Bunu izleyen yıllarda, güçlü bir sanatkâr olan Faus- to Zonaro Saray Ressamlığı’na atandı. Türk sarayla rında ve eski bazı ailelerde birçok eseri bulunan Zonaro, İstanbul’un renkli görünümlerini, değişik tiplerini tuale geçirmedeki büyük ustalığıyla ün ka zandı. Kendisine, Boğaziçi ressamı; tarihi olaylar ve kahramanlık sahnelerinin ressamı; ışıklı bir portre ressamı denilmesinin nedeni, fırçasının bu üç türde ki hünerindendir.
Fausto Zonato, 18 Eylül 1854 günü Padova eyaleti nin Masi kasabasında doğdu. Çocuk yaşta resme başladı, ilk, orta ve Verona Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’ndaki öğrenimi sırasında, daima sınıfının bi rincisi oldu. Askerlik görevinden sonra Roma Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirdi. 1885 yılında, ilk sergisi ni açtı. Gördüğü ilgi üzerine 1888’de daha değişik eserlerini Paris’te sergiledi.
Venedik ve Napoli’de, iki yıl kadar, ressamlık ve
Zonaro, was appointed painter to the imperial p a la c e . M any o f his paintings are still in the p a la ce collection a n d p rivate collections in Turkey today. Zonaro was celebrated f o r his vivid Istanbul scenes, in w hich h e skilfully captured the people o f d iv erse o ccu p a tio n s a n d nationalities who filled the streets o f this cosmopolitan city. His la n d sca p es o f the Bosphorus, a n d depic tions o f historic events
Many o f
Zonaro's
paintings are
still in the
palace collection
and private
collections in
Turkey
today.
P A L A C E P A I N T E R
FAUSTO
Boğaziçi ressamı; tarihi olaylar
ve kahramanlık sahnelerinin
ressamı; ışıklı bir portre
ressamı denilmesinin nedeni,
fırçasının bu üç
türdeki
hünerindendir.
By T A H A T O R O S
T
ürkiye’de resim sanatının gelişmesinde, Italyan asıllı ressam ların büyük rolü olmuştur. Bugünkü Güzel San atlar A kadem isi, “Sanayi-i Nefise Mektebi” ola rak kurulduğu nda, Avru p a ’dan getirtilen 5 yabancı p ro fesö rü n 4 ’ü Italyan d ı. Sanayi-i Nefise Mektebi’ne ta yin edilen ilk Italyan ressamı yağlıboya kürsüsünü kuran Leonarda de Mango’dur.Pastel ve karakalem türlerinin ünlü profesörü' ise Salvator Valeri idi. Resim tekniği ve suluboya dalın da bir otorite olan Philiple Bello’dan sonra, Ecvaro- ni, Padişah’ın emri ile Sanayi-i Nefise Mektebi hoca lığına tayin olundu.
I
ta lian p a in te rs p la y e d a m ajor role in the develop ment o f painting in Turkey. When the Academy o f Fine Arts was established in the 19th century, f o u r o f the five foreign professors brought from Europe were Italian. The first was Leonardo de Mango, who f o u n d e d the oil p a in tin g department. The second was the fam ous artist Salvador Valeri, professor o f pastel and charcoal drawing, followed byPhilip le Bello, an authority on watercolour, and fin al ly by Ecvaroni. All appointments were on the orders of the sultan.
This tradition continued, a n d several years later, another accomplished young Italian painter, Fausto S K Y L I F E 56 A R A L IK4- D E C E M B E R 57 S K Y L I F E A R A L IK D E C E M B E R 1994 1994
dekoratörlük yaptı. Bu arada tabloları İtalyan saray larına kabul edildi ve sanatkâr, Kral tarafından şö valye nişanıyla ödüllendirildi.
Küçük yaşlardan beri okuduğu Doğu’ya dair kitap ların çekiciliği, Zonaro’ya İstanbul yolunu açtı. 1891 yılında geldiği İstanbul’u dünya cenneti olarak nite leyen sanatkâr, bu cennet ülkede yerleşmeye karar verdi. İstanbul’u her yönüyle yansıtan ilk tablolarıy la, kendisini saygın bir sanat çevresinde buldu. İstanbul’a doyamayan ressam, hergün, koltuğunda tualleriyle doğaya çıkıyor, görkemli görünümlerle kucak kucağa yaşıyordu.
are also among Zonaro’s well known works, a n d he won renown fo r his portraits, which are diffused with light.
Fausto Zonaro was bom in Padua on 18 September 1854. He began painting as a child, a nd was first in the class throughout his primary a nd secondary educa tion. He achieved the same success at Verona Academy o f Fine Arts, and after completing his military service went on to study at the Faculty o f Fine Arts in Rome. His first exhibition opened in 1885, was well received, and in 1888 a new exhibition of his work was held in Paris.
Göksu'da sandal sefası...
Salacak'ta Feraceli Kadınlar...
Arkada Kız kulesi...
Haliç'te tekneler...
İstanbul, İstanbul,
yine İstanbul...
O günlerde İstanbul’u bir coşku dalgası sarmıştı. Türk donanmasının ünlü gemisi Ertuğrul, Uzak Do ğu’ya, Japonya’ya gidiyordu. Dönüşünde azgın dal galara gömülen bu gemi Galata’dan olağanüstü bir törenle uğurlandı.
Kostümleri ile gözleri kamaştıran Ertuğrul gemisinin subayları, mızıka sesleri, halkın duaları ve alkışları arasında yurttan ayrıldılar.
Bu uğurlamadan çok duygulanan Zonaro, görkemli uğurlama törenini, ustalıkla tuale aktardı. Bu tarihi
He worked as both painter a nd decorator in Venice and Naples over the next two years, receiving commis sions from the nobility. He was also awarded a knight hood by the king.
Books about the Orient he had read since his childhood aroused his curiosity, a nd drew him to Istanbul. He arrived in the city, which he described as heaven on earth, in 1891, and made up his mind to stay. His first paintings o f Istanbul quickly won him renown in his adopted home. Every day he spent sketching and
paint-58
■ ■ ■ ■ ■ ■ ¡I
Zaman zaman doğaya çıkarak resimlerini açık havada yapardı./ He often used to p ain t (rom nature.
Akaretlerdeki bu bina ona tahsis edilmişti./ This building on the corner o f Akaretler was allocated to him.
Milli günler ve bayramlarda bu kıyafetiyle hazır bulunurdu./ On national holidays and festivals he wore this ceremonial dress. Zonaro'nun eji Elisabetta./ lonaro's
wife Elisabetta. Basında bu
fotoğrafıyla tanınırdı./ This was the photograph by which he was known in the press.
Zonaro İstanbul'da doğan çocuklarıyla (1904)./ Zona his İstanbul-born children (1904).
5 9
olayı öylesine tasvir etmişti ki, bu tablo, ancak sa rayların duvarlarında değerini bulabilirdi. Nitekim öyle oldu. Zonaro’nun bu tablosu Yıldız Sarayı’na sunuldu. Eser, onun Saray Ressamlığı’na atanmasını sağladı. Böylece, Zonaro, “Ressam-ı Hazret-i Şehri- yarı” sıfatını aldı. Bu arada Padişah’ın nişanıyla onurlandırıldı. Şapkasını atıp fes giydi.
Osmanlı Sarayı’mn ressamı olarak Avrupa sanat çevresinde saygın bir ün kazanan Zonaro, ilk kadın ressamlarımızdan Mihri Hanım ile Celile Hanım’a, kısa bir süre, Beşiktaş’taki Akaretler semtinde bulu nan atölyesinde resim dersleri verdi. Bu arada
Os-ing in different parts o f a city celebrated fo r its haunt ing views.
Around that time, the news that the Turkish warship Ertugrul was to sail to Japan sent a wave o f excitement through Istanbul, and the ship left Galata to an exuber ant send-off, unaware that it would be swallowed by stormy waves on the return journey. Her officers stand ing on deck in dazzling dress uniform, the Ertugrul set sail as a band played on the quayside and the crowds cheered.
Zonaro was greatly moved by this scene, which he painted and presented as a gift to Sultan Abdiilhamid.
Boating at Göksu... Women by
the shore at Salacak...
The Maiden's Tower in the
background... Boats on the
Golden Horn... Evocative
scenes from İstanbul...
manii hanedanı içinde resim sanatındaki başarısıyla tanınan son Halife Mecit Efendi de, şehzadeliği sıra sında Zonaro ile sık sık tual karşısında buluşurdu. Sultan Abdülhamid’in marangozluk dışında, sanat yönü bulunmamakla beraber, sanatçılarına yönelik sevgisi olduğu, İstanbul’a gelen yabancı tiyatro ve musiki sanatçılarını Yıldız’a çağırtarak orada saray mensuplarına oyunlar seyrettirdiği ve konserler ver- dirttiği bilinmektedir. Bu arada, Padişah’ın Zona- ro’ya Türk-Yunan savaşını yansıtan, Fatih’in
Istan-6 0 S K Y L I F E A R A L IK
The sultan was so impressed that he appointed Zonaro court painter with the title o f “Painter to His Majesty the Sultan , and presented him with an imperial decora tion. Replacing his hat with a fez, Zonaro embarked on an illustrious career. For a while he gave lessons at his studio on Akaretlar Street in Beşiktaş to Mihri Hamm a n d Celile H am m , two o f the first Turkish women painters. He also taught A bdülm ecid Efendi, son o f
Sultan Abdülaziz, who was to serve briefly as caliph following the dissolution o f the Ottoman monarchy, D E C E M B E R 1994
bul’a girişini tasvir eden tabloları bizzat sipariş etti ği anlaşılmaktadır.
Abdülhamid’in son yıllarında ressam Zonaro’ya paşalık verilmesi kararlaştırılmışken, tahttan düş mesi üzerine bu olay gerçekleşememiştir. Bazı ya bancı kaynaklarda bu Saray Ressamı’na “Zonaro Paşa” denilmesi bundan kaynaklanmaktadır.
Fausto Zonaro, 20 yıl Türk saraylarının ressamlığını yaptı. Hayran olduğu o günlerin Boğaziçi’ni tualle- rinde yaşattı.
Ressam, aynı zamanda, Padişah’ın direktifiyle tarihi
and became an accomplished painter.
Sultan Abdülhamid was a dedicated patron of the arts, and would frequently invite foreign theatre companies and musicians who came to Istanbul to perform at the palace theatre. Meanwhile, he commissioned Zonaro to p aint a n um ber o f historical scenes, including the Turkish-Greek War, the trium phal entry o f Sultan Mehmed the Conqueror into Istanbul, and the Battle of Preveze. Although late in his reign Abdülhamid decided to appoint Zonaro to the rank of Paşa, he was deposed before the appointment could be made. This is why
tablolar, Türk kahramanlığını yansıtan panolar yaptı. Tarihi tablolarının en ünlü leri, Fatih’in İstanbul’a girişi, Preveze Za feri, Osmanlı-Yunan savaşını yansıtan kahram anlık sahneleridir. Bu türdeki eserlerinin çoğu, saraylarımızın duvarları nı süslemektedir.
Zonaro, Boğaziçi’nin güzelliğini, İstan bul’un tarihi semtlerini, camilerini, çeş melerini, hamamlarını, toplum yaşamın daki olayları, düğünleri, bayramları, der vişleri, seyyar satıcıları, arzuhalcileri, tu lumbacıları, arabacıları, sucuları, balıkçı ları, kısaca bugün kaybettiğimiz o eski İstanbul’u ve İstanbul tiplerini tüm ger çekçiliği ve özelliğiyle, solmaz renkleriy le, silinmez çizgileriyle yaşatmış bir res samdır.
Zonaro, doğuda resmin ve ressamlığın ne demek olduğunu dünya müzelerine, Batı’nın sanat âlemine öğretenlerdendir. O, aynı zamanda Türk resim ekolünün temellerine harç koyanlardan biridir.
Zonaro’nun Türkiye’den ayrılışı, tatsız bir anı ola rak sanatkârı içten yaraladı. İtalyanların 1911 yılın da, Osmanlı topraklarından olan Trablusgarb’e (bu günkü Libya) saldırısı üzerine Türkiye büyük bir çalkantı içine düştü. İtalyanların bu haksız işgali, milli galeyanla protesto edilirken, Türkiye’deki Ital yan asıllıların da yurtdışı edilmeleri kararlaştırıldı. Bunlar arasında Sanayi-i Nefise Mektebi’nin Italyan kökenli Profesörü De Mango ile Saray Ressamı Fa usto Zonaro da vardı. Onun Saray Ressamı olması
Zonaro is referred to as Zonaro Paşa in some foreign sources.
Tausto Zonaro painted fo r the Turkish palaces fo r 20 years, and left behind an irreplaceable record on canvas of Istanbul and the Bosphorus, as well as many historical scenes. A large number of these paintings still hang in Dolmabahçe and other national palaces.
Zonaro painted street scenes, mosques, fountains, baths, weddings, religious festivals, street sellers, scribes, fire men, water vendors, fishermen and all the other sights of
62
old Istanbul, depicting the era in his animated style and glowing colours.
Zonaro was one of those who made a major contribution to the development o f western style art in Turkey. His eventual departure, however, brought an ignominious and hurtful end to his long stay in Turkey. When the Italians attacked Tripoli, then p art o f the Ottoman Empire, in 1911, Turkey was outraged by this violation of
its sovereignty, and as a gesture of protest ordered all Italians to leave the country. No exceptions were made, and among them were Prof, de Mango of the Academy of
Fine Arts, and court painter Fausto Zonaro. This event deprived Zonaro of paşa’s rank for the second time. The appointment had been imminent, and Zonaro was preparing fo r a large exhibition to celebrate the occasion. He was given just three days to leave the country, and in this time hurriedly sold off around three hundred of his paintings - which filled
his studio in Beşiktaş - fo r a fraction of their real value. He left grieving fo r the land which had become his home.
Back in Italy he chose to settle in San Remo, hoping that the sea would assuage his yearn ing fo r Istanbul. Here, despite an increasing dependence on alcohol, he continued to paint
ve şehzadeliğinde Abdülmecit Efendi’ye resim dersi vermiş olması, sürgün kafilesine katılmasını önle yemedi. Oysa Zonaro’ya o günlerde “Paşa”lık pa yesi verilecek ve ressam büyük bir sergi ile bunu kutlayacaktı. Yurdu terk etmesi için kendisine 3 gün süre tanınan Zonaro, Beşiktaş Akaretler’de köşebaşıncla bir müzeyi andıran tablolarla dolu atölyesinde bulunan 300 kadar eserini yok pahası na sattı ve gözyaşlarıyla İstanbul’dan ayrıldı.
Zonaro, İtalya’da yerleşmek için, denizi bir parça olsun İstanbul’u andırır düşüncesiyle, San Remo’yu
seçti. İstanbul özlemiyle, Boğaziçi’ni yansıtan tab lolar yaptı. Bir taraftan da arttırdığı içkisiyle bohem havalı panolar yaptı. 19 Temmuz 1929 günü, San Remo’da öldü. Mezar taşında Saray Ressamı olduğu belirtilmekte ve padişah tuğrası bulunmaktadır. Zonaro’nun İtalya’da varislerinin elinde bulunan 300 kadar eseri 1977 yılında Floransa’da sergilen miş ve sanat dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Bu değerli tabloların 200’e yakınının konusu Türki
ye ile ilgiliydi. •
64.
S K Y L I F E A R A L IK
landscapes of the Bosphorus on the one hand, and on the other a series of panels depicting bohemian scenes. He died in San Remo on 19 July 1929. The epitaph on his tombstone records that he was painter to the Ottoman court and is surmounted by the sultan’s monogram. In 1977, around three hundred of his paintings owned by members of his family were shown at an exhibition in Florence which received wide acclaim in the art world. Nearly two thirds of these works depicted scenes in Turkey,
the country which had been his source o f inspiration. •
D E C E M B E R 1994
Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi