ABİDİN DİNO
Bende değişmez etken, dilde ya da
anlatımda değişkenlik. Bunda tarihsel
olaylarm payı büyük.Tarih hızlandı.
Fransa’da yaşayan ünlü res samlarımızdan Abidin Dino’- nun çiçek resimlerinin yer al dığı “Yeni Çiçekler” sergisi İstanbul’da Bedri Rahmi Ga lerisinde açıldı. Sanatçıyla Paris’te yapılan konuşmayı aşağıda, sergiyi konu alan bir yazıyı 27.sayfada bulacaksınız.
Geçen y ıl A nkara'da
“Doksan Çiçek /D okun san
Çiçek’’ adlı bir sergi açmış
tınız.
Bugünlerde İstan
bul’da açılan serginiz de çi
çek figürlerinden oluşuyor.
Geleneksel süsleme sanat
larımızla bu çiçek merakınız
arasında bir ilişki var mı?
ilk yaz gelmeden sizin çi
çeklerinizi giyinecek İstan
bul!. .
Çiçek resim lerinin b a ş langıcı bir hayli gerilere g i der. Ö rneğin, a n ım sa y a b il diğim k ad arıy la, 1938-40 y ılların d a, bir ölçüde g ele neksel T ü rk çiçeklerinden esinlenen resim ler y a p m ış tım . O sırada iki tü re k a rşı özel bir eğilim im v ard ı: İlk i, bazı y ap ıla rd a görülebilen O sm anlı çiçek geleneği. B u geleneğin en güzel örnekleri o y ıllard a T o p k ap ı S aray ı'- nın H arem d airesinde y a da B oğaz’da, K öprülü y a lıs ın da görülebiliyordu. T a h ta bölm elere çizilmiş re n g â renk çiçeklerdi bunlar. A y n ı tü rü n bir b aşk a g ö rü n ü m üyse m erm ere oyulm uş çeşme kom pozisyonlarıydı. Yine çiçek ve m eyve fig ü r lerinin bir u z a n tısı da, h a v lu, p eştem al vb. işlemeler de kendini g ö steriy o rd u . İkincisi, ara b a c ı u sta la rın ın halk k a ra k te ri ta şıy a n ç i çekleriydi. İ s ta n b u l’d ak i en büyük ara b a süsleyicisi T a ta r U s t a y l a d o st o lm u ş tum . A ra b a la rın ı b o y a tm a k için ülkenin her ta ra fın d a n arab acılar geliyor, T a ta r U s t a ’nın A t P a z a rı'n d a k i atö ly esin in önünü b a y ra m y e r in e d ö n d ü r ü y o r l a r d ı . T a ta r U s ta 'n m İs ta n b u l o k u lu n d an başka A nadolu k e n tle r in d e , ö z e llik 'e de E d irn e ve B u rsa da b ir ta kım ün lü u sta la rın v arlığ ı da ilgimi çekm işti. T aşım a a ra b a sı k a d a r so m u t ve güncel işlere adanm ış bir araç bile, sa n atsız ve sa n a t- kârsız edem iyordu dem ek.
Salt süsleme işlevi mi gö
rüyordu bu çiçekler? Yoksa
süslemenin ötesinde, kökü
çok eskiye uzanan halk
inançlarından bazı simgesel
öğeler de taşıyor muydu?
T a h ta üzerine resm edilen O sm anlı geleneğindeki ç i çeklerin yalnızca süs o lm a dığı, aynı zam an d a sim g e sel an lam lar taşıd ığ ı k esin dir. A y n ı durum halk y a z m aları ve işlem eleri için de söz konusu. H ediye g ö n d e rilen bir işlem ede d u y g u lar bir m e k tu p yazılıyorm uşça- sına iletilir. D iyeceğim , b ü tü n bu etkilerle, u zu n b o y u nlu v azo lard an fışkıran çok renkli çiçekler y a p m ış tım o y ıllard a. 1960’a d o ğ ru, sa n a tım d a çiçek m otifi büyük y ağ lıb o y alar biçi m inde yen id en ön plana çık tı. K ısa bir süre için. S onra, 1971-73 y ılların d a yeniden çiçek k o n u su n a döndüm . Bu dönem de çiçek te m a s ı nın te k ra r ürem esi beni de bir ölçüde şa ş ırtm ış tır. T ü r k iy e 'd e y a ş a n ı l a n t r a j i k olaylara te rs d ü şen bir k o nuydu bu. Belki de, k e n d i m e k a rş ı b irtak ım özürler aray ıp bulm ak çabasıyla, bu ay k ırı m otiflerin benim
için koruyucu y a da a v u tu cu bir nitelik taşıy ab ilecek lerini düşü n d ü m . K im i z a m an san atçı, bir olayı te r siyle de y a n sıta b ilir. B u n a bir k arşı tep k i de diyebili riz. B ir F ra n sız eleştirm en d o stu m u n öne sü rd ü ğ ü gi* bi, İ ta ly a n ed eb iy atın d a fioreti (çiçeklem e) şiirleri İ ta ly a ’nın en tra jik d ö n em lerinden birinde o rta y a çık m ıştır. B eloyanis'in idam la sonuçlanan m ahkem esinde de, tu tu k lu her celsede elin de bir karanfille g ö rü lü y o r du. Ve P icasso, bu anlam lı ay rın tıy ı bir resm inde y a n sıttı. Y anılm ıyorsam İngiliz tarih in d e de “Ü ç G ü lle r” sa v aşları vardır. A y rıca, Bizde Lâle D evri sürerken, ortalık pek de sü tlim an s a yılm azdı. D enilebilir ki, k i mi zam an tam bir uyum g ö steren konuyla içerik, k i m i zam an birbirleriyle çeli şir. D ah a da ileri giderek denilebilir ki, devrim ci k o nulu bir s a n a t y a p ıtı d e v rim ci içerikten y o k su n o la bileceği gibi, devrim ci bir konu taşım ıy o rm u ş gibi g ö rünen bir s a n a t y a p ıtın d a
devrim ci içerik sezilebilir.
Nâzım Hikmet, “Ferhat
ile Şirin” in bir yerinde Fer
hat’a şunları söyletir: “Bir
tek lâlenin içine bütün dün
yayı koymam lâzım, bütün
ışıkları, bütün renkleriyle,
bütün sevinçleri, kederleri,
ümitleriyle dünyayı koy
mam lâzım. ” Sizin nakkaş
lığınızda da böyle bir çaba
var gibime geliyor. Şimdi
ye dek gördüğüm çiçekleri
nizin tümünde birden yaşa
dığımız dünyanın acılarını,
sevdayı, umudu, özlemi, kı
sacası bütün gerçekliğiyle
yaşamı buldum ben. Am a
göründüğü gibi değil, belli
bir soyutlama düzeyinde.
Yani her şeyden önce çizgi
ve renk olarak. Ne dersiniz?
S ergideki her çiçeğin ay rı bir ad ı v ar. içlerin d en birine “B ir çiçek v ar çiçekten içe- r u ” adını koydum . Bu Yu- n u s ’gil y o rum u, N âzım 'ın “ F e r h a t ile Ş ir in ” inde- ki d ü ş ü n c e s in e ek o la ra k ö n e riy o ru m . İ s t a n b u l’daki sergim in çiçek a d larında tarih sel çağ rışım lar da var. B ed red d in ’e, Yu- n u s ’a, N â z ım a ç iç e k le r ad ad ım ...
Peki, bu adların uyandır
dığı çağrışımlarla çiçeklerin
plastik gerçekliği arasında
doğrudan bir bağ kurulabi
lir mi?
A d larla resim ler a ra s ın daki b ağ ı a b a rtm a m a k g e rekir. G eçen sergim de F e rit E d g ü ’nün seçtiği çiçek a d larını sevdim . F a k a t bir b aşk a d o st ay n ı çiçeklere b aşk a ad lar da tak ab ilird i. Bu kez, çiçeklerim in b irk a çının ad ın ı Y aşar K em al önerdi. Ü s t tarafım ben seç tim . E lb e tte ki ed eb iy atla, y a n i resimlere ad ta k m a k la resim sa n a tı ara sın d a k i iliş ki kesin değil. M odern re s s a m la r ın ç o ğ u , ö rn e ğ in M arx E rn s t, resim le ta k ıla n ad arasın d a uyum değil, çe lişki bile aram ışlard ır. N e v a r ki, genel olarak çiçekle rim in belirli bir tarih sel g e leneğin yeni bir a şam ası (iyi y a da k ö tü ) olduğunu s a n ı yorum .
Geleneğin çağdaş bir yo
rumu olarak nitelenebilir mi
çiçekleriniz?
(Devamı 29. sayfada)
ABİDJN DiNO
(Devam)
G elenek her çağda, her san a tç ıd a y enileşen b ir o l gu. G elenek d u ra l bir nesne değil. H e r y e n i k a tk ı, y a r a tıld ığ ı a n d a n b a şla y a ra k , geleneğin bir p a rçası o lu yor. G elenek geriy e değil, ileriye dön ü k b ir eylem .
Bence gelenek, geçmişin
kültür mirasıyla özdeştir.
Gelenek derken dural, ama
değişik biçimlerde yorumla
nabilecek bir malzeme, bir
kültür zenginliği düşün
müştüm.
G eçm iş çağın hem içinde, hem d ışın d a olm am ız g e re kiyor a rtık . N âzım , B edred- d in ’i y a z a rk e n hem o çağı y aşıy o r, hem de b u g ü n ü n so ru n salın ı ileri sü rü y o rd u . B ir çeşit imece an lay ışın ın , A n ad o lu d a y a n ışm a sın ın d e sta n ın ı y a ra tıy o rd u , ileri y e dönük olarak.
Am a gelenekte, örneğin
halk sanatlarında, ortakla
şa yaratma, ortak bir beğe
ni söz konusu değil mi? Oy
sa günümüz sanatçısı kendi
özgün dilini yaratmak, ken
di öznelliğini de yapıtına
katmak zorunda.
D o ğ ru . F o lk lo rik k a r a k terd ek i s a n a t ü rü n lerin d e k u llan ılan im ge sistem i o r ta k la ş a bir sistem d ir. B u g ü n ü n p la stik s a n a tç ıla rı nın, özellikle de re ssa m la rın k u lla n d ık ları dil kişileşiy o r bir ölçüde. S a n a tç ı, şu y a da bu m odern s a n a t a k ım ı nın içinde b u lu n sa bile, k i şisel k a tk ı ağır b asıy o r, ö r neğin, bence, kilim m o tifle rin d en y a ra rla n a n resim le r de bir y a n ılg ı v a r. M o tifi aştığ ım ız ölçüde y en i b ir o r ta k dile doğru yönelebiliriz ancak. M otifi te k ra rla m a k la y e tin irse k çağdaş o la m a yız.
Bir eleştirmen, sizin için
“Ömrü boyu kendini yinele
yenlerden değil, her an ken
dini
y eniley enlerdendir
Abidin,” demişti...
B ende değişm ez etk en , dilde y a da a n la tım d a d e ğişkenlik. Belki, iddialı b ir deyim le, oluşum . K i b u n d a ta rih se l olayların p a y ı k u ş k u su z büyük. Ç ağım ızda ta rih hızlandı.
B ir bakıma,
tarihsel
olayların izdüşümünde mi
yer alıyor bu oluşum?
E v e t. B ir in san öm rüne d ü şen (talih i b u n a y e te rse ) deney ve görgü payı, b a şk a bir çağ d a y a şa y a n insanın- kine o ran la k a t k a t fazla g ü n ü m ü z d e . B ilin e n b ir şey, am a te k ra rla m a k ta y a ra r v a r: E lli y ıl öncesine o r a n la , in s a n y a ş a m ı n ı n uzu n lu k o rta la m a sı çok a r t tı. A y rıca, deneylerim iz a r tık yaln ız kişisel değil. R a d yo, sinem a, televizyon d ü n y a n ın en uzak n o k ta sın d a y a ş a y a n in san ların d en ey le rine k a tılm am ıza o lanak sağlıyor. S a lt kendi ö m rü m üzü yaşam ıy o ru z. D ü n y a nın en uzak bir n o k ta s ın d a ki i n s a n l a r ı n s e rü v e n in e gözlerim iz ve d u y g u la rım ız la, kim i zam an da ey lem i m izle k atılıy o ru z. ö m rü m ü z eş zam anlılık aşa m a sın d a . R im b a u d 'n u n bir dizesini, bir k e h an etin i an ım sa ta y ım b u ra d a : “ H e r y a ra tığ a b a ş ka birk aç y a ş a n tı g e rek liy d i."
NEDİM GÜRSEL, Paris