• Sonuç bulunamadı

SALDA GÖLÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "SALDA GÖLÜ"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tekin AKÇA

Harita Mühendislik

İnşaat Tahhüt Bilgisayar San. ve Tic. LTD. ŞTi

0248

233

3649

0532

480

0741

tekinakcaharitamuhendislik.com

Konak Mh. Adliye Cd.

No:13 Kat:1 BURDUR

Yola Terk

Ayırma (ifraz)

Plankote

İnşaat Taahhüt İşleri

İmar Planı Uygulamaları

Hali Hazır Harita Yapım İşleri

Kamulaştırma Haritalarının Hazırlanması

Yapı Aplikasyon Projesi için Etüd, Proje Yapımı ve Uygulaması

ÖZET: “Niye bizim güzelim, Ispartalıların deyimiyle dilberim göle, Salda Gölü denmiyor da Türkiye’nin Maldivle-ri deniyor? Hâlbuki burası Türkiye’de bir yerde. Güzellik, do-ğallık, sıcaklık ne ararsan var. Gölün dibinde karstik bir yapı olduğundan maviyle kontrast bir yapı oluşturuyor ve mavi, turkuaz ve bu renklerin farklı tonları güneşin açısına göre de-ğişiklik arz ediyor. Gölün bu farklı renk tonları herhalde en güzel sabah güneş doğarken veya tam tersi akşam gün batar-ken oluşuyordur. Bu yüzden bol miktarda kamp çadırları var-dı. Burada bunlarda kalanlardan birileriyle konuşmak lazım-dı ama söyleşecek uygun bir kimseyi rastla(ya)malazım-dık. Gölün turkuaz rengi insanları büyülüyor. Maldivler denen bölgedeki gölün kenarları kum değil aslında kalsiyum ihtiva eden taş-lardan müteşekkil. Bununla beraber beyaz kumul alanı ve turkuaz renk güzel bir ikili meydana getiriyor. Kumul alan-dan dolayı olsa gerek kıyıya yakın yerlerde herhangi bir ağaç benzeri bir şey yok sadece orada burada sazlık kabilinden küçük otsu bitkiler görünüyor. Ama göle çok uzak olmayan bazı yerlerde birtakım ağaçlar mevcut. Bu ağaçların altına park etmiş birkaç araç gördüm uzaklarda bir yerlerde… Salda Gölü, şimdilik, bütün doğallığıyla ve tüm sâfiyetiyle tertemiz, masum, aziz, dingin, sakin, berrak, özel ve güzel görünüyor. ”

ANAHTAR KELİMELER: Salda Gölü; Yeşilova; yol-culuk; yaşam döngüsü; günbatımı.

ABSTRACT: “Why do not we say our beautiful, Ispar-ta people say lake, Lake Salda is not called Maldives of Tur-key? However, this is somewhere in Turkey. There is beauty, naturalness, warmth. Since there is a karstic structure on the bottom of the lake, it forms a contrasting structure with blue, and the different shades of blue, turquoise and these colors vary according to the angle of the sun. These different color tones of the lake are probably the most beautiful morning sunrise or vice versa. So there were plenty of camping tents. I had to talk to some of the rest of them here, but I could not find a suitable person to meet. Turquoise people in the lake are fading. The edges of the lake in the so-called Maldives are not sand, but actually composed of calcium-bearing stones. Along with this, the white sand dunes and turquoise color bring a beautiful pair of flowers. Because of the dune area, there is not any tree-like place near the shore. Only there and there are small herbaceous plants from the reeds. But in some places not too far from the lake there are some trees. I saw a few vehicles parked under these trees somewhere far away ... Lake Salda, for the moment, seems to be immaculate, in-nocent, saintly, calm, clear, private and beautiful with all its naturalness and all its grace. “

KEYWORDS: Lake of Salda; Yeşilova; travel; lifecycle; sunset.

(2)

Bilindiği üzere Isparta-Burdur ve yakın çevresi Göller Bölgesi olarak adlandırılmaktadır. Bu bölgede irili ufaklı çok sayıda göl, gölcük ve gölet bulunmaktadır. Eğirdir Gölü, Burdur Gölü ve bir krater gölü olan Gölcük bunlardan birkaçıdır. Bunlardan bir di-ğeri de son zamanlarda ulusal ve ulus-lararası turistik alanda boy ve derinlik göstermeye başlayan Burdur’un Yeşi-lova ilçesinde bulunan Salda Gölü’dür. Zira gölün çevresinde öncelikle İzmir, İstanbul, Antalya, Isparta, Burdur ve Türkiye’nin birçok yerine ait plakalı çok sayıda araç vardı. Bu farklı plakalara ait araç kalabalığı gölün tanınırlığının art-tığının göstergesi olarak değerlendiri-lebilir.

Hayli zamandan beri buraya gidelim bu güzelliği yerinde görelim diyorduk nasip bugüneymiş. 2006 yı-lında Denizli’deki bir işim münasebe-tiyle gölün kenarından geçmiştik ama göl o zamanlar şimdiki oranda meşhur değildi ya da biz bilmiyorduk. Aradan 11 koca yıl geçmiş. Hem o zamanlar sadece gölün kenarından geçmiş bu güzelliğin suyundan, kumundan ve çamurundan faydalanmamıştık. Dedi-ğim gibi sadece kenarından geçip git-miştik o kadar. Bu defa gidip gelenlerin anlata anlata bitiremediği güzelliği

ya-kından görecektik. Çocuklar içinde çay termosunun da olduğu piknik sepetini hazırlamışlar. Ben onu alıp erkenden aşağıya inerken “geç kalmayın haa” şeklindeki uyarımı da yaptım. Aşağıya indim sepeti bagaja koyup beklemeye başladım. Neyse çocuklar da fazla bek-letmeden aşağıya indiler. Bir başka ifa-deyle bugün ailecek arabaya doluştuk ve Türkiye’nin Maldivleri denen yere gidip gelelim diyerek kahvaltı sonrası, kahvelerimizi içmeden Bismillah deyip tekerleri döndürmeye başladık.

Burada hemen şu hususu be-lirtmeme izin verin. Bir yerlere gitme-ye karar verilmişse her neregitme-ye olursa olsun erken yola çıkmakta her zaman fayda görürüm. Geç kalıp da bir yere alelacele ulaşmaya çalışmak yerine er-ken çıkıp yavaş yavaş, yanına yörene baka baka gidivermek; bazen karşıya geçmek isterken tam yolun ortasında kalakalmış bir kaplumbağayı iki eli-nizle alıp karşı tarafa koyuvermek; ulu bir ağaç gölgesi veya bir çeşme başı bulduğunuzda orada biraz nefesleni-vermek; şirin bir köyden geçerken köy kahvesinde birer çay içivermek, oranın insanlarıyla kısa da olsa biraz halleşi-vermek veya yol kenarlarında rızkını çıkarmak isteyen insanların sattıkları meyve ve sebzelerden alıvermek ya da tarlalarda çalışan insanlara bir “kolay gelsin” diyerek, onlarla sohbet ediver-mek kabilinden hep insani olan şeyler için vakit gerekir. Bunun için de evden

vakitlice çıkmak lazım değil midir? Salda Gölü Isparta’ya 110, Bur-dur’a 76, Antalya’ya 160, Denizli’ye 90 küsur km. mesafede bulunan bir yer. Yakaören/Ilavus Köyü’nün kenarından Gelincik Köyü yol ayrımından ilerleye-rek dağ yolundan gitmeyi tercih etim. Isparta’dan Burdur’a giderken bazen dağ yolu diye tabir edilen yer hem güzelliği hem de yakınlığı bakımın-dan üniversitenin önünden geçen ana yola nazaran sanki daha çok yeğlenen bir yoldur. Mevsimi geçmiş olmasına karşın gül bahçeleri arasından, solda kalan küçük bir gölün kenarından ge-çerek tepeden aşağıya sallandığımız anda Burdur Gölü’nün kuruyan yerle-rini de olsa temaşa etmek için yanında çeşme olan ulu bir ağacın gölgesinde nefeslendik. Buradan kısa süreliğine şehirle iç içe olan ve son çevresinde yer alan mermer ocakları dolayısıyla kesilen su rezervleri gölü besleyeme-mesinden ve buharlaşmadan ötürü gittikçe küçülmeye başlayan Burdur Gölü’nü temaşa etme imkânı bulduk. Yolcu yolunda gerek cümlesini söyle-yerek tekrar yola revan olduk.

Şehir merkezine girmeden Ha-cılar-Yeşilova istikametinde ilerlemeye başladık. Aynı zamanda Çavdır-Fet-hiye-Bucak oradan Antalya’ya ulaşım olanağı vermesi hasebiyle hayli işlek olan hatta uzun zamandan beri yol genişletme çalışması sebebiyle çoğu zaman tek şeride düşen yoldan bir

(3)

müddet gittik. Yolun sağında solunda silajlık mısır tarlaları, kavun, karpuz ve börülce ekili alanlar vardı. Yeşilova-De-nizli yol ayrımına döndükten sonra birkaç köyün içinden geçerek ilçeye ulaştık. İlçeden Denizli yönüne doğru giderken 3, 4 km gitmeden yol üzerin-de bulunan Salda Gölü sağ tarafınızda kalıyor. 24 yıldır Isparta’dayım Eğirdir Gölü’ne ister doğrudan ister Bedre Koyu tarafından gidin tepeden inerek yaklaşınca her daim heyecanla “İşte göl göründü!” deriz. Özellikle Miskinler Yokuşu’ndan aşağıya doğru sallanma-ya başlayınca Eğirdir Gölü’nün man-zarasına diyecek yoktur. Tabloluk de-nir ya hani tam o haldedir. Salda Gölü ise Yeşilova ile hemen hemen aynı düzlemde yer aldığından olmalı ki bir başka ifadeyle bir tepeden bakmadan direkt gölü görüp oraya ulaştığımız için biz en azından “İşte göl!” misilli bir heyecana kapılmadık desem yanlı ve yanlış olmaz kanaatindeyim.

Göl biraz tuzlu ve karstik bir özelliğe sahip, bu haliyle Mars’taki kayaç ve kumul yapısıyla yakın bir benzerlik gösteriyormuş. Yaklaşık 184 metreye varan derinliğiyle Türkiye’nin en derin üçüncü gölü konumunda olan güzellik dünyanın en temiz be-şinci gölüymüş. İnşallah bilinçsiz kul-lanma veya rant hırsıyla bu güzelliği ve temizliği en yakın zamanda mahvedip, kirletmeyiz.

Beyaz kumulları, suyunun te-mizliği ve turkuaz rengiyle oluşan gü-zel manzarasıyla ‘Türkiye’nin Maldivle-ri’ olarak adlandırılıyor. Bana göre bu adlandırma yerine sadece Salda Gölü desek daha doğru olur. Geçen bir ar-kadaşa da Fedon diye takılmışlar ben de Yusuf yüzlü arkadaşa niye böyle bir benzetmeyle anıyoruz diye itiraz kabi-linden bir kaç kelam ettim. Burada da aynı şeyi dillendireceğim. Niye bizim güzelim, Ispartalıların deyimiyle dil-berim göle, Salda Gölü denmiyor da Türkiye’nin Maldivleri deniyor? Halbu-ki burası TürHalbu-kiye’de bir yerde. Güzellik, doğallık, sıcaklık ne ararsan var.

Gölün dibinde karstik bir yapı olduğundan maviyle kontrast bir yapı oluşturuyor ve mavi, turkuaz ve bu renklerin farklı tonları güneşin açısına göre değişiklik arz ediyor. Gölün bu farklı renk tonları herhalde en güzel sabah güneş doğarken veya tam tersi akşam gün batarken oluşuyordur. Bu yüzden bol miktarda kamp çadırları vardı. Burada bunlarda kalanlardan birileriyle konuşmak lazımdı ama söy-leşecek uygun bir kimseyi rastla(ya) madık. Ayrılırken Cemre’ye “bir gece burada çadırda kalsak olur mu?” de-dim. “Kesinlikle olmaz” dedi. Börtü bö-cek ısırır; yılan, çıyan, akrep daha bil-mem ne sokar; kurt, köpek dalar korku ve endişesi ve daha bilmem neler ne-ler. Sadece korku, endişe mi çocukları

böyle yerlerde, köylerde, kırsalda kal-maktan alıkoyan? Elbette hayır. Bunun sosyolojik, sosyo ekonomik ve kültü-rel sebepleri var. Bu ayrı bir yazının konusunu teşkil edecek denli önemli olduğundan mevzuyu tam burada bi-tirelim. Ama söz buraya gelmişken de bir parantez açarak devam edelim. Bir günbatımı güzelliğini yakalamak için Adıyaman-Malatya sınırında bulunan Nemrut Dağı’nda gözlemlemek üzere Şanlıurfa dönüşü bu dağa uğramış-tık. Adıyaman’ın Kahta İlçesi’nde 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hüküm sürmüş olan Kommagene Kralı I. Antiochos’un tan-rılara ve atalarına olan saygı ve minnet-tarlığını göstermek amacıyla yaptırmış olduğu mezarını ve diğer abidevi hey-kelleri görmek için buraya tırmanmış-tık. Burası aynı zamanda dünyanın en muhteşem gündoğumu ve gün batı-şının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Bu bakımdan ya ak-şamüzeri günbatımında ya da sabah gün doğumunda burada olmak gere-kir. Bizimkisi akşamüzeri günbatımına denk gelmişti. Şanlıurfa’dan bir Cuma günü 11 gibi ayrılmış Cuma namazını vakit nerede girerse orada bir beldede eda ederiz demiştik. Nitekim Birecik’in bir köyünde vakit girmişti hemen di-reksiyonu sola kıvırarak doğru camiye uğramıştık. Cuma bitiminde bir köylü bizi evine davet etmiş, yemek yemeyi, ardından çay içmeyi teklif etmişler-se de vakit darlığından varsa soğuk bir ayranlarını içebileceğimizi söyle-dik. Döğme soğuk ayran da o sıcakta hayli makbule geçmişti. Biz erkekle konuşup anlaşıyoruz ama evin kadını Türkçe bilmediğinden bizim çocuklar ancak el kol işareti veya tebessümle anlaşabildiler. Yolumuz uzun diyerek teşekkürün ardından zengin kalkışıyla oradan ayrıldık ve Adıyaman yollarına düştük. Bir müddet yolculuğun ardın-dan Adıyaman’a gelmiş kent merkezin-de kısa süreli bir şehir turundan sonra Kahta’ya doğru seyretmeye başladık. Güneş batmadan bu meşhur dağa var-malıydık. Zira güneş battıktan sonra buraya varmanın hiç bir anlamı yoktu.

(4)

Ünlü Cendere Köprüsü’nden geçerek dağ yoluna yollandık. Nemrut Dağı’na yaptığım yolculuk benim arabayla yaptığım en zor yolculuklarımdan biri olmuştu. 2150 metre gibi yüksek bir rakımda bulunan yere vaktinde yani güneş batmadan önce varalım diye bir yandan acele ediyoruz bir yandan yol dik ve çok dar üstelik güneş tam önü-müzden batmaya niyetlenmiş bu yüz-den arabanın önü bembeyaz kireç gibi hiçbir şey gözükmüyor. Çocuklar cam-ları indirdiler bana yol tarif ediyorlar. Bin bir zahmetle vardık. Arabayı park ettikten sonra da tepeye ulaşmak için uzun müddet yayan yapıldak yürümek gerekiyor. Yürümeyi göze alamayanlar için at ve katır sırtında gidip gelmek imkânı da var. Lakin biz yürümeyi yeğ-ledik. Öte yandan yanımıza, “soğuk oluyormuş aman üşümeyelim” diye bürünmek için birkaç parça da eşya al-mışız. Bir yandan dik yoğun yokuşu tır-manmak öte yandan gittikçe ağırlaşan eşyalarla kan ter içinde, soluk soluğa, yorgunluktan bitap bir halde heykelle-rin bulunduğu zirveye, tam zamanın-da ulaştık. Orazamanın-da heykellerin önünde, arkasında, batmakta olan güneşin tayfları altında fotoğraf çekilmeye baş-layınca bu yorgunluk yerini neşeye, koşuşturmacaya bıraktı. Günbatımını Nemrut Dağı’nda yakinen izledik ama Salda Gölü’nde böyle bir güzelliği

ya-şa(ya)madan gerisin geri döndük. Pa-rantezi kapatalım.

Çevresi 44 km olan, Doğanba-ba, Eşeler Dağları ve Kayadibi’ne kıyısı olan göl, motosiklet ve bisiklet tutkun-ları ve kampçıtutkun-ların gözdesi olmuş vazi-yette. Denizli istikametinde ilerlerken belediyeye ait halk plajı ile birlikte bir-kaç plajdan geçiliyor. Biz buralarda eğ-lenmeyip doğrudan, “Türkiye’nin Mal-divleri” diye tesmiye edilen mıntıkaya gittik. Denizli 80 levhasından hemen akabinden sağa dönüp birkaç yüz metre gittikten sonra toprak bir yola saparak toz toprak içinde iki üç km. gittikten sonra buraya ulaşıyorsunuz. Girişte muhtarlıktan bir görevli hemen bir bilet keserek 5 liranızı alıp aracını-zı park etmeniz için bir yer gösteriyor. Aracınızı park ettikten sonra nispeten uzak sayılabilecek bir mesafeyi kat ederek gölün kenarına kendinizi atı-yorsunuz. “Aman Allah’ım ne güzel bir yermiş” deyip muhteşem manzarayı seyre dalıyorsunuz. İçiniz kıpır kıpır oluyor. Kıyı cıvıl cıvıl insan kaynıyor. Bazıları çadır kurmuş önünde, içinde dinleniyor, bir şeyler yiyip içiyor, göle giriyor, şifadır deyip yüzüne, bütün vücuduna çamur sürmüş o vaziyette dolaşıyor; bazıları da özçekim yapıyor, fotoğraf çekiliyor, yürüyüş yapıyor.

Gölün turkuaz rengi insanları büyülüyor. Maldivler denen

bölgede-ki gölün kenarları kum değil aslında kalsiyum ihtiva eden taşlardan müte-şekkil. Bununla beraber beyaz kumul alanı ve turkuaz renk güzel bir ikili meydana getiriyor. Kumul alandan dolayı olsa gerek kıyıya yakın yerlerde herhangi bir ağaç benzeri bir şey yok sadece orada burada sazlık kabilinden küçük otsu bitkiler görünüyor. Ama göle çok uzak olmayan bazı yerlerde birtakım ağaçlar mevcut. Bu ağaçların altına park etmiş birkaç araç gördüm uzaklarda bir yerlerde.

Gölde 110’a yakın kuş türü ile Otbalığı ve Salda Yosunbalığı gibi bir-kaç endemik balığın yaşadığı söyleni-yor. Ornitolog veya su ürünleri uzmanı olmadığım için bunlar pek dikkatimi çekmedi.

Suyun içindeki yosunsu bitki-ler dahi beyaz bir tabakayla kaplanmış vaziyette idi. Suyun içinde belki bir önceki paragrafta isimlerini zikretti-ğim küçük balıklar yüzüyordu kıvrak kıvrak. Dışarıya vurmuş küçük balıklar ise arılara yem olmuş görünüyorlar. Ta-biattaki yaşam döngüsü bu işte birinin ölüsü diğerine yiyecek oluyor, karnı doyuyor, doluyor, bazen bal; bazen ze-hir oluyor.

Salda Gölü, şimdilik, bütün do-ğallığıyla ve tüm sâfiyetiyle tertemiz, masum, aziz, dingin, sakin, berrak, özel ve güzel görünüyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

4G alleli, artmış PAI-1 düzeyiyle ilişkili bulunduğundan, 4G alelinin, özellikle diğer genetik trombofilik kusurları olan hastalarda, venöz tromboz riskini

Kendini bilme ve anlamlandırma çabası içinde olan sanatçı kimliğini bir ifade aracı olarak gördüğü sanat yoluyla oluşturur.. “Ben kimim?” sorusunun

Bu çalışma, cinsiyetlendirilmiş bir alan olan futboldaki kadınların deneyimlerini açığa çıkarmanın bir yolu olarak fotoroman yöntemini ele almaktadır..

“Psikolojik problemleri olan kişilikler” diyorsunuz, siz hiç olmayanına rastladınız mı? Bu açıdan kitaplarımın yer yer karnavaleskleşen örgüsüyle de okuru

In order to consider qualitative properties of the past related to the construction of memory, one needs to reach a reconciliation among diverse

The paranasal CT sections and medical records of 850 patients (1700 sides) were evaluated, and the association of concha bullosa subtypes with other sinonasal variations like

EVALUATION OF HEAVY METAL CONCENTRATIONS AND PUBLIC HEALTH RISK OF FISH SPECIES OF VIMBA VIMBA, TINCA TINCA, SCARDINIUS3. ERYTHROPHTHALMUS IN SAPANCA

This form was created by the researchers and included questions related to demographic information such as ethnic origin (Kurdish, Arab, Turkish and Assyrian ori- gin), age