• Sonuç bulunamadı

İnsan iradesi ve kader ilişkisi / The human decision and fate connection

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnsan iradesi ve kader ilişkisi / The human decision and fate connection"

Copied!
106
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ

ANABĠLĠM DALI

KELAM BĠLĠM DALI

ĠNSAN ĠRADESĠ VE KADER ĠLĠġKĠSĠ

(YÜKSEK LĠSANS TEZĠ)

DANIġMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Temel YEġĠLYURT Tuba ALTUNCU

(2)

T.C.

FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TEMEL ĠSLAM BĠLĠMLERĠ ANABĠLĠM DALI KELAM BĠLĠM DALI

ĠNSAN ĠRADESĠ VE KADER ĠLĠġKĠSĠ

(YÜKSEK LĠSANS TEZĠ)

DANIġMAN HAZIRLAYAN

Prof. Dr. Temel YEġĠLYURT Tuba ALTUNCU

Jürimiz, 17.02.2012 tarihinde yapılan tez savunma sınavı sonunda bu yüksek lisans / doktora tezini oy birliği / oy çokluğu ile baĢarılı saymıĢtır.

Jüri Üyeleri:

1. Prof. Dr. Temel YEġĠLYURT 2. Prof. Dr. Adem TUTAR 3. Doç. Dr. Mehmet ATALAN 4.Doç. Dr. Selim ÖZARSLAN 5. Yrd. Doç. Dr. Sıddık ÜNALAN

F.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun ……….... tarih ve ……. sayılı kararıyla bu tezin kabulü onaylanmıĢtır.

Prof. Dr. Erdal AÇIKSES

(3)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi Ġnsan Ġradesi Ve Kader ĠliĢkisi

Tuba ALTUNCU

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Ġslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

Kelam Bilim Dalı Elazığ–2012; Sayfa: X + 95

Kader konusu, Ġslam düĢünce sistemi içerisinde en çok tartıĢılan konulardan birisidir. Diğer toplum ve inançlarda da üzerinde düĢünülen kader konusu hakkında oldukça farklı fikirler ileri sürülmüĢtür.

Kader konusu birçok kavramla birlikte ele alınmıĢtır. Bu kavramların en önemlilerinden birisi ise iradedir. Kaderin insan iradesine bir etkisinin olup olmadığı düĢünülmüĢ ve bunun hakkında farklı fikirler ileri sürülmüĢtür. Bazıları insanın kader karĢısında herhangi bir Ģekilde hareket alanının olmadığını, kiĢinin bütün fiillerinde mecbur olduğunu söylerken kaderin olmadığını, bazıları da insanın fiillerinde tamamen özgür olduğunu söyleyen görüĢler ortaya çıkmıĢtır. Halbuki Allah‘ın ilminde bulunan bilgilerin insanlar tarafından bilinmemesi, herhangi bir zorlayıcılığı ortadan kaldırmaktadır. Bununla birlikte, insan iradesinin ve fiillerinin güç yetiremeyeceği durumlar da meydana gelmektedir.

Kader hakkında Kur‘an ve sünnete uygun olarak ortaya çıkan görüĢlerin tutarlılığı akıl ve mantık açısından da oldukça uygundur. Diğer aĢırı görüĢlerin ise aslında siyasi kargaĢa ortamından beslendiği görülür. Kader konusunun insan iradesi açısından ele alınması konunun anlaĢılmasına oldukça fayda sağlayacaktır.

(4)

SUMMARY

Master Thesis

The Human Decision And Fate Connection

Tuba ALTUNCU

Fırat University Social Studies Institute

The Deparment of Basic Islamic Studies Theology Deparment

Elazığ–2012; Page: X + 95

The fate of the Islamic ideas in the system is one of the most debated issues. The other society and faith thought to be on the fate of the different ideas advanced argued.

Fate of the many concepts are discussed together. This is one of the most important concepts of the will. Whether there is an effect of the will of destiny, of human thought and different ideas about how it has been suggested. Some of the area of action is not any way in the face of human‘s destiny, the person is compelled to say that all the verb, not fate, arose from the opinions of people saying that the verb is completely free. However, the information found by God, known by the people, eliminating any obligation. Acts of human can‘t be prevented, however cases ocur.

Quran and Sunnah in accordance with emerging ideas about fate of reason and logic in terms of consistency is very convenient. Other extreme views is fed by the media on the political turmoil. Understanding of the subject matter to be addressed in terms of the human fate rather will be beneficial.

(5)

ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... II SUMMARY... III ĠÇĠNDEKĠLER ... IV ÖNSÖZ ... VII KISALTMALAR ... X GĠRĠġ... 1 ARAġTIRMANIN KONUSU ... 1

ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ ... 1

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ ... 2

ARAġTIRMA KONUSU ĠLE ĠLGĠLĠ LĠTERATÜR ... 2

ARAġTIRMANIN ĠÇERĠĞĠ ... 4

BĠRĠNCĠ BÖLÜM KADER ĠNANCININ ARKA PLANI 1.1. Kader Probleminin Ortaya ÇıkıĢı ... 5

1.1.1. Dini Sebepler ... 5

1.1.2. Siyasi Nedenler ... 7

1.1.3. DıĢ Faktörler ... 8

1.2. Ġslamiyet‘ten Önceki Süreçte Kader Problemi ... 9

1.2.1. Yahudilik ... 10

1.2.2. Hıristiyanlık ... 12

1.2.3. Cahiliyye Arapları ... 14

1.3. Hz. Peygamber Ve Sonraki Dönemde Kader AnlayıĢı ... 19

1.3.1. Hz. Peygamber Dönemi ... 19

1.3.2. Dört Halife Zamanı ... 20

1.3.3. Mezhepler Dönemi ... 24

(6)

1.3.3.2. Kaderiyye ... 28

1.3.3.3. Mutezile ... 30

1.3.3.4. EĢ‘ariyye ... 32

1.3.3.5.Maturidiyye ... 33

ĠKĠNCĠ BÖLÜM KADER ĠNANCI ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAM VE KAYNAKLARIN ANALĠZĠ 2.1. Kader Ġnancı Ġle Ġlgili Kavramlar ... 35

2.1.1. Kader ... 35 2.1.2. Kaza ... 37 2.1.3. Ġlim ... 38 2.1.4. Ġrade ... 41 2.1.5. Kudret ... 44 2.1.6. Fiiller ... 47 2.1.7. Kesb ... 50 2.1.8. Hidayet Ve Dalalet ... 53 2.1.9. Rızık ... 54 2.1.10. Ecel ... 56

2.2. Kader Ġnancının Kaynakları ... 59

2.2.1. Kur‘an‘da Kader ... 59

2.2.2. Hadislerde Kader ... 65

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KADER ĠNANCI BAĞLAMINDA BAZI PROBLEMLERĠN ANALĠZĠ 3.1. Kader Ve Ġmtihan ĠliĢkisi ... 73

3.1.1. Felaketler ... 75

3.1.2. Hastalıklar ... 78

3.2. Evlilik ... 79

3.3. Zenginlik Ve Fakirlik ... 80

(7)

3.5. Tedbir Ve Tevekkül ... 83

3.6- Kader Ġnancıyla Ġlgili Deyimler ... 84

SONUÇ ... 87

BĠBLĠYOGRAFYA ... 90

(8)

ÖNSÖZ

Kader konusu Ġslam‘dan sonra olduğu gibi daha önceki dönemlerde de üzerinde düĢünülen ve sıkça tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Ġnsan iradesi etrafında büyüyen bu tartıĢmalar hemen hemen her toplumda yaĢanmıĢ kiĢisel tercih ve insanın kaderi arasındaki iliĢki ve bağlantı arasında net bir uyum ortaya konulamamıĢtır.

Kur‘an‘daki bazı ifadeler, ―dehr‖ kavramı çerçevesinde tartıĢılan bir kader anlayıĢının bulunduğunu ifade etmiĢ, dönemin edebi ürünleri de bu kavrama nasıl anlamlar yüklendiğini göstermiĢtir. Bunun yanı sıra Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da bu konuların incelendiği ve farklı mezhep ve cemaatlerin oluĢtuğu da kaynaklardaki bilgilerden anlaĢılmaktadır. Hatta ilk çağ toplumlarının inanç ve yapılarında da kader inanıĢına dair bulgular gözlenmiĢtir. Kısacası, kader problemi insanın bulunduğu her devirde incelenen bir konu olmuĢ, dini inançlar etrafında Ģekillenerek çeĢitli hüviyetler kazanmıĢtır. Bu inanıĢların çoğunda da benzer ayırt edici özellikler gözlenmiĢtir.

Hz. Peygamber döneminde kader konusunun o zamana gelinceye dek belli bir arka planının oluĢması, bu problemin tartıĢılmasının bazı zafiyetler doğurabileceği endiĢesi, Müslümanlar arasındaki birlikteliğin dağılabilme ihtimali ve konunun tartıĢılabilmesi için gerekli olan kültürel ve fikri temelin henüz tamamlanmamıĢ olması, konuya mesafeli bir Ģekilde yaklaĢılmasına neden olmuĢtur. Ġslam Tarihine bakıldığında RaĢid Halifeler döneminde de benzer kaygıların taĢındığı gözlemlenmektedir. Bu iki dönem arasındaki düĢüncenin ana sebebi hiç Ģüphesiz Kur‘an ve hadislerde bulunan ifadelerle birlikte Hz. Peygamber‘in eğitim metodudur. Fakat sonraki dönemlerde benzer tavrın takınıldığını söyleyemeyiz. Yapılan fetih hareketlerinden sonra Ġslam toprakları geniĢlemiĢ ve eski dinlerini bırakıp Ġslam‘a geçen insanların sayısı oldukça büyük bir miktarda çoğalmıĢtır. Bütün bunlar kültürel hayatta ve toplumsal yaĢantıda farklılıkları meydana getirmiĢ, bu değiĢimler düĢünsel alanda da etkileĢim yaĢanmasını sağlamıĢtır. YaĢanan bu olayların sonucunda diğer din ve kültürlere ait bazı problemler Ġslam düĢünce sisteminin içerisine girmiĢ, birçok konu tartıĢılmaya baĢlanmıĢtır. En çok tartıĢılan konuların baĢında da kader meselesi gelmiĢtir.

Kader konusu kavramsal açıdan tek baĢına ele alınmamıĢ, onunla ilgili olan bazı konular da bu meselenin içerisinde ele alınmıĢtır. Allah‘ın sıfatları ve fiilleri, insanın irade, tercih ve eylemleri gibi konular kader problemiyle ilgili olarak ele alınmıĢtır. Bunun sonucunda tarihi süreç içerisinde büyük bir kavramsal Ģablon meydana gelmiĢtir.

(9)

Kader konusunun Ġslam düĢünce sistemine girmesinin sebepleri genel kanaatin aksine siyasi sebeplere dayandığı gözlemlenmiĢtir. Özellikle Emeviler döneminde yaĢanan olumsuz olaylar kaderle ilgili olarak uç noktalara kayan fırkalaĢma hareketinin baĢlamasına neden olmuĢ, yüzyıllar boyunca sürecek tartıĢmaların yaĢanmasına sebebiyet vermiĢtir. Fakat kader problemi sadece siyasi olaylar etrafında Ģekillenen bir konu olmamıĢtır. En önemli sebebi siyasi olaylar olmakla beraber bu tartıĢmaları tetikleyen birçok etken de olmuĢtur. Bu etkenler sonucunda ortaya çıkan tartıĢmalar birçok fırkanın teĢekkül etmesine neden olmuĢ, her mezhep itikadi açıdan farklı görüĢler ortaya koyarak birbirleri ile mücadele etmiĢtir. Reddiyeler ile baĢlayan tartıĢmalar sonraki dönemlerde sistematik bir hal almaya baĢlamıĢ, Ġslam düĢünce sistemine fikri ve felsefi açıdan büyük bir yenilik kazandırılmıĢtır.

Yüzyıllarca tartıĢılan bu konu toplumumuzda da bazı anlayıĢların ortaya çıkmasına neden olmuĢ, insanlar bazı kavramlar etrafında kaderi tartıĢarak belli anlayıĢlar oluĢturmuĢ, toplum içerisinde farklı düĢünceler meydana gelmiĢtir. Toplumun zihni tasavvurunda bazen cebrle nitelendirebileceğimiz bir kader anlayıĢı görülebilirken bazen de mutlak olarak insan iradesine vurgu yapan düĢünceler tespit edilmiĢtir. Bütün anlayıĢ Ģekilleri, anonim ürünler etrafında ortaya çıkmıĢ ve varlığını devam ettirmiĢtir. Toplumumuzda görülen halk ürünlerinin bir çoğunda bütün bu özellikler oldukça fazladır.

Ġnsan Ġradesi ve Kader ĠliĢkisi isimli tezimiz giriĢ ve üç bölümden oluĢmaktadır. GiriĢ kısmında, tezimizin temelini oluĢturan bilimsel yöntem ve yaklaĢımları anlattık. ―AraĢtırmanın Konusu‖, ―AraĢtırmanın Amacı ve Önemi‖, ―AraĢtırmanın Yöntemi‖, ―AraĢtırma Konusu Ġle Ġlgili Literatür‖ ve ―AraĢtırmanın Ġçeriği‖ baĢlıklarıyla verdiğimiz bu bölüm, yapmıĢ olduğumuz çalıĢmanın bilimsel arka planını göstermektedir. Birinci bölümde, kader inancının arka planı açıklanmıĢtır. Bu bölümde kader konusunun bir problem haline gelmesine neden olan sebepleri, Ġslamiyet‘ten önceki ve sonraki dönemlerde yer alan kader problemi ele alınmıĢtır. Ġkinci bölümde ise kader konusu ile ilgili kavramlar izah edilerek insan iradesi ile nasıl bir iliĢkisinin bulunduğu ortaya konulmuĢ, daha sonra ise Ġslam‘ın temel kaynakları olan Kur‘an ve hadislerde konunun nasıl incelendiği anlatılmıĢtır. Son bölümde ise insan ve toplum psikolojisi açısından kader meselesini ―Kader Ġnancı Bağlamında Bazı Problemlerin Analizi‖ baĢlığında inceledik. Kaderle ilgili inanıĢların çeĢitli konular etrafında Ģekillenmesi nedeniyle bu bölümü ilgili alt baĢlıklar altında ele aldık.

(10)

Tez konusunun seçimi, planı, araĢtırma yöntemi ve tezin baĢlangıcından sonuna kadar karĢılaĢılan problemlerin çözümünde hiçbir desteğini esirgemeyen, değerli hocam Sayın Prof. Dr. Temel YEġĠLYURT‘a teĢekkürlerimi sunarım.

(11)

KISALTMALAR

age : adı geçen eser

agm : adı geçen makale agmd : adı geçen madde

: Ankara Üniversitesi

b. : bin

Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

DEÜ : Dokuz Eylül Üniversitesi

DĠA : Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi

: Erciyes Üniversitesi

: Fırat Üniversitesi

h. : Hicri

Hz. : Hazreti

ra : Radıyallahu anh

sav : Sallallahu aleyhi ve sellem

s. : sayfa

S. : Sayı

Thk. : Tahkik eden

trs. : Tarihsiz

: Uludağ Üniversitesi

(12)

GĠRĠġ ARAġTIRMANIN KONUSU

Ġnsanın fiil ve davranıĢları, sadece gündelik olaylardan etkilenmez. Bütün bu davranıĢ ve düĢünce sistemini etkileyen en önemli unsurlardan birisi de dini inançlardır. Kader konusu, insanın doğumundan ölümüne kadar karĢılaĢtığı bütün olay ve durumlarla bağlantılı olarak düĢünülen ve iliĢkili olan konuların baĢında yer alır.

Kader inancı çoğu zaman Allah‘ın insanlara önceden takdir etmiĢ olduğu ve kiĢinin ne yaparsa yapsın asla engel olamayacağı bir yazgı olarak düĢünülmüĢtür. Meydana gelen her olumsuz durumda –tabiri caizse- kabahat, kaderin üzerine atılmakta, bu olumsuz durumların sebepleri ayrıntılı bir Ģekilde sorgulanmayıp, gereken dersler çıkartılmamaktadır. Kader gibi önemli bir konuda mevcut olan doğru anlamama ve meselenin aslını bilmeme gibi sorunlar, çok büyük inanç boĢluklarının oluĢmasına neden olmaktadır. Kader konusunun dini boyutları olmakla birlikte toplumsal ve psikolojik boyutlarının da olması, meselenin araĢtırılmasını gerekli kılmıĢtır.

Kader konusu Ġslam düĢünce sistemi içerisinde Emeviler zamanından beri tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Bununla birlikte etki alanı büyük olduğu için kavramsal açıdan da geniĢ bir alanda incelenmiĢtir. Bu çalıĢmada kader konusu, insan iradesi merkezli incelenerek ortaya konulacak, sosyal hayata etkilerinin bulunması sebebiyle bireysel ve toplumsal açıdan mesele incelenecektir.

ÇalıĢmamızın merkezinde bulunan konu Allah‘ın mutlak kudreti karĢısında insan iradesi ve bu ikisinin birbiri arasındaki konumunu ortaya koymaktır. Bu yüzden, ―Allah‘ın kudreti nedir?‖, ―Ġnsanın hür iradesi var mıdır?‖, Ġnsan fiillerinde özgür müdür?‖, ―Önceden verilmiĢ bir takdir var mıdır?‖ gibi sorular tezimizin en önemli sorularını oluĢturacaktır.

ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ

Ġnsan Ġradesi ve Kader ĠliĢkisi isimli bu çalıĢmamızın amacı, insanı diğer tüm varlıklardan farklı ve üstün kılan akıl ve iradenin önemini ortaya koymak, bireysel özgürlüğün sınırlarını oldukça geniĢ belirterek kader anlayıĢı ile iradenin uyumunu belirtmektir. Bunun yanında iradenin varlığının kadere, kaderin varlığının ise insan iradesine bir engel ve mani olmadığını anlatmaktır.

Kader konusu ile ilgili çeĢitli dinlerde ve dönemlerde görülen inanç ve inanıĢları belirtip bu konu hakkında Ġslam dönemlerinde ne gibi görüĢlerin ortaya çıktığını araĢtırmak ve kader konusuyla ilgili kavramların analizini yapmak tezimizin bir diğer amacıdır. Bunun

(13)

en temel nedeni diğer din ve kültürlere ait bazı unsurların özellikle RaĢid halifeler döneminden sonra Ġslam düĢünce sistemine çeĢitli yollarla girmiĢ olmasıdır. Mesela toplumumuzda kullanılan ―Zaman ne gösterir?‖ ifadesi ile Cahiliye Araplarında görülen dehr anlayıĢı büyük bir uyum içerisindedir. Ayrıca Cebriyye ve Kaderiyye gibi mezheplerin oluĢumunda Yahudilik ve Hıristiyanlıkla ilgili bazı bilgilerin etkili olduğu da kaynaklarda geçmektedir.

Toplumumuzda görülen konuyla ilgili inanıĢ ve düĢünceleri belirtmek, bunların değerlendirmesini yapmak oldukça önemlidir. Çünkü kader inancının izdüĢümleri ve insan iradesinin kadere etkisinin zihinsel tasavvurları, topluma ait inanıĢ ve düĢüncelerde saklıdır. Özellikle anonim ürünlerde bu etki göze çarpmaktadır. Ġnançla ilgili bilgilerin toplumda nasıl tezahür ettiğini ortaya koymak, kaderle ilgili inanıĢların önceki dönemlerde hangi evreleri geçirdiğini anlamada oldukça yardımcı olacaktır. Bu bölüm açısından toplum içerisinde bulunan her türlü olumsuz durumun ve kiĢilerin yapmıĢ olduğu, hoĢ karĢılanmayan, ceza ve müeyyide gerektiren fiillerin iĢlenmesinden sonra kader anlayıĢının arkasına sığınılarak bütün suçun kadere yüklenilmesi gerçeğinin yanlıĢlığı yapmıĢ olduğumuz çalıĢma içerisinde değerlendirilecektir.

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

―Ġnsan Ġradesi ve Kader ĠliĢkisi‖ adlı bu çalıĢmamızı hazırlarken öncelikle veri toplama tekniklerinden dokümantasyon yöntemine ve kütüphane taramasına baĢvurduk. Dokümantasyon yöntemiyle elde edilen verileri bilimsel niteliklerine göre inceleyip bunların kritiğini yaptık. Daha sonra ise ulaĢtığımız verileri önceden oluĢturduğumuz tez planına göre tasnif ettik. Tasnif edilen veriler objektiflik esasına dayalı olarak Sosyal Bilimlerin deskriptif (vasıflandırıcı) metoduyla yazıya geçirdik.

ARAġTIRMA KONUSU ĠLE ĠLGĠLĠ LĠTERATÜR

―Ġnsan Ġradesi ve Kader ĠliĢkisi‖ isimli çalıĢmamızı hazırlarken birçok alanla ilgili kaynaklardan istifade ettik. ÇalıĢmamızın en temel kaynakları Kur‘an-ı Kerim, temel hadis kaynakları ve kelam eserleri oldu. Özellikle ilk dönem kaynak eserlerin barındırmıĢ oldukları önemli bilgiler, asırlardan beri yapılan çalıĢmalara öncülük etmiĢ ve yüzyıllar geçmesine rağmen isimlerini muhafaza etmeye devam etmiĢlerdir.

Konumuzla ilgili kaynakların en önemlilerinden birisi Ebu Mansur el-Maturidi tarafından kaleme alınan ―Kitabu‘t-Tevhid‖ isimli eserdir. Ebu Mansur el-Maturidi‘nin en önemli özelliği Ehli Sünnet‘in temel konularında sistematik bir anlayıĢ oluĢturarak büyük

(14)

kitleler tarafından kabul görmesidir. Maturidi, nakil ve akıl arasında dengeli bir tutum içerisine girerek aĢırı görüĢlerle ve uç fikirlerle mücadele etmiĢtir. Kitabu‘t-Tevhid, kendisine nisbet edilen Maturidiyye mezhebinin kabul ettiği fikirleri sistematik bir Ģekilde izah eden önemli bir ilk dönem eseridir.

YapmıĢ olduğumuz çalıĢmayla ilgili olarak yararlandığımız bir diğer önemli kaynak, Ebu Musa el-EĢ‘ari‘nin yazmıĢ olduğu ―el-Ġbane fi Usuli‘d-Diyane‖ isimli eseridir. EĢ‘ari de Maturidi gibi Ehli Sünnet düĢünce sisteminin en önemli ilim adamlarından birisidir. Bu eserde EĢ‘ariliğin temel prensipleri, dini inanç ve uygulamalar çeĢitli temellere dayandırılarak izah edilmiĢtir. Ayrıca batıl kabul edilen diğer görüĢ ve dinlere de reddiye tarzında cevaplar bulunmaktadır. EĢ‘ari‘nin diğer kitabı ―Makalatü‘l-Ġslamiyyin ve‘htilafu‘l-Musallin‖ ise Ġslam mezhepleriyle ilgili olarak kaleme alınan ilk klasik eserlerden birisidir. Bu eserde bir çok fırka, kolları ile birlikte ele alınmıĢ, ileri sürmüĢ oldukları fikirler inanç esaslarına vurgu yapılarak eleĢtirilmiĢtir. ―Kitabu‘l-Lum‘a‖ ise EĢ‘ariliğin düĢünce sistemini ve yöntemini izah eden en önemli kaynaklardan birisidir.

YapmıĢ olduğumuz çalıĢmada istifade ettiğimiz bir diğer önemli eser, Kadı Abdulcebbar‘ın ġerhu Usuli‘l-Hamse isimli eseridir. Bu kaynakta Kadı Abdulcebbar, Mutezile‘nin düĢünce sistemi etrafında Ģekillenen bilgileri izah etmiĢ ve Mutezile‘nin temel prensipleri izah edilmiĢtir. Mutezile‘nin aklı ön plana çıkaran yaklaĢımı, eserin de en temel özelliği olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Yukarıdaki kaynakların yanı sıra Bağdadi‘nin el-Fark Beyne‘l-Fırak ve ġehristani‘nin Kitabu‘l-Milel ve‘n-Nihal adlı eserlerinde, bahsettiğimiz fırka ve ekollerle ilgili önemli bilgilere ulaĢtık.

SaymıĢ olduğumuz temel kaynakların yanı sıra, kader meselesi ile ilgili olarak Kelam, Mezhepler Tarihi, Tefsir, Hadis, Ġslam Tarihi, Dinler Tarihi, Psikoloji ve Halk Bilimi kaynaklarından da istifade ettik. Konunun diğer dinlerde nasıl algılandığını ifade etmek için Kutsal Kitap baĢta olmak üzere çeĢitli Dinler Tarihi kaynaklarından istifade ettik. Bunun yanında kader meselesinin birçok fırkanın oluĢumunda etkili olması ve bu konunun mezhepler arasında ayırt edici bir yön taĢımasından dolayı Mezhepler Tarihi kaynaklarından da faydalandık. Ayrıca kader konusuyla ilgili olarak vahyin ve Hz. Peygamberin ifadelerini öğrenmek gayesiyle çeĢitli tefsirlere ve Hadis kaynaklarına, Hz. Peygamber ve RaĢid halifeler dönemindeki bazı bilgileri aktarmak için de Ġslam Tarihi kaynaklarına baĢvurduk. Kader konusunun bireysel ve toplumsal açıdan etkilerini incelemek için de Psikoloji ve Halk Bilimi kaynaklarından istifade etmeyi uygun gördük. Fakat bütün bunlarla birlikte değerlendirmelerimizin tümü, Kelam ilminin merkezinde ĢekillenmiĢtir.

(15)

ARAġTIRMANIN ĠÇERĠĞĠ

ÇalıĢmamızın birinci bölümünde, ilerleyen konuların daha iyi anlaĢılabilmesi için kader probleminin ortaya çıkıĢına neden olan sebepleri, Ġslam‘dan önce kader probleminin nasıl olduğunu, Hz. Peygamber, Dört Halife zamanı ve Mezhepler döneminde meselenin nasıl ele alındığını anlatmaya çalıĢtık. Bütün bunları anlattıktan sonra ikinci bölümde kader konusu ve insan iradesi ile ilgili bazı kavramları açıklayıp, Kur‘an ve hadislerde kader kavramının nasıl ele alındığını inceledik. Üçüncü bölümde ise kader konusuyla ilgili olarak toplumda ve insanların ruhsal dünyalarında görülen bazı inanıĢ ve düĢünceleri, ilgili özel baĢlıklar etrafında anlattık. Bu konu etrafında çeĢitli analizler ortaya konulduktan sonra da topluma mal olmuĢ anonim ürünler olan atasözleri ve deyimlerden konuyla ilgili olan bazı örnekler verdik. Bu Ģekilde toplumun kadere ve kaderle ilgili konulara bakıĢ açısını göstererek çalıĢmamızı tamamladık.

(16)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KADER ĠNANCININ ARKA PLANI

Kader meselesi bütün din mensuplarınca üzerinde düĢünülen ve tartıĢmaların merkezinde olan bir konu olmuĢtur. Ġslamiyet‘ten önce de konu hakkında çeĢitli görüĢler ileri sürülmüĢ, bu fikirlerden bazıları çeĢitli kanallar aracılığıyla Ġslam düĢünce sistemine girebilmiĢtir. Meselenin iyi bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için kader inancının arka planı hakkında çeĢitli bilgilerin verilmesi gerekmektedir. Bu bölümde kader probleminin ortaya çıkıĢı, Ġslamiyet‘ten önceki süreçte kader problemi, bu sürecin sonraki dönemlere tesiri, Hz. Peygamber ve sonraki dönemlerde kader inancının açıklaması yapılacaktır.

1.1. Kader Probleminin Ortaya ÇıkıĢı

Önceki bölümlerde değindiğimiz gibi kader problemi sadece Müslümanlar arasında mevcut olan bir sorun olmayıp diğer din mensupları ve toplumlar arasında da oldukça fazla tartıĢılan konuların baĢında gelmekteydi. Kader konusunun insani bir mesele olması bu problemin en ilkel kabilelerden en büyük medeniyetlere, en basit fikirlerden en sistemli dinlere kadar her türlü birim içerisinde tartıĢıldığı ve incelendiği görülür. Konunun önemi açısından Yahudilik ve Hristiyanlık‘ta kader problemini inceledikten sonra Ġslam toplumunda kader probleminin ortaya çıkıĢını anlatabiliriz. Kader konusunun oldukça fazla tartıĢılmasının nedenlerini sadece bir sebebe bağlayamayız. Birbiriyle iliĢkili ve birbirinden etkilenen oldukça fazla neden olmakla birlikte genel olarak bu problemin Ġslam toplumuna girmesine sebep olan etkenleri üç baĢlık altında inceleyebiliriz. Bunlar, ―dini sebepler‖, ―siyasi sebepler‖ ve ―dıĢ faktörler‖dir.

1.1.1. Dini Sebepler

Dini bir kavram olarak kader meselesinin ortaya çıkmasına neden olan en önemli faktörlerden birisi Kur‘an-ı Kerim‘de ve hadislerde bulunan, ifadelerden bazılarının doğru ve maksada uygun bir Ģekilde anlaĢılmamıĢ olmasıdır. Kur‘an‘daki bazı ayetler tek yaratıcı olan Allah‘ın diğer bütün yaratılmıĢlar üzerindeki üstünlüğünü ve gücünü vurgulamak için mutlak bir hâkimiyeti ve iradeyi vurgulamaktadır. Diğer bazı ayetlerde ise belli Ģartlar dâhilinde

(17)

insana yüklenen mükellefiyetin ve ―kulluğun‖ bir Ģartı olarak kiĢisel irade ve insanın özgür tercihleri iĢlenmiĢtir.1

Vahyin dili ve iĢleyiĢinde ortaya çıkan paradoksal anlatımın temel özelliklerinden birisi de yukarıda bahsettiğimiz görünüĢte bulunan çeliĢkilerdir. Yüzeysel bir Ģekilde bakıldığında bazı ifadelerin birbirini reddettiği ve birbiri ile çeliĢki içerisinde bulunduğu gibi bir durum söz konusudur. Aslında bu ifadeler derin bir muhtevaya sahip bulunmaktadır. Fakat insan zihni olayları ve meseleleri göründüğü gibi yüzeysel algılama eğiliminde bulunduğu için derine inmekte isteksizdir. Yukarıda genel olarak ifade edilen ayetler aslında konuları itibariyle birbirlerinin açıklayıcısı ve farklı konuların muhtevasını taĢıyan hükümleri içerir.2

Fakat özellikle Emeviler döneminde olması gereken bu algı ortadan kalkmıĢtır.

Bu ayet ve hadislerdeki ifadelerden dolayı birçok tartıĢma ortaya çıkmıĢ, hatta bu görüĢleri merkezine alan farklı fırkalar ve mezhepler oluĢmuĢtur. Bunlardan bazıları insanın tüm fiil ve davranıĢlarında mecburiyet içerisinde bulunup herhangi bir irade ve tercihe sahip olmadığını söylerken, diğerleri de insanın her türlü fiil ve davranıĢlarında özgür olduğunu, bu davranıĢlarını yaparken her türlü etkenden bağımsız bir tercihinin ve kiĢisel iradesinin bulunduğunu, kiĢinin kendi tercihlerinde asla bir mecburiyet içerisinde bulunmadığını söylemiĢlerdir.

Kaderle ilgili olarak vurgulanan her iki görüĢte de Kur‘an‘daki bazı ayetlerin delil olarak ortaya konulduğu, konuyla ilgili diğer ayetler hakkında herhangi bir izahatın yapılmadığı görülür. Bu iki görüĢ de meseleyi sadece kendi anlayıĢları ve görüĢleri doğrultusunda ele aldığı için kader problemi sadece tek yönlü incelenmiĢ, bu da ortaya konulan fikirlerin aĢırı uçlarda kalarak tartıĢmanın giderek büyümesine neden olmuĢtur. Halbuki Kur‘an‘daki ifadelerin net bir Ģekilde anlaĢılabilmesi için ayet ve surelerin ―siyak‖ ve ―sibak‖ açısından incelenmesi gerekir. Kur‘an‘daki ifadelerin ayet ayet seçilerek ele alınması konuların yanlıĢ anlaĢılmasına, bu ifadelerin asıl manasından uzaklaĢmasına, ayetlerin birbiriyle çeliĢkili bir hal almasına ve dolayısıyla yanlıĢ hükümlerde bulunulmasına neden olur.3

Konuyla ilgili Hz. Peygamber‘in söylediği hadislerin sebeb-i vürudu incelenmediğinde de benzer yanılgı kendisini gösterir. Hz. Peygamber‘in en önemli vazifelerinden birisi de gelen ayetleri açıklamak ve asıl gayeyi ashaba ifade etmekti. Bundan dolayı Kur‘an‘da bulunan farklı ifadelerin benzer Ģekilde hadislerde de görülmesi gayet normaldir. Bu hadisleri,

1 Temel YeĢilyurt, ―Kur‘an IĢığında Ġnsanın Bireysel Sorumluluğu (Günah ve Sevap)‖, FÜ Ġlahiyat Fakültesi

Dergisi, Elazığ 2005, S. 10, s. 41.

2

Temel YeĢilyurt, Söz‘ün Anlamı, Ankara 2007, s. 69-70.

(18)

ayetleri merkeze koyarak ele almak konunun daha net anlaĢılmasını sağlar. Hadislerin söyleniĢ sebepleri dikkate alınmadan sadece lafzi açıdan incelenmesi yanlıĢ değerlendirmelerde bulunulmasına neden olur. Ayrıca mezhep ve fırkaların oluĢma sürecinde her farklı düĢüncenin kendi görüĢlerini temellendirmek için –ayetlerde olduğu gibi- sadece tek yönlü hadisleri aktardığı unutulmamalıdır. Hatta bundan daha aĢırıya gidilip uydurma hadislerin söylendiği de bir gerçektir.

Kur‘an ayetlerinin ve hadislerin tek yönlü ve yanlıĢ bir Ģekilde ele alınması kader konusuyla ilgili tartıĢmaların yaĢanmasına neden olmuĢtur. Yapılan çalıĢmalar, siyasi ve dini açıdan kiĢisel tercihlerin doğruluğunu vurgulamak yerine doğruyu anlama ve ilmi gayelerle yapılmıĢ olsaydı belki de kader problemi bu kadar çetrefilli bir hal almayacaktı.

Kader probleminin ortaya çıkıĢıyla ilgili olarak dini sebepleri açıkladıktan sonra siyasi sebeplere geçebiliriz.

1.1.2. Siyasi Nedenler

Ġslam tarihindeki en önemli karıĢıklıklar Hz. Osman‘ın idareciliğinin son dönemlerinde baĢlar ve bu kargaĢa ve kaos ortamı Hz. Osman‘ın Ģehit edilmesinden sonra artarak sonraki dönemlerde devam eder.4

Hz. Osman‘ın Ģehit edilmesi, Cemel Hadisesi, Sıffin SavaĢı, Hakem olayı, Hz. Ali‘nin Ģehit edilmesi, meydana gelen savaĢlarda Müslümanların birbirleriyle vuruĢması ve birbirlerinin kanını akıtması, Muaviye döneminde sağlanan kısmi sulh döneminde dini ve insani açıdan düĢünülmeye baĢlanmıĢtır. Müslümanlar, Muaviye dönemine kadar Hz. Ali taraftarları, Muaviye taraftarları, Hariciler ve hiçbir gruba müdahil olmayıp köĢesine çekilenler olmak üzere çeĢitli gruplara ayrılmıĢtı.5

Fakat Muaviye döneminde, her grubun mensupları kendilerinin haklılığını ve diğer gruplarda bulunanların yanlıĢlılığını ortaya koymak amacıyla çeĢitli deliller öne sürüyorlardı.6

Müslümanlar arasında savaĢa dayalı bir mücadeleden sonra fikri açıdan da haklılıklarını ispat etme mücadelesi baĢlamıĢ ve bu mücadeleler, ilk itikadi grupların oluĢmasına yol açmıĢtır.

Siyasi kargaĢa ortamında meydana gelen Müslümanların birbirinin kanını akıtıp öldürmesi ve hilafet meselesi, çeĢitli kelami konuların ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Özellikle Hz. Peygamber‘in en yakınındaki insanların Ģehit edilmeleri, hilafetin Emevi sülalesinde kalması, idarecilerin tutumu ve onlarla tebaanın arasındaki maddi uçurum, Müslümanlar arasında huzursuzluğa neden olmuĢ ve oldukça büyük tartıĢmalar yaĢanmıĢtır.

4 H. Ġbrahim Hasan, Ġslam Tarihi, Çev., Ġsmail Yiğit, Sadreddin GümüĢ, Ġstanbul 1991, C. II, s. 26, 38. 5

Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda Ġtikadi ve Ġslam Mezhepleri, Ġzmir 2004, s. 21-45.

(19)

Emevi ailesi bütün bu olumsuz fikirlere karĢı, ―Yaptıkları her Ģeyin aslında Allah‘ın bir takdiri olduğu, bütün olan olaylara karĢı kimsenin engel olamayacağı‖ yönünde cebri bir fikrin oluĢmasını sağlamıĢlar, bu görüĢ sayesinde konumlarını sağlamlaĢtırmaya, yaptıkları bütün olumsuz fiilleri de meĢrulaĢtırmaya gayret göstermiĢlerdir.7

Yukarıda saydığımız bütün bu olaylar, insanın fiilleri, kiĢisel tercih ve irade, Allah‘ın takdiri, iyi ve kötü fiillerin meydana gelmesi, günah iĢleyen kiĢinin durumu, ecel, rızık gibi kavramların tartıĢılmasına neden olmuĢ bu kavramlar da kader konusunun sık bir Ģekilde iĢlenmesine sebebiyet vermiĢtir. Özellikle konunun kendi doğasından kaynaklanan Kur‘an ve hadisteki birbiriyle ―aykırı görünen‖ ifadeler, tartıĢmaların ve farklı görüĢlerin oluĢmasına neden olmuĢtur.

Siyasi sebepleri bu Ģekilde açıkladıktan sonra yukarıda açıkladığımız nedenler kadar etkili olmamakla birlikte bir diğer önemli konu olan dıĢ faktörlere geçebiliriz.

1.1.3. DıĢ Faktörler

Ġslamiyet‘in geliĢinden sonra çok süre geçmemesine rağmen sınırlar geniĢlemiĢ, Ġran, Irak, Suriye, Mısır, Trablusgarp Ġslam toprakları haline gelmiĢ, yapılan fetihler Emevi ve Abbasi dönemlerinde de artarak devam etmiĢtir.8

Bu dönemde Müslümanlar, birçok din, medeniyet, kültür ve toplumla karĢılaĢtılar. Sınırların geniĢlemesi sonucunda da farklı toplumsal yapılar meydana geldi. Bunlar; -Emevi ailesinin siyasi bakıĢ açısı sebebiyle saymayı gerekli gördüğümüz- Arap Müslümanlar, fethedilen bölgelerde Yahudilik, Hristiyanlık, Mecusilik, Sabiilik, ZerdüĢtlük gibi farklı dinlere mensup iken sonradan Müslüman olup Ġslam dinine yeteri kadar vakıf olamamıĢ Orta Asya, Ġran ve Kuzey Afrika‘daki insanlar, Ġslam fethinden sonra eski dinini değiĢtirmeyenlerdir. Bununla birlikte her gruba mensup olan insanlar da sosyal statüleri ve maddi imkanları açısından çeĢitli sınıflara ayrılıyordu. Sosyal tabakadaki bu farklılıklar düĢünce sistemi ve dini bakıĢ açısından da etkileĢimi beraberinde getirdi. Özellikle Müslümanların, diğer dine mensup olan insanlarla girmiĢ oldukları tartıĢmalar farklı düĢüncelerin Ġslam topraklarında hızla yayılmasına neden olmaktaydı. Ayrıca Müslüman olan diğer toplumlar da yeni girdikleri bu dine hemen adapte olamamıĢlar, eski din ve kültürlerine ait bazı inançları sürdürmeye devam etmiĢlerdir.9

7 Halife Keskin, Ġslam DüĢüncesinde Kader ve Kaza, Ġstanbul 1997, s. 74.

8 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Nadir Özkuyumcu, Mısır ve Kuzey Afrika‘nın Müslümanlar Tarafından Fethi, Manisa

2007.

(20)

Bununla birlikte Müslümanların karĢılaĢtığı bu yeni topluluklarla zaman zaman kelami ve felsefi konular da tartıĢılmıĢtır.10

Önceki bölümlerde kader konusunun sadece Müslümanlara has bir problem olmadığını diğer birçok din ve toplumda bu meselenin tartıĢıldığını ve bunlar arasında da çeĢitli ihtilafların bulunduğunu kısaca belirtmiĢtik. Ġslam topraklarının geniĢlemesiyle birlikte, bu dinlere mensup insanlarla etkileĢime girilmiĢ, bu insanlarla yaĢanan tartıĢmaların arasında kader problemi de yer almıĢtır. Cebriyye ve Kaderiyye fırkalarından bahsettiğimiz bölümlerde de görüleceği gibi bu fırkaların görüĢlerini ortaya koyan isimlerin bazı Yahudi ve Hıristiyanlardan etkilendikleri, görüĢlerini bu gayrimüslimlerden aldıkları da kaynaklarda geçmektedir.

Bütün bu anlatılanlardan sonra kader probleminin ortaya çıkıĢını bir tek etkene bağlamanın, bu tartıĢmaların, sadece Müslümanlar veya yalnızca gayrimüslimler tarafından oluĢturulduğunu söylemenin yanlıĢ olduğu, kesin hüküm vermenin neredeyse imkansız olduğu iyi bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Kader problemi insani konuları da ihtiva etmesinden dolayı oldukça farklı nedenlerden beslenmiĢ, tarihi süreç içerisinde meydana gelen olaylar bu problemin büyümesine neden olmuĢtur. Kader tartıĢmalarının yaĢanmaya baĢladığı dönem ve bölgeleri bilmek konunun anlaĢılabilirliğine katkı sağlayacağından dolayı bu açıklamalar oldukça önemlidir. Fakat bu meselenin ortaya çıkıĢında oldukça fazla etken bulunması nedeniyle biz en fazla öneme sahip olan bu sebepleri açıklamayı konumuz açısından yeterli gördük.

1.2. Ġslamiyet’ten Önceki Süreçte Kader Problemi

Kader konusu sadece Müslümanlar arasında tartıĢılan bir konu olmamıĢtır. Bu problem sadece bir topluma, bir dine has bir sorun olmadığı gibi insanın bulunduğu bütün zaman dilimlerinde ve her yerde tartıĢıla gelen bir konu olmuĢtur. Ġslam kaynaklarından, cahiliyye döneminde bu meselenin tartıĢıldığı bilinmektedir. Fakat derinlemesine incelemede bulunulduğunda diğer dinlerin ve kültürlerin de bu tartıĢmaların içerisinde bulunduğu görülmektedir. Bu çalıĢmamızda Ġslam toplumları ile yakın temaslarından dolayı bu dinlerin de kader konusuna bakıĢ açılarını kısaca izah etmeyi gerekli gördük.

Cahiliyye Arap toplumunun kader konusunda sahip olduğu görüĢlerin etkileri baĢta Kur‘an ve hadislerde yer bulmasından dolayı zaten ortadadır. Yahudilik ve Hristiyanlık açısından kader konusunun izah edilmesinin ise önemli sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler,

(21)

Cebriyye‘nin kurucularından Ca'd b. Dirhem‘in, kader hakkındaki görüĢlerini, ġam'da bulunan bir Yahudi‘den öğrenmesi ve bu görüĢleri Basra'da halk arasında yaymıĢ olması, Kaderiyye‘nin kurucuları Ma‘bed el-Cüheni‘nin ve Gaylan ed-DımaĢki‘nin ise ileri sürdükleri görüĢlerini Hıristiyan asıllı Yunus el-Esvari‘den aldıklarına dair bazı bilgilerin kaynaklarda geçiyor olmasıdır.11

1.2.1. Yahudilik

Kader konusu ve insan iradesinin hür olup olmama meselesi bütün toplumlarda olduğu gibi Yahudilikte de tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Özellikle Hristiyanlık öncesinde, ―insan iradesi‖ ve ―cebr‖ meselesi etrafında yoğun tartıĢmaların yaĢandığı bilinmektedir. Bu iki zıt nokta arasında birçok fikir ortaya konulmuĢ, bazıları cebr görüĢünü, bazıları insan hürriyetini savunmuĢ, diğer bir grup ise bu iki uç noktayı uzlaĢtırmaya çalıĢarak farklı görüĢler ortaya koymuĢlardır.12

Çoğu toplumda olduğu gibi Yahudilikte de kader inancı vardır. Yahudiliğe göre bütün olaylar Tanrı‘nın çizmiĢ olduğu bir gayeye doğru ve onun çerçevesinde cereyan etmektedir. Eski Ahit‘te kader inancının vurgulandığı çeĢitli ifadeler yer almaktadır. ―Rabbin adına övgüler sunsunlar, Çünkü O buyruk verince, var oldular; bozulmayacak bir kural koyarak, Onları sonsuza dek yerlerine oturttu.‖13

Bölümü de bunlardan birisidir. ―Tanrı her iĢi, her gizli Ģeyi yargılayacaktır, Ġster iyi ister kötü olsun.‖14

Ġfadeleri de bu konu etrafında ele alınmıĢtır. Yahudi bilginlerinden Rabbi MoĢe ben Maymon (Musa b. Meymun)‘un ortaya koymuĢ olduğu 13 maddelik inanç esaslarından onuncusu ―Allah, insanların bütün hareket ve düĢüncelerini bilir.‖15

prensibidir.

Yahudilikte Tanrı Yehova, insanlara birtakım emir ve yasaklar vererek yapılan iĢlere göre mükâfat ve ceza vereceğini vaat etmiĢ ve insana da bu emir ve yasakları yerine getirebilme gücü ve iradesi vermiĢtir. Ġnsan, asla Tanrı‘nın bilgisi dıĢında bir iĢ yapmaya muktedir değildir. Fakat irade hürriyeti de Yahudiliğin temel prensiplerinden birisidir. Tevrat‘ta geçen aĢağıdaki bölümler bu anlayıĢı doğrulamaktadır.

―Önüne yaĢamla ölümü, kutsamayla laneti koyduğuma bugün yeri göğü size karĢı tanık gösteriyorum. YaĢamı seçin ki, siz de çocuklarınız da yaĢayasınız.‖16

11 Muhammed Ebu Zehra, Mezhepler Tarihi, Çev., Sıbğatullah Kaya, Ġstanbul 2004, s.111, 120. 12

H. Musa Bağcı, Ġnsanın Kaderi, Ankara 2009, s.17.

13 Kutsal Kitap, Mezmurlar, CXLVIII/5-6. 14 Kutsal Kitap, Vaiz, XII/14.

15

Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 2002, s. 252.

(22)

―… YaĢamı seçin, ölümü değil. Rab bizi kurtaracak diyerek sizi aldatmaya çalıĢan Hizkiya‘yı dinlemeyin.‖17

Tevrat‘ta geçen bu ifadelerin yanında, Yahudiliğin önemli din adamlarından, Kabalacılığın kurucusu Akiba ben Joseph‘in ―Her Ģey önceden görülmüĢ ve bilinmiĢ, bunun yanında özgürlük de verilmiĢtir.‖18

ifadeleri Yahudilikte insan iradesi problemine karĢı ortaya konulan delillerdir. Bu ifadeler Yahudilikte görülen kader konusundaki tartıĢmaları, uzlaĢtırmaya çalıĢmaktadır. Mutlak kudretin varlığı ifade edilmiĢ, bununla beraber insanın özgür iradesi ve kiĢisel tercihlerinin olduğu söylenerek, uç noktalardaki farklı düĢünceler uzlaĢtırılmaya çalıĢılmıĢtır.

Yahudilikte, Hıristiyanlık öncesi ve Hıristiyanlık sonrası birçok mezhep ortaya çıkmıĢtır. Ferisiler, Allah‘ın önceden tayin ve tespit fikriyle insanin sahip olduğu özgür iradesini uzlaĢtırmaya çalıĢarak kaderle ilgili birtakım yeni fikirler ortaya koymuĢlardır. Onlar, her Ģeyin Allah tarafından kontrol edildiğine, hür iradenin varlığına ölümden sonra dirilip ceza ve mükâfatın varlığına inanmaktadırlar.19

Sadukilere göre ise Allah, insanların fiillerine müdahale etmez. Yeryüzünde meydana gelen bütün olaylar bir tesadüf ve rastlantı sonucunda meydana gelir. Ġnsanın kendi kaderini kendisinin belirlediğine inanmıĢlardır.20 Sadukiler bu görüĢleriyle determinizmi reddetmiĢler, hür iradenin ve insan sorumluluğunun asliyetini vurgulamıĢlardır.21

Essenilik ise genel olarak mistik bir yapıya sahiptir. Essenilerin en temel özelliği kaderci bir anlayıĢa sahip olmalarıdır. Daha insanlar doğmadan önce aydınlık veya karanlık taraflardan birisine aittir. Ġnsanın kaderi sonsuza kadar devam edeceği Ģekliyle belirlenmiĢ ve tespit edilmiĢtir. Bu kader de yıldızlara yazılmıĢtır.22

Kumran yazıtlarının birçoğunda ―Goral‖23

ifadesi geçmektedir. Esseniler kaderi, her Ģeyin baĢı olarak görmüĢler dua kitaplarında ve yazmalarında Allah‘ın mutlak iradesini vurgulayarak insanın bir hiç olduğunu söylemiĢlerdir. Onlara göre insanın hür iradesi bulunmamakta, onun kaderi sadece Allah‘ın iradesi etrafında Ģekillenmektedir.24

17 Kutsal Kitap, 2. Krallar, XVIII/31-32.

18 Dewey D. Wallace, ―Free Will and Predestination‖, Encyclopedia of Religion, New York 1987, C. V, s. 423. 19 Tümer, Küçük, age, s. 233-234. 20 Tümer, Küçük, age, s. 234-235. 21 Bağcı, age, s. 19. 22 Tümer, Küçük, age, s. 235-236. 23 Kader demektir. 24 Bağcı, age, s. 20.

(23)

1.2.2. Hıristiyanlık

Kader tartıĢmaları diğer din ve toplumlarda olduğu gibi Hıristiyanlıkta da oldukça fazla tartıĢılan bir konu olmuĢtur. Bununla birlikte bu tartıĢmaların sonraki dönemlerde yapıldığı, kader inancının insan iradesini sınırlandırdığı gerekçesiyle ilk dönemlerde bu tartıĢmalara girilmediği de bilinmektedir. Ġyiliklerin Tanrı tarafından, kötülüklerin ise Tanrı‘nın izni ile insanlar ve Ģeytanlar tarafından yaratıldığı inancı yer almaktadır.25

Yahudilikte olduğu gibi Hıristiyanlıkta da kader konusuyla ilgili aĢırı kaderci görüĢler, kaderi reddeden fikirler ve bütün bunları uzlaĢtırmayı çalıĢan düĢünceler ortaya çıkmıĢtır.

Hıristiyanlığın sonraki dönemlerinde bu konunun giderek artan bir Ģekilde tartıĢılmasının en önemli sebebi, Ġncil‘de yer alan bazı ifadelerdir. Bu ifadelerden bazıları Ģunlardır:

―Çünkü Tanrı önceden bildiği kiĢileri Oğlu‘nun benzerliğine dönüĢtürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeĢ arasında ilk doğan olsun.‖26

―Demek ki Tanrı dilediğine merhamet eder, dilediğinin yüreğini nasırlaĢtırır. ġimdi bana, ‗Öyleyse Tanrı insanı neden hala suçlu buluyor? O‘nun isteğine kim karĢı durabilir?‘ diyeceksin. Ama ey insan, sen kimsin ki Tanrı‘ya karĢılık veriyorsun? ‗Kendisine biçim verilen, biçim verene; Beni niçin böyle yaptın? Der mi?‘ Ya da çömlekçinin aynı kil yığınından bir kabı onurlu iĢ için, ötekini bayağı iĢ için yapmaya hakkı yok mu? Eğer Tanrı gazabını göstermek ve gücünü tanıtmak isterken, gazabına hedef olup mahvolmaya hazırlananlara büyük sabırla katlandıysa, ne diyelim?‖27

―Tanrı‘nın ona verdiği yanıt nedir? ‗Baal‘ın önünde diz çökmemiĢ yedi bin kiĢiyi kendime ayırdım.‘ Aynı Ģekilde Ģimdiki dönemde de Tanrı‘nın lütfuyla seçilmiĢ küçük bir topluluk vardı. Eğer bu lütufla olmuĢsa, iyi iĢlerle olmamıĢ demektir. Yoksa lütuf artık lütuf olmaktan çıkar! Sonuç ne? Ġsrail aradığına kavuĢamadı, seçilmiĢ olanlar ise kavuĢtular. Geriye kalanların ise yürekleri nasırlaĢtırıldı.‖28

―O kendi önünde sevgide kutsal ve kusursuz olmamız için dünyanın kuruluĢundan önce bizi Mesih'te seçti. Kendi isteği ve iyi amacı uyarınca Ġsa Mesih aracılığıyla kendisine oğullar olalım diye bizi önceden belirledi.‖29

―Her Ģeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrı'nın amacı uyarınca önceden belirlenip Mesih'te seçildik.‖30

25

Osman Cilacı, Genel Hatlarıyla Dinler Tarihi, Konya 1994, s. 103.

26 Kutsal Kitap, Pavlus‘tan Romalılara Mektup, VIII, 29. 27 Kutsal Kitap, Pavlus‘tan Romalılara Mektup, IX, 18-22. 28

Kutsal Kitap, Pavlus‘tan Romalılara Mektup, XI, 4-7.

(24)

Özellikle Pavlus‘un düĢünceleri etrafında Ģekillenen kader inancı Ġlahi iradenin bir sonucu ve lütuf üzerine kurulu bir irade olarak düĢünülmüĢ, bu düĢüncenin neticesinde de hiçbir kimsenin kendi gayretiyle kurtuluĢa eremeyeceğine inanılmıĢtır. Sadece Pavlus değil, sonraki dönemlerde Hıristiyan teologlarından St. Augustine‘de Tanrı‘nın daha dünyayı yaratmadan önce her Ģeyi tayin ve tespit ettiğini belirtmiĢtir.31

Fakat insan iradesinin özgürlüğünü vurgulayan mezheplere göre yukarıda yazmıĢ olduğumuz Ġncil‘deki metinler kader bağlamında ele alınmayıp seçilmiĢlik inancı etrafında Ģekillendirilmektedir.32

Bu görüĢü savunan Hıristiyan cemaatlerin sunduğu bölümler ise Ģunlardır:

“Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin.”33

―Özgür insanlar olarak yaĢayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük yapmak için bahane etmeyin. Tanrı'nın kulları olarak yaĢayın.‖34

―Ne var ki, siz oraya gitmek istemediniz. Tanrınız Rabbin buyruğuna karĢı geldiniz.‖35

―Ġçinizden Rabbe kulluk etmek gelmiyorsa, atalarınızın Fırat Irmağı'nın ötesinde kulluk ettikleri ilahlara mı, yoksa topraklarında yaĢadığınız Amorluların ilahlarına mı kulluk edeceksiniz, bugün karar verin. Ben ve ev halkım Rabbe kulluk edeceğiz.‖36

―Ben de sizi kılıca kısmet edeceğim, boğazlanmak üzere eğileceksiniz hepiniz. Çünkü çağırdığımda yanıt vermediniz, konuĢtuğumda dinlemediniz; gözümde kötü olanı yaptınız, hoĢlanmadığımı seçtiniz.‖37

―Oysa gerekli olan tek bir Ģey vardır. Meryem iyi olanı seçti ve bu kendisinden alınmayacak.‖38

Hıristiyanlıkta, insan iradesini yahut cebr anlayıĢını merkeze koyan birçok cemaat ve mezhep bulunmaktadır. Katolikler, ilahi iradeyi merkeze almıĢlar, fakat Katolik mezhebi içerisinde yer alan Cizvitler ise insan sorumluluğuna önem vermiĢlerdir. Yakubiler saf cebir anlayıĢını benimsemiĢ, buna karĢılık Nasturiler ise insanın hür iradesi olduğunu belirtmiĢlerdir. Protestanlar ise bu konuda, ilahi takdiri ön planda tutmuĢlardır.39

Fakat aynı mezhebin içerisinde yer alan bazı gruplarda bile zaman zaman birbirinden oldukça uç 30 Kutsal Kitap, Pavlus‘tan Efeslilere Mektup, I, 11.

31

Bağcı, age, s. 23-24.

32 Ayrıntılı bilgi için Bknz: Carlos Madrigal, Kutsal Kitap‘a Göre Kader ve Özgür Ġrade Öğretilerinin

Ġncelenmesi, Ġstanbul 2006.

33 Kutsal Kitap, Pavlus‘tan Galatyalılara Mektup, V, 13. 34 Kutsal Kitap, Petrus‘un Ġkinci Mektubu, II, 16. 35

Kutsal Kitap, Yasanın Tekrarı, I, 26.

36 Kutsal Kitap, YeĢu, XXIV, 15. 37 Kutsal Kitap, YeĢaya, LXV, 12. 38

Kutsal Kitap, Luka, X, 42.

(25)

noktalarda olan görüĢler ortaya çıkabilmiĢtir. Protestanlık içerisinde yer alan Calvinizm ve Arminianizm bunun en tipik örneklerinden birisidir. Calvinizm‘e göre Tanrı evren üzerinde mutlak bir iradeye ve egemenliğe sahiptir. Ġnsanın kaderi tamamen ilahi iradenin elindedir. Buna karĢılık Arminianizm ise insan iradesinin tamamen özgür olduğunu, insanın kaderinin tanrısal daveti kabul edip etmemesiyle ilgi olduğunu belirtmiĢtir.40

Son zamanlarda ise Protestanlık Mezhebi içerisinde daha çok insan iradesinin merkeze konulduğu bir anlayıĢ geliĢmeye baĢlamıĢtır. Tanrı‘nın mutlak iradesi ile insanın özgür iradesi arasında bağ kurulmaya çalıĢılarak farklı bakıĢ açıları ortaya konulmuĢtur. Protestanlar, yukarıda da belirttiğimiz gibi bu düĢüncelerini seçilmiĢlik öğretileriyle ifade ederek, farklı bakıĢ açılarının meseleye bir yönden bakmaktan dolayı meydana geldiğini söylemektedirler.41

Bütün bu açıklamalardan sonra, Kader konusunun sadece Ġslam dinine mahsus bir tartıĢma olmadığı, bu problemin insani özellikler gösterdiği görülmektedir. Bu konuda sadece Ġslam dininde tartıĢmalar yaĢanmamıĢ, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da benzer tartıĢmalar ve fikir ayrılıkları oluĢmuĢtur. Kader problemine belli bir cevap ortaya konulamadığı gibi bu tartıĢmaların süreç içerisinde daha da artarak devam ettiği anlaĢılmıĢtır. Bu problemde insani özellik göz ardı edildiğinde ise sorunun cevabına ulaĢılamayacağı da oldukça açıktır. Bizim amacımız konunun bu özelliğini belirtmek olduğu için derinlemesine ele almadan yüzeysel bir Ģekilde açıklamalarda bulunmayı bu çalıĢmamız açısından yeterli gördük.

1.2.3. Cahiliyye Arapları

Cahiliyye Arap toplumunda ezeli tespit ve tayini kabul eden insanlar olduğu gibi, insan iradesinin hür olduğunu ve bunun herhangi bir tesir ve müdahale altında bulunmadığını belirten her iki görüĢte olmuĢtur. Fakat Arap toplumunda kader anlayıĢı bildiğimiz manadakinden bazı farklılıklar taĢımaktadır. Bu görüĢlerin tamamıyla ilgili bilgiler dönemin edebi ürünlerinde mevcuttur. Bu ürünlerde genel olarak kaderciliğe vurgu yapan kelimeler, taksimata ve herkesin payına ölümün düĢtüğünü ifade eden kelimeler, zamanı ifade eden dehr kelimesi kullanılmıĢtır.42

Kader görüĢünü temele alan Ġbn Kuteybe‘nin Te‘vil‘inde yer alan döneme ait Ģiirlerden bazıları aĢağıdaki gibidir:

“Ey içinde endişe gizleyen kimse, endişelenme, Eğer sana sıtma takdir olunmuşsa,

40 Madrigal, age, s. 10. 41

Madrigal, age, s. 15.

(26)

Muhakkak yakalanırsın. Dağın zirvesine yükselsen bile, Kalem bunu yazdıysa nasıl kaçabilirsin?

……..”

“Kader bu… Beni ister ayıpla ister bırak, Ben hata etmiş olsam bile kader hata etmez.”

“Bir kişi istediğine ermiş değildir,

Eğer o (kaderde) yazılmamışsa.”43

Cahiliyye dönemi Araplarında yaratıcı bir Allah inancı olmasına karĢın güçlü bir kader inancı bulunmamaktaydı. Dönemin diğer inançlarına göre kader konusu oldukça zayıf bir halde bulunmaktaydı. Bunun en önemli nedeni, Cahiliyye Araplarının, kendilerinin nereden geldiği, asıllarının ne olduğu, baĢlangıcın nasıl baĢladığı gibi sorulara inmemeleri ve bu sorulara kayıtsız kalmalarıdır. Onlara göre aslolan hayatın baĢlangıcı değil, ölümle noktalanan sondur. Dönemin edebi ürünlerine de oldukça sık bir Ģekilde yansıyan bu durum, insanların zihinlerinde önemli bir hal alarak felsefi bir hüviyet kazanmıĢtır. SavaĢ ve yağma gibi dönemin en önemli olaylarının etkisiyle insanlar, sık sık karĢılaĢtıkları ölüm gerçeğiyle baĢ baĢa kalıyorlar ve bu durum onları oldukça meĢgul ediyordu. Bu yüzden insanlar baĢlangıcı değil de ölümü ve kiĢiyi ölüme götüren sebepleri inceler hale geliyordu. O dönemde yaĢayan bölge insanının fazla ilimle meĢgul olmaması,44

olayların ve meselelerin gündelik yaĢayıĢ ve toplumsal gerçekler çerçevesinde değerlendirilmesine neden oluyor, böylece insan zihni sadece gündelik olaylar ve problemlerle meĢgul oluyordu.45

Bunun sonucunda da insanın doğumundan ölümüne kadar dehr adı verilen bir otoritenin mevcut olduğu, tabiri caizse insanın bu otorite karĢısında adeta çaresiz bir tutsak olduğu inancı ortaya çıkmıĢtır.46

Kader problemi, cahiliye toplumunda ölüm ve ondan sonraki hayatla iliĢkili olarak düĢünülmesine rağmen ahiret inancının da fazla itibar görmediği bir gerçektir. AnlaĢılan o ki bir Ģekilde yeryüzünde hayata kavuĢan Cahiliye insanı, nasıl yeryüzünde bir hayata kavuĢtuğunu, amacı ve gayesinin ne olduğu gibi sorularla ilgilenmediği gibi, ölümden sonra kendisini neyin beklediği gibi bir problemle de meĢgul olmamıĢtır. Onlar için önemli olan

43 Dineveri Ġbn Kuteybe, Hadis Müdafası, Çev., M. Hayri KırbaĢoğlu, Ġstanbul 1979, s. 44-50. 44 Ahmed Emin, Fecru‘l-Ġslam, Kahire 1965, s. 140.

45

Toshihiko Izutsu, Kur‘an‘da Allah ve Ġnsan, Çev., Süleyman AteĢ, Ġstanbul trs., s.117.

(27)

sadece bir husus bulunmaktaydı. O da her Ģeyin bittiği nokta; ―ölüm‖. Onların birçoğuna göre insan ölür, toprağa gömüldükten sonra çürür, eti kemiği toza toprağa karıĢır, ruhu ise uçup gider ve böylece her Ģey biter. Zaten ―baĢlangıç‖ problemiyle meĢgul olunmamasının en önemli sonuçlarından birisi de ―ölümden sonraki hayata‖ karĢı kayıtsız olmalarıdır. Allah inancının pasivize edilerek neredeyse ortadan kaldırıldığı Cahiliyye Arap toplumunda dehr kavramı fikri manada olmasa bile fiili açıdan ilahi bir hüviyet kazanmıĢ, her türlü güç ve müdahaleden bağımsız ve etkin bir unsur olarak kabul edilmiĢtir.47

Dönemin edebi ürünleri incelendiğinde bu gerçeklik kendisini büyük bir ölçüde hissettirmekte, insanların zihni yapısı daha iyi anlaĢılmaktadır.48

“Biz (neyiz), toprağın altına götürdüğümüz bir vücutla, rüzgarlar gibi uçup giden

ruhlardan ibaret değil miyiz?”49

Cahiliyye döneminde rızk konusu da dehr kavramı ile iliĢkilendirilmiĢtir. Araplar, rızkın kendi müdahale ve iradeleri dıĢında bir konu olduğunu, bunun dehr tarafından önceden belirlenip tespit edildiğine inanıyorlardı.50

Rızkın, dehr ile iliĢkisini gösteren Alkame‘nin aĢağıdaki beyitleri konunun anlaĢılması açısından oldukça önemlidir.

“Ve o her nereye giderse gitsin yağmaladığı günlerde kazandığı ganimetlerde beslenmeye muktedir kılınmıştır. Ondan (kader tarafından) geri tutulamayan hiçbir şey

kazanamaz.”51

Cahiliyye dönemi Arap toplumuna göre insan varlığını Allah‘ın yaratmasına borçludur. Bununla beraber insanın yaratılması ve yeryüzüne gelmesiyle varlığı, hayatı, baĢka bir gücün kontrolü altındadır. Bu güç Cahiliyye döneminde ―dehr‖ diye adlandırılan ―zaman‖dan baĢka bir Ģey değildir. Dehrin insan üzerindeki kontrolü, onun ölümüne kadar devam eder. Dönemin zihin tasavvurunda ölüm, dehrin insan üzerindeki en son ve en ağır darbesi olarak düĢünülmüĢtür. Kur‘an‘da ise Cahiliyye Arap toplumunun sahip olduğu dehr inancına vurgu yapılmıĢ, bu inanç eleĢtirilmiĢtir. Nitekim Kur‘an‘da geçen aĢağıdaki ayet bu

47

Suat Yıldırım, Kur‘an‘da Uluhiyyet, Ġstanbul 1987, s. 376.

48 Izutsu, age, s.117. 49Izutsu, age, s. 117. 50

W. Montgomery Watt, Ġslam DüĢüncesinin TeĢekkül Devri, Çev., Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara 1981, s.109.

(28)

gerçeği gözler önüne sererek sahip olduklarını zannettikleri bilginin aslında boĢ bir zandan baĢka bir Ģey olmadığı ifade edilmiĢtir.

―Dediler ki: ‗Dünya hayatımızdan baĢka hayat yoktur. Ölürüz ve yaĢarız. Bizi ancak (dehr) zaman yok eder.‘ Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar. De ki: Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, daha sonra da kendisinde Ģüphe olmayan kıyamet gününde sizi toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler.‖52

Dehr kelimesi, zaman, çağ, günler gibi manalara gelmekle birlikte dünya hayatının süresi, bin sene, yüz bin sene, uzun zaman dilimi, felaket, musibet gibi anlamları da taĢımaktadır.53

Dönemin zihin tasavvurundaki asıl manası ise yine Cahiliyye dönemi Arap Ģiirlerinden anlaĢılır.

“Dehr beni soydu (bu o dehrdir ki) komşusu zelil edilmeyen gururlu dostu da zulümle (yere vurup) soymuştu.”

“Zira zaman kanca gibi dişlerini açmış bekliyor.”

“Bir kötülük zamanında dehr seni köpek dişleriyle ısırırsa sen de ısırıldığın kadar onu ısır.”54

Yukarıdaki Ģiirlerde görüldüğü gibi kader kavramı yerine kullanılan dehr kelimesi, bütün olumsuzlukların kaynağı olarak düĢünülmüĢ, insanı felakete doğru sürükleyen ve ondan intikam almak için her an tetikte bekleyen bir unsur olarak telakki edilmiĢtir. Ġnsan, dehrin acımasız kontrolü ve müdahalesi nedeniyle felakete, sefalete, yoksulluğa ve acı içerisinde bir ölüme doğru ilerlemekte ve bütün bunların sonunda ise yok olmaktadır. Aslında bu inancın benzerleri çoğu ilkçağ toplumlarında da bulunmaktadır. Mesela Sümer inançlarında da insan, tanrıların hükmüne karĢı çaresizce beklemektedir. Tanrıların kendisi hakkında vermiĢ olduğu kararlara hiçbir müdahalede bulunamadığı gibi onu bekleyen tek Ģey de sadece yok oluĢtur. Ġnsanı bekleyen tek Ģey ölümdür. O yüzden insanın elinde kendi durumuyla ilgili feryat etmek ve yok oluĢunu beklemekten baĢka bir Ģey bulunmamaktadır.55

Bu iki durum birlikte ele alındığında ortaya çıkan sonucun, ölüm ve zamanın ilerlemesiyle meydana gelen değiĢimler karĢısında insanın çaresizliği farklı düĢünce Ģekilleriyle ortaya çıkmıĢtır. Sümerler de tanrılar panteonunda ortaya çıkan bu gerçeklik, Cahiliyye Arap toplumunda dehr kavramıyla kendisini göstermiĢtir. Kavramlar ve olaylar farklı olsa da insan ölüm ve zamanın sürekliliği

52 Casiye 45/24-26.

53 Ebu‘l-Fazl Muhammed b. Mükerrem Ġbn Manzur, Lisanu‘l-Arab, Kahire trs., C. II, s. 1439. 54

Izutsu, age, s. 119.

(29)

karĢısında büyük bir çaresizlik içerisindedir. Ġnanç ve düĢünce sisteminde de bazı tutarsızlıklar varsa o zaman kiĢinin yapabileceği tek Ģey feryat etmek ve içerisinde bulunduğu durumun acımasızlığını ve olumsuzluğunu vurgulamaktır.

Cahiliyye Arap toplumunun kaderle ilgili inançlarına vurgu yapan bazı ayetler de bulunmaktadır. Bu ayetlerde her Ģeyin Allah‘ın isteği doğrultusunda gerçekleĢtiği inancına vurgu yapılarak, bu durum eleĢtirilmektedir.

―Allah‘a ortak koĢanlar diyecekler ki: ‗Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koĢmazdık, babalarımız da. Hiçbir Ģeyi de haram kılmazdık.‘ Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamıĢlardı da sonunda azabımızı tatmıĢlardı. De ki: Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.‖56

―Allah‘a ortak koĢanlar, dediler ki: ‗Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O‘ndan baĢka hiçbir Ģeye tapmazdık, O‘nun emri olmadan hiçbir Ģeyi de haram kılmazdık.‘ Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıĢtı. Peygamberlere düĢen sadece apaçık bir tebliğdir.‖57

―Onlar bir fenalık yaptıkları zaman, ‗Babalarımızı bu yolda bulduk, Allah da bize bunu emretti‘ derler. De ki: Allah fenalığı emretmez. Bilmediğiniz Ģeyi Allah'a karĢı mı söylüyorsunuz?"58

―Onlar ‗Eğer Rahman dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik‘ dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.‖59

Ayetlerden anlaĢıldığı gibi Cahiliyye dönemi Arap toplumunda önceden yazılmıĢ bir kader anlayıĢının varlığı bulunmaktadır. Bu durum dönemin edebi ürünlerinde de kendisini gösterir.

“İnsan kitabını (Allah‟ın kendisi için yazdıklarını) silemez. Nasıl silebilsin ki, onun kazası değiştirilemez.”

“Bana bir felaket erişince kaderin bana yaptıklarından vah bana demem..”

“Fakat (ne yapalım) onlara kitap (kader) böyle yazılmıştır.”60

56 En‘am 6/148. 57 Nahl 16/35. 58 Araf 7/28. 59 Zuhruf 43/20. 60 Bağcı, age, s. 88-89.

(30)

Cahiliyye toplumunu betimleyen ayetler ve dönemin edebi ürünleri birlikte ele alındığında, Arap toplumunda kader inancının mevcut olduğu, bununla birlikte kaderi tamamen reddeden insanların da olduğu görülmektedir. Ayrıca Cahiliyye dönemindeki kader inancının, Ġslam akidesinde bulunan kader inancından farklı olduğu göze çarpar. Dehr kavramının merkezde bulunduğu kader inancında, Allah inancının zafiyete uğraması sonucu aĢırı uçlara gidildiği göze çarpar.

1.3. Hz. Peygamber Ve Sonraki Dönemde Kader AnlayıĢı 1.3.1. Hz. Peygamber Dönemi

Ġtikadi konular açısından Hz. Peygamber döneminin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bu devirde Kur‘an ayetleri peyderpey inmekteydi ve Hz. Peygamber de hayattaydı. Müslümanlar arasında bir mesele çıktığında ya inen bir ayetle ve yahut Hz. Peygamber‘in konu hakkında vermiĢ olduğu beyanlarla mesele hallediliyordu. Ayrıca Hz. Peygamber inen ayetleri bizzat açıklıyor, böylece eski din ve inançlarda bulunan hata ve yanlıĢ fikirler eleĢtirilip yeni Müslüman olanlara sağlam ve doğru bilgiler veriliyordu. Böylece yeni Müslüman olanların eski inançlarındaki hatalarına vurgu yapılarak doğru olana yönelmeleri sağlanıyor, içerisine düĢebilecekleri yanılgılardan uzaklaĢıyor, Ġslam dinine Ģüphe ve endiĢeden uzak bir Ģekilde daha kolay adapte olmalarını sağlıyordu. Bütün bunlarla beraber, gelen ayet ve hükümler hakkında veya ortaya çıkan bir problemde ashab, Hz. Peygamber‘e durumu arz ediyor, gelen yeni ayetler ve Hz. Peygamber‘in açıklamaları, ilahi mesajın aslına ulaĢılmasını sağlayarak zihinlerde soru iĢaretinin oluĢmasına mani oluyordu.

Kur‘an‘da geçen bazı ayetlerden de anlaĢıldığı gibi,61

yapılan bütün iĢleri, insanın kiĢisel tercih ve iradesiyle meydana gelen bütün olayların, fena ve kötü iĢlerin Allah‘ın ilmi nedeniyle meydana geldiğini söyleyenler bulunmaktaydı. Hz. Peygamber‘in bütün bu söylemleri boĢ ve manasız görmesi, bunlarla tartıĢmanın gereksiz ve zararlı olduğunu düĢünmesi gayet normaldir.62

Zaten Ġslam tarihi incelendiğinde Hz. Peygamber döneminde de itikadi konularda fikri mülahazaların yapıldığı, ashabın gelen ayetler ve varid olunan hadisler hakkında istiĢarede bulunduğu görülür. Bazı ayetlerde geçen ―Sana …. (falan)dan soruyorlar‖ ibareleri de gerek ehli kitaptan olan kimselerden gerek diğer gayrimüslimlerden gerekse Hz. Peygamber‘in ashabından, itikadi konularda çeĢitli sorular geldiğini göstermektedir. Fakat Hz.

61 Bkz. En‘am 6/148, Nahl 16/35, Araf 7/28, Zuhruf 43/20 62

Osman Karadeniz, ―Kader Konusunda Bazı YanlıĢ Anlamalar‖, DEÜ Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, Ġzmir 1992, S. 7, s. 193.

(31)

Peygamber‘in, Müslümanlar arasında ihtilafa ve hoĢnutsuzluğa yol açabilecek maksatlı soruları, kuru münakaĢaları ve aĢırı tartıĢmaları hoĢ görmemesi de gayet normaldir.

Kader konusu, Hz. Peygamber döneminde genel olarak yukarıda ifade ettiğimiz itikadi konular çerçevesinde ele alınmıĢtır. Hadislerde kader, imanın esaslarından birisi olarak zikredilmiĢ, herhangi bir bilgiye sahip olmadan tartıĢılması yasaklanmıĢ, mahiyetinden bahsedilmiĢ, kaderi reddedenler ciddi bir Ģekilde kötülenmiĢ, onların durumu hakkında olumsuz ifadeler kullanılmıĢtır. Biz ―Hadislerde Kader‖ konusunda ilgili hadisleri inceleyeceğimizden dolayı burada sadece genel bir çerçeve vermeyi yeterli görmekteyiz. Yalnız önemli bir konuyu da ele almadan geçmek konunun anlaĢılmasına mani olacağından dolayı bir Ģeyi de belirtmek gerekmektedir. Hz. Peygamber‘in bazı hadislerinde sonraki dönemlerde ortaya çıkan ―Kaderiyye‖ gibi fırkalar bizzat isim verilerek eleĢtirilmektedir. Gerek tarihi süreç ele alındığında gerekse dönemin siyasi atmosferi göz önünde bulundurulduğunda bu tarz hadislerin doğruluk derecesinin Ģüpheli olabileceği görülür.63

Kader meselesi ile ilgili akla gelen sorulardan birisi de Hz. Peygamber döneminde kader konusunun tartıĢılmasının yasaklanmasıdır. Bu dönemde ortaya konan tavır aslında daha yeni Ġslam dinini kabul etmiĢ insanlar arasında bir Ģüphe ve tereddüdün girmesine mani olmaktır. Eğer bunun aksi yapılmıĢ olsaydı, daha eski inançlarını üzerinden atamayıp yeni girmiĢ olduğu dine tam vakıf olamayan insanlar arasında kopmalar oluĢabilir, Ġslam toplumunda çözülmeler meydana gelebilir, inanç sisteminde telafileri olmayacak zedelenmeler yaĢanabilirdi. Ayrıca vahiy devam ettiğinden dolayı ne tam manasıyla Ġslami bir hüviyet ve yapı meydana gelmiĢti ne de Müslümanlar arasında fikri birikim sağlanabilmiĢti. Hz. Peygamber bir peygamber olarak gelen vahyi aktardığı gibi aynı zamanda ashabın bir öğreticisi olarak onların her türlü alanda eğitilmesini ve geliĢmesini sağlıyordu.64

RaĢid halifeler döneminde kader anlayıĢında önemli farklılıklar olmamakla birlikte gerek siyasi durumda olan değiĢiklikler, gerekse vahyin kesilmesi ve Hz. Peygamber‘in ahirete intikal etmesi sebebiyle ayrı bir baĢlık altında ele almak gerekli olacaktır.

1.3.2. Dört Halife Zamanı

Ġslam tarihinde meydana gelen itikadi ihtilaflar ve fırkalaĢma dönemi, dini düĢüncedeki ayrıĢmalardan ziyade siyasi olaylardan ve iktidar mücadelelerinden

63 Yusuf Ziya Yörükan, Ġslam Akaid Sisteminde GeliĢmeler ve Ġmam-ı Azam Ebu Hanife, AÜ Ġlahiyat Fakültesi

Dergisi, Ankara 1952-1953, C. II-III, s. 18.

(32)

kaynaklanmıĢtır.65

Ġslam tarihi ve mezhepler tarihi ile ilgili kaynaklar bir arada incelendiğinde fırkaların ve itikadi açıdan farklılaĢmanın temelinde Hz. Osman‘ın Ģehadeti, Cemel hadisesi, Sıffin savaĢı, Hz. Ali‘nin Ģehadeti gibi hadiselerin yer aldığı görülür. Kader konusundaki tartıĢmaların baĢlangıç noktasının da meydana gelen bu siyasi olaylar olduğunu daha önce söylemiĢtik.

Hz. Peygamber‘in vefatından sonra dini konularda sahabe arasında büyük farklılıklar ortaya çıkaracak derecede bir ihtilaf meydana gelmemiĢti. Ġktidar mücadelelerinin baĢlamasına kadar meydana gelen problemler genellikle gündelik meselelerle ilgiliydi. Sahabe, Hz. Peygamber‘in risalet süresi boyunca kademe kademe eğitim görmüĢ, dini ve sosyal yaĢantıyı ilgilendiren bütün konularda özel konumlara yükselmiĢti. Hz. Peygamberle aynı havayı teneffüs eden, aynı sofradan yemek yiyen, onun eğitimiyle yetiĢip, onun gösterdiği hayat biçimini tatbik etmek isteyen ashab, Hz. Peygamber‘in vefatından sonra da aynı tavrını korumak için büyük bir hassasiyet göstermiĢtir. Zaten bu yüzden RaĢid halifeler döneminde itikadi konularla ilgili çok fazla tartıĢma ve mücadele yaĢanmamıĢtır. Fakat bununla birlikte daha Hz. Peygamber‘in vefatından hemen sonra hilafet meselesi, Hz. Peygamber‘in nereye defnedileceği gibi çeĢitli tartıĢmalar yaĢanmıĢ ve sonraki dönemlerde etkili olmuĢtur.66

Bütün bunlarla beraber fetihlerin artması, Ġslam topraklarının geniĢlemesi, Ġslam dinine yeni girenlerin sayısının artması gibi olaylar diğer durumlarda olduğu gibi düĢünsel ve fikri açıdan da bazı değiĢimlerin yaĢanmasına neden olmuĢtur.

Hz. Peygamber‘in vefatından sonra sahabe, Müslümanların arasında herhangi bir ayrılığın oluĢmaması için daha fazla temkinli davranmıĢlardır. Özellikle iktidar mücadelelerinin yaĢanmadığı dönemlerde bu tartıĢmalara girilmediği, yapılan münazaraların kader ve kaza konusundaki münakaĢa ve reddiyeleri ortadan kaldırmayı amaçladığı görülmektedir. Hz. Peygamber‘in vefatının üzerine Ġslam akidesiyle ilgili tartıĢmaların ve mücadelelerin yaĢanması hem Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğe zarar verip onların dağılmalarına yol açabilirdi, hem de sonraki nesillere Ġslam inancının net ve doğru bir Ģekilde ulaĢmasını engelleyebilirdi. Fakat RaĢid halifeler döneminin sonlarına doğru bu tartıĢmaların yaĢanmaya baĢladığı da bir gerçektir. Gerek Hz. Ali‘nin kaderle ilgili beyanatları gerekse diğer bazı kaynaklarda yer alan bilgiler, bu durumu gözler önüne sermektedir.67

Kaderle ilgili fırkaların teĢekkül döneminin ise son sahabeler devri olduğu anlaĢılmaktadır. Nitekim Bağdadi aĢağıdaki bilgileri vermektedir:

65 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Ahmet Akbulut, Sahabe Dönemi Ġktidar Kavgası, Ankara 2001. 66

Ethem Ruhi Fığlalı, age, s. 17, 21.

Referanslar

Benzer Belgeler

«Ney çalmaya heves eden kimsenin her şeyuen önce kuıak auygusu

Hâlihazırda kullanılan filtrelere göre daha ince ve hafif bir malzemeyle üretilen yerli mas- ke filtreleri, yüksek sızdırmazlığa sahip olması- nın yanı sıra kullanıcıya

Bu anlayış, ikinci durumda ölen kişinin kazaya uğramayıp ölmemesi halinde tabiî (müsemmâ) eceline kadar yaşayacağı tezine dayanmaktadır. Onlara göre, eğer böyle

İşte şimdi ulaştı, ulaşması gereken yere; işte şimdi, yıldızlar çekip aldı onu kucağına; işte şimdi -tam da bu vakit- salıncak bü- yüdü, büyüdü, büyüdü, kocaman

Aidiyetle başlayan yolculuk, aidiyetle biter heyhat, arada sonsuz ayrılık- lar… Hiçliğe ait olan Tanrı’sına yaklaşır, dokunur hayata; ölüm gelir sonra, alır

Kitaptır ru- hun gökyüzü; kitaptır, oradan akar bütün ışık ruhun çatlakları arasına. Kitaptır, kuraklık başlar, ne vakit ondan uzak kalsa ruh; kitaptır

Zaman, sana da mı kayıtsız olmayı öğretti ey kalbi taştan dağ.. Kaç zamandır yıldızların vuslat türküsüne eşlik

Halı varsa zara ne hacet sevgilim Zarf açmak bize göre değil Avucumdan bir çizgi çektim Alnında papatya suladım Çölünü vermese de derviş Gülüşünden bir çöl yaptım.