• Sonuç bulunamadı

VERGİLERİN KANUNİLİĞİ VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "VERGİLERİN KANUNİLİĞİ VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VERGİLERİN KANUNİLİĞİ VE

DEMOKRASİ İLİŞKİSİ

THE RELATIONSHIP OF DEMOCRACY AND LAWFULNESS OF THE TAX

ÖZET: “Demokratik yöne-timlerde halkın iradesi öncelikli oldu-ğundan dokunulmaz olan bu mülkiyet hakkına yine halkın izni ile dokunula-bilmektedir. Zira halkın oyları ile oluş-turulan meclis vasıtasıyla vergilerin toplanmasına halk yine kendisi karar vermektedir. . Kanun olsa bile bütçe ya-sasında yer almayan bir vergi bir sonra-ki bütçe dönemine kadar ilgili vergi ya da vergilerin alınması mümkün olmaz. Yasa ilgili dönem için askıdadır. Yargı denetimi dışında sivil toplum kuruluş-ları ve basının da hükümetlerin keyfi-liğini önleyecek fonksiyonları vardır. İşçi-işveren sendikaları, işadamı der-nekleri ve mesleki kuruluş temsilcileri kendilerini ilgilendiren konularla ilgili kamuoyuna açıklama yapmak, göste-ri-miting düzenlemek, raporlarla bilgi-lendirmek gibi faaliyetleri ile yeniden seçilme kaygısı da olan hükümetlerin dikkatli davranmaları üzerinde etkili olmaktadır.”

ANAHTAR KELİMELER: Kamil GÜNGÖR, vergi, demokrasi, kanun, halk.

ABSTRACT: “Democratic go-vernments can not be touched by the people with the permission of this pro-perty which is untouchable because of the priority of the people. Because the people decide again for the collection of taxation through the parliament for-med by the people. Even if the law is a tax not included in the budget, it is not possible to get the relevant taxes or taxes until the next budget period. The law is suspended for the period concerned. Apart from judicial review, non-governmental organizations and the press have functions that prevent the arbitrariness of governments. Wor-ker-employer unions, business associ-ations and representatives of professi-onal associations are influential on the actions of governments, which are also concerned about re-election, with acti-vities such as making public announ-cements, organizing demonstrations and rallies, informing the reports on issues that concern them. “

KEYWORDS: Kamil GÜNGÖR, tax, democracy, law, people.

(2)

Genel Bilgiler

Kanun; genel, objektif, sürek-li, soyut ve yazılı hukuk metinleridir. Kanun, devletlerin en temel üç ku-rumundan birisi olan meclisler tara-fından çıkarılır. Zira kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan devlet yapısında yasama organı olarak isimlendirilen parlamentoların en önemli vazifesi kanun çıkartmaktır. Kanun hukuk dev-leti olmanın bir enstrümanı ve güven-cesidir. Zira kanun sadece bireyin hak ve yükümlülüklerini değil, devletin de hak ve yükümlülüklerini düzenler. Böylece güçlü olanın, ki buna devlet de dahildir, zayıf üzerindeki muhtemel tahakkümü kanunlarla sınırlandırılmış, gereği kolluk kuvvetlerince yerine ge-tirilmek üzere önceden taraflara bildi-rilmiş olur.

Gereği yapılmak şartıyla kanu-nun varlığı bir ülkede herkes için gü-vencedir. Ancak bu, kanunun ‘hukuk’ demek olduğu anlamına gelmez. Zira hukuk ideal noktayı temsil ederken, kanun mevcut hak ve yükümlülükleri yansıtır. Hukuk kanuna göre daha ev-renseldir ve sadece egemen iradenin hukuktan anladığını yansıtmaz. Kanun hukuk enstrümanlarından en önem-lisidir ama hukukun kanundan başka

uygulama araçları da vardır. Bu yüz-den kanun her zaman hukuka uygun olmayabilir. Örneğin Avrupa Birliği için idam cezası kişi ne suç işlerse işlesin hukuksuzdur. Ancak idam cezasına mevzuatında yer veren devletler ba-kımından şartları doğduğunda yerine getirilmesi gereken cezai bir müey-yidedir. Çin’deki tek çocuk politikası da böyledir. Zira teşvikle değil devlet zorlamasıyla uygulanmakta, kural ihla-linde bulunanlar zorunlu kürtaja tabi tutulmaktadır. Bu hukuksuz bir uygu-lamadır, ama herkese eşit uygulandı-ğında kanuna uygundur ve kişiler bu konuda önceden bilgi sahibidirler.

VERGILERIN KANUNILIĞI

Vergiler ve vergi hukuku kendi-ne has bazı özellikleri bünyesinde ba-rındırır. Öncelikle vergi hukuku mutla-ka yazılıdır. Yazılı olmak tek başına da yeterli değildir. Bu yazılılık çok küçük istisnalar dışında kanunla yapılmak zorundadır. Bir başka deyişle yine ya-zılı olan, tüzük, yönetmelik, Bakanlar Kurulu Karaları, Kanun Hükmünde ka-rarnameler gibi düzenlemelerle pren-sip olarak vergisel yükümlülük getirile-mez. Örf-adet ya da teamül vergi hukukunda boşluk doldurmada kullanılmaz. Sadece dolaylı atıf ya-pılabilir. Ticari teamüllere yapılan atıf gibi… Bunlar yeni bir yüküm-lülük getirmez. Sadece müphem durumu açıklayıcı yardımcı kay-naklardır.

Prensip-kural olarak ifade-sine dikkat etmek gereklidir. Zira Bakanlar Kurulunun Anayasanın 73-4 gereğince Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriy-le oranlarına ilişkin hükümindirimleriy-lerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebi-lir. Örneğin KDV’nin oranı aslında KDV Kanununda % 10 olarak be-lirlenmiştir. Ancak KDV kanunun-da Bakanlar Kurulunun bu oranı % 1’e kadar indirmeye ve dört katına kadar artırmaya yetkili olduğu

dü-zenlenmiştir (m. 28). Bakanlar Kurulu da bu yetkisini kullanarak temel tü-ketim maddesi olarak değerlendirdi-ği mal ve hizmetler bakımından % 1 oranını, diğer bazı mal ve hizmet tes-limleri için % 8 oranını tek tek saymak suretiyle belirlemiştir. Bunun dışındaki bütün mal ve hizmetler teslimleri için ise % 18 oranını kabul etmiştir. Bu ora-na ilişkin mal ve hizmetler sayılmamış, sayılan iki listede olmayıp da verginin konusuna giren bütün mal ve hizmet teslimleri ile ithalatı bu kapsama al-mıştır.

Kanun Hükmünde Kararname ile de vergisel yükümlülükler getiril-mesine anayasada izin verilmiştir (m. 91). Ancak bu yetki sadece olağanüstü hal zamanlarında kullanılabilir. Anaya-sada çerçevesi çizilen olağanüstü hal şartları gerçekleştiğinde ‘Cumhurbaş-kanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’ vergisel yükümlülük getirebilir ve bu düzenlemeye karşı da Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılamaz. Bir başka uygulama da uluslararası an-laşmalardır.

(3)

Zira anayasanın 90-5 hükmü çerçeve-sinde usulüne uygun olarak yürürlüğe giren uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar için de anaya-saya aykırılık iddiasında bulunulamaz. Uluslararası anlaşmaların bir özelliği de iç hukukla çatışması halinde kanu-nun değil uluslararası anlaşma hük-münün geçerli olduğu hususudur.

Bu üç husus dışında vergisel yükümlülük sadece kanunla getirile-bilir. Zira anayasanın 73-3 maddesi bu konuda emredicidir. Vergiler kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır. Ben-zer hükümler 1921 düzenlemesi hariç diğer anayasalarda da yer almaktadır. 1876, 1924 ve 1961 anayasaları bazı farklılıklar barındırmakla birlikte vergi-lerin kanuniliğini kabul etmiştir. Ana-yasa metni olup olmadığı tartışmalı olan 1921’deki düzenleme ise olağa-nüstü koşullarda hazırlandığı için böy-le bir hükme yer vermemiştir. 1808’de Sened-i İttifakta da vergilere ilişkin hü-kümler vardı ama tabandan gelen bir talep olmaması, sınırlı olması ve uy-gulanamamış olması göz ardı etmeyi gerektirmektedir. Diğer Fermanlarda da etkili olmayan çeşitli hükümler yer almıştır.

Vergi yasalarının kanunla dü-zenlenmesi zorunluluğu beraberinde ‘kıyas yasağını’ getirmiştir. Hukukta boşluk doldurmak için kullanılan kıyas,

hakkında hüküm olan bir konu dikkate alınarak bu örneğin benzer bir hususa uygulanmasını ifade eder. Ancak bu yöntem vergi ilişkisi bakımından kabul görmemiş, kanunda yer almayan bir vergi ya da ceza uygulamasına izin ve-rilmemiştir. Sadece; kanunda …”gibi, vb.” şeklindeki ifadelere yer verilmişse kanunun amacına bakılarak genişletici yorum yapılabilir. Ancak hukukta yo-rum yeni bir yükümlülük getirmez. Sa-dece soyut olan metinleri daha anlaşı-lır hale getirmek için kullanıanlaşı-lır. Mesela Maliye Bakanlığı genel tebliğler

çıka-rarak kanundaki soyut durumu açıklar ve böylece birbirinden farklı uygula-maların önüne geçilmiş olur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da vergi hukukunun kaynağıdır. Bu tasarruf, mevcut düzenlemeyi mevzuata uygun hale getirmeyi amaçladığından kanun yerine geçmez. İdari tasarrufların tem-yiz mercii olan ve bazen de doğrudan dava açılan Danıştay, içtihadı birleştir-me kararları ile de bağlayıcı karar alır. Ancak bu tasarruf uygulamada birliği sağlamaya dönüktür. Yasama yorumu kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı oldu-ğundan 1961 ve 1982 Anayasasında yer almamıştır.

Vergi hukuku sözleşmelerle de bağlı değildir. Özel ilişkide sıklıkla kul-lanılan sözleşme iki tarafın birbirine uygun irade beyanını ifade eder. Örne-ğin nakliye işi ile uğraşıyorsanız irsali-ye düzenlemeniz gerekir. İki firma ara-sındaki sözleşme irsaliye düzenlemeyi gerektirmiyorsa bunun vergi ve ceza uygulaması bakımından bir geçerliliği yoktur. Sözleşmenin ibrazı ceza uygu-lamasını engellemez.

Anayasada vergi ödevi siyasal haklar ve ödevler başlığı altında dü-zenlenmiştir. ‘Ödev’ olarak nitelenen vergilerin günümüzde para olarak ve-riliyor olması ile siyasal hak ve ödevler başlığı altında düzenlenmesi arasında

(4)

çelişki varmış gibi gözükse de, başta savunma hizmetleri olmak üzere dev-letin bekasını ilgilendiren pek çok hiz-metin vergi ile finanse edilmesi bu dü-zenlemeyi sadece ekonomik bir ödev olmaktan çıkarmaktadır. Ayrıca devlet olmanın vazgeçilmezi olan egemen-lik vergi koymak ya da para basmak gibi ‘mali’ alanları da kapsar. Mali ege-menlik olarak nitelendirilen devletin bu özelliği eğer sınırlandırılırsa devlet olma vasfı sorgulanıyor demektir. Ör-neğin Osmanlı döneminde Duyunu Umumiye İdaresi’nin kurulması böyle bir sonuç doğurmuştur. Özellikle de

IMF’den alınan borç paralarda da benzer bir sonuç doğar. Zira IMF borç verdiği ülkenin eko-nomi yönetiminde söz sahibi olmaktadır. IMF borç verdikten sonra ilgili ülke temsilcisini atar ve temsilci sürekli hükümet yet-kileri ile ekonomi yönetimini müzakere eder. Eğer bir anlaş-ma sağlanaanlaş-mazsa bir sonraki dilimin serbest bırakılması ko-nusunda sıkıntılar yaşanır. Konu Avrupa Birliği bakımından da böyledir, ancak IMF örneğinin tersine Avrupa Birliği’ne giriş bir mecburiyetten ziyade gönüllü olduğundan, egemenliğin devri de gönüllü olmaktadır. Avrupa Birliği üyeliği bir takım vergisel yetki-lerin de devrini içermekle birlikte, bu yetkilerin devri üye ülkelerin oybirliği ile olduğundan egemenlik ihlali olarak değerlendirmemek gerekir.

Genel olarak kişi ile devlet arasındaki parasal ilişkiyi düzenleyen vergi hukuku mevzuatın ihlal edildiği bazı durumlarda hürriyeti bağlayıcı cezayı da öngörür. Hukuktaki genel kabul olan ‘parasal suça parasal ceza’ ilkesi burada mutlak surette geçerli ol-maz. Devletin egemenliğine

müdaha-le olarak değermüdaha-lendirimüdaha-len ve VUK’ta (m. 359) sayılan bazı eylemler ‘suç’ olarak tanımlanmıştır. Türk Ceza Kanununa yapılan atıf gereği bu eylemlerin faille-rinin beş yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza ile muhatap olması mümkün ola-bilmektedir. Örneğin sahte veya muh-teviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullan-mak böyledir.

Vergi hukuku birçok yerde kendi kavramlarını geliştirmiş ya da özel hukuktan aldığı kavramlara yeni anlamlar yüklemiştir. Örneğin özel hukukta bina, arsa ve arazi olarak be-lirlenen gayri menkul, vergi hukukun-da bir takım hakları hukukun-da (arama, işletme ve imtiyaz…. gibi) kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Vergi ilişkisi devletin egemen-liğine dayanmakla birlikte, devlet bu kamu gücünü çeşitli uygulamalarla yumuşatmaktadır. Örneğin ceza kes-tiğinde mükellefle uzlaşmaya gidebil-mektedir. Çeşitli zamanlarda af yet-kisini kullanmaktadır. Miktarı düşük olan bazı vergi borçlarını silmektedir (terkin). Kimi zaman da teşvik maksatlı olarak alacağı vergiden vazgeçmek-tedir. Öte yandan vergi hukukunda işlemlerin ‘gerçek mahiyeti’ üzerinde durulmakta, mükelleflerin şeklen

(5)

yerine getirdikleri ödevleri eğer ver-gi kanunlarını dolanıyorsa (peçeliyor, örtüyorsa) bu ilişkiyi kabul etmemek-te ve doğan vergileri tahsil etmeyi önceliklemektedir. Zira VUK (m. 3) gereği vergi yasaları lafzı ve ruhu ile birlikte hüküm ifade eder. Bir başka deyişle vergi idaresinin vergilerin pa-rasal yönü bakımından ‘hazineci’ bir yaklaşım sergilediği söylenebilir.

DEMOKRASI ILIŞKISI

Vergi yasalarının diğer bir özelliği de her yıl otomatik olarak yü-rürlüğe girmemeleridir. Zira herhan-gi bir yasa prensip olarak süreklidir ve yeni bir işleme gerek olmaksızın yürürlükten kaldırılıncaya kadar uy-gulanır. Ancak vergi yasalarının yü-rürlüğe girmesi için her yıl yeni bir izin gerekmektedir. Bu izin verilmezse ver-giler toplanamaz ve kamu harcamala-rı yapılamaz. Bu iznin verilmesi bütçe ile mümkündür. Bu yüzden bütçenin reddi iznin verilmediği anlamına gelen bir güvensizlik iradesidir. Buna ‘bütçe hakkı’ denir ve esasen millete ait olan bu hak meclis vasıtasıyla kullanılır. Büt-çenin reddi mevcut hükümete vergile-rin toplanması, kamu harcamalarının yapılması iznini vermediği için yeni bir hükümetin kurulmasını gerektirir. Eğer bu da mümkün olmazsa seçimlerin ye-nilenmesi yoluna gidilir. Bütün bunlar günümüzde bir yönetim biçimi olarak kabul edilen demokrasinin mali alan-daki yansımalarıdır. Zira demokraside yönetme iradesi halka aittir. Pratikte halkın tamamının yönetime katılması mümkün olmadığı için halk bu irade-sini temsilcileri vasıtasıyla kullanır. Bu yüzden mecliste kabul oyu alamayan bütçe halk tarafından mevcut hükü-mete güvensizlik olarak değerlendiri-lir.

Vergilerin parlamentoların izni-ne tabi tutulması 17 ve 18. yüzyıldan sonra etkinlik kazansa da geçmişi bi-raz daha eskidir. Bu konudaki ilk ge-lişme 1215’te yaşanmış, ‘magna carta libertatum’ (büyük özgürlük fermanı) olarak bilinen ayaklanma sonucu İn-giliz kralı vergileri kurala bağlamaya

zorlanmıştır. Bu yüzden magna carta demokrasi hareketleri bakımından da önemli nirengi noktalarından birisi olarak kabul edilir. İngiltere’de Hak-lar dilekçesi (1628) ve HakHak-lar Demeci (1689) konu ile ilgili ilk bağlayıcı dü-zenlemeyi getirmiştir. Konu Amerikan bağımsızlık bildirgesinde (1776) de yer almış, ‘temsilsiz vergi olmaz’ (no taxation without representation) ilke-si benzer anlamları içerecek şekilde literatüre girmiştir. Fransız devrimin-de devrimin-de vergilerin kanuna dayanması gerektiğine dair kayıt altına alınmıştır. Devrimden sonra ilân edilen İnsan ve Vatandaş Hakları Demecinde vergilen-dirmede genellik ve eşitlik ilkeleri ile vergilerin yasallığı ilkesi hükme bağ-lanmıştır.

Sürekli artan kamu harcamala-rının finansmanı için vergilendirme ka-çınılmazdır. Vergi ise mükellefler bakı-mından çoğu zaman hoş karşılanmaz. Kamu harcamaları da toplumun ortak yararı için gereklilik arz eder. Nelerin kamu harcaması olduğu konusun-da tartışma varsa konusun-da günümüzde bu harcamaların varlığı tartışma konusu değildir. Tek bir istisna siyasal yönüyle öne çıkan (anarşizm) ve hiçbir zaman devlet düzeyinde karşılık bulmamış olan aşırı özgürlükçü (libertarianizm) düşüncesidir. Kimi ülkelerde ekonomi-lerin yarısına yakını kamu tarafından temsil edilmektedir. Böylesine yüksek

olan harcamaları devletin kuralsız bir biçimde yönetmesi mümkün değildir. Değişik kamusal kaynaklar olsa da günümüzde devletlerin tartışmasız en önemli ve en sağlıklı gelir kaynağı vergilerdir. Nitekim bütçe gelirlerinin ortalama % 80-90 gibi yüksek bir oranı vergilerle finanse edilmektedir. Kamu-sal girişimlerin de bir payı vardır ama bunların ekonomik olarak verimsiz çalıştığı geçmiş deneyimlerde ortaya çıkmıştır. Gene devletin egemenliğin-de olan para basma ve borçlanma ise sadece geçici bir takım faydalar sağlar. Büyüme ile paralel olarak basılmayan para makroekonomik istikrarsızlıklara yol açarken, borçlanma sadece gele-cek nesillerden tahsil edilegele-cek vergile-rin erken alınması ya da ertelenmiş bir vergi anlamına gelir.

Borçlanma günümüzde rutin bir hal almıştır ve seçmen iradesi bakımından da kısa vadeli olarak tercih edildiğin-den halk iradesini kullananlar tarafın-dan sıklıkla müracaat edilen bir araç haline gelmiştir. Bu konuda öylesine ileri gidilmiştir ki, dünya ekonomik krizlerinin en derinlerinden birisi olan ve etkisi halen devam eden 2008 krizi-nin bir borç krizi olduğu dahi ileri sü-rülmektedir. Zira borç ve bütçe açıkları bakımından gelişmiş ekonomilerde uluslararası standartlar, kimi ülkelerde birkaç kat aşılmıştır. Yunanistan İrlan-da, İzlanda gibi ülkeler bu anlamda

(6)

sembol ülkelerdir.

Anayasaya göre mülkiyet hakkı temel hak ve özgürlüklerden birisidir. Bu yüzden dokunulamaz. Ancak vergi zorunlu bir ödeme olduğundan devlet kişilerin bu hakkına vergi adı altında dokunmaktadır. Bir başka deyişle ka-musal bir soruna yol açmamak kaydıy-la, kişinin malvarlığı üzerindeki sınırsız tasarruf yetkisi (ekonomik özgürlük) devlet eliyle sınırlandırılabilmektedir. Şüphesiz ki devlet bu yetkisini devlet olmanın vazgeçilmezi olan ‘egemenlik’ sayesinde kullanabilmektedir. Buna da vergilendirme yetkisi adı verilmek-tedir. Vergilendirme yetkisi devletin vergi koyma konusundaki hukuki ve fiili gücünü temsil eder. Ancak hukuk devletinde gücü ifade eden egemen-lik ancak toplumsal yarar lehine ve sı-nırlı bir şekilde kullanılabilir. Aksi halde keyfilikten söz edilir ki, böyle bir tercih uzun vadede toplumsal barışı ve kamu düzenini tehlikeye atar.

Vergilerin sevimsizliği kanunla alınmasına rağmen bile kimi zaman toplumsal çalkantılara yol açmıştır. Bu konudaki en kapsamlı isyan

Ame-rikan bağımsızlık savaşına da yol açan İngilizlerin uyguladığı ağır vergilerdir. Adeta kıvılcım etkisi yapan uygula-ma halk nezdinde karşılık bulmuş ve Amerika süreç içerisinde İngiltere’den bağımsızlığını kazanmıştır. Bu konuda halk tabanında geniş yankılar yapan diğer bir isyan ise Fransa’da yaşanmış, 1950’lerde Poujade İsyanı olarak bili-nen hareketin etkisi birkaç yıl sürmüş-tür. 1990’lı yıllarda İngiltere’de uygu-lanmak istenen poll-tax (baş vergisi) ise, efsane başbakan Thatcher’in isti-fasına yol açmıştır. Osmanlıdaki vergi isyanları ise ‘celali’ ayaklanmaları kap-samında tezahür etmiştir.

Demokrasi ile vergi arasında paralel bir ilişki vardır. Zira hem 1215 Magna Carta, hem Fransız devrimi, hem de insan haklarına ilişkin geliş-meler vergilere ilişkin sınırı da içerecek şekilde düzenlenmiştir. Vergilendirme yetkilerinin sınırlandırılması yanında mülkiyet haklarının dokunulmazlığı da bu süreçte temel hak ve özgürlük-ler kapsamında anayasalara girmiştir. Vergilendirme yetkisini yürütme or-ganından yasama organına

geçme-si parlamentoların ilk yetkilerdendir. Günümüzde yürütme organları ancak parlamentoların çizdiği çerçevede yet-ki kullanabilmektedir.

SONUÇ

Demokratik yönetimlerde hal-kın iradesi öncelikli olduğundan do-kunulmaz olan bu mülkiyet hakkına yine halkın izni ile dokunulabilmek-tedir. Zira halkın oyları ile oluşturulan meclis vasıtasıyla vergilerin toplanma-sına halk yine kendisi karar vermekte-dir. Zira demokrasilerde genel olarak % 50’yi aşan bir temsil iradesi meşru kabul edilmektedir. Kanunlar halk ira-desini temsil eden meclisten çıkmak zorunda olduğundan yapılan düzen-lemeler (kanun) herkesin malvarlığına yine halkın izni ile ‘dokunulabileceği’ anlamı taşımaktadır. Yukarıda ifade edildiği üzere kanun çıkartmakla da yetinilmemiş, her sene yeniden izin prosedürü bütçe yasası ile etkinleştiril-miştir. Kanun olsa bile bütçe yasasında yer almayan bir vergi bir sonraki büt-çe dönemine kadar ilgili vergi ya da

(7)

vergilerin alınması mümkün olmaz. Yasa ilgili dönem için askıdadır.

Demokratik ülkelerde, mec-liste muhalefet de temsil edilmek-tedir. Muhalefet temsilcileri komis-yonlarda, meclis kürsüsünde ya da basın vasıtasıyla görüş, öneri ve eleştirilerini paylaşarak halkı bilgi-lendirmektedir. Bu yüzden kanun-lar çıkarılırken esasen hükümetler etkin olsa da muhalefet partileri-nin önerilerine de yer verilmekte, muhalefet anayasa bakımından sakıncalı gördüğü hususları iptal istemiyle anayasa mahkemesine götürebilmektedir. Bütçe yasa-sı bakımından böyle bir hak yok-sa da prensip olarak diğer kanunlar bakımından iptal mümkündür. Öte yandan hükümetlerin icraatları yargı denetimine tabi olup, Bakanlar Kuru-lu Kararlarına karşı Danıştay’da dava açılabilmekte, alt düzeyde ise idare-nin eylem ve işlemleri idare ve vergi mahkemeleri vasıtasıyla hukuki

de-netim altında tutulabilmektedir. Yargı denetimi dışında sivil toplum kuruluş-ları ve basının da hükümetlerin keyfi-liğini önleyecek fonksiyonları vardır. İşçi-işveren sendikaları, işadamı der-nekleri ve mesleki kuruluş temsilcileri kendilerini ilgilendiren konularla ilgili kamuoyuna açıklama yapmak, göste-ri-miting düzenlemek, raporlarla

bilgi-lendirmek gibi faaliyetleri ile yeniden seçilme kaygısı da olan hükümetlerin dikkatli davranmaları üzerinde etkili olmaktadır. Bütün bunlar ‘çoğulcu de-mokrasinin’ izin verdiği haklardır. Bu sayede iktidarların mutlak otoritesi de sınırlandırılmış olur.

Referanslar

Benzer Belgeler

22-Üniversitemiz Akademik Takvimi takip ederek gerekli işlemleri yapmak, 23-Öğrencilerin kayıt yenileme ve öğrenim harcı işlemlerini kontrol etmek, 24-Dönem sonlarında

TARİH : 11.05.2015-Düzeltme: 30.06.2016 Tanımı Yapan: KOMİSYON İş Yapan İşgörenin Bağlı Bulunduğu İlk Yönetici: YÜKSEKOKUL SEKRETERİ İş Görevleri. 1 - Sorumluluğunda

4-Vergi Denetim Yönetmeliğinin 57 nci maddesinde VTR’nın VİR’na vergi mahremiyeti nedeniyle ilave edilmemesi halinde Vergi Tekniği Raporunda yer alan bilgi, belge ve

Çalışmanın kapsamı içerisinde, öncelikle uluslara- rası alanda küreselleşme sonucunda ortaya çıkan vergi kayıp ve kaçaklarına, bunlara nelerin neden olduğuna yer

Bu talep vergi incelemesine yetkili olanların bağlı olduğu birim tarafından değerlendirilir, tam ve sınırlı incelemelerde altı ayı, katma değer vergisi iade incelemelerinde

Medeni Kanunumuzun kural olarak kişilerin hukuki ilişkiye girerken iyiniyet- li olacaklannı her hukuki ilişkinin temelinde iyiniyetin olacağını ve dürüstlük

Malzemeler Büro malzemesi, bilgisayar Gözetim Enstitüye bağlı idari personel Mali Sorumluluk -.. Çalışma Koşulları

Vergi kabahatleri açısından ise Vergi Usul Kanunu’nun hükmü gereği, diğer kabahatlerden ayrı bir tekerrür uygulamasına gidilmektedir. Ver- gi Usul Kanunu’nun