• Sonuç bulunamadı

Harput Müziğinin Türk Müziği İçindeki Yeri Türker Eroğlu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Harput Müziğinin Türk Müziği İçindeki Yeri Türker Eroğlu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I HARPUT MÜZİĞİNİN TÜRK MÜZİĞİ İÇİNDEKİ YERİ

"

Harpııthı, yıllarca bağlarda, bahçelerde yapılan

"M eşk

meclisleri’nde; evlerde ve köy odalarında ya p ıla rı

"

Kür­

sü başı" ve "Âleın Meclisleri’n de

"

kendine has bir müzik

üretmiş ve icrâ etmiştir.”

TürkerEROĞLU

B ugün E lazığ adıyla b ilin en vilayetim izin eski adı "H a rp u t'tu r. H a rp u t'a tayin ed ilen b ir V âlinin, yalçın kayalar ü zerin e k u ru lu b u kale şe h rin e çıkm ayıp, vilayet konağını ’M ezre" ad ı verilen ovalık y ere kurm ası üzerine, H a rp u l halkı yavaş yavaş M e zre’ye taşınm ış ve b u ra d a yeni b ir şe h ir k u ru lm u ştu r. Bu yeni şe h ire ö n ce "M am u ratü l A ziz” ad ı verilm iş, d a h a s o n ra d a "E l A ziz", ve "Elazığ"adını alm ıştır. E ski vilayet m erkezi ise yine H a rp u t adıyla E lazığ'ın b ir m ahallesi d u ru m u n d a

k a lm ıştır.(l)

H a rp u t, 900 yılı aşan b ir sü re d e n b e ri T ü rk 'tü r. A s ırla r boyu geniş b ir h in te rla n d a sa h ip o lan H a rp u t, e k o n o m ik ve id a ri b ir m erkez o lm a özelliği yanında,

fab rik ad a , b ü rö d a , ta rla d a çalışırken, uykusundan ve d in len m esin d en fe d ak ârlık e d e re k evine ve çocuklarına hizm et e d e rk e n b u gün h e r z am an k in d en d a h a çok Sel- cen H a tu n ’a. B anıcicek'e benziyor. Y aklaşık o la ra k 500

yıl ö n ce -aydınım ızın ihm ali y ü zü n d en -k ü ltü r

hayatım ızdan sö k ü p attığım ız b ir şa h eserin çizdeği tip, b u g ü n k ü hayatım ızı izah e tm e d e bize yardım cı o lm a k ­ tad ır. Y aklaşık 15-16 sa at evde ve işte çalışan T ü rk k adınım bileceği ve iftih a r edeceği Selcen H a tu n 'a. B anı cicek'e b e n z e tm e k e n azın d an g u ru ru n u okşayacak, gönlünü alacaktır.

D em ekki, T ü rk m illetinin sosyal şa rtla rın a ve k a ra k te r yapısına uygun o lan ve en azın d an b ire r s e m ­ bolik tip o la ra k z ih in lerd e kalm ası g e re k e n Selcen H a tu n 'un. B anıcicek'in. Leylâ'nın h a tın için u n u ttu ru

l-M illî Folklor

aynı zam a n d a b ir k ü ltü r m erkezidir. B ir ta rih ve k ü ltü r hâzinesi o la n H a r p u t’un zengin b ir müziği v ard ır.

H a rp u tlu , yıllarca b ağ lard a, b a h ç e le rd e yapılan

"M esk M eclisleri'n d e : ev lerd e ve köy o d a la n n d a

y apılan "K ü rsü b a sı" ve "Â lem M eclisleri"nde kendine h as b ir m üzik ü re tm iş ve icrâ e tm iştir.

D a h a İsta n b u l’d a T ü rk ve T ü rk m üziği yokken (2) H a r p u t’ta K U R A L A D A Y A L I O L A R A K (3) T ü rk m üziği icrâ ediliyordu. B u m üzik çeşnisi, kom şu vilayet­ le rd e icrâ ed ilen T ü rk m üziğine d e g e re k kullanılan saz­ lar, g e re k se m elo d ik yapı b a k ım ın d a n -p e k b en zem iy o r­ d u . ^ )

m ası "yeninin cazibesi" ile m eydana gelen b ir "değişm e* o lm ak la b e ra b e r sağlıklı b ir "gelişm e’1 değildi. Aynı şe k ild e b u g ü n B a tı'n ın bile bıktığı m addeci h ay attan ve "faydacı" âşık tip le rin d e n d ö n m e k istediğim iz zam an da Leylâ’yı yanıbaşım ızda h azır b u lam ay acağ a .

M ed en iy et ve k ü ltü r d eğ işm e le ri b ir vakıa

o ld u ğ u n a g ö re, b u değişm e sıra sın d a kollektif

şu u ru m u z d a k i yeni heyecanını "ölçü" ile b irle ştire rek , b ug ü n y aşam ak ta old u ğ u m u z hayatı en iyi şekilde izah ettiğini g ö rd ü ğ ü m ü z b ir k ü ltü re l değeri, 500 yıl ö n ce u-

n u tm u ş olm an ın b u ru k lu ğ u n u yaşam ayalım . K abul

ettiğim iz yeni, geçm işten g etirdiğim iz "m illf nin

d ü şm an ı olm am alı. A ksi h ald e -b u g ü n e k a d a r olduğu

gibi b ü tü n m illet hayatım ızı "uyum sağlam aya

c alısm a k "la geçireceğiz.

(2)

I la rp u t m üziği, yu k arıd a sözünü ettiğim iz özel o r ­ tam lard a; ud, k an u n , kem an, k la rn e t gibi klâsik sazlarla icrâ edilir, İcrâya "Paşa G ö çtü " veya "H arp u t Peşrevi"

ad ı veriler, bit- peşrevle b aşlan ır, so n ra K ürdf,

M ü stezat, M uhalif, T ecn is faslı gibi (S) fa sıl'a ra girilir. H e r fasılda ho y rat ve gazel, a ra la rd a ise "Şıkıltım ” adı verilen tü rk ü le r o k u n u r.(6 )

H a rp u t'ta gene! o la ra k 12 a d e t klâsik T ü rk müziği m akam ı (7),10-15 k a d a r d a H a rp u t m akam ı (8)

kullanılır. H a ro u t m ak am ların ın birço ğ u n u n klâsik

T ü rk m üziğinde tek ab ü l ettiği m ak am lar b u lu n m ak la bera b e r: 900 yıllık b ir T ü rk belde:» olan H a rp u t'u n m üzik ic râcıian n ın tsia n b u l ve İstan b u llu d an ö n ce bu m ak am ları icat ve icrâ e tm iş olabileceği (9) ni d e d iijü n m e k gerekir.

Şim di gelelim H a rp u t m üziğinin, T ü rk müziği içindeki yerine: Y u k a rıd a belirttiğim iz ö zellik ler göz

ö n ü n e alındığında H a rp u t m üziğinin klâsik T ü rk

m üziğinden de, T ü rk halk m üziğinden d e a y n olduğu açıkça g ö ıu lecek tir. A cab a H a rp u t müziği b u iki tü r

ara sın d a b ir geçiş müziği m id ir? Y oksa kendi

o rta m ın d a ü retilip gelişm iş o lan , kendine has b ir T ü rk müziği tü rü m ü d ü r?

E ğ e r halk m üziği-sanat müziği ayrım ı doğruysa,

ikisinden d e farklı olan H a rp u t m üziğini nereye

koyacağız?

İşte b u so ru n u n cevabını bulam ayan T R T , radyo ve televizyonlarında a rab esk adı verilen müziği de

ra h atlık la yayım larken, H a rp u t m üziğinin (k la rn e t,

k e n u n . ud, k an u n , ah en k , çığırtm a, tam b u r, kaval, d ü m b eiek v.b. gibi) m ahallî sazlarla icrasını yasaklam ış ve b u ınüziği bağlam ayla icrâya m ahkûm e tm iştir. Bu d u ru m H a rp u t nağm elerinin m ahallf tavrının kaybol­ m asına se b e p o lm ak tad ır. Z a te n re p e rtu a ra alınan

b irse k >.ser. y etersiz d e rle m e ve hatalı n o talan ıa

yününden, H a rp u t m ahallf tavrından yok su n d u r. B ir de bağlam ayla icrâ edilince H a rp u t tav rın d an e s e r kal­ m am ak tad ır. B ir Elazığlıya, b ir H arp u tlu y a bağlam a eşliğinde llo v ra t. M ava. E lc zb cr okutam azsınız. B unun

tem ci sebebim H a rp u t'îa b ağlam anın yaygın o l­

m am asına ve H arpvaiunun bağlam ayı b en im se m e m iş olm asına bağlanabilir. (10)

B ü tü n bu g erçeklere rağm en, T R 7 ''n in -m ahallf sazlarla icrâ edildiği zam an a rab esk piyasasına bile te s ir edebılccek. belki d e A R A B fcS K E A L T E R N A T İF (? )

12____________________________________ ____

olab ilecek o la n - bu müziği bağlam ayla icrâya z o r­ lam asının seb eb i a n laşıla m a m ak tad ır. Bu yüzden bu k ü ltü r varlığım ız d e je n e re o lm ak tad ır.

K larn et ve k em anın B atı sazı olm ası sebep o la ra k gösteriliyorsa, klâsik T ü rk m üziğinin veya T ü rk sa n a t m üziğinin icrâsında b u sa zların kullanılm asına n ed en m ü sa ad e ediliyor? A yrıca T ü rk h alk müziği icrâsında kullanılan "B as Bağlam a" n e re d e n , hangi <h- tiyaçtan ç ık m ış tır ? (ll) Böyle b ir T ü rk sazı v a r m ıdır?

K aldı ki H a rp u t m üziğinde k em an ve k larnetin d ışın d a k ullanılan sazların hepsi T ü rk sazlarıdır. H a r ­ p u tlu kem anı k em en esin e benzediği için b cn im se ıriş, k em en e (k e m a n e ) gibi d izinde çalm ış, ad ın a da kem an değil "K em ene" d em iştir. Y ılla rd ır kullandığı k larneti d e dilsiz kavalına benzediği için b e n im stm iş ve müzik icrâsında kullanm ış olabilir.

Bize g ö re H a rp u t m üziğinin m ahallf sazlarla

icrâsını yasaklam ak, o n a ara b e sk le stirm e k te n başka

birşey değildir. B u rad a T ü rk m üziğini halk, sanat, klâsik gibi sınıflara veya tü rle re ayırm anın yanlış o lab i'ece ğ in i ve b ir k ere d a h a g ö zden geçirilm esi g eıek - tiği h u su su n u d a ifade etm em iz gerekir.

Bize g ö te tek n ik b a k ım d an uyum lu o lan b ütün T ü rk sa z la n k u llan ılarak , to p lu b ir şekilde T ü rk müziği icrâ edilebileceği gibi; b este, an o n im , m ahallf özellikler b elirtilip , m u h afaza ed ilerek ayrı ay n d a icrâ edilebilir.

Klâsik sa zlard a T ü rk sa n at m üziğinde icrâ edilen "T elg rafın T e lle ri". "A lisim in K asları K are", "Y em en T ü rk ü sü ’ gibi tü rk ü le r halk tü rk ü sü m ü, b este midir. H alk tü rk ü sü ise n ed en klasik T ü rk müziği sazlanvla icrâ ediliyor? S onra halkın müziği sa n a t değil m idir? Ila ik müziği deyince belirli b ir zü m ren in müziği mi akla geliyor? K lasik T ü rk müziği veya sa n a t müziği gökten zem bille mi inm iştir? K ökleri n e re d e d ir?

Bu so ru ların d a cevaplandırılm ası ve b u husus-

la n n yeniden gözden g eçin lm esi gerektiğini d t

b e lirte re k , asıl m eselem ize dönelim :

H a rp u t müziği T ü rk k ü ltü rü n d e (bazı bölgeler d ışın d a ) b enzeri ve eşi olm ayan b ir T ü rk müziği tü rü d ü r. Belli m eclislerde, to p lu o la ra k m üzik ıcriı

e tm e geleneği H a rp u t d ışın d a d a v ard ır, \n c a k ,

K onya'daki O tu ra k A le m le ri B alıkesir’deki "Barane

S o h b e tle ri*. U rfad a k i "M esk m eclisleri"; H arp u t'tak ı

"Bahçe A le m le ri". "M esk  lem leri-M eclisleri".

Xiirsuı>ası M e ş k le r in d en farklıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Devlet Resim Sergileri resim alma ve Salon İnterministeriel Utrillo ödülü Çağdaş Ressamlar İstanbul 1968 İstanbul 1969 Ankara 1970 İstanbul 1970 İstanbul 1971 Ankara

“Sazın ve Sözün Sultanları: Yaşayan Halk Şairleri-I” adlı kitapta yer alan âşıkların kimisi rüya görerek âşık olmuş, kimisi de rüya görüp bâde içmeyi

It has been shown that the glycosidic linkage formation in polysaccharides with 1→4 glycosidic linkage is characterized by the appearance of new absorption bands in the 1175-1140

Örneğin, çocuğu olmayan kadınlar için kırk aileden kumaş toplanıp elbise dikil- mesi, kırk bir kadından mum toplanıp eritilerek kısır kadının başına dökülmesi

Araştırmanın sonucunda, atmosferik kirleticilerin kuru ve ıslak çökelme mekanizmalarının kireçtaşları ile olan etkileşiminin ve kimyasal reaksiyonunun, hava kirliliği

對於臨床應用 護理資訊系統導入護理計劃之成效達 92.6 ﹪。本專案

David Hilbert tarafından 1928 yılında ortaya atılan “karar verme problemi”, aksiyomlar kullanı- larak herhangi bir matematiksel önermenin doğ- ru ya da yanlış olduğuna

Bunlar arasın­ da kuruyemiş satıcılığından, köşe başında küçük bir tezgâh üstünde kahve pişiren kahvecilere, fesçiler­ den, sırtlarındaki küfe ile