• Sonuç bulunamadı

Kirazlarda yan dal oluşumuna promalin ve malç uygulamalarının etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kirazlarda yan dal oluşumuna promalin ve malç uygulamalarının etkileri"

Copied!
72
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

iv T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

KĠRAZLARDA YAN DAL OLUġUMUNA PROMALĠN ve MALÇ UYGULAMALARININ

ETKĠLERĠ Murat ġAHĠN YÜKSEK LĠSANS Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

Ocak-2014 KONYA Her Hakkı Saklıdır

(2)
(3)
(4)

vii ÖZET

YÜKSEK LĠSANS

KĠRAZLARDA YAN DAL OLUġUMUNA PROMALĠN ve MALÇ UYGULAMALARININ ETKĠLERĠ

Murat ġAHĠN

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof. Dr. Ahmet EġĠTKEN

2014, 64 Sayfa Jüri

Prof. Dr. Lütfi PIRLAK Prof. Dr. Ahmet EġĠTKEN Doç. Dr. Ahmet Tuğrul POLAT

Bu çalışma, 2014 yılında Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama bahçesinde yürütülmüştür. Bu çalışmada malç (siyah ve şeffaf) ve promalin (perlan; GA4+7+BA) uygulamalarının kuş kirazı (Prunus avium; Mazzard) üzerine aşılı 0900 Ziraat ve Sweet

Heart kiraz çeşitlerinin dallanması üzerine etkileri incelenmiştir. Bu amaçla siyah ve şeffaf malç (Şubat ayı başında) ile birlikte 600 ppm perlan dozu ayrı ayrı ve birlikte 50-60 cm boya ulaşmış kiraz fidanlarına uygulanmıştır. Perlan 3 gün ara ile 2 defa, uzayan sürgünlerin üst kısmına el pompası yardımıyla uygulanmıştır.

Tanık ve perlanın yalnız uygulandığı fidanlarla kıyaslanan malç uygulamaları fidan boy ve çapını, yan dal sayısı ve uzunluğunu, bitki yaş ve kuru ağırlığını, kök boğazı çapını, Dickson Kalite ve Meyve Fidanı Kalite İndeks değerlerini önemli ölçüde artırmıştır. En yüksek yan dal oluşumu, 0900 Ziraat çeşidinde şeffaf malç+perlan (2.19 adet/fidan) ve siyah malç+perlan (2.10 adet/fidan) uygulamalarında, Sweet Heart çeşidinde ise, şeffaf malç (1.57 adet/fidan) ve siyah malç+perlan (1.52 adet/fidan) uygulamalarında bulunmuştur. En düşük yan dal oluşumu ise, her iki çeşitte de tanık fidanlarında gerçekleşmiştir. Her iki çeşitte de en yüksek yan dal uzunluğu şeffaf malç uygulamasında (0900 Ziraat: 27.15 cm, Sweet Heart; 36.45 cm) bulunmuştur. 0900 Ziraat çeşidinde en düşük yan dal uzunluğu (19.22 cm) perlan uygulanmış fidanlardan elde edilmişken, Sweet Heart çeşidinde şeffaf malç+perlan (24.10 cm) uygulamasında elde edilmiştir. Yan dal açıları ve çapları ise malç uygulamalarında, perlanın yalnız uygulandığı fidanlardan yüksek bulunmuştur.

Yapılan çalışmada Meyve Fidanı Kalite İndeksi göz önünde bulundurulduğunda; 0900 Ziraat çeşidinde malç+perlan uygulamaları (şeffaf malç+perlan: 23.45, siyah malç+perlan: 23.33), Sweet Heart çeşidinde ise siyah malç+perlan (23.68) ve şeffaf malç (21.10) uygulamalarının yüksek kaliteli fidan oluşturduğu belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Fidan kalitesi, kuş kirazı (Prunus avium), promalin (perlan), siyah malç,

(5)

viii ABSTRACT

MS THESIS

EFFECTS of PROMALIN and MULCH on LATHERAL BRANCHING in SWEET CHERRY

Murat ġAHĠN

THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY

THE DEGREE OF MASTER OF SCIENCE IN HORTICULTURE ENGĠNEERĠNG

Advisor: Prof. Dr. Ahmet EġĠTKEN 2014, 64 Pages

Jury

Prof. Lütfi PIRLAK Prof. Ahmet EġĠTKEN Assoc. Prof. Ahmet Tuğrul POLAT

This study was carried out at Research and Application Orchard of Department of Horticulture, Faculty of Agriculture at Selçuk University in 2014. In the present study, effects of mulch (black and clear) and promalin (perlan; GA4+7+BA) applications on branching of 0900 Ziraat and Sweet Heart

varieties grafted on Mazzard (P. avium) were investigated. With this aim, black and clear mulch (begining of February) and 600 ppm Perlan were applied to 50-60 cm height cherries saplings applied together and separately. Perlan application was sprayed to top of the extended shoots two times with three days intervals with hand pump.

Mulch treatments significantly increased plant length and width, number of branches, length of branches, plant fresh weight, plant dry weight, the root collar width, Dickson Quality Index and Young Fruit Tree Quality Index compared to the control and perlan treatments. The highest lateral branching was determined in clear mulch+perlan (2.19 per sapling) and black mulch+perlan (2.10 per sapling) for 0900 Ziraat cv., clear mulch (1.57 per plant) and black mulch+perlan (1.52 per plant) for Sweet Heart. The lowest branching were determined in both control group's varities. The highest lateral shoot height was determined in clear mulch application (0900 Ziraat: 27.15 cm., Sweet Heart: 36.45 cm). The lowest lateral shoot height was determined in perlan applied saplings (19.22 cm) in 0900 Ziraat cv. and clear mulch+perlan application (24.10 cm) in Sweet Heart. Lateral branch angle and diameters were determined in mulch and perlan application.

In the present study according to Young Fruit Tree Quality Index, in 0900 Ziraat cv. mulch+perlan application (clear mulch+perlan: 23.45, black mulch+perlan: 23.33) and in Sweet Heart cv. black mulch+perlan (23.68) applicaton and clear mulch (21.10) had the best quality saplings.

Keywords: Black mulch, clear mulch, mazzard (Prunus avium), number of lateral branches,

(6)

ix ÖNSÖZ

Yüksek Lisans tezimin planlanıp yürütülmesinde yardım ve desteğini eksik etmeyen danışman hocam Sayın Prof. Dr. Ahmet EŞİTKEN’ e teşekkürlerimi sunarım.

Yüksek Lisans eğitimime başladığım andan itibaren desteğini eksik etmeyen Sayın Prof. Dr. Lütfi Pırlak’a teşekkür ederim. Çalışmalarım sırasında bilgi ve tecrübelerini benimle paylaşarak desteklerini eksik etmeyen Arş. Gör. Servet ARAS’ a, öğrenim hayatım boyunca maddi ve manevi olarak desteğiyle hep yanımda olan eşim Esma'ya teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Murat ŞAHİN KONYA-2014

(7)

x ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... vii ABSTRACT ... viii ÖNSÖZ ... ix ĠÇĠNDEKĠLER ... x SĠMGELER VE KISALTMALAR ... xi 1. GĠRĠġ ... 1 2. KAYNAK ARAġTIRMASI ... 9 3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 23 3.1. Materyal ... 23

3.1.1. Araştırmada kullanılan kiraz çeşitleri ... 23

3.1.2. Araştırmada kullanılan anaç ... 23

3.1.3. Araştırmanın yapıldığı alanın toprak ve iklim yapısı ... 24

3.1.4. Araştırmada kullanılan diğer maddeler ... 24

3.2. Yöntem ... 25

3.2.1. Araştırma süresince yapılanlar ... 25

3.2.2. Uygulamalar ... 26

3.2.3. Ölçümler ve tartımlar ... 26

3.2.4. Sonuçların istatiksel değerlendirilmesi ... 27

4. BULGULAR VE TARTIġMA ... 30

4.1. Fidanlardaki Yan Dal Özellikleri ... 30

4.2. Dallanma Yüksekliği ... 37

4.3. Fidan Boyu ve Fidan Gövde Çapı... 38

4.4. Kök Bölgesi Sıcaklığı ... 41

4.5. Gövde ve Kök Yaş Ağırlıkları ... 42

4.6. Gövde ve Kök Kuru Ağırlıkları ... 46

4.7. Kök Boğazı Çapı ... 48

4.8. Dickson Kalite İndeksi ve Meyve Fidanı Kalite İndeksi ... 48

5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ... 52

5.1. Sonuçlar ... 52

5.2. Öneriler ... 53

KAYNAKLAR ... 55

(8)

xi SĠMGELER VE KISALTMALAR Simgeler o C : santigrat derece % : yüzde $ : Dolar o : derece ' : dakika ± : artı-eksi Kısaltmalar

ABA : Absisik asit

ABD : Amerika Birleşik Devletleri BA : Benzyladenin

BGD : Bitki gelişim düzenleyiciler cm : santimetre

cm2 : santimetre kare DNOC : 4,6-Dinitro-o-cresol DKI : Dickson kalite indeksi DS : Dal sayısı

g : gram

GA : Giberellik asit l : litre

m : metre

MFKI : Meyve fidanı kalite indeksi mg : miligram

mm : milimetre MM : Malling-Merton N : Azot

ppm : parts per million (milyonda bir)

SPSS : Statistical Package for the Social Sciences

TSE : Türk Standartları Enstitüsü v.b. : ve benzeri

(9)

1. GĠRĠġ

Kiraz (Prunus avium L.), Rosales takımından, Rosaceae (Gülgiller) familyasının Prunoideae alt familyasından, Prunus cinsine ait olup bu cinsin teşkil ettiği türlere ve yenilebilir meyvelerine denilmektedir (Özbek, 1978). Webster ve ark. (1996)'na göre anavatanı Güney Kafkasya, Hazar Denizi ve Kuzey Doğu Anadolu olan kirazın yayılma alanı Davis (1972)'e göre, Orta ve Güney Avrupa, Kafkasya ve Kuzey Batı İran'dır. Bununla birlikte; Webster ve Looney (1996)'e göre, kiraz ve vişneler Hazar denizi ve Karadeniz arasında ortaya çıkmış olup Akdeniz tipi iklim ya da ılıman iklimde en iyi gelişmeyi göstermektedirler.

Kiraz, ılıman iklim meyve türleri içerisinde meyvelerini en erken olgunlaştıran türlerden biridir. Kirazın gösterişli, sevilerek yenilen bir meyve olması ve dış pazarlarda aranması, özellikle son yıllarda üretimine yönelik çabaların yoğunlaşmasına sebep olmuştur (Tamdoğan, 2006). Kiraz, Dünya’da geniş bir yayılım göstermesine rağmen, ekonomik olarak yetiştirilebileceği alanlar sınırlıdır. Dünya'daki önemli kiraz üretici ülkeler sırasıyla; Türkiye, ABD, İran, İtalya, İspanya, Ukrayna ve Rusya'dır (FAO, 2014).

Dünya'da kiraz üreten ülkeler arasında Türkiye ön sıralarda yer alırken çoğu zaman da en çok üreten ülke konumuna gelmiştir. Son 10 yıldır da üretimde lider konumundadır (Çizelge 1.1). FAO (2014) verilerine göre, 2012 dünya kiraz üretimi 2,256,519 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu miktarın %21,3'üne karşılık gelen 480.748 tonu Türkiye üretmiştir. Türkiye'yi %17'ye karşılık gelen 384,646 ton ile ABD izlemektedir. İran, İtalya, İspanya, Şili, Ukrayna ve Rusya diğer önemli kiraz üretici ülkelerdir. Bunun yanı sıra 1989-2012 yılları arasında dünya kiraz üretimi yaklaşık %50 oranında artış göstermiştir. Türkiye'de meydana gelen üretim artışı ise %250 olarak gerçekleşmiştir. Dünyada meydana gelen bu üretim artışının yaklaşık %43'ünü Türkiye tek başına sağlamıştır. Türkiye dışında ciddi üretim artışı olan ülkeler ABD (%120) ve İran (%140)'dır. Tüm bunların yanında 1991 yılında Türkiye'de meyve vermeyen yaştaki kiraz ağacı sayısı 1,391,000 adet iken bu sayı 2013 yılında 7,235,721 adete yükselmiştir (TUİK, 2014). Bu da ülkemizdeki kiraz üretim potansiyelini açık bir şekilde göstermektedir.

(10)

Çizelge 1.1. 1989-2012 yılları arasındaki seçilmiş bazı yıllarda en büyük kiraz üretici ülkelerin yıllara

göre kiraz üretimleri (ton)

Dünya Türkiye ABD Ġran Ġtalya Ġspanya ġili Ukrayna

1989 1,526,215 134,000 175,000 83,328 121,340 64,700 12,600 1995 1,528,991 186,000 150,140 156,755 120,167 55,500 20,000 46,600 2000 1,778,044 230,000 185,070 216,313 145,672 112,900 31,050 76,200 2005 1,852,470 280,000 227,522 224,892 101,295 92,600 32,000 100,200 2010 2,072,455 417,907 284,148 251,418 115,476 85,192 60,356 73,000 2012 2,256,519 470,887 384,646 200,000 104,766 94,400 90,000 72,600

Kaynak: FAO, http://faostat3.fao.org/browse/Q/QC/E

Dünya kiraz ihracatı FAO (2014)'ya göre 2011 yılında 376,306 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu miktar dünya çapında 2011 yılında üretilen 2,158,934 ton'luk kirazın %17.43'üne tekabül etmektedir. Türkiye'de ise kiraz ihracatı 46,477 ton ile %9.87 olarak gerçekleşmiştir. Aynı oran ABD' de %20.35, Şili'de ise %71.79'dur. En büyük 6 kiraz ihracatçısı ülkenin 1989-2011 arası seçilmiş yıllardaki kiraz ihracatları çizelge 1.2'de gösterilmiştir.

Çizelge 1.2. 1989-2011 yılları arasındaki seçilmiş bazı yıllarda en büyük kiraz ihracatçısı ülkelerin yıllara

göre ve 1989-2011 yılları arasındaki toplam kiraz ihracatları (ton)

Dünya ABD ġili Türkiye Ġspanya Avustur. Çin

1989 87,182 26,666 3,023 3,155 994 1995 104,142 26,286 4,731 13,126 8,226 287 2000 144,610 26,502 6,927 11,940 13,623 5,153 2005 214,776 48,394 17,916 34,793 13,676 19,160 2010 324,348 64,305 44,311 65,294 22,951 20,526 6,851 2011 376,306 78,298 64,612 46,477 29,268 17,342 15,070 1989-2011 3,966,723 909,973 350,643 584,821 274,610 199,412 29,083

Kaynak: FAO, http://faostat3.fao.org/browse/T/TP/E

Çizelge 1.2'de görüldüğü gibi 2011 yılı dünya kiraz ihracatçısı ülkeler arasında Türkiye, ABD ve Şili'nin ardından 3. sırada yer almaktadır. Üretim miktarı sıralamasında 6. sırada yer alan Şili'nin ihracat sıralamasında 2. sıraya yükselmesinin sebebi; Güney yarıkürede yer almasıdır. Bu sayede Kuzey yarıkürede kiraz olmayan dönemde kiraz arz edebilmektedir. Ayrıca, çizelge de görüldüğü üzere Türkiye kiraz ihracatını 1989 yılından 2011 yılına kadar istisnalar olmakla birlikte çoğunlukla artırmıştır. Türkiye, 1989 yılında Dünya kiraz ticaretinden %3.62 pay alırken, 2010 yılında %20.13, 2011 yılında %12.65 pay almıştır. Ayrıca, 1989-2011 yılları arasında dışsatımı yapılan 3,966,723 tonluk kirazın %20.13'üne tekabül eden 584,821 ton kirazı da yine Türkiye ihraç etmiştir. Tüm bu verilerden de anlaşılacağı üzere Türkiye'de

(11)

yükselen bir kiraz üretim ve ihracat eğilimi vardır. Üretimin ve ihracatın artırılması da yeni kurulmuş ve kurulacak modern kiraz bahçeleriyle mümkün olacaktır.

Bugün ülkemizin birçok bölgesi kiraz yetiştiriciliğinde önemli potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin yeni kurulacak kiraz bahçeleriyle değerlendirilmesi ülkemiz ekonomisine ve çiftçilerimizin gelir düzeylerinin artırılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Çizelge 1.3'te görüleceği gibi ülkemizin kiraz ihracatından elde ettiği kazanç 1989 yılından 2011 yılına kadar 37.5 kat artış göstermiştir. Bunda kiraz birim fiyatının 2.56 kart artışı ve ihraç edilen kiraz miktarının 14.7 kat artışı etkili olmuştur. Bununla beraber ülkemizce ihraç edilen kirazların birim fiyatı Şili ve ABD ile kıyaslanınca oldukça düşük seviyelerde kalmaktadır. Şili kaynaklı kirazların birim fiyatının yüksek olmasının temel sebebi ülkenin arz ettiği dönemde başka kiraz ihraç eden ülke bulunmamasıdır. Ancak, ABD ile yaklaşık aynı dönemlerde kiraz arzı gerçekleştirmemize rağmen fiyat farkı yaklaşık %100'dür. Görülen bu farkın kapatılması, erkenci-geççi yetiştiricilik ve kaliteli üretimle mümkün olabilecektir.

Çizelge 1.3. 1989-2011 yılları arasındaki seçilmiş bazı yıllarda en büyük kiraz ihracatçısı ülkelerin yıllara

göre kiraz ihracından kazançları ve ihraç ettikleri kirazların birim fiyatları ($)

ABD ġĠLĠ TÜRKĠYE Top. Kazanç ($) Birim Fiyat (Ton/$) Top. Kazanç ($) Birim Fiyat (Ton/$) Top. Kazanç ($) Birim Fiyat (Ton/$) 1989 72,000,000 2,700 4,466,000 1,477 3,500,000 1,100 1995 137,407,000 5,227 11,962,000 2,528 22,667,000 1,726 2000 158,764,000 4,349 18,637,000 2,690 23,652,000 1,980 2005 217,871,000 4,502 56,044,000 3,128 92,142,000 2,648 2010 356,467,000 5,543 300,782,000 6,787 147,828,000 2,264 2011 449,233,000 5,757 377,513,000 5,842 131,001,000 2,818

Kaynak: FAO, http://faostat3.fao.org/browse/T/TP/E

Kiraz ağaçları genç yaşta çok kuvvetli büyüdükleri için meyveye geç yatma eğilimindedirler. Kuvvetli büyüme eğiliminde olan kirazın dikim aralıkları da bir hayli yüksektir. Bahçeler genellikle, 7x7 m ve üzerindeki mesafelerde kurulmaktadır (Özbek, 1978). Bu şekilde kurulmuş kiraz bahçelerinde meyveye yatma gecikebilmektedir. Genel olarak 5 ila 6 yaşlarında meyveye yatan kirazlarda ekonomik verim ancak 10-12 yaşlar arasında mümkün olabilmektedir. İlk yatırım maliyeti yüksek olan meyvecilikte ekonomik verim gecikmesi çiftçileri meyvecilikten uzak tutabilmektedir. Özellikle elmada bodur ve dallı fidanlarla meyve bahçesi tesisi başarılı bir şekilde

(12)

uygulanmaktadır. Bu şekilde tesis edilen bahçelerde 2. yıldan itibaren ürün alınmaya başlanmakta ve ekonomik verime kısa sürede ulaşılmaktadır. Aynı şekilde kiraz yetiştiriciliğinde ekonomik verim yaşını erkene almak için bodurlaştırıcı anaçlar üzerine aşılı çeşitlerin fidanlık aşamasında dallandırılması verime yatma yaşı ve ekonomik verim yaşını erkene alabilecektir.

Üreticilerin meyve bahçesi tesis ederken kullandıkları fidanlar ülkemiz şartlarında genellikle kamçı şeklinde dalsız fidanlardır. Daha önceden belirtildiği üzere kirazların gençlik dönemleri uzundur. Bu dönemi kısaltmak için fidanlara hem şekil vermek hem de dallanmasını sağlamak için meyve bahçesinde tepe vurma gibi uygulamalar yapılmaktadır. Gençlik dönemi uzun olan kiraz çeşitleri ile bahçe tesis ederken bu şekilde kamçı fidan kullanmak meyveye yatma yaşını bir hayli geciktirmektedir. Ayrıca, Küden ve Sırış (2001)'ın belirttiğine göre, bazı budama uygulamaları ve sert kesimler ile oluşan yeni dalların gövde ile yaptıkları açılar doğal olarak geniş olmadığından dolayı bu kesimlerle aynı zamanda kesim yapılan bölgenin altındaki kısımlardan da ancak 2 veya 3 yıl sonra meyve alınabilmektedir. Ayrıca, yeni bahçe tesisinin bu gibi sebeplerden dolayı masraflı ve meşakkatli olması üreticilerin yaşlı, verimsiz ve kalitesiz kiraz bahçelerini yenilememelerine yol açabilmektedir.

Ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen ve ihraç edilen kiraz çeşitlerinin başında 0900 Ziraat gelmektedir. Genel olarak öteki kiraz çeşitlerinde olduğu gibi 0900 Ziraat çeşidi ağaçları da geç meyveye yatmaktadır. Kuş kirazı ve idris anacına aşılı ağaçlar dikimden 4-5 yıl sonra meyve vermeye başlamaktadır. Ekonomik verim ise, ancak 10 yaşındaki kiraz ağaçlarından alınabilmektedir. Bu durum yeni bahçe tesisinde çiftçileri düşündüren konuların başında gelmektedir. Bunun yanında kullanılan çeşidin ekonomik verime ulaşıldığında piyasa da tutulup tutulmayacağı, kazanç sağlayıp sağlamayacağı da ayrı bir sorundur.

Meyvecilik, kaliteli, iyi dallanmış, hastalık ve zararlılardan ari meyve fidanı üretimi ile başlar. Uygun terbiye sisteminin varlığı ve kültürel işlemlerin yerinde ve zamanında, doğru bir şekilde uygulanmasıyla yüksek verim ve kalite garanti altına alınır. Böylece, karlı bir meyvecilik sağlanmış olur. Soylu ve ark. (2003)'ının da değindiği gibi modern meyveciliğin gereği ağaçların erken meyveye yatması, birim alana daha fazla bitki dikilerek verimin artırılması, kültürel işlemlerin rahat ve ekonomik bir şekilde yapılabilmesi, her yıl düzenli ve kaliteli ürün elde edilmesidir. Tüm bu amaçlara ulaşabilmek için ise ilk olarak iyi bir şekilde dallanmış, ismine doğru, kaliteli fidan kullanılması gereklidir. Modern meyve bahçesi kurarken dallanmış

(13)

fidanların kullanımı meyveye yatma yaşını erkene alıp, yüksek verimi garanti altına almaktadır. Elma yetiştiriciliğinde olduğu gibi, sık dikim meyve yetiştiriciliğinde iyi dallanmış fidanların kullanılması bir zorunluluk haline gelmiştir.

Meyvecilikte erken yaşlarda ürün elde edebilmek için iyi dallanmış ve dalları geniş açı yapmış fidanlar gereklidir (Buban, 2000; Gastol ve Poniadzialek, 2003; Magyar ve ark., 2008). Bu tür fidanlarla kurulan bahçelerde ilk yıllarda daha fazla çiçek tomurcuğu oluşmakta ve iyi dallanmış bu fidanlar daha kaliteli meyveler vermektedir (Quinlan, 1978; Johann, 1983). Bu tür meyve bahçeleri kamçı fidanlarla kurulmuş meyve bahçelerine göre daha erken ve daha yüksek verim vermektedirler. Modern meyve bahçelerinin ilk kurulum maliyetlerinin yüksek oluşu sebebiyle kurulan bahçelerin ilk yıllardan itibaren yüksek ve kaliteli ürün vermesi büyük önem kazanmaktadır (Hrotko ve ark., 1999).

Çoğu ülkede ve son yıllarda ülkemizde tesis edilen modern meyve bahçelerinde iyi dallanmış kaliteli fidanlar kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bahçeye dikilen iyi dallanmış bu fidanlar sayesinde, ağaç üzerinde çiçek ve meyvelerin oluşacağı alanın fiziksel olarak hazır bulunması ve verimsiz geçen ilk dikim yıllarının çabucak atlatılması sağlanır. Buna rağmen, hala üretilen fidanlar çoğunlukla ya hiç dallanmamış kamçı fidanlar ya da çok az dallanmış kalitesiz fidanlardır (Gürz, 2005). Kamçı şekilli bu fidanlar dikildikten sonra tepeleri vurulmakta ve böylece dallandırılıp şekil verilmeye çalışılmaktadır. Quinlan ve Tobutt (1990)'a göre, genç fidanlara zorunlu olarak yapılan bu kısaltma budaması meyveye yatma yaşını da ileriye atmaktadır.

Kamçı şekilli fidanlarla tesis edilen bahçelerde, bitkiye şekil vermek ve erken meyveye yatırmak için; tepe kesimi, yaprak koparma, dallanmış fidanlarda dal açısını artırmak için ağırlık asma, tahta veya kamış herek kullanımı gibi uygulamalar yapılmaktadır. Tüm bu uygulamalar zaman gerektirmesine ve işçilik masrafı oluşturmasına rağmen istenilen ölçü ve kalitede dal oluşumu sağlayamamaktadır. Bunun en büyük nedeni şiddeti, tür ve çeşide bağlı olarak değişebilen güçlü tepe hakimiyetidir (Abbas, 1978; Quinlan, 1978; Jaumien ve ark., 1993; Hrotko ve ark., 1999; Gudarowska ve Szewezuk, 2004; Neri ve ark., 2004; Koyuncu ve Yıldırım, 2008).

Gastol ve Poniadzialek (2003)'in de belirttiği gibi; kiraz ve elma gibi bazı meyve türlerinde dallanmanın olmayışının temel nedeni güçlü şekilde görülen tepe hâkimiyetidir. Tepe hâkimiyeti Taiz ve Zeiger (2008)'e göre; yüksek bitkilerin çoğunda büyümekte olan uç (apikal) tomurcuğun koltuk altı (axillar) tomurcuklarının

(14)

büyümesini baskılaması ve böylece aynı yıl süren sürgün üzerinde yan dalların oluşmasını engellemesi olayıdır. Bu etkiye sebep olan sürgün ucunun uzaklaştırılması genellikle bir ya da daha fazla koltuk altı tomurcuğunun sürmesine ve büyümesine neden olur. Tepe hakimiyeti, büyümekte olan tepe tomurcuğu ve genç yaprakların ürettiği oksinlerin (Shimizu-Sato ve ark., 2009), daha aşağıda bulunan yan tomurcukları baskı altında tutması ve böylece büyümelerini engellemesidir (Wertheim, 1978; Cline, 2000). Bununla birlikte, oksinlerin tepe tomurcuğu baskısına tek başlarına sebep olduğu da düşünülmemelidir. Daha çok, oksin ve stokinlerin birlikte etkisinden söz edilebilir (Shimizu-Sato ve ark., 2009). Araştırıcılara göre; sürgün ucunda üretilen oksinler bitki boyunca basipetal olarak taşınırlar ve bu taşınma sırasında yan tomurcuklarda Absisik asit (ABA) üreten genleri aktif hale getirirken (Eşitken, 2014); ana sürgün üzerindeki boğumlarda sitokinin üretilmesini sağlayan genlerin etkisini de olumsuz yönde etkilerler (Leyser, 2003; Dun ve ark., 2006; Ongaro ve Leyser, 2008; Shimizu-Sato ve ark., 2009). Bununla birlikte, basipetal olarak bitki kök bölgesine taşınan oksinler bitki kök bölgesinde ve baskı altında tutulan tomurcukların altındaki gövde kısımlarında üretilen ve doğrudan yan tomurcuk büyümesini engelleyen karotenoid yapılı bir tür dallanma engelleyici kimyasal olan strigolakton'un sentezini teşvik etmektedir (Dun ve ark., 2006; Brewer ve ark., 2009; Ferguson ve Beveridge, 2009). Buna göre; tepe hakimiyetini yan dalların sürmesi üzerine etkili bazı kimyasalların sentezini olumlu veya olumsuz yönde etkileyerek dolaylı yoldan teşvik eden oksinlerin engellenmesi veya yan tomurcukların sürüp yan dal oluşturmasını doğrudan teşvik eden sitokininlerin teşvik edilmesi veya dışarıdan uygulanması ile yan dal miktarını artırmak mümkün olabilmektedir. Bu amaçla, budama, kertikleme, eğme-bükme gibi teknik uygulamalar veya perlan, promalin gibi GA4+7+BA içeren kimyasallar günümüzde dallanmayı teşvik etmek amacıyla yapılan yaygın uygulamalardır. Quinlan ve Tobutt (1990)'a göre elle yapılan teknik uygulamalardan ziyade, kimyasal uygulamalar daha pratik, kolay ve ucuz olabilmektedir.

Sileptik sürgün (üzerinden kış geçmemiş ana sürgün üzerinde aynı yıl içinde oluşan yan sürgün, bu olaya verilen ad ise: silepsis) oluşumunda yıldan yıla gözlenen büyük farklılıklar silepsis üzerine çevre faktörlerinin etkisinin olduğunu göstermektedir (Tromp ve Oele, 1972; Tromp, 1992; Tromp, 1993; Eşitken, 2014). Örneğin; genç elma ağaçlarında yüksek hava neminde düşük hava nemine göre daha yüksek yan dal oluştuğu Tromp (1996) tarafından bildirilmiştir. Yine aynı araştırmacı, 7 ila 28o

C arasında değişen toprak sıcaklıklarında yaptığı çalışmalarda artan sıcaklığın yan dal

(15)

oluşumunu olumlu yönde etkilediğini ileri sürmüştür. Bu etkinin sebebi yan dal oluşumunu direkt olarak olumlu yönde etkileyen kök kaynaklı sitokininlerin yüksek toprak sıcaklığında artış gösteren kök aktivitesi sonucu daha fazla üretilmesi olabilir.

Korelatif engelleme, yani büyüyen sürgünler arasındaki rekabetten kaynaklanan yan dal oluşumunun engellenmesi; oksin taşımanın büyüklüğüne bağlı olarak sürgünlerden birinin diğerlerini engellemesidir. Sürgünlerden oksin taşımanın engellenmesiyle sürgünün büyümesi engellenmektedir (Ferguson ve Beveridge, 2009). Kök bölgesi sıcaklığının malç materyalleri kullanılarak artırılması sonucu kök aktivitesi ve dolayısıyla kök miktarı artırılabilir. Artan kök miktarının sürgün ucu kaynaklı oksinlere havza olması ve oksin talebinin artış göstermesi sonucu oksin üretebilecek yeni kaynaklara ihtiyaç duyulması da yan tomurcukların patlamasını sağlayabilir. Böylece koltuk altı tomurcukları polar taşıma akıntısına oksin vererek büyümesi için gerekli besin maddeleri ve sitokininleri alıp yan dal oluşturabilir.

Malçlama; bitki köklerini ve toprağı istenmeyen çevre faktörlerinden korumak, toprak nem ve sıcaklığını ayarlamak, meyveyi temiz tutmak, erkenci ve toplam verimde artış sağlamak, kaliteyi arttırmak için toprak yüzeyinin organik veya inorganik materyaller ile örtülmesi işlemidir (Preece ve Read, 1993; Splittstoesser, 1990). Bu amaçlarla kullanılan çeşitli organik (saman, testere talaşı, odun yongası v.b.) ve inorganik (plastik, alüminyum, kâğıt v.b.) malç materyalleri bulunmakta olup organik olanlar toprak sıcaklığını genellikle azaltırken, inorganik malç materyalleri de genellikle artırmaktadır. Toprak sıcaklığını artıran malç materyalleri arasında siyah ve şeffaf plastik malçlar en çok bilinenleridir. Şeffaf plastik malçlar kısa dalga boylu güneş ışınlarının çoğunu toprak altına geçirir ve soğurduğu bu ışınları toprakta ısı enerjisine dönüştürürler. Şeffaf plastiklerin toprak sıcaklığını 8o

C veya daha fazla arttığı bilinmektedir (Preece ve Read, 1993). Siyah plastik malçlar ise 2 ila 3oC kadar sıcaklık artışı sağlayabilmektedir. Bu siyah malçların güneş ışınlarını geçirememesine ağlanabilir. Bugüne kadar bir çok çalışmada şeffaf ve siyah plastiğin sıcaklıkta bir artış sağlandığı tespit edilmiştir (Abak ve ark., 1992; Bonanno ve Lamont, 1987; Farias-Larios ve Orozco-Santos, 1997; Ibarra ve ark., 2001; Libik ve Swiek, 1994; Taber ve Lawson, 1997; Tüzel ve Boztok, 1990). Malç materyallerinin sıcaklığı bu şekilde yükseltmesi ile yan dallanmayı teşvik edecek olan kök aktivitesi artışı büyüme mevsiminin başında sağlanabilir ve böylece yan dal oluşumu teşvik edilebilir.

Kök bölgesi sıcaklığında artış sağlanarak kök aktivitesi ve böylece kök miktarı artırılabilir. Artan kök miktarıyla birlikte sitokinin üretimi artırılabilir. Sitokinin

(16)

üretimindeki bu artış sonucunda yan dal oluşumunda artış sağlanabilecektir. Dun ve ark. (2006)'nın savunduğu oksin taşıma hipotezine göre, ana gövdenin oksin taşıma kapasitesinin yüksek olması tepe tomurcuğu baskısının zayıf olmasına katkıda bulunmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi basipetal olarak köklere taşınan tepe tomurcuğu kaynaklı oksinler yan dal oluşumunu engellemekteydi. Oksinler bu etkiye gövdenin sahip olduğu sınırlı oksin taşıma kapasitesini (köklerin tüketebildiği oksin miktarı kadar olduğu varsayılır) doldurarak sebep olurlar. Yani, köklerin ihtiyacı olan oksin miktarını hali hazırda aktif olan tepe tomurcuğu ve sürgün ucundaki genç yapraklar karşıladıklarından dolayı henüz büyümemiş olan koltuk altı tomurcukları sürgün boyunca devam eden polar taşınma akıntısına oksin verememekte ve böylece büyüyememektedirler (Eşitken, 2014). Ongaro ve Leyser (2008), oksin taşıma kapasitesi yüksek olan mutantlarda bu kapasitenin sürgün ucu tarafından doldurulamadığını ve böylece yan tomurcukların çoğunun gövdeye oksin göndererek yeni dallar oluşturduğunu bildirmişlerdir. Yukarıda açıklandığı üzere, erken ve fazla kök gelişiminin oksin-sitokinin dengesini değiştirerek yan dal oluşumu üzerine etkisi vardır. Bu çalışmada, bu etkiyi ortaya koymak amacıyla erken dönemde kök gelişimini teşvik etmek için siyah ve şeffaf malç uygulanmıştır. Ayrıca, dallanmayı artırmak için etkisi bilinen perlan (GA4+7+6-BA) uygulaması yalnız ve malçlarla birlikte uygulanmıştır.

(17)

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

Tepe hâkimiyeti şiddetli olan elma, armut ve kiraz gibi türlerde iyi dallanmış fidan elde etme çabası oldukça yeni bir konu olup ilk çalışmalar elma üzerinde yapılmıştır. Zamanla armut ve kiraz gibi diğer türlerde de denenmeye ve uygulanmaya başlayan dallandırma yöntemleri ve maddeleri günümüze kadar çeşitlenmiştir. Ancak, mekanizması henüz anlaşılmaya başlanan dallanma fizyolojisi ideal bir şekilde pratiğe aktarılamamıştır.

Apikal dominansi, yani tepe tomurcuğu baskınlığının esas olarak oksin tarafından yönlendirilmesine karşın, fizyolojik çalışmalar sitokininlerin de yan sürgünlerin büyümeye başlamasında rol oynadığını göstermektedir. Örneğin; pek çok türde sitokininlerin doğrudan tepe sürgünlerine uygulanması hücre bölünme faaliyetini ve sürgünlerin büyümesini hızlandırır (Taiz ve Zeiger, 2008).

Wertheim (1989)'in de bildirdiği üzere; bir yaşlı fidanın kalitesini belirlemede yan dal sayısı önemlidir. Araştırmacı, bunun sağlanması için büyüme döneminde çeşitli büyüme düzenleyicilerin uygulanmasını önermiştir. Taiz ve Zeiger (2008)'e göre tepe hâkimiyeti, yüksek bitkilerin çoğunda büyüyen sürgünün uç (tepe; apikal) tomurcuğunun koltuk altı (axillar) tomurcuklar üzerine engelleyici etkisidir. Bu etkinin mekanizması üzerine araştırıcılar tarafından birçok fikir ortaya atılmıştır. Klasik oksin hipotezine göre, tepe tomurcuğu kaynaklı oksinler koltuk altı tomurcuklarının sürmesini baskılamakta ve böylece yan dal oluşumunu engellemektedir. Sürgün ucu kesilmiş (Cline, 1997) ve sürgün ucuna oksin taşınmasını engelleyen kimyasallar uygulanmış (Quinlan, 1981) bitkilerde koltuk altı tomurcuklarının uyanması bu hipotezi desteklemektedir.

Gastol ve Poniedzialek, (2003)'e göre, tepe hâkimiyetine ek olarak bitki sıklığı, yetiştirme yöntemleri ve iklim de dallanmayı etkilemektedir.

Zamanla yapılan çalışmalar neticesinde tepe hâkimiyetinin sebebinin oksinin direk etkisinden ziyade dolaylı etkisi sonucu koltuk altı tomurcuklarının baskılandığı yönündedir. Dallanmanın önlendiği dallanma mekanizması üzerine sitokinin, ABA ve strigolakton gibi maddelerin; sıcaklık, nem, ışık gibi çevresel faktörlerin; bitki beslenmesinde önemli yeri olan azot (N)'un, fotosentez ürünlerin ve oksin ihracının birlikte rol oynadığı düşünülebilir (Genard ve ark., 1994; Tromp, 1996; Leyser, 2003; Dun ve ark., 2006; Ongaro ve Leyser, 2008; Brewer ve ark., 2009; Ferguson ve Beveridge, 2009; Shimizu-Sato ve ark., 2009).

(18)

Fizyolojisi yukarıda bahsedildiği gibi oldukça karmaşık olan dallanmanın sağlanabilmesi adına 1950'li yıllardan beri yapılan çalışmalarda çok çeşitli yöntem ve kimyasallar kullanılmıştır.

Bitki bünyesinde bulunan bitki büyüme düzenleyicilerinin (esas olarak oksin ve sitokinin) karşılıklı etkileşimi yan tomurcukların sürmesini yönlendirmektedir. Sürgün uçları ile genç yapraklar alttaki yan tomurcukların sürmesini engellemektedir. Fidanlarda sürgün uçlarının koparılması, yan gözlerin sürmesine ve böylece dallanmanın artmasına yol açmaktadır. Ancak, bu uygulama sonucu elde edilen dalların fidan gövdesiyle yaptıkları açılar dar olmakta ve böylece yukarı doğru dik gelişen ve istenmeyen bir ağaç şekli elde edilmektedir (Quinlan ve Tobutt, 1990).

Chvojka (1964) ve Wertheim (1989), olgunlaşmamış yaprakların koparılmasının oksin miktarını azaltacağından dolayı yan dallanmanın teşvik edileceğini belirtmişlerdir. Diğer bir çalışmada ise, tek seferde genç yaprakların koparılmasının dallanma için yeterli olmadığı görülmüştür (Popenoe ve Barritt, 1988). Bununla birlikte, genç yaprakların koparılma işleminin tekrarlanması dallanmayı çok başarılı kılmakta (Wertheim, 1989) ve fidanlardaki genç sürgün yapraklarının koparılması oluşan yan dalların geniş açılı olmasını sağlamaktadır. Ancak, bu işlem çok hassas ve yorucu bir işlemdir (Quinlan ve Tobutt, 1990).

Ouellette ve Young (1994), MM 106 EMLA ve MM 26 EMLA anaçlarının hendek daldırma ile çoğaltılması sırasında sürgünlerindeki dallanmayı teşvik etmek için sürgün ucundaki ilk 5 yaprağı ve sürgün ucunu kopardıkları uygulamalarda; yaprak koparmanın daha fazla tomurcuk uyanmasına sebep olduğunu, buna karşın uç koparmanın 5 cm'den uzun daha fazla sürgün oluşturduğunu saptamışlardır.

Mekanik uygulamaların yanı sıra tepe tomurcuğu hâkimiyetini ortadan kaldırarak veya azaltarak yan dal oluşumunu uyartmak için maleic hydrazide, diphenyl urea, uzun zincirli yağ asitlerinin methyl esterleri gibi çeşitli kimyasal maddeler kullanılmıştır. Bunlardan uzun zincirli yağ asitlerinin methyl esterlerinin yalnızca uygulandıkları sürgün ucundaki genç yapraklara zarar vererek genç yaprakların koparılması ile aynı etkiyi gerçekleştirdiği bildirilmiştir (Quinlan ve Preston, 1973).

Dallı fidan üretiminde promalin, perlan ve 6-BA gibi kimyasallar ile tepe kesimi, dal sıyırma gibi mekanik yöntemler sıklıkla kullanılan uygulamalardır. Mekanik yöntemlerle dallı fidan üretimi oldukça uzun süren ve zahmetli bir yöntem olan sınırlı bir uygulama olup dallı fidan üretiminde oldukça sık kullanılan promalin fidanlar için

(19)

uygun bir bitki büyüme düzenleyicisidir (Elfving, 1985). Charles ve ark. (1985)'da fidanların dallandırılmasında çoğunlukla kimyasal metotların kullanıldığını ve mekanik yöntemlerle dallı fidan elde etme çalışmalarının sınırlı ve uğraştırıcı olduğunu savunmuşlardır. 6-BA, promalin ile benzer özellikte olup göz patlaması ve sürgün uzamasında etkilidir. Burada bu kimyasallar içinde bulunan sitokinin göz patlamasını uyarırken, gibberellik asit daha sonraki sürgün uzaması aşamasında etkilidir. Promalinin farklı dozlarının uygulandığı çeşitli denemelerde gövde çapı ile ilgili hiçbir farklı ölçüm tespit edilememiştir (Jackson, 1997; Olwell ve Andrews, 1992).

Ouellette ve ark. (1996), dallanma sağlamak amacıyla 1 yaşlı Empire elma çeşidi fidanlarına budama, yaprak koparma ve eğme ile birlikte promalin (6-BA+GA4+7) püskürtmesinin etkilerini araştırmışlardır. Promalinin yaprak koparmayla birlikte daha iyi sonuç verdiğini ve dalların bu uygulama ile sürgün üzerinde daha dengeli dağıldığını bildirmişlerdir.

Plich ve ark. (1975), elma üzerinde yaptıkları bir çalışmada dormansinin kırılması ve sürgün oluşumu için gözlerin Benzil Adenine ihtiyaç duyduklarını savunmuşlarıdır. Bu araştırıcılardan sonra, Wertheim (1978), Cody ve ark. (1985) ve Popenoe ve Barritt (1988)'in bildirdiğine göre, BA ve Gibberellik asit kombinasyonları yıllarca Delicious elma çeşitlerinde dallanmayı sağlamak amacıyla bodur anaçlar üzerinde kullanılmaktadır. Buna ek olarak, tekrarlamalı uygulamalar tekli uygulamalara göre daha iyi sonuç vermektedir (Popenoe ve Barritt, 1988).

BA ilk sentetik yüksek sitokinin aktiviteli bileşiktir (Koshimizu ve Iwamura, 1986). Buban (2000)'ın bildirdiğine göre, BGD (bitki gelişim düzenleyici)'ler bahçe sistemine iyi bir şekilde uyum sağlayabilir. Bunlardan BA çevreye zararı en düşük olan bileşik olarak bilinir. Yan dallanma ile erken ürüne yatış fidanlıklarda BA kullanılarak hızlandırılabilir. Meyve ağaçlarında erken ürüne yatma; yan dal oluşumu, sürgün sayısı ve sürgün uzunluğu dengesinin sağlanmasıyla elde edilir. Ayrıca, Faust ve ark. (1997)' na göre, BA ilkbaharda tomurcuğun patlamasında önemli rol oynar.

Faust (1989), Benzil adeninin dallanmayı arttırdığını, dalın yatay büyümesini sağladığını ve hem dalın meyveye erken yattığını hem de ağaç büyümesini azalttığını bildirmiştir. Jacyna ve Puchala (2004), dallanmanın artışında en etkili kimyasalların BA temelli kimyasal maddeler olduğunu belirtmişlerdir. Regina kiraz çeşidinde yaptıkları çalışmada BA temelli olan promalin, paturly ve accel kimyasallarını uygulanmışlar ve en etkilisinin promalin olduğunu görmüşlerdir. Oluşan dal sayıları sırasıyla 15.4, 9.2 ve 9.3 adet/fidandır.

(20)

Miller ve Eldridge (1986), 1 yaşlı elma (Malus domestica Borkh.) fidanlarına Promalin ve BA uygulamışlar ve yapılan uygulamalarda dallanmanın arttığını saptamışlardır. Promalin uygulamaları BA'ya göre daha etkili bulunmuştur. Bu çalışmada; 300-500 mg/l-1

uygulamalarında dal sayıları artmış, dal uzunlukları ise azalmıştır. Araştırıcılar, aktif sürgün gelişimi süresince yapılan uygulamaların etkili olduğunu tespit etmişlerdir.

M9 anacı üzerine aşılı Jonagold ve Golden Delicious elma çeşitlerinin fidanlarında dallanmayı arttırmak amacıyla yapılan bir çalışmada, alt yaprakların dökülmesi için 24 gün arayla 2 kez %0.25 Paturly 10 WSC ve 9 gün arayla %20 promalin uygulanmış ve uygulamalara fidan uzunluğu 75 cm iken başlamışlardır. Alt yaprakların koparılmasının dal uzunluğunu artırdığı dal sayısını ise etkilemediği, promalin uygulamasının ise dal sayısını arttırdığı ve dal açılarını azalttığı gözlenmiştir (Cmelik ve Tojnko, 2005).

Hillman (1970)'a göre, gibberellin uygulamaları tepe hâkimiyetini azaltmaktadır. Jacyna (2004)'ya göre ise; genetik özellikler yan dal oluşumunda en belirleyici faktördür. Bununla birlikte, yan dal oluşumunu arttırmak için son 50 yıl içerisinde birçok bitki büyüme düzenleyicisi denenmiş olup, gibberellin içeren (özellikle GA4+7) veya içermeyen sitokininlerin (özellikle BA) uygulanmasının iyi kalitede dallanmış fidan üretimi için çok faydalı olduğu kanıtlanmıştır (Elfving ve Visser, 2006).

Özgüven (1994)'e göre, birçok kuvvetli büyüyen türde yan dalların düzenli gelişmesini sağlamak amacıyla GA kullanılmaktadır. Tepe kesimi yan dallanmayı teşvik etmekle birlikte düzensiz dallanma meydana getirmektedir. Bu durum ise, GA4+7+6-BA karışımının uygulanmasıyla ortadan kaldırılabilmektedir.

Genç fidanlarda BA uygulamasının erken ilkbaharda yapılması yeni büyüme noktalarının aktif hale gelmesini sağlar ve uygulamaların olumlu etkilerinden birisi de sürgün açısının arttırılmasıdır (Willams ve Billingsley 1970; Jankiewicz ve ark., 1973, Koen ve ark., 1989) ama, bu her seferinde böyle olmayabilir (Plich ve Jankiewcz, 1973).

Bir yaşlı Bartlett armut, Bing kiraz ve Oregon spur II Delicious elma çeşitlerinin fidanlarına, fidanlar yaklaşık 60 cm boya ulaştığında yapılan 1,000 ve 2,000 ppm promalin uygulamalarının sonucunda uygulamaların genellikle dallanmayı artırdığı görülmüştür. Uygulamalar, armut fidanlarında dal uzunluğu ve dal açısını etkilemezken, elma fidanlarında dal uzunluğu ve kiraz fidanlarında hem dal uzunluğu hem de dal açılarının artmasına yol açmıştır. Fidan boy ve çapları üzerine ise herhangi bir etki

(21)

görülmemiştir. Tepe kesimi uygulamalarının ise, yeterli sayıda dal oluşturmadığı ve dal açılarının geniş olmadığı bildirilmiştir (Cody ve ark., 1985).

Greene ve Autio (1990), genç elma ağaçlarında 100 mg/l gibi düşük bir doz püskürttükleri BA ile yaptıkları bir çalışmada; artan dallanmayla birlikte oluşan yeni dallar arasındaki rekabet sebebiyle dal uzunluğunda azalmalar olduğunu bildirmişlerdir. Musacci ve Costa (1992), Red Chief elma çeşidine uyguladıkları 1,000 ppm'lik promalinin iyi dağılım gösteren yan dallanma ile sonuçlandığını bildirmişlerdir. Artırılan promalin dozlarında çok sayıda yan dal oluşmasına rağmen, yeterli uzunluk elde edilememiştir.

Oosthuyse ve ark. (1992), Granny Smith elma çeşidinin bir yaşlı dik büyüyen dallarında yan dallanmayı arttırmak amacıyla yaptıkları 14 gün aralıklarla kısaltma budaması sonucu, tam çiçeklenmeden 14 gün sonra yapılan kısaltma budamasında yan tomurcukların uyanmasının daha fazla olduğunu bildirmişlerdir.

Keever ve ark. (1993)'nın Bradford armut fidanlarına 2 yıl boyunca yapraktan ve 30 cm'lik üst kısma BA ve Promalin uygulamaları sonucunda; her iki yılda da BA ve promalin uygulamalarının yan dal sayısını arttırdığını ve Promalinin BA'ya göre daha etkili olduğu görülmüştür. Araştırıcılar, fidan boylarının uygulamalardan etkilenmediğini bildirmiş ve 450 mg/l ve 900 mg/l gibi yüksek BA ya da promalin konsantrasyonlarının ortalama sürgün uzunluğunu azalttığını vurgulamışlardır.

Volz ve ark. (1994), BGD'lerin ve yaprak dökücülerinin elma fidanlarında dallanmaya etkisini incelemek amacıyla 2 yıl süre ile M9 ve MM106 anaçları üzerine aşılı birkaç elma çeşidini kullanmışlardır. İlk olarak erken yaz döneminde bir kez BA ve GA4+7 uygulamışlar, takibinde 1-2-3 tekrarlı olarak GA4+7 uygulayarak denemeyi yürütmüşlerdir. İkinci yıl ise GA4+7 ile aynı dönemde ve BA uygulamasından 2 hafta sonra yapılan uygulamada kontrole göre daha fazla dal ve büyüme sağlanmış fakat, ilk yılda aynı sonuçlara ulaşılamamıştır. İkinci yılda GA4+7'nin çoklu uygulamalarının tekli GA4+7+BA uygulamasına göre daha fazla dal büyümesi ve dal uzunluğu sağladığını görmüşlerdir. Ancak, ilk yıl erken yaz döneminde uygulanan olgunlaşmamış yaprakların koparılmasının dallanmaya etkisi olmadığını bildirmişlerdir.

Wertheim ve Estabrooks (1994), M9 anacı üzerine Red Boskoop elma çeşidini Ağustos ayında 15 cm yükseklikten aşılayarak yaptıkları bir çalışmada fidanlara birer hafta ara ile 4 ve 8 kez 50, 100, 200 ve 400 ppm dozlarında BA uygulamışlardır. Araştırmacılar, uygulamaları aşı noktasından itibaren 35 cm yükseklikten yapmış ve elde ettikleri sonuçları tanık fidanları ve dallanma için en çok kullanılan kimyasal olan

(22)

Promalin uygulanan fidanlar ile karşılaştırmışlardır. Bütün BA uygulamalarının dallanmayı konsantrasyonlarla doğrusal ilişkili olarak arttırdığını görmüşler fakat, uygulamalarda gövde çapı ve uzunluğunda dikkate değer düzeyde değişimler saptamamışlardır. BA ile yapılan tek uygulama sonucu 11 adet sürgün elde edilmiş, tekrarlamalı olarak haftada bir kez olmak üzere yapılan 4 ve 8 uygulamada ise 15 adede kadar yeni sürgün elde etmişlerdir. 8 defa uygulanan 200 ve 400 ppm dozlarındaki BA uygulamalarının, promalin uygulamasından daha fazla yan dal oluşturduğunu, Promalin ve BA'nın 50 ve 100 ppm'lik uygulamalarının çiçek gözü oluşumuna etkisinin olmadığını tespit etmişlerdir.

Hrotko ve ark. (1996), M26 anacı üzerine aşılı 1 yaşlı Idared elma çeşidine dallanmayı arttırmak için Paturly 10 WSC (%10 BA içeren kimyasal maddenin ticari adı)'yi %0.02 ve % 0.04 dozlarında çeşitli yinelemelerle Haziran ayında uygulamış ve ölçümleri Eylül ayında yapılmışlardır. Dallanmanın arttığı görülen uygulamalardan %0.04 yoğunluğunda 3 yinelemeli Paturly 10 WSC uygulaması %0.02 uygulamasına nazaran daha etkili olduğu, 10 ila 30 cm uzunluğunda sürgünler oluşturduğu bildirilmiştir. Çalışma sonucunda uç sürgünün gelişiminin azaldığı, yan sürgünlerin gelişiminin arttığı, fidanın genel gelişiminde ise artış gözlendiği bildirilmiştir.

Hrotko ve ark. (1999), 6-BA'in tomurcuklarda dormansiyi kırdığı için fidanlıklarda ve genç bahçelerde dallanma sağlayıcısı olarak kullanıldığını ifade etmiş ve kiraz fidanlarına dallanmayı uyartım için fidanlar 70-80 cm uzunluğa geldiğinde Paturly 10 WSC (% 10BA) ve Paturly 10 WSC (%10 BA)+GA4+7 uygulamalarını yapmışlardır. Eylül ayında yaptıkları ölçümlerde tüm uygulamaların kontrole nazaran dallanmayı arttırdığını, fidan çapında bir değişim oluşturmadığını, fidanda herhangi bir zarar meydana getirmediğini ve GA4+7 uygulamasının dal uzunluğunu arttırdığını aktarmışlardır.

Cook ve ark. (2001) Güney Afrika’da bir yaşlı Granny Smith ve Braeburn elma çeşidi fidanlarını % 5’lik DNOC yağı ile muamele ederek yaptıkları bir çalışmada; ksilem, ağaç kabuğu, filizler ve ağacın odun kısmında sitokinin içeriklerini altı hafta sonra incelemişler ve tomurcuk patlamasının iki çeşitte de 20 Eylülde gözlerken, sitokininin ksilemde çok yükseldiğini ve odunsu dokuda da iki katına çıktığını görülmüşlerdir. Araştırma sonucunda, sitokinin içeriğinin tomurcuk patlamasını etkilediğini görmüşlerdir. Araştırıcılara göre, Granny Smith fidanlarının Braeburn fidanlarına göre zor dallanma nedeninin ise yan dalların oluştuğu haftadan bir önceki hafta fidanlarda bulunan yüksek sitokinin içeriği ile orantılı olmasıdır.

(23)

Gastol ve Poniedzialek (2003) M9 anacı üzerine aşılı Boskoop, Elise ve Rubin elma çeşitlerinin bir yaşlı fidanlarında kısaltma uygulaması ve 3 kimyasal maddenin (arbolin 36SL, arbolin extra ve promalin) yan dallanma üzerine etkisini incelemişlerdir. Araştırıcılar, uygulanan kimyasalların dallandırma etkisinin kimyasalların aktif içeriği ile ilgili olduğunu ve BA+GA3 içeren kimyasalların (arbolin), BA+GA4+7 içerenlerden (promalin) daha etkili olduğunu bildirmişlerdir. Bu araştırmada denenen kimyasalların fidanlar üzerine hiçbir zararlı etkisi görülmemiş ve araştırıcılar iki ayrı deneme yılında elde edilen sonuçların farklı olmasını çevresel koşulların yan dal oluşumunda çok önemli rol oynamasına bağlamışlardır.

Cook ve ark. (2004)'nın bir büyüme mevsiminde uyguladıkları yedi farklı besleme programının Inmil ve F12/1 anaçlarına aşılı Bigarreau Van kiraz çeşidi (Prunus avium L.) ağaçlarının tomurcuklarının sürmesi üzerine yaptıkları bir araştırmada; sileptik dalların sayısı ve uzunluğu ile yan tomurcukların uç tomurcuk baskısından çıkıp sürme oranı üzerine besleme uygulamaların etkisinin değiştiği bildirilmiştir. Besleme programı ve anaçların dal sayısı üzerine olan etkisi ile boğum arası uzunluğunun değişmesi ilişkili bulunmuş, ancak bunun dal oluşumu öncesi sürgünün uzunluğuna büyüme hızı ile ilişkili olmadığını tespit etmişlerdir. Sonraki sileptik büyümenin ise sürgün büyüme hızı ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdir. Ağaçlardaki sileptik dalların oluşum zamanı üzerine anaçların çok etkili olduğu ve bu yüzden sileptik dal oluşumunda köklerden kaynaklanan faktörlerin önemli bir rol oynadığı kanısına varmışlardır.

Neri ve ark. (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, Kordia, Celeste ve Sunburst kiraz çeşitlerinin fidanlarında genç uç yaprakların koparılmasının ve sitokinin uygulanmasının sileptik sürgün oluşumuna etkisini araştırılmıştır. Gisela 5, Colt ve Kuş kirazı (Mazzard) anaçlarına aşılı fidanlara ilk büyüme mevsiminde uygulama yapmışlar ve bu yöntemle yan dal oluşumunun arttığını bildirilmişlerdir. Fidanlardan 3-5 adet zayıf kuvvette ve geniş açılı yan dal her zaman elde etmişlerdir.

Rossi ve ark. (2004) tarafından Güney Brezilya'da Marubakaido anacı üzerine aşılı bir yaşlı Catarina elma çeşidi fidanlarının yan dallanma durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada 0, 500, 1,000 ve 1,500 ppm dozlarında Promalin (BA+GA4+7) kullanılmıştır. Bitkiler 40 cm' ye ulaştığında sürgün ucuna promalin uygulanmış, fidan çapı, yan dal sayısı ve yan dal uzunluğunu, uygulamalardan 160 gün sonra ölçerek değerlendirilmişlerdir. Değerlendirme sonucunda, 1,500 ppm promalin dozunda yan dal sayısı ve yan dal uzunluğunda artış görmüş, uygulanan dozlar ile dal

(24)

sayısı arasında doğrusal bir ilişki elde etmiş fakat yan dal uzunluğu promalin dozu arttıkça azaldığını bulmuşlardır. Fidan çapında ise uygulamalar arasında herhangi bir farklılık olmadığını görmüşlerdir.

Tadeusz (2004), Quince MA (Cydonia oblonga Mill.) ve 'Bartlett' çöğür (Pyrus communis L.) anaçlarına aşılı 6 armut çeşidinin taçlanmasını izlediği 2 yıllık bir çalışmada sileptik dal oluşumunda en etkili faktörün çeşit olduğu sonucuna varmıştır. Ayrıca, toplam dal sayısı ile ağaç gövde çapı arasında pozitif korelasyon olduğunu ancak, dal sayısı ile ağaç yüksekliği arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını bildirmiştir.

Baryla ve Kaplan (2005), yaptıkları bir çalışmada, altı farklı anaç üzerindeki hem kiraz fidanlarının hem de genç kiraz ağaçlarının büyüme ve dallanma durumlarını incelemişler ve böylece çeşit ve anacın dallanma ve ağaç mimarisi üzerine etkisini anlamaya çalışmışlardır. Elde edilen verilere göre, F12/1 ve Colt anaçlarının en fazla büyüme yaptığı, buna karşılık, P-HL 6 ve P-HL 84 anaçlarının ise en zayıf gelişme gösterdiğini belirlemişlerdir. Bu çalışmada en iyi dallanmanın idris (mahlep) ve P-HL 84 anacına aşılı fidanlarda olduğunu bulmuşlardır.

Gürz (2005), Fuji elma çeşidinin bir yaşlı fidanlarında dallanmayı arttırmak için yaptığı bir çalışmada fidanlara 6-BA uygulamıştır. Araştırıcıya göre, uygulamalar arasında 6-BA’nın 400 ppm’i dallanmayı uyarmada ve istenilen özelliklere sahip dal elde etmede diğer dozlara göre daha uygundur. 6-BA’nın 400 ppm’lik konsantrasyonunun aşı sürgünleri 60 cm uzunluğa ulaştığı zaman 3 gün ara ile en az 2 kez eklemeli olarak uygulanmasının en iyi sonucu verdiği ve bu uygulama sayesinde 30-50 cm uzunluğunda en az 4 adet yan dalın elde edilebileceği ayrıca, 10-30 cm uzunluğunda 1-2 adet dalın daha oluşabileceğini bildirmişlerdir.

Magyar ve Hrotko (2005), bir yaşındaki kiraz fidanlarında 6-benziladeninin yan dallanmaya olan etkisini belirlemek için fidanlık koşullarında 1993, 1997 ve 1998 yıllarında denemeler yapmıştır. 1993 yılında yaptıkları ilk denemede, %0.02 BA (suda çözünen Paturyl 10 WSC)'yi 3 kez uygulamış ve bunun dal sayısı ve sürgün uzunluğuna etkili olmadığı, buna karşılık meyve dalı (spur) sayısını arttırdığını belirlenmişlerdir. 1997 yılında ise bir yaşındaki Germersdorfi oriâs kiraz çeşidi fidanlarına BA'yı hem üç kez tek başına uygulamış hem de bunlara ek olarak iki kez GA4+7 püskürtmüşlerdir. Bitkiler dinlenmeye girdiğinde yan dalların sayısını ve uzunluğunu ölçmüş ve BA uygulamalarının toplam dal sayısını tanık uygulamasına göre önemli ölçüde artırdığını ve BA ile GA4+7 'nın birlikte uygulanmasının toplam dal sayısına etki etmemekle birlikte

(25)

dal uzunluklarını artırdığını bulmuşlardır. 1998 yılında yapılan çalışmada ise, %0.04, %0.06 ve %0.08 dozlarında BA uygulamış ve yinelemeli uygulamaların dallanmaya olan etkisini incelemişlerdir. BA'nın %0.04 dozunun 3 kez uygulanması ve ek olarak da iki kez GA4+7 uygulanmasının fidanlıktaki 'Biggareau Burlat', 'Germersdorfi oriâs' ve 'Linda' kiraz fidanlarının dallanmasını ve BA'nın yüksek dozu (%0.06)'nun kolay dallanan Van çeşidinde kısa dal sayısını artırdığını, apikal büyümeyi ise azalttığını bildirmişlerdir. %0.06 dozunda 3-5 kez arka arkaya uygulanan BA'nın ise Van kiraz fidanlarının boyunu azaltmadığını, ancak 30 cm'den daha küçük dallar oluşmasına yol açtığını aktarmışlardır. Çalışmaların sonucuna göre, fidanlıktaki bir yaşlı kiraz fidanlarının dallanmasının iyileştirilmesi için 3 kez %0.04 dozunda BA ile ek olarak 2 kez de GA4+7 püskürtülmesinin en uygun uygulama olduğunu belirtmişlerdir.

Han ve ark. (2005)'nın M9 anacı üzerine aşılı 1 yaşlı Fuji elma çeşidinde yaptıkları 10 gün arayla 3 kez, 15 gün arayla 2 kez ve 7 gün arayla 4 kez 600 mg/l BA ve %2 promalin uygulamalarına göre; kısa aralıklarla yapılan fazla tekerrürlü BA uygulamalarında toplam dal sayısı artmaktadır. 4 kez BA uygulamasında 17.1, 3 kez yapılan uygulamada 13.6, 2 kez yapılan uygulamada ise 10.9 dal oluştuğunu kaydetmişlerdir. Promalin uygulamasında ise, 30 cm uzunluğunda oluşan dallarda uygulamalar arasında önemli bir farklılık olmadığını belirtmişlerdir. Araştırıcılar, promalin uygulama aralıklarının arttırılarak dal sayısındaki değişimlerin araştırılabileceğini ifade etmişlerdir.

Ono ve ark. (2005), M9 anacı üzerine aşılı 1 ve 2 yaşlı Fuji ve Akibae çeşitlerinin sürgün ucunun 10-25 cm'lik kısmına 300 ppm düzeyinde 1-5 kez BA uygulaması yapmışlardır. Her 2 çeşitte de yapılan uygulamalar sonucunda ortalama dal sayısının arttığı ve 3 ila 5 kez yapılan uygulamalarla fidanlardaki dal sayılarının uygulama yapılmayan ve daha az sayıda uygulama yapılan fidanlara kıyasla daha fazla olduğu bildirilmiştir. 2 yaşlı Fuji çeşidine yapılan 5 tekrarlı uygulama 14.3 dal oluşumu sağlayarak en etkili uygulama olmuştur. Aynı çeşide yapılan tek uygulamada 7.2 dal oluşumunun gözlendiği aktarılmıştır. Çalışmalarda fidan çapı ve yüksekliğinde farklılığa rastlanmadığı da bildirilmiştir.

Elfving ve Visser (2007)'e göre sık dikim sistemi için genç kiraz ağaçlarında yan dal uyartımı terbiye için istenen bir özelliktir. Araştırmacılara göre, Promalin ve Perlan (6-Benzil Adenin ve GA4+7 içerirler)'ın yeşil uç döneminde kiraz ağaçlarının budanmamış olan doruk dallarındaki kabuk dokusuna veya tomurcuklara tek tek uygulanmasının, doruk dal üzerinde yan sürgün oluşumu üzerine etkisi çok az olmuş olup, yeni

(26)

sürgünlerin doruk dal üzerindeki dağılımını da fazla etkilememiştir. Bunun yanında, çizme, kertikleme gibi uygulamalar da tek başlarına sürgün gelişimi üzerinde kararsız etkiye sahiptirler. Yine araştırıcılara göre, 1 yaşlı dal üzerindeki tomurcukların 1/4'ünün koparılması, yan dal oluşumunda ve bunların dikey dağılımında sınırlı düzeyde etkili olmuş, kertikleme, çizme veya kabuk zedeleme uygulamasının sitokinin ve gibberelik asit çözeltileriyle birlikte uygulanması ise sürgün sayısını önemli ölçüde artırmıştır. Araştırmanın sonucuna göre, promalin ve perlan gibi dallanma üzerine etkili hormonları içeren maddelerin aktif dokularla temas edebilmesi için fiziksel engelin kaldırılması etkinliği artırma adına önemli bir unsurdur.

Stachowiak ve ark. (2007), Prunus avium, Prunus mahaleb, F 12/1 ve Colt anaçlarına aşılanmış Kordia ve Regina kiraz çeşitlerinde anaç ve kalemin ağaç mimarisi üzerine etkisini incelemiştir. Çalışmaya göre, çeşit (kalem) çap gelişimini en fazla F12/1 anacı en az da İdris anacı etkilemiştir. Araştırıcılar, Colt anacına aşılı olan kiraz çeşitlerinin yan dal sayısının diğer anaçlara aşılı olanlarınkinden daha fazla olduğunu saptamışlardır. Bu çalışmada, çeşitlerin sadece ortalama yan sürgün uzunluğu ile yüksekliği üzerine etkili olduğunu bulmuşlardır.

Akgül (2008)'ün elmalarda yaptığı bir araştırmaya göre, tam çiçeklenmede promalin uygulamasının sürgün büyümesini artırdığı, 1 yaşlı spur fidanlara 0–500 ppm BA+GA4+7 karışımının uygulanmasıyla dallanmanın arttığı en uygun konsantrasyonun ise 100 ppm olduğu vurgulanmıştır.

Jacyna ve Lipa (2008), fidanlıkta dallanmış fidan elde etmek için uygulanan Knip boom yönteminde, doruk dalın çok kuvvetli gelişmesi nedeniyle fidan tacının bozuk şekilli olabildiğini bildirmiştir. Araştırmacılar, kuş kiraz üzerine aşılı Regina ve Schneiders çeşitlerinin Knip boom yöntemiyle üretilmiş fidanlarında dallandırma uygulaması yapmışlardır. Uygulamalar: (1) Araştırıcılar, tomurcuk kabarması ile patlaması arasındaki dönemde doruk dalın alttan 1/3'ü ile 1/2'si arasındaki kısma litrede 5 g BA+GA4+7 boya ile karıştırarak uygulamışlardır. (2) Araştırıcılar, doruk dalın üstten 1/3 lük kısmını kesmiş ve kalan kısma yine BA+GA4+7 uygulamışlardır. (3) Araştırıcılar, doruk dal üzerindeki her üçüncü veya dördüncü tomurcuğu koparmış, uç tomurcuğa dokunmamışlardır. BA+GA4+7'nin boya karışımı şeklinde uygulanmasının ve daha sonra doruk dalın uç kısmının kesilmesinin, yan sürgün oluşumunda en çok düzeyde etkili olduğu bildirilmiştir. Bu uygulamada sürgün oluşumu sadece uygulamanın yapıldığı yerde gerçekleşmiş, tomurcuk koparması, doruk dal üzerinde yan dallanma açısından

(27)

çok az etkili bir uygulama olduğu bildirilmiştir. Bu denemede kullanılan kimyasalın etkisinin uygulamadan iki yıl sonraya aktarılmadığı belirtilmiştir.

Jacyna ve Buczek (2008) kuş kirazı anacı üzerine aşılı 3 yaşındaki Summit kiraz çeşidinde yaptıkları bir çalışmada, yatay ve dikey dallarına akrilik lateks boya ile karıştırılmış, litrede 5000 mg BA+GA4+7 (Promalin) veya 200, 300 (200+100) ile 400 (200+200) mg/l Regalis dozlarının uygulamış olduğu bitkilerde şu sonuçları elde edilmişlerdir: Promalin tek başına uygulandığında veya Regalis ile birlikte uygulandığında oluşan yan sürgün sayısı artmış, sürgünler bir örnek dağılmış, dalların çıplaklaşması azalmıştır. Doz dikkate alınmadığında, Regalis'in büyümeyi engelleyici etkisi çok kararlı olmamıştır.

Koyuncu ve Yıldırım (2008) fidanlık koşullarında 0900 Ziraat kiraz çeşidinin bir yaşlı fidanlarına yan dallanmayı teşvik etmek amacıyla uyguladıkları 0, 100, 250, 500, 750 ve 1,000 ppm'lik Perlan dozlarının dallanmaya etkisini incelemişlerdir. Kullanılan fidanlar İdris üzerine aşılanmış olup uygulamaları Temmuz ayı başında fidanlar 70-80 cm uzunluğa ulaşınca bitkilerin üstten 15-20 cm'lik kısmına püskürtme şeklinde yapılmışlardır. Bitki çapı, yüksekliği ile yan dalların sayısı, uzunluğu ve açılarının ölçüldüğü çalışmada tüm uygulamaların tanığa göre bitkinin çapını önemli ölçüde artırdığını belirtmişlerdir. Araştırıcılara göre, 500-750 ppm'lik Perlan uygulaması, en geniş dal açılarının elde edilmesine yol açmış ve 500 ppm'lik doz fidanlarda 3.2 adet dal sayısı ile en fazla dal oluşumuna sahip uygulama olmuştur.

Bennewitz ve ark. (2009), 2005 yılında yaptıkları bir araştırmada, üç kiraz çeşidinde tomurcuk uyanmasının değişik aşamalarında püskürttükleri Promalin ile yan dallar üzerinde farklı uzaklıklarda yaptıkları kertikleme uygulamasını birlikte uygulayarak etkisini değerlendirmişlerdir. Çalışma sonucunda, sadece Bing çeşidinde toplam yan dal uzunluğunun tanık bitkilere göre önemli ölçüde arttığı ve toplam yan dal büyümesinin tanık ağaçların iki katından daha fazla olduğu ileri sürülmüştür. Lapins çeşidinde çoğu uygulamalarda toplam yan dal sayısının önemli miktarda arttığı ancak, Stella çeşidinde uygulamalar arasında toplam yan dal uzunluğu ve yan dal sayısı arasında önemli derecede fark olmadığı bildirilmiştir.

Elfving ve Visser (2009) bir yaşındaki budanmamış kiraz ağaçlarında, yan dallanmayı teşvik için kullanılan bitki gelişimini düzenleyici kimyasal maddelerin alımını kolaylaştıran ancak ağaçların kabuk dokusuna fiziksel zarar veren uygulamalar yerine, dallanmayı sağlayan kimyasal içine ilave edilen yüzey-aktif kimyasal maddelerin (surfaktan) etkinliğini belirlemek amacıyla bir deneme yapmışlardır.

(28)

Denemede Pentra-bark (Quest Products Corp., Louisberg, KS.) ve Syl-Tac (Wilbur-Ellis Co., Fresno, CA) ticari isimli surfaktanlar Promalin ile birlikte sağlam kabuk dokularına uygulamışlardır. Promalinle, kertikleme ve çizme uygulamalarında elde edilen dal uzunluklarını yaklaşık aynı bulmuşlardır. Araştırıcılar, surfaktan konsantrasyonunun %1' i n üzerinde olduğu durumlarda yeterli yan dal elde edilemediğini ve yüksek dozlardaki Promalin uygulamalarının çözelti içine surfaktan eklenmediği zaman etkili olmadığını belirtmişlerdir. Dal boyunca 30 cm de bir 3-4 cm genişliğinde bir bant şeklinde sürülen Promalin çözeltisinin 1 yıllık dalların dışa bakan yüzüne boylu boyunca sürülmesi kadar etkili olduğunu aktaran araştırıcılar, kirazlarda 1 yaşlı dallarda yan dal oluşumunu teşvik için kabuğun içine işleyen uygun surfaktanların kullanılmasıyla kabuğu kesmek için harcanan işgücünden tasarruf sağlanacağına ve ağaçların bakteriyel kansere yakalanma riskinin de azalacağına işaret etmişlerdir.

Yıldırım ve ark. (2010), dört farklı armut çeşidine değişik dozlarda Promalin ve tepe kesimi uygulamalarının yan dal oluşumu üzerine etkilerini araştırmış ve Temmuz ayı başında toprak seviyesinden 80 cm yukarıdan tepe kesimi ile Promalin'in 0, 100, 250, 500, 750 ve 1,000 ppm dozlarını fidanlara uygulamışlardır. Promalin uygulamalarının hem yan dal oluşumu hem de diğer büyüme özellikleri üzerine olumlu etkide bulunduğunu, tepe kesimi uygulamasının ise incelenen özellikler bakımından kontrole göre istatistik olarak önemli bir artış sağlamadığını belirtmişlerdir. En yüksek dallanma oranını 1000 ppm'lik Promalin uygulamasında %84.37 ile Morettini çeşidinde saptamışlardır. En yüksek yan dal uzunluğunu ise 750 ppm Promalin uygulamasında 23.40 cm olarak belirlemişlerdir. Fidan boyunu en yüksek olarak 750 ppm Promalin uygulamasında 135.19 cm ile Akça çeşidinde, en düşük olarak da 1,000 ppm Promalin uygulamasında 93.26 cm ile Morettini çeşidinde belirlemişlerdir.

Bektaş (2010)'ın Galaxy Gala ve Scarlet Spur elma çeşitlerinde, dal sayısı açısından Perlan+Pinçleme ve Pinçleme uygulamalarının diğer uygulamalara göre daha fazla dal oluşmasına yol açtığını bildirdiği bir çalışmada, Perlan'ın yalnız uygulamasının az sayıda dal oluşumunu sağladığını bildirmiştir. Araştırmacıya göre, Red Chief çeşidinde en fazla dallanma Perlan uygulamasında gerçekleşmiş, bunu Perlan+Pinçleme, Pinçleme uygulamaları takip etmiş ve en az dallanma tanık fidanlarında görülmüştür. Çeşitler arasında ise en fazla dallanmanın Galaxy Gala, Scarlet Spur çeşitlerinde gerçekleştiği bildirilmiştir. Uygulamalar sonrasında yan dal uzunluğu bakımından herhangi bir farklılığa rastlanmadığı, yan dal açısı bakımından Galaxy Gala çeşidinde, Perlan uygulamasının ve Scarlet Spur çeşidinde Pinçleme

(29)

uygulamasının en geniş dal açısını oluşturduğu ve diğer uygulamaların benzer sonuçlar verdiği aktarılmıştır. Fidan kalitesi açısından da TSE standartlarına göre Galaxy Gala çeşidinde yaklaşık %90 oranında kaliteli fidan Red Chief ve Scarlet Spur çeşitlerinde ise yaklaşık %40 oranında kaliteli fidan oluşumunun gerçekleştiği belirtilmiştir.

Coşkun (2011) tarafından M9 anacı üzerine aşılı Granny Smith, Fuji ve Red Chief elma çeşitlerinde yan dal oluşumunu artırmaya yönelik bir çalışmada bitki büyümesini artırıcı rizobakteriler (BBAR) ve perlan kullanılmıştır. Araştırmacı çalışmada Bacillus BA-8 ve Bacilus T8 rizobakterilerini kullanmıştır. Çalışmayı 2009-2010 yıllarında sürdürmüştür. Araştırmacıya göre; uygulamaların fidan gövde çapı üzerine etkileri yıllar ve çeşitlere göre farklılık göstermiş ve genel olarak gövde çapı uygulamalarla artmıştır. Fidan boyu üzerine uygulamaların etkilerini, tanık fidanlara göre olumlu bulmuştur. Yan dal oluşumu üzerine etkilerini ise 2009 yılında istatistiki önemli, 2010 yılında önemsiz bulmuştur. 2009 yılında en etkili uygulamalar Granny Smith çeşidinde T8 ve BA-8+T8, Red Chief çeşidinde BA-8+T8 ve BA-8, Fuji çeşidinde ise Perlan ve BA-8 olmuştur. Uygulamaların yan dal açıları üzerine etkileri çeşit ve yıla göre farklı olmuştur. Bakteri ve perlan uygulamaları ile yan dal uzunluğu tanık fidanlara göre artmış, bakterilerin etkileri perlan uygulamasından daha fazla olmuştur. Araştırmacıya göre, BBAR uygulamaları elma fidanlarında dallanma ve fidan kalitesini artırmış ve bu etkiler Perlan uygulamasından daha fazla olmuştur.

Elfving ve ark. (2011), önceki çalışmaların, genç kiraz ağaçlarında 1 yaşlı dallarda yan dal oluşumunun uygun sitokinin veya sitokinin/gibberelik asit içeren maddelerin aktif dokulara iyice işlemesi durumunda, budamaya gerek kalmadan başarılı bir şekilde uyartıldığını gösterdiğini bildirmişler ve yan dal oluşumunda sadece gibberelik asit uygulamasının dallanma açısından potansiyel etkisini belirlemek amacıyla bir deneme kurmuşlardır. Çalışmada sadece gibberelik asit içeren üç adet ticari formülasyon denemişler ve denemede GA3, GA4, ve GA4 isomerlerini GA7 ile birlikte uygulamışlardır. Tüm gibberelik asit isomerlerinin ve kombinasyonlarının bir yaşlı dallardaki yan dal oluşumu üzerine uyartıcı etkisinin benzer düzeyde olduğunu görmüşler, bir uygulamada ise GA4+7'nin etkisinin BA ile aynı düzeyde olduğunu belirlemişlerdir. Çalışmanın sonucunda gibberelik asit ile Penta-Bark ticari isimli bir sürfaktan'ın birlikte uygulanmasıyla, dal kabuğunda çizme, bilezik alma, kertikleme gibi kesime yol açan uygulamalara gerek kalmadan başarılı bir şekilde dal uyartımı sağlandığı bildirilmiştir.

(30)

TSE'nin kiraz Fidan Standardına (TS 4438) göre, 1 yaşlı I. boy fidanların boyları en az 135 cm, gövde çapları ise en az 20 mm olmalı ve en az 15 cm uzunlukta muntazam oluşmuş kökleri bulunmalıdır. Yine aynı standarda göre, 2 yaşlı I. boy kiraz fidanlarının boyları en az 150 cm ve gövde çapları en az 25 mm olmalı ve en az 20 cm uzunlukta muntazam oluşmuş kökleri bulunmalı, yan dalları ise gövde üzerinde aşağıdan yukarıya muntazam aralıklara teşekkül etmiş ve iyi gelişmiş olmalıdır. Görüldüğü gibi 2 yaşlı I. boy fidanlarda yan dal aranmakta iken 1 yaşlı I. boy fidanlarda yan aranmamaktadır. Ancak, bilindiği üzere iyi bir şekilde dallanmış fidanlarla tesis edilen meyve bahçelerinde ağaç şekli çabucak sağlanıp erkenden meyve almaya başlanabilir. Bu sebeple, TSE Fidan Kalite Standardının modern meyveciliğin şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yap›lan korelas- yon analizinde, do¤um kilosu ile ortalama uterin arter PI de- ¤erleri aras›nda istatistiksel olarak anlaml› negatif korelasyon tespit edildi (R2: -0.240,

Obur Dallar: Ağacın yaşlı kısımlarından çıkan kuvvetli büyüyen, boğum araları uzun, gevşek dokulu ve çiçek gözü yapmayan dallardır.. Odun Dalları: Ağacın iskeletini

Koroner bypass cerrahisinde sık olarak kullanılan sol intern mammarya arter'in (sol lMA) anomalileri, cerrahi.. tekniği ve sonuçları

Özellikle inşaat sektörünün son yıllarda ekonomik ve siyasi anlamda gündemde olması, ekonomik büyüme açısından inşaat sektörüne doğru olan yönelim,

Polimer 2’nin kullanıldığı deneme parsellerinden oluşan yüzeysel akış suyunda ölçülen amonyum konsantrasyonları farklı anakayalara göre incelendiğinde ortalama değerlerin

Bu çalışmada, ağaç olumu döneminde hasat edilen Hayward çeşidi kivi meyvelerinde, farklı dozlardaki karpit uygulamalarının tüketici tarafından aranan bazı meyve

Kişiyi hayata hazırlamada çocuğa kazandırılacak olan Tekno­ loji Eğitimi ise, belirli olup, nitelikleri bakımından temel eğitim kap­ samına giren genel

It has long been known that asthma usually has an early onset with intermittent symptoms, has a good response to inhaled therapy, and is often associated with other allergic