• Sonuç bulunamadı

Mirzazade Mehmed Salim Efendi ve Selametu'l-insan fi Muhafazati'l-lisan adlı eseri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mirzazade Mehmed Salim Efendi ve Selametu'l-insan fi Muhafazati'l-lisan adlı eseri"

Copied!
882
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ. MĪRZĀZĀDE MEHMED SĀLİM EFENDİ VE SELĀMETU’L-’İNSĀN FĪ MUĤ ĤĀFAŽ ŽATİ’L-LİSĀN ADLI ESERİ. Murat SULA. Danışman Prof. Dr. Mehmet Reşit ÖZBALIKÇI. 2009.

(2) YEMİN METNİ Doktora tezi olarak sunduğum “Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi ve Selāmetu’l’insān fī muĥ ĥāfažžati’l-lisān adlı eseri” adlı çalışmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin bibliyografyada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.. 06/04/2009 Murat SULA. ii.

(3) DOKTORA TEZ SINAV TUTANAĞI Öğrencinin Adı ve Soyadı : Murat SULA Anabilim Dalı : Temel İslâm Bilimleri Programı : Doktora Tez Konusu : Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi ve Selāmetu’l-’insān fī muĥāfažati’l-lisān adlı eseri Sınav Tarihi ve Saati : Yukarıda kimlik bilgileri belirtilen öğrenci Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün …………………….. tarih ve ………. sayılı toplantısında oluşturulan jürimiz tarafından Lisansüstü Yönetmeliğinin 30. maddesi gereğince doktora tez sınavına alınmıştır. Adayın kişisel çalışmaya dayanan tezini …. dakikalık süre içinde savunmasından sonra jüri üyelerince gerek tez konusu gerekse tezin dayanağı olan Anabilim dallarından sorulan sorulara verdiği cevaplar değerlendirilerek tezin, BAŞARILI Ο OY BİRLİĞİİ ile DÜZELTME Ο* OY ÇOKLUĞU RED edilmesine Ο** ile karar verilmiştir. Jüri teşkil edilmediği için sınav yapılamamıştır. Ο*** Öğrenci sınava gelmemiştir. Ο**. Ο Ο. * Bu halde adaya 6 ay süre verilir. ** Bu halde adayın kaydı silinir. *** Bu halde sınav için yeni bir tarih belirlenir. Evet Ο Ο Ο Ο. Tez, burs, ödül veya teşvik programlarına (Tüba, Fullbright v.b.) aday olabilir. Tez, mevcut hali ile basılabilir. Tez, gözden geçirildikten sonra basılabilir. Tezin, basımı gerekliliği yoktur. JÜRİ ÜYELERİ. İMZA. ………………………□ Başarılı □ Düzeltme. □Red. ……………... ……………………...□ Başarılı □ Düzeltme. □Red. ………........... ………………………□ Başarılı □ Düzeltme. □ Red. …. …………. ……………………… □ Başarılı □ Düzeltme. □Red. ………........... ………………………□ Başarılı □ Düzeltme. □ Red. …. …………. iii.

(4) ÖZET Doktora Programı Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi ve Salāmetu’l-insān fī muĥ ĥ āfažžati’l-lisān adlı eseri Murat SULA Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı XVIII. yüzyıl Osmanlı dönemi seçkin Arap dili âlimi ve şâiri Şeyhulislâm Mīrzā Mustafa Efendi’nin oğlu Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi’nin hayatı ve. eserleri. ile. onun. Salāmetu’l-insān. fī. muĥ ĥ āfažžati’l-lisān. isimli. eserinin. edisyon kritiğini konu alan bu çalışma, giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Girişte, Salāmetu’l-insān fī muĥ ĥ āfažžati’l-lisān fikhu’l-luga türü bir eser olduğu için, XVIII. yüzyılın başlarına kadar fıkhu’l-luğa’nın tarihi gelişimi üzerinde durulmuş ve bu kategoriye dâhil olan eserlerden tespit edilebilenlerin tanıtımı yapılmıştır. Birinci bölümde müellifin yaşadığı dönem siyasi,. iktisadi ve kültürel. açılardan ele alınmış, yazarın hayatı anlatılmış ve tarafımızdan ilk defa tespit edilenler ile birlikte eserleri incelenmiştir. İkinci. bölümde. Salāmetu’l-insān. fī. muĥ ĥ āfažžati’l-lisān’nın. muhteva,. tertip, metot ve kaynak yönünden tahili yapılmış ve tespit edilebilen nüshaları hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde ise tahkiki yapılan ve çalışmamızın ana konusunu teşkil eden Salāmetu’l-insān fī muĥ ĥ āfažžati’l-lisān’nin metni sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Fıkhu’l-luğa, Osmanlı dönemi Arap dili, Mīrzāzāde Mehmed Sālim, Salāmetu’l-insān. iv.

(5) ABSTRACT Doctoral Thesis Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi and His Work Salāmet al-insān fī muĥ ĥāfažžat al-lisān Murat SULA Dokuz Eylul University Institute of Social Sciences Department of Fundamental Islamic Sciences This. study,. Mīrzāzāde. Mehmed. Sālim. Efendi. son. of. Shaykhulislam. Mīrzā Mustafa Efendi, distinguished an Ottoman Arabic language scholar and poet of XVIIIth senctury and editional critic his work called Salāmet al-insān fī muĥ ĥ āfažžāt al-lisān, is consist of introduction and three chapters. In the introduction, we have examined the short history of the fıkhu’lluga up to the XVIIIth senctury that Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi (d. 1155/1743) live in and acquainted the similar books of fikhul’l-luga because Salāmet al-insān fī muĥ ĥ āfažžat al-lisān had been in general a collection of texts of fikhu’l-luga. In the first chapter, we have given information about life of Mirzāzāde Mehmed Sālim Efendi. In addition we have examined other works of scholar known and discovered for the first time. In the second chapter, we have given information about the Salāmet alinsān fī muĥ ĥ āfažžat al-lisān that constitutes our topic of study and made its general description, in respect of content, method and sources. In the third chapter, we have presendet the full text of Salāmet al-insān fī muĥ ĥ āfaža žat ža al-lisān critized. Key Words: Fıkh al-lugah, Arabic language of Ottoman period, Mīrzāzāde Mehmed Sālim, Salāmet al-insān. v.

(6) İÇİNDEKİLER YEMİN METNİ............................................................................................ ii DOKTORA TEZ SINAV TUTANAĞI ...................................................... iii ÖZET ........................................................................................................... iv ABSTRACT ...................................................................................................v İÇİNDEKİLER............................................................................................ vi KISALTMALAR......................................................................................... ix TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ................................................................... x GİRİŞ MĪRZĀZĀDE MEHMED SĀLİM’E KADAR FİKHU’L-LUĞA ÇALIŞMALARI 1.1.Fiķ ķ hu’l-luğa’nın Tanımı ...................................................................................................... 1 1.1.1. el-Fiķh Kelimesinin Sözlük Anlamı.............................................................................. 1 1.1.2. el-Luğa Kelimesinin Sözlük Anlamı............................................................................. 2. BİRİNCİ BÖLÜM MĪRZĀZĀDE MEHMED SĀLİM EFENDİ 2.1. Yaşadığı Dönem............................................................................................................ 13-38 2.1.1. Siyâsî ve İktisâdî Durum ............................................................................................. 13 2.1.1.1 Siyâsî Durum........................................................................................................ 13 2.1.1.2. İktisâdî Durum..................................................................................................... 18 2.1.2. Kültürel Durum ........................................................................................................... 27 2.1.2.1 Güzel Sanatlar ...................................................................................................... 27 2.1.2.2 Kültürel Faâliyetler............................................................................................... 30 2.1.2.2.1. İlk Osmanlı Matbaasının Kurulması............................................................ 30 2.1.2.2.2. Tercüme Faâliyetleri.................................................................................... 35 2.2. Hayatı ve Eserleri......................................................................................................... 39-85 2.2.1. Hayatı .......................................................................................................................... 39 2.2.1.1. Adı, Mahlası, Lakabı ve Nisbeleri....................................................................... 39 2.2.1.2. Doğumu ve Ailesi................................................................................................ 40 2.2.1.3. Tahsîli.................................................................................................................. 41 2.2.1.4. Hocaları ............................................................................................................... 43 2.2.1.4.1. Yenibahçeli Mehmed Çelebi. ...................................................................... 43 2.2.1.4.2. Şeyhulislam Mīrzā Mustafa Efendi ............................................................. 43 2.2.1.4.3. Mehmed b. Selāmetu’l-İskenderānī............................................................. 46 2.2.1.4.4. Baĥrī Mehmed Paşa..................................................................................... 46 2.2.1.5. Evliliği ................................................................................................................. 46 2.2.1.6. Görevleri.............................................................................................................. 48 2.2.1.6.1. Müderrislik Görevleri .................................................................................. 48 2.2.1.6.2. Kadılık Görevleri......................................................................................... 50 2.2.1.7. Kendisine Tevcîh Edilen Pâyeler ve Verilen Arpalıklar ..................................... 55 2.2.1.8. Azil ve Sürgünleri ............................................................................................... 58 2.2.1.9. İlmî Faâliyetleri ................................................................................................... 60 2.2.1.10. Şahsiyeti ve İlmî Kişiliği ................................................................................... 61 2.2.1.11. Vefâtı ................................................................................................................. 68 2.3.2. Eserleri ....................................................................................................................... 69 2.3.2.1. Mevcut Olanlar.................................................................................................... 69 vi.

(7) 2.3.2.1.1. Nahiv ile İlgili Eserler ................................................................................. 69 2.3.2.1.2. Tefsir ile İlgili Eserler ................................................................................. 70 2.3.2.1.2. Edebiyat ile İlgili Eserler............................................................................. 73 2.3.2.1.3. Biyografi ve Tabakat ile İlgili Eserler ......................................................... 75 2.3.3.1.4. Mantık ile İlgili Eserler ............................................................................... 75 2.3.2.1.5. Fıkıh ile İlgili Eserler................................................................................... 77 2.3.2.1.6. Tarih ile İlgili Tercüme Ettiği Eser.............................................................. 78 2.3.2.1.7. Takrîzler ...................................................................................................... 80 2.3.2.1.8. Diğerleri....................................................................................................... 81 2.3.2.2. Mevcut Olmayanlar ............................................................................................. 83 2.3.2.2.1. Nahiv ile İlgili Eserler ................................................................................. 83 2.3.2.2. Tefsir ile İlgili Eserler .................................................................................... 83 2.3.2.2.3. Kelâm ile İlgili Eserler ................................................................................ 83 2.3.2.2.4. Fıkıh ile İlgili Eserler................................................................................... 84 2.3.2.2.5. Mantık ile İlgili Eserler ............................................................................... 84 2.3.2.2.6. Lügat ile İlgili Eserler.................................................................................. 84 2.3.2.2.7. Tasavvuf ile İlgili Eserler ............................................................................ 84 2.3.2.2.8. Belağat ile İlgili Eserler............................................................................... 84 2.3.2.2.9. Diğerleri....................................................................................................... 85. İKİNCİ BÖLÜM SELĀMETU’L-’İNSĀN FĪ MUĤ ĤĀFAŽ ŽATİ’L-LİSĀN 3.1. Genel Tahlîli................................................................................................................ 86-151 3.1.1. Adı, Anlamı ve Te’lîf Sebebi ...................................................................................... 86 3.1.2. Muhtevası................................................................................................................. 88-143 3.1.2.1. Hutbetu’l-kitâb kısmı ve Mukaddime ................................................................. 88 3.1.2.2. Birinci Bölüm: Aynı Anlama Gelen Müteaddî ve Lâzım Fiiller......................... 90 3.1.2.3. İkinci Bölüm: Fe’altu ve ’Ef‘Altu Kalıp(lar)ında Olup Aynı veya Farklı Anlamlara Gelen Fiiller..................................................................................... 91 3.1.2.4. Üçüncü Bölüm: Ezdâd......................................................................................... 93 3.1.2.5. Dördüncü Bölüm: İtbâ‘........................................................................................ 94 3.1.2.6. Beşinci Bölüm: İki Şekilde Okunduğu Halde Tashîfin Olmadığı Kelimeler ve İbdâl ile İlgili Örnekler...................................................................................... 95 3.1.2.7. Altıncı Bölüm: Pelteklerin Farklı Şekillerde Okudukları Kelimeler................... 97 3.1.2.8. Yedinci Bölüm: Menhût Kelimeler ..................................................................... 99 3.1.2.9. Sekizinci Bölüm: Semâî Müennes Kelimeler.................................................... 100 3.1.2.10. Dokuzuncu Bölüm: Müzekker ve Müennes Kelimeler ................................... 103 3.1.2.11. Onuncu Bölüm: Bazı Faydalı Bilgiler ............................................................. 107 3.1.2.12. On birinci Bölüm: Maklûb Kelimeler ............................................................. 115 3.1.2.13. On ikinci Bölüm: ’İŧlāķātu’l-’e’immetil-luğaviyye......................................... 117 3.1.2.14. Hâtime: Mā yelzemu li ’uli’l-’elbāb................................................................ 124 3.1.2.15. Kaynakça ......................................................................................................... 143 3.1.2.16. Ferağ ve İstinsah Kayıtları............................................................................... 144 3.1.3. Kaynakları ........................................................................................................ 144-151 3.1.4. Tertibi, Metodu ve Emsalleri Arasındaki Yeri.......................................................... 151 3.1.4.1. Eserin Tertibi..................................................................................................... 151 3.1.4.2. Müellifin Metodu .............................................................................................. 158 3.1.4.3. Eserin Emsalleri Arasındaki Yeri...................................................................... 158 3.1.5. Metnin Edisyon Kritiğinde Takip Edilen Metot........................................................ 169 SONUÇ............................................................................................................................. 180-181 BİBLİYOGRAFYA VE KISALTMALAR ................................................................... 182-226 vii.

(8) ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAHKİKLİ METİN 4.1. SELĀMETU’L-’İNSĀN FĪ MUĤ Ĥ ĀFAŽ ŽATİ’L-LİSĀN............................................ 1-525 4.2. FİHRİSTLER ........................................................................................................... 526-636 4.2.1. ÂYETLER FİHRİSTİ ........................................................................................ 527-531 4.2.2. HADİSLER FİHRİSTİ....................................................................................... 532-533 4.2.3. ŞİİRLER FİHRİSTİ ........................................................................................... 534-535 4.2.4. ATASÖZLERİ FİHRİSTİ......................................................................................... 536 4.2.5. ÖZEL İSİM FİHRİSTİ....................................................................................... 537-540 4.2.6. YER ADLARI, KABİLE İSİMLERİ VE LEHÇELER FİHRİSTİ.................... 541-542 4.2.7. KİTAPLAR FİHRİSTİ....................................................................................... 543-545 4.2.8. KELİME İNDEKSİ............................................................................................ 544-624 4.2.9. KONU FİHRİSTİ ............................................................................................... 625-636 4.3. EKLER...................................................................................................................... 637-644. viii.

(9) KISALTMALAR a. g.md. a.g.e. a.g.mk. a.g.mlf. a.s. b. bkz. c. c.c. ed. EI2 Fh. Gz. Gös. hzr. krş. Ks. md. MEB Mn. Ms. Mt. Mf. nşr. ö. s. Sad. S.D. Slt. sy. TDV tlk. trc. trs. tsh. v.b. v.d. v. dğr. vr. yy.. : Adı geçen madde : Adı geçen eser : Adı geçen makale : Adı geçen müellif : Aleyhi’s-selâm : bin, ibn : bakınız : cilt : Celle celâluh : Editör : The Encyclopedia of Islam (New Edition) : Fahriye : Gazel : Gösterilen : (Yayına) hazırlayan : karşılaştırınız : Kasîde : Madde : Milli Eğitim Basımevi : Münâcât : Mesnevî : Metâli‘ ve Müfredât : Neşreden : ölümü, ölüm tarihi : Sayfa : Sadeleştiren : Sālim Divânı : Saltanatı : Sayı : Türkiye Diyanet Vakfı : Ta‘lîk eden : Tercüme eden : Tarihsiz : Tashîh eden : ve benzeri : ve devamı : ve diğerleri : varak : yer yok. ix.

(10) TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ Çalışmamızda aşağıdaki transkripsiyon sistemi uygulanmıştır: Sesliler:. , ,  : ā.  : ī.  : ū.  : a, e.   : ı, i.   : u, ü. Sessizler:. / . ’.  . ż. . ĥ. . ž. . ħ. . ‘.  . ź.  . ğ, g. ŝ. ś. ŧ. ķ. 1- Çalışmamızda geçen Arapça özel isimler, eser isimleri ve sûre adları yukarıda belirtilen transkripsiyon sistemine uygun olarak yazılmıştır. Mesela Ŧabaķātu fuĥūli’şşu‘arā’ gibi. Bunun yanında Osmanlı Türkçe’sinde “sağır nun” olarak adlandırılan harfin mukabili olarak “ ñ ” işareti kullanılmıştır. 2- Harf-i tarîf ile gelen kelimelerin başındaki kamerî ve şemsî harflerin okunuşları belirtilmiştir. Örneğin el-Ħaśâ’ıś, ed-Durer. 3- Terkip halindeki isim ve lakapların cüzleri ayrı değil bitişik yazılmıştır. Nasrullah, Nasîruddîn gibi. 4- Türkçe’de yaygınlık kazanmış olan özel isimler ile eser adlarından bazıları Arapça ve/ya Farsça terkip halinde olsa dahi transkripsiyonsuz yazılmıştır. Örneğin Ahmed, Ömer, Şakâik-i numaniyye ve zeyilleri, Osmanlı Müellifleri.. x.

(11) GİRİŞ MĪRZĀZĀDE MEHMED SĀLİM’E KADAR FİKHU’LLUĞA ÇALIŞMALARI 1.1. Fiķhu’l-luğa [  ]’nın Tanımı 1.1.1. el-Fiķ ķh [

(12) ] Kelimesinin Sözlük Anlamı Sözlükte (bş-i) “bilmek”, “anlamak”, “kavramak”1 ve “bir nesneyi zihin ve fıtrat ile gereği gibi anlayıp bilmek”2 anlamlarına gelen fikh [ ] kelimesi, sülâsî dördüncü baptan gelen feķihe – yefķah u [! "# –  ] fiilinin mastarıdır. Bu manada, Kur’ân-ı Kerîm’de on dokuz yerde sülasî3 ve bir yerde de tefe‘‘ul babından4 fiili muzarı olarak geçmektedir. Fiķh [ ] kelimesi izafetsiz kullanıldığında, şeref ve üstünlüğü sebebiyle, İslâm hukûku 5 ve sıfat-ı müşebbehe kalıbındaki faķ īh [$] kelimesi ise İslâm hukuku bilgini için kullanılan isimlerdir6.. 1. el-Halil b. Ahmed el-Ferāhidī, K. el-‘Ayn muretteben ‘alā ĥ urūfi’l-mu‘cem, (thk., Abdulhamid Hendāvī), Beyrut 1423/2003, [%  &]; Ebū Bekr Muhammed b. el-Hasan b. Dureyd el-’Ezdī, Cemheretu’l-luğa, (tlk., İbrahim Şemseddin), Beyrut 1426/2006, II, 350; Ebū Nāśir İsmail b. Ĥammād, Tācu’l-luğa ve śiĥ ĥ āĥ ĥ u’l-‘Arabiyye, (thk., Ahmed Abdulğafūr el-‘Aŧŧār), Beyrut 1990, &]. [% ; Ebu’l-Hasan Ali b. İsmail b. Sīde el-Mursī el-Muĥĥ kem ve’l-muhīŧŧ u’l-’a‘žžam, Beyrut 1421/2000, (thk., Abdulhamid Hendāvī), IV, 128; Ebu’l-Fażl Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem b. Ali el-Ħazrecī Lisānu’l-‘Arab, (thk., Abdullah Ali el-Kebīr, Muhammed Ahmed Ĥasebullah, Hāşim eş-Şāźelī), yy., trs.; Ebu’ŧ-Ŧāhir Mecduddīn Muhammed b. Yakub b. Muhammed elFīrūzābādī el-Ķ Ķāmūsu’l-muĥ ĥ īŧŧ, (thk., Mektebetu taĥķīķi’t-turāŝ), Beyrut 1407/1987; Muhammed b. Muhammed el-Murteżā ez-Zebīdī, Tācu’l-‘arūs min cevāhiri’l-ķāmūs, (thk., Muhammed Ĥicāzī), Kuveyt 1977, [%  &]. 2 3. Asım Efendi, Kāmūs Tercümesi, İstanbul 1304–1305, [%  &].. en-Nisā’, 4/78; el-’En‘ām, 6/25, 65, 98; el-’A‘rāf, 7/179; el-‘Enfāl, 8/65; et-Tevbe, 9- 81, 87, 128; Hūd, 11/ 91; el-’İsrā’, 17/44, 46; el-Kehf, 18/93; Ŧāhā, 20/28; el-Fetĥ, 48/15; el-Ĥaşr, 59/13; elMunāfiķūn, 63/ 3 ve 7. 4 et-Tevbe, 9/122. 5 Lisānu’l-‘Arab; el-Ķāmūsu’l-muĥ ĥ īŧŧ; Ebu’l-Kāsım Huseyn b. Muhammed b. Mufażżal er-Rāğib el’İśfahānī, Mufredātu ’elfāžži’l-Ķur’ān, (thk., Śafvān Adnan Davudī), Beyrut 1412/1992, Tācu’l‘arūs, [%' ' &]. 6. eśś-Ś Śiĥ ĥ āĥ ĥ, [%' ' &].. 1.

(13) Bunun yanında sülasî birinci babdan “birine ilimde üstün olmak” anlamındaki faķ h [], beşinci babdan “fakih olmak” manasındaki fakāhe [(%]1 ve mufā‘ale babından “bir kişiyle ilimde yarışmak” anlamındaki mufā ķaha [()*!+] mastarları ile istif‘āl babından “nāyihanın (ölü için dövünen) sözlerine nazire söylemek” manasındaki ism-i fāil sigasında el-mustefķ ih [!,-./] kelimeleri, temelde “bir şeyin künhüne vakıf olmak” anlamını içerirler2. er-Rāğıb el-’İśfaĥānī (ö. 502/1108), fiķh. [] ve ‘ilm [012] kelimeleri arasında fark olduğunu belirtmiş ve fikhı: “Bilinenin bilgisi vasıtasıyla bilinmeyene ulaşmak” şeklinde tanımlayarak onun ilimden daha özel olduğuna vurgu yapmıştır3. el-Beŧalyevsī (ö. 521/1127) gibi âlimlerin de kelimelin lafzî yönü üzerinde durarak; sülâsî mücerredin birinci, dördüncü ve beşinci bablarından gelen ve mazisinde orta harfi üç hareke alan bu fiili, müselles kelimeler arasında göstermiştir4. 1.1.2. el-Luğa [] Kelimesinin Sözlük Anlamı “Gerçek olmayan bir şey söylemek”5 ve “konuşmak”6 anlamlarındaki leğā-yelğū. [31# '34] fiilinden türetilen ve Asım Efendi’nin: “Şol ’asvātden ibārettir ki anlar ile her kavım ve ŧā‘ife yani, her sınıf insan garaz ve merāmıdan tabir ederler”7 şeklinde tanımladığı el-luğa [(314/] kelimesi, insanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle oluşturdukları iletişim aracı anlamına gelir. Kur’ān-ı Kerīm’de birinci manada dokuz yerde el-lağv, lağven [/34 5314/]8 şeklinde mastar. 1 2. Mufredātu ’elfāžži’l-Ķur’ān, [%  &].. Kelimenin bu anlamları için, 1. sayfadaki 1 ve 2 numaralı dipnotlarda zikredilen lügatlerden ilgili madde ve yerlere bakılabilir. 3 Mufredātu ’elfāžži’l-Ķur’ān, a.g.md. 4 Mufredātu ’elfāžži’l-Ķur’ān, [%  &] maddesi, 6 nolu dipnot. 5. Kitābu’l-‘ayn; eśś-Ś Śiĥ ĥ āĥ ĥ, [6  7].. 6. Kāmūs tercümesi, [6  7].. 7 8. Kāmūs tercümesi, gös. md. el-Baķara, 2/225; el-Mā’ide, 5/89; Meryem, 19/26; el-Mu’minūn, 23/3; el-Furķān, 25/72; el-Ķaśaś, 28/55; eŧ-Ŧūr, 52/23.. 2.

(14) kalıbında, bir yerde ism-i fâil sîgasında lāğiye [($89]1 ve bir yerde de sülâsî fiilin emri hāzır sigasında çoğul olarak ’elğev [/34 ]2 şeklinde geçmektedir. Tabakat kitaplarında geçen el-luğa [(314/] ve aynı kökten türetilen el-luğavî. [:314/] terimlerinin, Arap dilinin müfredatı/lafızları ile her yönüyle meşgul olanlar için sıfat olarak kullanıldıkları anlaşılmaktadır. Mesela kendisi de bir dilci olan Ebu’ŧ-Ŧayyib el-Luğavī (ö. 351/961), Ebū Zeyd el-’Enśārī (ö. 216/831)3, el-’Aśma‘ī (ö. 215/831)4 Ebū ‘Ubeyd Kāsım b. Sellām (ö. 224/838)5 gibi âlimleri anlatırken kullandığı cümlelerde geçen el-luğa [(314/] kelimesi ile söz konusu âlimlerin Arap dilinin kelimeleri ile onların delaletleri hususundaki hakimiyetlerini göstermek istemiştir. el-Luğa kelimesinin ifade edilen manadaki kullanımı, başta Kur’an ve hadîsleri anlama ve hayata tatbîk etme gibi dîni amaçlarla başlayan lügat derleme çalışmaları sürecinde ilk defa İbn Fāris (ö. 395/1004) tarafından bir eserin adında kullanmasına kadar devam ettiği söylenebilir6. “el-Fiķ ķ h” ve “el-luğa” kelimelerinden mürekkep “fikhu’l-luğa” teriminin ilk defa İbn Fāris tarafından bir eserin adında “)+;< = >?@4/ ABC6 (314/  = DEF4/” kullanmasından sonra, terimin anlamında farklılık ortaya çıkmıştır. Zira İbn Fāris, “el-Luğa” kelimesinden: “İnsanların anlaşmak için iletişim aracı olarak kullandıkarı dil”i kastedip “fikhu’l-luğa’nın” tanımını: “Dilin ses, sarf, nahiv, delâlet ve ifâde tarzlarıyla ilgili genel kurallarını araştırmak” şeklinde yapmıştır7. İbn Fāris’in bu terimden kastettiği manaya, İbn Ħaldūn (ö. 808/1406) da Mukaddime isimli eserinde, fikhu’l-luğa türü çalışmaların ortaya çıkış sebebine de ışık tutan şu cümleleriyle işaret eder: Araplar belli bir lafzı bir mâna için umûmi bir şekilde vaz‘ederler. Sonra o lafızla aynı mânaya gelmekle birlikte bazı husûsi şeylere 1. el-Ğāşiye, 88/11. Fuśśilet, 41/26. 3 Ebu’ŧ-Ŧayyib el-Luğavī, Merātibu’n-naĥ ĥ viyyīn, (tlk., Muhammed Zeynuhum Muhammed ‘Azb), Kahire 1423/2002, s. 57. 4 el-Luğavī, a.g.e., s., 62. 5 el-Luğavī, a.g.e., s.,125. 6 “‘Ulmu’l-luğa fi’t-turāŝi’l-’İslāmī”, www.alazhar.edu.ps/staff/33/Linguistics%20in%20the%20past(1).doc 2. 7. (20.03.09).. Bkz. Süleyman el-Ħammâş, “Fıķhu’l-luğa”, http://www.angelfire.com/tx4/lisan/fiqhlughah/part_1.htm, (11.11.2008).. 3.

(15) de, bu şeylere mahsûs olmak üzere diğer birtakım isimler de kullanırlar. Bunun sonucu olarak bize göre belli bir lafzın vaz‘ı ile geleneksel istimal arasında bir fark hâsıl olur. Bu da lugatın fıkhına (inceliklerini bilmeye) ihtiyaç gösterir ki, bu güç bir meseledir. Mesela beyaz [G$H ] lafzını umumi bir vaz‘ ile kendisinde beyazlık bulunan her şeye vaz‘ ettikten ve isim olarak verdikten sonra husûsi olarak da atın beyazına ’eşheb [I)J ] (kırat), insanın beyazına ’ezher [?%K ] (akyüz) ve koyunun beyazına ’emlah [L1+ ] (alaca) ismini vermişlerdir. Bu özel hususlar için vaz‘edilen lafızların kullanımına o kadar önem verilmiştir ki, bütün bu husûsi durumlarda, özel tabirlerin yerine genel manadaki beyaz [G$H ] kelimesinin kullanılması, lahn (hatalı kullanım) olarak kabul edilmiş ve Arap dilinin dışına çıkma olarak görülmüştür.1 İbn Fāris’in kasettiği bu genel manaya karşın eŝ-Ŝe‘ālibī (ö. 429/1037) “elluğa” lafzını en-Nahv [MB4/] kelimesinin mukâbili olarak daha dar mânada almakta ve ilgili tanımı: “Müfredatı/kelimeleri anlamak, kullanım alanlarını ayırmak ve aralarındaki mâna farklılıklarına önem vermek”2 şeklinde yapmaktadır. Her iki tanımda da genel olarak “daha önce dağınık ve müstakil olarak kaleme alınan bir konudaki kelimeleri mühtevî risâlerlerden “bitki, ağaç, taş, yağmur, silah v.b. belli alanlardaki kelimeleri bir araya toplamak, anlamlarını açıklamak ve Arapça’da çokça kullanılan ifâde ve ifâde şekillerini belirlemek”3 şeklinde hedeflendiği söylenebilir. Günümüzde bu alanda çalışma yapanlara göre “Fıkhu’l-luğa: Kendisiyle dilin ilk ortaya çıktığı yerin, ait olduğu ailenin, aynı veya yabancı aileden yakın veya uzak dillerle ilişkisinin, ses özelliklerinin, kelime ve cümle yapılarının, lehçe unsurlarının, kelimelerin anlamca kaydettiği gelişmelerin, okunma ve yazılma yönünde gelişme sürecinin belirlendiği bir ilim dalı”4, başka bir ifadeyle “Bir dili anlamaya, onun 1. İbn Ħaldūn, Ebū Zeyd Veliyyuddīn Abdurrahman b. Muhammed, Mukaddime, Beyrut trs., s. 549550; Ayrıca bkz., İbn Ħaldūn, a.g.e., (hzr., Süleyman Uludağ), İstanbul 1991, II, 1325. 2 Bkz. Süleyman el-Ħammâş, “Fıķhu’l-luğa”, http://www.angelfire.com/tx4/lisan/fiqhlughah/part_1.htm, (11.11.2008). 3. Mahmut Kafes, “Eski ve yeni kaynaklarda Fıkhulluga kavramı”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, 2007, sy., 17, s. 150. 4 Śubĥī eś-Śāliĥ, Dirāsāt fī fiķhi’l-luğa, Beyrut 1379/1960, s. 21-22.. 4.

(16) meselelerini/sorunlarını ve konularını araştırmayı konu edinen ilim dalı”1 olarak tanımlanır. Oysa ilk dönemlerde iki farklı anlayışın olduğunu ve eserlerin de bu yaklaşımlara göre kaleme alındığını görüyoruz. Bu farklılığın nedeninin, terimde geçen. “el-luğa”. kelimesine. yüklenen. mâna. farklılığından. kaynaklandığı. anlaşılmaktadır. Bu şekilde, tamemen Arap diline yönelik olup bu dilin farklı konularını ele almaya çalışan fıkhu’l-luğa konulu eserlerde; Arapçanın yapısına ve anlamına yönelik olan kelime çeşitleri, ismin türleri, ismin varlıklara ad olarak nasıl verildiği, harflerin çeşitleri ve fonksiyonları, cümle çeşitleri ve manaları, kalb, ibdal, idğam, takdîm, te’hir, teşbîh, kinâye, mecâz; Arapça’nın varlığına, oluşumuna ilişkin Arap dili ve yazısının ortaya çıkışı, Arapça’nın öteki dillere olan üstünlüğü, Arapça’nın diğer dillerle münasebeti, Arapça’nın kıyas kabul edip etmediği, Arapça’nın tamamının bilinmesinini mümkün olup olmadığı, Arap’ların âdet ve geleneklerini yansıtan akılsızların akıllılar yerine konularak hitap edilmesi, hitapta ikinci şahıstan üçüncüye,. üçüncüden. ikinciye. geçilmesi,. Arap’ların. kullanıp. başkalarının. kullanmadığı kelime ve ifadeler, övgü belirten kelimeye yergi anlamının verilmesi gibi konuların işlendiği görülmektedir. Şimdi de müellifimiz Mīrzāzāde Mehmed Sālim dönemine kadar “fıkhu’lluğa” tanımına dâhil edilebilen lügat çalışmalarından tespit edebildiklerimizi tanıtalım: 1- el-Garību’l-muśśannef Ebū ‘Ubeyd el-Kāsım b. Sellām el-Herevī (ö. 224/838) tarafından kaleme alınan bu eser, “garîbu’l-luğa” diye anılan nâdir kelimeler hususunda tertip edilen ilk lügat kitabıdır2. Kelimeleri konularına göre ele alması itibariyle konulu sözlük husûsiyeti taşıyan el-Garîbu’l-muśśannef’ın daha önce bir benzeri yazılmadığı bilinmekte ve çağdaşı ve aynı zamanada lügat âlimi Ebū ‘Amr Şemir b. Ĥamdeveyh el-Herevī (ö. 255/869)3 de Araplar’ın bundan daha güzel bir kitaba sahip 1. Muhammed b. İbrahim el-Hamd, Fiķ ķ hu’l-luğa: mefhūmuhū, mevżū‘ātuhā, ķ ażāyāhū, Riyad 1426/2005, s. 20. 2 Ebū ‘Ubeyd el-Kāsım b. Sellām el-Herevī, el-Garību’l-muśśannef, thk., Muhammed el-Muħtār el‘Ubeydī, Tunus 1989, I, 9. 3. Ebu’l-Berekāt Kemāluddīn Abdurrahmān b. Muhammed el-’Enbārī, Nuzhetu’l-’elibbā’ fī ķāti’l-’udebā’, (thk., İbrahim es-Sāmerrā’ī), Ürdün 1985, s. 151; Celāluddīn Abdurrahman b. ŧabaķ. 5.

(17) olmadıklarını ifade etmektedir. Aynı zamanda Arap lügatçilik tarihinde çeşitli konularda yazılmış küçük hacimli risâlelerden büyük hacimli mu‘cemlere geçiş merhalesini de temsil eden bu eser, unutulmaya başlayan birçok kelime ve tabiri yeniden canlandırması bakımından da ayrı bir önem taşımaktadır. Eser, “Bābu tesmiyeti ħalķı’l-’insān ve nu‘ūtuh”, “Kitābu’n-nisā’”, “Kitābu’leŧ‘ime”, “Kitābu’l-’emrāż”, “Kitābu’l-ħ amr” v.b. ana başlıklara ve bunlara muteallik tâlî bahislere ayrılmaktadır. el-Garību’l-muśśannef’la ilgili Münih Üniversitesi'nde bir doktora tezi hazırlayan Ramazan ‘Abdüttevvāb, bu çalışmasını uzun bir müddet geçtikten sonra yayımlayabilmiştir. Ayrıca Muhammed Muħtār el-‘Ubeydî tarafından üç cilt halinde neşredilen eserin bazı bölümleri ise ayrı olarak basılmıştır1. 2- el-Muneccid Kurâ‛u’n-neml [NOB4/ /?<] olarak meşhur olan Ebu’l-Hasen ‛Ali b. el-Hasen elHunâ’î el-’Ezdî (ö. 310/922) tarafından kaleme alınan bu eser, konularına göre tertib edilmiş bir lügattir. Müellif, eserinde, yaygın anlamından ayrı olarak farklı bir mânada kullanıldığı halde halk tarafından pek bilinmeyen kelimelerin izahlarını vermektedir2. Eser altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde insan organları ile ilgili kelimeler, ikinci bölümde hayvan çeşitleri ile ilgili lafızlar, üçüncü bölümde kuşlar, dördüncü bölümde silahlar, beşinci bölümde gökyüzü ve onunla ilgili lafızlar ve altıncı bölümde de yeryüzü ve onunla alakalı kelimelere yer verilmiştir. Eser, Ahmed Muħtār Ömer ve Dâhî ‘Abdulbāķī tarafından tahkik edilerek 1396/1976 tarihinde Kahire’de yayınlanmıştır3. Eserin isminde, fıkhul’l-luğa terimi geçmemesine rağmen, ele aldığı kelimeleri konularına göre tasnîf edip aralarındaki anlam farklılıklarını açıklaması cihetiyle bu konu bağlamında değerlendirilmiştir. Ebī Bekr es-Suyūŧī, Buğyetu’l-vu‘āt fī, ŧ abaķ ķ āti’l-luğaviyyīne ve’n-nuĥ ĥ āt, (thk., Muhammed Ebu’l-Fażl İbrahim), Mısır 1963, II, 3-4. 1 2 3. Zülfikar Tüccar, “Ebū Ubeyd Kâsım b. Sellâm”, TDV İslâm Ansiklopedisi, X, 244-45. Kenan Demirayak ve M. Sâdi Çöğenli, Arap Edebiyatında Kaynaklar, Erzurum 2000, s. 137. Demirayak, s. 137-138.. 6.

(18) 3- eśś-Ś Śāĥ ĥ ibī fī fiķ ķ hi’l-luğa Fikhu’l-luğa terimini ilk defa, İbn Fāris, Buveyhī veziri eś-Śāĥib b. ‘Abbād’a sunmasından dolayı eśś-Ś Śāĥ ĥ ibī fī fiķ ķ hi’l-luğa olarak meşhur olan eśś-Ś Śāĥ ĥ ibī fī fiķ ķ hi’lluğati’l-‘Arabiyye ve mesā’ilihā ve süneni’l-‘Arab fī kelāmihā isimli eserinde ad olarak kullanmıştır. Arap dilinin inceliklerini ve ifâde farklılıklarını konu alan bu eser, Arap dilinin tevkifi olup olmaması, Arap dili lehçelerinde faklılıklar, Kur’ān-ı Kerīm’in nâzil olduğu lehçe, Arap dilinin menşei, Arap dili ile ihticac meselesi, Arap dilinde kıyasın varlığı, açıklık-kapalılık yönüyle kelam çeşitleri, isim-müsemma ilişkisi, naht v.dğr., gibi Arap filolojisine dâir muhtelif konulardan1 ibaret olan bu eserde konular arasında bir metot gözetilmemiştir2. İbn Fāris, kitabının mukaddimesinde Arap dilinden şöyle bahseder: “Arap dilinin, biri fer‘ diğeri asıl olmak üzere iki yönü vadır. Dilin fer‘ yönü, isimleri ve sıfatları bilmekten ibarettir ki bu dilin öğreniminde ilk ezberlenen şeylerdir. Asl olan yönü dilin konusu, evveliyatı, menşei, Arapların muhataplarına karşı ifade şekilleri ve bununla ilgili sanatları konu edinir. İnsanlar da iki kısımdır; bazıları, dilin sadece fer‘ kısmıyla ilgilenip diğer cihetini bilmezlerken, diğerleri her iki konuyla da ilgilenirler. Bu, yüksek bir derecedir. Çünkü bunlarla Kur’ân’ın hitabı ve sünnet öğrenilir”3. 4- Fiķ ķ hu’l-luğa ve sirru’l-‘Arabiyye İsminde “fiķ ķ hu’l-luğa” terimi kullanılan bir diğer eser olup, Ebū Manśūr Abdurrahman b. Muhammed eŝ-Ŝe‘ālibī (ö. 429/1038) tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın, genç yaşta yazdığı ve ilk olarak Şemsu’l-’edeb fi’s-simā‘i’l-‘Arab adını verdiği bu eser iki bölümden oluşur. ’Esrāru’l-luğati’l-‘Arabiyye isimli kısmı birinci bölümü, İbn Fāris’in yukarıda geçen eserinin hemen hemen kelimesi kelimesine iktibasından ibaret olan Mecārī kelāmi’l-‘Arab bi rusūmihā ve sunenihā vemā yete‘alleķ ķ u bi’n-naĥ ĥ vi ve’l-’i‘rāb minhā ve’l-’istişhād bi’lKur’ān ‘alā ekŝŝerihā veya Sirru’l-’edeb fī mecārī kelāmi’l-‘Arab adlı ikinci. 1. Konular için bkz., Ebu’l-Husen Ahmed b. Fāris Zekeriya, eśś-Ś Śāĥ ĥibī, Kahire 1977, s. 627-637. Demirayak, s. 163. 3 eśś-Ś Śāĥ ĥibī, s. 3. 2. 7.

(19) kısmı da eserin ikinci bölümünü teşkil eder. eŝ-Ŝe‘âlibî, eserin birinci kısmını, bugün her iki kısmı için kullanılan Fiķ ķ hu’l-luğa adıyla ayrı bir kitap haline de getirmiştir1. Bu eser, Fiķ ķ hu’l-luğa adını taşımakla birlikte, anlamlarına göre dilin müfredatını ele alıp tasnîf etmesi bakımından daha çok konulu sözlüklere benzemektedir. Eserin birinci kısmı, otuz ana kısma ve bunlara ait tâli bölümlere ayrılmış olup, tâli bölümlerde lafızlar ve bu lafızların esas manaları dışında kullandıkları ikinci manalar ele alınmıştır2. Eserin ikinci kısmı, Kahire 1284 ve 1325 baskılarında Sirru’l-‘Arabiyye fī mecārī kelāmi’l-‘Arab ve ś ılātihā ve’s-tişhād bi’l-Kur’an ‘alā ’ekŝŝerihā adıyla3, Mısır 19384 ve Beyrut 1409/1989 5 baskılarında ise bir kelimelik farkla Sirru’l‘Arabiyye fî mecârî kelâmi’l-‘Arab ve s u n e n i h ā ve’s-tişhâd bi’l-Kur’an ‘alā ’ekŝŝerihā ismiyle yayınlanmıştır. eŝ-Ŝe’ālibī, eserin birinci bölümünü telif ederken, el-Halîl, el-’Aśma’ī, elKisā’ī, el-Ferrā’ (ö. 207/822), Ebū Zeyd el-’Enśārī, Ebū ‘Ubeyde Ma‘mer b. elMüŝennā (ö. 209/825) gibi âlimlerden çokça istifade etmiştir. 5- Nesīmu’s-seĥ ĥ er Bu eser, eŝ-Ŝe’ālibī’nin bir önceki eseri gibi konulu sözlük çalışmasıdır. Kelimeler, “Mükemmelliğin Kısımları”6, “Uzunluğun Kısımları”7, “Şiddetin Kısımları” 8, “Kesmenin Kısımları” 9, “Topluluğun Kısımları”10, v.b. başlıklar altında ele alınmıştır. Küçük hacimli olan bu eser, Muhammed Hasan ’Âl Yâsin tarafından tahkîk edilerek Bağdat’ta basılmıştır11. 6-. el-Ħ Ħaśśā’iśś. İbn Cinnī (ö. 392/1002) tarafından kaleme alınan bu eserde, nahiv ilminin metodolojisi ortaya konulmaya çalışılmış, Arap dilinin genel yapısı ve bu yapıyı 1. C. Brockelmann, “Seâlibî”, MEB İslâm Ansiklopedisi, X, 264. Demirayak, s. 138. 3 Brockelmann, X, 265. 4 Ebū Manśûr ‘Abdu’l-melik b. Muhammed eŝ-Ŝe‘âlibî, Fiķ ķ hu’l-luğa, Mısır 1938, s. 476. 5 es-Se‘âlibî, a.g.e., (thk., Süleyman Selim el-Bevvâb), Beyrut 1409/1989, s. 341. 6 Ebū Manśûr eŝ-Ŝe’âlibî, Nesîmu’s-seĥ ĥar, vr. 2a. 7 a Nesîmu’s-seĥ ĥar, vr. 2 . 8 Nesîmu’s-seĥ ĥar, vr. 2a. 9 Nesîmu’s-seĥ ĥar., vr. 4a. 10 Nesîmu’s-seĥ ĥ ar., vr. 5a. 11 http://catalog.library.ksu.edu.sa/digital/337494.html (11/11/2008). 2. 8.

(20) oluşturan temel ilkeleri felsefî açıdan yorumlanarak özellikleri belirtilmiştir. İbn Cinī, dile kurallar koymaya çalışmış ve fıkıh ilmi için fıkıh usûlüne ihtiyaç duyuluyor ise nahiv için de filolojinin gerekli olduğunu vurgulamıştır1. Yüz elliden fazla bölümü içeren bu eserde, dilin mâhiyeti ve mâhiyetinin bilinmesi, kelâmın mâhiyeti, söz ve irâb, dilin kökeni, başlangıcı, dile ait müfredatın toplanması, belgelenmesi ve bunların delil olma değeri, sesler, iştikak, sarf ve nahiv gibi dilin farklı yönleriyle alâkalı konular işlenmiştir2. Eserin birinci cildi ilk olarak 1331 yılında Kahire’de3, tamamı ise Muhammed Ali en-Neccâr tarafında tahkik edilerek 1952–1962 senesinde üç cilt hâlinde ve aynı kişinin tahkikiyle Beyrut’ta 1427/2006 tarihinde tek cild halinde yayınlanmıştır. 7- el-Muħ ħ aśś śśaś śś ś Endülüslü ‘Ali b. İsmail b. Sîde (ö. 458/1066) tarafından kaleme alınan ve alanındaki en zengin lugat olma özelliğini taşıyan bu eserde de kelimeler konularına göre tertip dilmiştir. Eser, on yedi cüze ve her cüzde muhtevâsına delâlet eden, Kitābu Ħalķ ı’l-’insān, Kitābu’l-libās, Kitābu’n-nisā’, Kitābu’l-‘ibil v.b. kitaplara ayrılmış ve her kitap da ayrıntılı alt başlıklara taksim edilmiştir. Eser, 1316–1321/1898–1902 yıllarında 5 cilt (17 cüz) olarak Bulak’ta4 ve Beyrut’ta neşredilmiştir. 8- Kifāyetu’l-muteĥ ĥ affıžž ve nihāyetu’l-mutelaffižž İbnu’l-’Ecdābī olarak tanınan Ebū İshak İsmail b. İbrahim b. Ahmed b. Abdillah eŧ-Ŧrablusī (ö. 470/1077)’nin kaleme aldığı konulu bir çalışmadır. Müellif, mukaddimede eserini şöyle tanımlar: “Bu (eser), lügat ve garîbu’l-kelâm konusunda bir kitaptır. Onda birçok isim ve sıfatlara yer verirken ezberlemenin kolay olması için lafızlarla ilgili açıklaycı bilgi ve şâhidleri vermekten kaçındık.” 5. 1. Demirayak, s. 162. el-Ħammāş, http://www.angelfire.com/tx4/lisan/fiqhlughah/part_1.htm. (11.11.2008) 3 Mehmet Yavuz, “İbn Cinnî”, TDV Islâm Ansiklopedisi, XIX, 398. 4 Moh. Ben Cheneb, “İbn Sîde”, MEB İslâm Ansiklopedisi, V/II, 207; Zülfikar Tüccar, “İbn Sîde”, TDV İslâm Ansiklopedisi, XX, 319. 5 İbnu’l-’Ecdābī, Kifāyetu’l-muteĥ ĥaffıžž ve nihāyetu’l-mutelaffižž, (tsh., Ahmed Abbās el-’Ezherî, Beyrut 1305, s. 2. 2. 9.

(21) Yazar eserini kırk bölüme ayırmış olup onlardan bazıları şunlardır: Bâbun fî sıfâti’r-reculi’l-mahmūde1, Min śıfāti’r-reculi’l-meźmūme2, Bābun fî śıfāti’n-nisā’i’lmemdūĥa3, Bābun fi’l-‘ibil4, Bābun fi’ŧ-ŧayr5, Bābun fin-nebāt6. Eserin, Kādı Şihābuddin Ebū Abdillah Muhammed b. Ahmed b. el-Ħūbî (ö. 693/1295)7, ‘İmâduddîn Ebu’l-Fidā’ İsmail b. Muhammed el-Ba‘lī (ö. 764/1363) ve ayrıca İbn Câbir Muhammed b. Ahmed el-’A‘mā (ö. 770/1369)8 tarafından da ‘Umdetu’l-mutelaffıžž fī nažžmi Kifāyeti’l-mutehaffižž9 adıyla manzûm hâle getirilmiş olması10 onun rağbet edilen çalışmalardan olduğunu göstermektedir. Eser, el-Cāmi‘atu’l-İslâmiyye adlı Üniversitesi’nin Arap Dili Fakültesi Diller Bölümü’nde Muhammed Kanavî Abdullah [P/ QR2 :6B* QOS] danışmanlığında Taylandlı E. Emin Enderîsî (?) [-#UQV W+ . ] tarafından 2005’te yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır11. 7- el-Muzhir fî ‘ulūmi’l-luğati ve ’envā‘ihā Celāluddīn Abdurrahman b. Ebī Bekr es-Suyūŧî (ö. 911/1505) tarafından kaleme alınmıştır. es-Suyūŧî, eserini elli nev‘a ayırıp her nev’de Arap dilinin farklı konularını muhtasar olarak incelemiştir. Birinci nev‘de Dilin gerçeğinin bilinmesi, üçüncü nev‘de: Mürsel ve munkatı‘in bilinmesi, on dokuzucu nev‘de Mu‘arreb (kelimeler), yirmi üçüncü nev‘de İştikâk (konusu), yirmi altıncı nev‘de Zıd anlamlı kelimeler, yirmi sekizinci nev‘de İtba‘, otuz ikincide İbdâl, bir sonraki konuda Kalb, otuz dördüncü nev‘de Naht, otuz yedinci nev‘de Tashîf kabul edilmeyen iki türlü okumalar, otuz sekizinci nev‘de Pelteklerin okuyuşlarında kusur kabul edilmeyen kelimeler, kırkıncı nev‘de Eşbâh ve nezâir kırk altıncı nev‘de Mu’telif ve muhtelif, kırk dokuzuncu nev‘de Şiir ve şâirler hakkında malûmat, ellinci nev‘de ise Arapların 1. İbnu’l-’Ecdābī, s. 3. İbnu’l-’Ecdābī, s. 4. 3 İbnu’l-’Ecdābī, s. 5. 4 İbnu’l-’Ecdābī, s. 17. 5 İbnu’l-’Ecdābī, s. 38. 6 İbnu’l-’Ecdābī, s. 59. 7 Kâtib Çelebi, bu eseri adı geçen müellife nisbet etmekte ve İbnu’l-’Ecdābī’nin de aynı adda başka bir eseri olduğunu ifade etmektedir. Keşfu’žž-žžunûn, II, 1500. 8 Kâtib Çelebi, eserin telifini h. 770’de bitirdiğini kaydetmektedir. Keşfu’žž-žžunûn, II, 1500. 9 Keşfu’žž-žžunûn, II, 1171, 1500. 10 İbnu’l-’Ecdābī, s. 83. 11 http://www.hadielislam.com/readlib/rasael/resala.php?id=3762 (11/11/2008). 2. 10.

(22) yanlış kullanışlarını ele almıştır. Müellif eserini Arap kelâmından seçkin metinler ihtivâ eden Hâtime bölümüyle bitirmiştir. Yüz yetmişten fazla kaynak eserden istifade edilerek kaleme alınmış olup bugüne kadar ilmî bir tahkîki yapılmamış olan el-Muzhir, Bulak 1282 ve Kahire 1323. tahkiksiz1. tarihlerinde. olarak;. Muhammed. Ahmed. Cāde’l-mevlā-Ali. Muhammed el-Bicāvī ve Muhammed Ebu’l-Fażl İbrahim’in şerh, hareke, konu başlıklarının ilavesi ve ta‘likleriyle Kahire’de tarihsiz olarak üç cilt halinde ve son olarak Fu’ād Ali Manśūr tarafından yapılan harekeleme, tashîh ve ilavelerle de Beyrut’ta 1418/1998 tarihinde iki cilt olarak basılmıştır. 9- Selāmetu’l-’insān fî muĥ ĥ āfažžati’l-lisān Mīrzāzāde Mehmed Sālim’in bu eseri, Fiķ ķ hu’l-luğa ve sirru’l-‘Arabiyye’nin bir bölümünü ve el-Muzhir’deki bazı konuları ihtiva etmesinden dolayı bu kategoride değerlendirilmesi gerektiği inancındayız. Ancak şunu da belirtelim ki bu eser, birinci ve ikinci grubu mezc eden bir çalışma türüdür. Eserin tanıtımına, ileride bilgi verileceği için burada girilmemiştir. Fiķhu’l-luğa konusunda yazılan bazı çalışmalarda2, tanıttığımız eserlerin haricinde, Ebū Sa‘īd Abdulmelik b. Ķurayb el-’Aśma‘ī’nin ’İştikāku’l-’esmâ’sı, Ebū Manśūr Mevhūb b. Ahmed el-Cevālikī (ö. 450/1145)’nin el-Mu‘arreb mine’lkelāmi’l-‘A‘cemî’i ile Cemaleddin Abdullah b. Ahmed el-Başbişī (ö. 820/1418)’nin bu eser üzerine kaleme aldığı et-Teźźyīl ve’t-tekmīl lime’stu‘mile mine’l-lafžžı’ddaħ ħ îl’i ve Şihabeddin el-Ħafācī (ö. 1069/1659)’nin Şifā’u’l-ğalīl fīmā fī kelāmi’l‘Arab mine’d-daħ ħ īl’i de bu kategoride değerlendirilmektedir. Ancak bu eserler, bir tek. konuya. munhasır. kılındıklarından,. bunların. fikhu’l-luğa. kapsamında. değerlendirilmesinin isâbetli olmayacağı kanaatindeyiz. Zira tanıtımını yaptığımız örnek eserler, Arap dili ile ilgili ya birden fazla konuya tahsis edilmiş ya da farklı başlıklar. altında. açıklamaya. birbiriyle bağlantılı birçok kelimenin anlam farklılıklarını. yönelik. çalışmalar. olup. bunları. metotları. itibariyle. şöylece. gruplandırmak mümkündür: 1-. eśś-Ś Śâĥ ĥ ibî fī fiķ ķ hi’l-luğa metoduna bezerlik gösterenler: İbn Cinnī’nin. el-Ħ Ħaśśā’iśś’ı ile es-Suyūŧî’nin el-Muzhir’ı. 1 2. Abdulkadir Karahan, “Süyûtî”, MEB İslâm Ansiklopedisi, XI, 262. ĥ ī eśś-Ś Śāliĥ ĥ, s. 22-25; Kafes, s. 151. Śubĥ. 11.

(23) 2-. Fiķ ķ hu’l-luğa ve sirru’l-‘Arabiyye yöntemine göre olanlar: İbn Sîde’nin. el-Muħ ħ aśś śśaś ĥ er’ı, İbnu’l-’Ecdābī’nin Kifāyetu’lśś ś’ı, eŝ-Śe‘ālibī’nin Nesīmu’s-seĥ mutehaffižž’ı, Ebu’l-Hasan Ali b. el-Hasan el-Ħunā’î’nin el-Muneccid’i ve elHerevî’nin el-Garību’l-muśśannef’i. Her iki grubun yöntemine göre tasnif edilenler: Mīrzāzāde Mehmed Sālim Efendi’nin Selāmetu’l-’insān fī muĥ ĥāfazati’l-lisān’ı.. 12.

(24) BİRİNCİ BÖLÜM MĪRZĀZĀDE MEHMED SĀLİM EFENDİ 2.1. Yaşadığı Dönem Tarihin herhangi bir döneminde yazılan bir metnin doğru anlaşılabilmesinin önkoşullarından biri de onu kaleme şahsın, tarihin hangi döneminde, nasıl bir coğrafî mekânda, en küçük ve en büyük birimleriyle nasıl bir toplumsal yapıda ve ne tür bir ilişkiler yumağı içerisinde yetiştiği keyfiyetidir. Zira anılan şartlar, kişinin sadece biyolojik değil, aynı zamanda felsefi ve zihnî altyapısını teşkîl eden faktörler olması nedeniyle ilgili döneme dair bütüncül bir değerlendirme yapmak bakımından önemlidir. Bundan dolayı gerektiğinde çeyrek asır öncesine de atıflar yaparak, XVIII. asrın ilk yarısını siyâsî, iktisâdî ve kültürel açılardan incelemeye çalışacağız. Mirzazâde Mehmed Sâlim’in yaşadığı dönem, Osmanlı padişahlarından II. Süleyman (slt: 1687–1691), II. Ahmed (slt: 1691–1695), II. Mustafa (slt: 1695–1703) ve III. Ahmed (slt: 1703–1730)’in saltanat dönemlerine, I. Mahmud (slt: 1730– 1754)’un ise saltanatının ilk yarısına tekabül etmektedir. 2.1.1. Siyâsî ve İktisâdî Durum 2.1.1.1. Siyâsî Durum Dönemin siyâsî durumuna göz attığımızda devletin ve toplumun gidişatını etkileyen bazı faktörlerin şunlardan ibaret olduğunu görmekteyiz: a-. Saray ve devletin idaresinde bozulma: Padişahlar ve özellikle vezîr-i. âzamların dirâyetli yönetimlerinden sarf-ı nazar ile inisiyatifin vâlide sultanların1, padişah hocalarının2 ve ağaların eline geçmesiyle oluşan yönetim zafiyeti, b-. Padişahların vasıfsızlığı: Hocaların ve padişahların yetersiz eğitimi,. şehzâdelerin devlet yönetimi sorumluluğunu üstlenemeyecek yaşlarda tahta çık(arıl)maları, orduya kumanda etme becerisine sahip olmamaları ve eyaletlerdeki vâlilik görevlerine son verilmesi nedeniyle sarayda mahpus hayatını yaşamalarından kaynaklanan. yönetim. tecrübesizliği. ile. mâlûl. padişah. çocuklarının. tahta. geç(iril)meleri, 1. 2. M. Cavid Baysun, “Mehmed IV”, MEB İslâm Ansiklopedisi, VII, 556; Bekir Kütükoğlu, “Süleyman II”, MEB İslâm Ansiklopedisi, XI, 155. Orhan F. Köprülü, “Feyzullah Efendi”, MEB İslâm Ansiklopedisi, IV, 593–600.. 13.

(25) c-. Osmanlı ordu ve toprak düzeninin bozulması: İlk örnekleri III. Murad. (slt: 1574–1595) döneminde görülmeye başlayan ve giderek çığırından çıkan orduya “devşirme usûlüne” aykırı yollarla asker yazılması, mîrî gelirinin, tımar ve gelirli zeâmet akçelerinin tımarlı sipahîlere verilmesi yerine vasıfsız saray erkânına hesapsızca dağıtılması, yönetim zaafından ve vergi adaletsizliklerinden dolayı çiftçinin toprak işlemekten uzaklaşarak kanûn dışı davranışlara yönelmesi, d-. Rüşvet ve yolsuzlukların artması: Yine III. Murad devrinden itibaren. giderek artan biçimde önemli devlet görevlerinin rüşvet karşılığı elde edilebilir hâle gelmesi1, ayarı düşük para basılması suretiyle ulûfe akçesi dağıtımlarının askeri itaatsizliğe itmesi2. Bu gibi dâhilî sorunlarla mücadele eden Osmanlı Devleti’nin, XVII. yüzyılın sonları ile XVIII. yüzyılın ilk yarısında Avrupa devletleriyle birçok savaş yaptığını ve antlaşma imzaladığını da biliyoruz. Bunlardan, 1700 yılında Rusya ile imzalanan İs t anb u l A nt laş mas ı 3 toprak kaybına neden olması yönüyle önem arz etse de, 1 6 9 9 K ar lo fça ve 1 7 1 8 P a sa ro fç a antlaşmaları Osmanlı Devleti’nde gerek devlet erkânı gerekse toplum üzerinde bırakmış olduğu derin ve kalıcı psikolojik etkilerin yanı sıra, meydana getirdiği zihinsel ve kültürel değişim itibariyle daha da önemlidirler. Bundan dolayı, söz konusu dönemin siyâsî ve iktisâdî durumuna bu iki önemli olayın sonuçları açısından bakmaya çalışacağız. Osmanlı Devleti, özellikle XVII. yüzyılın başlarından itibaren, celâlî isyanları, itâatsiz vâlilerin hareketleri, mâli zorluklar, merkezde kapıkulu ve müttefiklerinin egemenliği gibi problemleri büyük ölçüde IV. Murad’ın iktidarı devrinde aşmakla birlikte, daha sonraları Sultan İbrahim (slt: 1640–1648) ve IV. Mehmed (slt: 1648– 1703)’in saltanatının ilk döneminde nükseden söz konusu problemler, Girit seferinin de etkisiyle ağrılaşarak devam etmiştir4. Köprülülerin vezîr-i azamlık dönemi, siyâsî istikrarın ve askerî kudretin yeniden ortaya çıkmasını sağlayarak Osmanlı Devleti’nin hâla güçlü temellere dayalı olduğunu hissettirmişti. IV. Mehmed 1. Ahmet Mumcu, Osmanlı Devletinde Rüşvet, Özellikle Adlî Rüşvet, Ankara 1985, 130-131.. 2. Ruhi Ayangil, “XVII. Yüzyılda Türk Mûsikîsi”, Genel Türk Tarihi, Ankara 2002, VII, 41.. 3. M. Alaaddin Yalçınkaya, “XVII. Yüzyıl: Islahat, Değişim ve Diploması Dönemi (1700-1789)”, Genel Türk Tarihi, VII, 64.. 4. Cemal Tukın, “Girit”, MEB İslâm Ansiklopedisi, IV, 793-794; Komisyon, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, İstanbul 1992, XI, 60-63.. 14.

(26) devrinde, Ukrayna sorununu halleden Merzifonlu Kara Mustafa Paşa1 (ö. 1095/1683), Osmanlılıların Venedik, Polonya ve Rusya gibi devletlere karşı giriştiği savaşlarda elde ettiği başarılara güvenerek Orta Avrupa’da yeni bir fetih girişimini planlamaya başladı. Ancak bu girişim, Osmanlı târihinde ilk defa büyük bir toprak kaybıyla sonuçlanacak olan uzun bir savaş dönemini başlatacaktı2. Bu yeni fetih düşünün rotası Viyana şehrini işaret diyordu. Bu amaçla 1683 Nisan’ında IV. Mehmed ve vezîri Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Edirne’den yola çıkmasıyla Viyana’ya sefer başlamış oldu. Ancak Belgrad’a varıldığında Padişah, ordunun sevk ve idaresini vezirine bırakarak av amacıyla ordudan ayrılınca, Sadrazam, orduyu hızlı bir şekilde Viyana’ya ulaştırdı. Osmanlı ordusu, burada, beklenmedik güçlü bir savunma hattıyla karşılaşmasının yanında, ordu içinde ganîmet hırsıyla hareket edenlerin çoğunlukta olması, Viyana’nın konumu sebebiyle değişik kale ve palakanları (küçük kale) ele geçirmek ve güvenliğe almak zorunda olduklarından güçlerini bir noktada toplayamaması, askerin ateş gücünün fazla olmaması ve zahîre kıtlığının baş göstermesi3 gibi nedenlerle bozguna uğramıştır. Savaş sonrası yapılan müzakereler neticesinde, 26 Ocak 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması4 ile başlayan hezîmet ise hem Osmanlı Devleti, hem de Avrupa için bir dönüm noktası olmuştur. Bernard Lewis’in de belirttiği gibi, Osmanlılar tarafından Viyana’nın 154 yıl sonra ikinci kez fetih amacıyla kuşatılması, Mute savaşından itibaren Hıristiyanlar ile İslâm dünyası arasında vuku bulan mücadelede en kritik noktayı teşkil etmiştir. Zira Avrupa’nın fethini İberya üzerinden gerçekleştirmeye çalışan Müslüman Araplara karşın Türkler, Avrupa kapılarını doğu yönünden zorlamaktaydılar. Ancak 1683 öncesi Osmanlıların Doğu Avrupa’da elde ettiği üstün başarılar, Preneler’de Müslümanları durduran Avrupa’yı endişeye düşürmekteydi. Dolayısıyla Viyana önlerinde otağ kuran Türkleri geri çevirecek hamleyi yapmak, Avrupa’nın kaderini tayin edecek kadar önemli bir başarı veya başarısızlık olacaktı. Bu anlamda 1683. 1. M. Münir Aktepe, “Mustafa Paşa, Merzifonlu, Kara”, MEB İslâm Ansiklopedisi, VIII, 736-738.. 2. Mehmet Öz, “II. Viyana Seferine Kadar XVII. Yüzyıl”, Genel Osmanlı Tarihi, VI, 106.. 3. Kemal Çiçek, “II. Viyana Kuşatması ve Avrupa’dan Dönüş (1683-1703)”, Genel Osmanlı Tarihi, VI, 121.. 4. İsmet Parmaksızoğlu “Karlofça”, MEB İslâm Ansiklopedisi, VI, 346-350.. 15.

(27) yılı, Osmanlılar için zirveden dönüş ve sonun başlangıcı olmuştur1 denilebilir. Ayrıca bu hezîmet, Osmanlılar için bir yenilgi olmaktan öte kendilerinin klasik olarak gördükleri değer ve normların, en azından eskisi kadar işe yaramadığı anlamına geldiği gibi2, Batı’dan geri oldukları ve buna çare bulmak için eskiye dönüşten başka çözümlerin aranması gerektiği3 manasına da geliyordu. Bundan başka mevcut durum, Rumeli’ye. geçişlerinden. itibaren küçük gördükleri gayrimüslimler. (millet-i. mahkûme) karşısında ilk büyük geri çekilme olup 4, Devlet’e, artık bundan sonraki savaşlarda saldıran düşmanı durdurma vazifesini yüklemişti5. Diğer taraftan bu hezîmet, Avrupa’da büyük yankılar uyandırmış, o tarihe kadar böyle bir sevinci tadamayan Hıristiyan âlemi, bunu, Avrupa’nın birlik ve beraberliğinin bir tezahürü olarak görmüştür6. Zira Osmanlı’nın bu yenilgisi, İstanbul’un ve Kuzey Afrika’nın Osmanlılar tarafından fethinden sonra Avrupalıların karşı karşıya kaldıkları kuşatma çemberinin kırılması7 ve Osmanlı’nın artık Avrupa’dan atılma çağının geldiği kanaatinin hâkim olmaya başlaması8, başka bir deyişle, 1492’de başlayan keşiflerle Afrika’nın güneyinden İslâm dünyasının arkasına sarkma amacındaki Kıta Avrupa’sının, gözünü tekrar bu dünyanın kalbi olan İstanbul’a çevirmesi9 demekti. 1683 tarihinin Osmanlı asırları içerisinde bir dönüm noktası olarak görülmesinin bir diğer sebebi de, tarih boyunca süregelen doğu-batı çatışmasında doğu lehine son noktayı koymak üzere olduğuna inanan Osmanlı Devleti, sadece askerî anlamda Tuna boylarını ve Mora’yı kaybetmekle kalmamış, aynı zamanda sadece yüz yıl önce Avrupa’da “id ea l d evle t yö ne t imi” için model olarak sunulan ve hayranlıkla izlenen Osmanlı yönetim anlayışını yeniden yapılandırmak ve kendisine moral aramak durumunda kalmıştır. Bu arayış, başlangıçta “ısla hat ”, 1. Kemal Çiçek, “II. Viyana Kuşatması ve Avrupa’dan Dönüş (1683-1703)”, Genel Osmanlı Tarihi, VI, 115.. 2. Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi, İstanbul 1992, XI, 74.. 3. Melek Dosay Gökdoğan, “Batılılaşma Döneminde Matematik”, Osmanlı, Ankara 2002, VIII, 391.. 4. Çiçek, VI, 116.. 5. Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi, XI, 74.. 6. Ag.e., XI, 74.. 7. Çiçek, VI, 115.. 8. Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi, XI, 72-74; Aktepe, VIII, 736-738; Çiçek, VI, 121.. 9. Çiçek, VI, 115.. 16.

(28) sonunda da “Bat ılılaş ma” olarak tarihimize dâhil olacak, daha da önemlisi bakış açımızın temeli haline gelecektir. Zira 1699 yılında Osmanlı-Avrupa savaşlarını bitiren anlaşma, aynı zamanda Osmanlının kültürel bakımdan Avrupa kıtasına entegrasyonu sürecini de başlatmıştır1. Bu tarihe kadar Avrupa devletlerine karşı politik ve diplomatik üstünlüğünü muhafaza eden Osmanlı Devleti, yabancı devletler nezdinde elçi bulundurmuyor ve ülkelere sadece siyâsî, diplomatik ve başka sebeplerle geçici olarak elçi gönderiyordu. Bu elçiler, kendilerine tevdi edilen görevleri tamamladıktan sonra İstanbul’a dönüyorlardı. 1699 Karlofça Antlaşması’na kadar dış politikada bu anlayışla tek taraflı bir siyaset izleyen Osmanlı Devleti, bu antlaşma ile ilk defa yabancı bir devletin tavassutunu kabul etmiş oluyordu2. Burada şuna da işaret etmek gerekir. Aynı dönemde başka ülkelerde de Osmanlı ülkesinde görülen tarzda ıslahat hareketinin başladığını görüyoruz. Çar I. Petro Avrupa şehirlerine giderek oradaki gelişmeleri yakından görmüş ve 1698 yılında. ülkesine. dönünce,. yeniliklere başlayarak Rusya’da “Avrupalılaşma”. hareketini başlatmıştır. I. Petro’nun askerî ve sosyal alanda yaptığı bu tür düzenlemelerin hedefi, Osmanlılar gibi güçlü bir devlet ortaya çıkartmak3 ve tarihî rakiplerine karşı etkin bir mücadele verebilmekti. Osmanlı toplumu üzerinde derin ve kalıcı etkiler bırakan bir diğer antlaşma, 22 Temmuz 1718’de Avusturya-Venedik devletleriyle imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti birçok toprak kaybına uğramaktan başka orta Avrupa’dan da elini tamamen çekmek zorunda kalmış, aynı zamanda Avrupa’yı titrettiği devri de geride bırakmıştır. Bundan sonra Batı sınırlarında yeni bir denge oluşturmaya başlamış olan Bâbiâli, Avrupa’da genişleme siyasetini bırakıp, başta Avusturya nezdinde olmak üzere Rusya’nın Osmanlılar aleyhine genişlemesine set vuracak tedbirleri almaya gayret sarf etmiştir. Kaybedilen toprakları kurtarma ümidi olmayan dönemin padişahı III. Ahmed (slt: 1703–1730) ve Sadrazam Damad İbrahim Paşa (ö. 1703) ile diğer devlet erkânı, Osmanlı târihinde ilk defa savaştan çok barışı korumaya ve bu amaçla Avrupa siyâsetiyle ilgilenmeye özen göstermişlerdir. Özellikle Dâmad 1. Çiçek, s. 139-140.. 2. Ali İbrahim Savaş, “Genel Hatlarıyla Osmanlı Diplomasisi”, Osmanlı, I, 645.. 3. Osman Köse, “XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Rus Münasebetleri”, Osmanlı, I, 538.. 17.

(29) İbrahim Paşa, Avrupa’yı tanımanın, Osmanlı dış siyaseti açısından önemli olduğuna inanan ve fiilen adımlar atan ilk sadrazam olmuştur. O, bu doğrultuda, İstanbul’daki Avrupa ülkelerinin diplomatik temsilcileriyle düzenli bir ilişki kurmuştur1. 2.1.1.2. İktisâdî Durum XVII. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti, on altı yıl gibi uzun bir zaman devam eden Viyana seferinin hezîmetle sonuçlanması, akabinde Orta Avrupa’da gerçekleştirdiği seferlerde az da olsa kaybedilen toprakların bir kısmını geri almasına rağmen buralardaki maddî varlıkları devlet mâliyesine aktaramaması, askerî ve teknolojik gelişmelerin düzenli bir ordu ve donanma beslemeyi ve techîzatlandırmayı zorunlu kılması, düzenli ordunun önem kazanması ile sürekli silâh altında bulundurulması gereken asker sayısının arttırılması2 ve c izye 3 ve avâr ız 4 gibi sabit değerde alınan vergilerin enflasyona paralel olarak arttırılamaması sonucu bütçedeki değerinin azalması5 gibi sebeplerden dolayı ekonomisinde nisbî bir gerileme ve mâliyesinde giderek artan bir bunalımla karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca bu dönemde, cereyan eden uzun süreli savaşlara İstanbul’un yanı sıra Anadolu’daki birçok yöneticinin de katılmasıyla eyaletlerde otorite boşluğu meydana gelmesi sonucu Anadolu’nun muhtelif yerlerinde eşkıyalık hareketleri baş göstererek huzur ve emniyetin bozulmasına, sözü edilen c iz ye , a vâr ız ve nü zû l 6 gibi vergi. 1. Cemâl Tukın, “Pasarofça”, MEB İslâm Ansiklopedisi, IX, 522- 523; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/I, 140-145; Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, XI, 125-126. Dâmad İbrahim Paşa’nın Avrupa ülkelerine yönelik izlediği dış politika hakkında bkz., Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/I, 147-152.. 2. Bu nedenle 16. yüzyılın ikinci yarısında yeniçeri sayısı 13.000den 38.000’e çıkartılmıştır. Bkz. Aslan Eren, “Osmanlı Ekonomisinde Kurumsal Çalışmalar” Osmanlı, III, 240.. 3. Cizye: Gayrimüslim tebaadan hayat ve hürriyetini koruma mukabilinde alınan vergidir. Bkz., Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, I, 297.. 4. Avarız Vergisi: Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermânı’nın ilanına kadar olağanüstü durumlarda, bilhassa savaş hallerinde harp masraflarını karşılamak için halkın doğrudan devlete vermeye mecbur tutulduğu her türlü hizmet, eşya ve para şeklindeki vergiye verilen isimdir. Tespit edilen avarız vergisi mahalle halkının ortaklaşa karşılaması gereken para olup, mahalledeki hâne sayısına göre bölüştürülerek toplanmakta idi. Bkz., Pakalın, I, 112; Ömer Lütfi Barkan, “Avarız”, MEB İslâm Ansiklopedisi, II, 13-18; Osman Ergin, Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişâfı, İstanbul Üniversitesi İktisat ve İctimaiyat Enstitüsü Yay. İstanbul 1936, s. 27.. 5. Doğuştan Günümüze İslâm Tarihi, XI, 81; Eren, III, 239-240.. 6. Nüzûl Bedeli: Nüzûl kelimesinin sözlük anlamı “konaklamak”tır. Nüzûl bedeli, Osmanlı ordularının sefer süresince konaklayacakları yerlerdeki gıda ihtiyaçlarını temîn etmek üzere merkezden gönderilen hükümler doğrultusunda söz konusu yerlerin halkından idârî ve kazâî âmirlerce rayiç üzerinden tedârik edilen zahîreye denir. Bu işleme sürsat usûlü, bu iş için görevlendirilenlere n ü z û l em î n ve böyle zamanlarda hazırlanan zahîreye de n ü zû l z a h î r es i denilirdi. Bkz., Pakalın, II, 710; Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarihi Lügatı, İstanbul 1986, s. 221-222.. 18.

Referanslar

Benzer Belgeler

(Paris Antlaşması -1856) Katılan Devletler; İngiltere, Fransa, Piyemonte, Rusya,Osmanlı Devleti Avusturya,Prusya Buna Göre; -Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak,

- Tanzimat Fermanı tüm Osmanlı vatandaşları için Islahat Fermanı Azınlıklar için yayınlanmıştır. - Tanzimat Fermanının yayınlanmasında dış baskı yokken

miskal küsuratı da bir dirhem yüz şair kabul edildiği gibi bu zira küsuratı da; bir zira yüz engüşt olduğu kabul edilir. Buradan şunu anlamak lazım ki bir gireh;

Hiç şüphesiz bu konuda en önemli çalışmalardan biri İbnü′l-Cezerî′nin de (ö. Hüzelî′yi ayrıcalıklı kılan husus ise, genç yaşta memleketinden çıkıp

Bu makalede edebi kimliği daha çok bilinmekle birlikte, tefsir dâhil İslami ilimlerin hemen her alanında eserler vermiş olan Mehmed Hafîd Efendi’nin

Ancak devlet dolaşımdaki bakır sikke miktarını çok arttırırsa, halk, gümüş sikkeleri tercih etmeye başlıyor, gümüş sikkelerin hesap birimi cinsinden değeri

Bu çalışmada mehterhanenin tabl ve alem kısmının teşkilatı, nasıl kurulduğu, kendinden önceki devletlerin kurumlarından nasıl etkilenmiş olduğu, kurum olarak

Mecdiddîn Muhammed eş-Şâhrûdî el-Bistâmî (Musannifek), Hakāiku’l-îmân li-ehli’l-yakîn ve’l-irfân (Bursa: İnebey Kütüphanesi, Hüseyin Çelebi, 136/4),