• Sonuç bulunamadı

Kim Suistimal Ediyor?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kim Suistimal Ediyor?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B

irçok ülkede faaliyet gösteren çevre ve sivil toplum örgütleri vardır. Kimisine göre ülkenin kal-kınması ve korunması için gerekli olan bu örgütler kimisine göre ise; ülkenin gelişmesine engel olmak için gelişmiş ülkeler tarafından desteklenmektedir. Medya haberlerine bakıldığı üzere ge-lişmiş ülkelerdeki gösteriler pek fazla dünya gündeminde yer bulamasa da, gelişmekte olan ülkelerdeki bu örgüt-lerin yaptıkları her gösteri ve protesto dünya gündeminde rahatlıkla yer bul-maktadır.

Kyoto Protokolü Küresel ısın-ma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik 11 Aralık 1997’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, küresel ısınmaya sebep olan karbon dioksit, metan, nitröz oksit, kükürt heksaflorür, HFC‘ler ve PFC‘ler- gazların salınımını azaltmayı kabul etmişleridir. Protokol, antlaşmayı im-zalayan ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düze-ye düşürmelerini öngörmektedir. Pro-tokol 2005 yılında Rusya’nın katılımıy-la yürürlüğe girmiştir. Bunun sebebi; protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990’daki yonlarının yeryüzündeki toplam emis-yonun %55’ini bulması şartıdır. Kyoto protokolünü Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 160 ülke imzalamıştır. Söz-leşmeye göre; endüstriden ulaşıma ısıtmadan kaynaklanan sera gazlarını azaltmaya yönelik mevzuatlar yeni-den düzenlenecek, az enerji harcaya-rak daha uzun yollar alan teknolojiler geliştirilecektir. Çöp depolama ve çev-recilik temel ilke olacak, yenilenebilir

enerji kaynaklarına yönel inecek, fosil yakıtların yerine bio yakıtların tercihi sağlanacak, yüksek enerji tüketen ve çevreyi kirleten ağır sanayi kuruluş-larında düzenlemeler yapılacak, pro-tokole aykırı davranan ülkelere vergi artırımı ve para cezası gibi yaptırım-lar uygulanacaktır. Başta ABD olmak üzere, üretimin azalmasından kay-naklanacak milyar dolarlık maliyetten dolayı protokolü imzalasalar da onay-lamamışlardır. Protokole bakıldığında amacının çok çok iyi olduğu ilk göze çarpan özellik olsa da, bakıldığı üzere protokolün asıl amacının atmosfere salınan karbon miktarının 1990 yılın-da ki düzeye düşürülmesi istenmekte-dir. Asıl soru şu ki 1990 yılından sonra hangi gelişmekte olan ülkenin sanayisi ABD, Rusya ve diğer gelişmiş ülkelere rakip olmuştur?

Türkiye’de örnekleme yapacak olursak bir futbol maçında Türkiye’nin köklü takımlarından Beşiktaş Kulübü-nün taraftar grubu Çarşı; açmış olduğu ‘Nükleersiz Türkiye’ pankartı, dış dünya ülkeleri tarafından bir anda dünya gün-demine servis edilmişti. Bakıldığında bu haberleri servis eden dünya televiz-yonları nedense Türkiye’nin enerji sek-töründe bağımlı olduğu ülkeler. Başta petrol ve doğalgaz olmak üzere enerji ithalatına ödenen paralar rekor seviye-dir. İthalatın yüzde 42’si ise tek başına Rusya üstlenmiş durumda. Herhalde Rusya, Türkiye’nin enerji sektöründe-ki kendine olan bağımlılığı sona ersin istemez. Türkiye’de ki birçok proje ve ihaleler aslında Türkiye’nin gelişmek için ne kadar çok çaba sarf ettiğini göstermektedir. Yollar, barajlar, ener-ji alanındaki projeler, havaalanları… Her proje ortaya konduğunda

muha-Kimler Suistimal ediyor?

ÖZET: Cemalettin Bektaş: “Elbette çevreyi korumak hepimizin en önemli önce-liklerinden olmalı ama bir ülke dışa bağımlı olmaya devam ederse çevreyi en çok kir-leten gelişmiş sanayi ülkelerinin avucunun içinde kalmaya devam edecek. Dünya tatlı su kaynaklarının önemli bir kısmını golf sa- halarını sulamak için kullanacak kadar in-sanı düşünen gelişmiş ülkeler, elbette diğer ülkelere karşı güçlerini korumak için birçok şey düşünüyor olabilir. Burdur da Dünyada ve Türkiye’de yaşanan bu olaylardan mut-laka nasibini alacaktır.” dedi. ANAHTAR KELİMELER: Çevre, Beşiktaş, Çin, Burdur Gölü.

ABSTRACT: Cemalettin Bektaş re-ports ‘Certainly protecting the environment must be the most significant priority of all however if a country continues to be foreign – dependent, it will go on to stand in the palms of the developed industrial countries which pollutes the environment most. The developed countries which are so human – friendly that they use a huge amount of the freshwater to water the golf course, may have many thoughts to retain their power against the other countries. Burdur will also take its share from the events encountered in Turkey and in the World.’

KEYWORDS: Environment, Beşiktaş, China, Burdur Lake.

(2)

lefetten itirazlar, başarılı olunmazsa sivil toplum baskıları ve sonra halk gösteri-leri. Dünyada Atlanta Havalimanından daha büyük olması beklenen üçüncü havalimanı projesinde de buna benzer olaylar olmuştur. Proje ile ilgili açıklanan ÇED Raporu’na göre projenin çoğunlu-ğunun mevcut ormanın üzerinde inşa edilecek olması nedeniyle bu bölgedeki ekolojik sisteme zarar verileceği endişe-si gündeme getirildi. İnşaat bölgeendişe-sinde- bölgesinde-ki kurutulacak göl alanlarının sulak alan olma özelliklerini yitirecek olmaları da eleştirilen konuların başında geldi. ÇED Raporunun üzerine çevre örgütlerinin bir kaçı bu projenin durdurulmasını dahi istemişlerdir. Türkiye Cumhuriyetinin en büyük ihalesi bu şekilde durdurulmak istenmesi ne derece sağlıklıdır. Aynı şekilde 3. Köprü ihalesinde birçok sivil toplum ve çevre örgütleri yeşil alan kat-ledildiği için projenin durdurulmasını is-temişti. Peki, bu projelerin hiç mi ülkeye faydası yok?

Sanayi kuruluşlarının devlet için ne kadar gerekli olduğunu anlatmamı-za sanırım gerek yok. Türkiye Cumhu-riyetinin kuruluşunun ilk 15 senesinde yüzlerce fabrika açılmış devletin dışa bağımlılığı bitirilmeye çalışılmıştır. Sa-nayide ham madde pazarı, işlenmesi ve tüketimi; girdi, işlev ve sonuç olarak ele aldığımızda Türkiye Cumhuriyetinin buna ne kadar uygun pozisyonda ol-duğunu görebiliriz. Elimizde ki maden yatakları ve coğrafi koşullar sanayi yatı-rımı için dünyada ilk sıralarda yer almak-tadır. Fakat baktığımızda Türkiye’nin ne bunları çıkarmaya yönelik teknolojisi ne de bürokrasisi var. Çoğu madenin çıkarılması, satışından pahalı diye çıkar-mıyoruz. Çıkardıklarımızı ise doğanın dengesini bozuyor diyerek şikâyette bu-lunuyoruz. Burdur ve çevre illeri son 10 yılda mermer yatırımcılarının istilasına uğramış durumda. Birçok çevreci Burdur Gölünün kurumasını bile bu mermer ocaklarına bağlamış durumda. Dağları-mızın delik deşik olmasından, görüntü kirliliğinin oluştuğundan ve ağaçların kesildiğinden dert yanarak şikâyetçiler.

Hâlbuki bu sektör on binlerce kişi için ekmek kapısı. İşçisi, nakliyecisi, aracısı… Sadece 500 den fazla Çinli yatırımcı bu mermer ocakları için Burdur’da bulunu-yor. Bu sadece Burdur için değil Denizli, Afyonkarahisar ve Isparta içinde geçerli. Binlerce insan için ekmek kapısı olan bu ocaklar doğayı ne derece zedeliyor onu incelemek lazım. Bakıldığı üzere Burdur Gölündeki çekilme, sadece deprem so-nucu gölün tabanında ki çatlaklardan sı-zan sudan olmuyor. Burdur Gölünü bes-leyen suların üzerine kurulan barajların etkisi elbette ki var. Fakat Burdur Gölü çekiliyor serzenişinde bulunmaktansa Burdur Gölünün çekilme sorununu nasıl çözebiliriz diyerek projeler üretmemiz gerekiyor. Çıkan molozların yer altı su-larına karışarak Burdur Gölünü kuruttu-ğu ve suların çekilmesine neden oldukuruttu-ğu bile iddia edilmekte. Bu iddia da gerçek-lik payı varsa yer altı sularının kirletilme-si işletme sahiplerinin vurdumduymaz tavırlarından kaynaklanmaktadır. Çıkan molozları(mermer çamuru) geri dönü-şüm olarak asfalt çalışmalarında kullanıl-ması başlı başına bir çözüm önerisi ola-bilir. Mermer tozlarının çeşitli solunum yolu hastalıklarına (özellikle KOAH’a) sebep olduğu bilinmektedir. Bu konu-da işçilerin düzenli aralıklarla hekim kontrolünden geçmesi ve solunum yolu hastalıklarında yüzdesel bir artış olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu da işletme sahiplerinin vicdanlarına bırakılmadan devlet kontrolünde yapılabilir. Bir diğer konu ise yeşil alanlarının ve ağaçların tahrip edildiği konusundadır. Mermer sert yapısı olmasından dolayı üzerinde ağaç yetişmeyeceği her kesim tarafın-dan bilinmektedir. Mermer ocaklarının olduğu bölgelerde ağaçlar kesiyor söy-lentisini çıkarmak çok anlamsız.

Çevrecilerin ve sivil toplum örgütlerinin gelişmiş ülkelerden çok gelişmekte olan ülkelerde medyada gündeme gelmesinin sebebi; gelişmiş ülkelere, sanayi ve diğer alanlarda rakip olma korkusu yüzündendir. Görüldüğü üzere bazı sivil toplum ve çevre örgütle-rini ABD, Rusya, AB ülkeleri gibi ülkelerin

desteklediklerini, gündeme gelmeleri için medyayı en iyi şekilde yönlendirdik-lerini görebiliriz. Devletimizin milletimi-zin üzerinde infial uyandırmaması için bu tür konularda kanunları en iyi şekilde düzenlemesi ve provoke edilmekten ka-çınılması gerekmektedir.

Kısacası tarihte sömürge adıyla anılan güçlü devletlerin diğer toplum-lar üzerinde tahakküm kurarak zengin kaynaklarından yararlanması durumu, günümüzde şeklen değişiklik göstermiş ve yine güçlü devletlerin zamanın med-ya organlarını da kullanarak toplumun değerlerini manipüle etmek (yönlendir-mek) suretiyle yeni bir algı yaratarak ve toplumları kendi çıkarları doğrultusun-da kullanarak gücünü koruma şekline dönüşmüştür. Bu noktada çevre hare-ketlerinin bir kısmı tamamen güzel duy-gularla ortaya çıkarken azımsanmayacak bir kısmı da büyük devletlerin gelişmek-te olan ülkelere karşı kullandığı bir algı değiştirme ve gelişmekte olan ülkelerde kaos yaratarak gelişimi engelleme silahı olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin ener-ji durumu incelendiğinde kullandığımız enerjinin sadece % 24’ü yerli kaynaklar-dan sağlanabiliyor. Yaklaşık % 76 oranın-da enerjide dışa bağımlı durumoranın-dayız. Yapılan ithalatın % 82’sini petrol ve do-ğal gaz ithalatı oluşturuyor. Bu durum da başlı başına bizi güçlü ülkelere ba-ğımlı kılıyor. Türkiye bu sorunu çözmek için ne zaman hamle yapsa karşısında hepimizin hassas olduğu bir konu olan çevre bilinci kaşınarak bir çatışma orta-mı hazırlanıyor. Elbette çevreyi korumak hepimizin en önemli önceliklerinden olmalı ama bir ülke dışa bağımlı olmaya devam ederse çevreyi en çok kirleten gelişmiş sanayi ülkelerinin avucunun içinde kalmaya devam edecek. Dünya tatlı su kaynaklarının önemli bir kısmını golf sahalarını sulamak için kullanacak kadar insanı düşünen gelişmiş ülkeler, elbette diğer ülkelere karşı güçlerini ko-rumak için birçok şey düşünüyor olabilir. Burdur da Dünyada ve Türkiye’de yaşa-nan bu olaylardan mutlaka nasibini ala-caktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Verilen bilgilere göre bayramlarımız ile ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?. A) Çocuklar için özel hazırlık yapıldığına B) Tarihten günümüze

Dünya üzerindeki devlet yapıları ve nüfusları incelendiğinde bazı bölgelerin çok, bazı bölgelerin az nüfuslu oldukları, bazı devletlerin çok büyük yüzölçümlerine

Yaklaşık 1.1 milyar insan, bir diğer deyişle neredeyse dünya nüfusunun beşte biri fiziksel olarak su sıkıntısı yaşıyor.. 500 milyon insan daha yakın bir gelecekte benzer bir

• Çok sayıda monosakkaridin glikozidik bağla bağlanması sonucu glikanlar olarak da bilinen Polisakkaridler meydana gelmektedir.. • Monosakkaridlerin polimerizasyonu ile

Rice Üniversitesi kimyagerleri batroxobin zehrinin kanın pıhtılaşmasını sağladığını biliyordu, ancak bu zehir daha önce doğrudan yaraları tedavi etmek ya da

Su konusundaki çalışmalar, dünya su kaynaklarının yarısının ileri derecede kirlendiğini ve insanlığın yakın bir gelecekte bu günkünden çok daha ciddi boyutlarda

olarak bırakır bu hava tekrar ısındığında bağıl nem düşer ve hava önceki durumuna göre daha kurudur. — Bu durum Kaliforniyadaki Baja

Parmak uçlarından gönderilen hareket etme isteği içerikli kısa mesaj sinirler aracılığıyla beynine ulaşınca bütün vücudu önce bir traktörün çalışırken titremesi