• Sonuç bulunamadı

DARÜLFÜNUN’DA TÜRKÇENİN YERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DARÜLFÜNUN’DA TÜRKÇENİN YERİ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DARÜLFÜNUN’DA TÜRKÇENİN YERİ

IN DARÜLFÜNUN THE TURKISH PLACE

ÖZET: Bu araştırma Darülfünun’da Türkçenin yerini or-taya koymak amacıyla yapılmış bir çalışmadır. Bu amaç doğrultu-sunda bu çalışmada tarama modeli kullanılarak döküman incele-mesi tekniğinden yararlanılmıştır. Bu nedenle araştırma betimsel bir özellik taşımaktadır.

Türk eğitim tarihinde Darülfünun, eğitimin kalitesini art-tırmak adına çeşitli tarihlerde bazı kesintilerle öğretim faaliyet-lerini yürütmüştür. Bu kesintilerde dört girişim görülmektedir: 1. girişim 1863-1869, 2. girişim 1869-1871, 3. girişim 1874-1882 ve 4. girişim 1900 -1933 (Dölen) yılları arasında gerçekleşmiş ve farklı öğretim programları uygulanmıştır. Darülfünun Edebiyat Şubesinde uygulanan öğretim programlarında Türkçenin öğretimi ve ağırlığı farklılık göstermektedir. Türkçe ve Türk edebiyatı ders-lerine fazla yer verilmediği hatta 3. girişimde Edebiyat Şubesi’nin kaldırıldığı ve öğretim dilinin Fransızca olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak bu çalışmada Türkçenin bilim dili olarak kullanılması ve yaygınlaşması bakımından Darülfünun’da görülen olumsuzluklar ortaya konulmuştur.

ANAHTAR KELİMELER: Bilim dili, dil, Darülfünun, Türkçe

ABSTRACT: This research is a study in order to establish the place of Turkish in Darulfunun. For this purpose, document analysis techniques were utilized in this study using the scan mo-del. This is thus a descriptive property research.

Darulfunun in the history of Turkish education, at various times in order to improve the quality of the training activities car-ried out with some interruptions. The establishment stage is four initiatives: 1st initiative 1863-1869, 2nd initiative 1869-1871, 3rd initiative 1874-1882 and 4th initiative 1900-1933 (Dölen 2008, p.1) which took place between year and implemented various training programs Literature education programs implemented in the bran-ch Darulfunun differ in teabran-ching Turkish and weight. Not given much to the Turkish and Turkish literature course even 3 of the initiative shows that the French language and literature teaching branch is removed.

The use of Turkish as the language of science and put forward adversities in terms of the spread Darulfunun and soluti-ons were introduced.

(2)

Giriş

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç, kendisine ait kuralla-rı olan ve ancak o kurallar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş sosyal bir ku-rumdur (Ergin, 1980, s. 3).

Bilim dili, bilim dalları ile ilgili tüm kavramları kapsayan ve bu kapsam doğ-rultusunda sözlü ve yazılı aktarımı ger-çekleştiren dildir. Bu tanım bilim dilinin en basit tanımıdır. Bilim dilinin kapsadığı kavramlar kesindir ve kişiden kişiye fark-lılık göstermezler. Özel kavramları karşıla-yan bu sözcük ve terimlerin anlamları ke-sin olup, kişiden kişiye değişmemektedir (Sarıtosun, 1995, s. 16).

Bir ülkenin bağımsız ve yaratıcı çalışmalar yapabilmesi o ülkenin ulusal dilinin bilim dili olabilme yeterliliğine bağlıdır. Ulusal dilin bilim dili olma duru-mundaki yetersizliği ve bilim dili olarak yabancı bir dil kullanılması durumu yara-tıcı ve bağımsız çalışmaların yapılmasını engellemektedir. Bunun sonucunda bi-limsel çalışmalar sınırlı alanlarda kalarak geniş alanlara ulaşamaz ve halk ile kopuk-luk oluşur (Vargelen, 2012, s. 89).

Görüldüğü gibi dil ve bilim dili birbirlerinden ayrı şekilde düşünülmeme-lidir. Çünkü bilim dili, dil temeli üzerine kurulmuş, bilim dalları ile ilgili kavramları taşıyan bir varlıktır. Bir dil kullanıldıkça iş-lek hale gelir ve ancak işiş-lek diller bilim dili olarak kullanılabilir.

Bilim dilinin özellikleri şunlardır:

1. “Bir dilin (söz konusu olan sembolik ya da bir üst dil değil, doğal dildir) bi-lim dili olabilmesi için öncelikle o dilin eğitim-öğretim dili olması gerekir. 2. Dil, soyut düşünüşe yatkın olmalı ve

varlığa nüfuz etmede zengin çağrı-şımlar uyandıran kelimelere sahip ol-malıdır.

3. İnsanın düşünmesine elverişli olmalı ve düşünceyi ifade edişte zorlanma-malıdır.

4. Gelişmeye, zenginleşmeye uygun ol-malı ve bilim ve teknoloji alanındaki yeniliklere karşılıklar üretebilmelidir.” (Gündoğan, 1997, s. 7, 8).

5. 6.

Yukarıda saydıklarımızın yanı sıra Vargelen bu konuda şu görüşü bildirmiş-tir: “Bir dilin bilim dili olmasında, içinden geçtiği tarihi süreçlerin ve bu süreçlerde kazanılan kültürel özelliklerin dile aktarıl-masının büyük önemi vardır. Çünkü bilim dili olmanın koşullarından biri, öncelikle kültür dili olabilmektir. Bir dilin bilim dili olmasında konuşulduğu ülkede bilime önem verilmesi ve bilim üretiminin olma-sı da büyük önem taşımaktadır. Eğer bir ülke bilim üretemez ise üretenlerden alır ve üretenlerin adlandırdığı şekilde kul-lanmak durumunda kalabilir” (Vargelen, 2012, s.90).

Türkçenin tarihî dönemleri içeri-sinde özellikle medreselerde Arapçanın öğretim dili olarak kullanılması Türkçe-nin bilim dili olarak gelişmesini engelle-miştir. Tanzimat’tan sonra yenilikçi eği-tim arayışlarının sonucu olarak kurulan Darülfünun’un öğretim programlarına bakıldığında ise bazen Türkçeye hiç yer verilmediğini, bazen de bir veya iki dersle yetinildiğini görmekteyiz.

Araştırmanın Önemi

Araştırma, dört farklı girişimle kurulan Darülfünun’un öğretim prog-ramlarında Türkçenin yerini belirlemekte; özellikle 3. girişimde Edebiyat Şubesi’nin kaldırılması ve öğretim dilinin Fransızca olmasının Türkçenin gelişimine ve yaygın-laşmasına olumsuz etkilerini ortaya koy-maktadır.

Araştırmada elde edilen sonuçlar, Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi ve yaygınlaşması için var olan ve yeni kuru-lacak olan eğitim kurumlarında Türkçeye yeterince yer ve önem verilmesinin birey-lerde ana dili bilinci ve duyarlılığı oluşma-sını sağladığı için önemlidir.

Araştırmanın Amacı

Darülfünun Edebiyat Şubesinde Türkçenin yerini araştırmamızın nedeni, bazı dönemlerde ihmal edilerek öğretim programlarında yeterince yer verilme-mesi hatta 3. girişimde kaldırılmasının ve Fransızca öğretime geçilmesinin sebep ve sonuçlarını ortaya koymak; bu yanlışların tekrarlanmaması için önerilerde bulun-maktır.

Sınırlılıklar

“Zaman ve mekânın getirdiği sı-nırlılıklar, sosyal bilim alanında araştırma yapanların veri kaynaklarına ulaşmasını engeller. Bu durumlarda görüşme, göz-lem ve anket etkinliklerinin uygulanması mümkün olmaz” (Karasar,1995).

Bu nedenle Darülfünun’un kuru-luşu 1839 yılında hazırlanan bir layihaya (Dölen, 2009, s. 43) dayandığı için bilgi ve belgelere ulaşmada sınırlılık vardır. O dö-nemleri yaşamış kişilere ulaşılamayacağı için tarihsel metin ve belgelerle yetinil-miştir.

Problem Durumu

Türk eğitim tarihi içerisinde yer alan kurumlardan Darülfünun, eğitimin kalitesini arttırmak için 1863’te kurulmuş ve çeşitli kesintilerle devam ettikten sonra 1882’de kapanmıştır. Kurulması için dört girişim yapılmış ama istenen başarı sağ-lanamamıştır. 1. girişim 1863-1869, 2. giri-şim 1869-1871, 3. girigiri-şim 1874-1882 ve 4. girişim 1900-1933 (Dölen, 2009, s.1) yılları arasında gerçekleşmiş ve farklı öğretim programları uygulanmıştır. Darülfünun Edebiyat Şubesinde uygulanan öğretim programları Türkçenin öğretimi ve ağırlığı bakımından farklılık göstermektedir. Türk-çe ve Türk edebiyatı derslerine fazla yer verilmediği hatta 3. girişimde Edebiyat Şubesi’nin kaldırıldığı ve öğretim dilinin Fransızca olduğu görülmektedir.

Problem Cümlesi

Darülfünun Edebiyat Şubesinde uygulanan öğretim programlarında Türk-çenin yeri nedir?

Alt Problemler

1. Darülfünun tarihi nedir?

2. Üçüncü girişimde Türkçeye yer veril-meyişinin sebebi nedir?

3. Eğitim dilinin Fransızca olmasının se-bepleri nelerdir?

4. Öğretim programlarında Türkçeye yer verilmeyişi, Türkçenin bilim dili ola-rak gelişmesini, yurt içinde ve dışında yaygınlaşmasını engellemiş midir?

Yöntem

“Eğitim araştırmaları, kullanılan yöntemlerin ağırlığına ve muhtevasına göre sınıflandırılmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. Rıza OĞRAŞ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, rizaogras@gmail.com

Serap ATIŞ, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans öğrencisi, serapatis07@gmail.com

(3)

Yine bu sınıflandırılmalarda da yazardan yazara, az da olsa bazı farklılıklar görül-mektedir. Fakat eğitim araştırmalarının nitelikleri göz önüne alınarak şu üç kate-goride birleştiği görülmektedir. 1) Tarihî araştırmalar, 2) Tasvirî araştırmalar ve 3) Deneysel araştırmalardır. Eğitim sorunları açısından tarihî araştırmalar çeşitli mak-satlarla yapılmaktadır. Bunların başında, eğitimde araştırma yapanlara, belirli bir sorundan günümüze kadar nasıl gelindiği yönünde bilgilerin sağlanması gelmekte-dir. Böylece geçmişte yapılmış olanların değerlendirilmesine bunların o zamanki toplumsal koşullarla ilgisi kurulmak sureti ile geleceğe ait yeni bulgulara ve buluşla-ra yönelmek ihtimali artmış olmaktadır“ (Uysal, 2007, s.23).

Araştırma Modeli (Deseni)

“Bu araştırma; durum belirlemeye yönelik olarak tarama modeli kullanılarak yapılmıştır. Tarama modelleri, geçmişte ya da halen var olan bir durumu var olduğu sekliyle betimlemeyi amaçlayan araş-tırma yaklaşımlarıdır. Araşaraş-tırmaya konu olan olay, birey ya da nesne, kendi koşul-ları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır” (Karasar, 1995, s.77). Bu araştır-ma, Darülfünun’un kuruluş aşamalarında Türkçe öğretimi ele alındığı için tarihî ve tasvirî (betimleme) araştırma özellikleri taşımaktadır. Bundan dolayı doküman in-celemesi tekniğinden yararlanılmıştır.

Araştırmanın Evreni

Darülfünun eğitim kurumları ile ilgili bilgi veren belgeler ve kaynaklar araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Kuruluş tarihi çok eski olduğu için tanıklık edecek kişilere ulaşılması mümkün olma-mıştır.

Veri Toplama Aracı

Bu çalışmada Darülfünun döne-minin değerlendirilmesi ve günümüzle karşılaştırılması için yazılı doküman ince-lemesi ve tarama yöntemleri kullanılmış-tır. Öğretim programları Takvim-i Vekâyi, Darülfünun-ı Osmanî Ders Cetveli ve Ma-arif-i Umumiyye Nizamnamesinde yayın-landıkları için bu belgeler ve diğer kay-naklar esas alınmıştır.

Veri Analizi

Yoğun betimleme ve içerik analizi yapılmıştır.

Bulgular ve Yorum

Darülfünun’un 1846’da kurulması kararlaştırılmıştır. Bütün Osmanlı halkının birarada ve eşit eğitim alabilmelerini sağ-layan medreseler dışında dini ilimlerden ziyade pozitif ilimlerin kendini gösterdi-ği modern bir üniversite kurumu olması amaçlanmıştır. (Akyüz, 2009, s.168).

Osmanlı Devletinde bir yükseköğ-retim kurumu olan Darülfünun1846’da kurulması kararlaştırılarak çeşitli tarih-lerde dört farklı girişimle açılmıştır. Bu girişimlerde dini ilimlerin yanında pozitif ilimlerle de öğretim verilmesi hedeflen-miş, bu hedefler doğrultusunda çeşitli ça-lışmalar yapılmıştır. Bu girişimlerde en çok dikkat çeken kusus, öğretim dilinin Fran-sızca olması ve üçüncü girişim ile 1870 yılında açılan Darülfünun’da Edebiyat şu-besinin tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Böylece öğretim dilinin Fransızca olduğu Darülfünun’da Türkçe öğretimi tamamen ortadan kalkmıştır.

Birinci Girişim

Darülfünun, 13 Ocak 1863 günü derviş Paşa’nın konuşması ile açıldı. Kim-yager Derviş Paşa Avrupa’da eğitim gör-müş, döndüğünde mekteb-i harbiye’de öğretmenlik yapmıştır. Açılış konuşma-sında fizik ve kimya ilimlerinin önemine değinmiştir. Daha sonra yaklaşık beş yüz kişinin ilgiyle izlediği ilk dersi vermiştir (Akyüz, 2009, s. 168).

Görüldüğü gibi medreseler hari-cinde yükseköğrenim kurumu olan Da-rülfünun’da fenni ilimlere ağırlık verilmiş ve fenni ilimlerde uzmanlaşmış kişiler ta-rafından gerek kimya gerek fizik alanında çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar bü-yük ilgi görmüştür.

Hekimbaşı Salih Efendi Biyoloji, Ahmet Vefik Efendi Tarih Felsefesi, Meh-met Cevdet Efendi Tabiî Coğrafya dersle-rini okutmuş, Müneccimbaşı Osman Saip Efendi de Heyet’e ilişkin konferanslar ver-miştir. Sadrazam ve nazırların da bazen dinleyici olarak gelmesi derslere ilgiyi art-tırmıştır( Akyüz, 2009, s.168).

Darülfünun, Nisan 1865’te bulun-duğu binadan başka bir binaya taşınmış-tır. Ancak bu binada çıkan yangın sonu-cunda 4000 kitabın yanmasıyla beraber Darülfünun işlevini yitirerek ortadan kalk-mıştır (Akyüz, 2009, s.168).

İkinci Girişim

Hoca Tahsin Efendinin müdür olarak atandığı Darülfünun 1869

tarihin-de tekrar kurulmuştur. Derslerin başla-ması ise öğrencilerin çoğunun talebe-i ulûm’dan olmaları ve o sırada savaşa git-meleri sebebiyle ertelenmiştir. Fakat Ra-mazan ayında müspet bilimler alanında konferanslar düzenlenmiştir (Akyüz,2009, s.169).

Savaşa giden öğrencilerin savaş-tan dönmeleriyle birlikte Darülfünun, Ma-arif Nazırı Saffet Paşa’nın nutku ile açıldı (20 Şubat 1870). Küçük bir binada açılmış olan Darülfünun’un kütüphanesine Fran-sa’da yayınlanmış olan “hümanizm” ve “pozitivizm” ile ilgili eserler getirilmiştir. Bu gelişmelerin yanı sıra Darülfünun’da olumsuzluklar yaşanmakta ve bu durum kurumda ciddi sorunlara neden olmak-taydı. Deneyleri nedeniyle Müdür Hoca Tahsin Efendi dinsizlikle suçlanmış ve görevinden uzaklaştırılmıştır ayrıca “pey-gamberlik sanattır” söyleminde bulunan Cemalettin Afganî tepki çekmiş ve yurt dışına kaçmıştır. Bunun sonucunda gece konferensları iptal edilmiştir.( Akyüz, 2009, s.169).

Yaşanılan bu olaylara rağmen ikinci öğretim yılı 22 Ocak 1871’de başla-mıştır.1872’de 100, 1873’te 73 öğrencisi bulunan Darülfünun’un 1873’te kapatıldı-ğı anlaşılmaktadır (Akyüz, 2009, s.170).

Üçüncü Girişim

Darülfünun ikinci kez açılıp tekrar kapatıldıktan sonra 1873 senesinde Ah-met Cevdet Paşanın eseri olan Mecelle’nin liselerden bir üst kurum olan yüksekokul-larda okutulmasının daha başarılı olaca-ğı fikri gündeme gelmiştir. Bu nedenle Mecelle eğitiminin verilmesi için en uy-gun yer olarak Darülfünun belirlenmiştir. Avrupa eğitim kurumlarına denk olarak Darülfünunda bir öğretim planlaması ya-pılmıştır (Aynî, 2007, s. 31).

Avrupa yüksekokullarının örnek alındığı Darülfünun’da, Avrupa Yüksek Okullarındaki gibi benzer derslerin müf-redata konulması üzerine çalışmalar ya-pılmıştır. Bu dersler akla ve bilime dayalı derslerdir.

Öğretimin Türkçe ya da Fransızca yapılması konusunda anlaşmazlıklar mey-dana gelmiştir. Öğretimin Fransızca yapıl-ması gerektiğini savunanlar Türkçe kitap-ların eksikliğini Türkçenin bilimsel olarak eksik kaldığını ve öğretmen sayısının ye-tersiz olduğunu belirtmişlerdir. Öğretimin Türkçe olarak yapılmasını savunanlar ise tam tersi açıklamalarda bulunmuşlardır. Öğretim dilinin ne olması gerektiği

(4)

konusundaki anlaşmazlıklar sebebiyle bazı kararlar alınmıştır. Hukuk Mektebi’n-de Roma Hukuku, Roma Müesseseleri ve Genel Hukuk dersleri Fransızca ve diğer dersler Türkçe olarak verilecektir. Turuk ve Maâbir Mektebi’nde ise Fizik, Topografya, Uygulamalı ve Genel Mekanik, Hidrolik, Malzeme Hazırlama ve Sınaî Kimya ders-leri Fransızca ve diğer dersler Türkçe ola-caktır. Edebiyat Mektebi’nde İlm-i Mantık dersi hem Fransızca hem de Arapça olarak verilecektir. Edebiyat-ı Arabiye dersi doğal olarak Arapça yapılacaktır (Dölen, 2009, s.155).

Üçüncü girişimle açılan Darülfü-nun’un en büyük sorunu öğretim dilinin ne olacağı konusundaki tartışmalardır. Öncelikli olarak öğretim dilinin Fransızca olması gerektiği düşünülmüştür. Bu dü-şünceyi savunanların dayanakları ise ye-tersiz kitap ve yeye-tersiz muallim sayıdır. Ders kitaplarının eksik olduğu ve yeterli sayıda muallim bulunmadığı bahaneleri ile Darülfünunda öğretim dilinin Fransızca olması kararına varılmıştır.

Bununla ilgili olarak Yanko Efendi başkanlığında ders kitaplarının Türkçeye çevrilmesi için bir heyet görevlendirilmiş ve dört kitap seçilmiştir. Bunların ikisi hukuk ve ikisi mühendislik alanlarına iliş-kin kitaplardır. Bunlar Nikolaki Efendi’nin Fransızcadan çevirdiği Ticaret Hukuku, Şirvanî Ahmed Efendi’nin Arapçadan çevirdiği Usûl-i Fıkh, Mösyö Lambert’in yazdığı ve yardımcıları ile Yanko Efendi tarafından çevrilen Topografya dersleri ve Mösyö Fleury tarafından çevrilen Kimya-yı Sınaî adlı kitaplardır. Fakat bunlardan yal-nız Usul-ı Fıkh’ın basılmış olduğu bilin-mektedir (Dölen, 2009, s. 156).

Mekteb-i Sultanî’nin gelirleri ile yürütülen Darülfünûn-ı Sultanî’nin çeşitli siyasal nedenlerle tatil edildiği görülmek-tedir. Bu nedenler ise; 1877-1878 Osman-lı-Rus Savaşı, devletin içine düştüğü mali sıkıntı, Meclis-i Mebusan’ın kapatılması ve Meşrutiyet’in askıya alınması ile başla-yan siyasal olaylar, Çırağan Vakası’nda Ali Suavi Efendi’nin öldürülmesi, II.Abdülha-mid’in gayrimüslimler konusundaki yak-laşımından oluşmaktadır. Bir süre sonra Fransa’nın baskısı ile öğretime yeniden başlanacağı kararı ilan edilmiştir (Dölen, 2009, s. 156).

1878 sonunda Hukuk Mekte-bi, Kasım 1878 ortalarında ise Turuk ve Maâbir Mektebi tekrar öğretime başlamış-tır. Fakat Edebiyat Mektebi’ne yer verilme-miş ve ortadan kalkmıştır. (Dölen, 2009, s.

157)

Darülfünun’da eğitimin devam edebilmesi için çalışmalar yapılmakta fakat 11 Kasım 1879 günü verilen resmi ilanda turuk ve maâbir mektebinde bazı ekonomik sıkıntıların yaşandığı belirtilmiş bu nedenle Turuk ve Maâbir Mekteplerin-de öğretime ara verilmesi gerektiği kara-rına varılmış ve öğretime ara verilmiştir (Dölen, 2009, s. 157-158).

Darülfünun’da 1878’de veril-mesi gereken ilk mezunlar 1880’de ve-rilebilmiştir: Sadık Bey ile Hıristo Foridi, Torozyan, Unciyan, Zoryan, Bezzazyan ve Belbeliyan efendiler gerekli sınavları başararak Hukuk Mektebi’nden diploma almışlardır. Turuk ve Maâbir mektebi’nden mezun olan Karakoç ve Hındabyan Efen-diler de Sivas Vilâyeti’ne mühendis olarak tayin edilmişlerdir. Sava Paşa ile Belçika Sefareti Baş Tercümanı Mösyö Kalinos da Hukuk Mektebi’ne öğrenci olarak devam etmektedirler (Dölen, 2009, s.158-159). Edebiyat mektebi ise açılmaması nedeni ile mezun verememiştir.

Darülfünun-ı Sultanî’nin kapan-masının ardından 1882-1885 yılları arasın-da Maarif Nâzırı olan Mansurîzâde Musta-fa Paşa tarafından Darüfünun’un yeniden açılabilmesi için çalışmalar yapılmışsa da başarılı olunamamıştır. Yaklaşık yirmi yıla yakın bir süre Darülfünun kurulması dü-şüncesi gündemde yer almamıştır (Dölen, 2009, s.159).

Darülfünun-ı Sultanî’nin sonu ko-nusunda Ekmeleddin İhsanoğlu aşağıdaki değerlendirmeyi yapmaktadır:

“1881 yılında Hukuk Mektebi me-zun verirken Turuk ve Maâbir Mektebi mezun vermemiştir. 1881 yılı ve sonrasın-da bu mektep veya Dârülfünun-ı Sultanî hakkında herhangi bilgi veya belgeye rastlanmamıştır. Bu durum Dârülfünun-ı Sultanî’nin 1881 yılında kapanmış olabi-leceğini göstermektedir” (Dölen, 2009, s. 159).

Buna göre, Turuk ve Maabir mek-teplerinin sonunun ne olduğu, nasıl kapa-tıldığı konusunda açık bir bilgiye ulaşıla-mamıştır. Bilinen tek gerçek vardır ki o da 1881 yılı sonrasında Darülfünun-ı Sultanî ile ilgili hiçbir kaynağa ulaşılamadığıdır.

Darülfünun-ı Sultanî bazı özellik-leri ile daha önceki iki başarısız Darülfü-nun girişiminden farklı bir yere sahiptir. Hukuk, Maabir ve Turuk mektepleri yal-nızca 1 kez öğrencilerini mezun etmiş ol-masına rağmen planlı ve düzgün çalışmış

kurumlardır. Bu dönemde Darülfünun’da mesleki eğitim alanına önem verilmiş, dini ilimlerin etkisi en az seviyeye indi-rilmiştir. Darülfünun’a sadece Fransızca bilenlerin alınmak istenmesi büyük bir kargaşa yaratmış böylece Darülfünun’un kapıları medreselere kapatılmıştır. Darül-fünun’dan mezun olan öğrencilerin daha çok gayrimüslimlerden oluşması Darülfü-nun kurumu ve devlet yetkilileri arasında zıt kutuplaşmaya neden olmuştur. Dev-letin üst makamlarına gayrimüslimlerin getirilmesi dönemin padişahı tarafından Darülfünun’un kapatılmasında önemli bir gerekçe olarak görülmüştür. Bu girişi-min diğer girişimlerden en büyük farkı ise Edebiyat şubesinin ortadan kaldırılması-dır.

Dördüncü girişim

Darülfünun 14 Ağustos 1900 yı-lında (Semiz, 2000, s. 651) “Darülfünun-ı Şahane” ismini alarak 27 maddelik “Darül-fünun Nizamnamesi” ile açılmıştır. Öğreti-me II. Mahmud türbesine bitişik Mülkiye Mektebi’nde başlamıştır. Yönetiminde ise Mülkiye Mektebi Müdürü Recai Efendi gö-revlendirilmiştir. Darülfünun-ı Şahane üç mektep olarak açılmıştır. Bunlar: Ulûm-ı Âliye-i Diniye, Ulûm-ı Riyaziye ve Edebiyat şubeleridir (Olgun, 2008, s.187).

Dördüncü ve son kez açılan Darül-fünun’u kurma çalışmalarının daha planlı ve dikkatli bir şekilde çalışıldığı görülmek-tedir.

Sait paşa’nın girişimlerinin etkisiy-le açılan Darülfünun’un açılışındaki diğer etken ise Sultan Abdülhamit’in “zararlı fi-kirleri kontrol etme” düşüncesidir. Darül-fünun’un açılışında çıkarılan nizamname ile birçok değişiklik yapılmış; idari ve ilmi serbestlik değiştirilerek hükümetin kont-rolü artmış, öğrenci sayısına sınırlandır-malar getirilerek öğretimin kontrol altına alınması amaçlanmış, eğitim paralı hale getirilmiştir ve Darülfünun’un amacının meslek adamı yetiştirmek olduğu belir-tilmiştir Ayrıca Türkiye üniversitelerinde ilk kez merkeziyetçi yönetim Darülfünun-ı Şahane’de uygulanmış ve ülkede kesinti-siz üniversite eğitimin başlangıcını oluş-turmuştur (Olgun, 2008, s.187-188).

Darülfünun nizamnamesi ile Da-rülfünun serbestliği ortadan kalkmıştır. Dönemin sıkı yönetim anlayışı kendini Darülfünun’da da göstermiş olup Darül-fünun hem idari hem öğrenim alanlarında hükümet kontrolüne alınmıştır.

(5)

II.Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Fırkası zamanında Darülfünun daha çok gelişme kaydetmiştir. Bu dö-nemde Darülfünun içerisindeki çalışmalar daha disiplinli bir şekilde devam ettiril-meye başlanmıştır. Ders programlarına yeni dersler eklenmesinin yanı sıra bazı bölümler ikiye ayrılmıştır. Darülfünun’da yapılan bu ciddi çalışmalar ile bazı kurum-lar da birbirine bağlanmıştır. Yapılan bü-tün bu çalışmalar Darülfünun’un niteliği arttırılmak amacı ile yapılmıştır (Olgun, 2008, s.188). Yapılan yenilikler sonucunda Darülfünun’a olan talep artmış ve öğrenci sayılarında aşırı artış olmuştur. Bu durum yeni bir Darülfünun binası ihtiyacını or-taya çıkarmış (Olgun, 2008, s.188-189) ve 1913 yılında Darülfünun-ı Osmani İstan-bul Darülfünun’una dönüştürülmüştür (Semiz, 2000, s.652).

Yalnızca erkek öğrencilerin öğre-nim alabildiği Darülfünun’a 1914 tarihin-de Darülfünun binası içintarihin-de bir İnas (Kız) Darülfünun’u açıldı. Mart- Nisan 1919’da gerçekleştirilen yenilik girişimleri ile kız ve erkek öğrenciler için ders programı ve ho-calar konusunda yeni kararlar alınmıştır. Kız ve erkek öğrenciler için ders program-larının aynı hocalarla yapılması ama ders saatlerinin uygulamasının farklı şekilde gerçekleştirilmesi kararı alınmıştır. Bu ka-rarı kabul etmeyen kız öğrenciler erkek öğrencilerle aynı sınıfta öğrenim almaya başladılar (Semiz, 2000, s.653).

Böylece Darülfünun’da karma eği-timin başladığı görülmektedir Bu duru-mun sonucu olarak 1914 tarihinde açılmış olan İnas (Kız) Darülfünun’u varlığını an-cak beş yıl sürdürebilmiş ve ortadan kalk-mıştır. Darülfünun’la ilgi çalışmalar devam ederken, I. Dünya Savaşı döneminde bazı aksaklıklar meydana gelmeye başlamıştır.

1918 yılında Almanya ve Macaris-tan uyruklu profesörlerin Mondros

Müta-rekesi hükümleri gereğince siyasi neden-lerle Türkiye’den ayrılmaları ve askerden dönen öğrencilerin neden olduğu sınıflar-daki öğrenci sayısında aşırı artış sorunları ortaya çıkmış bu durum yenilik girişimleri ile Avrupa düzeyinde bir üniversite olma-sı amaçlanan Darüfünun’’un çalışmaları-nı olumsuz yönde etkilemiştir. Darülfü-nun’un içerisinde bulunduğu bu olumsuz durumdan kurtulması için çalışmalar ya-pılmaya başlanmış ve 11 Ekim 1919 tari-hinde Darülfünun-ı Osmanî Nizamnamesi hazırlanmıştır. (Semiz, 2000, s. 653).

1 Nisan 1924 tarihinde Darülfü-nun bağımsız bir konuma gelmiştir. TBMM tarafından hükmî şahsiyet tanınan Darül-fünun’un yönetiminin ise katma bütçe ile gerçekleştirilmesi kararına varılmıştır.21 Nisan 1924 tarihinde bu kararlar doğrul-tusunda kabul edilen şekil ve esaslar ile yönetilmeye başlanılmıştır. Yenilik çalış-maları ise yeniden gündeme gelmiş, var olan fakültelere ek olarak yeni fakülteler açılmak istenmiştir. Fakat girişimler yeter-siz görülmüş ve daha köklü yenilikler ger-çekleştirilmesi maksadıyla Maarif Vekâleti tarafından reddedilmiş (İhsanoğlu, 1993, s.525).

Görülüyor ki Darülfünun özerk bir kurum konumuna gelmiştir. Her açılış girişiminde olduğu gibi dördüncü girişim-de girişim-de çağdaş bir kurum olması amacıyla yenilik çalışmaları yapılmak istenmiş, pro-jeler sunulmuş fakat daha köklü ve geniş ıslahat yapılması amaçlanmıştır.

Cenevre Üniversitesi pedagoji profesörü Albert Malche Darülfünun’da gerçekleştirilmesi gereken yenilikleri kapsayan bir rapor hazırlaması amacıyla 1930 yılında TBMM tarafından İstanbul’a davet edilmiştir. Ders programındaki de-ğişikliklerden çok uygulamaya dikkat çe-ken bu rapor 29 Mayıs 1932’de hükümete sunulmuştur. Bu gelişmelerden sonunda Darülfünun’un kapatılacağına dair haber-ler çıkmış fakat 9 Ekim 1932 tarihinde bu haberler yalanlanarak doğru olmadıkları belirtilmiştir.(İhsanoğlu, 1993, s.525).

Darülfünun’un kapatılıp yerine İstanbul Üniversitesi kurulması kararı 5 Mayıs 1933 tarihinde yapılan hükümet toplantısında alınmış olup 31 Mayıs 1933 tarihli TBMM oturumunda Darülfünun’a bağlı kuruluşların kaldırılarak İstanbul Üniversitesi’nin kurulması kararı alınarak kuruluş görevi Maarif Vekâleti’ne verilmiş-tir (İhsanoğlu, 1993, s.525).

Edebiyat Şubesinde Okutulan Dersler Birinci Girişim

Maarif-i Umûmiye Nizamnâme-si’ne Göre Darülfünun-ı Osmanî’de Oku-tulan Dersler: İlm-i Terkib-i Vücud-ı Insanî, [İnsan beyninin yapısı], İlm-i Ahval-i Nefs [Psikoloji], Mantık, [İlm-i] Maâni [Sözün amaca uygunluğu], Beyân [Söz söyleme(-belagât) ilminin bir bölümü], İlm-i Kelâm [Allah’ın birliğini akıl ve mantıkla açıklayan bilim], İlm-i Ahlâk [Ahlâk], Hukuk-ı Tabiiye [Doğal hukuk], İlm-i Tarih, Arabî [Arapça], Farisî [Farsça], Türkî [Türkçe], Fransızca, Yunan lisanı, Lâtin lisanı, Bilumum üm-mehât-ı elsînekavâidinin tatbik ve muka-yesesine dair Sarf-ı umumî [Bütün esas dillerin gramerlerinin uygulanması ve karşılaştırılmasına ilişkin genel dilbilgisi], İlm-i aruz [Aruz ölçüsü], Tarih-ı Umumî [Genel tarih], İlm-i Âsâr-ı Atîka [Arkeoloji], İlm-i meskûkât [Nümizmatik](Dölen,2009, s.87).

Maarif-i umûmiye nizamnâme-si ile okutulması kararlaştırılan derslerle Türk dili ve edebiyatını öğretmekten çok Arapça öğretiminin ön planda olduğu, dinî, ahlâkî, hukukî, tarihî derslerin yer aldığı; Arapça, Farsça ve Fransızcanın öğ-retilmesi amaçlandığı görülmektedir. Bu kararda dikkat çeken husus, Arabî, Farisî, Fransızca, Yunanca, Lâtince gibi birçok ya-bancı dil derslerinin yer almasına karışık Türkçeye Türkî dersi adı altında tek ders olarak yer verilmesidir. Fakat nizamnâme-de okutulması kararlaştırılan bu nizamnâme-dersler okutulmamıştır. Ders olarak Tablo 4.2.1’de görüldüğü gibi edebiyat, Fransızca, Tarih, coğrafya, mantık, hukuk, resim, fizik, ma-tematik dersleri okutulmuştur. Derslerin saatlerine bakıldığında edebiyat dersinin yalnızca dört saat olması ve yetersizliği görülmektedir.

İkinci girişim

Tablo 4.2.2’de görüldüğü gibi Edebiyat 1 ve Edebiyat-ı Türkiyye 2 saat olmak üzere toplam 3 saatlik edebiyat Tablo 4.2.1. Birinci girişimde Darülfünunda

okutulan dersler (Dölen, 2009, s.101-102)

Dersler Ders Saati

Edebiyat 4 Fransızca 3 Tarih 3 Coğrafya 2 Mantık 1 Hukuk 1 Resim 1 Fizik 2 Matematik 2

Tablo 4.2.2. İkinci girişimde okutulan darülfünun dersleri (Dölen, 2009, s.119)

Dersler Ders Saati

İlm-i Heyet [Astronomi] 2

Edebiyat 1

İlm-i Mevâlid 2

Hikmet-i Tabîiyye [Fizik

]

2

(6)

dersi okutulmuştur. Ders sayısı ve saati olarak yetersiz olduğu görülmektedir. Di-ğer dersler de Türkçe ve edebiyat ile ilgisi olmayan derslerdir.

Üçüncü Girişim

Darülfünunun açılışıyla ilgili ola-rak gerçekleştirilen birinci ve ikinci giri-şimlerde Hukuk, Turuk ve Meâbir ve Ede-biyat olmak üzere üç şube mevcut iken Darülfünun bu girişimde yalnızca iki şube olarak açılmış ve edebiyat mektebine yer verilmemiştir. Üstelik eğitim dili olarak Fransızca kabul edilmiş ve bu duruma neden olarak yeteri kadar Türkçe ders ki-tabının bulunmayışı ve dersleri Türkçe okutacak hocaların bulunmayışı ileri sü-rülmüştür (Aynî, 2007, s.30).

Dördüncü Girişim

Tablo 4.2.3’te görüldüğü gibi Edebiyat-ı Osmaniye adlı ders 2 saat, Edebiyât-ı Arabîye ve Fârisiye 2 saat ve Edebiyât-ı Franseviye 2 saat olarak oku-tulmuştur. Arap, Fars ve Fransızca edebi-yatlarıyla aynı ağırlıkta yer almıştır. Diğer dersler ise tarih, coğrafya ve arkeoloji ağırlıklıdır. Böyle bir programla Türkçenin ve Türk edebiyatının öğretilmesi mümkün değildir.

Tablo 4.2.4’te görülen 1903-1904 ders yılındaki programda da Edebiyat-ı Osmaniye adlı ders 1 saat, Edebiyât-ı Ara-bîye ve Fârisiye 2 saat ve Edebiyât-ı Fran-seviye 2 saat olarak okutulmuştur. Arap, Fars ve Fransızca edebiyatları aynı ağır-lıkta kalırken Osmanlı edebiyatı 1 saate düşürülmüştür. Türkçe ve Türk edebiyatı öğretimi adına bir gerilemeden söz ede-biliriz.

Cumhuriyet döneminde Darülfünun’un devamı olarak İstanbul Üniversitesi kurul-muş ve yeniden yapılandırmaya gidilmiş-tir. Edebiyat Mektebi’nin yerine Edebiyat Fakültesi açılmış ve öğretim programları yeniden düzenlenmiştir. Türk Dili ve Ede-biyatı Bölümü ders programında yer alan dersler ile Darülfünun’da okutulan dersle-ri sayı ve içedersle-rik olarak karşılaştırırsak Türk-çe lehine çok büyük farklılıklar olduğunu görürüz: Dört yıllık eğitim boyunca Türk dili ve edebiyatıyla ilgili 97 ders okutul-maktadır ve ders kredilerinin toplamı 178’dir (http://edebiyat.istanbul.edu.tr/ turkdili/?p=7755).

Sonuç

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerin-de medreselerdönemlerin-de Türkçenin öğretimine yönelik ders bulunmamakta ve öğretim faaliyetleri ağırlıklı olarak Arapça ile yü-rütülmekteydi. Bu durum Türkçenin geliş-mesini ve yaygınlaşmasını engelleyen ve yavaşlatan hususlardan biridir.

Batılı anlamda bir üniversite kur-ma iddiasıyla açılmış olan Darülfünun’un kuruluşundan itibaren gerçekleşen dört girişimde farklı öğretim programları uy-gulanmıştır. Birinci ve ikinci girişimlerde Türkçe öğretimi için birer ders konulmuş; üçüncü girişimde ise Edebiyat Şubesi ta-mamen kaldırılmış ve eğitim dilinin Fran-sızca olması ders kitabı eksikliği ve Türkçe ders verecek hoca bulunmayışı gibi ne-denler ileri sürülerek benimsenmiştir.

Darülfünun’un Fransızca eğitim veren Darülfünun-ı Sultanî’ye taşınması ve çeşitli sebepler gösterilerek öğretim di-linin Fransızca haline getirilmesi açıklan-ması zor bir durumdur. Gerçek sebep pa-rasızlık mıdır, hoca yetersizliği midir yoksa devlet yöneticilerinin bilinçsizliği midir? Bu konu yeterince tartışılmamıştır.

Dördüncü girişimde de Türkçenin öğretimine yeteri kadar önem verilme-miştir. Bu gelişmeler, Türkçenin bilim dili olarak gelişmesini engellemeye yönelik bir adım olarak görülebilir.

Günümüzde Darülfünun-ı Sul-tanî’nin devamı olarak kurulan Galatasa-ray Üniversitesi’nde eğitim dilinin Fransız-ca oluşu ve Türkçe öğretimine yönelik bir bölümün yer almayışı aynı yanlış düşün-cenin bir devamı sayılabilir.

Kaynaklar

• Akyüz, Y. (2009). Türk eğitim tarihi. (14. baskı). Ankara: Pegem A Yayıncılık. • Aynî, M, A. (2007). Darülfünun Tarihi,

İstanbul: Kitabevi

• Dölen, E.(2009). Türkiye üniversite ta-rihi 1 Osmanlı döneminde darülfünun 1863- 1922, İstanbul: İstanbul bilgi üniversitesi yayınları

• Ergin, M. (1980). Türk dil bilgisi. (5.bas-kı). İstanbul: Boğaziçi Yayınları

• Gündoğan, A. (1997). Bilim dili olarak Türkçe, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, s. 7-12

Tablo 4.2.3. Darülfünun-ı Şâhâne Edebiyat Şubesi’nin Yenilenen ve

İki Yıla İndirilen Ders Programı (1902) (Dölen, 2009, s.282)

Dersin Adı Birinci Yıl İkinci Yıl

Mantık ve Ahlâk 2 2

Edebiyât-ı Osmaniye 1 1

Edebiyât-ı Arabîye ve Fârisiye 2 2

Edebiyât-ı Franseviye 2 2

Tarih-i Osmanî ve Düvel[Osmanlı ve Devletler Tarihi] 2 2

İlm-i Âsâr-ı Atîka [Arkeoloji] 1 1

Usûl-i Terbiye ve Tedrisiye [Pedagoji] - 1

Coğrafya-yıUmûmî, Umranî[Genel ve Ülkeler Coğrafyası], Etnografya 2 2

Toplam 12 13

Tablo 4.2.4. Darülfünun-ı Şâhâne Edebiyat Şubesi’nin 1903-1904 Ders Yılındaki

Ders Programı (Dölen, 2009, s.283)

Dersin Adı Birinci Yıl İkinci Yıl Üçüncü

Yıl

Mantık ve Ahlâk 2 2 2

Edebiyât-ı Osmaniye[Osmanlı Edebiyatı] 1 1 1

Edebiyât-ı Arabiye ve Farisiye [ Arap ve Fars Edebiyatı] 2 2 2

Edebiyât-ı Franseviye[Fransız Edebiyatı] 2 2 2

Tarih-i Osmanî ve Düvel[Osmanlı ve Devletler Tarihi] 2 2 2

İlm-i Âsâr-ı Atîke [Arkeoloji] - 1 1

Usûl-i Terbiye ve Tedris [ Pedagoji] - - 1

Coğrafya-yıUmûmî, Osmanî, Umranî[Genel, Osmanlı

ve Bayındırlık Coğrafyası] 2 2 2

(7)

• İhsanoğlu, E. (1993). Darülfünûn. Di-yanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi c.8. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, s. 521-525

• Karasar, N. (1995). Bilimsel araştırma yöntemi, (7. baskı). Ankara: Araştırma Eğitim Danışmanlık Ltd

• Olgun, K. (2008). II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basınında bir Eğitim Kurumu Olarak Darülfünun (1908-1912) (Ba-sılmamış Doktora Tezi), Edirne: Trakya

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü • Sarıtosun, N. (1995). Bilim ve öğretim

dili olarak Türkçe. İstanbul: Teknik Üniversitesi Yayınları

• Semiz, Y. (2000). Osmanlı Devletinde Üniversite Darülfünun, Konya, Uluslar Arası Kuruluşunun 700. Yıl Dönümün-de Bütün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi

• Türk Dili ve Edebiyatı Lisans Ders Prog-ramı, Alıntı yapıldığı tarih: 27.05.2015,

http://edebiyat.istanbul.edu.tr/turk-dili/?p=7755

• Uysal, Ş. (2007). Eğitim araştırmaların-da yöntem, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, c. 7, sayı: 1. • Vargelen, H. (2012). Bilim dili olarak

Türkçe. Gazi Üniversitesi Türkçe Araş-tırmaları Akademik Öğrenci Dergisi s. 89-94.

Referanslar

Benzer Belgeler

answered the same question for coregular semigroups since each coregular semigroup is a Clifford semigroup and since coregular semigroups cannot be embedded into a group by using

Japonyada, 1952 de inşası biten bu otel ta- mamen modern anlayış ve karakterde inşa edilmiştir.. Yer altında 4, yer üstünde 10

Öğretmen adayları deneysel modelleme problemlerinin modeli oluşturma basamağında GeoGebra yazılımını aktif olarak kullanmış ancak veriler için uygun modeli belirleme

Şekil 4.17’de, 450 mg/L giriş KOĐ değerine karşı gelen sulu KA’nın TO için optimize edilen Foto-Fenton prosesi ile fotokatalitik arıtımı için arıtma süresine

Parmi les ouvrages particulicrs, il y a ceux qui enseignent la science philosophique (al-' Ilm al-Falsafa)- comme les sciences mathematiques, les sciences naturelles et la

Smythe, önemli çalışmalarından biri olan “İletişimin Ekonomi Politiği Üzerine” isimli makalesinde, ekonomi politiğin bakış açısından iletişim için bazı kavramsal

Kickstarter.com gibi kitle fonlama siteleri son zamanlarda girişimciler için önemli bir kaynak bulma yöntemi haline geldi.. Projesini hayata geçirmek isteyen bir girişimci ya

Üstün Ergüder; komisyonun İstanbul toplantıları sırasında, Ermeni arkadaşların Boğaziçi'ni ziyaret etmelerini çok arzu etmiş.. Çünkü her zaman