7T f a u l
U A)
12th
ISTANBUL
FILM FESTIVAL
By S U N G U ÇAPAN
Nisan'in ilk yarısındaki Uluslararası
Istanbul Film Festivali'nde Dünya
ve Türkiye Sineması'ndan 150'ye
yakın film gösterilecek.
During the first h a lf o f April,
nearly 150 film s from all over the
world will he shown in Istanbul
during the International
Film Festival.
Y ılla rd ır s in e m a s e v e rle riçin baharın müjdecisi nite liğini kazanan, daha d o ğ ru su b a h a rla ö z d e ş le ş e n "S inem a G ü n le ri" ya da son dönem deki resmi adıy la U lu s la ra ra s ı İs ta n b u l Film Festivali, 3-18 Nisan arasında 12. kez düzen le niyor. Bir kez daha çağdaş d ü n y a s in e m a s ın a irili- ufaklı pencereler açan fes tival ortamında, derin, taze
soluklar çekerek içimize "yedinci sanat depolarımızı" şöyle esaslı bir biçimde, adamakıllı doldurabilm ek fır satını bulacağız yeniden. O nbeş günlük film m aratonu süresince gittikçe gelenekselleşip kurum laşan İstanbul Film Festivali'nde bu yıl da, biri uluslararası (Altın Lale), diğeri ulusal olm ak üzere iki büyük ödül
verile-T h e
In te r n a tio n a l
Istanbul Film Festival has
become a regular fixture
marking the beginning o f
spring, indeed epitomis
ing th a t season, fo r
Istanbul film enthusiasts.
This year the
twelfth festi
val is
sched-son, jo r
ithusiasts.
uled fo r 3-
18 April,
b r in g in g
welcome relief from the slick commer
cial output o f the Hollywood Empire
which dominate the Turkish cinema
and television market fo r the rest o f
the year. Minds stunted by this bom
bardment o f popular entertainment
H
P
n
s n
H H 9
60
'Ustalara Saygı
'bölümündeki Fellini'lerle
Rohmer'lerin sabırsızlıkla
gözlüyorum yollarını...
can breathe deep breaths o f fresh air from
modem world cinema through the large
and small windows opened by the festival.
This 15-day film marathon is an opportu
nity to replenish the stores o f the ‘‘seventh
art”, while the festival ju ry ponders over the
selection o f the w inner o f the international
Golden Tulip award, and the first prize fo r the
best Turkish film, as well as various runner-up
awards.
One hundred and thirty-three film s selected
fro m the latest output o f Turkish and
world cinema will be shown in five dif
fe r e n t Ista n b u l cin em a s (Emek,
Atlas, Beyoğlu, Kent-1 a n d Reks).
The object o f the festival is “to sup
port the development o f Turkish cine
ma, to encourage the distribution o f
quality films, and promote our cine
ma on an international platform”.
With this object the fe s tiv a l
again presents a broad panora
m a o f m odern cin em a . The
m a in ly p r iz e - w in n in g film s
include m any brand-new releases
as well as classics o f cinema history
both recent and distant. The selec
tion is classified u n d er diverse
intriguing themes which will force
film enthusiasts to m ake some
h ea rtren d in g choices o f their
own. In addition to the by now
traditional themes such as Films
from World Festivals, Tribute to
the Masters, and Literature to
the Silver Screen, themes such
as Scenes o f People fro m the
Turkic Republics a n d Russia
after the Change illustrate how
the surprise developments in
the world over the past couple
o f years have been reflected in
cek ve çeşitli mansiyonlar dağıtılacak.
5 ayn salonda (Beyoğlu Emek, Atlas ve Beyoğlu, Şişli Kent-1 ve Kadıköy Reks), Türk ve dünya sinemesının son "mamül"leri arasından seçilmiş, yaklaşık 150 kadar film gösterilecek. T ürkiye'de "sinem anın gelişim ini d e ste k le y e rek , nitelikli film lerin dağıtım ını teşvik etm ek ve sinemamızın uluslararası düzeyde tanıtımını sağlamak" amacını güden festival, çağdaş sinem anın geniş bir panoram asını gözler önüne serecek yeniden. Birbirinden cazip bölüm lerdeki çoğu ödüllü, yepyeni filmlerin yanısıra sinem anın uzak ve yakın tarihinden klasikler de sunacak, bu yıl da film seçiminde, m erak lısını yine epeyce çatlatıp zorlayacak özetle D ünya F e s tiv a lle r in d e n , U s ta la ra S aygı, E d e b iy a tta n B eyazperdeye, vb. gibi artık iyice g ele n e k se lle şen bölüm lerin yanısıra, son bir-iki yıldır dünyadaki sürp riz değişimlerin yedinci sanata nasıl yansıdığım akta ra n "Türki C u m h u riy e tle rd e n İn sa n M anzaraları", "Değişimden Sonra Rusya" gibi yeni, güncel bölüm le rin d e e k le n d iğ i 12. U lu sla ra ra sı İs ta n b u l Film Festivali, zengin içeriğiyle "keşifler ve keyifler" vaade- diyor sinem aseverlere her zam an olduğu gibi. Ayrıca bazı çağrılı, tanınm ış sinem a adam larını, yönetm en, o y u n c u ve sin em a y a z a rla rın ı, u lu sla ra ra sı şen lik düzenleyicilerini de konuk edip alışılageldiği gibi ağır layacak festival.
Festivalin resm i b ö lü m ü "U luslararası Y arışm a"da, Altın Lale'ye uzanm ak için çekişecek olan, "sanat ve sanatçı" tem asına ilişkin on film içinde, yaşlı İtalyan usta Mario M onicelli'nin "Rossini! Rossinü", Fransız Claude Miller'in "Eşlik Eden Kız" ve İstanbul'u komşu k a p ıs ı y a p a c a k k a d a r s e v e n F in la n d iy a lI Aki Kaurismaki'nin "Bohem Hayatı" adlı filmleri, bildik, tanıdık yönetm enlerin son yapıtları oluşları nedeniyle aşina geliyor bize ilk bakışta. Yavuz Turgut'un "Gölge O y u n u "y la o k u llu s in e m a c ı S em ir A s la n y ü re k 'in "Vagon"u, sinem am ızı uluslararası yarışm ada temsil edecek Türk filmleri. Yarışmaya katılmayan ama yine s a n a t- s a n a tç ı d ü n y a s ın ı ird e le y e n F ra n sız A lain C o rn e a u 'n u n "D ünyanın Tüm Sabahları", tsp an y o l
the seventh 'art. All in all, the extravaganza of the
12th International Istanbul Film Festival promises
a mixture of discovery and delight as usual. And
as in previous years the festival will play host to
well known directors, actors, film writers an d
international festival organisers.
The International Contest brings us ten films on the
theme of Art and the Artist which will compete for
the Golden Tulip. Among them is “Rossini! Rossini!”
by the aged Italian master, Mario Monicelli, “Le
Accompagnatrice" by Claude Miller, an d “The
B ohem ian L ife” by the Finnish d irecto r Aki
Kaurismaki, an Istanbul lover who has made the
city his second home. As the latest works of well
known directors, these films seem familiar at first
sight. Turkish films in the international contest are
“Shadow Play” by Yavuz Tuğrul, and “Wagon” by
Semir Aslanyürek, a director with an academic
training behind him. Other films on the similar
theme of Arts and Cinema which are not compet
ing fo r the Golden Tulip are the French director
Alain Comeau’s “All the Mornings of the World”,
the Spanish director Carlos Saura’s “Sevillanas",
the Italian Daniele Segre’s “Manila, the White
6 2
Carlos Saura'nın "Sevillana", İtalyan Daniele Segre nin "Beyaz Güvercin Manila" ve "Akdenizli"yle yıldızı par lay an G ab riele S alv ato res'in "Turne" gibi film leri "S a n a tla r ve S inem a" b ö lü m ü n d e to p la n m ış . "E debiyattan B eyazperdeye" b ö lü m ü n d e y se hiçbir "sıkı" s in e m a s e v e rin k a ç ırm a y a c a ğ ı, P e te r G r e e n a w a y 'in " P r o s p e r o 'n u n K itap ları", J a m e s Ivory'nin "Howard'in Sonu", AIDS'den günleri sayılı Derek Jarm an'ın "2. Edward" ve Claude Chabrol ün "Madam Bovary" gibi ilginç "edebi" filmleri var. 50 yıl lık Hollywood klasiği "Casablanca"yla ölümsüz Orson Welles'in "Yurttaş Kane" başyapıtı ve "Othello"sunu bu kez geçebilirim, üçünü de birkaç kez izlediğim için am a "U stalara Saygı" b ö lü m ü n d e k i F e llin i'le rle (G örüşm e", "Ayın Sesi") R ohm er'lerin ("D olunay Geceleri", "Kış Öyküsü") sabırsızlıkla gözlüyorum yol larını. Parlak festival programının en görkemli bölüm lerinden "Dünya Festivallerinden"de çoğu ödüllü film bekliyor meraklısını, Gürcü Otar Ioseliani'nin Kelebek Avı", Arjantinli Fernando Solanas'ın "Yolculuk , Macar Istvan Szabo'nun "Tatlı Emma Sevgili Böbe , Italyan G ian n i A m elio 'n u n "P an isp ern a Sokağı G ençleri", Ettore Scola'nın "Saat Kaç" ve Çinli Zhang Yimou'nun "Qui Ju n u n Öyküsü" gibi. G erçekten bu bölüm de
ım m im — l
Dove” and “Turné” by Gabriele Salvatores, a direc
tor who made his name with “Mediterranean ”. In
the section Literature to the Silver Screen, comes
“Prospero’s Books” by Peter Greenaway, a film
which no cinema lover will want to miss, James
Ivo ry’s “Howards E n d ”, “Edward II” by Derek
Ja rm a n , who is now d yin g o f AIDS, C laude
Chabrol’s “Madame Bovary” and other superb “lit
erary” films. Having seen all three several times, I
am going to give the 50-year-old Hollywood classic
“Casablanca”, a n d the im m ortal Orson Welles’
“Citizen Kane” and “Othello” a miss. But Fellini’s
“Interview ” a n d “The Voice o f the M oon”, and
Rohmer’s “Full Moon in Paris” a n d “A W inter’s
Tale” in the Tribute to the Masters section are a dif
ferent matter.
The selection from world festivals, one o f the high
lights o f the programme, features mainly award
winning films, such as the Georgian director Otar
Io selia n i’s “B utterfly Chase”, the A rg entin ia n
Fernando Solanas’ “The Journey”, “Sweet Emma,
D ear Bo b e ” by the H u n g a ria n Istva n Szabo,
“Brothers a n d S isters” by the Ita lia n G ia n n i
Amelio, “What Time Is It” by Ettore Scola, and “'The
Story o f Qui J u ” from the Chinese director Zhang
Yimou. ’This section is what makes the event a true
“
festival o f festivals”.
Films in the Forbidden Fruit section give a cam
e r a ’s eye view o f relations between m en a n d
women, with “Bezness” by our old acquaintance
the Tunisian Nuri Buzid, “Lovers on the Bridge”
fro m Leos Carax, a n d “The M iracle” fro m Neil
Jordan. Pavel Lounguine’s “Luna Park" a nd Vitali
Kanevski’s “An Independent Life" are in my view
the highlights o f Russia After the Change. 'Three
other sections which stand out in the festival
pro-63
bizim şenliğe bir "festivaller fes tivali" özelliği katıyor. Kadın- erkek ilişkilerine kam era tutan film le rin y e r a ld ığ ı "Y asak Meyva" bölüm ünde, eski tanı d ık T u n u s lu N uri B u z id 'in "Jig o lo ", L eos C a ra x 'in "K ö p rü ü stü A şıkları" ve N eil J o r d a n 'ın "M ucize"si,
" D e ğ iş im d e n S o n ra R usya" bölüm ündeyse Pavel Lounguine "Luna P a rk "ıy la V itali K a n e v s k i'n in "B ağ ım sız B ir Yaşam"ı öne çıkıyor benim için. F estiv al p ro g ra m ın ı ta ra rk e n y a b a n a atılm a y a c a k üç d iğ e r bölüm de, "Dünya Sinemasının G e n ç Y ıld ızları" ("S o k ak Ç o c u k la rı" y le Ita ly a n M arco Risi, "Leolo"yla K anadalı Je a n Claude Lauzon, "Prag'la Ingiliz lan Sellar, "Tatilci"yle Türk asıllı M acar C an T o ğ a y v e "Amigolarda, Italyan kom edi sinin ustası Ugo T og n azzi'n in o ğ lu R icky T o g n a z z i b e n im genç yönetmenlerim!).
" K a m e ra n ın A rd ın d a k i K a d ın la r” (B e lç ik a lı C h a n ta l Akerm an "Gece ve G ündüzde, Alman Doris Dörrie de "Doğum G ü n ü n K utlu O lsun Türk!" le ilg im i ç e k ti) ve " İs k a n d in a v Film leri" (ilk film i "Sallan ve H aykır"la D an im ark alI "Fatih P elle" Bill A u g u s t'u ve "K aptanda eski tanıdık İsveçli Ja n T ro e ll'i şim d id e n m im le d im ). 15 yıl ö n c e s in d e g e n ç Alman sinem asının lokomotifli ğini üstlenip genç yaşta perdeyi indiriveren, "Melo"ya k en d in e özgü bir hava getiren, "marjinal" Rainer W erner F assbinder ret ro s p e k tiv , y ö n e tm e n 1970-78 arası çekilmiş, ilk dönem inden 6 filmiyle 1982'deki son yapıtı " Q u e re lle " d e n b ü tü n le n iy o r. Yıllardır sinem a sanatına, film üretim in in yanısıra yayım cılık (ünlü "Sight and Sound dergisi ö rn eğ in ), arşivcilik ve Londra Film F e stiv a lin i d ü z e n le m e k gibi çeşitli etkinlikler göstererek hizm et ed en , sinem a k ü ltü rü n ü n yaygınlaşm ası,
saygınlaş-gramme are Young Stars of
World Cinema ( “Street Boys”
by the Italian Marco Risi,
“Leolo” by the C an adian
Jean
C laude
Lauzon,
“Prague” by the British Ian
Sellar, “The Summer Guest”
by
the
Turkish-born
Hungarian Can Togay, and
“Ultras ” by Ricky Tognazzi,
son of the master of Italian
comedy, Ugo Tognazzi are
my fa vo u rite s), Women
B ehind
the
Camera
(B elg iu m ’s
C hantal
Akerman with “Night a n d
Day", G erm a n y”s D oris
D orrie
with
“H appy
B irthday!” in particular),
and Scandinavian Films (I
have sta rred “Twist a n d
S h o u t”, the f ir s t film by
Denmark’s Bill August, and
“II Capitano” by the Swedish
Jan Troell). The retrospective
fo r the “m arginal” Rainer
Werner, who becam e the
pro pellin g fo rc e beh in d
young German cinema 15
years ago, bringing his own
unique flavour to melodra
ma,
but whose death
brought a premature end to
his career, is represented by
six of his early films and his
last film “Querelle” dating
from 1982. In Tribute to the
Independent British Film
Institute, whose services to
the art o f cinema include
p u b lica tio n s (the fam o u s
“Sight a n d Sound” m aga
z in e f o r exam ple) a n d
archiving as well as film -
making, there are six excep
tional films, including “The
Long Day Closes” (1992) by
Terence Davies, and “A Zed
a n d Two Noughts”, one of
Peter G re en a w a y’s ea rly
films.
Ihe films showing in Italy’s
Golden Palms section are an
outstanding part of the festi
val, bringing together ten
celebrated Italian film s
6 4
m ası için u ğ ra şa n , b ağ ım sız B ritish Film In s titu te -ln g iliz Sinema Kummu'na saygı bölü m ü n d e de, bu k u ru m u n son y ılla rd a g e rç e k le ş tirilm e s in i sağladığı, ilgisiz kalınamayacak tü r d e n 6 film y e r a lıy o r, Terence Davies'in 1992 yapımı "Uzun G ünün Sonu"yla Peter G reenaw ay'in ilk film lerinden "Hayvanat Bahçesi"ne dikkat!. Festival p ro g ram ı içinde, bir S in e m a te k p a rıltıs ı ta ş ıy a n "İta ly a 'n ın A ltın P alm iyeleri" bölüm üyse tek kelimeyle hari ka! 1946'dan bu yana düzenle nen ve kuşkusuz sinemanın en gözalıcı vitrini sayılan C annes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülünü, 1950-60 ve 70'li yıllar da çatır çatır kazanan on ünlü İtalyan filmini biraraya getiren bu bölümde, Rossellini-De Sica- V isc o n ti'd e n g irip C astellani, G erm i ve F erreri'd en geçerek O lm i-Petri, T aviani k a rd eşler d e n çık acağ ız. P e tri'n in "İşçi Sınıfı Cennete Gider"inin dışın da, tüm ünü vaktiyle seyretm iş o ld u ğ u m bu "B aba" İta ly a n filmlerini genç kuşaklara hara re tle ta v s iy e e d e b ilirim . Ö zellikle "Leopar", "M ilano'da Mucize", "Babam Ustam", "Nalın Ağacı" v e "Açık Ş ehir Roma" gibi klasikleri her zaman, her yerde seyretmek, herkese nasip olm az! "U lusal Y arışm a-T ürk Sineması 1992-93" bölü m ü n d e de, Yavuz Özkan, Tunç Okan, O rh a n O ğ u z , İrfa n T ö z ü m , Sinan Çetin'in filmleri kıyasıya k a p ışa c a ğ a b e n z e r b irin cilik ö dülü için. Uzun lafın kısası, ze n g in bir p ro g ram la seyirci k a rş ıs ın a ç ık a c a k o la n 12. U lu s la ra ra s ı İs ta n b u l Film Festivalili, yer göstericisinden m ak in istin e, e le ştirm e n in d e n s e y irc is in e , s in e m a c ıs ın d a n büfecisine kadar, şenlik coşku su içinde, iyi film seyretme ve seyrettirme keyfini bir kez daha yaşattıracak. Yaklaşık 150 Mini lik m aratona burad an buyrun bayanlar, baylar. •
The
extravaganza
of the 12th
International
Istanbul Film Festival
promises a mixture
of discovery and
delight as usual. And
as in previous years
the festival will play
host to well known
directors, actors,
film writers and
international
festival
organisers.
which carried off the Golden
Palm aw ard from Cannes
Film Festival. Inaugurated in
1946, this fe s tiv a l has no
rivals as cinema's most illus
trious showcase, an d these
Cannes
aw a rd -w in n ers
include film s by Rossellini,
De Sica, Visconti, Castellani,
Germi, Ferreri, Olmi, Petri,
a n d the Taviani brothers.
A part fro m P e tr i’s “The
Working Class Goes to
Heaven ”, I have seen all these
monum ental Italian films,
and can warmly recommend
them all to the younger gen
eration. This is a rare oppor
tunity to see such classics as
“The Leopard”, “Miracle in
Milan”, “FatherMaster”, “The
Tree o f Wooden Clogs” and
“Rome, Open C ity”. In the
N a tion a l C om petition -
Turkish Cinema 1992-93 sec
tion, films by Yavuz Özkan,
Tunç Okan, Orhan Oğuz,
irfa n Tözüm a n d Sinan
Çetin w ill g ive the ju r y a
hard time choosing the first
prize winner.
In short, the impressive pro
gram m e
o f
the
12th
International Istanbul Film
Festival will be a truly festive
event f o r those who enjoy
watching good films. So tick
ets please for the nearly 150
ımmmıım m m m ni
65Festival için küçük bir "ısınma turu" yapalım, belleğimizi yoklayalım istedik. Bu küçük testte sorular bu yılki festivalde gösterilecek filmler ile o filmlerin yönetmen ve oyuncularıyla ilgilidir.
Let us take a warm-up preview o f the festival with a small memory test. All the questions concern films which will be shown at the festival, their
directors and casts.
1- Kazablanka'da öykünün gidişi çekim boyunca an be an belirlenmişti. Son ana kadar Ilse'nin Rick'le kalıp kalmayacağını ne yönetmen, ne de senarist biliyordu... Peki, şu ünlü diyalogu hatırlıyor musunuz (boşluğu doldurun) ?
Rick: Kazablanka’ya ... için geldim. Louis:... için mi?
Rick: Yanlış bilgilendirilmişim.
The plot o f Casablanca evolved in the process of filming, and until the last moment neither the
director nor the script writer knew whether Use would stay with Rick or not. Now, do you remember this famous snippet o f dialogue? [Fill in the blanks]
Rick: I came to Casablanca fo r th e ... Louis: W hat... ?
Rick: I was misinformed.
2- İtalyan sinemasının usta yönetmeni Fellini, bir filminde başrol verdiği kadın oyuncuyu anılarında şöyle dile getirmişti: " Güçlü, büyüleyici, dişi panter... Tropikal güneş ışınları gibiydi. Dahası, iddia ediyorum; fosfor saçıyordu". Filmi ve sözkonusu aktristi anımsayabildiniz mi?
In his memoirs, that master director o f Italian
cinema, Fellini, described an actress who starred in one o f his films as: “Powerful, bewitching, a female panther... She was like the rays o f a tropical sun . I go even further and assert that she radiated phosphoresence. ” Do you recognise the actress and recall which Fellini film she played in?
a) La dolce Vita - Anouk Aimée
b)
La Dolce Vita - Anita Ekberg c ) Otto e Mezzo - Claudia Cardinale3- Festivalde son filmi gösterilecek egzantrik İngiliz yönetmen Derek Jarman 1976'da sinema tarihinin baştan sona Latince konuşulan tek filmini yaparak dikkati çekmişti. Konusu l.S. 3. yüzyılda Roma'da geçen film İngilizce alt yazıyla gösterime çıkmıştı. Filmin adını biliyor musunuz?
İn 1976, the eccentric British director Derek Jarman, whose latest film will be shown at the festival, made the news with the only film in
cinema history in which the entire dialogue was in Latin. The setting was Rome in the 3rd century AD, and was shown unth English subtitles. Do you remember the name o f the film?
a ) I Cladius
b)
Spartacus c ) Sebastiane4- Ünlü bir cerrahın oğluydu. Disiplin suçları yüzünden okuldan atıldı ve eğitimini sürdüremedi. I. Dünya Savaşı'nda denizciyken geçirdiği bir kaza sonucu, üst dudağında hafif bir felç oldu. Bu özelliği ilerde beyazperdedeki kimliğinin aynlmaz bir parçası oldu. Tanıdınız mı?
He was the son o f a famous surgeon. He was expelled from schoolfor insubordinacy and did not continue his education. As a sailor during World War II he suffered an accident which left his upper lip partially paralysed. This
characteristic became an inseparable feature of his cinema personality. Who was it?
a) Dirk Bogarde
b)
Humphrey Bogart c ) Hobart Bosworth5- Citizen Kane filminin laytmotifi, Charles Foster Kane'in ünlü kızağı Rosebud şimdi ünlü bir Hollywood yapımcı-yönetmenin elinde. Kızağı 60.500 dolara satın alan bu kişiyi tanıyor musunuz?
The leitmotiv o f Citizen Kane, Charles Foster Kane’s famous sleigh Rosebud, now belongs to a famous Hollywood producer-director. Do you
remember the name o f this person who purchased the sleigh fo r 60,500 dollars?
a) George Lucas