• Sonuç bulunamadı

Tarih gerçekleri yazacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarih gerçekleri yazacak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• © ©

*İyi fa iz 'd e

yepyeni

iki olanak:

Avrupara (

ecu

) Mevduat Hesabı!

Dünyapara Mevduat Hesabı I

Cumhuriyet

" İ y i B a n k a 'd a

h iz m e t h iz m e t ü s tü n e .

P A M U K B A N K

i yi b a n k a d ı r

66. Yıl; Sayı: 23417

Kurucusu: Yunus Nadi 600 TL.

<kuv dahii>

1 Kasım 1989 Çarşamba

Muhalefetin katılmadığı 3. tur oylamada 285 milletvekilinden 263

oyunu aldı

Özal S.eıuıılıurbaşkaıu

/ Cumhurbaşkanlığı seçiminin dün yapılan

a

/ üçüncü tur oylamasında Turgut Özal,

▼ oylamaya katılan 284 A N A P m illetvekiliyle

bağımsız bir milletvekilinden 263oy alarak Türkiye

Cum huriyetinin 8. cumhurbaşkanlığına seçildi.

/ M uhalefete bağlı milletvekillerinden

* / hiçbiri ve A N A P ’tan istifa eden

T 4 m illetvekili oylamaya katılmadılar.

Fethi Çelikbaş’a 14 oy verildi. Oylamaya

katılan 8 milletvekili ise boş oy kullandı.

/ Özal, seçildiğinin açıklanmasından sonra

W yaptığı teşekkür konuşm asında,‘B u seçim

yaslında demokrasinin zaferidir. T B M M

kendi üyelerinden birini seçme iradesini göstererek

milletten aldığı gücün hakkını verdi* dedi.

16

. sayfada

ANAP’A VEDA KONUŞMASI

Artık başka

bir Özal var

A .N A P grubunda yaptığı veda konuşmasında

ö z a l , ‘Gittiğim yerde başka bir Özal görmeye

mecbursunuz. Memlekete hizmet edenlerin

yanında olacağım’dedi.

15. Sayfada

CÜNEYT ARCAYÛREK

yazıyor

__________

Merhaba

Bunalım

ANKARA — Sahne, bir ge­ ce önce, Turgut Özal’ın “ sa­ mimi bir itirafı” ile açıldı. Baş­ bakanlıktan ilgimize şu bilgi sunuldu: “ 6 yılda nereden yo­ la çıktık, nerelere vardık.’’

Herhalde Özal, ülkemizin 1983’ten nasıl yola çıktığını ve bugün toplumun hangi ça­ resizlikler içinde bulunduğu­ nu söylemiyordu. Herhalde Özal, 1983’te başbakan ola­ rak yola çıktıktan 6 yıl sonra Çankaya’ya yerleşmek üzere olduğunu anımsatıyordu.

(Arkası Sa. 16, Sü. l'de)

IZMIR’den

HİKMET ÇETİNKAYA

Elveda

Gecesi...

Elinde altın kalemiyle,

“ Bir başka konumda

buluşmak üzere

elveda” tümcesini

söylemeden önce,

“ Beni son kez

evlerinize, kahvelerinize

misafir ediyorsunuz”

diyor ve ekliyordu:

“ Riskini göze aldım,

cumhurbaşkanlığına

adaylığımı koydum. Karar

yüce Meclisin, takdir

milletin.

” 10. Sayfada

SELEFTEN HALEFE

8. cumhurbaşkanı açıklanıyor — Turgut Ûzal, cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları açıklanır- bildirince kürsüye doğru ilerledi. Akbulut, sonuçları açıklarken Bakanlar Kurulu sıralarında Özal'ın ken kravatını düzeltti. TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut, Özal'ın teşekkür konuşması yapacağını yanında Devlet Bakanı Kâmran inan ile Başbakan Yardımcısı Ali Bozer vardı. (Fotoğraf: Rıza Ezer)

Muhalefetten ağır tepki

kutladı

Cumhurbaşkanı Kenan

Evren, Özal’a gönderdiği

kutlama mesajında,

“ ifa ettiğiniz hizmetler ve

demokratik parlamenter

sisteme geçişte gösterdiğiniz

üstün gayret takdirle

anılacaktır” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Konseyi

üyeleri de Özal’ı, bir mesaj

göndererek kutladılar.

15. Sayfada

EV REN MECLİSE

GELMEDİ CANAN

GEDİK’İN notları 16. Sayfada

Atatürk

benzetmeli

‘icraat’a

TRT makası

T R T Yayın Denetleme

Kurulu icraatın İçinden

programının 1 dakikalık

bölümünün ”ö za l’ın

kendisinin cumhurbaşkanı

seçilmesini, A tatürk’ün

cumhurbaşkanı seçilmesine

benzettiği gerekçesiyle

kesildiğini açıkladı

10. Sayfada

Hayırlı olsun diyemem

M illet h a y ırlı kılsın

Cumhurbaşkanlığı seçimi yasal

olanaklardan yararlanarak, yasaların hiç düşünmediği ara çözümleri

gündeme getirerek fırsatçı bir yaklaşımla gerçekleştirilmiştir. Hayırlı

olsun diyemiyorum, millet bu seçimin sonucunu hayırlı kılsın.

Tem el gö rev d e ğem e d i

Bunların hepsi geçicidir. Temel

görevimiz hiç değişmiyor: Demokrasinin bütün kurum ve kurallarını

Türkiye’de bir an önce gerçekleştirmek. Bu cumhurbaşkanlığı

seçimlerinin yanlışlığı, bizim bu amacı elde etmemize engel olamaz.

Cezasını fa z la s ıy la öd ey ecek ler

Bütün uyarılarımıza rağmen

yeniden seçilememek endişesi A N A P grubunu bu yanlış yola itiyor.

Hayatta en yanıltıcı mürşit korkudur. Sonunda bu yanlışın cezasını

siyasi alanda fazlasıyla ödeyeceklerdir.

11

. Sayfada

Sine-i millete döndü

DYPTi

S ö k m e n o ğ lu

istifa e tti

D Y P Hatay

Milletvekili

Murat

Sökmenoğlu,

bugünden

geçerli olmak üzere

TBMM Başkanlığı’na

gönderdiği istifa

mektubunda “Özal’ın

Çankaya’ya çıkması

karşısında daha evvel

milletimize verdiğim

sözü yerine getiriyorum”

dedi. 10. Sayfada

D

e m

I

r e l

_________________________________

H alktan tokat yiyecek

H alk ın öfk esi

Millet nefretle ve hayretle cumhurbaşkanı seçimini

izliyor. Kim millet bunu yutacaktır, hazmedecektir sanıyorsa

yanılıyor. Milletin hırsından, hıncından, öfkesinden korkmayanlar,

bir gün bunun tokadını yiyeceklerdir.

Gün doğm adan n e ler d o ğ a r

Bu yapılan seçimin usul

bakımından da tutacak yeri yok, ama esastan bozuktur, tik genel

seçimde çoğunluğu alacağız, yapacağımız ilk iş, cumhurbaşkanlığı

seçimini iptal etmektir. Durun bakalım gün doğmadan neler doğar.

F iili b aşk an lık sistemi

Türkiye’de aslında cumhurbaşkanı

seçilmiyor. Başbakan, başbakan olarak Çankaya’ya çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı görevi de uhdesinde olmak üzere. Türkiye fiili

başkanlık sistemine doğru gidiyor.

10.Sayfada

Başbakanlık

Konutu’na

doğru Özal

Ö zgeçm işi

İn cir çekirdeği

Ö za l kitapları

Y ıld ız fa lı

Konuttan

Köşke Özal

Ö z a l’a 25 soru

önergesi

60

dış gezi

14-15. Sayfalarda

I

MECUS’TEN

18

başbakanlı

yarış

AHMET T A N _______

ANKARA — A N AP’lılar

Özal’ı 8. cumhurbaşkanı ilan ettikten sonra tartışmaya baş­ ladılar:

— 18 başbakan adayının an­ lamı ne?..

ANAP liderinin dün oylama öncesi grupta yaptığı “Başba­

kan kim olsun?” anketi bir

bomba etkisi yaptı. Ancak cumhurbaşkanlığı seçiminin gürültüsü arasında ses dışarı­ ya fazla yansımadı.

Dün öğleden sonra başlayıp 10 kasım gününe dek sürecek olan “çok adaylı başbakanlık

(Arkası Sa. 19, Sü. l'de)

B o z e r başbakanlığa, D e m irta ş A N A P G en el B a şkanlığT na v e k il

Başbakan anketi

18 başbakan adayı Özal, cumhurbaşkanı

seçilmeden önce toplanan A N A P grubunda 280

milletvekiline, aralarında eski Başbakan Yardımcısı

Kaya Erdem’in de bulunduğu 18 kişilik başbakan

adayları listesini sundu. Özal, gruptan, başbakan

olmasını istedikleri ve istemedikleri 4 ’er kişinin

isimlerinin işaretlenmesini istedi.

ANKARA (Cumhuriyet Büro- Meclis grubunda yeni başbakan su) — Turgut Özal’dan boşalan ve yeni ANAP genel başkanı ko-

başbakanlığa, Başbakan Yardım- nusunda anket uyguladı. Özal

Bozer başbakan vekili Özal’ın cumhurbaşkanı

seçilmesinden sonra toplanan A N A P M K YK ’da,

olağanüstü kongrenin 17 kasımda yapılması

kararlaştırıldı. Bu tarihe kadar A N A P Genel

Başkanlığı ’na Demirtaş vekâlet edecek. Özal, başbakan

atayıncaya kadar da Başbakan Yardımcısı Bozer

başbakan vekilliğini üstlenecek.

cısı Ali Bozer, ANAP Genel Baş­ kanlığına da Teşkilat Başkanı

Orhan Demirtaş vekâlet edecek.

A N A P’ın yeni genel başkanı 17 kasımda toplanacak olağanüstü kongrede belirlenecek.

Turgut Özal, dün cumhurbaş­ kanı seçilmeden önce ANAP

grupta yaptığı son konuşmada,

“ 18-20 kişi olur, birisi seçilir. 5 ki­ şi seçilmez. Seçilmeyen arkadaşım gücenmesin, kırılmasın” dedi.

Haşan Celal Güzel bugün bir basın toplantısı düzenleyerek ANAP genel başkanlığına aday olduğunu resmen açıklayacak.

Turgut özal, dün her zaman­ kinin tersine ANAP grup toplan­ tısına tam zamanında geldi. He- yecanb olduğu gözlenen Özal, ga­ zetecilere zayıfladığını belirterek

oluşturulmasını istedi. Milletve­ killerinin dört ayrı grup halinde anketi yanıtlamaları sırasında özal sürekli kürsüde durdu ve milletvekillerinin kendi

araların-“ Arük elbise bulmakta güçlük çe- da kulis yapmalarını önlemek için kiyorum. Elbiselerimin içinde dışarı çıkan ANAP’lıların yeni- yüzüyorum” dedi, ö za l, basına den içeri girmelerini yasakladı,

kapalı yapılan bölümde kendisi Bir ara Orhan Demirtaş’m yanı- kürsüye çıktı ve anket uygulaya- na giden ANAP Genel Sekreter

cağını belirterek dört ayrı kabin (Arkası Sa. 16, Sü. 6’da) — Neyse birer bardak soğuk su içelim.

Bugünden geçerli

Zam

paketi

petrolle

açıldı

Yeni zamlara göre

normal benzin 1083,

süper benzin 1154,

motorin 1039, kalorifer

yakıtının fiyatı ise 577

liraya yükseldi.

Önümüzdeki günlerde

elektrik, Tekel

maddeleri, ulaşım ve

PTT hizmetlerine de

zam yapılması

bekleniyor.

Ekonomide

Tartışmalı...

A nKARA — Ülkemizde dün anayasal açıdan meşru bir cumhurbaşkanı seçildi. Hu­ kuk kurallarına aykırı bir durum söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bu açıdan ya- sallığı tartışılmayacak.

Ama Sayın Özal’ ın cumhurbaşkanlığı,

meşru olmasına karşın hep tartışmalı kala­

caktır. Siyasal meşruiyeti sürekli olarak sor­ gulanacak ve muhalefet tarafından kabul

edilmeyecektir.

Muhalefet partilerinin tarihimizde boykot etmiş olduğu ilk cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci sonucu budur.

100 seçmenden 80’inin oy vermediği, si­ yasal desteğini yitirmiş bir Meclis grubunun, tek başına yaptığı bu seçimin başka türlü karşılanması olanaksızdır.

(Arkası Sa. 16, Sü. I ’de)

HASAN CEMAL

■ D.Almanya kaynıyor Önceki akşam çeşitli kentlerde düzenlenen gösterilere yüzbinlerce gösterici katıldı. 3. Sayfada

■ Papandreu: Türkiye doğrudan tehdit oluşturuyor PASOK lideri Yunanistan’ın Ege’deki deniz ve hava sahasını 12 mile çıkartma hakkı olduğunu iddia etli. 3. Sayfada

■ Müzikaller deyince M üzikal filmlerin en klasik örneklerinden sayılan ‘Gençlerin Sevgilisi’, o dönemlerden unutulmaz yansımalar getiriyor. 4. Sayfada

■ Yayınlar güçlendiriliyor TRT, 1990 şubatından başlatılacak tesis çalışmalarına 16.5 milyar harcayacak. 4. Sayfada

■ Gıdaya yarım milyon İstanbul’da yaşayan 4 kişilik ailenin aylık m utfak

harcaması 472 bin515 liraya çıktı.Ekonomide

■ Batı’da Sansui tartışması Asil N adir’in şirketi Polly P eck’in Sansui‘yi alması, Nadir tarafından kapalı kutunun açılması olarak nitelendiriliyor. Ekonomide

■ İthalatta patlama Ağustos ayında, geçen yıla göre yüzde 22.2 artış. Ekonomide

■ En büyük deplasman Futbolseverler karadan, havadan ve denizden SSCB ile yapılacak maça gitme hazırlığında. Sporda

■ Gorbl kısırdöngüde

Ünlü Fransız Sovyetolog Carriere D ’Ensacusse, SSCB ’deki gelişmeleri Cumhuriyet için

değerlendirdi. Arka Sayfada

■ PETKİM’de zehirli gaz 15 tonluk gazın tankere kapatıldığı öne sürüldü. A rka Sayfada

GÖZLEM

UĞUR MUMCU

Görünüş...

TBMM’de ANAP milletvekilleri, Başbakan Özal’ı Cumhur- başkanlığı’na seçtiler.

Sekizinci Cumhurbaşkanı, muhalefet milletvekillerinin ka­ tılmadığı oylama sonucu seçildi; Özal, kendi partisinin mil­ letvekillerinin tümünün oyunu bile alamadı.

Yasalar, eski deyişle “lafzı ve ruhu", yeni deyişle “özü ve

(Arkası Sa. 16, Sü. 7'de)

1

(2)

CUMHURÍYET/2

OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

1 KASIM 1989

Tarihten Çizgiler

Atatürk, gericiliği çağdaş, laik, ulusal Türkiye için en büyük tehlike

olarak görüyordu. Doğru olan, bilimin ulusal Türk toplum

yaşamında söz sahibi olmasıydı. A tatürk’ün en gerçek yol gösterici

olarak tanımladığı bilimsellik; çağdaşlık, akılcılık, özgür düşünce,

özgür ahlak, özgür vicdan demektir. O, bunu gerçekleştirmek için

laik eğitime önem verdi.

_________________________________________

P ro f. D r.

SEÇ İL A K GUN

1 Kasım 1922, saltanatın kaldırıldığı gündür. O gün, saltanatın ve İstanbul hükümetinin bütün ne­ zaretlerinin kaldırılması ile Osmanlı im paratorlu­ ğu resmen son buldu. Bundan sonradır ki 1920 yı­ lından beri TBMM’nin ulusal egemenlik ilkesi ile yönetmekte olduğu Türkiye, ulusal, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti oldu.

Tarihin akışında olup bitenler

1 Kasım 1988’de, A tatürk’ün 50. ölüm yıldönü­ münün bir matem günü yerine anma günü olması kararlaştırıldı. 2 kasım günü bu kararı gazetelerde okuyan A tatürk’ün “ Beni görmek demek, yüzü­ mü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve duyuyorsanız bu yeter” sözlerini bilen aydın kesim bu gelişmeyi olumlu kar­ şıladı. Gerçekten de Atatürkçülük, sirenler bağı­ rırken Atatürk edebiyatı yapan söylevler vermek, hızlı şiirler söylemek değildi. Ancak, bundan son­ raki gelişmeler, bu olumlu kararın üzerine buruk­ luk getirdi.

★ ★ ★

5 Aralık 1934, Türk kadınına seçme-seçilme hak­ kının verildiği gündür. O gün siyasal düzeyde de

yerini alabilen Türk kadını, A tatürk’ün yıllardır sürdürdüğü uğraşılar sonunda Türk erkeğinin ya­ nında tam eşitliğe kavuştu. Yüzyıllardır Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk ulusu içine sürüklediği Arap kültürel emperyalizmi yüzünden gerçek kim­ liğini yitirmiş Türk kadını, böylece öz benliğine dö­ nerek Türk erkeğinin yanında yerini aldı. Bu bü­ yük gelişme her yıl Türkiye’nin çağdaşlaşmasının güçlü bir göstergesi olarak anıldı.

5 Aralık 1988 günü Türk aydını, Türk kadın hak­ larının kazanılmasının kutlanmasına katılamadı. Çünkü bir önce Resmi Gazete’de yayımlanan kız öğrenciler arasında görsel eşitsizliğe yol açan tü r­ ban yönetmeliğinin burukluğunu duymaktaydı. Türk kadınının inancının, ahlakının, namusunun göstergesi 45-50 santimetre kare bir kumaş parça­ sı olmamalıydı.

★ ★ ★

17 Kasım 1922, Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahının, o zamanki Halife Vahdettin’in saray­ dan kaçarak Mondoros’tan beri İstanbul’u işgal al­ tında tutan, ancak büyük zaferin kazanılmasından sonra gidiş hazırlıkları içinde bulunan İngiliz do­ nanmasına sığındığı gündür.

17 Kasım 1988’de Türkiye BMM’de Milli Eği­

tim Bakanlığı’nda üniversitelerinde okuyan kız öğ­ rencilerin dinsel inançları dolayısıyla derslere baş­ larında sözde “ türban’Ma girebilmeleri için yasa önerisi yapılmış ve 86 oyla kabul edilmiştir. Oysa, dinsel açıdan görsel ayrılıkların Osmanlı İm para­ torluğu’nun parçalanmasında oynamakta olduğu büyük rolü kavrayan Sultan II. Mahmut, 150 yıl önce "Tebaam dan Müslümanları ancak camide, Hıristiyanları kilisede, Musevileri de havrada ta­ nımak isterim” 1 diyerek, halkın yasalar önünde eşitliğini sağlamak yönünde silik de olsa bir'^adım atmıştı.

Atatürk’ün aydınlığı

___

1923 yılı başında halifeliğin kaldırılmasına, ya­ ni laikliğe doğru hızla yol alınan günlerde Atatürk’­ ün bir yurt gezisinde olmasını fırsat bilen Meclis­ teki gerici kesim, Meclisin gitgide laikleşen yapısı­ nı sarsmak için uzun süredir yapmakta oldukları hazırlıkları su yüzüne çıkardılar: Afyonkarahisar Mebusu Şükrü Hoca imzası ile yayımlanmış “ Hilafet-i Islamiye ve Büyük Millet Meclisi” 2 baş­ lıklı bir broşür dağıttılar. Broşür içeriğiyle dini si­ yasete karıştırmamak için gösterilen tüm özen ve çabalara karşı geliyor, A tatürk’ün bir an önce bü­ tünüyle laik karaktere kavuşturmak istediği Büyük Millet Meclisi’ni teokratik bir görünüme büründür­ mek amacını taşıyor, "H alife Meclisin, Meclis halifenindir” deniyordu. Halifeliğin henüz kaldı­ rılmamış olmasına karşın, Ulusal Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde evrensel niteliği olan “ din” e da­ yalı herhangi bir adımı Atatürk hoş göremezdi. Ya­ nıtı şöyle oldu:

“ ...H er tarafta olduğu gibi bizde de yeni hare­ ketler, cereyanlar karşısında onu hazmedemeyen kuvvetler çıkabilir. Mateessüf bu daima vardır. Ni­

tekim bu hususta maalesef Mecliste bulunan bir zat tarafından risale (broşür) de yazılmıştır. Bu teşeb­ büs eski Osmanlı devletini iadeden başka bir şey değildir. Bunu yapan o zat hükümet ve millet na­ zarında gericidir. Şunu katiyetle bilmek icabeder ki kazanılan şey hayat ve namustur. Buna tecavüz hayat ve namusumuza tecavüzdür. Her ferdin bu gibi hallerde dikkat etmesi ve son derece uyanık bu­ lunması lazımdır. Efendiler, ne ben ne siz şahısla­ rımız üzerinde vaziyetler ihdasa (meydana getirme­ ye) kalkışmayalım. Biz hepimiz o suretle çalışalım ki, kuracağımız şey milli bir müessese olsun.” 3

Ne acıdır, 9 Aralık 1988 günü TBMM’de bütçe görüşmeleri namaz saatlerine göre düzenlendi.

Ders alırlar mı acaba?__________

A tatürk, gericiliği çağdaş, laik, ulusal Türkiye için en büyük tehlike olarak görüyordu. Doğru olan, bilimin ulusal Türk toplum yaşamında söz sahibi olmasıydı. A tatürk’ün en gerçek yol göste­ rici olarak tanımladığıbilimsellik ¡çağdaşlık, akıl­ cılık, özgür düşünce, özgür ahlak, özgür vicdan de­ mektir. O, bunu gerçekleştirmek için laik eğitime önem verdi.

3 Mart 1924, Türkiye’de öğrenimin birleştirilmesi yasasının çıkarıldığı gündür. O gün Osmanlı İmpa­ ratorluğu’nun çöküşüne yol açan en büyük etken­ lerden biri olan eğitim kopukluğunu gidererek Türkiye’yi çağdaş, laik, ulusal eğitime kavuşturan yasa çıkarılmıştır. Türk gençleri, o günden sonra kız-erkek yan yana ulusal, laik eğitim kurumlarında çağdaş, eğitim-öğrenim olanaklarına kavuşmuştur. Ama bugün laik eğitim ne durumdadır, düşünüp ders alanlar çıkar mı acaba?

1. Karat, E.Z. Osmanlı Tarihi, Cilt V., s: 152 2. T .l.T .E . Arşivi

3. A tatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt II, s: 98

EYET/HAYIR

De*m»krasi-IIukuk Ücvtati-Yargı Bunatm a

11111 ... ... . Kim «i mmmmmmımmtmmmammmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmımmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmammmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmımmmmmmmmmmmKmmm t a n H î l Ç i n İ l f t i H a r H n l H l l Ö l l O İ h İ V A T tT tV A H f l

C7İİ-OKTAY AKBAL

Tarih Gerçekleri Yazacak...

Her şey olup bitti! Türkiye’nin sekizinci cumhurbaşkanı dokuz gün sonra Çankaya’ya çıkacak. Şu anda iki cumhurbaşkanı var: Biri Evren, ayın dokuzuna kadar... Öbürü Özal, kasım 9’dan son­ ra... Ne rastlantı değil mi, yeni cumhurbaşkanı Özal’ın göreve başlar başlamaz Anıt Kabir’de Atatürk’ün huzuruna çıkması!

Aylardır süren gürültü patırtı artık sona ermiştir. “ Özal aday olacak mı, olmayacak mı, olursa biz sine-i millete döneriz, olur­ sa onu onursuzca indiririz, elini sıkmayız” sözleri geçmişte kal­ mıştır. Tarih, bu cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda kimin tu­ tarlı kimin tutarsız davrandığını yazacaktır. Bu sınavda yenik dü­ şenlerin kimler olduğu şimdiden ortaya çıkmıştır.

Turgut Özal cumhurbaşkanı olmamalıydı. Evet, 82 Anayasa­ sına göre, cumhurbaşkanı seçilmek için gereken niteliklere sa­ hip bir kişi... Yükseköğrenim görmüş, devletin en önemli görev­ lerinde bulunmuş, TBMM’nin üçüncü turunda da gereken oyu almış. Ama hani halkın desteği, hani seçmenin oyları? 87’de ken­ dine uygun bir seçim yasası çıkartmış, yüzde 36 oyla Mecliste 290 sandalye elde etmiş. 26 Mart 89’da ise bu oran yüzde 21’e düşmüş. Şu anda ANAP oyları yüzde 15 midir, yoksa daha mı düşüktür, bilmiyoruz. Ulusun çok büyük bir bölümünün Çanka­ ya’da görmek istemediği bir kişi dokuz gün sonra cumhurbaş­ kanı olarak göreve başlayacaktır. Ortadaki gerçek budur.

Gelelim muhalefete ve liderlerine. Birkaç aydır sürdürülen Özal’ın adaylığını önlemeye yönelik girişimler, savaşımlar doğ­ rusu ya en çok DYP lideri Demirel’e yaramıştır. Şu aylarda bir erken seçim olsa sanır.m Demirel’in partisi halkımızın büyük bö­ lümünün oylarını alacaktır. Yani DYP, SHP'yi geride bırakıp bi­ rinci parti olacaktır. Demirel, deneyimli politikacılığını halk yığın­ larını etkileyecek biçimde kullanmasını bilmiştir. Kendine göre tutarlı bir savaşım vermiştir. Kaypak'davranmaktan titizlikle ka­ çınmıştır. Oysa SHP?...

Bu yazının çıktığı gün ÖHP Parti Meclisi toplanacak. Bu top­ lantının epeyce canlı, tartışmalı geçmesi beklenir. SHP Merkez Yönetim kadrosu Özal’ın seçimi konusunda tam bir başarısız­

lık. tuta/s«Jık göstermiş*/?. SHP ne yapacağını, ne yapması ge­ rektiğini bir türlü saptayamamıştır. Genel başkan bir yandan, ge­ nel sekreter öte yandan SH p ’ye karşı duyulan güveni sıfıra in­ dirmek için ellerinden geleni yapmışlardır. 26 Mart 89 seçimle­ rinde sonra başlattıkları ‘Özal aday olamaz, olursa sine-i mille­ te döneriz’ kampanyasında içtenlikli olduklarını kamuoyuna be- nimsetememişlerdir. Ge nel başkan bir gün önce de­ diğini bir gün sonra düze itmiş,

‘duygusal davrandım’, ‘hata ettim' sözleriyle halkımızın kendisine gösterdiği güveni sarsmştır. Ge­ nel sekreter ise ‘Ecevit ara se­ çimde ortaya çıkmayacağına söz versin’ gibi çocukça davranışlar göstererek SHP’de sağlam, tu­ tarlı, güven verici bir yönetimin bulunmadığını bir kez daha ka­ nıtlamıştır.

Ben bildiğiniz gibi, SHP’nin üst yönetiminin, yani ünlü deyim­ le ‘arkadaş grubunun’ yalnız ken­ dilerini ve bir avuç yandaşlarını gözeten tutumunu birçok kez eleştirdim, işbaşına geldiğinden bu yana genel sekreter ve arka­ daşları SHP’de kesin bir ege­ menlik kurmak istemişlerdir. Kongrelerde seçilerek işbaşına gelen il, ilçe yöneticilerini görev­ den almak, yerlerine kendilerine yakın kişileri atamak gibi... Ge­ nel başkan da bu demokratik ol­ mayan tutumlara karşı çıkmaktan

(Arkası 19- Sayfada)

Mahkemelerin gereksinmeleri karşılanmazsa; yargıç

bağımsızlığı ve güvencesi olmazsa; savunmaya, olmasa daha

iyi olur gözüyle bakılırsa; avukatlar iş takipçisi durumuna

indirilirse; yargı, salt göstermelik olarak şeklen korunmaya

çalışılıyor demektir. Özünde gerçek işlevini yapması

istenilmediği içindir ki bu gün yargının önünde büyük

sorunlar vardır.

Av. R EZA N Ö ZG ER

Demokratik hukuk devletinde, yargı yürüt­ me ve yasama üç ana öğedir. Yasama yetki­ sini kullanan Meclisten geçen ve onaylanan yasalar kamuoyunda tartışılır. Yürütmenin uygulamaları eleştirilir. Yargı yetkisini kulla­ nan mahkemelerin kararlarının ve uygulama­ larının eleştiriye ve tartışmaya açık olması da doğaldır. Demokrasinin güzelliği ve vazgeçil­ mezliği de işte buradadır. Değişik düşüncele­ rin ortaya konulması, eleştirilmesi ile ortak doğrular bulunur, yanlışlar onarılır.

Yasama, yürütme ve yargının eylemlerinin kamuoyunca tartışılması, görev olduğu gibi vazgeçilmez bir haktır da. Bir bakıma tüm va­ tandaşları ilgilendiren konular, eleştiri ve ta r­ tışmaya açık olduğu zamandır ki değişik dü­ şünce ve görüşlerin ortaya çıkması ile çok yön­ lü değerlendirmeler ile aydınlanır, zenginle­ şir, en doğruyu yakalama olanağı kazanılmış olur. Demokrasinin ve demokratik kurallar içinde tartışmanın amacı da budur.

Yargının eleştirisinin de bu kurallar içinde yapılması zorunludur. Çok boyutlu bir soru­ na tek bir açıdan bakarak sonuca ulaşanla­ yız.

Yasalar hazırlanırken, sonra da uygu­ lanırken her zaman tartışmaya açık olmalıdır. Uygulamadaki aksaklıklar da tartışmalarla, olumlu eleştirilerle giderilecektir. Uygulamada bir hukuk kuralının, yapılan bir yasanın top­

lumun gerçeklerine uyup uymadığının saptan­ ması uzun sürede gerçekleşir. Davalar görü­ lecektir, mahkemeler kararlar verecektir, ka- . rarların tartışmasıyla içtihatlar oluşacaktır. Sonuçta bu içtihatlarla, yapılmış olan yasa­ nın toplumun gereksinmelerine ne kadar

ya-İstanbul Barosu Avukatlarından

nıt verdiği ortaya çıkacaktır, içtihatlar, hu­ kuku yaşatan, yasaların yaşamla somut bağ­ larını kuran ve kanıtlayan kaynaklardır. Böy­ lece uzun yıllar içinde oluşan kurallar karşı­ sında, vatandaş haklarım bilecektir. Mahke­ melerdeki uygulamalar hep aynı doğrultuda olacaktır. Yasalara dayanmanın ve sonuçla­ rını bilmenin getirdiği güven duygusu gelişip yaygınlaşacaktır.

Ancak, 80’li yılların başından başlayarak süren yıllarda ülkemizde neredeyse değiştiril­ meyen yasa kalmadı. Sürekli değişmeleri hu­ kukçular dahi izleyemez duruma girdiler. Tek­ nik bakımdan tartışılmadan, değişik düşün­ celerdeki uzmanların katkıları olmaksızın, ale­ lacele değiştirilen yasalar, genellikle ve nere­ deyse anında aksamalarını gösterdiler. Bu noktada, yasaların uygulanması, içtihatların oluşması ve toplum a adapte olması beklene­ cek yerde, yığınlarla tebliğler yayımlanarak ilgili idarelerce kendi istekleri doğrultusunda yorumlanarak uygulandılar. O kadar ki, teb­ liğleri açıklayan tebliğler sistemi dahi do­ ğallaştı.

Sağlıklı çalışamaz

Oysa, kanun hükmünde kararnameler ve tebliğler ile yönetilen bir ülkede, yasama, özünde işlevsiz kaldığı gibi yargı da sağlıklı çalışamaz, giderek işlevini yitirir. Bir yandan günlük tebliğler ile yürütme, hukuku yönlen­ dirir, kararnameler ile ülkeyi yönetirken, öte yanda hukuk sisteminin altüst edilmesi sonu­ cu, birbirinin aynı işlerde yargı makamların­ dan farklı kararlar çıkıyorsa ve bu kararlar bile uzun yıllar sonra elde edilebiliyorsa, va­

tandaşın iktidara olduğu gibi yargıya da gü­ veni kalmayacaktır. Doğaldır ki güvensizlik çatırdamayı ve çökmeyi getirecektir. Bu çö­ küş, demokrasiye, hukuk devleti ilkelerine, yasamaya ve yargıya bakış açısının ürünüdür. Yürütme, yasamanın yetkilerine el atmış, kul­ lanmıştır, kullanmaktadır. Ülkenin ekonomik ve sosyal yapısının istenilen biçimde değişti­ rilmesi için izlenen bir yoldur bu. Bu yol üze­ rinde süratle çalışan, doğru kararlar veren ve yürütmeyi denetleyen yargılamanın olmasını istememek iktidardaki düşünce yapısının do­ ğal uzantısıdır. Yargıya güven bunalımının ana nedeni işte bu düşünce biçimidir.

Bu uygulama, hukuk devleti ilkesini alabil­ diğine zedelemiştir. Yönetimdeki düşünce ya­ pısı, hukuk devletine, demokrasiye önem ver­ mediği, insan haklarını hiçe saydığı için yar­ gı için gerekli özen de kesinlikle gösterilme­ miştir. Tersine yargı bunalımı aiye adlandı­ rılan çöküş hızlandırılmıştır. Adalet Bakan­ lığı bütçesinin minimum düzeyde tutulması, aksam alara kesin ve ciddi önlemler aranm a­ ması, yargıca, avukata duyulan saygının yi­ tirilmeye çalışılması hep aynı düşünce yapı­ sının izleridir.

Mahkemelerin gereksinmeleri karşılanmaz­ sa; yargıç bağımsızlığı ve güvencesi olmazsa; savunmaya, olmasa daha iyi olur gözüyle ba­ kılırsa; avukatlar iş takipçisi durumuna indi­ rilirse; yargı, salt göstermelik olarak şeklen korunmaya çalışılıyor demektir, özünde ger­ çek işlevini yapması istenilmediği içindir ki bu gün yargının önünde büyük sorunlar vardır. Vatandaştan toplanan fonlarla yargıç odala­ rının mobilyalarının değiştirilmesi yargıya say­ gıyı göstermez. Yargı eğer gerçekten bağım­ sız kararlar veremiyor, yasaların eleştirisine kararları ile katılamıyor, yürütmenin deneti­ mini sağlıklı yapamıyorsa ve adaleti alabildi­ ğine geciktirerek adalet olmaktan çıkarıyor­ sa, özünde yargıya gerekli özen gösterilmiyor, saygı duyulmuyor demektir. Bu ise aslında, hukuk devleti ilkelerine ve demokrasiye say­ gı duyulmaması, gerçekten demokratik hukuk devletinin istenilmemesi demektir. Bu gerçe­ ği böylece saptam akta hedefleri şaşırmamak için büyük yarar vardır.

PENCERE

Kolçak Sokağı 4 No’lu Ev...

“ Sokak” Dergisi’nin 9’uncu sayısında yayımlanan Nadire

Mater'in haber-röportajını okuduktan sonra, sırası geldiğin­

de bu konuya değinmeyi düşünmüştüm. Haber neydi?

Mater’in yazısında altını çizdiğim tümceleri yan yana di­ zerek özetlemeye çalışayım.

İstanbul’da Park Otel çevresinde bir şehir cinayeti işleniyor. ■Bu cinayetin sorumlusu tek değil. Olay 1984 yılında Ozal Hü- kümeti’nin çıkardığı ve Cumhurbaşkanı Evren’in onayladığı ya­ sadışı bir imar planıyla başladı, istarfbul genel şehir planı üze­ rinde Park Otel çevresi eski görünümünü korurken, mevzii imar planıyla burası turizm alanı ilan edildi. ANAP'lı Beyoğlu Bele­ diyesi, 1987 yılında mevzii imar planını belediye meclisinden geçirdi. Sıra ANAP Anakent Belediye Meclisi’ne geldi. Bed­ rettin Dnlariın imzasıyla iş bitirildi. Plan her engeli atlamıştı; Sürmeli firmasının da önü açılmıştı.

Artık Park Otel çevresi ev ev, sokak sokak satışa hazırdı; otel çevresinde en az 50 yapı ve kaba bir hesapla 500 insan ev derdine düştü.

Turizm Merkezi Projesi evlere saldırmakla yetinmedi; Ağa Çırağı Sokağı ve Reis Çıkmazı da elden çıktı. Evler 20-50 mil­ yon arasında giderken Ağa Çırağına 950 milyon ödendiği, 50 milyon da yasadışı komisyon verildiği söylentisi yayıldı.

1989 şubat ayında belediye seçimlerinde propagandalar başladı; SHP’Iİ adaylar bağırıyorlardı:

— Bunlar sokakları sattılar, sokakları...

— Sokaklar halkındır!..

Park Otel’in denize bakan yamaçlarında oturan Tunç ailesi de üç yıldır, eve gelip giden belediye zabıta memurlarına, Park Otel'in yerine turizm merkezi kuracak Sürmeli’nin adamları­ na direniyordu. Tunç ailesinin evi, planın bir köşesinde “beter" bir çıkıntı yaratmıştı. Çünkü Tunçlar'ın evi turizm merkezinde otopark girişi diye planlanmıştı. Kolçak Sokağı 4 numaralı ev yıkılmazsa, arabalar içeri nasıl girecekti?

Tunçlar yuvalarını satmamakta kararlıydılar. 26 Mart seçim­ lerine bir ay kala mahkemeye başvurdular. Şubat 1989’da baş­ layan iptal davası 11 Ekim 1989'a kadar sürdü. İstanbul 4'üncü İdare Mahkemesi, oybirliğiyle kararını verdi: Özal Hükümeti- nden belediyelere kadar çeşitli aşamalardan geçen kararlar yasaya aykırıdır.

1951'den beri Kolçak Sokağı 4 numaralı evde oturan Tunç ailesi davayı kazanmış, b ir yurttaşlık örneği vermiş, hemşeri- lik bilincini kanıtlamıştı.

Nadire Mater’in "Sokak" Dergisi’nde yayımlanan haberinde çeşitli boyutlar var. ANAP yönetiminin tezgâhı nasıl çalışıyor? Büyük holdinglerle belediyeler arası ilişkilerin gergefi nasıl dokunuyor? Kentlerin dokusu nasıl ketempereye getiriliyor? Semtler nasıl satılıyor? İnsanlar nasıl evlerinden barkların­ dan ediliyor? Bir kişi, bir şirket, bir holdingin çıkarları kamu­ nun çıkarından nasıl üstün tutuluyor? İnsanlık ve yurttaşlık bilincine sahip bir İstanbullu her şeyi göze alarak nasıl dire- nebiliyor? Bütün bu soruların iç içe geçerek toplumsal bir kanaviçeye dönüşmesi az bulunur bir örnektir. Batıda olsa televizyoncular kameralarıyla Gümüşsuyu’na koşuşurlar, olayı yansıtırlar, senaryocular ve yönetmenler konudan çarpıcı bir film çıkarırlar.

Evet, Sokak Dergisi’nin 9 ’uncu sayısını bir yana koymuş­ tum, bu konuya değinmek için...

Aradan geçen sürede neler olup bitti?

Yalnız Tunç ailesi değii, yurtaşlık ve insanlık bilincine sa­ hip olan herkes, sonucu bekliyor.

Çağdaş bir toplumda bu dava tüm ülkenin sorunudur.

15 yaşındaki kız öğrenciye yarım gün ablalık

yapacak, tercihen üniversiteli,

kültürlü bayan aranıyor.

512 05 05 TURGUT DARUGA

Sinemayı Beyazperdede İzleyin!

75. YILINDA

ÖZGÜRLÜK

VE

SEVDA

TÜRKÜLERİ

CİNAN PLAK VE KASETÇİLİK İ.M.Ç. 6. Blok No: 6541 Unkapanı/ İstanbul Tel: 513 62 72 - 527 12 49

Danıştay Başkanı Kırcalı:

"Tüm bir kitleye

yasağı savunmuyoruz"

JACK NICHOLSON

Tembel, fesat bir dahinin

fotoğraflarla öyküsü...

ZÜLFÜ LİVANELİ

Sis; imgeler ve tatlar...

VAROLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Philip Kaufman, Daniel Day-Lewis, Juliette Binoche;

filmi anlattılar.

BATMANIN YÖNETMENİ BURTON:

"4 ay sete kimseyi sokmadık..."

Türk Sineması 75. Yılında (1- EK) 12 sayfa 1. Hamur Ertem Eğilmez ÖZEL EKİ 12 sayfa 1. Hamur INDIANA JONES AFİŞİ 27X39 cm kuşe kağıt

YAZILARIYLA: Gökhan Akçora, Cihan Altınay, İbrahim

Altınsay, Nilgün Gürkan Arslanbay, Murat Belge,

Cumhur Canbazoğlu, Sungu Çapan, Turgut Çeviker, Atillâ Dorsay, Burçak Evren, Ali Hakan, Kurtuluş Kayalı, Âlim Şerif Onaran, Agâh Özgüç, Cemal Süreya, Hakan Sonok

ÇİZGİLERİYLE: Necati Abacı, Kemal Gökhan, Tan Oral

BEYAZPERDE

Aylık Sinema Televizyon ve Video Dergisi

✓ SPIELBERG

ÇOCUKLUĞUNU

ANLATIYOR:

"Benim için büyümek

çok zor, kendimi her

zaman Peter Pan

gibi hissettim."

✓ HARISSON FORD:

"Indy beni

eğlendiriyor"

✓ ÖLÜ BİRDENİZ:

Atıf Yılmaz:

"Roman erkeğin

tarafını tutuyor,

film ise tam tersini"

Erhan Bener:

"Dürüst bir senaryo

çalışması"

Dünya pazarlarına

açılan pencere:

îicralb

INTKRMITONAL

S

r

i

b

u

n

e

International Herald Tribüne,

dünyanın sayılı gazetelerinden biridir.

Her gün, 164 ülkede satışa sunulur.

IHT’nin okurları işadamları ve bürokradardır.

Bu okur kesimine seslenmek için,

International Herald Tribüne en etkin araçtır.

International Herald Tribüne,

her gün 50 farklı iş alanına

bilgi ve mesaj verir.

Gayri menkul alım-satımından

iş ve tatil seyahaderine, genel duyurulardan

özel ürünlerin tanıtımına kadar her alanda

pazar imkânı sunar.

Ürününüzü ya da hizmetinizi

dünya pazarlarına

International Herald Tribüne

ile sunun, itibar kazanın.

Ayrıntılı bilgi almak ve reklam yayınlamak içitı lütfen, Türkiye Temsilcimiz S ab a Sarol'a başvurun. Tel: (1) 149 45 0 9 , 132 03 00 (4 hat) Tlx: 2 ö 388 odvi tr.

REFİK DURBAS

GEÇTİ Mİ GEÇEN GÜNLER

Şiirler yakında çıkıyor.

ADAM YAYINLARI

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

MacGregor ve diğerlerinin yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre (2008:612), finansal sorunlar, evlilikle ilgili sorunlar ve aile içinde yaşanan ölüm gibi özel

Konuya ilişkin bir Yargıtay kararında ; Davalı işverence iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenlerle feshedildiğini belirten davacı, feshin

Yine de sancı semptomu ile seyreden büyük kolon yer değiştirmeleri, volvulusu, pekliği, küçük kolon pekliği, enterolitler, fibröz yabancı cisimler, sekum timpanisi

Haki pakine altı yüz yıl mukaddem aşağı İzmir kalesini zaptetmek için harp ederken şehit düşen Omurbey’in ve babasının ve kardeşlerinin metfun bulundukları

SONRA DA DIŞİŞLERİBAKANLIĞINDAKİ GÖREVLERİ N ED EN İYLE BESTECİLİĞE {CJlA- OLDUKÇA 6EÇ BAŞLIYA&amp;ILM IŞTİ.. Ş

Hastalar›n belli bir problem çerçevesin- de daha esnek, daha duruma has çö- zümler getirmelerini sa¤lamak çok zor oluyor.. Bu tür alanlarsa, bu çözümleri

Ancak “Yalnızlar” adlı romanı 1966 yılında aynı ad­ la İstanbul’da Türkçe olarak ba- sılabildi. Zaven

gg) İşe İade Davası Devam Ederken İşverenin İşçiyi işe Başlatmasının Davaya Etkisi: İşe iadesi devam ederken işveren işçiyi işe başlaması için çağrıda bulunur