• Sonuç bulunamadı

Tarihte büyük deniz muharebeleri:Cumhuriyet gazetesi maktuaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarihte büyük deniz muharebeleri:Cumhuriyet gazetesi maktuaları"

Copied!
249
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CD&fxtZ' fm/Ácx-rgéxz ¿ ^f ' *

(2)

RİHDE BUyUK DENİ2

MUHAREBELERİ

N a k le d e n :

ABİDİN D A V ER

İran ordusı karada muzafferana ilerlerken deniz­

de de İ r i donanması fırtınalarla boğuşuyordu

t fr Uzun z a m a n la ieniz ™harebele- rl hakkında ya z h m ^ım‘ Karilerimin c n i z e v e den^mrebtlerine aid ya ­ z ıla r okumak yerimi arzularını talinin için , tarihte mcf< büyük ^en‘z muba~ reb elerin i yazmikarar verdim. Bugüıı- ı d e n itibaren okeaİmz eser’ i d e ğ ild ir ; tercürjeğildir, nakil de d eğil- , A i rd i r ; fakat b i n b n i t ■ ırtfa ¡İCÎ İİÇİlfldcfl d c VCIT~u m ber üçünden

d ır. M u h telif M " P açalar alaca­ ğım , bazılarını!ren, bazılarını naklen,

b a z ittim da , telâ bizim muharebeleri- rrr/71 Ln/iım ,ranm. Başka biri, b

ci-sene evveline gelinceye kadar, eski za­ manların denizci milletleri olan Mısırlı­ lar, Fenikeliler, Giridliler, Yunanlılar, Asyadaki Yunanlılar, İlliryalılar, Sicil- yalılar, Kartacalılar arasında büyük, kü­ çük birçok deniz muharebeleri vuku bul­ duğuna şüphe yoktur; fakat, deniz harb tarihi, Salamin muharebesi hakkında taf­ silât veriyor. Onun için ben de Salamin- den başlıyorum.

ian İran ordusu denizden yardım görme­ yince, gene bu sayı çokluğu yüzünden kendi kendine mağlûb olmağa mahkûm­ du. Çünkü ne kadar çok adam varsa aç­ lık o kadar çok ve çabuk kendini hisset­

tirecekti. *

Diğer taraftan İran hükümdarı da, denizden iaşe ve ikmalini rahatça temin edebilmek için, Yunan donanmasını tepe-j lemek ve deniz hâkimiyetini tamamile ve- emniyetle tesis etmek lâzım geldiğini diF

j

|î jni£ı, \iendim ¿ağım. Başka biri, b el­ ki, bhna te li f pW i; fakat ben teli­ f i daha b a şk en düşündüğüm için bu eserel nakil dun; böyle demekle d e d ü rü l harek eliğime kaniim. Bu baş- la n gi î v e izah sonra ilham yelkenlerini hisa şderek ¡ demime muvafık rüzgâr­ la r d ileyerek başlıyorum,

if i

A. D.

1; Salamin

Salamin, şüphesiz, denizde yapılan (uharebiğildir. insan kanı Sala |ok a evvel, denizin tuzlu su- larışıtr. Gemiciliğe aid kitablar, ırb gem Fenikelilerin yaptığını •'dar. a evvel Çinlilerin, Mısır- lı'ariı./Ası'n yaptıktan gemiler, sırf nakliyat ve |ret içindi, Suriyenin Ak- denizle Cebbinan arasındaki dar bir parçasında -ian ve buralara sığmayan Denikeliler, vli Lübnandaki ormanlar­ dan kestikler^ ve kerestelerden kıyı­ lardaki tabiî mlarda yaptıklan gemi­ lerle, deniz i e?ayılmışlar, Akdenizden, A tla s Okyan# çıkmışlar, Ingiltere a- dalarına gitmi, Şimal denizinden Bal- tık denizine gaşler, cenubda ise Kızıl denizi keşfetmıve kâşif Vasko de Ga­ ma dan 20 iivel, Ümid Burnuna ka­ dar gitmişlerdi

Bazı esei; %, denizlerde ilk harb kuvveti bulundu ve binaenaleyh deniz muharebesi y a;:, Kızıl denizde Eryth-

reos isminde bprenstir. Bu Prens de, hesabcâ Hubut!, sonra 2220 senesinde yaşam ış». - ise‘Milâddan 480 se­ ne evvel vukua;lmiştirı Milâddan 480

İran hükümdarı Xerxces, eski P ersler- in H şayarşâ dedikleri ve bizim Serhas dediğimiz hükümdar. Yunanlılarla harb halinde idi. Milâddan evvel, 480 ba­ harında, İran istilâ ordusu, Anadoludan hareket etmişti. O zamana kadar görül­ memiş kuvvette milyonluk bir ordu olan İran ordusunu denizden Yunanistana sev- ketmeğe imkân yoktu. Ordu, Avrupa top­ raklarına Çanakkaleden geçti. İran hü­ kümdarı, donanmasının Jjir kısım gemile­ rde, Çanakkalede bir köprü kurmuştu. Eski zaman köprücülük ve hattâ gemici­ lik fenninin bir şaheseri olan bu köprüden Iran askerleri, 7 gün 7 gece durmadan geçtiler. Sonra, Ege denizi kıyılarını takib ederek Tesalyadan geçip Yunanistana gir­

diler. Bu bitip tükenmek bilmez ordu, geçtiği yerlerde yiyecek namına birşey bı­ rakmıyordu. İran hükümdarı ordusunun aç kalmaması için, onun iaşesini denizden temin ediyordu. Binlerce ticaret gemisi, galer denilen ince uzun harb gemilerinin himayesinde, Asyanm muhtelif limanla­ rından, askerlere yiyecek, hayvanlara yem taşıyorlardı.

Iran ordusu, muazzam bir silindir gibi önüne çıkan her manii devirip çiğneyerek Atinaya yaklaşıyordu. O zaman bu şeh­ rin başında, Atinalı Temistoklis isminde asker bir devlet recülü vardı. O İranlılar- la karada değil; denizde harbetmeğe ka­ rar vermişti. Denizde kazanılacak bir za­ fer, muazzam Iran ordusunun da inhizam ve felâketini mucib olacaktı. Çünkü, de­ niz hâkimiyeti Yunanlılara geçince bir mil yon cengâverden mürekkeb olan ordu, aç kalacaktı. Denizden beslendikçe sayıca müthiş ve önüne durulmaz bir kuvvet

o-şünüyordu. Yunanlılar, sonradan kazan­ dığı ümran ve ihtişama henüz o zâman sa­ hih olmıyan Atinayı ve etrafını terk ve tahliye ederek Salamin adasına çekildiler. Bugün Yunan tersanesinin bulunduğu Sa­ lamin, dar bir boğazla Atik yarımadası topraklarından ayrılmış, Atina civarında bir adadır. Iran ordusu ilerlerken Yunan- lılar, mütemadiyen yeni harb gemileri y a ­ pıyorlar ve eskilerini tamir ediyorlardı. Bütün öteki Yunan limanlarına ve şehirle­ rine de adam ve jmektub gönderip Sala- mine mümkün olduğu kadar fazla gemi, gemici ve muharib göndermelerini istemiş­ lerdi.

İran ordusu, meşhur Termopil geçidin­ de yolunu kesmek isteyen Leónidas ile maiyetindeki birkaç yüz İspartalıya çat­ tı. İspartalılar son nefere varıncaya kadar çarpışıp öldüler; îranlılar da A tik ova-jj larma indiler. Atinada bugünkü Akro- pol’ün yerinde, o zaman iptidaî ve ka­ ba saba mabedler vardı. Bir avuç Atm a­ lı da Akropol tepesinde yaptıkları tahki­ matta çarpışarak İranlılan durdurmak is­ tediler; fakat düşmanın müthiş sayı üs­ tünlüğü karşısında ezildiler. Iran cengâ- verleri bunların hepsini kılıcdan geçirdi. Salamindekiler, karşıda yükselen duman bulutlarını görerek galib îranlılann evle- ! rini ve mabedlerini yakıp yıktıklarını an- lıyorlar ve müthiş bir intikam bissile ya- ! nıyorlardı.

Karada İran ordusu muzafferane iler­ lerken denizde de İran donanması ve nak­ liye gemileri fırtınalarla boğuşuyordu. Tabiat, Yunanlılar hesabına İraklılarla harbediyordu. 1200 büyük gemiden mü­ rekkeb olan İran donanması, T esalya Kı­ yılarını takib ederek Yunan sularına yak­ laştığı zaman ileri karakolları, Obe ada- sile Atik yarımadası arasındaki geçidi bir Yunan filosunun tutmuş olduğunu gördü­ ler. Gece olunca İran donanması Sepia Burnu karşısında, sekiz büyük hat üze- e demirledi. Sabahleyin şafakla,

be-nnuc unilllKUl. , --- -- »>_

raber, bugün bile o denizlerde dolaşan kü­ çük tekneleri yıldıran müthiş bir gündoğu su fırtınası patladı. Modern bir

donanma-¿e

OV* Ul UUUvU - --- 1

(3)

■ böyle bir vaziyette tehlikeli sahillerden 'y uzaklaşıp açık denizde fırtınayı karşılar- y

d ı; halbuki eski devirlerin gemicileri, aşa-

3 gıda izah edeceğimiz sebeblerden dolayı, fırtınalı havalarda açık denizden korkar­ lar, sahile yakın bulunmayı tercih eder­ lerdi. Anlaşılan böyle bir vaziyeti, «bir ' ayağı karada» bir durum telâkki ediyor- ! lardı. Onun için İranlılar da kıyıdan ay- ; rılmamak ve demir üstünde yatmak iste- i .. diler; fakat, fırtınanın şiddetinden demir- ¿m İ ler taradı ve yüzlerce gemi karmakarışık bir halde karaya düştüler. Fırtına durdu- gpf''■% ğu zaman, bu gemilerden parçalanmamış a|&. olanları yüzdürüp tamir ettiler. Fakat, 1 Sepia Burnuna demirlediklerinin üçüncü : akşamı, fena hava tamamile kesildiği za- | man, 1200 gemiden harbedebilecek hal- I de yalnız 800 gemi kalmıştı. İran donan- masına ilk darbeyi gündoğusu fırtınası in- dirmişti.

Esasen, sonraları birçok muharebeler-' M de olduğu gibi, İran donanmasının bu ka­ dar büyük ve kuvvetli olması, onun için Jpir tehlike ve zâf teşkil ediyordu. Bu

kadar kalabalık gemiyi alabilecek liman- , lar mahduddu. Bu muazzam donanma, tabiî surette mahfuz bir tek limana sığma­ yınca ve böyle limanlar da birbirine ya­ kın olmayınca, filolar, birbirinden ayrıl­ mamak için, mecburen açıkta demirliyor­ lardı. O zamanın gemileri, şimdi kanallar­ da görülen dubalar ve yahud limanlarda çalışan şatlardan daha büyük olmadıkları için, fırtınalara dayanamıyarak parçalanı­ yorlardı.

İranlılar Sepia Burnu önünde, dalga­ lar arasında batıp çıkar ve karaya düşer­ ken, Obe adası arkasında, rüzgâra karşı mahfuz boğazlarda rahat rahat yatan Yu- nan filosu, Öribiyad isminde bir İspartalı Generalin kumandasında idi. İspartalı, bir harb filosundan ziyade bir kargılı pi­ yade tümenine kumandan olmağa lâyık bir generaldi. Fakat, o zamanlar, İspar- talılar cengâverliklerde meşhur oldukları için, Öribiyad’da denizciliğinden dolayı değil; muharibliğinden dolayı bu vazifeye seçilmişti. İspartalıların, müttefikleri olan Atmalılara verdikleri gemiler de 300 - 400 triyer’den mürekkeb olan bütün Y u­ nan donanmasının üçte birini teşkil ediyor­ du. Yunan donanmasının yarısını Atma­ lı Temistoklis’in bizzat kumanda ettiği mükemmel Atina filoları teşkil ediyordu.

(.Arkast var)

aggr.

(4)

TARiHDE BÜYÜK DENİZ

^MUHAREBELERİ!

Tefrika : 2

t

Nakleden: ABİDİN D A V ER

Vahşî ve korkunç bir gece idi. Yunanlılar,

ilticagâhlarına varır varmaz, bir bora patladı..

t

D ü n k ü t e f r i k a n ı n h u l â s a s ı

Yeni tefrikamızın ilk anlattığı

deniz muharebesi, Milâddan evvel

480 senesinde eski Yunanlılarla es-

ki İr anlılar arasında cereyan eden

Salamin muharebesidir. İran hü -

kiimdarı Serhas bir milyon kişilik

bir ordu ile Çanakkale boğazından

Avrupa kıt’asına geçmiş ve ordu-

su karadan Tesalya’yt geçerek Yu-

nonıstanın bulunduğu Atik yarıma­

dasına girmiştir. Atinalı kuman -

dan Temistoklis hanlıları karada

yenemiyeceğini anlamış ve deniz­

de muharebe etmeğe karar vermiş-

*lr* Asıl büyük muharebeyi Sala-

mtn’de yapmak üzere İran donan­

masını evvelâ öbe adası boğazın­

da karşılamıştır, hanlılar, muhare­

b e n biraz evvel müthiş bir fırtı-

”aya yakalanarak 1200 gemilerim

en 400 tanesini kaybetmişlerdir.

, un°m donaması da 300-400 gemi-

en mürekkebdir. Fırtına durduk-

*onra iki taraf öbe adasının

f lmal boğazında karşı karşıya gel­

e l e r d i r .

Fırtına durduktan sonra, iki düşman puanına Öbe adasının şimal boğazında ^rş.ı karşıya bir vaziyette bulunuyorlar- '• “ an armadasının en mükemmel fırka- »I’ c^ngâver bir Melike olan Halikarnas .içesi Artemis’in kumandasındaki 5 Semi idi. Yunanlılara karşı ilk hücumu ^eae bu Yunan kadını yaptı. Artemis, şa- a ramanı, alaca karanlıktan istifade e- di ff ç’kan kir Yunan galerinin

ken-• asfna yaklaştığını görünce, beş ge- lsı e kirden bu tek tekneye saldırdı. Kra- Çenın gemileri, çala kürek Yunan ge-na'n'H*11 ^St^ne at,iarak onu sardılar. Yu-

ku hücuma dayanamıyarak ub oldu. Güzel Artemis, yakalanan ' ,rnan kumandanının, gemisinin prova- ?,n? ası^ma*ını emretti. Yunanlı kaptanın

*

kestiler ve kanlan aka aka gemi- n|n baş tarafına astılar. Bu, o zamanın blr harb âdeti idi: Yakalanan düşman

kumandanlarının kanı, deniz derinliklerir nin ilâhlarına nezredilirdi. O kanlı ve vahşi harbler devrinde, bu gaddarlık, hiç de zulüm ve dehşet addedilmezdi. Onun için, bu barbarca hareketten ziyade bir kadın, bilhassa bir Yunan kadını tara­ fından böyle kendilerine meydan okunma- 1 sı. Yunan kumandanlarını fena halde kız­

dırdı. Bunlar, Kraliçe Artemis’in güzel başını kesip getirene mükâfatlar vadetti- ler amma, kimse bu mükâfatı alamadı; çünkü cengâver melikeyi yakalamak mümkün olmadı.

Sayıca üstünlüklerine güvenen îranlı - lar, bu faikiyetlerinden istifade etmek ü- zere, düşmanı arkadan çevirip vurmağı düşündüler, kuvvetlerinden bir filo ayırıp Öbe adasının şark kıyılarına gönderdiler. Bu filonun vazifesi, Yunanlıların bulun­ duğu boğaza cenubdan girmek ve İran donanması büyük kısmile cepheden hü - cum ederken düşmana gerisinden saldır­ maktı. Fakat Öribiyad ile Temistoklis, hemen bu manevranın farkına vardıkları için, telâşa düşmediler. Güneş batmadan biraz evvel, Yunan donanması îranlılann üstüne saldırdı. Bu dar sularda, sayı üs­ tünlüğü bütün kıymetini ve faydasını kay­ bediyordu. Çünkü, iki kıyının arasına, muayyen ve mahdud miktardan fazla ge­ mi sığmıyordu. Yunan gemileri bu hü - cumda, 30 İran gemisini mahmuzlıyarak batırdıktan sonra, karanlık basarken geri dönüp çekildiler. İran donanmasının ikin­ ci hattaki gemileri, birinci hatta batan ge­ milerinin enkazı arasından geçip düşma­ na saldıramam'şlardı.

Gece oldu; bu vahşi ve korkunç bir ge­ ce idi. Yunanlılar, ilticagâhlarına varır varmaz, bir bora patladı. Gök gürlüyor, ç'm-ekler çakıyor, yıldırımlar düşüyor^ u. P ’ ğların tepelerini aydınlatan mavi şim sekler arasında tufan gibi bir yağmur yag ma"a baslad'. Yunan gemileri, emin v^rde idiler; îran donanması ise, boğazın ağzında ve binnisbe, rüzgâra ve a ga lara daha maruz bir vaziyette

idi-Simdi İranlIlar, Yunanlılardan daha müthiş bir düşmanla, tab.atle mücadele

ye başlamışlardı. Gemilerin

(5)

f e n a d a karaya vurup batan gemilerinin r-kazmı ve bu gemilerde boğulan arka- ' dalarının parçalanmış cesedlerini dehşetle görüyorlardı. Akıntılar, bunları Sepia |

burnundan doğru sürÜD İran donanması­ nın arasına atıyordu. Boğaz yakınındaki İran fırkaları, büyük bir gayretle çalışa­ rak felâketten kendilerini kurtardılarsa s da Öbe adasının cenub burnunu dönen i filonun kaptanları ağır ağır ilerlerken, ge- !

’ yarısında, burnu geçince, fırtınaya ya-' j kalandılar, düşmanı arkadan vurmağa

memur olan filoyu daha evvel fırtına vur­ du ve birçok gemi karaya düşüp parçalan- d . Bu gece İran hükümdarının muhteşem armadası, tabiatten ikinci bir sille daha yemişti.

Ertesi sabah, bora durmuştu amma de­ niz fena idi. Geceyi emniyette ve rahat g e j.e n Yunan gemileri, boğazdan çıktı- 11ar, büyük mikyasta bir cenge girişmek­

ten çekinmekle beraber, kendilerine en ya­ kın olan Iran gemileri üzerine şiddetle sal­ dırdılar. Bu defa karşılarında İran do­ nanmasının Kilikyalılardan mürekkeb fi­ losu vardı. Bu filodan birhayli gemiyi batırdıktan ve bazılarını da zaptettikten sonra, İran büyük kısmının yaklaşmakta olduğunu görünce, tekrar boğazdan içe­ ri döndüler. 1

O gün de böyle geçti. Muharebenin ü- çüncü günü deniz sakinleşmişti. İranlılar, ‘ bir cephe hücumile boğaz kanallarını geç­ meğe teşebbüs ettiler. Müthiş bir muha­ rebe oldu. İki taraf gemileri birbirine gir­ diler. Cenk naraları etrafı inletiyor, dev­ rilen direklerin, kırılan küreklerin çatırdı- sı boğuşan cengâverlerin bağrışmalarına karışıyordu. Kamçıların altında çıplak vücudleri kamyan kürekçiler, gemiler bir­ birine çatıştığı zaman parçalanan koca­ man kürekler arasına sıkışıyor, acı acı bağrışıyorlardı. O gün iki tarafın da zayiatı büyük oldu; fakat Yunanlılar, mevkilerini muhafaza ettiler. Güneş ba­ tarken İranlılar Sepia burnu arkasındaki demir yerlerine çekildiler.

Ertesi sabah güneş doğduğu zaman, î- ran donanmasından keşif yapan gemiler, Yunanlıların ortadan kaybolduğunu gör­ düler. Yunan donanması, bir ileri mevzii addettiği Öbe adası kanallarını terketmiş- ti. Bir gün evvelki müthiş muharebeden sonra, gerek İspartalı General Öribiyad, gerek Atinalı Temı'stoklis, geceyarısı, Ö- be boğazının müdafaasını bırakıp sür’atle Salamin sularına çekilmeği münasib gör­ müşlerdi. Çünkü artık İran ordusu yüz binlerle cengâverile memleketi istilâ etmiş ve Atik yarımadasına hâkim olmuştu. İa­ şe ve mürettebatın istirahati bakımından bu^adar karaya bdflı olan filolar (o za­ manki daracık gemilerde, askerler de, kü­

rekçiler de geceleri denizde kalmaz, ye­ mek yemek, istirahat etmek ve uyumak için karaya çıkarlardı) boğazlarda ve ka­ nallarda kalamazlardı. Çünkü, İran ka­ ra ordusu, yarımadaya hâkim plmuş ve Obe bugünkü ismile (E vviya) adasını da zapta hazırlanmakta bulunmuştu.

Daha sabah olmadan, Yunan gemileri, uzun bir kafile halinde Negropon kana­ lından ve Oobeicus körfezinden aşağıya indiler. Şafak sökerken bugün üzerinde bir köprü kurulmuş bulunan daracık (Chalcis - Halkis) boğazını geçtiler. Bu mevkiden sonra, boğaz, yavaş yavaş ge­ nişler. Artık, Yunan gemilerinin yolu a- çıktı. Engine çıkmak için önlerinde hiçbir mania yoktu. Sunium burnu rotasını takib ederek evvela cenuba indiler, bu burnu döndükten sonra, şimali garbiye doğru dö­ nerek Salamin adasının arkasındaki iltica- gâhları ve üsleri olan boğazlara doğru yollandılar.

Yolda, Yunanlılara imdad kuvvetleri de iltihak etti. Simdi, artık 366 muhare­ be gemileri vaıdı. Bunların 89 tanesi İs­ parta ve Peloponez, 180 parçası Atina ve 97 tanesi de Yunan adalarının gemi­ leriydi. Melos adasile Siklad adaların - dan gelen gemiler, her küreği beş kişi ta­ rafından çekilen büyük galerlerdi. Yunan donanması böylece yeniden kuvvetlenir - ken muharebe ve f,rtma, İran donanması­ nın harb edebilecek gemilerini 600 par­ çaya indirmişti. Fakat Yunanlılar için va­ ziyet hâlâ ciddî olmakla beraber bidayet­ teki kadar ümidsiz değildi. Çünkü o za- mank! 1200 gemilik İran armadası şimdi 600 gemiye düşmüştü. Aradaki sayı far­ kı gene 250 kadardı.

Yunan donanmasının sayıca zafmdan

as a bir kusuru daha vardı ki o da

İran-1 T nu îe lf ^m andana tabi olmasına mukabil, Yunan kuvvetlerinin bir mütte­ fikin donanması olduğu için müteaddid şeflere itaat etmekte olması idi. İspartalı

u * - 3 ’ art,k ^tinanm tamamile mah- vo ugunu ve Yunanistan için Korent ber- za ini tutarak Peloponez’i müdafaa

et-1 yaDacak birşey kalmadığını ıddıa edıvordu. Bu generale göre,

Yuna-an, e ine geçen bütün kara kuvvetle- nnı u ma şadla Korent berzahına top- arnau ve onanma da mücavir sularda are at yaparak müdafaaya yardım et-menvdı.

Fakat diğer taraftan Temistoklis, Sa- amme iltica eden yurddaşl arını düşmanın eline bırakmağı vicdanına yediremiyor ve boğazların Yunanlılar için en iyi muha­ rebe sahası olduğu fikrinde bulunuyordu.

(6)

YUNAN D O N ANM ASININ

ÖB E BOGAZINDANSALAMl- NE CEKILDlĞ 'l HAT.

X

ÖBE BOĞAZI MUHAREBESİ

X X

S A L A M I N

TARiHDE BÜYÜK DEMİZ

^MUHAREBELERİ

Tefrika No. 3

Nakleden: ABtDIN DAVER

Salam ın

Iran gemilerindeki kürekçiler, sonra bütün galer-

lerde olduğu gibi ekseriyetle esirlerden mürekkebdi

-'be

Yunanlılarla İranlılar arasında cereya neden Öbe ve Salamın muharebelerinin cereyan ettiği sahayı gösterir harita

--- VMVIV/1 U11U vvı t j a ı ı c ı ı ı g ı s a ı ı a j ı ı ı u ı ı ı u

4iarkatnall? ? a olduêu *ibi burada da dar b.ırbinni, f 1f r_a n .vf.,idi dr! L g?-r!lili" ’Âı!^ ^irtn . - nb^ann sayı üstünlüğünü sıfıra

^an^acab ve Yunanlılar, bir ■ra bClı tad ar uzanan sıra

,t ^ teslcil ettikleri falrrlırrJ#» anralr müsavi

ly aVî say’da düşmanın taarruzuna uğ- laı^a ardl*» çünkü, bu vaziyette, düş - Utn'n yaJnız birinci battı, cepheden hü- _î ı eb>llecektl ! anlr rlnnnrlo ıco Vala_ >abk d 1 ecebb’ açıb denizde ise, kala ile r K an donanmas>. bir kısım kuvve- Irk/ . , e^ n taarruz ederken fazla kalan brabüi*d' Sa^dan’ so^ an. geriden de sal- ■attak'r '* 9 ePbe hücumunda, yalnız ilk irkası1 barb edebilirdi. Bunların ieyir - , , yüzlerce gemi muharebeye

ada 0 mab mecburiyetinde idiler. Ka-;arafmd

Üırie y aPÜan tazyik, ilk safları,

yu-tizamsızlık, kargaşalık ve nihayet felâket doğururlar. Yelkenle hareket eden gemi­ ler için böyle olduğu gibi, o devrin kü - rekli çektirmeleri için, bu vaziyet büsbü­ tün vahimdi. Çünkü birbirine giren gemi­ lerin iri kürekleri, kürekçilerin, kollarını, kafalarını kırardı.

Daha disiplinli ve daha iyi asker olan Yunanlıların, dar sularda, birinci hattaki galerlerile, düşmanlarının ön saftaki ve en yakın gemilerine karşı, daha üstün su­ rette harbedecekleri muhakkaktı. Bu es­ nada, birinci hattın gerisindeki diğer tek- neler, rahatça kürek üstünde duracak ve j bir mağlûbiyet yüzünden ilk hatta bir ge

“«cus. mecburiyetinde idiler. K a- . . n . . .

dö-yana§ık nizamda bir kolun a*kacıs. dlk takdirde, buraya saldı p

ıdan vamK« ı mi n ' W : '• Süsmek üzere, fırsat kollıyacaklardı.ğüşmek üzere, fırsat kollıyacaklardı Salamin muharebesini anlatmağa baş 2 e, ¡cbar edebilir amma denizde, mu- Salamin muharebesini anlatma8a 1

dld batlar teşkil eden ve dar sularda ! im ad an evvel, gerek bu muhar b^ 1 ^

(7)

nılan eski zaman harb gemileri hakkında &ç sıra kürekli harb gemileri kullanıldığı ispat edilememiştir. Maamafih belki bu şekil kullanılmıştır. Bu iddianın, daha zi­ yade bir kelimenin yanlış tefsirinden ileri geldiği anlaşılıyor. Triyer veya Triem sö­ zü, ilk bakışta, insana «üçüzlü kürekle

teçhiz edilmiş gemi» gibi geliyor. Tabiî «üç çifte» değil; «üç sıra kürekli» ma­ nasına olarak. Halbuki çok kuvvetli se- beb ve deliller buradaki «üçer» veya «üçüzlü» sözünün kürek sıralarına değil kürekçilere aid olduğunu gösteriyor. Bi­ naenaleyh eski zaman harb gemilerinin, her bordasında bir sıra kürek bulunan ve her küreğini üç kişinin çektiği bir galer biraz malûmat verelim. Bu tafsilât saye -

isinde muharebelerin nasıl cereyan ettiği daha kolay anlaşılır.

O vaktin harb gemileri 80-100 kadem, (bir kadem 32,48 santimetredir) uzun­ luğunda idi. Bu gemiler dar oldukları gibi karineleri de hemen hemen düzdü. Başta ve kıçta çok kalın birer güverteleri vardı. Bu iki güverte arasında, diğer da­ ha hafif bir güverte vardı. Kürekçiler, işte bu güvertenin altında bulunurlardı. Gemi­ lerin baş tarafları, demir ve tunç levha­ larla zırhlanırdı. A yrıca buraya, mahmuz hizmetini görmek üzere sağlam meşe ağa­ cından kazıklar konulurdu. Geminin baş

bodoslaması, baş güvertenin hizasından n uf unu etlnek mecburiyetindeyiz. _ı, ....i,... _.ı__ i_____ ı... üugun muhakkak olarak biliyoruz ki Or-I çok daha yukarı çıkar, buraya kuş veya

vahşi, hayvan heyke’leri konulurdu. Hafif bir direğe bir seren ve bu serene de dört köşe bir yelken takılırdı. Rüzgâr müsaid olursa bu yelken hisa edilirdi. Muharebe­ den evvel direk, seren ve yelken indirilir­ di.

Yunanlılar, muharebe galerlerine «T ri- j

taçağ ve Rönesans devirlerindeki eski Papalık devletlerinin, Venedik ve Ceno- va Cumhuriyetlerinin donanmalarında üç atlı ve üç sıra kürekli gemiler yoktu. Es­ ki bütün bu donanmalarda «T ıirem », de böyle bir tip mevcud değildi. Halbu- ı bütün bu donanmalarda «Triem », «Kuadrirem» hatta «Pentarem» yani «üç yer», Romalılar ise «Triem » derlerdi. Bu . ___

isimlerin başındaki «T ri» üç demek ol- kürekli», «dört kürekli» ve «beş kürek duğu için, umumiyetle, bu gemilerin her ^ ismini taşıyan gemiler vardı. Fakat, bordasına üstüste konulmuş, üçer sıra bunların uzun kürekleri, isimlerine göre kürekli olduklarına hükmedilmiştir. Gene ; üçer, dörder, beşer kürekçi tarafından çe-zannediliyordu ki bu üç sıra küreği çeken

kürekçilerin oturakları tam üstüste değil, aşağıdan yukarıya olmak üzere her kat biraz daha geminin içine doğru idi. A lt kattaki kürekçilerin, en kısa kürekleri çek­ tikleri, orta kat kürekçilerinin kürekleri

?iraz daha uzun olduğu, üst kattakilerin Allandıkları küreklerin ise hepsinden u-I zun olduğu iddia ediliyordu. Bu mesele , üzerinde çok münakaşalar olmuştur. Fa- 1 kat bu münakaşaları yapanların çoğu ge­

mici değil, tarih ve arkeoloji âlimleri idi. Bu bakımdan denizcilik bilgi ve tecrübe­ leri ya mahdud, ya sıfırdı. Onun için bun­ lar, bu üç sıra küreğin gemilerde nasıl ter- tiblendiğini makul, mantıkî ve pratik bir surette gösterememişlerdir, imparator Ü- çüncü Napoleon, «Jü l Sezar tarihi» adlı eserini hazırlarken bu nazariyeyi amelî bir surette tecrübe ettirmiştir. Üç sıra kürekli bir Triem yaptırmış ve Sen nehri üzerinde dolaştırmıştır. imparator, bu geminin, o- turaklarının ve küreklerinin vaziyetlerini, âlimlerin ve gemicilerin tavsiyeleri üzeri­ ne müteaddid defalar değiştirdiği halde, rahat ve memnuniyeti mucib bir şekilde kürek çekmek imkânı bir türlü bulunama-j dı. Eski zamanlarda üç kat oturaklı ve

H

kilirdi. Eski zamanın harb gemileri devir­ den devire intikal ettiğine ve uzun zaman şekillerini muhafaza ettiklerine göre, ka­ dım Mısır, İran, Fenike ve Yunan do­ nanmalarındaki gemilerin de kürek sıra - sind an dolayı değil, kürekçi adedinden dolayı bu «triyem», «trirem» yani üç kü-

j

rekli adını aldıkları muhakkaktır. Esasen,' bu devirlere aid vesikaların ve resimlerin hiçbirinde böyle üç sıra kürekli gemi de! görülmemiştir. Böyle resimler, sonradan, Uj / ra kürekli harb gemileri bulunduğu ı ıas.nı ortaya atanlar tarafından yapıl­ mıştır.

^.ran katbleri esnasındaki triremler 50- . r n * idiler. Bunların kürekçileri de arasında idi. Bu rakama 50-60 kadar muharib asker de ilâve ederseniz bunların mürettebatı 200,240 kişi

arasm-a 0 1 uğunu görürsünüz. Irarasm-an gemilerin- deki^kürekçiler, sonra bütün galerlerde ° S'bi, ekseriyetle esirlerden mürek- ebdi. Bunlar, zincirlerle küreklerine bağ­ lanırlardı. Başlarındaki çavuşlar, onları kamçı ile idare ederlerdi. Hızlı kürek çekmeleri lâzım geldiği zaman, çavuşlar, onların çıplak vücudlerini kamçılarlardı; tıpkı bir arabaya koşulu hayvanlar gibi.

__ (Arkası var)

(8)

TARiHDE BUyiiK DENİZ

MUHAREBELERİ?

Tefrika No. 4

Nakleden: ABİDİN D A V ER

Sala

mın

Hassa tümeni mııhariblerinin altın ve gümüş

zırhları, güneş vurdukça pırıl pırıl yanıyordu.

--- --- --- —

Kürekçiler arasında beraberliği temin •Çİn çok sıkı ve uzun bir talim devresi ge­ çirilirdi. D algalı denizde kürek çekmek

kumandanı ayrı ayrı adamlardı ve bir harb gemisinin kaptanı ekseriya bir kara

ordu-v“ “ u u ı. L/aıgaıı a en ıza e Küren çekine*. su zabiti idi. . . . .

son derece güçtü. Halbuki çekişte bera- h,arb g a le r im gördük. Artık, terlik gayet mühimdi. Kürekçiler bera- Salamme doğru giden Yunan donanma- terce ve ayni hareketlerle makine gibi kü- s,n>n yanına dönebiliriz. Doğruluğu biraz Tek çekemezlerse, bu kendileri için, çok şüpheli olan bir hikayeye göre Atmalı Te-tehlikeli olurdu. Çünkü, uzun kürekler ile- ™stokhs- ^parlakların karada muharebe

d atıldığı zaman, tam bir beraberlik olmaz- f mekve ^nanm ayı yardımcı olarak kul­ sa, arkadaki kürekler, öndeki kürekçileri lanmak ^ ^ a k ı kendi fikirlerin, kabul yaralardı. Dipleri düz olan galerler, dal- ettirm<;k maksadından vazgeçmediklerim gali denizde yalpa yapar ve bunlarda, fır- görerek ve muharebe daha uzarsa bunla----j ---~ J ^ - 1 --imalı havalarda, kürek çekmek çok yoru-

cu ve hatta tehlikeli olurdu.

Yunanlıların «trier» Romalıların «tri- rem» dedikleri bu küçük tekneleri doldu­ ran 200-240 kişi, üstüste bir vaziyetle idi­ ler. Baş ve kıçtaki muharebe güvertelerin­ den başka boş yer bulunmazdı. Fakat, fi­ lolar, kıyılardan ayrılmadıktan ve geceleri de ekseriya demirledikleri için mürettebat, temen daima sahillere çıkarak orada ye- T’aek pişirir, karınlarını doyurur ve uyku u- yurlardı.

^ İran gemileri, İran imparatorluğuna tâbi muhtelif milletlere, hatta bazıları A s­ madaki Yunan şehirlerine mensub olduk­ ları için, İran hükümdarı, gemilerin sada­ katini temin için, her gemiye en az 30 ka­ dar İranlı muharib koymuştu.

Yunan donanmasının kürekçilerine ge­ mce, bunlar da kısmen esir, kısmen harb lçm silâh altına alınmış veya ücretle tu­ tulmuş adamlardı. Aralarında, sulh zam’a- nmda, sahillerde çalışan ticaret filolarına

rın Korent berzahına çekileceklerinden en­ dişe .ederek, İran hükümdarına bir mek- tub göndermiş ve onu bir arı evvel hücu­ ma davet etmiş imiş. Hatta, İran hükümda rını, acele etmeğe teşvik ve tahrik için A ti­ na donanmasında bir kaçma arzusu oldu­ ğunu, eğer vakit kaybetmeden muharebe­ ye girişirse Yunanlıları mağlûb ve esir e- deceğini, Yunan gemileri mürettebatının İranlılardan son derece yıldıkları için her an kaçma çarelerini düşündüklerini bildir­ miş imiş. Herodot’un anlattığına göre, İran kumandanları bunun üzerine bir harb mec­ lisi kurmuşlar, bu mecliste yalnız Halic&r- nasse (1 ) Kraliçesi Artemis beklemek re­ yinde bulunmuş; diğerleri, fırsatı kaçırma­ mak için hemen harbetmek istemişler. Yu­ nanlı kadın, İran hükümdarına, bir sefer­ de şimalî Yunanistanm istilâsı kâfi oldu­ ğunu, şimdi Atik yarımadasında, ordu ve donanmanın kışlağa çekilmesi münasib o- ! ıcağını, o zaman Yunan donanması mü- 'ttebatı arasında zaten mevcud olan kav-sanıııerae çalışan ticaret nıoıarına * ---— - , ...* , , , , mensub tayfalar, gemiciler, hatta ba- g " l« . çekememezlıkler ve kıskançlıkların j'kçılar da vardı. Bu gemilerde iki şef bu- f^acağım ve bu yüzden

umurdu.Biri kürekçilere kumanda eden, ^ v e z i n ve kararını işaretle bildiren <<keleuste» idi. öteki de, suları, rüzgârları, eVyam ve evkatı tayin eden, yalnız ba-

Ş'.na veya muavinlerinin yardımile gemi­

li* kıçında dümen hizmetini gören uzun «"»>«• ‘*“- “T " :wortıu'On-kuTeği kullanan adamdı. Bugünkü vazi- azametim daha ziyade okşuy

göre, birincisi çarkçı, İkincisi kaptan lar: . , denizin

sa-hizmetini görüyorlardı. ~

Harb gemilerinde, gemicilerle muharib- b l11 sabl , 'Janı 0 ma . ıç tmanIZ kâfidir- er arasında mevcud ayrılık, iki bin sene masının üstüne e m ^ ordusuna ve devam etmiştir. Geminin süvari,ile askerî ° da’ saymakla b,tW

cu lava^ıuı * w «mj

-bütün birbirinden ayrılıp dağılacaklarını söylemiş; Serhas'ın ilkbahara kadar rahat rahat Peloponez’in zaptına hazırlanabil«' ceğini ilâve etmiştir. Fakat satraplann (es­ ki İran vali ve kumandanları) ileri sür­ dükleri fikirler, İran hükümdarının guiur

(9)

bir misli üstün donanmasına güveniyordu. Onun için hemen taarruza geçmeğe ka­ rar verdi.

Böylece Temistoklis. Yunan do­ nanmasını Salaminde tutmaktan ü- midini kesmek üzere iken İranlılarm taarruza başlamakta oldukları öğrenildi. Bu haberi getiren Lisimaküs’ün oğlu Aris- tid idi. Aristid, birkaç yıl evvel, haksız ye­ te Atmadan sürülmüştü; fakat, şimdi va-I tanı tehlikede olduğu için, uğradığı bu | haksızlığı unutmuş, yurdunun hizmetine koşmuştu. Egine adasına mensub bir gemi­ ye atlıyarak, Iran donanmasının ablukasını yarmış ve vatandaşlarına iltihak etmişti.

Bu şerait altında berzaha dönmek, açık denizde, Yunanlıları, en az bir misli daha üstün bir düşman karşısında boyun eğmeğe mecbur etmekten başka bir neti­ ce vermezdi. Bütün Yunan kumandan­ ları, Yunanistanm talih ve mukadderatı, Salanıin sularına bağlı olduğunu teslim et­ tiler.

Iran hükümdarı, Serhas, pek yakın olan büyük muharebeyi, zaferden tamamile e- min olarak karşılıyor ve düşmanlarının uğ­ rayacağı hezimet ve felâketi kutlulamağa hazırlanıyordu.

Salamine ve boğazlarına hâkim olan Egaleos dağının yeşil yamaçları üzerine hükümdarın ve maiyetinin ipek çadırları kuruldu. Bu, saraya benziyen bir ordugâh- ; tı. Bütün döşemeler erguvan renginde idi. Çadırların direkleri yaldızlı ve tepeleri som altın topuzlarla süslenmişti. Yerlere par­ lak renkli halılar serilmişti; mobilyeler, fil­ dişi oymalı ve kakmalı idi. Herşey servet, haşmet ve saltanat arzediyordu.

| Hükümdarın zatî çadırının önüne muh­ teşem bir altın taht konulmuştu. Tahtın iki tarafında müteaddid yelpazeciler vardı. Şehinşahın yaverleri, silâhtarları, sakileri, nedimleri olan asilzadeler, tahtın basamak­ larına sıralanmışlardı. Tahtın bulunduğu sırtın sağında ve solunda, aşağıya doğru hükümdarın «Ölmez Hassa tümeni» ne mensub cengâverler saflar kurmuşlardı. Bu 10,000 kodaman muharibin altın ve gümüş zırhları, güneş vurdukça pırıl pırıl yanıyordu.

Sahilde Atik yarımadasının nihayetin­ deki burnun beyaz mermer yarlarından itibaren, boğazların girintili çıkıntılı kıyı­ ları imtidadmca, gözün alabildiğine, her milletten yüzbinlerce asker saffı harb niza­ mında sıralanmışlardı. Bunlar, Kayserin düşmanları olan Yunanlıların nasıl imha «dildiğine şahid olacaklardı ve beklendi­

ği gibi, Yunan galerleri karaya atıldık­ ları zaman bu imhaya iştirak edeceklerdi. Yunan donanması mürettebatı için aman yoktu. Ordu tümenleri, İran donanma­ sı boğazlara hâkim olur olmaz, Salamine saldıracaklar ve denizin himayesinden mahrum kalan Atina ahalisi A sya cengâ- ver! erinin eline düşecekti.

Iran hükümdarı, çadırından çıktı, ne­ firler ve köslerin çaldıkları selâm havası arasında tahtına oturdu. Sonra, sabih bir belde gibi, boğazlara doğru ilerliyen mu­ azzam donanmasına baktı, gök yıkılsa or­ dumun kargı ve mızraklarile tutarım diyen bu hükümdar, o muhteşem armadanın* muhteşem gidişinden büyük bir gurur duy­ du. Bu yüzlerce harb gemisinin içinde binlerce esir, ağır küreklere yapışmış, kan ter içinde değil, fakat çıplak sırtlarına ye­ dikleri kamçıların tesirde kan ve ter için­ de, nefes nefese, kürek çekiyorlardı. Gemi­ lerin baş ve kıç güvertelerine dizilmiş o- lan cengâverler, naralar atarak kürekçileri teşvik ediyorlardı. Takatleri kesilmeğe başlayıp da bu teşvik onları canlandırma­ ğa kâfi gelmeyince, çavuşların kamçılan sırtlarında şaklıyordu.

Salaminin her tarafından, kadınlar, ih­ tiyarlar, çocuklar, bütün harbedecek halde bulunmıyan insanlar, gözlerini deni­ ze dikmiş, gelen düşman donanmasına ba­ kıyor ve büyük bir endişe içinde, başla­ mak üzere olan çengin ilk işaretini bekli­ yorlardı. Eğer, muharebede sayı üstünlü­ ğü galib gelirse, onların kara talihine dü­ şen, ölüm, esaret ve anlatılmaz bir sefalet olacaktı. Eski zaman harblerinde, mağlû­ biyet muharib okuyanlar için de bir felâ­ ketti. (Şimdi de geııe öyle oluyor y a)

(.Arkası var)

[1] Halicarnasse şehri bugünkü Bo­ durumun bulunduğu yerde kâindi.

(10)

TARiHDE BUYLK DEMİZ

MUHAREBELERİ!

Tefrika No. 5

Sala

Nakleden: ABİDİN DAV ER

m ı n

Atmalı Temistoklis birinci hattı harbin

tam

ortasında

bulunuyordu

Yunan donanması, gayri müsavi kuv­ vette iki fırkaya ayrılmıştı. Z ayıf fırka, bo­ ğazın garb methalinde, düşmanın bulun­ duğu tarafın aksi tarafta demirlemişti. V a­ zifesi düşmanın, Yunan donanmasının ar­ ka cephesine hücum etmesine mâni olmak­ tı. Donanmanın büyük kısmını teşkil eden diğer fırka 300 gemiden mürekkebdi; mü- teaddid hatlar üzerinde, kanalların şark methalinin tam içinde, demirli bulunuyor­ du. En kuvvetli gemiler, en emin kuman­ danlar, en cesur muharibler ilk hattı teş­ kil ediyorlardı. Muharebenin neticesi bun­ lara bağlı idi. Herşeyi önceden görüp tah­ min etmiş olan adam, Atinalı Temistok­ lis de bir Atina galeıinde, birinci hattı harbin tam ortasında bulunuyordu.

Bu vaziyet, bize mazi ile hal arasında mevcud büyük bir tezadı daha gösteriyor. Muhtelif salâhiyet ve vazifeleri, bugünkü gibi siyasî şef, ordu kumandanı, general ve donanma kumandanı amiral arasında taksim eden modern ihtısasçılıktan o za­ man henüz eser yoktu. Bu deniz harbi politikasını tavsiye eden Temistoklis, mu­ harebede de en başta ve en önde bulun­ mağa mecburdu. Yapılacak olan bazı de- mz manevralarına rağmen, muharebe, sa- bih plâtformlar üzerinde cereyan edecek bir kara savaşından ibaret olacaktı. Öy- kara harbi san’atma vâkıf olan, pek­ âlâ, denizde de amiral olabilirdi. Yunan donanmasında 60,000 kürekçi ve asker toplanmıştı. İran donanmasında da en az ■ZÜ.OOO kişi gemilerin harb güvertelerine kürek oturaklanna yığılmıştı. Boğaz- ann methaline doğru, yarı yolda Psi- jalya adlı bir kayalık ada vardır. îranlı- a^’ ou adayı işgal etmişlerdi. Adanın kı­ yılan ve kayalık tepesi silâh parıltısından yanıyordu. Adanın biraz ötesinde, birkaç a‘if gemi, fena vaziyete düşecek dost ga- erlere yardım etmek için bekliyordu. Bu , î ^ k adanın arkasında, büyük armada, .lr°|fini takib eden dört fırka teşkil etmiş- 1- bfdcalar, binlerce küreğin müritazatn p mevzun darbelerile ileri saldırmışlardı. 5“n baştaki fırkanın solunda, İrana tâbi, ^ Ur ve Sayda krallarının emrindeki Feni­

ke filosu geliyordu. Bu, heybetli ve deh­ şetli bir filo idi. Çünkü, Fenike galerleri hakikî gemiciler, cesur denizciler tarafın­ dan idare ediliyordu. Bunlar, yalnız Ak- denizin iç sularında dolaşmış değil; Okya­ nusun enginlerine çıkmak cesaretini gös­ termiş deniz kurdları idi. Birinci hattın sa­ ğında, Serhas ile beraber olan îyonya Rum şehirlerinin gemileri, Efez’in, Mile - nin, Sisam’ın ve Semadirek’in uzun galer­ leri vardı. Öldürücü bir meydan muha­ rebesinde Yunanlılar, Yunanlılarla boğu- şacaklardı. Kürekçiler, ağır küreklerin üs­ tünde iki kat olurken uzun feryadlar sa­ vuruyorlardı. Cengâverler, kılıçlarını çek­ miş, kargılarım kavramış, gemilerinin baş muharebe güvertesinde toplanmış millî harb şarkıları söylüyorlardı. Bu şarkılar içinde her milletin sesi, her musikinin nağ­ mesi vardı. A sya gemilerinin küpeşteleri arkasında Babilonya ve İran okçuları, ok­ ları yayların üstünde, atışa hazır, bekliyor­ lardı. Bunlar, eski zamanın en yaman ok­ çuları olarak tanınmışlardı.

îran donanmasının birinci hattının sol cenahı, boğazın methaline varınca, kü­ rekçiler hafifçe sür’ati azalttılar, buna mu­ kabil sağ cenahta, kürekçiler daha seri hamleler yapıyorlardı. Uzun hattı harb, Salamin burnu etrafında, mihveri üzerin­ de döndü, îranlılar, kanalda, sahile amud vaziyette saffı harb teşkil etmiş olan Y u­ nan donanmasını görmüşlerdi.

Yunan donanmasının ilk hattı harbinin merkezini ve sağ cenahını Atina gemileri, solunu da İsparta Generali Öribiyad m k mandasındaki Poloponez filosu teşkil ediyordu. Kürekçiler, küreklere dayanmış hareketsiz duruyor, arasıra, b i r k a ç kürek arak gemileri yerlerinde tutmak için ma- r-vra yapıyorlardı. Bu sırada, Iran ge- r ilerinin kürekleri, boğazın sularım süpür- meğe başladıkları için, Yunanlılar Pean şarkısını söylemeğe haşladılar. Bu, on

j

’ ’ rın harb marşı idi. Tarihî boğuşma, a k'-adan dakikaya başlamak ü z e r e y d i.

Fakat, Iran donanmasının birinci hattı, bütün azametile çala kürek ilerlerken ^ rienbire, Yunan donanmasında bir pamk.

(11)

bozgun başgösterdi. A z kalsın, Yunanlı­ lar, h&rbetmeden hezimete uğrayacaklar ve Iranlılar da bekledikleri zafere kavu­ şacaklardı. Filvaki, Yunan donanmasında­ ki gemi kumandanlarının bir kısmı, düş­ manın, boğazın iki kıyısını adeta bir köp­ rü gibi birbirine bağlıyan ve açık denize doğru gözün alabildiğine uzanıp giden en az 600 galerden mürekkeb muazzam ar­ madasını görünce korkmaktan kendilerini

damamışlardı. Bu korku, kürekçilere de sirayet etti. Düşmana doğru kürek çeke­ ceklerine siya etmeğe başladılar. Birinci hattaki gemilerin bir haylisi geri geri gi­ dince ötekiler de ayni hareketi taklid etti­ ler. Bunların bir kısmı korkudan değil; fakat hattaki mevkilerini kaybedip tek baş­ larına düşman donanması arasına düşmek" ten çekindikleri için, hattı harbi takiben ge­ riliyorlardı. Eğer, bu panik başlangıcı bir az daha sürseydi, Yunanlılar için felâket muhakkaktı.

Fakat biraz sonra bozgunluk durdu. En son geri çekilen gemi Makedonyanın Paüene beldesine, yani P alm iye men- subdu. (Palini, Halkidikya yarımadası­ nın ucunda inek memesinin uçlarına ben- ziyen üç küçük yarımadadan garbdekinin ismidir.) Bu üç yarımadadan ortadaki Ci- tonya, ^ şarktaki Aynarozdur.) Bu gemi Arminias isminde cesur bir askerin ku­ mandasında idi. Arminias, bozgun başlan­ gıcını bastırmak, korku gösterenlere cesa­ ret vermek için çalışan Yunanlıların en gayretlisi idi. O, her ne olursa olsun, mev­ kiini muhafazaya karar vermişti. Kaçmak- tansa döğüşe döğüşe batmağı tercih edi- U ^ vve^ ’ kaÇmağa teşebbüs edenle­ ri durdurduktan sonra, bunları arkasından sürüklemek için triyer inin provasını (ba­ şını) yaklaşan düşmana çevirdi. Bu sıra­ da birinci İran hattı, iyice sokulmuştu. Iran gemilerinden biri, hemen hemen tek başına, Yunan »affı harbinin ilerisine fır- Iıyan bu gemiyi mahmuzlamak istedi. Ar- minias’ın galeri bir dümen darbesile bu tehlikeyi atlattıktan sonra, ikinci bir m a-t nevra ile düşman gemisine aborda oldu, yani bindirdi. İki geminin birbirine karı­ şan kürekleri çatır çatır kırıldı. Bu koca kürekler, gemilerin sikletile adeta birer I kibrit çöpü gibi kolayca kırılıp dökülmüş ve kürekçilerin bir haylisinin kaburga ke­ mikleri de beraber kırılmıştı. Gemiler, a- I deta birbirine sarıldılar. V e baş güver-

j

telerdeki muharibler de birbirine saldırdı­ lar.

Tarihî Salamin muharebesi başlamış­ tı.

Arminias’m galeri, öteki bordasından başka bir İran gemisinin hücumuna uğra­ mış, böylece iki taraftan sıkıştırılmıştı. Şimdi, Arminias ve gemisi çok büyük bir tehlike içinde idi amma onun gösterdiği cesaret ve içine düştüğü tehlike, Yunan­ lıların ricatini durdurmuştu. Artık kürek­ çiler, bütün kuvvetlerile küreklere asılıyor­ lar ve gemiler, tek başına İran donanma­ sının içinde harbetmek cesaretini gösteren Makedonya triyer inin imdadına koşuyor­ lardı. Böylece, boğazın bir kıyısından öte- ki sahiline kadar, her iki filonun ilk hatları j birbirine girdiler. Muharebe naraları, k ı-1 rılan küreklerin birbirine aborda olan ge­ milerin müthiş çatırtısı göklere çıkıyordu. Galerlerya kasden birbirine bindiriyor, ya- hud da kazaen çatışıyorlardı. Çok geçme­ den, hattı harbler öyle bir karıştılar ki ön­ ceki intizamdan eser bile kalmadı. Şimdi Salamin boğazı, geniş ve büyük bir bo­ ğuşmaya sahne oluyordu. Filolar, göğüs göğüse gelmiş, gemiler göğüs göğüse gel­ miş, kürekler göğüs göğüse gelmiş, mu­ haribler göğüs göğüse gelmişti. Salamin' adasını Atik yarımadasından ayıran dar geçidde yüzlerce gemi birbirine dayanıp çatmıştı. Öyle ki gemiden gemiye atla­ yıp bir kıyıdan ötekine geçmek mümkün­ dü. Birinci Yunan hattı harbinin ortasın­ da, Atina Cumhuriyeti gemilerinin ara­ sında bulunan Temistoklis, düşmanın I- yonya ve Fenike filoları arasına bir kama gibi girmiş, İran hattı harbinin merkez kütlesine doğru ilerliyordu. Provalara ta­ kılı tunç gagalar, düşman tekneleri arasın­ da yol açıyor, kınlan küreklerin parçaları havada uçuşuyordu. Kürekçiler, kürekle­ rin gemi içindeki kısımları tarafından otu­ raklardan koparılıp sökülüyor, vücudleri- nin muhtelif azalan kırılmış, ezilmiş bir halde yerlerde perişan yatıyorlardı.

Mahmuzlanmış gemiler batıyor, için­ dekiler denize dökülerek veya atlıyarak canlarını kurtarmağa çalışıyorlardı. Bun­ lar arasında bütün gayretlerde yüzerek ö-

ümden kurtulmağa uğraşanların çoğu, yanlarından geçen galerlerden yedikleri ürek darbelerde kafaları parçalanarak o uyor, yahud birbirine aborda olan ge- î111 ^r’n. te^ne^er’ arasına sıkışarak eziliyor- !' ran kürekçilerinin çoğu, oturaklara zincir e bağlanmış olduğu için, bunlar, ge- nu eri atarken beraberce dibe gidiyorlar-

(12)

TARiHDE BÜYÜK DENİZ

MUHAREBELERİ!

Tefrika No. 6

Sala

Nakleden: ABI DİN DAV ER

mm

Muharebenin

başlangıcında,

İran

donanması

safları büyük bir kargaşalığa uğramıştı

A syah okçular, gayet yakın mesafe- , Bu da gösteriyor kı Iyonya ve Fenike fi­ den oklarını yağdırıyorlar, muharibler lolarmdan başka diğer Iran filolarının mu- birbirlerine küçük kargılar fırlatıyorlardı, rettebat. Yunan ılara nazaran daha az Fakat, muharebenin neticesini tayin ede- ^ n ızcı idiler Eski zamanlarda, Maroton- cek olan bu çeşid silâhlar değildi. A sıl dan Buyuk t e n d e r in zaferlerine kadar muharebe gemiler arasında idi. Galerler cereyan eden muharebelerde. Yunanlılar, birbirini mahmuzlıyarak batırmağa çalı- karada, Asyalılardan daha iyi yetiştirilmiş Sıyorlar, buna muvaffak olamayınca ha- askerler olduklarını ispat etmişlerdir. İran sımlarına rampa ediyor ve muharibler, hükümdarı Serhas m askerleri karada ha- baş ve kıç güvertelerinde boğaz boğaza ^m larından bir derece zayıf oldukları gi-boğuşuyorlardı. Bu göğüs göğüse muha- bl> denızde. bu zaf,an bır kat daha ar' rebelerde, daha ziyade Yunanlılar üstün 'tıyordu. Çünkü, alışrk olmadıkları deniz- çıkıyorlardı. Çünkü, Yunan cengâverleri, d<- ‘ abİh ™ 8alJanan d arb irz em in ü z e - daha küçük yaştan itibaren seçilerek mu- rmde barbetmek mecburiyetinde adiler, haribliğe ayrılmış mükemmel idmanlı at­

letlerdi. Bunlar zırhlı elbiseler giymişler d i; silâhları da ağır ve uzun kargılardı. Yunan askerlerine, yalnız Iyonya filosun­ daki soydaşlan karşı koyabiliyorlardı. F a­ kat, onların karşısına d a; Ispartalılar çık­ mıştı. îspartalılar, Termopil geçidinde kılıcdan geçirilmiş olan arkadaşlarının in­ tikamını almağa susamışlardı.

Iran bayrağı altında harbeden lyon- yalılar ın bazıları, hattı harbin şurasında, burasında, bazı mevziî muvaffakiyetler kazandılar ve boğaz boğaza döğüşmede îspartalılann birçok triyer’lerini batırdık- lan gibi bir kısmını da zaptettiler. Sema- direk adasının gönderdiği gemilerden biri- ne bir Yunan galeri saldırarak onu mah- muzladı. Semadirek gemisinin su

kesimin-Batan gemilerin korkunç manzarası ve boğulan mürettebatın feci hali, Iran hat­ larında bozgunluk çıkarıyordu. Böylece Yunan filosunun Temistoklis’in idaresin­ deki kısmı, bir kama gibi Iran gemilerinin teşkil ettiği kütlenin içine gittikçe gömü­ lüyor; bu dar boğazda sayı üstünlüğü hiç bir işe yaramıyordu. Yunanlılar, bütün kavga esnasında, asla kendilerine faik düş­ man kuvvetlerde çarpışmağa mecbur ol­ madılar. Mevziî zayiatı hemen doldura­ cak kadar ihtiyat gemileri de geri hatlar­ da, daima hazır bekliyordu. Böyle bir muharebenin ancak bir tek neticesi olabi­ lirdi: İyi harbeden tarafın zaferi, iyi har- bedenler ise Yunanlılardı.

Daha muharebenin başlangıcında, Iran donanması safları büyük bir kargaşalığa uğramıştı. Arkacı fırkalar, muharebeye rU k;: -i l * , _ . , uğramıştı. Arkacı tır

Sa i. i l t • ı ı • t , * b,alma- * ir a k edemediklerini ve seyirci kald.kla-, iştirak edemediklerim ve seyirci Kaıaıma-retteb j ”d€kl. ranb ve ^y°ny ah mıj' nnı görerek boğazda kendilerine bir yol, ve Î it; ık'=nd>lerm, mahmuzlayan gemi- açmak istemiş]erı fakat buna muvaffak ' Y atladılar ve kargılar.le Yunanlıları de- o!amamlşlardl. 0 zaman, bunlar, bu dar, ^tze öktüler. Ondan sonra, zaptettikleri Ve kalabalık sahada birbirlerini

tehlike-u gemıle mtehlike-uharebeye devam ettiler. ye soktuklarını görerek boğazdan çıkmak Lbkkate değer bir nokta: İran askerle- üzere, geri dönmüşlerdi.

nmn pek azı yüzme biliyordu. Bu yüzden, Yunanlılar tarafından fena halde taz-1 gemden batınca denize dökülenlerin çoğu y ik edilmekte olan ilk hattaki Iran

gemi-°guluyordu. Aksine Yunanlıların çoğu Ieri, bu ricati görünce, arkacı fırkalara ıl-yuzme biliyor, bunlardan gemileri batan- tihak ettiler ve açık denize doğru boğaz- ,‘,r A kanlarını, tolgalarını ve kargılannı dan çıkmağa başladılar. Böylece birbirine

r . ıvaiftmuını yw\uıuba uaoiauııcu . ^ j

--lrIatıp denize atılıyorlar ve yüze yüze ya karışmış olan iki taraf gemileri yavaş ya . kaşka bir Yunan gemisine çıkarak muha- vaş şarka doğru kaydılar. Bu ricat hare j tebeye devam ediyorlar, yahud sahile ka- keti, küçük Psitaiya adasını, A sya rı o dar giderek canlarını kurtarıyorlardı. sunun himayesinde bıraktı.

(13)

D<-niz muharebesini sahilden takib etmekte olan Atinalı Aristid, bunu görünce eline geçirdiği küçük kayıklara, bir kargılı kıt’a bindirip adaya çıkardı ve oradaki İran as­ kerlerine hücum etti. Bu kayalık adadaki Iran kuvveti, donanmanın çekildiğini gö­ rerek maneviyatı bozulmuş olduğundan, büyük bir mukavemet göstermedi. İran as­ kerleri y a öldürüldü, yahud da adanın yarlarından aşağı fırlatılıp denize atıldı. Bir Atina trireminde harbeden Yunan şairi Eschyle (E şil) yani Eshilos harb- den sonra, yazdığı şiirlerde, memleketinin düşmanlarını tepelemekten doğan sonsuz sevinçle ve gayet merhametsizce muhare­ beyi tasvir etmiş; adanın tepesinden aşağı atılan İran askerlerinin muharebe gürül­ tülerini bastıran feryadlarmm, İranlılar a- rasmdaki bozgunu ne kadar arttırdığını anlatmıştır.

İranlılar arasında en kahramanca har- bedenler bile ümidsizlığe düşmüşler, kork­ muşlar ve kaçmağa başlamışlardı. Haü- carnasse (Alikarnasos) Kraliçesi Arte- mis, kendi beş galeri ile İyonya filosu ara­ sında kahramanca harbetmişti; fakat gü­ zel ve gene kadın, işin sarpa sardığını gö­ rünce, boğuşan gemilerin arasından çık­ mak istemiş, kendi fırkasına bir yol aç­ mak için çabalamağa başlamıştı. Bu sıra­ da, Kraliçenin bindiği gemi, karışıklık a- rasında bir Iran galerini mahmuzlıyarak batırmıştı. Boğaza nazır bir tepeye kurul­ muş olan tahtın üstünden muharebenin al- | dığı şekli hiddet ve ıstırabla seyreden Ser- as, kendi saflarında harbeden güzel ve cesur melikenin bir Yunan harb gemisi­ ni batırdığını sanmış ve:

« — Bu kadın, tam bir erkek gibi har- bederken benim erkeklerim kadınlar gibi kaçıyorlar» demişti.

Simdi, İran donanması çekiliyor, Yu- nan donanması kovalıyordu. Kaçan İran gemilerinden ikisi Ögaleos dağının eteğin­ de karaya düştüler. Donanmasının hezi­ meti karşısında son derece gazaba gelmiş olan Serhas, düşmanın önünden kaçıp ka­ raya düşen iki İran gemisindeki efrad ve zabitanın kamilen kafalarının kesilmesini hassa kıt asına emretti. Bu emir derakab infaz edildi; karaya ve selâmete kavuş­ tuklarını zanneden mürettebatın başlan uçuruldu. Manzara çok kanlı ve fecidi; Bir taraftan Serhas m hassa askerleri l i ­ raya düşen mağlûb İran gemicilerini kılıç- dan geçirirken diğer taraftan da galib Yunanlılar, denizde yakaladıkları I- ranlıları boğazlıyorlardı. İran donanması

kumandanı, Serhas’m kardeşi Âriabigne de ölüler arasında idi.

Yunanlıların takibi çok sürmedi; İran germleri boğazlardan dışarı çıktıktan son­ ra Yunan donanması, biraz daha takibe devam ettiyse de pek ileri gidemedi. Çün- u. unanlılar, açık denizde, sayıca üstün olan Iranlıların kendilerini sağdan soldan, önden ve arkadan çevirip ezeceklerini bi- !' ^ vaki> Iran donanmasının bü- î “ bir h am . henüz hiç harbe girmemiş­ ti, bunlar gen dönüp ricat halinde bulu­ nan filolarına iltihak edebilirlerdi. O va-

ı . unan ılar kazanılmış bir zaferi kay-e. Onun için Yunan donanması sabahki demir yerine döndü. İran donan­ masının bakiyesi de sahile yaklaşarak Fa- ler civarında demirledi. Faler, o zaman, Ahnanın limanı ve iskelesi idi; İran ge­ milerinin ekserisi buradaki küçük limana iltica ettiler. Salamın adasını açıktan dola­ şıp boğaza, Garb medhalinden girmek ve ora an unan donanmasını geriden sarıp vurmak vakfesini almış olan İran filosu da, butun gun hiç muharebe etmeden sa- de kürek salladıktan sonra dönüp gelmiş­ ti. u filo da, donanmaya iltihak etti.

. Yunanlılar, henüz, kazandıkları zafe­ rin ıymet ve ehemmiyetini kavrayama­ mışlardı. Ertesi sabah tekrar bir hücuma uğrayacaklarını zannederek Salamin bo­ ğazında bekliyorlardı. Yunan donanması kumandanı, düşmanı boğazın içinde har­ be icbar etmek ve iki cenahlarım sahille- re dayayarak Iranlıların üstün kuvvetlerle kendilerini ihata etmelerine meydan ver­ memekten ibaret olan muvaffakiyetli ma­ nevrayı tekrarlamağı düşünüyordu. Fil­ vaki bu tabiye ve manevra çok iyi netice vermişti. Iran donanması sayıca üstün ol­ masına rağmen, muharebe sahasının darl gından dolay, bundan istifade edememi 00 gemisini hep birden muharebeye sc kup da Yunanlıların 350 - 400 teknesi,

düfmfn Bilâkis Vunanhla,

halde, e r S i ' Ssabah düşman gene taarruz d1" 601311' etmݧlerdİ- ( geçerse. bu tecrübe edilmiş manevrayı tel Y,m " î f Ç°k doğru olacaktı. Halbul anlav” * 3r’ ° eherr>miyetini tamamil anlayamamış olmakla beraber, kat’î net darı 9" l 3 er kazanmıŞİardı. İran hükürr dar, berhas, muazzam donanmasının S £ amin boğazını zorlayıp geçmek imkânsu Z o kadar bSyiik tee!sür d Z - \ h bu,U", Plinlarm, değl,ti, mege karar verdi.

(14)

TARiHDE BÜYÜK DENİZ

MUHAREBELERİ!

T e fr ik a N o. 7

Nakleden:

Sala min

Iran donanmasının fırtınadan ve muharebeden^

kurtulabilen gemileri çatırdıyarak yanmağa başladı

, , . . . , “ 7 I Sabah olup da güneş doğduğu zaman Muharebe bitip de gece o unca Ser - At;nnl, TpmUfoklis ile î snartah Öribi -i has m muhteşem çadırında bir harb meclisi

toplanarak vaziyeti müzakere ve müna - kaşa etti. İkinci bir zorlama teşebbüsü - nün daha iyi bir netice vermesine asla im­ kân görülmediğinden, taarruzun tekrarın­ dan vaz geçildi. Kraliçe Artemis’in İran Veliahdi Ardaşir ( * ) ile birlikte A syaya dönmesi kararlaştırıldı. Serhas ise mily

Atinalı Temistoklis ile Ispartalı Öribi -

j

| yad, Salamin boğazı ağzına gönderdikleri j keşif gemilerinden düşmandan eser görül-! mediği haberini alınca buna adeta inan -

mak istememişlerdi. Onlar, bütün İran donanmasının, bir akşam evvelki demir yerini terkedip gözden kaybolduğunu öğ­ renince bir gün evvel kazandıkları zaferin -- ”*...7 T Vt î ehemmiyetini anladılar. Atinalı Amiral, “k » 7 “ unUn b .! m d. (EI,.p™to! ) Hel- deralab d0 donanmasmm ,akibi„e jespont kop'ufune (ilkbaharda «.lirken a,l|mal fctedi , , , tereddUd Ç enakkal, boğaz,„da kurduğu kopru) j . btnm Iranlllann, Y u„«n donan -

doneoek ye oradan A ,y a ,a geçecekti. ^ ^ de„İ2de yaka,w baklamak Askerlerin Yunanıstanda yiyecek bırşey ¡çin yaptlklan bir harb hilesi sanıyordu, bırakmadıkları ve donanması deniz hâki- T em j^ H V in ısran karşısında istemiye is- miyetini kaybetmiş bir vaziyette olduğu i- lefniye takibe razı 0ldu. Donanma, hemen çın bir milyon kışının, kışı Yunan toprak- denize açıldl ve Andros adasına kadar arında geçirmeğe kalkışması, ordunun g;tt;. {akat düşmandan eser yoktu. T e - kıtlıktan ve açlıktan ölmesi demekti. mistokHs> dalıa ilerilere gitmek ve mutlaka Donanmaya, hemen A dalar denizinin fran donanmasını yakalayıp imha etmek şimaline giderek harekâtını, boğazdaki j3tiy0rdu:

köprüyü ve orduya erzak getiren nakliye __Düşmanı bulamazsak bile A sya H-gemilerini himaye ve muhafazaya inhisar manlanna gider, îyonya’yı (lyo n ya îz- ettirmesi emredildi. Donanmanın kışlamak mjr civarında küçük bir Yunan devleti i- üzere emin bir yerde yatması lâzım geli- dj) Iran aleyhine ayaklandırmağa çalışı­ yordu; fakat daha evvel, ordunun ric’at rız> diyordu. Fakat îspartalı general, razı harekâtını himaye etmesi lâzımdı. Kışa 0lmadı. O, elde edilen neticenin kâfi ol- kadar Serhas ordusu ile A syaya geçerek, . . . .

Kam iîî-l1* ı . 1 t • t 1

her türlü taarruzdan masun bir yerde bu Sunabilirdi. Serhas'm en kıymetli satrapı olan Mardonius, 300,000 kişilik bir ordu

duğu ve sonbahar bitmek üzere iken A - dalar denizinde dolaşmanın tehlikeli bir iş olacağı fikrinde idi. Arkadaşının teklifini ivıaraonıus, ju u.uuu KışıliK bir orau kat*iyetle reddetti. Muzaffer donanma şimalî Yunanistanda kalacak ve bu or- Salamine döndü; muhtelif filolar ve fır - du ile gelecek sene Peloponezi zaptede- kaiar> mahfuz limanlarda kışlamak ve ge-

CC f 1' mileri tatlı meyilli plâjlarm kumluklarına

ban donanması, bu emri alınca, daha o çekmek üzere dağıldılar. O zaman kışın, gece Faler koyunu bırakıp yola çıktı. Do- gemileri kumsallara çekip önüne kazık­ lanm a mürettebatı, gündüz uğradıkları ]arla şarampol dikmek ve ilkbaharda iyi hezimetten manen o kadar yılgındılar ki havalar gelip de denize indirilinciye ka- gece, evham yüzünden büyük bir paniğe dar, gemileri muhafazaya kâfi bir garnı- ngradılar. Atik yarımadasının nihayetin- Zon bırakmak adetti,

deki Sunium burnunun beyaz mermer Iran hükümdarı Serhas ile ordusu, H * ' yarlan, gece ay ışığında pırıl pırıl parh- lespont yani Çanakkale boğazına ge yordu. Iran gemicileri, bu beyaz kaya- leri zaman, Avrupayı A syaya bag ıy*n Sarı, kendi ric’at yollarını kesmiş olan muazzam köprüyü fırtına ve akıntıların a ıp düşman donanmasının yelkenleri sandılar, götürmüş olduğunu gördüler. Iran or tçlâş ve korku içinde rota değiştirerek mu- Tesalya, Makedonya ve Trakya a ya^ hayyel düşmanlarının çok uzağından geç- t’ğı uzun ve yorucu yürüyüşler csna£L

(15)

rüyü parçalanmış görünce Iranlıların raa- rcviyatı büsbütün bozuldu. Bereket ver­ sin ki İran donanmasının bakiyesi boğaz­ da, kendilerini bekliyordu. Donanma, ilk­ baharda, buradan geçişi yedi gün yedi peçe sürtmüş olan milyonluk orduyu, şim­ di yüzbinlerce kişi eksilmiş olduğu için kolayca A sya kıyılarına taşıdı.

Ertesi sene, İranlılar için daba büyük bir felâket senesi oldu. Şimalî Yunanis - tanda kalmış olan 300,000 kişilik Mar- donius ordusu da, Salamin deniz muha­ rebesinden kurtulan donanmanın bakiyesi de bu sene içinde imha edildi. Yunan ku­ mandanlarından Pausanias yani Pafsa- niyas 100,000 Yunanlı ile Mardonius’un ordusunu Atmanın şimalinde P latea’da I mağlûb ve perişan etti.

110 triyerden mürekkeb bir Yunan do­ nanması da, Leotihidis ve Ksantipos’un kumandasında Salamin’den hareket ede­ rek İran donanmasını Ege denizinde ara­ mağa başladı. Onu, nihayet Sisam sula­ rında yakaladı; fakat İranlılar, muharebe etmeden A sya kıyılarına çekildiler. İran- : İdarin maneviyat kırık olduğu gibi ara­ larına nifak da düşmüştü. Aslen Yunanlı olan lyonyalılann harb etmiyerek düş - man tarafına geçmesinden korkuyorlar - dı. Finikeliler ise, muharebe etmeden memleketlerine dönüp sakin ve rahat işleri olan ticaretlerine kavuşmakta acele edi­ yorlardı. Bunlar, Yunanlılar gözden kay­ bolduktan sonra. Iran donanmasını bıra­ kıp kaçtılar, memleketleri olan (Sur) Tir,

(S ayd a) Sidon’a doğru dümen kırdılar. Iran donanmasından kalan gemiler S i­ sam adasının karşısındaki M ikali burnu

(şimdiki ismi Dip burnu) önünde demir­ lediler. Zahirde Yunanlıların kendilerini takib ettiklerini gösteren hiçbir delil yok­ tu. Dolaşan şayialara göre Atina ve İs­ parta amiralleri adaları ele geçirmekten başka birşey istemiyorlar ve A sya sahil­ lerine karşı bir teşebbüse atılmak arzusu­ nu göstermiyorlardı. İran amirali, belki de yeni bir muharebeye girişmekten kork­ tuğu için, gemilerini karaya çekmek üzere bir bahane buldu: Galerlerin karineleri o kadar yosun tutmuş, o kadar midye bağlamıştı ki bu yüzden tekneler adeta çürümüştü. Tekrar denize çıkmadan ve başka harekâta girişmeden evvel gemileri kıZağ^Ü çekip altlarını temizlemek lâzımdı. Bulundukları yerde, burunun altında gü­ zel bir plaj da vardı. Gemiler karaya çe­ kildi, önlerine kazıklardan muhkem bir şarampol yapıldı. Böylece’ donanma, mü­ rettebatı tarafından muhafaza edilen bir müstahkem ordugâh halini aldı.

Fakat, İranlılar, daha şöyle rahat bir nefes almadan, korktukları Yunan donan­ ması ufukta göründü. Gemiler, sahile yaklaştıktan sonra karaya 20,000 asker çı­ kardılar. Yunan donanmasının 110 triyer­ den mürekkeb olduğunu yukarıda söyle­ miştik. Her gemide 50-60 muharib bu­ lunduğuna göre, 110 geminin muharib askerleri 5500 azamî 6600 kişi ol­ mak lazım gelir, diyeceksiniz. Fakat Y u ­ nanlılar, kürekçilerini de silâhlandırmış - lardı. Her galerde 150-180 kürekçi ol­

duğunu yazmıştık. Kürekçileri de hesa­ ba katınca Yunan donanmasının karaya

20,000 den fazla asker çıkarabileceği anlaşılır.

O tarihlerde karaya asker ihracı bu­ günkü gibi güç değildi. Gemiler küçük ve sığ oldukları, az su çektikleri için, sahile iyice yaklaşabiliyorlardı. Kürekli olma­ ları da manevra kabiliyetlerini artırıyordu. O gün Yunan galerleri müteaddid uzun hatlar halinde kıyıya sokulmuşlar, omur­ gaları dibi bulunca, evvelâ cengâverler suya atılmışlar ve yürüye yürüye kum - sala varmışlardı. Bunlar, kendilerini kar­ şılamağa cesaret eden İran askerlerile harb ederken kürekçilerin bir kısmı da küreklerini bırakıp birer kargı, kılıç veya balta alarak onları takib etmişlerdi. Y u­ nan kürekçilerinin, İran donanmasının kü­ rekçileri gibi başka milletlere mensub esir­ ler olmadıklarını, daha evvel yazmıştık. Onlar, Yunanlı gemiciler, balıkçılar veya harb gemilerinin maaşlı tayfaları idiler. Onun için, Yunan askerlerile beraber dö- ğüsmekten kaçınmıyorlardı.

Yunanlılar, ilk hücumda kazıklardan yapılan şarampolü muhtelif yerlerinden baltalayıp devirdiler. Bu şeddin arkasın­ da sıcak sonbahar güneşinin kuruttuğu, her tarafları katranlı harb gemileri yatı - yordu. Bu gemilere ateş verildi. Biraz sonra, İran donanmasının fırtınadan ve muharebeden kurtulabilen gemileri çatı dıyarak yanmağa başladı. Alevler gökh re çıkıyordu. Çok geçmeden bütün kun sal büyük bir yangın yerine döndü.

Bir iki saat sonra, alevler söndükten \ dumanlar uzaklaştıktan sonra, Mika burnunda, Asyanın büyük armadasında kömür haline gelmiş direk yığınlarında VC genî ' / nkazınc,an başka birşey kaim, mıştı Muzaffer Yunanlılar Salamin mı harebesının bütün semereleri elde edilm olduğunu müjdelemek üzere memleketi,

1] AvrupalIların (ArtaKcrKe*? -

ses) dedikleri bu hükümdarın ismi Artah şayarşa dır. Fakat bu uzun isim İran ede rimİşto^ Arda§Ûr yahUÜ Ardu^ Şeklir

rine döndüler. Salamin & niz zaferinin, kara ordusi rinde nekadar müessir o!( ti. Donanması denizde letin milyonluk kara oi olmuştu. Tarihin ilk d e r dettiği bu hâdise, sr defalar tekerrür e«-' Harbde de, den karada birçok mağlûb etmedi t

Referanslar

Benzer Belgeler

China Daily gazetesi, ülkenin en büyük ırmaklarının akışını dengeleyen Qinghai-Tibet platosundaki sulak alanların iklim de ğişikliği sebebiyle küçüldüğünü,

İlk seçenekte, söz konusu hükmün aynen korunması önerilirken ikinci seçenekte &#34;din ve inanç hürriyeti, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini

- Gemiadamlarının çoğunluğunun gemide çalışma ve dinlenme saatlerinin kaydının tutulduğu, yurda dönüş masraflarının gemi sahipleri tarafından

 Büyük adam olarak doğulur mu, yoksa içinde bulunduğu şartlar mı insanı büyük adam kılar?... Büyük

Daha sonra “Çanakkale Muharebelerinin şiirimize ilk akisleri”yle başladığı incelemesinde Harbiye Nezareti’nin şair ve yazarları harp edebiyatına teşvik için

Erken Cumhuriyet Dönemi’nin önemli muhalif isimlerinden biri olan Arif Oruç, 1929 Aralık -1931 Ağustos arasında yayınlanan Yarın gazetesiyle Tek Partili dönem icraatlarını

Yozgat basın tarihindeki dikkate değer gazetelerden biri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okuyan Yozgatlı yazar Abbas Sayar’ın 1947 tarihindeki

Öz: 1560 Cerbe Deniz Savaşı’nda İspanyol filosunun Osmanlı donanması tarafından büyük ölçüde imha edilmesi İspanyol Monarşisi’nin Akdeniz stratejisi