T Ü R K İY E T Ü R K Ç E SİN D E “B A K IŞ ” (“A S P E K T O T E M P O R A ” )
M ustafa UĞURLU*
Ö zel: Türkiye Türkçesi cüm lelerin anlaşılm asında " b a k ış’’ın ("A sp e kl") rolü üzerine, T ü rkiy e’de hem en hem en hiç çalışılm adığı için Türkçe terim ler de oluşturulam am ıştır. K o n u y la ilg ili en ye tk in ça lışm a L a rs J o h a n so n ta ra fın d a n A lm a n c a o la ra k yayım lanm ıştır. Bu çalışm anın gayesi, Türkiye Türkçesinde f i i l çekim i yorum lanırken ihm al edilm em esi gereken “bakış" ile ilgili J o h a n so n ’un görüşlerini, ana batlarıyla o rta y a ko y m a k ve b u ko n u d a T ü rkiy e T ü rkç esin d e k u lla n ıla b ile c e k te rim le ri tartışm aya açm aktır.
H er " e y le m " (" T a tig k e il" ), ken diliğinden bir " k ılın ış" a ("A k tio n sa r t" ) sahiptir. " E y le m " e , e k le r g e tir ile b ilir veya “i s te m ”ine ( “V a le n z”) u yg u n k e lim e le r bağlanabilir. B öylece ‘‘kılınış b irliğ i" ( " A ktionalphra.se") oluşur. Bu kişiden kişiye değişm ez. Bunun, zam an eki alarak çekim len/nesiyle "bakış birliği" ( “A sp ektp h ra se”) oluşur.
" B a k ış" ka vra m ın ın tem elin i, “o la y " ın , "b a şla n g ıç sın ır ı" , "b itiş sın ır ı" veya “sü rek" ine yönelik bakışın odaklanm ası teşkil etm ektedir. Aynı “o la y" a fa rk lı şahıslar tarafından fa rk lı bakılabilir; yani her bir şahsın “bakış"ı belirtilen noktalardan birine o d a k la n m ış o la b ilir. Bu y ö n ü y le " b a k ış " . " k ılm ış ”ta n te m e l o la ra k fa rk lıd ır . İ n s a n o ğ lu n u n , “s ın ır la r a r a s ı" ( “I n t r a t e r m i n a li t ü t " ) ve “s ın ır ö te s i" ("P ostterm inalitat") olm ak üzere, tem el iki “bakış"ı vardır.
A n a h ta r K e lim e le r: Türkiye Türkçesi, zam an çekim i, kılınış ( “A k tio n sa rt"), bakış ("A sp e k t")
A b stra c t: The objective o f this study is to e.xplain the ideas o f Lars Johanson who con- d u cted the ınost q u a lifıed stııdy on “a sp e ct" in Turkish. The asp ect sh o u ld not be o verlooked while interpreting verb cönjugat'ıon in Turkic. This study also aim s tu pro- p o se a Turkish term inology that can be utilized on this subject. According to Johanson. the “m anner o f a ctio n " ( “A ktio n sa rt") that does not change with the subject (the user o f language) and “a sp e ct" ( “A sp ekt") that change with the subject the user o f lan gu- age are fu n d a m en ta lly different, and hum anbeings have two basic aspect: Intraterm i- nality a n d Postterm inality.
K e y words: Turkish, conjugation, m anner o f action ( “A ktionsart"), aspect
0. T ü rk iy e T ü rk çesin d ek i “ zam an e k le ri” yle y ap ılan fiil çe k im i, T ü rk lü k b ili m inde çok uzun zam andan beri gayet iyi bilinm ektedir; dört yüzyıldan b e ri1 yazılan g ram erlerde bu eklerin y ap ısı, şahıslara göre çekim i, ağızlardaki durum u vb. ko n u lard a yeterli bilgi b ulunm aktadır. A n cak bu ek lerin g örevleriyle ilgili o larak aynı şeyi sö y le m e k z o rd u r; n ite k im şim d iy e k ad a r y a p ıla n a ra ştırm a la rd a 2 bir fikir birliğine varılam am ıştır. G ünüm üzde hâlâ yeni denem elerin yapılm aya devam etm esi
M uğla Ü niversitesi.
* 1530’da Bergam alI Kadri E fendi tarafından yazılan M ü y e ss ire tü ’l-ulûm ve H ieronym us M egiser tarafından 1612 ’de L eip zig 'te yayım lanan Institutionum linguae Turcicae libri quatuor adlı kitap lardan başlay ara k bu güne kadar A nadolu M erkezli Batı T ürkçesi üzerine çok say ıd a gram er yayım lanm ıştır. T ürkiye Türkçesi ise A nadolu M erkezli Batı T ürkçesinin son devresini teşkil et m ektedir.
de bunu g ö ste rm e k te d ir3. En yeni g ram e r ça lışm a la rın d a bile, m e selâ “ geçm iş z a m a n ” bildirdiği ileri sürülen şekillerin arasındaki fark lar, bütün yön leriy le ortaya konu lam am ıştır. Bu fark lar, ya “ belirli” : “ b elirsiz” geçm iş zam an4 gibi, gerçekte hiçb ir şey aç ık lam ay an bazı terim lerin ark asın a sığın ılarak ya d a m etin bağ lam ın a göre sezgiye dayalı açıklam alarla geçiştirilm eye çalışılm ıştır.
T ü rk iy e T ürkçesi üzerine yazılan birçok gram erde “ zam an” o larak ad landırılan sistem in, geçerli “ zam an” ölçütleri ile açıklanam ayacağını gören bazı araştırıcılar, yeni yo llar aram ay a başlam ışlardır. B unlar arasında en dikkate değer olanı herhâlde Lars Joh an so n tarafından o rtaya konulan görüşlerdir: B unun tem elini, adı geçen sis tem i a ç ık la rk e n “ za m a n lar” (“T e m p o ra ” ), “ ta rz la r” (“ M o d i”) vey a “ a n latm a tip- leri” nin5 (“ D isk u rsty p en ” ) y an ın d a, “ bak ışlar” (“A sp ek te” ) y önünün ihm al ed ilm e mesi teşkil etm ektedir.
Batı d illerinde kullanılan “ A sp ek t” terim ine, araştırıcılar tarafından az çok farklı an lam lar y ü k le n m iştir; bu h u su sta bugün de tam b ir o rtak laşm a yok tu r; bilh assa R usça “ tam am lan m ış” (“ soverşennıy”) ve “tam am lanm am ış” (“ nesoverşennıy” ) fiil lerin6 özelliği için kullanılan “ görünüş” (“ vid”) ile burada kastedilen arasında benzer lik yoktur; tartışm alar için bk. Joh an so n 1971; S chönig 1984, 13 vd. B u çalışm ada “ A s p e k t” te rim i, J o h a n s o n ’un k u lla n d ığ ı a n la m d a k u lla n ıla c a k tır . T ü rk iy e T ü rk ç e s in d e 7 bu terim in k arşılığı o larak “ görü n ü ş” terim i yay g ın laşm ıştır. B u te rim le ilgili olarak yapılan açıklam aların yeterince anlaşılır olm adığı d a bir gerçektir8. A n c a k şu husus b e lirtilm e lid ir: “ G ö rü n ü ş” te rim in in o lu ştu ru ld u ğ u gö rü n - fiili, dö n ü şlü ça tıd a d ır9. B u yüzden “A sp e k t” terim ini karşılam ası k an aatim izce uygun değildir. Ç ünkü “ A sp ek t” kelim esinin anlam ında, çekim li fiilin ifade ettiği “olay” ın kendi kendine bir “ görünm e” si değil, bilakis konuşanın onu “ nasıl gördüğü” vardır; "3
Bazı araştırm alarda "aspekt” , "görünüş” “görünüm ” “anlam kaym ası” gibi terim lerle dile getirilen hususlar, son zam anlarda yapılan bir denem ede, “zam an kaym aları" olarak adlandırılm ıştır. Konu üzerinde pek fazla çalışm a yapılm adığından yakınılan eserde, fiilin zam anından “yapılan işin, ha reketin veya oluşun zam an adı verilen sonsuz çizginin üzerinde gerçekleştiği n o k talar d iz isi” anlaşılm aktadır (Y am an 1999: 129. 21). Ö yle ise, “zam an”ın kaym asının nasıl m üm kün olabildiği m eselesi de ayrıca bir tartışm a konusudur (Y am an 1999: 129, 21).
^ Bkz. (A ksan 1989: 102) krş. "belirli geçm iş k ip i" : "belirsiz geçm iş kip i" (H atipoğlu 1978: 148) "görülen geçm iş zum u n ": “öğrenilen geçm iş zam an" (Ergin 1972 298: 300) "görülen geçm iş za m a n ": “duyulan geçm iş zam an" vs. (Y am an 1999: 4 4, 55).
^ Bazı çalışm alarda: "M usa A lla h ’a soruyor: Şan ve şerefin i seyrelm em e izin verir m isin '/" gibi cüm lelerdeki “-y o r’lu anlatm a tipi” “zam an kaym ası” zannedilm iştir. Bkz. (Y am an 1999: 66). ^ M eselâ: T ü rk iy e T ü rk ç e sin d e “ k o n u şm a k ” a n la m ın a gelen iki ayrı fiil v ard ır: g o v o r i t ’
(“ tam am lanm ış” ] ve sk a za t’ [“tam am lanm am ış”).
^ Bu konuda pek az çalışm a vardır. T ürkiye T ürkçesi üzerine yazılan birçok gram erde konuya ya hiç değinilm em iş ya da “kılınış’Ta aynı farzedilm iştir: ayrıntı için bkz. (D ilaçar 1974).
^ Ö rnek olarak bk. “görünüş: Fiilin, çekimli şekliyle anlattığı işin ve gösterdiği zam anın dışında özel değerlendirm eye dayanan kişisel ve özel bir anlam taşım ası ve farklı bir oluş, farklı bir m eydana geliş tarzı gösterm esi durum u” (K orkm az 1992, 74 vd.), "gö rü n ü ş, çekim e uğram ış fiilin taşıdığı k avram da süreç bakım ından konuşanın özel bir başkalaşım y apm asıdır, nesnel değil, özneldir: m astarda değil, çekim şekillerinde bulunan bir iç anlam dır. /.../ fiil çekim inde, konuşanın, çekim k alıplarının kabul edilen anlam landırm a sınırlarının dışına çıkarak kullanışı, bu çekim e fiil m as tarında da bulunm ayan özel bir renk verm esidir” (D ilaçar 1974: 161 vd.), “görünüş-. Fiillerin be lirttiği oluşların süresi, gelişm esi ve bitm esiyle ilgili bütün biçim leri kapsayan gram er kategorisi” (Parlatır 1998: 878).
bir b aşk a d ey işle , işi y ap a n , “ o la y ” d e ğ il, o n a b akan insandır. N itekim a s p e k t10 kelim esi d e L atince a s p e k tu s < a d -s p e k tu s < s p e c to “ b a k m a k , g ö rm e k ” fiilin d e n türetilm iştir. Bu yüzden “A sp ek t” te bir “olay” ın “farklı yerlere odaklanan bakışlarla değerlendirm esi” (“unterschiedlich orientierte P erspektivische İdeen”) söz konusudur (Johanson 1994: 247).
B u ç a lış m a n ın g ay e si e lb e tte , T ü rk iy e T ü rk ç e s in d e k i “ z a m a n e k le ri” nin g ö revlerini açık lam ak değ ild ir. B urada sadece, “fiil çe k im i” y o ru m la n ırk e n ihm al edilm em esi gereken “ bakış” (“ A spekt”) yönüyle ilgili Jo h a n so n ’un görüşlerini11, ana h atlarıy la o rtay a koym ak ve konuda T ü rk iy e T ü rkçesinde k u llanılabilecek terim leri tartışm aya açm aktır. Bu konuda öncelikle bazı tem el terim leri açıklam ak gerekm ek tedir:
B u ç a lışm a d a “ o la y ” [= O ] (“ E r e ig n is ” ), dil d ışın d a , g erç ek h ay a tta vuku bulan ve “ çe k im li f iil” v asıta sıy la d ile getirilen “ h a re k e t” i k arşılam a k için k u l la n ıla c a k tır 12. B u rad a “ h a re k e t” k elim e si, h er tü rlü o lu ş, k ılış, duruş ve duy u şu k arşılam a k için k u lla n ılm a k ta d ır. G e rç e k h ay a tta vuku b u la n h er “ o la y ” ın bir “ b aşlan g ıç s ın ırı” (“ te rm in u s in itia lis”) ve bir “ bitiş sın ırı” (“ te rm in u s fin a lis ”) vardır. Bu ikisi arasında ise “ sürek”i (“cu rsu s”) bulunm aktadır. D olayısıyla, “o la y ”ın “ z a m a n ” içinde k apladığı bir “ z a m a n d ilim i” [= Z ] (“ Z e its te lle ” ) v a rd ır.
“ Z a m a n ” (“ Z e it” ), içinde “ o la y ” ın gerçek leştiğ i, kabul edilm iş ö lçütlere göre b ö lü m len eb ilen sü re d ir13. B ir “ o lay”ın diğerine göre, “ ö n ce” , “aynı zam an d a” veya “ so n ra ” o lm a sı, v ar say ılan bir “ z a m a n ç iz g isi” (“ Z e itlin ie ” ) ü ze rin d e b e lirle nebilir.
“ 0 1 a y ” ın, “ z a m a n ” y ö n ü n d e n “ k o n u ş m a ” d an d a h a ö n c e o lm a d u ru m u , “ ö n c e k i l i k ” ( “ A n t e r i o r i t â t ” ); aynı za m a n d a o lm a d u ru m u , “ eş z a m a n l ı l ı k ” ( “ G l e i c h z e i t i g k e i t ” ) ; d a h a s o n r a o lm a d u r u m u , “ s o n r a k i l i k ” (“ P o s t e r i o r i t a t ” ) o larak ad lan d ırıla ca k tır.
“ E y le m ” (“ T â t ig k e it” ) ise, çek im len m em iş “ fiil ta b an ı” nın (“ L ex em ” ) ifade e ttiğ i “ h a re k e t”tir; b ir b aşk a d ey işle fiil ta b an ın ın a n la m ıd ır14. B u an lam , o dile hâkim o la n la r için az çok o rtaktır. G erçek hayattaki “o la y ” a uygun o larak fiil ta b an ın ın ifad e ettiği h er “ey lem ” in üç aşam ası o lduğu kabul ed ilebilir: “Ö n sın ır” , “ sürek” ve “ son sınır” .
“ B a k ış” ı (“ A sp e k t” ) aç ık la y a b ilm e k için ö n c e lik le , bazı h u su sları ay d ın lığ a kavuşturm ak gerekm ektedir:
Bkz. “A sp ekt: A n sic h t, G esich tsp u n k t” (D rosdow ski 1986: 126), “s p e k to : sc h au en , blicken, h insehen, betrachten, prüfen, b eurteilen” (M enge 1975: 4 9 0 ), aspekto: (aufm erksam ) anschauen, anblicken, achten” : aspekt us: A nsehen, Blick: Erscheinen, A ussehen” (M enge 1975: 57).
11 Bu çalışm a genel olarak Jo h a n so n ’a (1971 ve 1994) dayanm aktadır. B uder (1989) da göz ardı e d ilm em iştir. A ncak, konuların dizilişi, yoğunlaşılan n o k talar vb. yönlerden b ir tercüm e değil, faydalanm a söz konusudur.
K rş. "olay. O rtaya çıkan, oluşan durum , ilgiyi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hâdise, v ak ’a " (Parlatır 1998: 1678).
K rş. "za m a n : B ir iş veya oluşun içinde g eçtiği, geçeceği veya geçm ekte olduğu süre, v ak it” (Parlatır 1998: 2495).
1. “ Z a m a n ” (“ T e m p u s ” )
D il dışı “ z a m a n ” ın ne o ld u ğ u y o lundaki çoğu fe lse fî ta rtışm a ları bir ken ara b ır a k a ra k b a s itç e ifa d e e tm e k g e r e k irs e , b ir d ild e k i “ z a m a n s is te m i” n i 15 (“T em p u ssy ste m ”) açıklam ak; “ olay” [O] ile “ kon u şm a”nın (“ S prechereignis”) [K] ilişkilerini, “ eş zam anlı” (“G leichzeitigkeit”) [=] veya “ard ard a” (“ R eihenfolge” ) [/) o lm a bakım ından kurm ak ve m etin bağlam ına göre “zam an çizgisi” üzerinde “ zam an dilim i” ni |Z ] belirlem ektir. B una göre, aşağıdaki iliş! İler söz konusu olabilir:
[K = O = Z] : A li şim d i u yu y o r. B u rad a , - y o r şim diki zam an eki ve ş im d i'6 vasıtasıyla “o lay”ın “ konuşm a” ile “aynı zam an”da olduğu belirlenm ektedir.
[O = Z / K ] : A li dü n g eld i. B urada, - d İ geçm iş zam an eki ve d ü n v asıta sıy la “olay”ın “ konuşm a”dan “önce” olduğu belirlenm ektedir.
[K / O = Z] : A li y a rın d ö n ec ek . B u rad a, - A c A K g elecek zam an eki ve y a r ın vasıtasıyla “ konuşm a”m n “olay”dan “önce” olduğu belirlenm ektedir.
T ü rk iy e T ü rk ç esin d ek i “ zam an siste m i” nin bu k ad a r basit olm ad ığ ı herk esin m alû m u d u r. B u sistem i o lu ştu ra n ek lerin çoklu ğ u da bunu gösterm ek ted ir: -m lş, -m lştl, -m lştlr, -m lş olacaktı, -m lş olacak(tır); -DI, -D ıyd l; -Ir, -İrd i; -yor, -y o r d l; -m A K tA (d lr), -ın A K tA y d l; A cA K (tlr), -A cA K tl.
2 . “ K ı l ı n ı ş ” ( “ A k t i o n s a r t ” )
H e r “ e y le m ” (“T a tig k e it”), k en d iliğ in d e n b ir “ k ılın ış”a (“A k tio n sa rt”); yani “cereyan ta r z f ’na sahiptir. Fiil tabanının bu ö zelliği, o dile hâkim o lan lar tarafından ortaklaşa bilinir; bir başka deyişle, kişiden kişiye d eğ işm e z17. “ E ylem ”e, ek ler g etiri lebilir veya “ istem ”ine (“V ale n z”) uygun kelim eler bağlanabilir; bk. U ğurlu 1999 a. B öylece “ kılınış b irliğ i” (“ A k tio n a lp h rase” ) oluşur. Bu du ru m d a “ey lem ” in önceki “ kılınış” ], aynen korunabileceği18 gibi, “değişiklik”e (“ U m deutung”) de uğratılabilir.
Fiil ta b a n la rın ı “ k ılın ış” y ö n ü n d en ta sn if e d e b ilm e k için bazı d e n e m e le r19 y a p ılm ıştır; an c ak J o h a n s o n ’un g eliştird iğ i sistem li m odel y ay g ın o la ra k kabul g ö rm e k te d ir . J o h a n s o n ’a g ö re , fiil ta b a n la r ı, “ ö n s ın ırı v u r g u la y a n la r ” (“ In itia ltran sfo rm ativ ”), “ son sınırı vurgu lay an lar” (“ F in altran sfo rm ativ ” ) ve “ sınır vurgulam ayanlar” (“ N ontransform ativ”) olm ak üzere üçe ayrılabilirler ( 1 9 9 4 ,249)20. B u g ru p lard an b irin e giren “ ey lem ” ler ay rıc a; “ bir a n d a ” (“ P u n k tu alitat”), “ uzun s ü r e d e ” (“ D a u e r” ), “ b ir s e fe rd e ” ( “ E in m a lig k e it” ) v e y a “ te k ra rla n m a ” y la (“ W ied e rh o lu n g ” ) cereyan edebilir; “ sık sık y ap ılm a” (“ H ab itu alitât” ); “ o luşm aya
15 K rş. "zaınan: Ç ekim li fiilin karşıladığı kılış veya oluşun içinde geçtiği zam an d ilim i” (K orkm az 1992: 177).
^ Bazı araştırm alard a “ yön v eren ler” olarak adlandırılan bu tür k elim elerin, cüm lenin anlam ına önem li katkıları vardır. Bkz. (Y am an 1999: 35 vd.)
Bkz. “nesnel” (D ilaçar 1974: 161).
Örnek: öl- ve kediyi öldür- “eylem ”lerinin: “k ılın ış la r ı aynıdır.
^ K rş. "B aşlıca iki türü bunların da ayrıntılı alt türleri vardır” (D ilaçar 1989: 110).
^ Jo h a n so n ’da (1971: 197 vd.) bu tasnif şöyle yapılm ıştı: Fiil tabanları önce: “son sınırı vurgulayan la r” (“F in altran sfo rm ativ ”) ve “son sınırı v u rg u lam ay an lar” (“ N o n fin altran sfo rm ativ ") olm ak üzere ikiye ayrılm ış: daha so n ra “son sınırı vurgulam ayanlar” (“N o n fin altran sfo rm ativ ”) tekrar ikiye ayrılarak "ön sınırı vurgulayanlar” (“Initialtransform ativ”) bir grup olarak belirlenm işti.
b a ş la m a ” (“ In g re ssiv itâ t” ) v e y a “ b ir so n u c a yol a ç m a ” (“ R e s u lta tiv itâ t”) gibi özellikler gösterebilir.
“ Ö n s ı n ı r ı v u r g u l a y a n l a r ” ( “ I n i t i a l t r a n s f o r m a t i v ” ), g e lişm e si b irb i rine bağlı iki “ hareket” i ifade ederler. B unların gerçekleşm iş sayılm ası için, hareketi g erçekleştirm eye başlam ak olan “ön sınır”ın (“ i-P hase” ) aşılm ası gerekm ektedir; bu sınırın aşılm asından sonra “sü rek ” (s-P hase” ) gelm ektedir. Ö rnek: yat- “ sich legen- liegen” ; otur- “ sich setzen-sitzen” ; uyu- “ein schlafen-schlafen” . B u gruba giren bazı h arek etlerd e “ ön sın ır”ın süresi çok azdır; d o lay ısıy la “ sü rek ”ten ay ırm ak çok zor olm aktadır. Ö rnek: git- “ sich bevvegen-untervvegs sein” .
[Saat 1 ’de x -d i ve o n d akika sonra hâlâ x -iy o rd u ] veya [x-di, dem ek ki şim di x- iy o r j gibi b ir ifadede x yerine “ön sınırı vurgulayan” bir eylem kullanılabilir
“ S o n s ı n ı r ı v u r g u l a y a n l a r ” ( “ F i n a l t r a n s f o r m a t i v ” ) , g e lişe re k bitiş vey a son sın ırın a ulaşm adıkça m eydana gelm iş sayılm ayan “ h arek et” lerdir. Ö rnek: öl-; bul-; bitir-. Bu gruba girenlerin b azılarında son sınıra ulaşm ak, uzun bir süreç so n u c u n d a d eğ il, aniden o lm aktadır. Ö rnek: p a tla -. B unlar, [x-di m i? Evet, x -d i ve hâlâ x-iyor] gibi bir ifadede x yerine kullanılam az.
“ S ı n ı r v u r g u l a m a y a n l a r ” ( “ N o n t r a n s f o r m a t i v ” ) , m e y d a n a g e lm iş sa y ılm a sı için herh an g i b ir sınırı a şm ak vey a sın ıra u la şm a k g erek li olm ayan “ h are k et” le rd ir. Ö rnek: iç-; y a z-; ye-. B unlar, [x-di m i? Evet, x -d i ve hâlâ x-iyor] gibi bir ifadede x yerine kullanılabilir.
B u g ru p la rd a n h e rh a n g i b irin e g iren b ir fiil ta b a n ı, b ir “ k ılın ış b irliğ i” oluşturarak “değişiklik”e uğradığı durum larda önceki “ kılım ş” ını da değiştirebilir. Bu “ d e ğ işik lik ” in b irçok türü vardır: B unlardan biri “ sın ırla m a ”d ır (“ L im itie ru n g ”). “ S ınır v u rg u lam ay an lar”dan olan ye - fiili, “ sın ırlam a”y a uğrayarak verdiğim iki e l m ayı ye- d u ru m u n a geldiğinde artık “ son sınırı v u rg u la y a n la rın grubuna girm iştir; d o la y ısıy la verdiğim iki elm ayı yedi m i? so ru su n a Evet, yed i ve hâlâ yiyo r diy e c e vap verilem ez.
B ir başka “d eğişiklik” türü “ tekrarlam a”dır (“ S erialisierung”). “ Son sınırı vu rg u la y a n la rd a n olan öl- fiili, “ tekrarlam a”ya uğrayarak sinekler öl- durum una geldiğinde a rtık “ s ın ır v u r g u la m a y a n la r ” ın g ru b u n a g irm iş tir; d o la y ıs ıy la so n s ın ırın v u rg u lan m ası sö z k o n u su değ ild ir; d o la y ısıy la sin e kler ö ldü m ü? so ru su n a E ve t, ö ldü ve h âlâ ö lüyorlar; leylekler g eld i m i? so ru su n a Evet, geldi ve hâlâ g eliyorlar diye cevap verilebilir.
B ir d iğ e r “d eğ işik lik ” türü “fark sızlaştırm a”dır (“ H om ogenisierung”). “ Ö n sınırı v u rg u la y a n la rd a n olan yat- fiili, “farksızlaştırm a”ya uğrayarak yerde yat- durum una g eldiğinde artık “ sınır vurg u lam ay an lar”ın grubuna girm iştir; d o lay ısıy la böyle bir durum da yat- fiili sadece “ sürek” i ifade etm ektedir.
B ir “ ey lem ” in “ kılın ış” ı, b enzer gözüken bazı şekillerin farklı kullanım ve yo rum larında önem li olabilir. M eselâ; -p ve -A rA K zarf-fiil eklerinin yorum lanm asında ay ırt edici o lm aktadır (bkz. U ğurlu 1999b).
B ir “o la y ” ı, dil d ü ze y in e g etireb ilm ek , yani ifad e e d e b ilm ek için “e y le m ” in “ ç e k im le n m e s i” 21 g ere k m ek te d ir. Y u k a rıd a b e lirtild iğ i ü ze re, h er “ e y le m ” , bir “ k ılın ış” vey a “ kılınış b irliğ i” ne sah ip tir; bunun ç e k im len m e siy le “ bakış b irliğ i” (“A sp ek tp h rase”) oluşur (Johanson 1 9 7 1 ,4 6 ).
“ B a k ış” k av ram ın ın te m e lin i, “ o la y ” ın, “ b aşlan g ıç sın ırı” , “ bitiş sın ırı” veya “sü rek ” ine y önelik bakış teşkil etm ektedir. B ir b aşka deyişle “ bakış”ın, bir “olay” ın g e rç ek le şm e sin d ek i safh alard an b irisin e y ö n elm esi, od ak lan m ası söz k o n u su d u r (Johanson 1994, 249). A ynı “o la y ”a farklı şahıslar tarafından farklı bakılabilir; yani her b ir şa h sın “ b a k ış” ı b e lirtile n n o k ta la rd a n b irin e o d ak lan m ış o la b ilir22. Bu yönüyle “ bakış” , “k ılınış”tan tem el o larak farklıdır23.
İ n s a n o ğ lu n u n , “ s ın ı r la r a r a s ı” ( “ I n tr a te r m i n a li tâ t” ) v e “ s ın ı r ö t e s i ” (“ P ostterm inalitât” ) olm ak üzere, tem el iki “ bakış”ı vardır.
“ S ı n ı r l a r a r a s ı ” (“ I n t r a t e r m i n a l i t â t ” ) “ b a k ış” , bir “ o la y ” ın “ b aşlan g ıç s ın ırı” ve “ b itiş s ın ırı” a ra sın a b a k m a k tır; b ir b aşk a d e y işle b a k ışı, “ o la y ” ın “ b a ş la n g ıç s ı n ı r f ’n d a n s o n ra ve “ b itiş s ın ırı” n d an ö n c e y e , yan i “ s ü re k ” in e çevirm ektir.
“ S ı n ı r ö t e s i ” ( “ P o s t t e r m i n a l i t â t ” ) “ b a k ış ” is e , “ o la y ” ın , “ ö n e m li sın ın ”nın (“ kritische G renze”) geçilm iş o lduğuna d ikkat etm ektir. Bu “ önem li sınır” , “ o la y ” ı d ile g e tire n “ e y le m ” in “ k ılın ış ” ın a g ö re d e ğ işm e k te d ir; “ S on sın ırı vu rg u lay a n lar” ve “ sınır vurg u lam ay an lar”d a , “ bitiş sın ırı” ; “ ön sınırı vu rg u lay an l a r d a ise “ başlangıç sın ın ” önem lidir.
“ Sınır ö te si” bakışa göre “o la y ” , “ son sınırı v u rgulayanlar” ve “ sın ır vurgulam a- y a n la r” da “ b ak ış n o k ta sı” n d an (“ B lic k p u n k t” ) g e ç m işte k a lm ıştır. A li g e lm iş cü m lesi, bu bakışa göre; “ A li, benim dikkat ettiğim zam an noktasından önce gelm iş ve artık gelem ez” i ifade eder.
“Ö n sınırı v u rg u la y a n la rd a ise “ olay”ın gerçekleşm esi, “ bakış noktası”nda o lab i lir. Ç ünkü g erçekleşm iş sayılm ası için “ başlangıç sın ırı” nın geçilm iş olm ası yeter- lidir; yani g erç ek le şm e “ sü re k ” d u ru m u n d a olab ilir. B u bak ışa göre; A li uyu m u ş cü m lesi, “A li benim dik k at ettiğim zam an n o ktasından ön ce uyum uş ve hâlâ uyu m aktadır” ! ifade eder; bu cüm le m eselâ A lm ancaya, A li ist eingeschlafen diy e değil, Ali hat geschlafen [= A li sc h la ft jetz.t] şeklinde çevrilir.
B u n la r d a n b a ş k a T ü r k iy e T ü r k ç e s in d e , d u r u m a g ö re “ ta r z b a k ı ş ı” (“ M odalperspektive”) olarak yorum lanabilecek gerçekleşm iş bir “o la y ” ı ifade etm e yen “ ö n g ö r ü lü b a k ı ş ” (“ P r o s p e k tiv ” ) da vardır.
B ir “ o la y ”a çev rilen “ b ak ış” ı tan ım lay ab ilm ek için, ö n celikle iki noktayı belir lem ek gerekir: Bunlar; “konuşan”ın (“ S precher”) “yöneliş” veya “odaklanm a noktası” (“ O rientierungspunkt” ) ve “ olay”ın “ belirlem e noktası”d ır (“ L okalisierungspunkt”). j i
Krş. “fii l çekimi: C üm lede yüklem görevinde bulunan fiil veya isim soylu kelim elerin zam an, şahıs, teklik ve çokluk kavram ı veren eklerle girdiği şekil” (K orkm az 1992: 62).
22 Bu odaklanm ada, dilin şekil ve dizim özellikleri (“m orpho-syntaktische Eigenschaften”) de elbette çok önem li rol oynam aktadır.
“ Y ö n e liş n o k t a s ı ” [= Y] (“ O r i e n t i e r u n g s p u n k t ” ) v a s ı t a s ı y l a “ o l a y ” a bakılabilir. D olayısıyla farklı “ bakış” lar farklı “yön eliş” veya “o daklanm a n o k ta la n ” gerektirir. Bazı araştırıcılar, bu “o d aklanm a noktası” m n, doğrudan “zam an ” ile ilgili olduğunu düşünm ektedir; yani bunu, “ konuşm a”nın “zam an çizgisi” üzerindeki “an ”ı o larak kabul etm ek te ve o n a göre “ o la y ” ın, “ ö n ce” ; “ so n ra” vey a “aynı za m a n d a” g erçekleştiğini söylem ektedir. A ncak Jo h an so n , bu görüşün T ü rk iy e T ürkçesi için do ğ ru olm adığı düşüncesindedir. Ç ünkü, “ yöneliş n o k ta sı” doğrudan “ o la y ”la ilgili değil, ona yönelen “ bakış” la ilgilidir24.
Elbette “şim di; şu an d a” (“ hic et nunc”) yapılan “ konuşm a” , “doğrudan gösterilen yöneliş n o k ta sı” nı (“ p rim â rd e ik tisc h er O rien tieru n g sp u n k t” ) teşkil etm e k te d ir ve “ b ak ışlı z a m a n la r” , bu n o k ta d an h a re k e tle o rta y a ç ık m ıştır. A n c a k , “ d o la y lı gösterilen yöneliş noktası” (“ relativ” ; “ nicht prim ârdeiktischer O rientierungspunkt” ) d a söz konusu olabilir. B u du ru m , “ şim di” nin başka bir “zam an ”a taşın m asıy la o r ta y a ç ık m a k ta d ır . B u n u , T ü rk iy e T ü rk ç e s in d e i-, o l-, b u lu n - g ib i ş e k ille r sağlam aktadır.
“ B e lir le m e n o k t a s ı ” [= B] (“ L o k a l i s i e r u n g s p u n k t ” ), b ir “ o la y ” ın “ o lm u ş” (“ tu n ç” ) sayılabilm esi için “ zam an çizg isi” üzerinde aşılm ası gereken no k tadır25. B unun yeri, bazı cüm lelerde “ zam an” bildiren “sa a t birde, “ geçen a y” vb. ifa delerle belirtilebilir. Böyle ifadelere “ belirleyici” (“ L okalisator”) denir.
M eselâ; - D l ile anlatılan bir “o la y ”ın “o lm u ş” sayılm ası için, “son sınırı vurgu layanlar” ve “ sınır vurgulam ayanlar”d a “ bitiş sın ın ” nın; “ön sınırı v u r g u la y a n la rd a “ başlangıç s ın ın ”nın “ zam an ç izg isi” üzerinde aşılm ış olm ası gereklidir; bir başka d eyişle A li geld i veya A li ye d i cüm lelerin in “ zam an ç izg isi” ü zerindeki “ belirlem e n o k ta sı” , “ bitiş s ın ı n ”y la ; b u n a k a rşılık A li o tu rd u c ü m le s in in k i “ b a ş la n g ıç s ın ırf’yla aynıdır.
- Iy o r d u v e y a -m A K tA yd l ile an latılan “o la y ” da ise bu nokta, “ sü rek ” te b ulun m aktadır. A li g eliyordu; Ali yiyo rd u veya Ali oturuyordu cüm lelerindeki “ belirlem e noktası” , “ başlangıç” ve “ bitiş sın ın ”nın arasında bulunm aktadır.
“ A n l a t m a t a r z l a r ı ” (“ D a r s t e l l u n g s m o d i ” )
B ir “ o la y ” ın d ile g e tirilm e si “ i ç e r i d e n ” ( “ i n t e r n e ” ) v e “ d ı ş a r ı d a n ” (“ e x t e r n e ” ) olm ak üzere iki türlüdür.
“ İ ç e rid e n a n l a tm a t a r z ı ” nda “o la y ” , zam an çizgisi üzerindeki “ şim d i” n o k tasından g ö rülerek dile getirilir; bu “yöneliş n o ktasına” bağlı bir ifade tarzıdır. Bu, “o la y ” ın g erçek leşm e an ın d a y ap ılan h ab erler için tip ik tir. B u d u ru m d a ilg i, bir bütün o larak “ o la y ”a değil, “fark ın d a o lu n a n ” (“d iagnostisch” ) “ kon u şm a” nın anına yö n elm iştir.
^ “ D ie B ezieh u n g en voıı E und O w erden je d o c h dabei o ft als d irek te tem p o rale R elationen zw ischen ilınen ( ‘frü h e r’, ‘sp a te r’, g leich zeitig ’) verstanden. D ies trift zum indest nicht fiir das tü rk eitU rk isch e S ystem zu. A u f O b ezo g en w erd en n ic h t d ie E re ig n isse se lb e r, so n d ern unterschiedliche auf sie geöffnete Perspektiven” (Johanson 1994: 250).
^ "D er Punkt. der au f der 0-Ebene (“G egenw art”) der T em pusrelation übersehritten sein m uss, um die tu ııc-M ark ieru ııg iib erh au p t zu re e h tfe rtig e n , b ezeich n e n w ir als L o k a lisie ru n g sp u n k t" (Johanson 1971: 234).
B u a n la tm a ta rz ın d a “ o la y ”a, b e k le n d iğ i ü ze re g e n e llik le “ sın ırla r a ra s ı” bakılm aktadır. Bu yüzden “ şim diki zam an ” bildiren şekillerle “sın ırla r arası b ak ış” a ra sın d a y ak ın bir ilgi vardır. Ö rnek: E vet, sa y ın d in le y ic ile r . Şu anda, C u m hurbaşkanım ız arabadan iniyor ve halkı se lâ m lıy o r. Sayın dinleyiciler...
A n cak bu, “ yöneliş noktasına” bağlı anlatm a tarzı, sadece “ şu an d a” gerçekleşen “ o la y ’Mar için d eğ il, aynı za m a n d a “ d ah a ö n c e ” o la n veya “ d ah a so n ra ” o lacak “ o la y ” la rla ilgili ku llan ılab ilir. B u, adı g eçen “o la y ” ın, zam an çizgisi üzerindeki “belirlem e noktasına” bağlıdır.
“ Sınır ötesi bakış” ta, “ o la y ” , “ görülen no k ta” dan kaybolm uştur; ancak tesirleri hâlâ devam ed eb ilir. B urada, “ o la y ” ın “ önem li n o k ta”yı geçm iş o lm ası y eterlidir. Y ukarıda belirtildiği üzere bu nokta, “ son sınırı vurgulayanlar” ve “ sınır vurgulam a- y a n la r”da, “ bitiş s ın ın ” ; “ ön sınırı v u r g u la y a n la r d a “ başlangıç s ın ın ”dır. “ S ınır ötesi b a k ış” , “ k o n u şm a”y a göre “ g e ç m iş” o la ra k y o ru m la n ab ilir. B u y ü zd e n bu b akışla “ geçm iş zam an ” bildiren şekiller arasında yakın bir ilgi vardır. Ö rnek: Evet, sayın dinleyiciler. Şu anda, C um hurbaşkanım ız o tu rm u ş, ça y içiyorlar. Sayın d in le yiciler...
“ Ö n g ö rü iü b a k ış ” ta , “ y ö n e liş n o k ta s ı” n d a n “ o la y ” ın g e r ç e k le ş e c e ğ i gö rü lm ek ted ir. B urada elb ette “o la y ”ın gerçekleşm e zam anı ve tarzı ile ilgili çok çeşitli durum lar26 söz konusudur.
“ D ı ş a r ı d a n a n l a t m a t a r z ı ” n d a “ o la y ” , “ y ö n eliş n o k ta sın a ” , yani “ g ö rü len nok ta”y a bağlı k alınm adan, “tarih î” (“ histo risch ”) olarak dile getirilir. Bu d urum da ilg i, bir b ütün o larak “ o la y ”a y ö n elm iştir; böylece onun dış sınırları vey a birden fa z la “o la y ” ın sıralanışları d ikkate alınır. B u an latm a tarzı ile, “ g eç m iş” olayların dile getirilm esi arasında tabiî bir ilgi vardır. Ö rnek: G eldim , gördüm , yendim .
“ D i z i l i ş ” ( “ R e i h e n f o l g e ” )
“ O la y ” ile “ k o n u şm a ” nın d u ru m u “ zam an ç iz g is i” ü ze rin d e b e lirle n e b ilir. “ B e lirle m e n o k ta s ı” , “ y ö n e liş n o k ta s ı” n d an ö n c e ise “ ö n c e k ilik ” ; so n ra ise “so nrakilik” anlaşılır.
“ K o n u şm a” nın “doğrudan gösterilen yöneliş nok tası” nı teşkil ettiği d u rum larda (K Y |; “ ö n c e k ilik ” , “ geçm iş zam an ” (“ P râ teritu m ”); “ so n rak ilik ” “ gelecek zam an ” (“ F utu r”) dem ektir. D olayısıyla T ü rk iy e T ü rk çesin d e - D I , -m lş ve - A c A K ile ifade ed ilen “ o la y ” ların d iz ilişi, sad ece “ g erç ek le şm e” ve “ k o n u şm a” ilişk isin e d eğ il, “y ö n eliş” in türüne bağlıdır; bir b aşka d ey işle “ bakış” la ilgilidir. B elirtildiği üzere, “ sın ır ötesi bakış” , “ geçm iş zam an” olarak y orum lanabilir (Johanson 1 9 9 4 ,2 5 2 ).
A n ca k , “ d o laylı gösterilen yöneliş n o k ta sı” da “za m a n ” y ö n ünden b elirlenm iş olab ilir. Bu d u ru m d a “d o laylı gösterilen yöneliş n o k ta sı” “ belirlem e n o k ta sı” ile aynıdır [B Y ]. Bu, “ konuşm a”dan önce veya sonra bulunabilir. M eselâ; -yordu [=
BY-. BY-. BY-.
,
M eselâ: “sın ırlar arası bakış” ile “gerçek şim diki zam an” ın (“ P râgnanz”) birleşim inde, “olay"m "sü rm e”si (“kıırsive E inheiten"). yani “hareket”in “odaklanm a noktası”na yoğunlaştığı: “sınır ötesi b akış” ile "durum bildiriciler”in birleşim inde ise, “olay”ın “durağanlığı” (“stativische E inheiten”) anlatılır (Johanson 1994: 251).
’da “o la y ” “ son sın ın ” na ulaşm adı]; -m lş tl [= B Y ’d a “o la y ” , “önem li s ın ın ”nı aştı]; -A c A K tl [= B Y ’da “ olay” , g erçekleşecek görünüyor] ; -m lş o la ca k [= B Y ’da “o la y ” , “önem li sınırı” aşacak] şeklinde yorum lanabilir.
A nlaşılacağı üzere, bütün bu şekiller, basit bir zam an çizgisi üzerindeki dizilişle açıklanam az. Burada; “ zam anlar” (“T em pora”), “tarzlar” (“ M odi”) veya “anlatm a tipi” (“ D is k u rs ty p e n ” ) y ö n ü n d e n te k d ü ze o lm a y a n iliş k ile r sö z k o n u su d u r. B una “ b ak ışla r” ın (“ A sp e k t”) katkısı ise o ldukça önem lidir. B ir yapı şeklinin bu sayılan özellik lerd en bir kısm ını, her durum da veya belli bağlam larda, taşıy o r ve yansıtıyor olm ası m üm kündür. D olayısıyla bu konuda daha yapılm ası gereken çok şey vardır. Bu konuların çö z ü m ü , a n a dili T ü rk iy e T ürkçesi olan ara ştırıcıları beklem ektedir. A n cak , bu araştırm alara başlayabilm ek için, öncelikle tem el d urum ların tariflerinde ve terim lerin d e anlaşm ak gerekm ektedir. Bu çalışm a, b una bir katkıda bulunabilirse gayesine ulaşm ış sayılacaktır.
K o n u y u , T ü rk lü k bilim inde henüz aşılam am ış eserin i, büyük bir tevazu ile “ ön ça lışm a” olarak nitelendiren H ocam Lars Jo h an so n ’un sözleriyle bitirm ek istiyorum ; “ W ahrscheinlich vvird eine vollstandige B eschreibung des System s letzten Endes nur ein em k o m p e ten ten L in g u isten tü rk isc h e r Z u n g e d u rc h g e fü h rt vverden k ö n n en ” ( 1 9 7 1 ,4 3 )27.
K a y n a k l a r
AKSAN, D. (1989) H er Yönüyle D il -A na Ç izgileriyle D ilbilim - I I , İkinci Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 439.
BUDER, A. (1989) A sp ek to -tem p o ra le K alegorien im J a k u tis c h e n , Wiesbaden: Turcologica 5.
DILAÇAR, A. (1974) “Türk Dilinde “Kılınış”la “Görünüş” ve Dilbilgisi Kitaplarımız” , T ü r k D ili A r a ş t ır m a la r ı Y ı l lı ğ ı - B e l l c t e n 1 9 7 3 -1 9 7 4 : 159-171. DİLAÇAR, A. (1989) “Gramer: Tanımı, Adı, Kapsamı, Türleri, Yöntemi, Eğitimdeki Yeri
ve T arih ç esi” , T ü r k D ili A r a ş t ır m a la r ı Y ıllığ ı- B c lle t e n 1 9 7 1 , İkinci Baskı: 83-145.
DROSDOVVSKI, G. ve diğerleri (1986) D üden. R echtsclıreibung der deutschen Sprache u n d der F rem dw örter, M annheim.
ERGİN, M. (1972) Tiirk D il Bilgisi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları 785.
JOHANSON, L. (1971) A sp ek t im T iirkischen. Vorstudien zu einer
B e s c h r e ib u n g des T ü r k e itü r k is c h e n A s p e k ts y s te m s , Upsala: Açta Universitatis Upsaliensis, Studia Turcica Upsaliensia, 1.
JOHANSON, L. (1990) “Studien zur türkeitürkischen Grammatik, Hazai, G.
| Y ayım layan!, H a n d b u ch der tü rk isc h e n S p ra c h w isse n c h a ft I , Budapest: Bibliotheca Orientalis Hungarica 31: 146-301.
JOHANSON, L. (1994) “Türkeitürkische Aspektotempora” , Thieroff, R., - J. Balhveg (Y ayım layan], T ensesystem s in E uropean languages, Tübingen: Linguistische Arbeiten 308: 247-266.
KORKMAZ, Z. (1992) Gramer Terimleri Sö zlü ğ ü , Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 575.
MENGE, H. (1975) L a n g en sc h eid ts T aschetıw örterbııch der la te n isc h en u n d deutschen Sprache, Onyedinci Baskı, Berlin-M ünchen-Zürich.
PARLATIR, İ. ve diğerleri (1998) Türkçe S ö zlü k, Dokuzuncu Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 549.
SCHÖNIG, K. (1984) H ilfsverb en im T atarischen. U ntersu ch u n g en zu r F u n k tio n s w e is e e in ig e r H ilfs v e r b v e r b iııd u n g e n , W iesbaden: Akademie der Wissenschaften und der Literatur-Mainz. Veröffentlichungen der Orientalischen Kommission 35.
UĞURLU, M. (1999a) M e m lû k T ü rkçesi'n d e Z a rf-F iilli P arçaların D izim i, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 712.
UĞURLU, M. (1999b) “-ArAK ve -p ile Kurulan Zarf-fiilli Parçalarda Sınır Vurgulayışın R o lü ” , 5. U luslar A rası Tiirk D ili K urultayı 1996, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 678: 1181-1187.
YAMAN, E. (1999) T ürkiye T ürkçesinde Zavıan K aym aları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınlan 730.