• Sonuç bulunamadı

Çay-Ebu'l Mücahid Yusuf Külliyesinde süsleme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çay-Ebu'l Mücahid Yusuf Külliyesinde süsleme"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI

TÜRK ve İSLAM SANATLARI TARİHİ BİLİM DALI

ÇAY- EBU’L MÜCAHİD YUSUF KÜLLİYESİNDE

SÜSLEME

Oğuzhan İLGÜN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Remzi DURAN

(2)

II T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n Adı Soyadı Oğuzhan İLGÜN

Numarası 134204011011

Ana Bilim / Bilim Dalı Sanat Tarihi Anabilim Dalı/ Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

Çay- Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Süsleme

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

III T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Oğuzhan İLGÜN

Numarası 134204011011

Ana Bilim / Bilim Dalı Sanat Tarihi Anabilim Dalı/ Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Remzi DURAN

Tezin Adı

Çay- Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Süsleme

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan başlıklı bu çalışma

Çay-

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Süsleme

18./02./2019 tarihinde yapılan

savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

IV ÖNSÖZ

Anadolu Selçuklu devri yapılarında süsleme çok önemli bir yere sahiptir. Ebu’l Mücahit Yusuf Külliyesinde bulunan süslemeler de birçok açıdan dönemin ruhunu yansıtan ve farklı yönleri ile Anadolu Selçuklu süsleme sanatı içerisinde önemli bir konuma sahip olan bir yapı grubudur. 13. yy. yapısı olan külliye süslemeleri renk, kompozisyon, motif, teknik özellikleri açısından Anadolu Selçuklu süsleme sanatının çok çeşitli özelliklerini bir arada bulundurmaktadır.

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinin mimari ve süsleme özellikleri ile alakalı yayınlar yapılmıştır. Lakin külliyenin süsleme özellikleri ile alakalı yekpare bir çalışma bulunmamaktadır. Bu durumdan dolayı konu ile alakalı bütüncül bir çalışma olması adına “ Afyonkarahisar Çay’da Bulunan Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Süsleme “ konusu yüksek lisans tez konusu olarak belirlenmiştir.

Bu konu ile alakalı çalışma yapmamı öneren, tez çalışmaları sırasında olumlu eleştirileri ile beni yönlendiren danışman hocam sayın Prof. Dr. Remzi Duran’a şükranlarımı sunarım. Kaynak ve bilgi edinmem noktasında benden yardımlarını esirgemeyen kıymetli hocalarım Prof. Dr. Osman Kunduracı’ya, Prof. Dr. Ali Baş’a, Dr. Şükrü Dursun’a, Arş. Gör. Ayben Erol Kayın’a teşekkürlerimi sunarım. Arazi çalışmam sırasında her zaman yanımda olan dostum seramik uzmanı Ahmet Şahin’e müteşekkirim. Ayrıca çalışmam boyunca bana moral vererek çalışmamı neticelendirmem de desteklerini esirgemeyen kıymetli büyüğüm Olcay Kılavuz’a ve ailemin her bir ferdine çok teşekkür ederim.

(5)

V T. C.

Sosyal SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Öğ renci ni n

Adı Soyadı Oğuzhan İLGÜN

Numarası 134204011011

Ana Bilim / Bilim Dalı Sanat Tarihi Anabilim Dalı/ Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Remzi DURAN

Tezin Adı

Çay- Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Süsleme

ÖZET

Külliye; Anadolu Selçuklu döneminde önemli bir yerleşim yeri olan Afyonkarahisar’ın Çay ilçesinde, Anadolu Selçuklu döneminde önemli bir komutan olduğu düşünülen Ebu’l Mücahid Yusuf tarafından 13. yüzyılda inşa ettirilmiştir.

Külliye; Dönemi itibariyle o yüzyılın mimarı özellikleri ile beraber farklı süsleme özellikleri ile de önemli bir yapı grubudur. Yapı içerisinde dönem özelliklerini yansıtan taş, tuğla, çini ve boyama süslemeler 13. Yüzyılın özelliklerini yansıtmakla beraber bazı parçalar motif açısından o dönemden farklı özellikler göstermektedir. Külliye de bulunan medrese, türbe, çeşme ve kervansaray yapılarının tamamında süsleme unsurları mevcuttur.

Külliye de bulunan süslemeler yapılara ve yapıların içerisinde bulunan birimlere göre ayrı ayrı incelenmiştir. Külliyede bulunan süslemeler diğer birimlerdeki süslemeler ile benzer ve farklı yönleri göz önünde bulundurulmuş olup tüm süslemeler yapı içerisinde alt başlıklara ayrılarak değerlendirilmiştir.

(6)

VI T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Oğuzhan İLGÜN

Numarası 134204011011

Ana Bilim / Bilim Dalı Sanat Tarihi Anabilim Dalı/ Türk ve İslam Sanatları Tarihi Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Remzi DURAN

Tezin İngilizce Adı Art Decor in Külliye of Ebu’l Mücahid Yusuf -Çay

SUMMARY

Kulliye, firts built by an important commender of Anadolu Seljuk’s Ebu’l Mucahid Yusuf in Çay province Afyonkarahisar/Turkey in 13th century.

It is an important building group with different ornamentation features along with it’s architectural features considering historical period. İn this complex buildings, construction material like stone, brick, tile and painting ornaments reflecting the characteristics of the 13th century but some parts in the motifs shows different features from the historical period. Decoration elements like ornament available in all the buildings like medrese, tomb, fountain and kervansaray in the complex.

The ornaments in the Külliye were examined separately according to the structures and the units within the buildings. Similar and different aspects of the ornaments in the Külliye are considered and all ornaments were evaluated by sub sections within the structure.

(7)

VII

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... II Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... III ÖNSÖZ ... IV ÖZET ... V SUMMARY ... VI FOTOĞRAF LİSTESİ ... I ÇİZİM LİSTESİ ... VI 1.GİRİŞ ... 1

Konunun Niteliği ve Önemi ... 1

Metot ve Düzen ... 2

İlgili Kaynak ve Yayınlar ... 3

2.AFYONKARAHİSAR-ÇAY’IN COĞRAFİ DURUMU VE TARİHÇESİ ... 5

3. ANADOLU SELÇUKLU DEVRİNDE SÜSLEME ... 7

3.1. Malzeme ve Teknik ... 8

3.2. Motif Özellikleri ... 12

4. EBU’L MÜCAHİD YUSUF KÜLLİYESİ ... 15

5. EBUL MÜCAHİD YUSUF KÜLLİYESİNDE SÜSLEME ... 17

5.1. Medrese ... 17

5.2. Türbe ... 24

5.3. Çeşme ... 25

5.4. Kervansaray ... 26

6. DEĞERLENDİRME ... 31

6.1. Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi Süslemede Kullanılan Malzemeler ve Süsleme Teknikleri ... 31

6.1.1. Taş Süsleme ... 31

6.1.2. Çini Süsleme ... 32

6.1.3. Tuğla Süsleme ... 33

6.2. Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde Uygulanan Motif Çeşitleri ... 34

6.2.1. Figürlü Süsleme ... 34

6.2.2. Geometrik Süsleme ... 34

6.2.3. Bitkisel Süsleme ... 39

6.2.4. Yazılı Süsleme ... 40

(8)

VIII

KAYNAKÇA ... 43 FOTOĞRAFLAR ... 48 ÇİZİMLER ... 106

(9)

I FOTOĞRAF LİSTESİ

Fotoğraf 1: Ebu’l Mücahid Yusuf Hamamı kalıntısı ( Sönmez’den, 1995) Fotoğraf 2: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi genel görünüş

Fotoğraf 3: Ebu’l Mücahid Yusuf Medrese ve Türbesi, Onarım Öncesi (VGM’den 1951)

Fotoğraf 4: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi güneybatı cepheden görünüş, Onarım Öncesi (VGM’den 1951)

Fotoğraf 5: Ebu’l Mücahid Yusuf Medrese, türbe ve çeşmesi (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 6: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi taçkapısı

Fotoğraf 7: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi taçkapısı Fotoğraf 8: Medrese taçkapısı süsleme bordürleri Fotoğraf 9: Medrese taçkapısı mukarnaslı kavsarası

Fotoğraf 10: Medrese taçkapısı mukarnaslı kavsarası ve çevresi (VGM’den, 1961) Fotoğraf 11: Medrese taçkapısı mukarnaslı kavsarası

Fotoğraf 12: Taçkapı mukarnaslı kavsarası üzerine işlenmiş “pars” ve ya “arslan” figürü

Fotoğraf 13: Medrese taçkapısı mukarnaslı kavsarasındaki usta kitabesi Fotoğraf 14: Medrese taçkapısı köşe sütuncesi

Fotoğraf 15: Medrese taçkapısı köşe sütuncesi Fotoğraf 16: Medrese taçkapısı sütunce başlığı

Fotoğraf 17: Medrese taçkapısı girişin solundaki yan nişin genel görünüşü Fotoğraf 18: Medrese taçkapısı girişin sağındaki yan nişin genel görünüşü Fotoğraf 19: Taçkapı, sağ yan nişteki yazı kuşağı

Fotoğraf 20: Medrese taçkapısı inşa kitabesi, kabaralar ve gülbezek Fotoğraf 21: Medrese kapı açıklığı (Özkarcı’dan, 1996)

(10)

II

Fotoğraf 23: Medrese giriş eyvanı içeriden genel görünüş

Fotoğraf 24: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi giriş eyvan kemeri (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 25: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi kapalı avludan kuzeye bakış (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 26: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi giriş eyvanı (VGM den, 1951) Fotoğraf 27: Medrese giriş eyvanı bordürlerindeki çini süslemeler

Fotoğraf 28: Medrese giriş eyvanı bordürlerindeki çini süslemeler Fotoğraf 29: Medrese giriş eyvanı kemer karnındaki çiniler Fotoğraf 30: Medrese giriş eyvanı kemer karnındaki çiniler

Fotoğraf 31: Medrese giriş eyvanı kemer karnındaki çiniler ( VGM’den, 2002) Fotoğraf 32: Medrese avlu kubbesi genel görünüş

Fotoğraf 33: Medrese avlu kubbesi detay (VGM’den, 1961) Fotoğraf 34: Medrese kubbesi detay (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 35: Medrese avlu kubbesine geçiş elemanlarındaki çini mozaik Fotoğraf 36: Medrese avlu kubbesine geçiş elemanlarındaki çini mozaikler Fotoğraf 37: Medrese avlu kubbesinin kasnağı

Fotoğraf 38: Medrese avlu kubbesinin kasnağı (VGM’den, 2002) Fotoğraf 39: Medrese ana eyvan genel görünüş

Fotoğraf 40: Medrese ana eyvan genel görünüş (VGM’den, 1961) Fotoğraf 41: Medrese ana eyvan kemeri avluya bakan cephesi

Fotoğraf 42: Medrese ana eyvan kemeri birinci bordür süsleme detayı Fotoğraf 43: Medrese ana eyvan kemer karnı detay

Fotoğraf 44: Ana eyvan kemer karnı detay (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 45: Medrese ana eyvan kemer karnı detay

Fotoğraf 46: Medrese ana eyvan kemer karnı Fotoğraf 47: Medrese ana eyvandaki mihrap

(11)

III Fotoğraf 49: Medrese mihrabı doğu kenar bordürü

Fotoğraf 50: Medrese mihrabı doğu kenar bordürü (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 51: Medrese mihrabının batı kenar bordürü

Fotoğraf 52: Medrese mihrabı batı kenar bordürü süsleme detayı

Fotoğraf 53: Medrese mihrabı doğu kenar bordürü süsleme detayı (VGM’den 2002) Fotoğraf 54: Medrese mihrabı doğu kenar bordürü süsleme detayı

Fotoğraf 55: Medrese mihrap süslemesi ve çeşmede bulunan devşirme aynalık süslemenin yan yana görüntüsü

Fotoğraf 56: Medrese mihrap nişinin üzerindeki kufi tarzda yazılmış ayet kitabesi Fotoğraf 57: Medrese pencerelerin dışardan görünümü

Fotoğraf 58: Medrese penceresi dışardan görünüm (VGM’den, 2002) Fotoğraf 59: Medrese pencerelerin dışardan görünümü

Fotoğraf 60: Medrese pencerelerinin içten görünümü

Fotoğraf 61: Medrese mihrabın solunda bulunan pencere (VGM’den, 1975 Fotoğraf 62: Türbe medrese içerisinden giriş (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 63: Türbenin kuzey cephesi Fotoğraf 64: Türbe kuzey cephe pencereleri

Fotoğraf 65: Türbe, kuzey cephe pencereleri (VGM’den, 1961) Fotoğraf 66: Türbe penceresi mukarnasları

Fotoğraf 67: Türbe penceresi kenar bordürü

Fotoğraf 68: Türbe penceresi üzerinde bulunan mukarnas dizisi Fotoğraf 69: Türbe kuzey cephede Oğuz damgası

(12)

IV Fotoğraf 70: Türbe kubbe içi

Fotoğraf 71: Türbe kubbe içi (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 72: Türbe kubbeye geçiş

Fotoğraf 73: Ebu’l Mücahid Yusuf Külliye Çeşmesi genel görünüş

Fotoğraf 74: Ebu’l Mücahid Yusuf Külliye Çeşmesi genel görünüş (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 75: Çeşme, güneyden görünüş (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 76: Çeşme, doğu kenar bordürü

Fotoğraf 77: Çeşme, doğu sütuncesi Fotoğraf 78: Çeşme, batı kenar bordürü Fotoğraf 79: Çeşme, sütun başlığı Fotoğraf 80: Çeşme, devşirme aynalığı

Fotoğraf 81: Çeşme, devşirme aynalığı (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 82: Ebu’l Mücahid Yusuf Kervansarayı kuzeybatı tarafından görünüş (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 83: Ebu’l Mücahid Yusuf Kervansarayı kuzeyden genel görünüş (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 84: Ebu’l Mücahid Yusuf Kervansarayı kuzeybatı tarafından genel görünüş (VGM den 1965)

Fotoğraf 85: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı

Fotoğraf 86: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 87: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı (VGM’den, 1977) Fotoğraf 88: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı, esas girişi ve kavsarası Fotoğraf 89: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının doğu sütuncesi Fotoğraf 90: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının batı sütuncesi Fotoğraf 91: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının sütunce kaidesi Fotoğraf 92: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının sütunce başlığı Fotoğraf 93: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı inşa kitabesi

(13)

V

Fotoğraf 94: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı inşa kitabesi (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 95: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı kavsarası

Fotoğraf 96: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı kavsaraya geçiş ögeleri (VGM’den, 1977)

Fotoğraf 97: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı kavsaraya geçiş ögeleri (VGM’den, 1977)

Fotoğraf 98: Kervansaray kapalı bölüm taçkapı kavsarası ve kitabe (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 99: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı esas giriş üzerindeki basık kemer ve “pars” ve ya “ arslan” figürü (Özkarcı’dan, 1996)

Fotoğraf 100: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı esas giriş kemerinin hemen üzerinde olan medreseyle aynı forma sahip olan “ arslan” ve ya “pars” figürü Fotoğraf 101: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının doğu yan nişi

Fotoğraf 102: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısının batı yan nişi

Fotoğraf 103: Kervansaray kapalı bölüm taçkapı doğu yan nişi (Özkarcı’dan, 1996) Fotoğraf 104: Kervansaray kapalı bölüm taçkapısı esas giriş kemeri

Fotoğraf 105: Kervansaray kapalı kısım orta sahın genel görünüş

Fotoğraf 106: Kervansaray kapalı kısım orta sahın genel görünüş (VGM’den) Fotoğraf 107: Kervansaray kapalı kısım aydınlık feneri

Fotoğraf 108: Kervansaray kapalı kısım yan sahınlar, sivri kemer ve tuğla örgüsü Fotoğraf 109: Kervansaray kapalı kısım iç mekan kemer ayak başlığı

Fotoğraf 110: Kervansaray iç mekan tuğla örgüsü

Fotoğraf 111: Kervansaray iç mekan tuğla örgüsü (VGM’den, 1977)

Fotoğraf 112: Kervansaray iç mekan kubbeye geçişteki tuğla örgülü Türk üçgeni Fotoğraf 113: Kervansaray iç mekan kubbeye geçişteki tuğla örgülü Türk üçgeni (Özkarcı’dan, 1996)

(14)

VI ÇİZİM LİSTESİ

Çizim 1: Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi vaziyet planı (Özkarcı’den) Çizim 2: Ebu’l Mücahid Yusuf Medrese planı (Kuran’dan)

Çizim 3: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi rölöve planı (Özkarcı’dan)

Çizim 4: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi, kuzey cephe rölövesi (VGM’den) Çizim 5: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi boyutuna kesit (VGM’den)

Çizim 6: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi taçkapı üçüncü ve dördüncü bordür (Özkarcı’dan)

Çizim 7: Medrese taçkapısı süsleme bordürü lotus- palmet motif detayı Çizim 8: Medrese taçkapısı yan niş kenar bordürü süsleme detayı Çizim 9: Medrese taçkapısı sütunce başlığı üzeri çarkıfelek motifi Çizim 10: Medrese taçkapısı figürü süsleme detayı

Çizim 11: Medrese giriş eyvan kemeri süsleme detayı (VGM’den) Çizim 12: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi giriş eyvanı süsleme detayı Çizim 13: Medrese giriş eyvan kemer karnı süsleme detayı

Çizim 14: Medrese ana eyvan kemer avluya bakan kısmı süsleme detayı Çizim 15: Medrese ana eyvan kemer karnı süsleme detayı

Çizim 16: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi kubbeye geçiş elemanı süsleme detayı Çizim 17: Medrese kubbe kasnağı süsleme bordürü rumi detayı

Çizim 18: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi avlu kubbesi tuğla tamga deseni (Bakırer’den)

Çizim 19: Medrese mihrabı bordür süsleme detayı (VGM’den)

Çizim 20: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi ana eyvandaki mihrabın birinci bordürü (Özkarcı’dan)

Çizim 21: Medrese mihrap bordürü süsleme detayı

Çizim 22: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi pencere iç görünüm (VGM’den) Çizim 23: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi pencere iç görünüm

Çizim 24: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi pencere dış görünüm (VGM'den) Çizim 25: Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi pencere dış görünüm

Çizim 26: Ebu’l Mücahid Yusuf türbesi üst kat planı (Önkal’dan) Çizim 27: Ebu’l Mücahid Yusuf Türbesi alt kat planı (Önkal’dan) Çizim 28: Ebu’l Mücahid Yusuf Türbesi kesit (Önkal’dan)

Çizim 29: Ebu’l Mücahid Yusuf Türbesi kubbenin tuğla deseni (Bakırer’den) Çizim 30: Çeşmede bulunan devşirme malzeme üzerindeki süsleme detayı Çizim 31: Ebu’l Mücahid Yusuf Hanı rölöve planı. (Özkarcı’dan)

(15)

VII

Çizim 32: Ebu’l Mücahid Yusuf Hanı kapalı kısmının kuzey cephe rölövesi (VGM’den)

Çizim 33: Ebu’l Mücahid Yusuf Hanı kapalı kısmın boyutuna kesiti. (VGM’den) Çizim 34: Ebu’l Mücahid Yusuf Kervansarayı taçkapı figürlü süsleme detayı

(16)

1 1.GİRİŞ

1.1.Konunun Niteliği ve Önemi

Anadolu Selçuklu Devleti’nin son külliyelerinden olan Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi Afyonkarahisar ili Çay ilçesinde 13. Yy’da yapılmıştır. Külliyeyi yaptıran dönemin önemli devlet adamlarından Ebu’l Mücahid Yusuf’tur. Yapı grubunun mimarı ise Mimar Oğulbek bin Mehmed’dir. Hazırladığımız bu çalışmada yapı grubunun süsleme programı üzerinde durulacak ve süslemeler malzeme, teknik, motif ve kompozisyon açılarından değerlendirilecektir.

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi hakkında çeşitli yayınlar mevcuttur. Yapı grubunun gerek mimarisi olsun gerek süslemesi olsun bu araştırmalar içerisinde yer almış fakat Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi süslemeleri tek başına bir konu olarak değerlendirilmemiştir. Ayrıca konu hakkında tez yazılmamış olması konuyu özgün kılmaktadır. Bu durumlardan dolayı Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesindeki süslemeler tez konumuz olarak belirlenmiştir.

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi medrese, kervansaray, türbe, çeşme ve bugün yerinde bulunmayan hamamdan müteşekkil bir yapı grubudur. Çalışmamızda külliyenin mimarisine konu bütünlüğünü sağlamak adına çok teferruatlı olmamakla birlikte yer verilmiştir.

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi süsleme açısından Anadolu Selçuklu Süsleme Sanatı içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Külliyedeki süslemeler malzeme, teknik, motif, renk ve ikonografik özellikleri ile ele alınmıştır. Bunula birlikte külliye ile aynı dönemde yapılmış olan diğer Anadolu Selçuklu yapılarındaki süsleme unsurları incelenerek karşılaştırma ortaya konmuştur.

(17)

2 1.2.Metot ve Düzen

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi süslemeleri açısından önemli bir yapıdır. Bu durumdan dolayı çalışmamızın süsleme ile alakalı olan kısmı ayrıntılı incelenmiştir.

Çalışmamızda ilk olarak ilgili kurumlardan izinler alınarak külliyenin bulunduğu Afyonkarahisar-Çay ilçesine intikal edilmiştir. Burada külliyeye ulaşılarak medrese, kervansaray, türbe ve çeşmenin detaylı fotoğraflaması yapılmıştır. Daha sonra Afyonkarahisar- Çay ilçesinin bağlı bulunduğu Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğüne gidilerek külliyeye dair eski ve yeni fotoğraflara ulaşılmıştır. Bununla birlikte çeşitli yayınlardaki külliyedeki yapılara dair plan ve çizimlere ulaşılmıştır. Bütün bu materyaller elimize ulaştıktan sonra gerekli gördüğümüz çizimler tarafımızca yapılmıştır.

Çalışmamızın yazım aşamasında; ilk olarak konunun giriş bölümünde tez konusunun niteliği ve öneminin ardından konunun incelenmesi açısından nasıl bir metot izleyeceğimiz ve konu ile alakalı yapılan araştırmalar ve yayınlar hakkında bilgilendirme yapılmıştır.

İkinci bölümde Afyonkarahisar-Çay ilçesinin kısa coğrafi durumu ve tarihsel süreç içerisindeki yeri, konumu ve önemi hakkında bilgilendirme yapılmıştır.

Yapmış olduğumuz çalışmanın üçüncü bölümünde Anadolu Selçuklu devri sanatının genel hatları başlıklar halinde kısaca anlatılmıştır.

Çalışmamızın dördüncü kısmında ise külliye hakkında genel bilgiler verilmiş olup; inşa ettiren Ebu’l Mücahid Yusuf’un hayatı ve Anadolu Selçuklu devletindeki konumundan bahsedilmiştir. Bununla beraber Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinin mimarı olan Oğulbek bin Mehmed’in hayatı ve yaptığı eserler üzerinde durulmuştur.

Çalışmamızın beşinci bölümünde Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinin mimari açıdan kısa bir bilgilendirilmesi yapıldıktan sonra süsleme özellikleri anlatılmıştır. Bu başlık altında ilk olarak külliyenin bölümlerine göre alt başlıklara göre sıralanmış olup süslemesinde kullanılan malzemeler ve süsleme teknikleri çini süsleme, taş süsleme, tuğla süsleme ve devşirme malzeme kullanımı içerik olarak anlatılmıştır. Yine bu başlığın altında ikinci olarak Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesindeki süslemelerin motif özellikleri aktarılmıştır.

(18)

3

Çalışmamızın altıncı bölümünde Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesindeki süsleme unsurları, külliye ile aynı dönemlerde yapılmış olan eserlerle süsleme unsurları açısından değerlendirilmiş ve karşılaştırmaları yapılmıştır.

Çalışmamızda yedinci bölümde Anadolu Selçuklu süsleme sanatı ve Türk sanatı açısından yansımaları sonuç olarak bildirilmiştir.

İlgili çalışma ile alakalı kaynaklar ve çizimler çalışmanın sonuna eklenmiştir.

1.3.İlgili Kaynak ve Yayınlar

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi hakkında çeşitli araştırma ve yayın bulunmakla birlikte bu yapının süslemeleri ile alakalı doğrudan bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmalarda külliyenin mimarisi, süslemeleri hakkında yayınlar yapılmıştır.

Afyon Çay ilçesinin tarihçesi birincil kaynak olarak Süleyman Hilmi Gönçer’in Afyon ilini tanıtıcı eserinden istifade etmekteyiz (Gönçer, 1971: 294).

Clement Huart yazdığı seyahatnamesinde Çay ilçesindeki Anadolu Selçuklu yapılarından bahsetmiş ve kervansaray üzerinde bulunan yapı kitabesini okumuştur (Huart; Çev: Uzel,1978: 71-72.).

İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın kitabeler üzerine yazdığı kitapta medrese de bulunan kitabenin açıklamasını yapmıştır (Uzunçarşılı,1929: 49-50).

Külliye hakkında hazırlanmış genel bir monografik tanıtım eseri olan Mehmet Özkarcı’nın yayınladığı “ Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi “ adlı eser külliye ile alakalı yapılmış yapı grubunun mimari ve süsleme yönlerini anlatan bir eserdir (Özkarcı, 1996 ).

Abdullah Kuran tarafından külliye medresesinin mimari yönleri incelemiştir (Kuran,1969: 57-59).

Metin Sözen de yine medresenin mimari yönleri hakkında inceleme yapmıştır (Sözen,1972: 75-79).

(19)

4

Kurt Erdman külliyenin kervansarayı hakkında mimari açıdan değerlendirme yapmıştır ( Erdman,1961: 147-149).

Şerare Yetkin medresedeki çini bezemelerin ana hatları ile tanıtımını yapmıştır (Yetkin, 1986: 98-101).

Ara Altun medresenin mimarisi ve süslemeleri hakkında genel hatlarını ansiklopedi maddesi ile tanıtım yapmıştır ( Altun, 1993: 239).

Ömür Bakırer yazdığı makalede medrese ve medreseye bitişik olarak yapılan türbenin kubbesindeki tuğla süslemeler hakkında bilgi vermiştir ( Bakırer, 1974: 193 - 194 ).

Gönül Öney yaptığı çalışmada medresede bulunan çini mozaik, sırlı tuğla ve tuğla süslemelerden bahsetmiştir. Ayrıca medrese ve kervansarayın taç kapılarında bulunan kuyruğu rumi şeklinde biten aslan motifli figürlü süslemelerden çok detaya girmeden kitabında yer vermiştir (Öney, 1992: 39, 71, 96, 98, 99).

Zeki Sönmez külliyenin mimarı olan Oğul Beğ Bin Mehmed hakkında birtakım öngörülerde bulunmuş ve külliyedeki yapıların künyelerine çalışmasında yer vermiştir (Sönmez, 1995: 303-308).

Hakkı Önkal külliyede bulunan türbenin mimarisi ve süslemeleri hakkında tanıtım yapmıştır (Önkal, 1996: 275-279).

Hüseyin Köroğlu külliyenin medresesinin rölöve çalışmalarını da vererek değerlendirme yapmıştır (Köroğlu,1999: 135-137).

Rahmi Hüseyin Ünal külliye taç kapılarını mimari ve süsleme açısından değerlendirerek, figürlü süslemelere çalışmasında yer vermiştir (Ünal, 1982: 105).

(20)

5

Şükrü Dursun Anadolu Selçuklu Devri kervansaraylarında bulunan süslemeler ile alakalı yaptığı doktora tezinde külliyede bulunan kervansarayın süslemelerine çalışmasında yer vermiştir (Dursun, 2016: )

2.AFYONKARAHİSAR-ÇAY’IN COĞRAFİ DURUMU VE TARİHÇESİ Çay, doğu kesimde küçük bir bölümü İç Anadolu Bölgesi, daha büyük bölümü Ege Bölgesi içerisinde kalan, Afyonkarahisar İline bağlı ilçe merkezidir. Yüzölçümü 794 km kare olan Çay ilçesi kuzeyde Bolvadin, doğuda Sultandağı ilçeleri, güneyde Isparta ili, güneybatıda Şuhut, batıda yine Şuhut ve Çobanlar ilçeleri ile sınırdır.

Çay’ın tarihi Afyonkarahisar ili ile paralel gelişim göstermiştir. İlçe önceleri Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri olarak bilinmektedir. Helenistik dönemde Çay’ın adı, “ İpsos “ şehri olarak geçmektedir. İskender’in ölümünden sonra tahtına oturmak isteyen General Antigon ile diğer komutanlar arasında M.Ö. 301 yılında Çay’da büyük savaşlar yapılmıştır. Bu savaşlar Antigon’un yenilmiştir ve şehir yıkılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde şehre, İmparatoriçe “Julia“ nın ismi verilmiştir. İlçe kervanların konup göçtüğü önemli bir konak yeri olarak tesis edilmiş ve Roma döneminde para basılan birkaç şehirden biri olmuştur. Çay ilçesi Bizans döneminde de önemli bir yerleşim olarak önemini korumuştur (Gönçer,1967:93-94).

Haçlı Savaşları sırasında Haçlı Ordularınca tahrip edilen şehre, 1155 yıllarında Selçuklu Devleti tarafından Oğuz Türkleri yerleştirilmiş adı da Çay Değirmeni olarak değiştirilmiştir (Turan, 1971: 565). Afyon ve çevresi 13. asrın ortalarında Sahip Ata Fahrettin Ali’ye ikta olarak verilmiştir (Uzunçarşılı, 1984: 150).

1341 yılında Sahipataoğulları Beyliği’nin kurucusu Sahipata’nın yerine geçen torunu Şemsettin Ahmet Bey, Germiyanoğlu’nun damadı idi. Ölümünden sonra yerine geçen oğulları Nusrettin Ahmet ve Muzaflerittin Devlet Beylerden Ahmet Bey ana tarafından bağlı bulunduğu Germiyan Sarayı’na gitmiş ve bölgenin egemenliği bu şekilde Germiyanoğullarına geçmiştir (Sevim ve Yücel, 1993: 591).

(21)

6

Germiyan Beyi II. Yakup’un 1428 yılında ölmesi ile beyliğini vasiyet yoluyla II. Murat’a bırakmış ve böylece Germiyan Beyliği içinde bulunan bölge de Osmanlı’ların idaresine geçmiştir (Emecen, 1988: 444).

Çay; Bolvadin ilçesine bağlı bir nahiye iken 1958 yılında ilçe olmuştur (http://www.cay.bel.tr/tarihce/, Erişim tar.: 2018) .

(22)

7

3. ANADOLU SELÇUKLU DEVRİNDE SÜSLEME

Türkler’in 1071’de Malazgirt zaferi Anadolu’ya girmesi ile 13. Yüzyılın sonlarına kadar Anadolu Selçuklu sanatı dönemini ele almaktayız. Selçuklu sanatı sadece kendilerine özgü oluşturdukları bir akım olmayıp birçok kültürden etkilenmesi ile meydana gelmiş bir sanattır. Türk- İslâm Sanatlarının ilerleme sürecinde inkâr edilemez bir öneme sahip olan bu devir Gazneli’lerden başlayarak İran, Büyük Selçuklu ile Anadolu kültürlerinin bir sentezi gibidir (Mülayim,1992: 383).

Selçuk Mülayim Selçuklu sanatının ilerleyişini üç farklı nedene dayandırmıştır. Bunlardan birincisi İslâm’ın temel felsefesini meydana getiren biçimlerin işlenişindeki mana, manevi özdür. İkincisi Anadolu kültürünün kaçınılmaz tesiri ve üçüncüsü ise başlangıçları İslâmiyet öncesi çağlara kadar inen Türk Sanatının motifleridir (Mülayim, 1991: 133).

Doğan Kuban, Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı isimli kitabında Anadolu Selçuklu Sanatı ile ilgili şu bilgileri dile getirmiştır: “Bu dönemde sanatsalın üretimine yaklaşım, çağdaş duyarlılığa çok yakın bir tutum sergiler. O sırada meydana gelen gelişmelerden dolayı her yöreden gelen sanat ve zanaat erbabına açık olmak zorunda olan bir ortam sağlanmış olup böylelikle farklı bir kültür ortamı oluşmuştur. Ancak Anadolu’ya gelen Selçuklular sadece kendilerinin oluşturdukları sanat ile yetinseydiler harp ile geçen yüzyıllarında bu denli farklı ve güzel bir sanat meydana getiremezlerdi. O çağda sanatın ne etnik ne de dini bir ideolojiyle bağı yoktu. Sanat egemen sınıfın istediği dünyevi gücün gösterisi olarak yapılıyordu” ( Kuban, 2008: 3). Anadolu’daki hoşgörü siyaseti sayesinde Anadolu Selçuklu Devleti, sınırları içerisinde çok sayıda medrese, hamam, cami, kervansaray, imaret, çeşme, su kemeri, darüşşifa ve köprü gibi mimari yapı meydana getirerek Anadolu'nun bilim, kültür ve sanat alanında ilerlemesini sağlamışlardır. Sanatı farklı boyutlardaki mimari eserler üzerine fevkalade işlemiş ve işlemiş oldukları bu süslemeler oldukça göze çarpmaktadır. Bu yapılarda kitle ve hacimden önce süsleme göze çarpar ( Yetkin, 1970: 137). İnşa edilen yapıların boyutları bir yana süsleme açısından oldukça dikkat çekici özelliği göze çarpmaktadır. Malzeme farklı olsa da taç kapılar minberler ve mihraplar süsleme açısından zengin işçilikli yapılmıştır. Motif, teknik ve yazı birbiri ardından gider, karakteristik kompozisyonlar teşkil ederler ( Uzluk, 1935: 5). Sadece

(23)

8

yapılış ve süsleme teknikleri kullanılan malzemenin bünyesine uygun bir çeşitlilik göstermektedir ( Bakırer, 1976: 30). Ancak, esaslarında bir bozulma görülmez ( Ünver, 1967: 6).

Dini mimaride tasvirlerin fazlaca kullanılmamasından dolayı Sanatçılar özellikle mimaride genellikle geometrik ve bitkisel süslemeye yoğunlaşmışlardır. Aslına bakacak olursak Kur’an’da hayvan, insan figürü ve nesne tasvir edilmesi yasağı yoktur. Yalnız tapılacak resimler “ her şey hayaldir” görüşüyle yasaklanmıştır. Bu düşüncenin sonucu olarak geometrik süslemeye yönelenmiş; sonsuzluk hissi veren birbirinin ardı sıra uzanan çizgilerden oluşan süslemeler ve yıldızlar bu döneme damgasını vurmuş, geometrik formlar son sınırlarına kadar her konumda denenmiştir ( Mülayim, 1999, 174).

Anadolu Selçuklu yapılarında hayvan şekillerinden üslûplaştırılmış olan ‘’Rumi’’ motifi hemen hemen bütün mimari eserlerde yoğun olarak kullanılmıştır. Bunlardan başka, yaprağa benzeyen ama gerçekte üslûplaştırılmış hayvan şekillerinden başka bir şey olmayan ve “rumi” denilen bir bezeme çeşidi daha vardır ki Selçuklu süslemelerinde en çok kullanılan budur ( Yetkin, 1970: 137). Ayrıca bunun yanında yazı da süsleme gibi yapılarda sıklıkla kullanılmıştır. Özellikle Neshi, kufi ve sülüs yazı kullanılmıştır. Sivil mimaride ise yıldız, haçvari, altıgen, kare, dikdörtgen gibi geometrik biçimlerin yanı sıra insan, burç ve takvim hayvanları ve masalsı yaratıkların oluşturduğu zengin figüratif bir gelenek oluşturulmuştur.

3.1. Malzeme ve Teknik

Anadolu Selçuklu Döneminde Taş

Selçuklular yapılarında taş malzeme inşa malzemesi olarak kullanmalarının yanında bir süsleme olarak da kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları, nitelikli malzeme ve iş gücünün oluşuyla birlikte, taşı hem yapılarını meydana getirmede hem de bu alanları süslemede, daha geniş alana desen uygulama kolaylığı sağlaması nedeniyle eserlerinde kullanmışlardır (Duran, 2001: 263). Ayrıca sağlam olmasından dolayı da sıklıkla kullanılmıştır.

(24)

9

Araştırmacı ve Sanat Tarihçisi Gabriel Selçuklu sanatının Türk sanatının okulu olduğunu söylemiştir. Taş ise bu stil içerisinde kullanılıp, şekillendirilmiş en mühim malzemedir diyerek taşın önemini dile getirmiştir ( Gabriel, 1954: 10 ).

Yapıların yan cephelerinde kullanılan taş malzeme sade tutulmasına karşın özellikle ön cephelerde kullanılan taş malzeme mimariye farklı bir güzellik katarak diğer cephelerdeki sadeliği arka planda bırakmıştır. Dış cephelerde, kapı, pencere etraflarında, sütun başlıklarında ve mihraplarda taş malzeme kullanılmıştır. Taş malzemede geometrik, bitkisel, yazı gibi süslemeler işlenmiştir. Kullanılan farklı desenlerdeki süslemeler ile hayat bulan taş malzeme bu bölgelerde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Taş süslemelerle yapılan geometrik kompozisyonlarda şerit sisteminin oyulması ve gölge-ışık etkilerinin verilmesi daha hacimli görüntüler meydana getirmiştir ( Aydın, 2008: 21 ). Taş malzeme yapılarda oyma ve kazıma olarak kullanılmıştır. Divriği, Sivas, Erzurum merkezlerinde derin oyma tekniği tercih edilirken, Orta Anadolu, Konya, Kayseri'de alçak oyma tekniğinde eserler verilmiştir ( Sözen ve Tapan, 1975: 16).

Mukarnas: İslam mimarisinin dünyaya kazandırdığı en önemli süsleme öğelerinden biriside mukarnastır. Mukarnasın özellikle taç kapılarda, mihraplarda, kubbeye geçiş elemanlarında ve minare şerefe altlıklarında kullanıldığını görmekteyiz.

Anadolu Selçuklu Döneminde Çini

Anadolu Selçuklular hüküm sürdükleri bölgelere ve özellikle başkent Konya olmak üzere buralara; cami, medrese, türbe, köşk, kervansaray, han, hamam, hankâh gibi birçok eser yapmış ve bu eserler başka yapılara örnek olmuştur. Anadolu’daki hoşgörü siyasetinden de kaynaklanan huzurlu ortamın var olmasından dolayı diğer bölgelerden özellikle Asya’dan gelen kabiliyetli Türk mimarları, sanatkârları, yerli mimarîsinden ve sanatından da faydalanarak Anadolu’ ya has bir Selçuklu Sanat’ı oluşturmuşlardır. Mimariye bağlı olarak ilerleyen çini sanatı, Selçuklu Sanatının başlıca süs unsuru olmuştur (Şimşir, 1990: 1). Mimar Şehabeddin, 11’nci asır ortasında Anadolu’da inşa edilen Selçuklu abidelerinde inşa malzemesi çini kullanımına müsait bir tarzdadır (Uzluk, 1930: 8) diye belirtmiştir.

Kendinden önceki Bizans sosyal mirasını anlamaya ve özümsemeye çalışan Anadolu Selçukluları Bizans mimarisinde çokça kullanılmış olan mozaik ve freskonun

(25)

10

yerine mimari süsleme öğesi olarak çiniyi kullanmıştır (Mülayim, 1991: 89). Çini malzeme 9.yy.da görülmeye başlamasına karşın asıl gelişimi 13 yy’da başlamıştır. Türklerde, iç mekân süslemelerinde çini sanatı asıl gelişimini bu dönemde göstermiş olmasına rağmen bu süslemeler mimariye bağlı süslemelerin önüne geçmemiştir. Aksine renkli bir atmosfer yaratarak mekân etkisini de artırmıştır (Yetkin, 1993: 329). Bu yeni denemeleri daha sonra özellikle İlhanlı mimarisini etkilemiş, eserleri çiniyle bezeme modası yüzyıllar boyunca giderek zenginleşerek İslâm mimarisinin ana süs unsurlarından olmuştur (Öney, 1992: 93). Dış mimaride taş işçiliğinin üstünlüğü, iç mimaride çini süslemenin zenginliği ile tamamlanmıştır (Yetkin, 1986: 151).

Çini süslemenin Anadolu'daki başlangıçları, tuğla ile birlikte, İran'daki Büyük Selçuklu sanatının bir devamıdır(Yetkin, 1986: 206). Çini ilk olarak sırlı tuğlada kullanılmasına rağmen kısa zamanda yerini farklı tekniklere bırakmaya başlamıştır. Firuze, kobalt mavisi, patlıcan moru, siyah renkte sırlanmış, alçı zemin üzerinde kullanılarak bu teknik birçok alanda kullanılmıştır.

Çini mozaik adıyla anılan bu tarz çinileri İslâm sanatına Anadolu Selçukluları kazandırmıştır ( Öney, 1973: 122). Çini mozaik, yapı içinde kullanılan, çok zor ve zengin görünüşlü bir çini tekniğidir ( Öney, 1992: 87). Arkaları hafifçe konik olan, desene göre kesilen çini parçalarının bir yüzey üzerinde alçıyla birleştirildiği veya böyle bir yüzey üzerine kakılarak kompozisyonun oluşturulduğu tekniktir ( Çoruhlu, 2000: 113). Beyaz alçı, renkli çini plakalar arasında görünerek desenlerin daha iyi anlaşılmasını sağlar ( Öney, 1976: 11). Bu teknikle yapılan mihraplarda süslemeyi ve bütünüyle mihrabı meydana getiren küçük çini parçaları ve bunları bir arada tutarak mihrap yüzeyine kaplanacak hale getiren harçtır ( Bakırer, 1976:32).

Anadolu Selçuklularda çini iç mekânlarda yoğun olarak kullanılmış olup dış cephelerde daha çok tuğla ve sırlı tuğla üzerinde uygulanmıştır. Bu özelliği daha çok minarelerde uygulandığını görmekteyiz. Çini mozaik tekniği ile zengin bitkisel, geometrik ve yazı süslemeleri oluşturulmuştur. Bu çiniler kubbe içi ve geçişlerinde kemerlerde, niş ve duvarlarda özellikle mihraplarda kullanılmıştır. Ayrıca bu tekniğin yanında mozaik ve kabartma çinilerde kullanılmıştır. XII. Yy ’da, iki defa fırınlanarak sır altı ve sır üstüne yedi rengin tespit edildiği minâi tekniğinde çiniler de yapılmış fakat daha sonra bunların yerini perdah tekniğinde çiniler almıştır ( Aslanapa, 1973: 318).

(26)

11 Anadolu Selçuklu Döneminde Tuğla

Anadolu'da yoğun olarak kullanılan tuğla malzeme zamanla yerini farklı malzemelere bırakmaya başlamıştır. Anadolu’da yöresel malzeme olan taşın giderek önem kazanması tuğla isçiliğini ikinci derecede bırakmıştır ( Bakırer, 1976: 301). Anadolu, tuğla bezeme konusunda yeni çeşitlemeler arayarak daha önce yapılmış olanları geliştirmeyi denemiştir ( Ödekan, 1987: 462).

Anadolu da tuğla iki farklı şekilde kullanılmaktaydı. Birincisi yapısal niteliğin ağır bastığı tuğla örgülerdir, ikincisi kesme tuğla kaplamalardır. Bunlar ile özellikle geometrik şekiller gerçekleştirilmiştir. Bu tür bezemeler için özel tuğlalar hazırlanır (Öney, 1992: 9). Anadolu’da yapılarda tamamıyla tuğla kullanımı genellikle küçük hacimli tek mekânlı, küçük mescitlerde görülür. Büyük yapılarda ise tuğla taş malzeme ile birlikte kullanılarak çok az bölgelerde kullanılmıştır.

Yapılarda kullanılan tuğlalar sırlanarak kullanılmıştır. Sırlı ve sırsız tuğlanın yan yana istif edilmesiyle eksenlere yerleştirilen kırık hatlar ve baklava dilimi geometrik şekillerle, genellikle aynı kelimenin tekrarından oluşan yazı kompozisyonları estetik bir biçimde mimaride yer almıştır (Şimşir, 1990: 17). Dış yüzeylerde taş malzeme kullanılmasına rağmen, iç yüzeyler, özellikle kubbeye geçiş unsurlarında, kubbede ve minare gövdelerinde tuğla ile yapılan geometrik tezyinatlar görülmektedir.

(27)

12 Anadolu Selçuklu Döneminde Ahşap

Ahşap malzeme bulunduğu coğrafyada bulunmasından ötürü Anadolu Selçukluları döneminde yapılarda kullanılmaya başlamıştır. Selçuklular genellikle bu malzemeyi oyma tekniği ile kullanmışlardır. Yoğun olarak kullanılan oyma tekniği motifler ağaç yüzeyi kalemle oyularak kabarık halinde yapılmaktaydı. Ağaç ustası “neccar”ın kaleminin çok derine inmesi halinde “derin oyma”, meyilli çalışması halinde de “eğri kesim” diye isimlendirilen tarzlar doğmuştur (Mülayim, 1982: 57). Ahşap malzemenin kullanıldığı başlıca yerler; özellikle cami ve mescitlere ait minberler, rahleler, korkuluklar, pencere ve kapı kanatları, sütun baslıkları, kirişler ve konsollardır (Öney, 1992: 137) .

3.2. Motif Özellikleri

Bitkisel Bezemeler

Anadolu Selçuklu döneminin ilk yıllarında yapılarda çok fazla kendini göstermeyen bitkisel süslemeler 13. yy’ın ikinci yarısında kendisini hissettirmeye başlamıştır. Özellikle palmet, lotus, rumi ve akantus motifleri kullanılmaya başlanmıştır. Bitkisel süslemelerde kıvrılıp dönen çizgiler basit bir daire gibi tüm kompozisyonu oluşturur ( Coşkun, 1988: 399).

Kullanılan motifle yüzeylerde serbest veya simetrik olarak zeminde kıvrımlar yaparak cephede hareketliliği sağlamıştır. Türkler lotus, palmet, rumi, hatayi gibi bitkisel bezeme unsurlarını, kamlık inanç döneminden aldıkları motiflerle kutsallaştırarak bütünleştirmişler, zengin bir bitkisel süsleme faunasına sahip olarak inançları doğrultusunda ifadelendirmişlerdir ( Cantay, 2008: 40). Türk süsleme sanatından olan rumi sadece yapılarda değil çinilerde, giysilerde, ağaç oymacılığın hatta tüm alanda kullanılmıştır. Rumi’nin anlamı “Anadolu’ya ait” olmak olup bu motifin hayvanların kanat, bacak ve bedenlerinin üsluplaştırılmasıyla doğduğu söylenilmektedir. Rumi kullanıldığı yerlere göre şu isimlerle anılmaktadır; ortabağ, üç iplik, sarılma, ayırma, hürde ve sencide rumi diye adlandırılmaktadır.

Anadolu Selçuklu süslemelerinde palmetlerle birlikte kullanılan bitkisel bir süsleme olan lotus motifinin kullanım alanı oldukça dardır. Düşey bir sap üzerine

(28)

13

oturan lotusların, simetrik olarak düzenlenmiş, uçları yukarı kıvrık iki yan kol ve bu iki kol arasında bir yaprak bulunur. Palmetlerle aralarındaki en belirgin fark, alt kısımlarında kollara sahip olmayışları, yan yapraklarının, palmetin aksine, daima yukarıya doğru kıvrık olmaları ve uzunca bir sapın üzerine oturmalarıdır ( Ünal, 1982: 96). Akantus ise Anadolu Selçukluları Dönemi’nde sütun başlarında genellikle iki sıra halinde görülür.

Geometrik Bezemeler

Oldukça sıklıkla kullanılan geometrik motifler kullanıldığı bölgelerde sonsuzluk hissi vererek yapıya farklı bir özellik katmışlardır. Özellikle Anadolu Selçuklu Sanatında kullanılan bölümlerinde bazen tüm alanını kapsadığını görmekteyiz. Yapıların Taç kapılarda kullanılan geometrik süslemeler belli bir düzen ve simetri içerisinde yapılmış olup bunlar birbirine geçme şeklinde örülen düğüm ve şerit halinde devam etmektedir. Bu düğümler etrafını sarmaladıkları kemerin tepe kısmında birbirlerine bir ilmikle bağlanır. Kapalı geometrik şekiller, yıldız sistemleri olarak adlandırılan kurgu, sekizgenler sonsuzluk hissi oluşturmuşlardır. Dönemin sonuna doğru geometrik kompozisyonlarla bitki örneklerinin aynı yüzeyler üzerinde kaynaştığını görmekteyiz (Mülayim, 1982: 27).

Geçmeler: Geçme, hasır örgüsü gibi bir alttan, bir üstten birbirini kat eden şeritler olup dünyanın en eski tezyini motiflerindendir (Ögel, 1987: 83). Geçme, eski adıyla zencerek, Türk süsleme sanatının hemen her kolunda ve her devirde görülür. En estetik şekillerini Selçuklu Türkleri, mimari dekorlarında ve el yazması kitap süslemelerinde kullanmışlardır (Akar ve Keskiner, 1978: 18 ).

Kapalı ve Açık Geometrik Sistemler: Kendi içerisinde bulunan şekillerin birbirini tekrarlayıp tekrar birleşmesine kapalı sistem diyoruz. Kapalı geometrik şekiller, merkez etrafında gruplaşır, birbirine girerek, devamlı kesişerek, yeni yeni şekillerin doğmasına sebep olurlar. Açık geometrik sistemlerde ise gruplaşma prensibi yoktur.

(29)

14 Figürlü Bezemeler

Dini mimaride fazlaca yer bulamayan figürler Anadolu Selçuklu Sanatında aslan, kartal, ejder, boğa ve insan figürleri mimaride sıkça kullanılmıştır. Üzerinde figürlü süslemelerin yer aldığı yapıların hemen hepsi de kervansaray, medrese, saray, köprü gibi dinle alakası olmayan yapılardır (Coşkun, 1988: 402 ).

Yazı

Anadolu Selçuklularında 13.yy’ın ortalarına kadar kitabelerle sınırlı olan yazılar, sonraki senelerde bilhassa taç kapılarda kendine yer bulmaya başlamıştır. Bitkisel ve geometrik süslemeler ile beraber kullanılmaya başlayan yazı bu dönemden sonra süsleme unsuru olarak kullanılmaya başlamıştır. Yazı, süslemede bitkisel ve geometrik süslemelerle ortak bir yüzey oluşturarak ahenkli bir biçimde kullanılmıştır. Mimar Şehabeddin; yazı renkler yanında büyük bir dekoratif element oluyor; kûfi, oradan yuvarlak nesih yeni bir tesir kuvvetinde diğer bir noktadan onu tamamlıyordu (Uzluk, 1935: 5) diyerek bu tezi doğrulamaktadır. Sülüs yazı, Anadolu Selçukluları yapıtlarında mimari alanda kullanılışının en üstün değerini bulmuştur (Şahinoğlu, 1977: 24). Bunu sülüs yazı karakterinin kûfiye göre taşa daha uygun olmasına bağlayabiliriz. Kûfi yazıda taç kapılarda yazı alanlarının süslemesinde karşımıza çıksa da nesih ve sülüs yazı kadar çok kullanılmamıştır.

(30)

15

4. EBU’L MÜCAHİD YUSUF KÜLLİYESİ

Afyonkarahisar’ın Çay ilçesinde bulunan külliye Çay ilçesinin merkezinde Vakıflar mahallesi Selçuk sokakta bulunmaktadır.

Külliye, Anadolu Selçuklu hükümdarı 3. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Yakub oğlu Ebu’l Mücahid Yusuf tarafından medrese, türbe, çeşme ve Kervansaray olarak inşa edilmiştir. Anadolu Selçuklu mimarisinde külliyelerin genel olarak şehir merkezlerinde kurulduğu ve bu külliyeler içerisinde kervansarayın olmadığı görülmektedir (Özkarcı, 1996: 6). Türk sanatı içerisinde önemli bir konuma sahip olan Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesi Konya- Afyonkarahisar güzergâhı üzerindeki kervan yoluna kurulmuştur. Bu yapı grubundaki medrese bölgenin önemli bir yerleşim yeri, kültür merkezi olduğunu ve kervan yolu üzerinde olması yine ticari olarak da beldenin önemli bir pozisyonda olduğunu göstermektedir.

Harita : Anadolu Selçuklu Kervan Yolları üzerinde Çay ilçesinin görünümü (http://www.turizmhaberleri.com/haberayrinti.asp?ID=25373)

Yapı topluluğunun en önemli eseri olan medrese, külliyenin odak noktasını göstermektedir. Medresenin kuzeybatı tarafında türbe, kuzey doğu tarafında çeşme, doğu tarafında ise kervansaray bulunup, medrese türbe ile bir bütün olarak görülmektedir. Günümüze gelmeyen hamam ise medresenin kuzeyinde bulunmaktaydı. Hali hazırda hamamın olduğu belirtilen alandan bugün yol

(31)

16

geçmektedir. Kervansarayın avlu kısmı bugün ortada bulunmamaktadır. Kervansarayın avlu kısmı yıkılmadan önce kervansaray taç kapısı medrese taç kapısı ile aynı hizadaymış ( Gönçer, 1971: 294) ( Çizim 1), (Fotoğraf 1).

Ebu’l Mücahid Yusuf hakkında Selçuklu tarihinde bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat “Ebu’l Mücahid” (mücahitlerin babası) ünvanını kullanan Yusuf bin Yakub’un Anadolu Selçuklu döneminde büyük bir komutan ve devlet adamı olduğu anlaşılmaktadır. Ebu’l Mücahid Yusuf külliyeyi Selçuklu tarihinde “cimri” vakası diye geçen 2. İzzettin keykavus’un oğlu “cimri” lakaplı Alaeddin Siyavuşun taht için isyan etmesi ile yapılan savaş sonrası inşa ettirmiştir (Özkarcı, 1996: 67). Selçuklu Sultanının, Yusuf bin Yakub’un bu savaşta büyük yararlılıklar gösterdiğinden dolayı isimlerinin yaşatılması adına bu külliyeyi yaptırdığı düşünülmektedir (Afyon İl Yıllığı, 1968: 96).

Yapının mimarı Oğulbeğ bin Mehmed Anadolu Selçuklu mimarisinde adını, inşa ettiği bina üzerine kaydeden son sanatçı olmuştur (Sönmez, 1989: 304). Bu mimarın Çay ilçesinde inşa ettiği külliye dışında başka herhangi bir yapı üzerinde ismi geçmemektedir.

(32)

17

5. EBUL MÜCAHİD YUSUF KÜLLİYESİNDE SÜSLEME 5.1. Medrese

Mimari Özellikleri

Medrese taç kapının üzerinde bulunan inşa kitabesine göre 677 / 1278-1279 yılları arasında inşa edilmiştir. Medrese bugün camii olarak kullanılmaktadır (Uzunçarşılı, 1929: 49- 50), ( Fotoğraf: 2).

Medrese tek katlı, iki eyvanlı ve kapalı avlulu özelliğe sahip Anadolu Selçuklu Medresesidir. Medrese dıştan 18.90 X 21.90 m. ölçülerindedir. Medrese giriş ve ana eyvan ile birlikte dört oda ve iki hücreden meydana gelmektedir. Bununla birlikte yapıya bitişik şekilde inşa edilmiş iki katlı ve kare planlı bir türbe ve yine yapıya bitişik şekilde yapılmış olan bir çeşme bulunmaktadır (Önkal, 1996: 275), (Fotoğraf 3- 5 , Çizim 2-5).

Medresenin ön cephesi beyaz kesme taştan diğer cepheleri moloz taştan yapılmıştır. Ayrıca örtü sisteminde tuğla kullanımı, inşa kitabesinde mermer, iç mekanda da sırlı tuğla ve çini malzemeye yer verilmiştir ( Sözen, 1972: 75-79).

Medresenin doğu ve batı cephelerinde üçer adet küçük mazgal pencere ile birer basık kemerli pencere, güney cephesinde de dört adet basık kemerli pencere açılarak cephelerde hareketlilik sağlanmaya çalışılmıştır. Kuzey cephesinin batı köşesinde türbeye ait olan dikdörtgen formlu ve oldukça süslü iki adet pencere bulunmaktadır. Güney cephesinin ortasında beden duvarından 1.60 m çıkıntı yapan kalkan duvarı bulunmaktadır. Taç kapı da yine aynı şekilde cephe duvarından 1.60 m çıkıntı yapmaktadır. Taç kapının iki tarafında ( Batı tarafında bulunan taç kapıya daha yakın) paralel simetrik olarak basit birer çörten yapılmıştır ( Özkarcı, 1996:11),

Taç Kapı

Medresenin taç kapısı mukarnas kavsaralı olup genel görüntüsü ile Anadolu Selçuklu taçkapılarının özelliklerini yansıtmaktadır. Taçkapının ince ve uzun biçimde yapılmış olması onu diğer Selçuklu taçkapılarından ayırır ( Özkarcı, 1996: 89). Taç kapı dört sıra ince bordür ile kuşatılmıştır. Dıştan birinci bordür düz silme biçimindedir. İkinci bordür lotus ve palmet motifleri ile sıralı bir şekilde oyma

(33)

18

tekniğinde bordürü kuşatmaktadır. Üçüncü bordür geometrik geçmeler ile hareketlendirilmiştir. Dördüncü bordür ise kapalı formdan oluşan beşgen ve üçgen şekillerinden oluşmaktadır. Üçüncü ve dördüncü bordür süslemeleri oyma tekniğinde yapılmıştır (Fotoğraf 6-8, Çizim 6) . .

Anadolu Selçuklu taçkapılarında görmeye aşina olduğumuz kuşatma kemerini bu yapıda görülmemektedir. Bu yapı ile birkaç yapıyı istisna tutarsak Anadolu Selçuklu taçkapılarının ekseriyetinde kuşatma kemeri görülmektedir (Ünal, 1987: 40). Taçkapıda bulunan kavsarada altı sıra mukarnas dizisi bulunmaktadır. Mukarnas yuvaları iri ve yelpaze biçimindedir. Mukarnaslı kavsara ile süsleme bordürü arasında kalan köşeliklerde ise oyma tekniğinde yapılmış beş ve sekiz köşeli yıldızlardan gelişen geometrik süsleme ve bu süslemelerin arasında “bayat” tamgaları motifi görülmektedir. Mukarnas yuvalarının birinci sırasında dikdörtgen çerçeve içerisinde bulunan bursa kemeri içerisinde iki ayrı kısımda yapının mimarının ismi yazmaktadır. Medrese taçkapısının esas girişin hemen üzerinde, mukarnas dizisinin ilk sırasında iki ayrı yan yana bursa kemeri içerisinde usta kitabesi bulunmaktadır. Sülüs kitabenin ilk kısımda “ amel-i Oğulbek” ikinci kısımda ise ”bin Mehmed” yazmaktadır (Fotoğraf 13). Üçüncü mukarnas dizisinin ortasında ise yine bursa kemeri içerisinde zemin oyma tekniğinde yapılmış bir “pars” veya “ aslan” figürü bulunmaktadır (Fotoğraf: 9-12, Çizim 10).

Taçkapıda bulunan köşe sütunceleri kare kaidelere oturmuş olup silindirik gövdeli formda yapılmıştır. Kaidelerin üzerinde oyma tekniğinde altı kollu yıldız motifi işlenmiştir. Bununla birlikte sütunce başlıkları mukarnaslıdır. Başlıkların üst kısmında daire içerisine alınmış rozetler bulunmaktadır. Bu rozetlerin içerisinde ise sarmal kıvrımlar görülmektedir (Fotoğraf 14-16, Çizim 9).

Taçkapıda köşe sütuncelerinin hemen yanında karşılıklı iki adet yan niş bulunmaktadır. Yan nişler mukarnas kavsaralı olup 2.65 m. uzunluğunda olup genişliği ise 76x30 cm. ölçülerindedir. Yan nişler üç sıra mukarnastan müteşekkil kavsaradan oluşmaktadır. Yan nişleri çevreleyen ince bir bordür ve bu bordürü çevreleyen zikzak ve yarım sekizgen şeklinde süsleme unsurları bulunmaktadır. Yan niş üstlerinde ise ayetlerin yer aldığı dikdörtgen şeklindeki kartuşlar bulunmaktadır (Fotoğraf 17-18, Çizim 8).

(34)

19

Medrese taçkapısının esas girişin yan taraflarında bulunan yan nişlerin üst kısmında sülüs hatlı Hac suresinin 26. Ayeti yer almaktadır. Girişin sol tarafında bulunan kitabede “ Ve iz bevve’na li- İbrahime mekane”, sağda bulunan kitabede ise “ el-beyti en la tüsrik bi-şey’en” yazmaktadır.

Anlamı: Bir zamanlar İbrahim’e Beytullah’ın yerini açıklamış ve (ona) bana hiçbir şeyi ortak koşma (demiştik) şeklindedir (Fotoğraf 19).

Taçkapıda mukarnaslı kavsaranın hemen üzerinde mermerden yapılmış dikdörtgen biçiminde bir inşa kitabesi bulunmaktadır. Medrese taçkapısının üst tarafına yerleştirilen inşa kitabesi 0.65x2.55 m. boyutunda bir mermer levha üzerine yerleştirilmiştir. Yazı Selçuklu sülüs hattı ile iki satır olarak yazılmıştır:

Ebu’l Mücahid Yusuf Medresesi taçkapı üzerinde bulunan inşa kitabesi (Özkarcı’dan, 1996)

1- Emere bi-imareti hazihi’l-medreseti’l-mübareketi fi eyyam devleti’s sultani’l a’zam zillu’llahu fi’l alemi gıyasu’d-dünya ve’d-din.

2- Keyhusrev bin Kılıç Arslan hallda’llahu sultanatahu el-abdu’z-zaif el muhtaç ila rahmeti’llahi Te’ala Ebu’l Mücahid Yusuf Bin Yakub gafara’llahu zunubehu fi seneti seb’a ve seb’in ve sitte mi’e.

Anlamı: Bu mübarek medresenin yapılmasını, dinin ve dünyanın gelişmesine yardım eden Kılıçarslan’ın oğlu büyük Sultan Keyhüsrev’in hükümdarlığı zamanında – Allah onun saltanatını uzun kılsın- , Allah’ın merhametine muhtaç aciz kul Yakub oğlu Ebu’l Mücahid Yusuf – Allah onun günahlarını affetsin-, 677 (1278-79) senesinde emretti (Özkarcı, 1996: 35).

Yukarıda bahsi geçen kitabeyi Huart (Huart, 1978: 72). “ Kılıç Arslan” olan kısmı “Süleyman” olarak yanlış okumuştur (Özkarcı, 1996: 35).

(35)

20

Kitabenin üzerinde yer alan panoda ortada bir madalyon, sağda ve solda yarım küre biçiminde birer kabara yer almaktadır. Kabaralar beş kollu yıldızlardan oluşan geometrik süsleme ve geometrik süslemelerin içerisinde bulunan gülbezek motifleri ile süslenmiştir. Madalyon ise on kollu yıldızlardan oluşan geometrik motifler ile bezenmiştir (Fotoğraf 20).

Esas giriş kapısı üzerinde basık kemer bulunmaktadır. Basık kemer geçme tekniği ile yapılmış olup iki yanda dilimli taş konsolların üzerinde oturmaktadır. Kemerin kilit taşının hemen üzerinde madalyon şeklinde bir motif bulunmaktadır (Fotoğraf 21-22).

Giriş Eyvanı

Medresenin giriş eyvanının avluya bakan kemerinin cephesinde ve kemer karnında çini mozaik tekniğinde bezemeler görülmektedir. Kemerin avlu cephesinde lotus ve palmet motiflerinin sıralı bir biçimde bezendiği görülmektedir. Buradaki süslemeler de lotuslar firuze rengi çiniden, palmetler ise kırmızı renkte sade tuğladan kesilmek suretiyle yapılmıştır. Bu bitkisel bezemeler Selçuklu çini sanatında tek örnek olarak karşımıza çıkmıştır (Özkarcı, 1996: 25). Burada bulunan tuğla bezemeleri K. Otto Dorn ve K. Erdman kırmızı taş olarak tanımlamışlardır (Özkarcı, 1996: 25) (Fotoğraf 23-26, Çizim 7).Kemer köşelerinin dolguları, dama biçiminde firuze çinilerle doldurulmuştur. Buradaki çini parçaları yatay ve dikey biçimde istiflenmiştir. Bunun süslemenin benzer bir örneğini Bizans sanatında da görmekteyiz (Schweinfurth, 1953: 489-500) (Fotoğraf 27- 28) (Çizim 7-11-12).

Kemer cephesi bir sıra bordür ile kuşatılmıştır. Bordür zeminden 1.30 m yükseklikten başlamaktadır. Burada bezeme olarak firuze rengi çiniden yapılan baklava dilimleri ve bu baklava dilimleri arasında kalan tuğladan yapılmış üç kollu yıldız motifleri görülmektedir. Burada görülen süslemeler ekseriyetle tahrip olmuştur. Tahrip olan kısımlar restorasyon sırasında fırça ile boyama tekniği ile asıllarına benzetilmeye çalışılmıştır (Fotoğraf 27).

(36)

21

Kemer karnında firuze ve patlıcan moru rengi çinilerle birlikte kırmızı tuğla dizilimi ile bezeme yapılmıştır. Burada bulunan firuze renkli çiniler dikdörtgen biçiminde, patlıcan moru renkli çiniler kare formda kesilmiş olup birbiri ardına dizilerek baklava motifi oluşturmuştur. Bu baklava motifinin ortasına ise kare şekilde kesilmiş tuğla parçaları ile yine baklava motifi yerleştirilmiştir. Tuğla parçaların oluşturduğu baklava dilimlerinin ortasında tek parça firuze renkli çini parçaları bulunmaktadır (Fotoğraf 29-30-31) (Çizim 13).

Kapalı Avlu Kubbesi

Kubbeye geçiş yelpaze şeklinde beş dilimli toplam yirmi üçgen ile sağlanmıştır. Bu üçgenlerden ikisinin çinileri günümüze sağlam ulaşmıştır. Restorasyon sırasında orijinal çinilerin bulunduğu üçgenlere paralel olan üçgenler de çini mozaik süsleme motiflerinin aslına uygun olarak fırça ile boyama tekniği yoluyla süslenmiştir (Çizim 16). Diğer üçgenlerdeki çini süslemeler tahrip olduğu için o kısımlar onarım sırasında sıvanmış ve badana edilmiştir. Üçgenlerdeki süslemeler firuze ve patlıcan moru renklerinde olup oniki ışından gelşen geometrik motiflerle ve bu motifler arasında kalan “bayat” tamgası ile bezenmiştir (Fotoğraf 32-36).

Kubbe kasnağı çiçekli ve örgülü küfiden geliştirilen ve firuze renkli sekiz kollu yıldızların kesişmesinden oluşan geometrik motiflerle süslenmiştir. Yine bunların ortasında firuze renkli çiniden yıldız motifleri yerleştirilmiştir. Sekizgenlerin ortasında kalan diğer bezemeler patlıcan moru renginde çinilerden yapılmıştır. Harf uçlarının arasına ise küçük palmet ve damla motifleri, patlıcan moru renginde çinilerden yapılmıştır. Kasnakta bulunan süslemeler ince bir zencerek kuşağı ve bu kuşağın üzerinde uçları rumi şeklinde neticelenen ve yatık ”s” harfini anımsatan bezeme (Çizim 17) ile altlı-üstlü şekilde sınırlandırılmıştır (Fotoğraf 37-38).

Kubbe sırsız tuğla ve sırlı tuğlalar ile dekore edilmiştir. Firuze ve patlıcan moru renginde sırlı tuğlalar kubbe eteğinden başlayarak, merkeze doğru iç içe dizilen üç zikzak çizgili çemberde zikzakların sivri uçlarına birer tamga motifi ile bezenmiştir. Zikzak motifleri, eğik çizgilerin kırk beş derecelik açı oluşturacak şekilde yapılmıştır.

Kubbe renkli tuğlalarla “baklava dilimi”, “ okucu” olarak da tanımlanan (Demiriz, 2000: 229) işleme aslen bir tamga olup (Çizim 18), Köktürk alfabesinde

(37)

22

“eb/be-b” harfi olarak okunmaktadır. Eb (be) “ ev, göçebe çadırı, oba” anlamları ile Türk mimarisinde yerini almıştır (Duran, 2017: 13), (Fotoğraf 32-33).

Ana Eyvan Kemeri

Ana eyvan kemerinde bulunan çini süslemeler, kemerin avluya bakan cephesinde ve kemer karnında bulunmaktadır (Fotoğraf 39-40).

Kemerin avluya bakan cephesindeki çini süslemeler, altıgenlerin birbiri ile kesişmesinden oluşan geometrik motiflerle süslenmiştir. Altıgenlerin kesişmesi ile aralarda altı kollu yıldızlar oluşmuştur. Yıldızların etrafı baklava motifi ile sınırlandırılmıştır. Altıgen ve yıldız motifleri firuze renkli çinilerden oluşur, baklava motifleri patlıcan moru rengi çiniden meydana gelmiştir. Süslemelerin bir kısmı tahrip olmuş, tahrip olan kısımlar fırça ile boyama yoluyla aslına benzetilmeye çalışılmıştır (Fotoğraf 41-42, Çizim 14).

Kemer karnında bulunan çini kompozisyonda, beşgen ve ongenlerin kesişimi ile meydana gelen bezemeler görülür. Ongenlerin ortasında beş kollu yıldız motifi görülmektedir. Beşgen ve ongen motifleri firuze renkli çiniden yapılmış olup aralarda kalan kısımlar patlıcan moru çiniler ile doldurulmuştur. Geometrik süslemeler iki yönden ince bir şekilde yapılmış kuşak ile sınırlandırılmıştır. Kuşakta yine firuze ve patlıcan moru rengindeki tek parça çinilerden zikzak yapmak suretiyle kuşak tamamlanmıştır (Fotoğraf 43-46, Çizim 15).

Mihrap

Külliyede bulunan en önemli süslemelerden biri çini mozaik şeklinde yapılmış olan, ana eyvandaki mihraptır. Mihrap günümüzde sivri kemerli, yarım daire planlı bir nişe sahiptir. Mihrap orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir (Özkarcı, 1996: 31). Mihrabın önceden diğer Anadolu Selçuklu çini mihrapları gibi mukarnaslı kavsaraya sahip olduğu düşünülmektedir (Bakırer, 1976: 189). Mihrapta dökülen kısımlar sıvanmış ve badana edilmiştir. Halihazırda mihrabın kenar bordürlerinde ve köşelik tablasında çini mozaik süslemeler mevcuttur (Fotoğraf 47-48). Mihrap dıştan içe doğru iki bordür ile kuşatılmıştır. En dışta bulunan bordür diğer bordüre nispeten daha geniş tutulmuştur. Bu bordürde Anadolu Selçuklu mihraplarında ilk defa görülen “ dört ilmekli düğüm “ deseni görülmektedir. Patlıcan moru renginde olan ilmekler, firuze

(38)

23

renkli, baklava dilimi şeklinde olan motifin alttan ve üstten ilmek şeklinde geçmesi ile sağlanmıştır. Bu süslemenin aynısı medreseye bitişik halde yapılan çeşmenin devşirme malzeme olarak yapılan aynalığında da görülmektedir (Çizim 19-20). “Dört ilmekli düğüm” motifinin kaynağının Bizans sanatı olduğu düşünülmektedir (Ş. Yetkin, 1986: 99; Ş. Yetkin, 1965: 84; Bakırer, 1976: 189; Sözen, 1972: 78). Firuze renkli çiniler baklava motiflerini oluşturduktan sonra kolları yukarı ve aşağı uzanarak sekiz kollu yıldızları oluşturmaktadır. Baklava ve sekiz kollu yıldızlar atlamalı olarak tekrarlar ve bordürü kuşatmaktadır. Sekiz kollu yıldızların içerisinde “kaşitraş” tekniğinde yapılmış yine sekiz kollu küçük yıldızlar bulunmaktadır. Bu yıldızlar içerisine de nesih hatlı yazılar yerleştirilmiştir. Yazıların bir kısmı tahrip olmuş ve tahrip olan kısımlar sıvanmıştır. Bordürün batı tarafındaki yazıların büyük bölümü tahrip olmuştur. Bu durumdan mütevellit yazıların okunması mümkün olamamıştır. Bordürün doğu tarafında bulunan yazıların büyük bölümü günümüze ulaşmıştır. Sekiz kollu yıldızların içerisinde parça parça bulunan yazılarda ilim öğrenmek ile alakalı bir hadis bulunmaktadır. Medrese mihrabının niş tarafının hemen üzerindeki kitabede yarısı dökülse de kufi yazı ile “ Bismillahirrahmanirrahim” yazdığı anlaşılmaktadır (Özkarcı, 1996: 38). Mihrabı kenar bordüründe ise yazıların bir kısmı tahrip olmuştur. Ama tahrip olmayan kısımlardan dolayı ilimle alakalı bir hadisin olduğu düşünülmektedir. Burada dökülmeyen kısımlarında nesih hatla ”İlim Çin’de de olsa alınız, çünkü ilim öğrenmek her müslümana farzdır.” yazmaktadır (Özkarcı, 1996: 38), (Fotoğraf 49-50-51).

Mihrabı kuşatan ikinci bordür, birinci bordüre nazaran daha dar tutulmuştur. Bu bordür rumi motifinin biri firuze diğeri patlıcan moru olacak şekilde sıralanmasıyla meydana gelmiştir. Rumilerin uçları küçük palmet şeklinde neticelenerek birbirlerine dolanmaktadır. Bordür firuze renkli şeritler ile sınırlandırılmıştır (Fotoğraf 52-53), (Çizim 21).Mihrap nişi ile bordür arasında kalan köşelik tablasında enine dikdörtgen şeklinde tek satırlık bir kitabelik bulunmaktadır. Kitabelikteki yazı örgülü kufi tarzında, patlıcan moru renginde çini mozaik ile meydana getirilmiştir. Burada harflerin ucu kuş başı şeklinde tezyin edilmiştir. Bu bilinen kufi yazılardan farklı bir özellik olarak göze çarpar (Ş. Yetkin, 1986: 100). Harf aralarındaki boşluklarda firuze renginde daire ve palmet şeklinde motiflerle bezenmiştir. Bu tabladaki yazının

(39)

24

başlangıç noktasından başlayarak yarısından fazlası tahrip olduğundan dolayı o kısım badana edilmiştir. Bu sebeple yazının baş kısmı okunamamaktadır. Lakin yazının devamından yola çıkarak kitabede bulunan yazının besmele olduğu anlaşılmaktadır (Özkarcı, 1996: 33) (Fotoğraf 54-56).

Pencereler

Ebu’l Mücahit Yusuf Medresesinde dört tanesi kubbede, iki tanesi ana eyvanda ve ikişer tanesi odalarda olmak üzere toplam on adet penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerin içeri bakan yüzü ile dışarıdan bakan yüzlerinde birbirlerinden farklı geometrik şekillere sahip kafesleri bulunmaktadır. Pencerelerin tamamı aynı formda olup içeri bakan yüzlerinde (Çizim 22-23) onikigenlerin kesişmesi ve kesişmelerin merkezinde altı kollu yıldızlar oluşacak şekilde (Fotoğraf 60-61), dışarı bakan yüzlerinde (Çizim 24-25) ise sekizgenlerin kesişmesi ile oluşan süsleme unsurları göze çarpmaktadır (Fotoğraf 57-59).

5.2. Türbe

Mimari Özellikleri

Ebu’l Mücahid Yusuf Külliyesinde bulunan türbe medrese ile organik bir bütünlük sağladığından dolayı yapım tarihi, banisi ve mimarının medrese ile aynı olduğu düşünülmektedir (Özkarcı, 1996: 40), .

Türbe iki katlı ve kare planlı olarak inşa edilmiştir. Türbe dıştan yaklaşık 5.10x 5.50 m. ölçülerindedir. Yapının alt katı cenazelik üst tarafı ise mescit olarak kullanılmaktadır. Türbenin alt ve üst katlarındaki kapılar medresenin batıda bulunan koğuşuna bağlanmaktadır (Önkal, 1996: 275-279) (Fotoğraf 62-63, Çizim 26-28).

Türbe Pencereleri

Türbenin kuzey pencereleri dikdörtgen kesitli olup yüzeysel nişler içerisine yerleştirilmişlerdir. Bu açıklıklar içten bir silme ile dıştan da geometrik bezemeli bir bordür ile üç yandan kısmen kuşatılmıştır. Üstte tam olarak uzanan kuşak yanlarda ve iki pencere ortasında yukarıdan aşağıya doğru uzamakta ancak pencere alt seviyesine kadar inmemektedir. Pencerelerin altında da devam etmemektedir. Tamamlanmadan yarım kalmış bir görüntü söz konusudur. Bu durum genellikle baninin ölümü veya iktidardan uzaklaştırılması ile ilişkidir. Bu konuda herhangi bir bilgiye sahip değiliz.

Referanslar

Benzer Belgeler

• oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı,.. • ,

• Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir.. GELENEKSEL TÜRK

Bunlar dikdörtgen levha, dairesel levha, tuğra, armudi şekli ve simetrik olarak yoğunluk kazanırken düz yazı olarak

• Geleneksel orta oyununda mekân olarak ev ve bürolarda alanı ikiye ayırmak için evlerde arkası giyim mekânı olarak kullanılır. Saraylarda haremlik ve selamlığı ayırmak

• Genelde binaların salon ve oturma alanlarının tavanlarında dekoratif amaçlı olarak ve güncel olarak da ışık hüzmeleri elde etmek için arkasına ışık

• Geçmişten günümüze sürüp gelen maddi kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel el sanatlarımız arasında önemli bir yeri vardır..

gibi yapıların kubbelerini, tavanlarını ve iç duvarlarını sıva, ahşap, bez, taş, deri gibi elemanlar üzerine renkli boyalar, kabartma ve bazen de altın varak kullanılarak

Koyulaştırıcı bir madde (kitre) ile kıvamı artırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin