺴﻏأ ﺾﻔﺨﻧا لﺪﻌﻣ ﻢﺨﻀﺘﻟا يﻮﻨﺴﻟا ﻰﻟإ ﺺﻗﺎﻧ 10 ﻲﻓ ﺔﺋﺎﻤﻟا . In August, year-on-year inflation fell to

minus 10 per cent.

Ağustos ayında yıl-lık enflasyon eksi yüzde 10'a geriledi.

،ﺐﯾﺮﻘﻟا ،ﺐﯾﺮﻗ ،بﺮﻘﻟﺎﺑ ﻰﻠﻋ ،ﺔﺑﺮﻘﻣ ،ىﺪﻟ ،ﺎﺒﯾﺮﻘﺗ ﻰﻠﻋ ﺔﺑﺮﻘﻣ ،ﻦﻣ ﻲﻓ يﻮﺘﺴﻣ near 1. yakın, yakında; yanına; yakınında. 2. hemen hemen, az daha, az kaldı, az kalsın, neredeyse: 3. aşağı yukarı, yaklaşık olarak: ﻲﺘﺳرﺪﻣ بﺮﻘﻟﺎﺑ ﻦﻣ ﻲﻟﺰﻨﻣ . ﺎﮭﻧا ﺖﺴﯿﻟ ةﺪﯿﻌﺑ . My school is near my home. It isn’t far

away.

Okulum evime ya-kın. Çok uzakta de-ğil. ﻞﻛ تﺎﻨﺤﺸﻟا ةﺮﻄﺨﻟا ﺔﺒﯾﺮﻗ ﻦﻣ تﺎﻨﺤﺸﻟا ىﺮﺧﻷا .

All dangerous car-goes are near other

cargoes.

Tüm tehlikeli mad-deler diğer yüklerin yanında.

ﺪﻘﻟ بﺮﺘﻗا ﻦﻣ طﻮﻘﺴﻟا

. He came near to

fal-ling. Az daha düşecekti.

دﺪﻋ دﻮﻨﺠﻟا بﺮﻘﻟﺎﺑ ﻦﻣ

ﻒﻟا

. The soldiers number near a thousand.

Askerlerin sayısı yaklaşık bindir.

(51)

ﻻ اﺬھ ﻻو ،كاذ ﻻ ... ،ﻻو ﻻو ﺪﺣاو ﻦﻣ neither

hiçbiri, ikisi de de-ğil, ne ... ne de, ne bu ne de öteki ﻻ ﺪﺣأ ﻢﮭﻨﻣ فﺮﻌﯾ . Neither of them knows. Hiçbirinin haberi yok. ،ﻒﺳﻸﻟو ﻢﻟ ﻖﻘﺤﺘﯾ يأ ﻦﻣ ﻦﯿﻓﺪﮭﻟا . Unfortunately, neit-her goal remains

ac-hieved.

Ne yazık ki, iki he-def de gerçekleş-medi. ﻻ ،ﻻو ﺲﯿﻟ اﺬھ ﻻو كاذ , ﺲﯿﻟ ﺎًﯾأ ﻦﻣ ﻦﯿﻨﺛﻻا ، ﻻ اﺬھ ﻻو كاذ

neither ... nor ne ... ne de, ne o ne de bu, ikisi de değil

ﻻ ﺾﯿﺑأ ﻻو ﺮﻤﺣأ ﻻو دﻮﺳأ .

Neither white nor red nor black.

Ne beyaz ne kırmızı ne de siyah.

(52)

،بﺮﻘﻟﺎﺑ

راﻮﺠﺑ next to

bitişiğinde, hemen yanında, ... nın yanı başında; hemen he-men, neredeyse

لﺎﻌﺗ ﺲﻠﺟاو يراﻮﺠﺑ

. Come and sit next to

me. Gel ve yanıma otur.

ﺮﺠﺘﻣ ﺎﻨﺗﺎﻌﯿﺒﻣ ﺐﻧﺎﺠﺑ ﺎﻨﻌﻨﺼﻣ . Our sales-store is next to our factory.

Satış mağazamız fabrikamızın hemen yanındadır.

دﺮﺠﻤﺑ no sooner ... than

olur olmaz, ...er ...emez, demeye kalmadan anla-mında دﺮﺠﻤﺑ نأ أﺪﺑ ﺚﯾﺪﺤﻟا ، تﺄﻔﻄﻧا راﻮﻧﻷا .

He´d no sooner be-gun to speak than the lights went out.

Konuşmaya başlar başlamaz ışıklar söndü. ﻞﺠﺴﯾو جاوﺰﻟا دﺮﺠﻤﺑ روﺮﻣ ﺮﮭﺷ ﻰﻠﻋ مﻮﯾ ﻢﯾﺪﻘﺗ ﺐﻠط ﻞﯿﺠﺴﺗ جاوﺰﻟا .

The marriage is re-gistered no sooner than after a month from the day of fi-ling the application

for the registration of marriage.

Evlilik, evlilik baş-vuru kaydının yapıl-dığı günün üzerin-den bir ay geçer geç-mez tescil edilir.

(53)

ﻻو ، ،ﻢﻟو

ﺲﯿﻟو nor ne, ne de, de değil

ﻢﻟو ﻦﻜﺗ ﮫﺘﺑﺎﺟإ ﺔﯿﺑﺎﺠﯾإ وأ ﺔﯿﺒﻠﺳ .

His answer was neit-her positive nor

ne-gative. Cevabı ne olumlu, ne de olumsuzdu. ﺲﯿﻟ ﻂﻘﻓ ... ﻦﻜﻟو ،ﺎﻀﯾأ ﺐﺴﺤﻓ ... ﻞﺑ

ﺎﻀﯾأ not only ... but also

sadece değil ... aynı zamanda, yalnızca değil ... aynı za-manda da ﻻ ﺮﺛﺆﯾ ﺮﯿﻐﺗ خﺎﻨﻤﻟا ﻲﻓ ﺔﺑﺮﺘﻟا ﺐﺴﺤﻓ ﻞﺑ ًﺎﻀﯾأ ﻲﻓ هﺎﯿﻤﻟا .

Climate change im-pacts not only land

but also water.

İklim değişikliği yal-nızca toprağı değil, aynı zamanda suyu da etkiler. فﻮﺳ ﺮﺛﺆﺗ تاراﺮﻗ مﻮﯿﻟا ﺲﯿﻟ ﺎﻨﯿﻠﻋ ،ﻂﻘﻓ ﻞﺑ ﺎﻀﯾأ ﻰﻠﻋ لﺎﯿﺟأ ﻞﺒﻘﺘﺴﻤﻟا . Today's decisions will affect not only us but also future

ge-nerations.

Bugünün kararları sadece bizi değil ge-lecek nesilleri de et-kileyecektir.

(54)

ظ . ،نﻵا ،ﻻﺎﺣ ،اﻮﺗ ﻲﻓ هﺬھ ﺔﻈﺤﻠﻟا أ. ع . ﻰﻠﻋ ﻮﺘﻟا now bğ. madem ki, dığın-dan

zf. şimdi, şu anda, ha-len, aciha-len, hemen, derhal

i. şimdi, şu an

ﺎﻤﺑ

نأ now that madem ki, ...dığın-dan, ...e göre; için

ﻦﻜﻟ نﻵا ﺎﻤﺑ ﻲﻨﻧأ ﺎﮭﺘﯾأر ﻻ ﻲﻨﻨﻜﻤﯾ ﺎھدﺎﻌﺑإ ﻦﻣ ﻲﺳأر .

But now that I've seen it, I can't get it

out of my head.

Ama şimdi onu gör-düğüme göre, aklım-dan çıkaramıyorum. ﻚﯿﻠﻋ نأ ﻢﻠﻌﺘﺗ نأ نﻮﻜﺗ ارﺬﺣ نﻵا ﺎﻤﺑ ﻚﻧأ ﺖﺴﻟ ﺔﻌﯿﻨﻣ .

You need to learn to be careful now that

you're vulnerable.

Korunmasız oldu-ğuna göre şimdi dik-kat etmeyi öğrenme-lisin.

(55)

،ﻦﻣ ،ﻦﻋ ،ـﺑ ،نﺄﺸﺑ ﺐﺒﺴﺑ ، ﺎﻤﯿﻓ ،ﻖﻠﻌﺘﯾ صﻮﺼﺨﺑ of ...ın, ... nın; ... li; ... den; ... hakkında, ... ile ilgili; ... nede-niyle, ... ile

ﺺﺋﺎﺼﺧ ءﻮﻀﻟا

. The properties of

light. Işığın özellikleri.

لﺎﻤﻋأ ﺮﯿﺒﺴﻜﺷ

. The works of

Sha-kespeare.

Shakespeare´in eser-leri.

ﻞﺟر بﻮھﻮﻣ

. A man of talent. Hünerli bir adam.

ﻊﯿﻤﺟ ﻊﻠﺴﻟا ﻲھ رﺪﺼﻣ

ﺎﯿﻛﺮﺗ

. All the goods are so-urce of Turkey.

Malların hepsi Türk menşelidir. هﺬھ ﺔﺸﻤﻗﻷا ﻲھ 90 ٪ ﻦﻣ ﺮﺘﺴﯿﻟﻮﺒﻟا .

These fabrics are 90% of polyester. Bu kumaşların %90’ı polyesterlidir. ﻰﻠﻋ ﺪﻌﺑ ؛ ،ﺎﺒﻧﺎﺟ اﺪﯿﻌﺑ off

... den; ... den uzak, ... dan öteye, uzağa, ötede, uzakta; boş, serbest; yakın, ya-nında ﮫﻧإ ﻰﻠﻋ ﺪﻌﺑ ثﻼﺛ تاﺮﺘﻣﻮﻠﯿﻛ ﻦﻣ ﻖﯾﺮﻄﻟا ﻲﺴﯿﺋﺮﻟا .

It´s three kilometers off the main road.

Anayoldan üç kilo-metre uzakta.

(56)

،ﻰﻠﻋ ،قﻮﻓ ،ّﺪﺿ ،ﻲﻓ ،ﻦﻋ ،َﺪﻨﻋ ،َلﺎﺣ ،ـﺑ ،ﺔﻄﺳاﻮﺑ َﺮﺛإ on

ed. üstünde, üzerinde, ...

de, ... e, ... e doğru; hak-kında, konusunda, ile il-gili; durumunda, ha-linde; yönünde, ile; ci-varında, kenarında; es-nasında, amacıyla, için.

zf. durmadan, sürekli

olarak, üstünde (giysi), giymiş olarak, beri, bu yana.

s. olmakta olan, devam

etmekte olan, çalış-makta, yanık, devrede, sahnede, hazır, çakırke-yif

كﺎﻨھ ﺔﻋﺎﺳ ﻰﻠﻋ ﻂﺋﺎﺤﻟا

. There’s a clock on the

wall. Duvarda bir saat var.

ﻻ ﺐﺘﻜﺗ ﻰﻠﻋ ﻂﺋﺎﺤﻟا

. Don´t write on the wall. Duvarın üzerine yazma.

ﻲﻓ ﺔﻠﻓﺎﺤﻟا

. On the bus. Otobüste.

ﻲﻓ ﺔﻤﺋﺎﻘﻟا

. On the list. Listede.

ﺚﯾﺪﺣ ﻦﻋ ﺔﻗاﺪﺼﻟا

. A talk on friendship. Arkadaşlık hakkında bir konuşma.

ﺚﺤﺒﻟا ﻲﻓ ﺔﻛﺮﻌﻣ

تﺮﻜﯾﺰﻧﺎﻣ

. Research on the Battle of Manzikert.

Malazgirt Savaşı üzerine araştırmalar.

ﻰﻠﻋ كﺮﺤﺘﻟا

. On the move. Hareket halinde.

ﺶﯿﻌﻟا ﻰﻠﻋ ﺔﺴﻤﺧ تارﻻود ﻲﻓ مﻮﯿﻟا

. Live on five dollars a day.

Günde beş dolarla geçin-mek.

ءاﺮﺷ ﺔﻗﺎﻄﺒﺑ نﺎﻤﺘﺋﻻا

. Buy on credit. Taksitle satın almak.

لﺰﻨﻣ ﻰﻠﻋ ﺮﮭﻨﻟا

(57)

أ. ع . ﺎﻣ ،نإ ،ﺎﻤﻟﺎﺣ دﺮﺠﻤﺑ ظ . ،ﺎﻨﯿﺣ تاذ ،ةﺮﻣ ،ﺎﻣﻮﯾ ﺎﻤﯿﻓ ﻲﻀﻣ once bğ. ... diğinde, ... dığı zaman, ... er ... mez, hemen, olur olmaz, şayet zf. bir kere, bir defa; bir zamanlar, eskiden ﺎﻨﻨﻜﻤﯾ نأ أﺪﺒﻧ دﺮﺠﻤﺑ ﮫﻟﻮﺻو .

We can start once he arrives.

Gelir gelmez başla-yabiliriz. ظ . ﻲﻓ ،ﺔﯾﺎﮭﻨﻟا ﺲﯿﻟ ،ﻂﻘﻓ ﻊﻣو ،ﻚﻟذ ةﺮﻛﺬﺗ ﺺﺨﺸﻟ ﺪﺣاو . أ. ع . ،ﻂﻘﻓ ﻦﻜﻟ . only bğ. yalnız, ancak, ama, fakat. zf. sadece, sade, yalnız, sırf, bir tek, daha.

،قﻮﻓ

ﻰﻠﻋ onto üzerine, üstüne, bir

şeye; ... e تﺰﻔﻗ ﻦﻣ ﻰﻨﺒﻤﻟا ﻰﻠﻋ ﺢﻄﺳ ﺔﻨﺣﺎﺷ ﺔﻋرﺪﻣ ﺖﺼﻠﺨﺗو ﻦﻣ سرﺎﺤﻟا .

I jumped off the buil-ding onto the roof of an armored truck and took out the guard.

Binadan zırhlı bir kamyonun üzerine at-ladım ve korumayı hakladım.

(58)

أ. ج . ،ﻞﺑﺎﻘﻣ ،ﮫﺟاﻮﺘﻣ مﺎﻣأ ص . ،برﺎﻀﺘﻣ ،ضرﺎﻌﻣ ،ﺪﺿ ،ﻢﺼﺧ ،ﺲﻛﺎﻌﻣ ،ﮫﺟاﻮﻣ ،ضرﺎﻌﺘﻣ ،ﻞﺑﺎﻘﻣ ،ﺾﯿﻘﻧ ،ّﺪﺿ ،دﺎﻀﺘﻣ دﺎﻌﻣ opposite

ed. karşısında, şıda, karşılıklı, kar-şısındaki

zf. karşı yönde, karşı, karşı tarafta, karşı karşıya s. karşı, karşıt, karşı olan, muhalif, aleyhinde, ters, aksi, zıt, zıt anlamlı ﺢﺷﺮﻤﻟا ﺲﻠﺠﯾ مﺎﻣأ ﻢﺋﺎﻘﻟا ءاﺮﺟﺈﺑ ﺔﻠﺑﺎﻘﻤﻟا ) ،ﻊﯾﺬﻣ ،ﻲﻔﺤﺻ ﻲﻣﻼﻋﻹا (.

The candidate is sit-ting opposite the

in-terviewer. Aday, görüşmecinin karşısında oturuyor. ﺔﻓﺮﻏ ﺮﯾﺪﻤﻟا ﻞﺑﺎﻘﻣ ﻢﺴﻗ ﺔﺒﺳﺎﺤﻤﻟا . Manager’s room is opposite to accoun-ting department. Müdürün odası mu-hasebe departmanı-nın karşısındadır.

(59)

،وأ ،ﻻو مأ ,

ﺎﻣإو or ya da, veya, veya-hut, yoksa

ﺪﺣاو وأ ﻦﯿﻨﺛا

. One or two. Bir veya iki.

ﻞھ ،حﺰﻤﺗ مأ ﻚﻧأ ﺎﻘﺣ تﺬﺧأ ؟ﺔﻧﺎھإ

Are you joking, or have you really

ta-ken offense?

Şaka mı söylüyor-sun, yoksa gerçek-ten gücendin mi?

،جرﺎﺧ ﻲﻓ ،جرﺎﺨﻟا ﺎﺟرﺎﺧ out dışarı, dışarıda, dışında ﺪﻌﺑ ،قﻮﺴﺘﻟا ﺖﺟﺮﺧ ﻦﻣ ﺮﺑﻮﺴﻟا ﺖﻛرﺎﻣ .

After doing shop-ping, she went out of the supermarket. Alışveriş yaptıktan sonra süpermarket-ten çıktı. ﻻ جﺮﺨﺗ ﻚﻧﺎﺴﻟ

. Don´t stick your

tongue out! Dilini çıkarma!

ﻮﺠﻟا ﻞﯿﻤﺟ مﻮﯿﻟا

. It´s nice out today.

Dışarısı güzel bu-gün. / Bugün hava güzel.

(60)

ظ . ،جرﺎﺧ ،ﺎﺟرﺎﺧ ﻲﻓ ءاﻮﮭﻟا ،ﻖﻠﻄﻟا ﻦﻣ جرﺎﺧ ،اﺬﻛ ﻲﻓ ﺔﯿﺣﺎﻨﻟا ﺔﯿﺟرﺎﺨﻟا ﻦﻣ ص . ،جرﺎﺧ ،ﻰﺼﻗأ جرﺎﺧ قﺎﻄﻧ أ . ءﻲﺷ جرﺎﺧ ،ءﻲﺸﻟا ﺮﮭﻈﻣ ،ﻲﺟرﺎﺧ ﺪﺤﻟا ﻰﺼﻗﻷا outside ed. dışında,

dı-şına, ötesine, den başka

zf. dışarıya,

dışa-rıda, dışında, dış-tan, haricen, açık havada s. dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum i. dış, dışarı, en

fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha)

ساﺮﺤﻟا جرﺎﺧ لﺰﻨﻤﻟا .

The bodyguards are outside the

ho-use. Korumalar evin dı-şında. اذﺎﻤﻟ ﺮﻈﺘﻨﺗ ﺎﻨﻌﺋﺎﻀﺑ جرﺎﺧ ﺔﻓﺮﻏ ﻦﯾﺰﺨﺘﻟا ؟ﺔﻘﻠﻐﻤﻟا

Why our goods are waited outside the

closed storage-room?

Neden mallarımız kapalı alanın dı-şında bekletiliyor?

(61)

،قﻮﻓ ،ﻰﺘﺣ ،لﻼﺧ ﻰﻠﻋ ﺐﻧﺎﺠﻟا ﺮﺧﻵا ،ﻦﻣ ﻰﻠﻋ لﻮط ،اﺬﻛ ﻰﻟإ ،ﮫﺒﻧﺎﺟ ﻦﻋ ﻖﯾﺮط over

fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üs-tünde, üzerinde, üstüne, üzerin-den, aracılığı ile, boyunca, baştan sona, öbür tarafa, karşıya, hakkında ةﺮﺋﺎﻄﻟا ﻖﻠﺤﺗ قﻮﻓ ﺔﯾﺮﻘﻟا .

The plane is flying over the village.

Uçak köyün üze-rinde uçuyor. ﺪﻗ ﺖﻌﻔﺗرا رﺎﻌﺳأ ءاﺬﻐﻟا ﺎﻤﺑ ﺪﯾﺰﯾ ﻰﻠﻋ 30 ﻲﻓ ﺔﺋﺎﻤﻟا لﻼﺧ ﺔﻨﺴﻟا ﺔﯿﺿﺎﻤﻟا .

Food prices increa-sed by over 30 per cent over the past

year.

Gıda fiyatları geç-tiğimiz yıl yüzde 30'dan fazla art-mıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

İlk olarak pigmente lezyonların özellikle melanomun diğer pigmente lezyonlardan ayırımında ve pigmente lezyonların tanısal doğruluğunun artırılmasında kullanılırken

High postoperative serum cortisol level is associated with increased risk of cognitive dysfunction early after coronary artery bypass graft surgery: a pro- spective cohort study.

As a senate member, I joined a meeting of Anadolu University at Hacettepe and there I had an intensive discussion with Professor Yunus Müftü, regarded stand-in son of Professor

Although aspirin is an effective antiplatelet agent with prov- en benefits in both secondary prevention and high risk primary prevention of adverse cardiovascular

Aşağıdaki grafikte verilen şehirlerde bulunan havaalanlarında 30 Eylül 2019 saat 15:21’de yapılan basınç ve sıcaklık ölçümleri verilmiştir. Sıcaklığı

The power capacity of the hybrid diesel-solar PV microgrid will suffice the power demand of Tablas Island until 2021only based on forecast data considering the

Bu çalışmanın temel amacı, birinci basamak sağlık kurumları (aile sağlığı birimleri) tarafından verilen doğum sonrası bakım hizmetlerinin, nicelik ve

MRI/TRUS Fusion Biopsy: The images obtained by mp-MRI are integrated into the biopsy device to form fused images, and the location of cancer in the prostate is marked three