• Sonuç bulunamadı

Unutulmaması Gereken Kara Gün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Unutulmaması Gereken Kara Gün"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

23

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 66, 2006

UNUTULMAMASI GEREKEN

KARA GÜN

Av. Özdemir ÖZOK*

Dergimizin bu sayısındaki yazıma, 17 Mayıs 2006 günü Laik Cum­ huriyet’in sarsılmaz kalelerinden Danıştay’a yapılan insanlık dışı sal­ dırıyı kınayarak ve bu menfur saldırıda yaşamını yitiren Mustafa Yücel Özbilgin’in hatırası önünde saygıyla eğilerek başlıyor, aynı olayda yaralanan sayın yargıçlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi yineliyo­ rum. Ülke insanımızın bin bir güçlük ve özveriyle yaşatmaya çalıştığı demokrasi, insan hakları ve laik hukuk düzeninin yarattığı barış ve huzur ortamını yok etmeye yönelik karanlık odakların dışa vurumu olan bu eylemler asla amacına ulaşamayacaktır. Buna en güzel yanıtı, saldırı sonrası törenlere katılan on binler sergiledikleri kararlı ve duyarlı duruşlarıyla vermişlerdir.

Bu olayla ilgili duygu ve düşüncelerimi geçen sayıda sunmuştum. Bu kara günü Türk ulusunun ve özellikle biz hukukçuların unutmaması gerektiğini ve her gün hatırlaması gerekliliğinin altını çiziyorum.

Bu menfur olaydan ve sonrasındaki gelişmelerden çıkarılacak çok önemli dersler var. Hain saldırıyla ilgili olarak yapılan yargılamanın 12.8.2006 günlü duruşmasından önce sanık yakınlarının ve özellikle bu ülkede Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen ve müfettiş olarak görev yapmış olan sanığın babasının sarf ettiği sözlerden ibret alınması ge­ rektiği kanısındayız. Bir baba dahi olsa masum ve her şeyden habersiz sadece millet adına görev yapan insanların yaşamına kast eden oğlunu haklı çıkaracak sözler sarf edemez. Çünkü hiçbir inanç ve ideoloji insan yaşamını yok etmeyi haklı kılamaz. Her tepkinin hukuk içinde ve meşru zeminlerde yapılması gerekir, aksi durum toplumda kargaşanın egemen olmasına neden olur. Bu ise hiç kimseye yarar sağlamaz.

Olay öncesi ve olay sonrası yaşananlarıyla Türk yargı hayatına kara leke olarak düşen bu ve benzeri bu menfur olay sonrası yazılı ve

(2)

24

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 66, 2006

görsel basında çıkan haberler tüm amir hükümlere karşın, soruşturma evresinin gizliliği diye bir ilkenin kalmadığını göstermiştir. Çünkü

“soruşturmanın gizliliği”, “masumiyet karinesi”, “lekelenmeme hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “adalete erişim” gibi ceza hukukunun temel ilke

ve kavramlarına aykırı yayın ve açıklamalar havalarda uçuşmuştur. Sadece ceza hukukunun bu genel ilke ve kavramlarına değil pozitif hukuk kurallarına da aykırı olan bu davranışlar hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

TCK’nın 258, 285, 286, 288. maddeleri ve yine Basın Yasası’nın 19. maddesinde “Yargıyı Etkileme” başlığıyla düzenlenen hükümlerde soruşturma aşamasında yargılamayla ilgili yayın yapmanın mümkün olamayacağı vurgulanmasına karşın, bu kurallara uyulmamaktadır. Bunun çok daha ilginci, yakın bir süre önce Danıştay başkanının ma­ kam otosunun kapı kısmında kan lekeleri görülmüş, daha Danıştay yetkililerinin olayla ilgili ayrıntılı bilgileri olmadan, olay sayfa sayfa gazetelere manşet olmuştur.

Peki bunca kanunsuzluk ve hukuk dışılık yaşanırken bu ülkede

“Cumhuriyetin müeyyidesi” olan sayın savcılarımız nerede?

Unutulmasın ki, en sorumlu siyasetçimizden, tüm medya mensup­ larımıza ve de en sade yurttaşımıza kadar hepimizin bir gün “şüpheli” ve “sanık” konumuna düşmemize yol açacak soyut suçlamalarla karşı­ laşabileceğimizi hatırlatmak istiyorum. Böyle bir konuma düşünce bu ilke ve kavramlara sarılmak yerine, her zaman bu ilke ve kavramların savunucusu olmak gerekir. Oysa, bir biçimde başı derde giren ve sıkı­ şan kişiler her türlü yasal haklarını kullanma konusunda son derece duyarlılık gösterdikleri halde, kendilerinin dışında gelişen olaylara aynı duyarlılığı ve saygıyı göstermemektedirler.

Özelikle medyanın öne çıkardığı kimi davalarda yargılama aleni de­ ğil, çırılçıplak tüm ayrıntılarına kadar kamuoyu önünde yapılmaktadır. Bunun çok ciddi sakıncaları vardır. En önemli sakıncası bu toplumsal baskı yargılamayı yürüten yargıcın şu ya da bu şekilde etkilenmesine neden olabilmektedir. Bu ise, adil yargılama yönünden çok ciddi olumsuz­ luklar yaratmaktadır. Temel amaç, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında yansız, objektif ve bağımsız bir yargılamanın yapılabilmesini sağlamaktır. Aksi taktirde, adil yargılanma ve adalete erişim ilkelerinden söz etmeye olanak yoktur.

Sonuç olarak, hazırlık soruşturmasından başlayarak, son soruş­ turma ve kovuşturma evrelerine kadar yargılamanın her aşamasında bütün kurum, kuruluş ve kişiler yargıyı doğrudan ya da dolaylı olarak

(3)

25

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 66, 2006 etkileyecek tutum ve davranışlardan özenle kaçınması gerekmektedir. Çünkü mülkün, devletin temelini oluşturan adalet hiçbir etki altında kalmadan gerçekleşmeli ve halkın bu yönüyle sarsılmaz güvenini sağ­ lamalıdır. Aksi durum, toplumsal yapının çözülmesine neden olacağı gibi, ülke birliğini, ülke düzenini ve ülke barışını sağlamak da mümkün olamayacaktır.

Bilindiği gibi bu ekim ayında tüm barolarımızda yeni bir heyecan yaşanacak ve baro başkanları ile yeni yöneticiler seçilecektir. Ülkemizde TBB ve 77 baromuz Türk demokrasisi ve insan hakları yönünden en büyük güvencedir.

Baro başkanlarımız, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, hu­ kukçu olma sorumluluğu ve bilinciyle, meslek sorunları yanında, ülke sorunlarına da duyarlılık göstermişlerdir. Meselelere yaklaşımda ortak ölçü, ortak payda hukuktur. Her zaman ve her yerde güçlü bir biçimde seslendirdiğimiz “demokrasiye, laik cumhuriyete ve hukuk devletine bağımsız

savunma ve bağımsız yargıya inan avukatlar ve onların örgütleri olarak yasanın bize verdiği ‘hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak’ ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak amacı ile ‘eksiksiz demokrasi, gerçek hukuk devleti, bağımsız yargı ve bağımsız savunma’ hedefinde” toplumumuz ve

insanımız adına ortaya koyduğumuz açık net tavır birçok kesimi ve kişi rahatsız etmiş olsa bile bu net tavrımız yeni dönemde de sürecektir.

Bilindiği gibi 2001 yılında yapılan değişiklikle avukatlık yasasının baro başkanlığı seçimini düzenleyen 96. maddesine “... ancak, görev süresi

iki dönemden fazla olamaz” hükmü eklenmişti. Anayasa Mahkemesi’nin

esnaf ve anatkarlarla ilgili yasanın aynı nitelikteki hükmünü iptal etmesi üzerine yaptığımız girişimler sonrası avukatlık yasasının bu maddesi değiştirilmiştir.

Böylece iki dönem başkanlık yaptıktan sonra başkanlığa adaylığını koyamayan eski başkanlarımızın ve iki dönemi tamamlamış şu anda görevde bulunan başkanlarımızın önü açılmıştır. Aldığımız duyumlara göre birçok deneyimli başkanımızın yeniden aday olacağı anlaşılmak­ tadır. Bu mesleğimiz adına son derece yararlı olacaktır. Çünkü avu­ katlık mesleği seneler geçtikçe olgunlaşan, gelişen ve verimi artan bir meslektir. Bu bakımdan kıdem bizim mesleğimiz için çok büyük önem taşımaktadır. Kuşkusuz gençler sadece mesleğimizin geleceği değil, her alanda ülkemizin geleceğidir. Bunu yadsımak mümkün değildir. Aydın ve çağdaş kafalı gençlerimiz her alanda gelişen ve değişen ülkemizin güvencesidirler. Hele bizim gibi yaş ortalaması çok genç olan bir ülkenin geleceği bu gençlerin bilinçli ve donanımlı yetişmesine bağlıdır.

(4)

26

başkandan

TBB Dergisi, Sayı 66, 2006

Konu genç meslektaşlarımızdan açılmışken, biz her ay ortalama 500­600 adet avukat ruhsatı düzenlemekteyiz. Bu meslektaşlarımız mesleki bilgi ve formasyonları yönünden iyi ve donanımlı yetişmeleri yanında, meslek etik’i bakımından da son derece duyarlı olmaları gerek­ mektedir. Çünkü avukatlık mesleği bir yandan kamu görevi yapan, bir yandan da kendi özel bürosunda vekil­müvekkil ilişkisini üst düzeyde götüren bir güven mesleğidir. Avukatlık mesleği bu özellikleriyle çok titiz ve dikkatli yapılması ve her eylem ve söylemine son derece dikkat edilmesi gereken bir meslektir. Aksi davranışlar mesleğin toplumsal saygınlığını zedeleyecektir.

Ancak, hemen üzülerek ifade etmek isterim ki, TBB Disiplin Kurulu’nda görev yaptığım 1993 yılından bu yana disiplin kuruluna gelen dosya sayısında, artan avukat sayısındaki orandan daha fazla oranda artış var. Bunun anlamı artan avukat sayısından daha çok oran­ da disiplin suçu işlenmektedir. Kuşkusuz bunda özellikle 1980 sonrası toplumsal yapımızdaki çözülme ve ekonomik tercihler etkili olmaktadır. Ama her ne sebepten olursa olsun, biz mesleğimizde çözülmeye asla izin vermeyeceğiz ve tamamen güvene dayalı olan mesleğimizin yücelmesi için ne varsa yapacağız.

Belki bu türlü sorunlar için tümden bir çözüm olmasa bile “avukatlık

sınavı” az da olsa bazı yararlar sağlayacaktır.

Bildiğiniz gibi avukatlık yasasında düzenlenen “Avukatlık Sınavı”nın ilkini 23 Aralık 2006 cumartesi günü yapacağız. Sınavla ilgi olarak barolarımıza yolladığımız 30.3.2006 günlü,5.5.2006 günlü ve 19.6.2006 günlü duyurularla tüm gelişmeler meslektaşlarımıza iletilmiştir. Ayrıca bu yazıların tamamı TBB Web sayfasında mevcut olup, sınavla ilgi tüm ayrıntılı bilgiler burada yayımlanmaktadır. Bu konuda “Güncel Hukuk” dergisinin son sayısında çok ayrıntılı bir yazı yazarak, sınavla ilgili akla gelebilecek her soruyu yanıtlamaya çalıştım. Bu yazıda da açıkladığım gibi yapılan bu sınav usul ve yöntemi TBB’nin önerdiği bir sistem olma­ yıp, 2001 yılındaki TBBM Adalet Komisyonu’ndaki üyelerin geliştirdiği ve daha sonra yasa buyruğu olan bir sistemdir. Çünkü biz avukatlık sınavlarının ÖSYM tarafından yapılmasına başından beri karşıyız. Ama ne yapalım yasayı uygulama durumundayız.

Bütün dileğimiz hatasız ve adil, eşit bir sınavı gerçekleştirmek olacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

araştırmanın görünmeyen yüzey nde gerçekleşmes d r. Uzay aracı Ay'ın bu yüzey n n toprak yapısını nceleyecek aletlerle b rl kte pamuk, patates tohumu ek l toprak,

Dairesi'nin konuya ilişkin kararında, nişasta kökenli şeker kotasının artırılmasına, yurtiçi satışların düşmesini gerekçe olarak sunmanın hukuken kabul

Bir vatandaş, 26 Ekim 2009 tarihli "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ü;rünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve

Anayasa Mahkemesi Başka­ nı Özden, C um hurbaşkanı Özal’ın kendisine atfen yaptığı açıklamanın anımsatılması üze­ rine, “ Ben görüşmemizde ken­

Tümörler benign ve malign olarak sýnýflandýrýldýktan sonra yapýlan dökümde benign tümörlerde %88.9 ile en çok görülen semptom mobil kitle iken, malign tümörlerin

ceşitii konularla ilgili oiup, amortisman uygulamaları ile ilgili öteki konuiarda olduğu gibi, genei kural- larla ilgili soruniarın da büyük ölçüde 1980 öncesi

Bu çalışmada MTA Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Ankara-Sincan-Yenikayı ASY-2013/7 sondaj kuyusunda karşılaşılan kontrolsüz püskürme ve bunun kontrol

1065 Hidrotermal karbonizasyon süresince bir seri dehidrasyon ve dekarboksilasyon reaksiyonları nedeniyle atık çamurun sahip olduğu uçucu madde, sabit karbon,