• Sonuç bulunamadı

İlginç Yayın Özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlginç Yayın Özetleri"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

0 Nutrition Reviews, Vol : 42, 1984.

1 — Partially Hydrogenated Fats in the Diet of Nursing Mothers : E ffect on Contents of Trans Fatty Acids and Prostaglandins in Milk p. 311.

2 — Evidence of Prostaglandin I 3 Formation in Vivo From D ietarj Eicosapentaenoic Acid, p. 317.

3 — Stricker, E.M. : Biological Bases of Hunger and Satiety. p. 333. 4 — The Photochem ical Formation of Vitamin D in the Skin p. 341. 5 — Infants of Obese Mothers are Prone to Hypoglycemia, p. 345. 6 — Diet Change and Obesity Among Modernizing Polynesians, p. 347. 7 — Lammi - Keefe, G.J. and Jensen, R.G. : Fat Soluble Vitamins in

Human Milk, p. 365.

8 — Characteristics and Benefits of Bile Salt - Stimulated Lipase in Human Milk, p. 372.

9 — Lactobacillus Feeding Alters Human Colonic Bacterial Enzyme A c-tivities p. 374.

10 — The Nutritional Origin of Cataracts, p. 377.

11 — Elucidation of the Biochemical Role of Ascorbic Acid p. 392.

12 — Meister, A. : New Aspects o f Glutathione Biochem istry and Trans-port, p. 397.

13 — W eight Gain After Cessation of Cigarette Smoking, p. 313.

1 — Emzikli Kadınların Diyetlerindeki H idrojene Y ağların Süt­ teki Trans Y a ğ Asitleri ve Prostaglandinlere Etkisi

Sıvı y a ğlar hidrojenlenirken y a ğ asitlerinden b ir bölü m ü trans izom erlerine dönüşür. Kendi seçtikleri diyeti alan kadın ­ ların sütlerindeki yağın % 4.8 i 18 karbonu 1 çift bağlı trans y ağ asididir. Diyet yağının ise

%

7.8 i bu tür y a ğ asitlerinden oluşmuştur. H idrojene edilm em iş y a ğ alındığında sütün trans yağ asidi oranı

%

1.8 e düşmüş, hidrojen e y a ğ yen d iğin d e % 6.5 e yükselm iştir. Trans izom erleri sütteki prostaglan din lerle korelasyon gösterm em iştir.

(2)

2 — D iyetteki E icosapentaenoik A sitten C anlıda Prostaglandin l j Sentezi

S on çalışm alarda, 20 karbon lu ço k derecede doym am ış e ico ­ sapen taen oik asitten (20 : 5 w - 3 EPA) Prostaglandin Is (PGI3) sentezlendiği, d ola yısıyla bu tür yağların kalp hastalıklarından k o ru y u cu etkileri old u ğ u ileri sürülm üştür. Eskim olarda kalp hastalıklarının dah a sey rek görü lm esi bu toplulukların diyetle­ rin d e lin oleik asidin (18 : 2 w - 6) az, EPA’nın (20 : 5 w 3 ) y ü k ­ sek old u ğ u vurgulanm ıştır. Balık ya ğı ile EPA’yı çok alan kişi­ lerde PGI3 ün dah a ço k sentezlen diği gösterilm iştir, PGIa'ün da­ m a r kalınlaşm asını azalttığı, ka n am a süresini uzattığı bildiril­ m iştir. B alık ürünlerinin diyete etin yerin i alm asının kalp has­ talıkların dan k oru y u cu niteliği b u veriye bağlanm ıştır.

3 — A çlık ve D oygu n lu ğu n B iyolojik Esaslan

ö n c e le r i a çlık ve d oygu n lu k duygusunun hipotalam ustaki m erk ezler tarafın dan kon trol edildiği kabul edilmiştir. 1960 son ­ ların dan itibaren bu kon u yen i araştırm a verileri ışığında ir- delen m eye başlam ıştır, ö rn e ğ in , lateral hipotalam ik lezyonun d en ey h a y v an ın d a sadece yem eyi engellem ediği, duyusal yeter­ sizlikle uyarılm ış aktiviteleri en gellediği gösterilm iştir. Fonksi­ y o n b ozu k lu ğ u n u n sa d ece hipotalam us zedelenm esinden değil, d op a m in içeren liflerin arızalanm asına b a ğlı olduğu belirlen­ m iştir. Y in e h ipotalam u sun ven trom edial bölgesinde çok yem e­ y e n ed en olan lezyon u n oton om ik sinir sistem iyle ilgili olduğu gösterilm iştir. Bu lezy on besin alım ına karşı sem patik tonu azaltırken , parasem patik tonu arttırm akta, bu da lipogenesizi h ızlan dırıp lipolizisi azaltm aktadır. Bu derlem ede açlık ve d o y ­ g u n lu ğ u n b iy o lo jik esasları incelenm iştir. Birinci olarak besin a lım m da gereksin m e esastır. D oku sürekli enerji kayn ağı iste­ m ektedir. E nerji dengesinin sağlanm asında birin ci aşama, k a ­ na g e le n besin öğ eleriy le m etabolizm anın hızlanm ası ve fa zla ­ sının g lik ojen v e trigliserit olarak depolanm asıdır. İkinci aşa­ m ada, in ce barsa k la r b oşa ld ığın da enerji kaynakları depolardan sağlanır. B öylece d ok u m etabolizm ası kesintisiz sürdürülür. A ç ­ lık, besin için b iy olojik gereksin m eyi yansıtm az, fak a t enerji d en gesin in sürekliliğini yansıtır. A çlık , em ilim sürecinin son ­ la n ıp d ep ola rın ku lla n ılm a ya başlam ası ile; doygunluk,

(3)

post-pran dial durum daki depolam a süreci ile ilgilidir. A ç deney hay­ van ların a yeni beslenmiş hayvanların kanları enjekte edildigm - de aç hayvanların besin alımı azalmıştır. Verilen kan birkaç saat öncesi beslenmiş hayvanlardan olduğundan bu etki görü l­ memiştir. Bu nedenle, açlık duygusu oluşumunun, besin öğeleri alım ındaki artm a ile inhibitor uyarının yok olmasım izlediği so­

nu cu n a varılmıştır. Burada bir intestinal peptid olan koiesisto- kinin CCCK) rol oynadığı ileri sürülmüştür. CCK verilm esi besin alim im azaltmakta, gastrik vagotom i ile bu etki yok edilm ekte­ dir. Diğer faktör insülindir. İlaçla pankreasın insülin salgılayan beta hücreleri yıpratıldığında, kronik çok yeme (hiperfaji) görü ­ lür. İnsüjin a lm an karbonhidratın kullanımını ve depolanm asını sağlayarak «doygunluk horm onu» olarak tanımlanmaktadır. D oygunluk için u y a n beyinde değil, periferde oluşmaktadır. K a­ raciğer ve m idenin açlık ve doygunlukta etkin oldukları sanıl­ maktadır. Besin öğelerinin emilimi bitip depolar m obilize olm a­ ya başlaym ca, açlık oluşmakta, bunun sonucu besin alım ıyla m ideye enerji gelmektedir. Midenin doluluğunun artması, d o y ­ gunluk için ön işaretleri oluşturmakta ve beyine iletilmektedir. Yem eğe cevap olarak insülin salgılanmakta ve em ilen besinler­ le birlikte karaciğeri etkileyerek m obilizasyonu depolam aya ç e ­ virm ekte ve böylece ikinci doygunluk işareti oluşm akta ve be­ yine iletilmektedir. Beyindeki bu iki işaret besin alim ini durdur­ maktadır. M idedeki enerji kaynaklarının azalm asına karşın in­ ce barsaklardaki besin öğeleri ve insülin doygunluk sürecinin devam ını sağlamaktedır. İnce barsaklar boşalınca her iki d o y ­ gunluk işareti kaybolm akta, enerji için depoların m obilizasyonu aşması başlayarak açlık işaretleri oluşmaktadır. A noreksi n ervo- zanın nörolojik bozukluktan çok, psikolojik olduğu belirtilm iştir. Besin alim inin kontrolünde gastrik boşalm ayı etkileyecek a ja n ­ lar üzerinde durulm ası önerilmiştir. Şişmanlık bazılarında çok yem e ile birincil, bazılarında ikincil nedenle oluşur. Ç ok yem e­ nin ikincil neden olduğu şişm anlıklarda lipojenik enzim lerin fonk siyon bozukluklan , insülin yetersizliği y a da hipotalam us bozuklukları düşünülebilir. Bazı kişilerin az yem eye bağlı k ro ­ nik açlık duygusunu tolere edem edikleri sürece şişman ola ca k ­ ları bilinm elidir. Bu kişilerde az da olsa açlık duygusu d u ym a­ dan kilo kon trolü zor olm aktadır. Bunun yanında m ideyi dolu tutan, yavaş em ilen enerji değeri düşük posalı m addelerin açlık işaretlerini azaltabileceği söylenebilir.

(4)

4 — D eride F otokim yasal V itam in D Oluşum u

A çık ren kli kişilerde derinin güneşle E kvatorda 15 dakika­ da, B oston ’da 30 dakikada 7 - deh idrokolesterolden vitam in D 3 oluşum u en üst düzeye çıkm aktadır. Bu süreler için de ön ö ğ e ­ nin % 15’i vitam in D 3 e dönüşm ektedir. K oyu renklilerde bu dü ­ zeye çıkış dah a uzun süre alm aktadır. G üneşle ço k dah a uzun süre tem asla V it D 3 m iktarı artmam akta, Vit D3 den vitam in ak- tivitesi gösterm eyen lum sterol, tachysterol g ib i m addeler oluş­ m aktadır. Bu m addeler V it D3 gibi deriden kan a geçm em ekte, deri değişim iyle atılm aktadır. G üneşle temasın artm ası serum

1,25 (OH) 2 D 3ü de arttırm aktadır. Bir seferde uzun süre gü n eş­ te kalm ak yerine sık aralıkla 15 - 30 dakika bulunm ak daha ç o k V it D sağlanm asına ya rdım cı olabilir.

5 — Şişm an A n nelerin Bebekleri H ipoglisem iye M eyillidir Şişm an annelerden d oğa n çocu klar arasında şişman olan­ lar d ah a çok tu r ve annelerde preeklam si ve hipertansiyon kom p­ likasyonları dah a sık görülür. Y apılan kontrollü çalışmada, bu görü şler doğrulanm ıştır. Şişm an annelerin çocukları şişmanlı­ ğ a m eyillid ir ve bu fa z la y a ğ depolanm asın a bağlıdır. Normal ve şişm an g eb elerd en d oğa n çocu kların insülin düzeyleri ben ­ zer olm asın a karşın, şişm an annelerin bebeklerinde hipoglise­ m i d ah a sık oluşm uştur. A y r ıca bu bebeklerde serbest yağ asit­ leri, trigliseritler, keton lar ve gliserol de yüksek düzeylerde bu ­ lunm uştur. Bu durum un hipoglisem iye cevap olarak glukagon ve adren alindeki yükselişe bağlı olabileceği belirtilm iştir (dü­ şük kan şekerini telafi için lipolisiz ve glikoneogenesizin hızlan­ m ası) .

6 — M odernleşm iş Polenezliler A rasında Diyet Değişim i ve Şiş­ m anlık

G ü n ü m ü ze değin yapılan çalışm alarda enerji yoğunlu ğu düşü k y erel diyetle beslenen ve m odern aktivite azaltıcı araçla­

rı ku llanm ayan topluluklar batı tipi yaşam ve diyete g eçtikle­ rin de şişm anlık ve hastalıkların epidem iyolojisinde değişm eler olm aktadır. Son Polenezliler üzerinde yapılan çalışm ada y ü k ­ sek dansiteli lipoprotein - kolesterol, yaşam ı avcılığa bağlı top ­ lu lu klard a kentleşm eye m eyilli toplu luklara göre yüksek bulun­ m uştur. G eleneksel yaşam sürdüren köylü lerin diyetinde p o _ sa v e y a ğın (çoğ u doym uş ve tek derecede doym am ış) daha

(5)

ço k old u ğu gözlenm iştir. Bu grubun kan kolesterol ve yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi daha yüksektir. Kentleşmeye m e­ yilli gru bu n vü cu t ağırlığı ve deri kıvrım kalınlığı ile yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi düşük bulunmuştur. Bu grubun en erji tüketim inin düşük olduğu görülmüştür. Bu sonuçların oluşm asında a lm a n besinlerin türü ve fiziksel aktivitenin rol oyn adığı belirtilmiştir.

7 — İnsan Sütünde Y ağda Eriyen V itam inler

İnsan sütündeki yağda eriyen vitam inler «high perform an- ce liquid chrom atography - (HPLC) » uygulam asıyla doğru ola ­ rak saptanabilmektedir. Bu yöntem in uygulanm ası sonucu in ­ san sütünün yağda eriyen vitam inler yönünden niteliklerinin tekrar gözden geçirilm esi gereği ortaya çıkmıştır. V itam in A, vitamin A aktivitesi gösteren karotenoidleri ve retinoidleri içerir. Y eterli ve dengeli beslenmiş anne sütü ortalam a 400 - 600 m ikrogram /litre retinol eşdeğeri içerir. İyi beslenm iş anne süt­ leri bebeğin V it A gereksinm esini karşılayabilm ektedir. Bunun yanında yetersiz ve dengesiz beslenen annelerin sütlerinin b e ­ beğin Vit A gereksinm esini tam olarak sağlayam ayacağı ileri sürülmüştür. Annenin Vit A alim inin sütün V it A d eğeri ile korelasyon gösterdiği bildirilmiştir. Zam anında doğu m yapan annelerin sütünde Vit A, 3. ve 4. gün en yüksek düzeyine çık ­ makta daha sonra yavaş yavaş azalm aya başlam aktadır- İn­ san sütünde Vit. A retinol, retinil ester ve beta karoten olarak bulunur. Vit A ’nın % 85 k a d a n retinil ester şeklindedir. Bu, bebekte safra ve lipaz yardım ıyla retinole hidrolize olur. İnsan sütünün litresinde ortalam a 0.5 m ikrogram = 20 IU Vit. D b u ­ lunur. Güneşten yeterince yararlanan, yeterli ve dengeli besle­ nen kadınların bebeklerinde ilk aylarda raşitizm oluşm az. Bu­ nun yanında güneşten yeterince yararlanm ayan bitkisel besin­ lerle beslenen annelerin bebeklerinde ek D vitam ini alm azlar­ sa raşitizm oldu ğu gözlenm iştir. İnsan sütünde D Vit. 25 - OH - D3, D 3 ve D 2 olarak bulunur. İnsan sütünün V it D d eğeri a n n e­ nin V it D alım ından etkilenir. A nneye balık yağı veya V it D verildiğinde sütün V it D değeri artar. Güneşle temas aynı et­ kiyi yapar. Y alnız anne sütüyle beslenen bebeklerin V it D g e ­ reksinm esinin karşılanm ası için annenin diyetinin V it D ile takviyesi, güneşten yararlanılm ası, bebeğin güneşten ya ra rla n ­ dırılması, bebeğe e k D vit verilm esi gibi önerilerden biri uy gulanm alıdır.

(6)

Y en i d oğ a n b eb eğin özellik le prem atürelerin, serum Vit E d ü zeyi gen ellikle d ü şü k bu lu n m u ştu r v e hem olitik anem i sıkça görü lü r. B ebeğin 3 - 4 m g d - a lfa tok oferol alm ası önerilmiştir. D iyette çok derecede doym am ış y a ğların artm ası V it E gerek­ sinm esini arttırır. İnsan sütün ü n to k o fe ro l/lin o le ik asit oram 0.79 m g /g olarak saptanm ıştır. B ebek için bu oranın 0.5 olm a­ sı istenir. Bu nedenle b eb ek anne sü tü yle V it E gereksinm esini karşılar. D em ir eklenm esi oksidant stresini arttırarak V it E ge­ reksinm esini arttırır. A nne sütünün V it E içeriği çeşitli fa k tör­ lerden etkilenir. Bunlar; laktasyonun aşam aları ve annenin di­ yetidir. HPLC yöntem iyle yapılan analizlerde a ğ ız sütünün o l­ gu n sütten dah a ço k V it E içerdiği bulunm uştur. Bu nedenle a ğız sütünün, b a n k a olgu n sütüyle karıştırılm ası insan sütünün V it E değerin i % 1 -5 -2 5 azalttığı bildirilm iştir. İnsan sütün de­ ki to k o fe ro lü n % 20 kadarı gam m a tokoferold ü r ve bu da a lfa - to k o fe ro lü n % 3 1 -3 7 si k ad ar V it E etkinliği gösterir. A nn en in ço k d ereced e doym am ış y a ğd a n zengin diyetle beslenm esi V it E gereksin m esin i arttırır. N orm al koşullarda anne sütünü y e ­ terli alan b eb ek V it E gereksinm esini karşılar. İnsan ağız sütü 2.3, olgu n sütü 2.1 m ik r o g r a m /lt V it K içerir. Bu m iktar be­ beğin 12 m ik r o g r a m /g ü n V it K gereksinm esini karşılayamaz. Y alnız anne sütüyle beslenen bebeklerin kanam aya m eyilli ola ­ bileceği belirtilm iştir. A n n eye ağızdan V it K verildiğinde sü­ tün V it K içeriği yükselm ektedir. A n n eye y a da bebeğe ek V it K verilm esi gerekebilir.

8 — İnsan Sütünde S a fra T uzlarınca U yarılan Lipazın Ö zellik­ leri ve Y a r a r la n

İnsanın m em e bezleri old u k ça yüksek m iktarda (100 m g /lt süt) lipaz sentezler ve sütle salgılar. Bu enzim, pankreatik kar- boksi ester hidrolize eden enzim in aynısıdır ve safra tuzlarınca aktive edilir. Bu enzim insan sütünün yağın ın em ilim ine önem li ölçü d e k atkıda bulunur. A y n c a safra tu zla n tarafından aktive ed ilen bu lipaz enzim in in insandaki pa,tojen m ikroorgan izm a- la n v e p arazitleri tahrip ettiği de ileri sürülm üştür.

9 — Laktobasillus Beslenm esi İnsanda K olon B akteri Enzim A k -tivitelerini D eğiştirir

F inlandiya’da, posası az diyet tüketilm esine karşın, kaim b a rsa k kan serlerin in diğer batı ülkelerine g öre az görülm esi

(7)

bu toplum un diyetinde yoğurdun fazla yer alması ile gösteril­ miştir. Et diyeti alan kişilere ağızdan laktobasillus asidofilüs verildiğinde, dışkıdaki prokarsinoj enleri karsinoj enlere çevir­ m ede rol alan beta - glucuronidase, azororeductase, nitroreduc- tase gibi enzim lerde önemli azalm a olduğu gösterilmiştir. Kont­

rollü uzun süreli bir çalışm ada yalnız süt alımı dışkı .bakteri içeriğinde bir değişme yapmamıştır. Sütle birlikte laktobasillus asidofilis verildiğinde beta - glucuronidase aktivitesi hızla nit- roreductase ve azoreductase aktivitelerinde yavaş yavaş düşme görülmüştür. Laktobasillus alımı durdurulduğunda, enzim akti- viteleri eski düzeylerine çıkmıştır- V erilen laktobasillus m ikta­ rı yoğurttaki düzeyinde tutulmuştur. Bu çalışm a yoğurdun g ü n ­ lük diyette yeterince kullanılmasının yararlarını belirtm esi b a ­ kımından önemlidir.

10 — Kataraktın Beslenme Origini

Katarakt önemli göz bozukluklarm dandır ve körlüğe neden olabilmektedir. Katarakt «idiopatik» bir hastalık olarak sın ıf­ lanmaktadır. Göz proteinlerinde oluşan değişmenin kataraktla ilgisi olduğu bildirilmiştir. Yaşam ın ilk yıllarındaki şiddetli de- hidratasyon ve sıvı - katı dengesizliğinin ileriki yaşlardaki kata­ raktta etkisi olduğu ileri sürülmüştür. Bu gözlem kan üresi yükseldiğinde gözdeki proteinlerde değişm e olduğu olgusuyla açıklanmıştır. Bu varsayım Hindistan’da incelenm iştir. K olera nedeniyle şiddetli dehidratasyon geçirenlerde katarakt riski­ nin 4 kat fazla olduğu saptanmıştır. Kişi nekadar çok sayıda dehidratasyon durum u geçirirse katarakt riskinin de o kadar arttığı belirtilmiştir. İtalyan araştırm acılar, çok süt içen kişi­ lerde göz lensinde galaktitol birikim inin arttığını ve kataraktın gelişmesinin hızlandığını belirtm işlerdir.

11 — A skorbik A sidin Biyokim yasal Rolünün A çıklanm ası

A skorbik asidin temel etkinliği kollogen sentezinde peptid m olekülünün prolin ve lizininin hidroksile olm asını sağlam ası­ dır. Böylece askorbik asidin prolin hidroksilaz ve lizin hidrok- silaz enzim lerini aktive ettiği bildirilmiştir. Son yapılan çalış­ m alarda askorbik asidin bu etkinliği şöyle açıklanm ıştır.

E

Prolin + alfa — ketogluterat + 02 --- OH — Prolin + Fe+2^ F e + 3 suksinat + C 0 2

(8)

A s k o r b ik asit y ok lu ğu n d a aktif olm ayan Fe + ++ - S - Enzim kom p leksi oluşm aktadır. A sk orbik asit ferrik dem iri (Fe+3) fer- ros d em ire (Fe+2) in d irgeyerek hidroksilasyonu n gerçekleşm e­ sini sağlam aktadır.

E — Fe+2

p rolin + a lfa - k etoglu tera t + 02 ---OH — prolin + A A ^ D A A suksinat + C 0 2

12 — G lu tatyon B iyokim yası ve Transportunda Y eni Kavram lar Glutatyon, h ü cre içi redüktanı olarak etkinlik gösterir ve m etabolizm a ve etransport sistem inde önem li rol oynar. H ücre­ yi peroksit gibi, okside ed ici ve toksik m addelerden korür. A yrı­ c a sisteinin taşınm a ve depolanm asında etkinlik gösterir. Glu­ tatyon b u etkisini özel enzim tepkim elerine katılarak gösterir- G lu tatyon ribonükleotidlerin indirgenerek deoksiribonükleotid- lerin oluşm asında etkindir. Glutatyon, glutam ik asit ve sistem ­ den sentezlenir. H ücre glutatyondan yetersiz bir durum a ge - diğinde ışınlanm aya duyarlı b ir durum a gelir. Tüm ör tedavi­ sinde buthionin' sulfoxim inle glutatyon düzeyi düşürüldüğünde ışın tedavisi daha etkin olm aktadır.

13 — Sigara İçim i Bırakıldıktan Sonra Kilo Alım ı

G enellikle sigara içenlerin içm eyenlerden zayıf oldukları, sigara içim i b ı r a k ı l d ı k t a n sonra hızlı kilo alındığı gözlenm ekte­ dir. B unun için çeşitli varsayım lar ileri sürülm üştür. Son bir çalışm ada sigara içenlerde, içm eyenlerde ve sigarayı bırakan­ larda adipoz doku lipoprotein lipaz konsantrasyonu ölçülm üş­ tür Sigara içenlerde enzim aktivitesi 3.7 ± 2.9 bulunmuştur. Sigara içm eyenlerde bu m iktar 2.4 ± 2.9 bulunmuştur. Sigara içm eyenlerde lipoprotein lipaz enzim i aktivitesiyle ideal kilo yüzdesi arasında korelasyon önem li, içenlerde önem siz bu lu n ­ m uştur Sigarayı bırakanlarda 2 haftalık kilo değişim i kayıp 4 l kg kazanm a 1.4 kg şeklinde oluşmuştur. Ü çüncü haftadan sonra, kilo değişim i azalmıştır. K ilo değişim iyle lipoprotein lı- paz aktivitesi arasındaki korelasyon önem li bulunm uştur. Bu enzim in d o l a ş ı m d a k i trigliseritleri hidrolize ederek ya ğ d ok u ­ sunun oluşum u için serbest y a ğ asitleri sağladığından önem li olduğu belirtilm iştir.

(9)

£ The American Journal of Clinical Nutrition, Vol : 40, 1984. 1 — Fischer, P.W.F., Grioux, A., Abbe, M.R. : E ffect of Zinc

Supplemen-tation on Copper Status in Adult Man. p. 743.

2 — Bennegard, K „ Lindmark, L., W icktröm, 1., Schersten, T., Landholm, K. : A Comparative Study of the E fficiency of Intragastric and Parenteral Nutrition in Man. p. 752.

3 — Adam, O. and W olfram , G. : E ffect of D ifferent Linoleic Acid Intakes on Prostaglandin Biosynthesis and Kidney Function in Man. p. 763.

4 — Holbrook, J.T. et al : Sodium and Potasium intake and Balance in Adults Consuming Self - selected Diets. p. 786.

5 — Shah, S.R. and Rajalakshmi, R. : Vitamin A Status of the Newborn in Relation to Gestational Age, Body W eight, and M aternal Nutri­ tional Status. p. 794

6 — Weinsier, R.L. et al. : Recom m ended Therapeutic Guidelines For Professional W eight Control Programs. p. 865.

7 — Coulston, A.M., et al. : E ffect of Source o f Dietary Carbohydrate on Plasma Glucose, Insulin and Gastric Inhibitory Polypeptide Responses to Test Meals in Subject W ith Noninsulin - Dependent Diabetes Mellitus p. 965.

8 — Prenen, J.A.C. et al. : Absorption K inetics of Oxalate From O xa-late - Rich Food in Man. p. 1007.

9 — Villaume, C., et. al. : Long - Term. Evolution of the E ffect of Bran Ingestion on Meal - Induced Glucose a n d Insulin R e s p o n s e s in Healthy Man. p. 1023.

10 — Luzzi - Ferro, A. et. al. : ChangLng the Mediterranean Diet : E ffects on Blood Lipids. p. 1027.

11 — Salmenpera, L. : Vitamin C Nutrition During Prolonged Lactation : Optimal in In fan t W hile Marginal in Some Mothers. p. 1050.

12 — Lönnerdal, B.O., et. al. : The E ffect of Individual C o m p o n e n t s of Soy Formula and Cows’ Milk Formula on Zinc Bioavailability. p. 1064. 13 — Turnlund, J.R., et. al. : A Stable Isotope Study of Zinc A b s o r p t i o n

in Young Men. : E ffects of Phytate and A lfa - Cellulose. p. 1071. — Gutchre, G.R. et. al. : An Evaluation o f Vitam in E Status in Pre­

matüre Infants. p. 1078.

15 — Sommer, A. et. al. : Increased Risk o f R espiratory Disease and Diarrhea İn Children W ith Preexisting M ild V itam in E D eficiency. p. 1090.

(10)

1 — Y etişkin Erkekte Ç inko Eklem enin Bakır D urum una Etkisi Ç inko ile bakır arasında antagonist ilişki vardır. Bu çalış­ m ada gü n lü k 25 m g çinko eklem esinin b a k ır içeren enzim akti- vitesine etkisi incelenm iştir. Çinko eklendiğinde plazm a çinko düzeyi yükselm iş ve eritrosit Cu, Zn - süperoksit dism utaz akti- vitesi düşm üştür. A raştırıcılara göre Z n /C u oranı 10/1 den y ü k ­ sek olu rsa b a k ır yön ün den beslenm ede yetersizlikler olabilir- G ü nlük 150 m g Zn ile 1 - 2 yıllık tedavinin bakır yetersizliği a n e­ m isi oluştu rdu ğu daha önceki çalışm alarda belirtilm iştir.

2 — în san da M ide ve Parenteral Beslenmenin Etkinliği Ü zerin­ de K arşılaştırm alı Bir A raştırm a

Parenteral beslenm e için hazırlanan tüm besin öğelerini içeren çözelti sağlıklı gön ü llü kişilere intravenöz ve mide yolu ile verilerek enerji dengesi ve protein dengesi saptanmıştır. Her iki y olla beslem ede enerji ve protein dengesinde farklılık görü l­ m em iştir. Besin öğelerin in em ilim inde bir bozukluk olm adığı sü­

rece değişik beslem e yöntem leri arasında besin öğelerinin ya­ rarlılığı yön ü n den bir fa rk olm adığı sonu cun a varılmıştır.

3 — İnsanda Değişik Linoleik A sit A lım m ın Prostaglandin Bi-yosen tezi ve B öbrek Fonksiyonuna Etkisi

G ü nlük enerji alim inin % 0, 3, 3.5, 4, 6, 8, 13, 17, 18 ve 20 si lin oleik asitten gelecek şekilde hazırlanm ış diyet 2 şer hafta süreyle 24 yetişkine verilerek prostaglandin sentezi incelenm iş­ tir. Linoleik asit prostaglandin - E biyosentezini arttırmıştır. A yrıca lin oleik asit alim inin artması idrarla sodyum ve kreati- nin atım ını arttırmıştır- Bu d a linoleik asidin böbrek fonksiyo­ nu ü zerin dek i etkisini gösterm ektedir.

4 — K endi Seçtikleri D iyetleri A lan Y etişkinlerde Sodyum ve P otasyum A lım ı ve Dengesi

Kendi evlerin de kalan ve kendi seçtikleri diyetle beslenen 28 yetişkin denek 1 yıl süre ile araştırm aya alınmıştır. H er m ev ­ sim de 7 günlü k denge araştırm ası yapılm ıştır. Toplam alım sod- y u m için 3.4 g /g ü n , potasyum için 2.8 g /g ü n olarak bulun­ m uştur. Tüm diyetlerde N a /K oranı 1.3, Na, K yoğu n lu ğu sıra­ sıyla 1.8 ve 1.5 g/1000 kkal düzeyinde bulunm uştur. G örünür em ilim sodyum için % 98, potasyum için % 85 dir. İdrarla atım N a’da % 86, K d a % 77, m etabolik denge N a için + 0.47/gün, K için + 0.28/gü n ol arak, bulunm uştur.

(11)

5 — G ebelik Süresi, Doğum A ğırlığı ve A nnenin Beslenme D uru­ m u yla İlgili O larak Y eni D oğanda Vitam in A Durum u Y en i doğan bebeklerin vitam in A yönünden beslenm e du ru ­ m u serum Vit. A düzeyi ölçülerek saptanm aya çalışılm ıştır. Serum Vit. A düzeyi, sosyo - ekonom ik durum u iyi olan anne­ lerin ortalam a 29-3 ± 0.8 m ikrogram /dl, düşük olan grubun 21.8 ± 0.59 m ik rogram /d l olarak bulunmuştur. Zam anında d o ­ ğan bebeklerde bu oran sırasıyla, 19.6 ± 0.64 ve 13.8 ±0 .4 m ik ­ rog ra m /d l olarak bulunmuştur. Prem atür bebeklerde daha, d ü ­ şük (12.9 ± 0-8 ve 7.5 ± 0.44 m ik rogram /d l) değerler bu lu n ­ muştur. Prematür bebeklerin annelerinin serum Vit. A d eğerle­ ri norm al bebeklerin annelerininkine göre önem li şekilde düşük­ tür. Bebek serum Vit. A, anne serum Vit. A, gebelik süresi ve büyüm e durum u arasında önem li korelasyonlar bulunm uştur. Gebelikte Vit. A dan yetersiz beslenm enin prem atür doğu m sıklığım artırmada önem li faktör olduğu sonu cun a varılm ıştır. Gebelik ve emziklilikte annenin yeterli Vit. A alm asının bebek sağlığı için önemi bir kez daha vurgulanm ıştır.

6 Profesyonel Kilo Kontrol P rogram lan İçin Tedavi R ehberi Önerisi

Kilo kontrolünde 3 öge (diyet, fiziksel aktivite ve davranış değişikliği) önem taşır. Bu yazıda bu öğeler için önerilerde, uyulması gerekli ilkeler üzerinde durulm uştur. D iyet d eğişik ­ liği zorunludur. Diyet ilkeleri : (1) enerji dışında tüm besin öğeleri kişinin gereksinm esini karşılayacak nitelikte olm alıdır, (2) kişi tarafından kabul edilm elidir, (3) açlığı ve halsizliği önler nitelikte olm alıdır, (4) ekonom ik durum una u ygu n olm a ­ lıdır, (5) alışkanlık kazandırıcı nitelik taşım alıdır, (6) sağlık bozucu değil sağlığı geliştirici olm alıdır. H olivut diyeti, pirinç diyeti, m akrobiotik diyet gibi bir çok diyet önerilerinin sağlık koruyucu nitelikten yoksu n olduğu belirtilm iştir. Ç ok düşük karbonhidratlı diyetle hızlı kilo kaybı olm asına karşın, ketosiz, üremi, kusma, yorgun lu k gibi sağlık bozu cu etkilerinden d ola ­ yı önerilm em ektedir. Ç ok düşük enerjili diyetle hızlı k ilo k a y ­ bı olm asına karşın, kalp yetm ezliği gibi soru nlar ortaya çık ­ maktadır. Çok yüksek posalı ve enerjisi sınırlı diyetin fa zla yan etkileri olm am akla birlikte, bireyin tüm besin öğelerin i karşılayacağı hususunda kuşkular vardır. Fiziksel aktivitenin arttırılm ası zorunludur. Aktivite arttırılm adan sadece enerji

(12)

sınırlam ası yapılm ası yağsız doku kitlesinde azalm aya, dolayı­ sıyla kem ik bozu klukların a n eden olur. A y n c a aktiviteyi art­ tırm adan yapılan enerji sınırlam ası en erji harcam asının azal­ m asına y ol açarak kilo kaybın d a ya va şlam a ya n ed en olur. H af­ tada her biri 200 kalorilik enerji harcam asını g erektirecek 4 kez yapılan idm anın kilo kaybı yapm am akla birlikte, yağsız doku kitlesinde artışa, y a ğ kitlesinde azalışa neden old u ğu bildiril­ miştir. H aftanın 4 gü nü yapılacak 1 er saatlik h a fif idm an ya da h er gü n 20 şer dakika yapılacak jim nastik bu n u sa ğ la y a b i­ lir. Kişinin beslenm e davranışını olum lu yönde etkileyecek şe­ kilde yapılan p sik olojik tedavinin olum lu sonuç verd iği b ild iril­ miştir. U ygun diyet, fizik sel faaliyet ve davranışın düzeltilm e- siyle olum lu son u ç alınm aktadır- Y azıda tedavinin genel ilk e­

leri kon u su n da ayrıntılı b ilg i verilm iştir.

7 — Tip II D iabetlilerde K arbonh idrat K ayn aklan m n Plazm a G likoz, Insulin ve G astrik E n gelleyici Polipeptid Y anıtlarına Etkisi

Enerjinin % 66 sı karbon hidrattan gelen ve kayn ak olarak patates, pirinç, m a k a m a ve m ercim ek kullanılan diyetlerin, enerjinin % 45 i karbon hidrattan sağlanan diyete göre plazm a glikozu, insulin ve m ide boşalm a durumuna, etkisi araştırılm ış­ tır. P lazm a glik oz düzeyi pirinç, m akarn a ve m ercim ek k u lla­ nıldığında, patates yedirilen dönem e göre dah a düşük bulun­ m uştur. İnsulin yanıtı glikoz yanıtına paralel bulunm uştur. Bu araştırm a b ir kez dah a Tip II diyabetlilerde, karbonhidrat ku- ru b a k lagil ve tahıllardan karşılandığı dolayısıyla m ide b oşa l­ m ası geciktiğin de, diyetin karbon hidrat enerjisi yüksek olm a­ sına karşın kan glik oz düzeylerinin denetim altına, alınabilece­ ğin i gösterm ektedir.

8 — İnsanda O kzalattan Zengin Besinlerden O kzalat Emilimi

II. D ü n ya S avaşından sonra A v ru p a ’d a okzalattan zengin besin tüketim ine b a ğlı olarak idrar yolların d a kalsiyum - o k za ­ lat taşları oluşum sıklığında, artm a olduğu belirtilm iştir. Bu ça lışm a d a sağlıklı kişilere okzalattan zen gin ıspanak verilerek okzalat em ilim i incelenm iştir- Ispanağın okzalat içeriği 2.5 m m ol/lÛ O g. yaş ağırlık olarak bulunm uştur. Bunun % 55 i ç ö ­ zü n ebilir, % 45 i kalsiyum - okzalattır. Ispanak yenm esinden son ra 1 ile 8 saat içinde idrar okzalat atım ında önem li artış

(13)

olm uştur. Okzalatın emilim oranları; ıspanaktaki okzalat için % 2.3 ± ı.o, kalsiyum - okzalat için % 2.2 ± 1.3 sodyum okza­ lat için % 2.1 ± 1.2 bulunmuştur. Ispanakla alm an okzalatın ortalam a % 96.8 i dışkıyla atılmıştır. Buna göre çok a şın ol- m adiği sürece okzalattan zengin besinlerin okzalat taşı oluştur­ m aya etkileri fazla değildir.

9 — Sağlıklı İnsanda Kepek Yenm esinin G likoz ve İnsülin Y a ­ nıtlarına Uzun Süreli Etkisi

Sağlıklı kişilerin diyetine 7 hafta süreyle 25 g. kepek ek­ lenerek kan glikozu ve insülin düzeyleri saptanmıştır. Diyete kepek eklenme süresi uzadıkça glikoz yanıtm da düşm e olm uş­ tur. İnsülin yanıtı 24. güne kadar aynı kalmış, daha sonra artış olmuştur. Glikoz yanıtındaki düşüklük gastrik boşalm a hızına ve intestinal transit zam anının uzam asına bağlanmıştır. Bu araştırm ada kepekli diyetin diyabetli hastalar için uygun olabi­ leceğini göstermektedir.

10 — A kdeniz Diyetinin Değiştirilmesi : Kan Lipitlerine Etkisi Kuzey İtalya’da orta yaş grubundaki kişilerin diyetinde yer alan zeytinyağının bir bölüm ü 42 gün süresince hayvansal y a ğ ­ la değiştirilmiştir. Enerjinin yağdan gelen oranı % 3 3 -3 7 ara­ sında, doym am ış yağın doym uşa oranı 0.48 ile 0.22 arasında d e­ ğişmiştir. Serum kolesterolü başlangıçtaki 214 ± 30 m g /d l dü ­ zeyinden diyet değişim i sonucu 245 ± 33 m g /d l düzeyine y ü k ­ selmiştir. Düşük dansiteli lipoprotein düzeyinde % 19 artış olu r­ ken yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi değişmem iştir. Diyet yağlarının kan lipitlerine etkisi bu araştırm ayla da kanıtlan­ mıştır.

11— Uzun Süreli Laktasyon Sırasında C V itam ini Y önünden Beslenme Durum u

Ülkem izde annelerin çoğu 13 aydan daha uzun süre b eb ek ­ lerini em zirm ektedirler. Batı ülkelerinde de son yıllarda em zir­ meye önem verilm eye başlanm ış ve uzun süre sadece anne sü ­ tüyle beslem e uygulam aları yapılm aktadır. 200 anne - bebek üzerinde Finlandiya’da yapılan bu araştırm ada 116 bebek 6 ay, 36 bebek de 9 ay yalnız anne sütüyle beslenm işlerdir. K ontrol gru bu bebeklerine erken aylarda süt içinde vitam in C verilm iş­ tir. Y alnız anne sütü alan v e Vit. C içeren m am ayla beslenen

(14)

bebeklerin plazm a Vit. C dü zeylerin de fa rk lılık bulunmamıştır- B ebeklerin plazm a Vit. C düzeyleri annelerinkinin 2 katı bulun­ m uştur. A nnenin Vit. C alımı, pla zm a ve süt Vit. C düzeyini etkilem iştir. A nnelerin

%

6 sının plazm a Vit. C düzeyi düşük bulunm uştur. En düşük Vit. C düzeyi doğu m dan son ra 2- ayda ve ilkbahar aylarında görülm üştür. Em zirilen bebeklerin V it C gereksinim lerinin anneden karşılanabildiği, fak a t anneler arasında Vit}. C yetersizliği sorunu olduğu son u cu n a varılm ış­ tır. Emzikli annenin Vit. C yönün den yeterli beslenm esi çocu k sağlığını olum lu yönde etkileyebilm ektedir.

12 — S oya ve İnek Sütünün Bileşenlerinin Çinko Biyoyararlılı-ğın a Etkisi

İnek sütünden yapılan m am alarla beslenen bebekleri plaz­ m a çin k o düzeylerinin düşük olm ası nedeniyle bu m am alara çin ko eklenm esi önerilm iştir. İnek sütünün çinko konsantras­ yon u insan sütünden yüksek olm asına karşın, biyoyararlılığı- nın düşük oldu ğu sanılmaktadır- O lgun insan sütünün çinko içeriği litrede m g olarak 0.9, tam in ek sütünde 3.7, soyalı m a­ m alarda 3.8 - 5.4 m g arasındadır. R adyoizotop yöntem iyle in ­ san sütü, inek sütü ve soya m am aların dan çinkonun emilimi araştırılm ıştır. Fitatlan n en önem li çin ko em ilim ini engelleyi­ ci fa k tö r oldu ğu bulunm uştur. İnek sütü m am asına soya sü­ tündeki düzeye gelene kadar fitat eklendiğinde çinko emilimi % 31 den % 16 y a düşm üştür. S oya sütü m am asında bu değer % 14 bulunm uştur. K arbonh idrat kaynakları, kalsiyum ve çin ­ ko dü zeyi çin ko em ilim ini etkilem em iştir. İnek sütüne dayalı m am aya dem ir eklendiğinde çin k o em ilim i % 24 den % 18 e düşm üştür. Tam inek sütü m am asında çin ko em ilim i % 22 iken kazein i ayarlanm ış (w hey 3) süt m am asında % 31 bulunmuştur. İnek sütü m am asm a çin k o eklenm esi çinko em ilim ini insan sü­ tü düzeyine yükseltirken, soya sütüne çin ko eklenm esi em ilim i artırm am ıştır. S oya kullanılan karışım larda fitatların y o k edil­ m esinin çin ko biyoyararlılığı yönün den önem taşıdığı sonucuna varılm ıştır. S oya kullanılan karışım ların m ayalandırm a işle­ m iyle yapılm ası soru nu azaltabilir.

13 — D ayanıklı İzotopla G en ç Erkeklerde Çinko Emilimi A ra ş­ tırm ası s Fitat ve Selülozun Etkisi

(15)

63 gü n lü k m etabolik araştırm ayla incelenmiştir. Deney süre­ sin ce denekler sıvı halde özel hazırlanmış diyet almışlardır.

Ü çer gü n süre ile bazal diyete alfa selüloz ve fitat ile radyoak­ tif çin ko eklenmiştir. Bazal diyette çinko emilimi ortalam a % 34 ± 6 2 bulunmuştur. Bazal diyete 0.5 g /k g düzeyinde a lfa - selüloz eklendiğinde ortalama emilim % 33.8 ± 2.9 olmuştur. Bazal diyete 2.34 g /k g fitat, sodyum fitat olarak eklendiğinde çin ko emilimi % 17.5 ± 2.5 düzeyine inmiştir. Bu diyette fita t/Z n m olar oranı 15 olarak saptanmıştır. Fitat/Zn m olar oranı 16 - 30 arası olan besinler taze fasülye, patates, pirinç, makarna, b u ğ ­ day ekmeği, 21 - 60 olanlar, çavdar ekmeği, kepek, kuru bakla­ gillerdir. Fitat eklenmiş diyette çinko emilimi azalırken, gaita çinkosu artmış idrar çinkosu azalmıştır. Çinkonun insanda kul­ lanım ında en önem li etmenin fitat olduğu bir kez daha kanıtlan­ mıştır.

14 — Prematür Bebeklerde Vitam in E Durumunun D eğerlendi­ rilmesi.

Prematür bebeklerde plazm a Vit. E düzeyi düşüktür. Bu durumun Vit. E yetersizliği olarak mı, yoksa yaşa uyum lu bir değer mi kabul edileceğini açıklığa kavuşturm ak am acıyla bu araştırma yapılmıştır. Erken doğum lu ve düşük doğum ağırlık­ lı 62 bebek üzerinde analizler yapılmıştır. Yaşam ın ilk 21 g ü n ­ lük dönem inde Vit- E nin antioksidan etkinliği için plazm a Vit. E düzeyinin yetişkinlerin düzeyinde olması gerektiği belirtilm iş­ tir. Bu değer total tokoferol için 0.64 m g /d l üstü ve alfa - toko- ferol için 0.5 m g /d l üstüdür. Prematür bebeklerde ciddi Vit. E yetersizliği olduğu ve bundan doğan sağlık sorunlarını ön le­ mek için Vit. E eklenm esinin gerekli olduğu sonu cun a varıl­ mıştır.

15 — V itam in A Y etersizliği Olan Ç ocuklarda Solunum H asta­ lıkları ve Diyare Riski Artar,

E ndonezya’da daha önce yapılan çalışm alarda V itam in A yetersizliğine bağlı h a fif gece görlü ğü ve bitot lekesi olan ç o ­ cuklar arasında m ortalitenin olm ayanlara göre 4 ile 12 kat fa z ­ la olduğu gözlenm iştir. Bu araştırm ada okul öncesi yaş grubu çocu klar 18 aylık dönem de her 3 ayda bir incelenm eye tabi tu ­ tulmuştur. H a fif gece körlüğü ve bitot lekesi olan çocuklarda, bu belirtileri olm ayan lara göre h er dönem de 2 ile 3 kat fa zla

(16)

diyare ve solu num hastalıkları görülm üştür. G ruplar arasında yaş ve b o y a göre ağırlık yön ü n den b ir fa rk lılık bulunm am ıştır. Solu num hastalıkları ve diyare genel beslenm e durum undan çok, vitam in A yön ü n den beslenm eyle ilgili bulunm uştur. Böy- lece vitam in A yetersizliği ölüm oranın ı artıran etm enlerden biri olarak kabul edilm iştir. Bu bulgu n u n biyokim yasal daya­ nağı vitam in A nın im m une sistem indeki ve epitel dokun un y e ­ nilenm esindeki etkinlikleriyle açıklanabilir. Belkide diyare ve solu num hastalıkları, Vit. A yetersizliği sorunların ın ortaya

çık m asın a neden olm aktadır.

0 Food and Nutrition Bulleten, 6 : (2), 1984.

I — Jahan, K. and A hm ad, K- D etoxification o f Lathyrus Sa- tivus, p. 52.

I — Lathyrus Stativus’un Toksik Etkisinin Giderilmesi .

B aklagiller grubu n dan olan latrhyrus sativus içerdiği tok­ sinle n ö ro lo jik b ozu k lu ğ a neden olur. Ülkem izde karatohum a d ıyla bilinen bu bak la gil türünden şiddetli toksin olan beta ■ N - oxa ly - L - a lfa - beta - diam in opropionic acid (ODAP) izo­ le edilm iştir. Son yapılan bazı çalışm alarda günlük 500 - 1000 m g ask orbik asit verilm esinin bu toksinin etkisini önlediği gös­ terilm iştir. Lathyrus sativus H indistan ve çevresinde yoksul halk ta ra fın d a n tüketilm ektedir. Bu tohum un toksik etkisini giderm ek için b ir çalışm a yapılm ıştır. Pişirme ile toksik etki kaybolm am ış­ tır. T oh u m la r b ir gece doym uş kireçli suda ıslatıldıktan sonra 25 d ak ik a pişirildiğinde toksin harap olmuştur- Tohum lar yeter m ik ta rd a k ireçli suyla ıslatılarak suyu çekm esi sağlanmıştır. K ireçli su yla m uam elen in tiripsin inhibitorlerini de etkisizleş­ tirdiği belirtilm iştir.

9 Children in the Tropics No. 151, 1984 - The Epidemiology of Obesity

1 — Şişmanlığın Epidemiyolojisi

Şişm anlık, vü cu du n y a ğ içeriğinin artm ış olduğu durum ola ra k tanım lanm ıştır. 70 k g olan yetişkin b ir erkek boya göre n orm a l ağırlıkta ise vü cu du n y a ğ kitlesi 10, aktif kitle 26 kg, şişm ansa; y a ğ kitlesi 26, aktif kitle 17 kg dır. A k tif kitle yağsız kitlen in h ü cre dışı sıvılar v e b a ğ dokusu dışında kalan kas, k a ­ ra ciğer, kalp, b öb rek gibi bölüm leridir. Şişm anlıkta su içeriği

(17)

artm az. Şişmanlık ölçüm ünde en uygun yöntem deri kıvrım ka­ lınlığının saptanmasıdır. Bunun yanında boya göre ağırlık du ­ rum una göre değerlendirm eyle şişmanlık pratik olarak sapta­ nabilir. U ygun ağırlık için çeşitli form üller ileri sürülmüştür. Fransa’da büyüm e çağm dakilerde Lorentz’s form ülünün Boy - 100 - [(B oy - 150)/2 ] kadın veya Boy - 100 - [(B o y - 150)/ 4 ] e r ­ kek uyarlanm ışı kullanılmaktadır. Buna göre; 2 - 6 yaşları için : Boy - 100 - [(B o y - 123) x 0.7]; 6 - 1 4 yaşları için: Boy - 100 - [(B oy - 125) x 0.5] form üllerine göre bulunan değer ideal kilo olarak kabul edilmekte, bunun % 15 üstü şişm anlık sayılmaktadır. 20 - 64 yaşları arasındaki insanlarda, norm al kilonun % 20 üstünde olanlarda m ortalite % 50 daha fa z ­ la görülür. Şişmanlarda koroner kalp hastalıkları 2 katına çıkar. Normal kilolularda tansiyonu yüksek olanların o ra ­ nı cinsiyet ve yaşlara göre % 1 - 27 arasında değişirken, % 15 üstü kilolularda % 1 7 -4 6 arasında değişir. Şişmanlık d iy a ­ bet riskini 3.7 ile 3.8 kat yükseltir- Ç ocuklukta şişman olan la­ rın % 80 i yetişkinlikte şişman olarak kalm alarına karşın, ç o ­ cukken şişman olm ayanlardan % 20 - 4 01 yetişkinlikte şişm an olmaktadır. Genelde m am a ile beslenen çocu klar daha şişm an olmaktadırlar. Yetişkinlikte kadınların % 50 sinde gebelik, m e- napoz ve doğum gibi olaylardan sonra % 50 sinin coşkusal nedenlerden dolayı şişmanladıkları belirtilmiştir. Şişman kişi­ lerin norm al kilolulardan fazla yem edikleri, birçok çalışm ada gösterilm iştir. A n cak şişmanların daha çok alkol aldıkları bil­ dirilmiştir. Devam lı birşeyler yeme, zoraki yem e, çok fa zla y e ­ me gibi davranışlar şişmanların 2 /3 ’ünde, zayıfların 1/3 ünde rastlanm aktadır. Bu nedenle şişm anlığın daha çok fiziksel ak- tivitenin azalması ve m etabolik yapının farklı olm asından ile ­ ri geldiği görüşü benim senm ektedir. Şişmanlık sıklığı yaşa, cin ­ siyete, coğra fik özelliklere, sosyo - ekonom ik durum a g öre d e­ ğişir- Erkeklerde şişm anlam a eğilim i en çok 29 - 35 yaş, k ad ın ­ larda 45 - 49 yaş olm aktadır. Şişm anlık sıklığı en az Ja pon ya ’da en çok İtalya’da rapor edilmiştir. Gelişm ekte olan ülkelerde de şişm anlık sıklığı artm aktadır. Gelişm iş ülkelerde, şişm anlık, yüksek sosyo - ekonom ik gruplarda, düşük sosyo - ekon om ik gruplara göre daha az görülm ektedir. Bu da kişilerin eğitim le geliştirdikleri d eğer yargılarından ileri gelm ektedir. Şişm anlı­ ğın önlenm esi için bebeklik yaşından itibaren b o y - kilo d e n g e ­ sine uygun beslenm e alışkanlığı ve uygulam alarının ka za n ıl­ m ası önem taşır.

(18)

^ Nutrition Revieıvs, Vol : 43 1985.

1 — Rudm on, D. and Williams, P.J. : Nutrient D eficiencies During Total Parenteral Nutrition, p. 1.

2 — Fuel Mixtures For Critically 111 Patients Given Total Paranteral Nutrition, p. 17.

3 — Supplem entation of Total Parenteral Nutrition Solutions W ith Fer-rous Citrate, p. 20.

4 — Simopoulos, A.P. : The Health Implications of Overweight and Obesity, p. 33.

5 — Alterations in M etabolic Rate After W eight Loss in Obese Humans, p. 41.

6 — B oby W eight and Serum Cholesterol, p. 43.

7 — Starch Blockers Do Not Block Starch Digestion, p. 46.

8 — B ody W eight, Health and Longevity : Conclusions and Recommen-dations o f the W orkshop, p. 61.

9 — Hayes, K.C. : Taurin Requirement in Prilnates, p. 65.

10 — Drug M etabolism and Disposition at Varying Levels of Protein and Calories in Human Subjects, p. 71.

11 — Changes in Plasma Lipoproteins Due to Alcohol Consumption, p. 74. 12 — Seetharam , B. and Alpers, D.H. : Cellular Uptake of Cobalamin,

p. 97.

13 — M ega Vitam ins and Hyperactive Child, p. 105.

14 — How m uch Energy Does Pregnant W om en Need? p. 110. Function, p. 129.

15 — Sandstead, H.H. : Zinc Essentiality for Brain Development and 16 — R ole o f Floride and Silicon in Urinary Calculi Disease, p. 140.

17 — M egadose Zinc Intakes Im pair Immune Responses p. 141.

1 — T otal Parenteral Beslenme Sırasında Besin Öğeleri Y eter­ sizlikleri

K ron ik hastalarda protein - enerji m alnütrisyonu önemli bir sorun olm aktadır. Bunun başlıca nedenleri; yetersiz besin alım ı (h ip ofa ji), em ilim bozuklukları, enfeksiyon, ateş ve ilti­ haplı durum ların y ol açtığı m etabolizm a ve anorm al besin öğ e­ leri kayıplarıdır. H astalar az besin alırlarken, besin öğeleri d e­ pola rın d a hızlı bir azalm a olmaktadır. Bu durum lar hastaya in traven öz y o lla beslenm e desteğinin yapılm asını gerektirm ek­ tedir- H astanın gü n lü k intravenöz yolla alabileceği sıvı her yön ­ den yeterli ve dengeli olm alıdır. Sık görülen yetersizlikleri fo s­ for, elzem y a ğ asidi ( bakır, çinko, krom, folik asit, Vit A, biotin,

(19)

m olibden ve selenyum yetersizlikleri olarak belirtilmiştir. A y r ı­ ca tirozin, sistein, taurin ve karnitin yetersizlikleri de söz k on u ­ sudur Fosfatların ince barsaklardan em ilim i ve idrarla atımın artm a nedeniyle total intravenöz beslenmede (TPN) fosfor yeter­ sizliği görülm ektedir. Önceki yıllarda hazırlanan yağsız TPN ç ö ­ zeltileri ile beslenm ede elzem yağ asidi yetersizlikleri gözlenm iş­ tir- Bakır eklenm emiş TPN çözeltileriyle beslenm ede yine bu ele­ m entin eksikliği gözlenmiştir. Sadece am ino asit karışım ıyla ha­ zırlanan TPN çözeltilerinde çinko yetersizliği oluşmaktadır.

2 — Ağır Hastalar İçin TPN Karışımları .

A ğızdan alam ayan hastaların dam ar yolu yla uzu nca süre beslenebilm eleri için tüm besin öğelerini içeren karışım lar ha zırlanmıştır. Dam ardan verilen besin öğelerinin ağızdan alın an ­ lardan farklı m etabolize oldukları dikkati çekmiştir. A yrıca m ik ­ ro düzeydeki herhangi bir besin öğesinin karışım a eklenm em esi sonucu o besin öğesinin yetersizliğine bağlı belirtiler kısa sü ­ rede ortaya çıkm aktadır. Son yıllarda bu karışım lar ağızdan besin alan fakat ağır yaralanm a ve yanıklar sonucu artan b e ­ sin gereksinm elerini daha hızlı karşılayabilm ek am acıyla da kullanılm aktadır. Bu tür beslenm eye «hiperalim entasyon» d e n ­ m ektedir. Bu tür beslenm ede aşırı ve yetersiz enerji kaynağı kullanm anın zararları göz önüne alınarak TPN karışım larının enerji d eğeri ve bunun sağladığı en uygun kayn ak araştırılm ış­ tır. H astalar ön ce 40 k k a l/k g düzeyinde olm ak üzere tüm e n e r­ ji gereksinm eleri glikozdan karşılanarak beslenm işlerdir. İkin­ ci dönem de enerjinin % 75 i glikoz % 25 i ya ğd a n sağlanm ıştır. Dinlenm e durum undaki enerji h arcam a düzeyleri b irin ci d ö ­ n em de 1889 ± 230 kkal, ikinci dönem de 1788 ± 84 kkal b u lu n ­ m uştur. İkinci çalışm ada bir dönem enerji tüm üyle yağdan , ik in ci dön em % 25 glikoz, % 75 yağdan sağlanm ıştır. Bu ça lış ­ m anın b irin ci dönem inde enerji harcam ası 1819 ± 122 kkal, ik in ci dön em inde 1602 ± 223 kkal bulunm uştur. A n ca k en erji kayn ağın ın türleri arasındaki farklılık istatistik olarak ön em li bulunm am ıştır. Bunun yanında, C 0 2 üretim i, % lOo y a ğ k u lla ­ nılan karışım da % 75 y a ğ - % 25 glik oz ku llanılana göre y ü k ­ sek, fa k a t % 100 glik oz ve % 75 g lik oz - % 25 y a ğ ku llanılanla farksız bulunm uştur- Bütün karışım larda protein dengesi % 7 lik am ino asit karışım ıyla sağlanm ıştır. G lik oz ço k k u lla n ıla n lar­ da insülin d ü zeyi yüksektir. H astada diyabet ve aşırı sıvıya

(20)

in-tolerans varsa ve elzem y a ğ asidi gereksinm esini karşılam ak için TPN karışım larında enerjinin çoğu n u n glik ozdan sağlanm a­ sının u y g u n olacağı sonu cun a varılm ıştır. H astaların en erji g e ­ reksinm esin de bazal enerjiye % 10 eklem enin u ygu n olacağı belirtilm iştir.

3 — TPN Çözeltilerinin Ferrus Sitratla Zenginleştirilmesi

A m erik an Tıp Birliği TPN çözeltilerinin eser elem entlerle zenginleştirilm esini önerm iştir. Esasında, sağlıklı yetişkin er­

k ek vücudunda, bir g. kadın 250 m g civarın da dem ir depo eder. Bu nedenle kısa süreli TPN u ygulam alarında dem ir yetersizliği pek oluşm az. A n ca k uzun süreli TPN uygulam alarında dem ir gerekebilir. TPN içine ferru s sitrat eklendiğinde dem irin iyi bir şekilde kem ik iliği tarafın dan h ü cre yapım ın da kullanıldığı b e ­ lirlenm iştir. D em ir eklenm esi gram n eg a tif patojen ik bakterile­ rin ürem esine olan ak vererek en fek siyon riskini artırabilir. A n ­ cak, gü n lü k 5 - 1 0 m g dem irin dolaşım daki transferini b a ğlay a ­ rak bakteriler için serbest dem irin oluşm asına neden olm adığı sanılm aktadır. Buna karşın kan verilm iş hastalarda dem ir fa z ­ lalığı olabileceğin e dikkat edilm elidir. Bu kon u daki araştırm ala­ rın d evam etm esi önerilm iştir.

4 — Hafif ve Ciddi Şişmanlığın Sağlık Üzerine Etkisi „■

Şişm anlık sıklığı, 1959 yılın d a hazırlan an ve 1983 yılında yeni verilerin ışığın da düzeltilen M etropolitan Y aşam S igorta­ sı S tan dardlarm a göre yapılm aktadır. A ncak, sadece kilo d u ru ­ m u şişm anlığı tanım lam az, esas olan y a ğ dokusunun m iktarı­ dır. Bu kon u da çeşitli ölçek ler üzerinde durulm aktadır. A rzu edilen ağırlık, Y aşam Sigortanın en az ölüm olan ağırlığı b e lir­ lem ektedir. A ğırlık standardı, belirli b oy esas alınarak, küçük, orta, bü yü k ya p ıla ra g öre verilm iştir- İkinci ölçek, «vü cu t k ü t­ lesi indeksidir». Bu da şöyle bulunur. V ü cu t kütlesi indeksi = A ğırlık (k g )/B o y ( m ) 2. Son yılla rd a k a d ın la rd a 2 yerin e 1.5 kullanılm ası önerilm iştir. V ü cu t kütlesi indeksi vü cu t y a ğ ı ile yüksek, b oy la düşük k orelasyon gösterm ektedir. D eri kıvran kalın lığı vü cu t ya ğın ın d oğru d a n göstergesi sayılm aktadır. A BD ’ inde, ağırlık tabloların ın sağlık araştırm alarında kullanım ına 1913 yılın da başlanm ıştır. Bunu izleyen yıllarda, genelde a ğ ırlı­ ğı ortanın altında olanların, ağırlığı fa zla olan lardan d ah a uzun yaşadıkları belirtilm iştir. 26 yıl izlen en F ram ingham K alp araş­

(21)

tırm ası kapsam ındaki n üfu sa ait veriler analize edildiğinde, k i­ lo ile ölüm arasındaki ilişki U veya J şeklini göstermiştir. Z a ­ y ıf ve şişm anlarda ölüm oranı ortalam anın çok üstündedir. Zayıf erkeklerde ölüm ün çok olm ası sigara içim iyle ilişkili bulunm uş­ tur. Çünkü arzu edilen kilonun altında olanlarda

%

80’i siga­ ra içerken, şişmanların % 55'inin sigara içtiği saptanmıştır. Za­ y ıfla r arasında hiç sigara içm eyen

%

5 iken, şişm anların

%

20 si hiç tütün kullanm amışlardır. Bu nedenle, sigara hesaba katıl­ m adan ağırlık - ölüm ilişkisi doğru sonuç verm eyebilir. A m eri­ kan Kanser D erneği’nin araştırmasmda, sigara içm eyenlerde en düşük ölüm oram, ortalam a ağırlığın % 8 0 - 89 unda olanlar arasında bulunmuştur. Bu ağırlık boya göre arzu edilen a ğ ır­ lığın

%

100 -109 una denktir. En yüksek ölüm oranı ağırlığı

%

80 inin altında ve sigara içenlerde bulunmuştur. Şişm anlığın erken yaşlarda başlayıp devam etmesiyle, g eç başlayıp kısa sü ­ re devam etmesi sağlığı farklı etkilem ektedir. Şişmanlık; yaş, kolesterol, tansiyon, sigara gibi faktörlerden bağım sız olarak kardiyovaskular hastalık riskini arttırmaktadır. Şişm anlığın derecesi, tansiyon gibi diğer faktörlerin oluşum unu etkilem ekte­ dir. Şişmanların 5 kilo verm eleri, glikoz kullanım ını artırm a­ da ve kan basıncını düşürm ede etkisini gösterm eye başlam akta­ dır. H a fif şişm anlığın bile, özellikle diyabet ve tansiyon yü k sek ­ liğinde, olum suz olduğu belirtilmiştir. V ü cut ağırlığı d eğişm ey­ le, kan lipitlerinin değişim i de ilişkili görülm ektedir. G özden geçirilen bütün verilere göre şişm anlarda erken ölüm riski fazladır, bu, özellikle erken yaşlarda başlayan şişm anlıkta d a ­ ha da önem lidir. Diyet ve fiziksel aktivite ile ağırlık denetilm e- lidir.

5 Şişman Kişilerde Kilo K aybından Sonra M etabolik H ızda D eğişm eler

G enellikle düşük enerjili diyetlerde başlan gıçta kilo k a yb ı olm asına karşın zam an la kilo kayıp hızı azalm aktadır. Bazı araştırıcılar bunun nedeninin düşük enerji alım m da m eta b olik hızdaki yavaşlam a olduğunu belirtirken, diğer bazıları bu tür sonu çları desteklem em ektedirler. Bir araştırm ada, şişm an k işi­ lerde zayıflam ad an son ra dinlenm e anındaki m eta b olik h ızda yavaşlam a görü lm ü ştü r. D iyabetli şişm anlarda b u g örü lm em iş­ tir. D iğer bir çalışm ada, dinlenm e anındaki m etabolik hız ince kişilerde 1241 kkal, şişm an olup za y ıfla ya n la rd a 1380 k k a l/g ü n

(22)

bulunm uştur. A raştırm aların bazılarına g öre düşük enerjili d i­ yette m etabolik hız yavaşlam akta bu d a kilo kayıp hızını d ü ­ şürm ektedir. Bu son u ca varılan çalışm ada en dü şü k enerji 1100 kkal. dir. A n ca k diyet enerjisi 1000 kkal ve altına in d irild iğ in ­ de kilo kaybı devam etm ektedir. Bütün bu araştırm aların so ­ n u çla n n orm al kilolu ve şişm anların farklı m etabolik h ız la n o l­ duğunu işaretlem ektedir.

6 — V ü cu t A ğırlığı ve Serum Kolesterolü

Değişik ülkelerdeki topluluklar karşılaştırıldığında, d o y ­ muş y a ğ ve toplam y a ğ tüketim iyle serum kolesterol arasında p ozitif ilişki bulunm aktadır. Kültürel hom ojen gruplarında bu ilişki zayıftır. Bazı araştırıcılar, vücu t ağırlığıyla serum koles­ terol arasında g ü çlü ilişki olduğunu, bazıları ise bu ilişkinin za ­ y ıf olduğu n u belirtm ektedirler. H ollanda’da son b ir çalışm ada serum kolesterol, y a ğ tüketim i ve vü cu t ağırlığı ilişkileri in ce­ lenmiştir. 1960 incelm esinde vücu t ağırlığı ile serum kolesterol arasında g ü çlü ilişki saptanırken, serum kolesterol ile y a ğ tü­ ketim i ilişkili bulunm am ıştır. Benzer analiz 1970’de tekrarlan­ mıştır. 10 yıld a ortalam a serum kolesterol düzeyinde 7 m g /d l, vücu t a ğırlığın d a 3.5 k g artış olm uştur. Beslenm ede enerji, posa, kom pleks karbon h idrattan ve bitkisel proteinden gelen enerji oranı azalırken, h ayvan sal besin alım ı artmıştır. V ü cu t ağırlı­ ğındaki değişm e ile serum kolesterolündeki değişm e arasında g ü çlü ilişki bulunm uştur. O rtalam a vü cu t ağırlığın da 1 kg. a r­ tış, serum kolesterolün de 2m g/dİ artışa neden olm uştur. Bunun yanında, enerji alım ıyla v ü cu t ağırlığı arasında p ozitif ilişki yoktur. Fiziksel aktivitenin artm ası serum kolesterolü dü şü r­ m ektedir. Bu neden le fiziksel aktivite v ü cu t ağırlığı ve serum kolesterolü ü zerin de etkilidir.

7 — Nişasta E ngelleyiciler N işastanın Sindirim ini E ngellem ek­ tedirler

Son yıllarda z a y ıfla m a için kurubaklagillerden izole edilen ve alfa - am ilazın aktivitesini engellediği varsayılan karışım lar p iyasaya sunulm aktadır. Bundan am aç, besinlerdeki nişastanın em ilim inin en gellen erek yem eğin enerji değerini düşürm ekdir. Bunlar, sin dirilm eyen nişastanın barsaklarda y a p a ca ğ ı olum suz etkilerden dolayı sakıncalıdır. A yrıca, ya pıla n bazı araştırm a­ larda bu tabletlerin, nişastanın sindirim ini fa z la etkilem ediği

(23)

o rta y a kon ulm uş, a y rıca sindirilm em iş nişastanın kalın barsak- la rd a b a k teriler ve m etan gibi kü çü k m olekü llere ayrılarak em ild iği belirtilm iştir.

8 — V ü cu t A ğırlığ ı Sağlık ve Y aşam Süresi

U ygulam alı Sem inerin Sonuç ve ö n e r ile r i : Ulusal Sağlık Enstitüsü Beslenme koordinasyon kom itesinin ön cü lü ğü n de k o ­ n u yla ilgili bilim adam larının katılım ıyla yapılan sem inerde aşağıdaki öneriler oluşturulm uştur. Son F ram ingham araştır­

ması verileri, vücut ağırlığının kardiyovaskü lar hastalıkların oluşum unda bağım sız fa k tö r oldu ğu n u ortaya koym uştur. B o­ ya göre arzu edilen ağırlığın % 110 üstünde olm ası risk fa k tö ­ rü olarak kabul edilm iştir. Bu d eğer vü cu t kitle indeksinde

(A /B 2) 24.4 dür. 40 yaş üstü A m erik a’lılarm % 70 - 80’i arzu e d i­ len kilonun üzerindedir. Bu nedenle şişm anlığı en iyi tan ım la­ yan yöntem lerin bulunm ası, şişm anlık tipleriyle değişik hasta,- lıkların ilişkisi, şişm anlığın süresiyle hastalıkların ilişkisi k on u ­ larında araştırm alar sürdürülm elidir. Bu araştırm alar sağlıklı kişilerde yaş ve cinsiyet farklılıklarına dikkat ed ilerek y a p ıl' malıdır. V ü cut ağırlığıyla ilgili verilerde a ğ ır lık /b o y 2 indeksi esas alınm alıdır.

9 — Taurin Gereksinm esi

Taurinin kim yasal adı Beta - am ino ethan su lfon ik asittir. Beta - analinin karboksil grubu, sulfonik asitle y e r değiştirm iş­ tir. Taurin protein m olekü lüne katılm az fak a t b ir çok h a y v an dokusunda serbest am ino asit olarak bulunur. Taurin b itk iler­ de sentezlenmez, m em elilerden m etioninden, sistein y o lu ile sen- tezlenir. Taurinin, başta retine ve m erkezi sinir sistem i olm ak üzere nöron hü crelerin in zarların ın dayan ık lılığın da yapısal ve fon ksiyon el rol aldığı sanılm aktadır. G elişen sinir sistem in­ de kalsiyum iyonu ile birlikte yü k sek y oğ u n lu k ta bulunm ası, taurinin kalsiyum u denetleyici ro lü oldu ğu k on u su n da san ıla­ ra yol açm ıştır. Kalp kaslarında p lazm a kalsiyum düzeyi düşük olduğunda, taurin kas kantraksiyonu için kalsiyum un etk in liği­ ni artırm akta, kalsiyum gereğin den yüksek o lu n ca kalp kasla­ rını zararlı etkiden korum aktadır. Tarunin bu tür denetim et­ kisini fosfolipitlerle birlikte gösterdiği sanılm aktadır. K onjes- tif kalp yetersizliklerinde taurinden y a rarlan ılabileceği ileri sü ­ rülm üştür. Taurinin insan için tem el besin öğesi oldu ğu

(24)

kanıt-ianm ıştır. A ncak, saf besin öğeleriyle beslen en lerde p la zm a ve id rar taurin düzeyleri düşük bulunm uştur. İnsan sütünde ö zel­ likle ağız sütünde, inek sütünden dah a ço k taurin bu lu n m ak ta­ dır. D en ey h ayvan ların d a taurin yetersizliği retin ad a b o zu k lu k ­ la ra yol açm aktadır. Y etersizliğin erken aşam alarında taurin verilm esi, bozu k lu kları giderm ektedir. K ilo k a yb ı d iğ er y e te r­ sizlik belirtilerindendir. D engeli doğal diyetle beslen en lerde taurin yetersizliği söz konusu değildir. V ejeteryan larda, anne sütü dışındaki m a m a la rla beslenenlerde, parenteral beslen en ler­ de taurin yetersizliğin e dikkat edilm esi gerektiği önerilm iştir. H enüz taurin için gün lü k gereksinm e saptanm am ıştır.

10 — İnsanlarda D eğişik D üzeyde Enerji ve Protein A lım m d a İlaç M etabolizm ası ve Atım ı

Beslenm e du ru m u ve diyetin özelliği vü cu du n ilaç k u llan ı­ m ını Cemilim .taşınm a, m etabolizm a, atım ) etkiler. A ğır p ro te ­ in - enerji m aln utrisyon u m etabolik enzim leri azaltarak ilacın m etabolizm asını yavaşlatır. H a fif m aln ü trisyon proteine bağlı ilaçların m etabolizm asını azaltır. Son b ir çalışm ada, değişik d ü ­ zeyde protein ve enerji içeren diyetlerde antiprin ve am ino pri- nin m etabolizm aları incelenm iştir. 3000 kalori ve k alorin in % 15’i proteinden gelen diyet standart alındığında-, 1500 kalori ve % 10 protein enerjisi sağlayan diyetle, 3000 kalori ve % 5 protein k a ­ lorisi sağlayan diyette bu ilaçların m etabolizm a hızları önem li d erece düşm üş, yarı - öm ü rleri uzam ıştır. 1800 kalori ve % 10 p rotein enerjisi sağlayan diyette antiprinin y a n öm rün dek i uza,- m a önem siz bulunm uştur. D iyet 1500 ka lori ve 20 protein k a ­ lorisi içerdiğin d e ilaçların m etabolizm aları değişm em iştir. Bu araştırm anın da işaretlediği gibi ilacın etkinliği b ireyin b eslen ­ m e d u ru m u y la ilgili olm aktadır.

11 — A lk ol A lım ıy la P lazm a L ipoproteinlerinde D eğişm e

A lk o l alım ı pla zm a lipitlerinde değişm eye neden olur. Son yıllard a alkolle, k a rd iyova sk u lar hastalıklar y ön ü n d en olum lu b ilin en p la zm a yü k sek dansiteli lip oprotein (HDL) kolesterolü ile triglişeritlerde yü kselm e dikkat çekm ektedir. Ç ok alkol a la n ­ la rd a k a ra ciğ e r b ozu k lu ğu erken ölüm lere n eden olduğundan, alkol alım ıyla k a rd iyova sk ü ler hastalıklardan ölüm , ilişkili b u ­ lunm azken, az alkol alım ında, hastalık m ortalitesinin azaldığı belirtilm iştir. Son b ir çalışm ada düşük enerjili za yıfla tıcı d iy e­ te 90 g. alkol eklendiğinde, p la zm a trigliserit, çok düşük

(25)

dan-siteli ve yük sek dandan-siteli lipoproteinlerde yükselm e görülm üş, düşü k dansiteli lipoprotein kolesterol değişmemiştir. A ncak, bu araştırm ada yüksek dansiteli lipoproteinlerin franksiyonları in­ celenm em iştir. A lkol kolesterol sentezini uyarır. HDL’nin, y ü k ­ selm esinin artan kolesterolü tutm aya yönelik olabileceği belir­ tilmiştir. Çünkü kolesterolün emilim ve yıkım ı değişm em iştir.

A y n c a yüksek dansiteli lipoproteinlerden (HDL: ) dam ar sertli­ ği riskini azaltır, HDL3 ise etkisizdir. A lkolün olum lu etkisini söyleyebilm ek için bu hususların açıklığa kavuşm ası gerekir.

12 — Kobalam inin Hücresel Alınım ı

Kobalam inin gastrointestinal kanaldan alımı değişik fazları gerektiren k a n şık bir süreçtir. M ide fazında proteinlere bağlı olan kobalam in m ide asitlerinin etkisiyle serbest hale geçer. M i­ denin asit ortam ında serbest kobalam in R - protein adında bir proteine bağlanır. R - protein kobalam in kom pleksi düeldonum - da pankreatik proteazlarla parçalanır ve kobalam in intrinsik etmen (glikoprotein) e bağlanır. Pankreas bozukluklarında R " protein - kobalam in kom pleksi parçalanam adığm dan, k obalam i­ nin emilimi bozulur, intrinsik etmen - kobalam in kom pleksi ile- um daki alıcılar tarafından m ukozaya geçer. A lıcılarla b a ğlan ­ ma, nötr pH da gerçekleşir ve kalsiyum iyonunun etkisi v a r ­ dır. Burada henüz açıklanm ayan m ekanizm ayla kobalam in int­ rinsik etm enden ayrılarak plazm a taşıyıcı proteinine bağlanır- Lizozomda, kobalam in trans kobalam in kom pleksinden ayrılır ve hücreler tarafından kullanılır. Vitam in Bı2 yetersizliği gen el­ likle vitam inin vücutta kullanılm asındaki bozuk lu klar sonucu oluşur. Bu durum lar ve nedenleri aşağıda gösterilm iştir : G ast- rektom i gibi nedenlerle intrinsik etm enin yetersiz salgılanm ası, pankreas yetersizliği nedeniyle kobalam inin intrinsik etm enle bağlanam am ası, kalıtım sal nedenle anorm al intrinsik etmen, bakteri çokluğu ve diğer bozu klu k yön ü n den em ilim in azalm a­ sı, barsak bozuklukları yönün den ileum daki alıcılarla b a ğlan a- m aması, transkobalam in yetersizliği yüzün den h ü cre tarafından alınam am asıdır.

13 — M egavitam inler ve H iperaktif Ç ocuk

Bazı çocu k la rd a dikkatsizlik ve uyum suzluk gibi davranış bozu k lu ğu yla belirlen en hiperaktivite, çocu kların okul b a şa rı­ sını olum suz etkiler. Bu bozuklu k genelde u y a n c ı ilaçlarla te­

(26)

d a v i ed ilm eye çalışılır. B azı klin ik çiler, y ü k se k d o zd a suda e ri­ y en vitam in lerin , b o zu k lu ğ u n tedavisin de k u llan ılm asın ı ö n e r­ m işlerdir. M eg a v ita m in in b o zu k lu ğ u n d ü zeltilm esin d ek i etkisi 41 h ip e ra k tif ç o c u k ü zerin d e in celenm iştir. Y ü k s e k d o z vitam in v erilm esin in y a ra rı olm a d ığ ı ve h a tta toksik etki g ö ste rd iğ i so ­ n u cu n a varılm ıştır. V itam in lerin , sin ir u y a rıcı ila çla ra g ö re z a ­ rarsız o ld u ğ u ya rg ısı desteklenm em iştir.

14 — G eb e K a d ın ın E nerji G ereksin m esi

G a m b ia ’d a y a p ıla n b ir araştırm ada, ek besin alan ve a lm a ­ y a n g e b e k a d ın la rın dinlen m e anındaki m eta b olik h ızları ö lç ü l­ m üştür. S olu n u m değişim i ora n ın d a ( C 0 2/0 -) g eb elik ve ek b e ­ sin a lın ım ıyla b e lirg in fa rk lılık görülm em iştir. Ek besin alan g ru b u n y a v ru la rın ın d oğu m ağırlığı, alm ayan lardan y ü k sek b u ­ lun m u ştur. D in len m e sırasın dak i m eta b olik h ızd a g eb eliğ in ilk g ü n leri düşüş olm uş, 25 - 30 haftada, b a şla n g ıç değerin in ü zeri­ ne çıkm ıştır. B u n a g ö re geb elik te v erile ce k ortalam a 200 kka- lorilik ek, y eterli görü lm üştü r.

15 — Ç inko : Beyin G elişim i ve Ç alışm ası İçin Tem el Elem ent Y a şa m için tem el besin öğesi olan çin k on u n kalıtım sal gizin açık la n m asın d a ro lü o ld u ğ u labora,tuvar h a y v a n la n , m ik roog - ga n izm a la r ve in san ü zerin dek i araştırm alarla belirtilm iştir. N ük leik asitlerin sentezi ve b ü tü n lü ğü n ü n koru n m asın d a çin ko içeren en zim ler r o l alır. D oğu m ön cesi ve yen i d o ğ a n dön em de çin k o yetersizliğin in sin ir sistem inin gelişm esi ve olgu n laşm ası­ n ı olum su z etk iled iği d en ey h a v y a n la rm d a gösterilm iştir. O r­ ta D oğu ülkelerinde, özellik le ergen lik yaşın d a b ü yü m e geriliği ve h ip og on a d izm ile b elirlen en çin ko yetersizliğin in sık g ö r ü l­ d ü ğ ü r a p o r edilm iştir. B unun tem el n edenin in kepek li b u ğ d a y ü rü n lerin in tem el besin olm asıdır. G ebelikte çin k o g erek sin m e­ si artar- G ebelikte d ü şü k p la zm a çin ko düzeyi, teretogen esizle ilgili bulunm uştur. Ç inko yetersiz k adın lardan d oğ a n çocu k la r arasın da sağlık b o zu k lu ğ u olan ların oranı yeterli b eslen en lerin ­ den d a h a y ü k sek bulunm uştur. Y ine akroderm atitis en teropa- tisi olan annelerin çocuklarında, doğu ştan sakatlıklara sık rast- lanm aktadır. S on ça lışm a la rd a düşük plazm a çin k o düzeyi olan geb e kad ın lard an d oğa n ço cu k la r a rasın d a sağlıksız olanların oran ın ın fa z la old u ğu görülm üştür. D en ey h a yvan ları ü zerin ­ d ek i araştırm alar çin k o yetersizliğin in b ey in gelişim ini ve daha

Referanslar

Benzer Belgeler

Literatürde yer alan bazı çalışmalarda, benzer olmanın ötesinde Orhon yazıtlarında kağan ile ilgili dile ge- tirilen niteliklerin bazılarının (bilgelik gibi)

bir arada oynadığı manili bir oyundur. Oyun, topluluğun özel günlerinde ya da bir arada olduklarında eğlence amaçlı oynanmaktadır. Oyun esnasında söylenen maniler; sö-

Çalışmada dinî ve geleneksel bir kutlama biçimi olarak Hıdırellez’in geçmişten bu- güne fiziksel olarak ve ona yüklenen anlamlar bağlamında değiştiği gözlenmiştir..

Editörlük Birimimiz derginin bu sayısında yer alan Millî Folklor Dün ve Yarın Yuvarlak Masa Toplantısı Raporunu hazırladı. Raporda da gö- rüleceği gibi dergimiz

Tüm dünya ülkeleri bu sorunları aşmak veya en aza indirgemek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyor, ortak çözümler üretmeyi deniyor, araştırmalar

Hepsinden önemlisi firmaların ülke dışındaki yatırımları arttıkça uluslar arası üretim de hızla artmakta ve bu yatırımlar, yalnızca ulusal piyasaların

Türk Halk Anlatmalarında Olumsuz Tipler-Mit, Destan, Halk Hikâyesi- adlı çalışma, Türk Halk Anlatmalarına olumsuz tiplerin penceresinden bakan ilk bütüncül

“The Fifth Debate And The Emergence Of Complex International Relations Theory: Notes On The Application of Complexity Theory to the Study of International Life”, Cambridge Review