~anizmin yaygın olduğu toplumlarda, dini hüviyetdeki kişiler ~celerini, ruh hallerini zihinde kalıcı sözlerle çevresindekilere
nakletmeye çalışıyorlardı. Bunun da kulakta hoş name bırakacak ses ve heceleri tekraralayarak sağlıyorlardı.
Nesirden ziyade nazma başlangıç teşkil edecek olan ilk dini, edebi terennümler böyle meydana geldi. l
iS. yüzyıla gelinceye kadar Aşık Edebiyatı'mn yerini dolduran destan ve mistik edebiyat gelene~nin yegane icracılan ise Ozan'lardı. Ozanlar, duyduğu ve
bildiği kahramanlık olaylarım düzüp koşmalda mükellefii. Bunun da kopuz
eşleğinde yaparlardı. Halk şairlerinin "Aşık" adını almalan ise Tekke Şiiri'de
denilen mistik edebiyatın da etkisiyle 16. yüzyılda olmuştur. 2 Aşık Edebiyatı, Anadolu'da islam gelene~nden aldığı unsurlarla gclişerek, konu ve teknik yönden güzel ürünler venneye başlamış; şÜfdi kullamlan motifler ve şiirin aynlmaz bir
parçası olarak görülen müzik yönünden eskik şiir gelene~ ile bütün1eşip varlığım
günümüze kadar getirmiştir.
Aşık tarzı şiiri, ezgilerinden ve icra gelene~nden ayınnak mümkün
de~ldir. Ahmet Talat Onay "Halk şiir/erini tedkik ederken yalnız eşka/ ve envaı, yani bu şiir/erin şekil ve mevzuuna göre arz ettikleri tenevvüatr değil, aynı zamanda teganniyi de nazardan uzaklaştırmamak lazım ge/mektedir.,,3 diyerek halk şiirlerinde türleri değerlendirirken ezginin ayıncı bir özellik olduğunu ısrarla belirtmiştir. 18. ve 19. yüzyıllarda en verimli ç.ağ1annı yaşayan Aşık Edebiyatı 20.
yüzyılın başlanna kadar canlılığtm korumuştur. Toplum yapısındaki de~şmeler,
radyo, tv, sinema ve tiyatro gibi unsurlar, halkı aşıklardan uzaklaştırmasından dolayı zayıflaımştır. 19. yüzyılın Aşık Edebiyatı 'mn parlak dönemini yaşatmada
önemli katkısı olan aşık1ardan biri de Sünmlani'dir.
Bu makale Oltu'da 1-3 Temmuz 1998 tarihlerinde düzenlenen "Geçmişten Geleceğe Oltu ve Çevresi" konulu sempozyurnda bildiri olarak sunulmuştur.
•• Atatilrk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili Uzmam ı Doğan Kaya, Sivasta Aşıklık Geleneği, Sivas 1998, s.25
2 Mehmet Yardımcı, Başlangıçtan Günümüze, Halk Şiiri, Aşık Şüri, Tekke Şiiri, Ankara 1998, s.5
5
Sümmani ye ÇeHcsi
Süınınani, 1862 yılında Erzurom ili, Narınan ilçesi, Saınikale köyünde
doğar. Sünunani'nin doğum tarihi ile ilgili çeşitli ihtilaflar vardır. Bu ihtilafın ana
ka)'nağı ise. aşağıda ilk dörtlüğünü verdiğimiz koşmamn birinci mmasındaki
tarihin ilk kaynaktan başlayarak yanlış yazılması dolayısıyladır.
""Tarih seksen dokuz onbir yaşıında
Ccm oldu başıma iş bircr birer Onsekiz yıl sürdü yarin peşinde Akıttım göziimden yaş birer birer" Sürnmani hakkında Yapılan çalışmalarda ilk nusra:
"Tarih seksen yedi onbir yaşımda,,4
olarak 'lemıektedirler. Bizim elde ettiğimiz üç ayrı cönkte ve torunlarımn Hatlarındaki şiirde de bizim yukarda verdiğimiz "T.rırih seksen dokuz unbir ;vaşımda" şeklindedir. Yine Hikmet Dbdaroğlu da yayınladığı bir makalesinde bu konuya değinerek doğum tarihinin 1860 değiL, 1862 olduğunu ispatlamaya çalışır. 5
Sümmani, II yaşında bade içerek aşıklıga başlamıştır. Ablak taşında gördüğü rüya ile pirler elinden bade içen küçük Hüseyin, kendisine gösterilen "Gülpcri" adındaki birr kıza aşık olur ve pirler tarafından ona "Sümrnani" mahlası verilir
Süınmani kelimesi "Sonuncu, sona aif' aıılamlarına gelmektedir. Bunu
şiirlerinde de sık sık dile getiren aşık, duyguları ile malılasını arılanı olarak
bütünleştirmiştir. 6
"Aşk kaydına geçti bunca aşıklar Süınmaniyi bir kenare yazdılar:'
Bade içtikten sonra Erzumın'a gelerek Erbabi ile tamşır ve ondan saz çalınasım öğrenir. Gülperiyi bulmak ümidiyle doğu iııerini ve orta Asya'nın büyük bir bölümünü gezer. Ömrünün son günlerini ise kö)iinde geçirir. 1915 yılında doğduğu yer olan Samikale'de ebediyete intikal eder.
Haşim Nezihi Okay, Sümmani -Hayatı ve Şiirleri, bı. 1954; Nesip Yağmurdereli, SÜ1nmani -Hayatı ve Şiirleri, bt, i 934; Mehmet Kardeş, Meşhur Saz Şairi Aşık
SÜ!l1l11aui, İst. i 963.
Hikmet Dizdaroğlu, "Sümınarıi'ye Dair 1", Türk Folkloru Araştınmılan, S. 9, Nisan
1950, s 149-150.
Sümmani, üm111i bir aşık olmasına rağmen babası tarafından kiiçük yaşlarda dilli ve aWili yönden i}i olarak eğitilmiştir. Ancak Süm.rnarıj'nin alim bir babamn
oğlu olarak okuma yazma bilmemesini ise onun küçük yaşta gurbet ellerine
çıkmasına bağlıyoruz. 7
Bunun dışmda Süımuani zamanın ünlü alimlerinin de sohbetlerine sık sık katılarak ilmi yönünüde güçlcndinniştir. Başta Narmanh Edhem Baba ve Sanamerli Hacı ;:\hmet Baba olmak üzere birçok alimden feyz
alımştır. Sümmani bir semaisinde Edhcm Baba'ya şöyle hitab etmektedir: "Bülbülne hayal babında
Nuşi var aşkın abında
Daim sen ma babında
Sünunan olsun eşin bülbül"
Sümmani ç.ok sevdiği ve saydığı Hacı Ahmet Baba'ya ise tam dört tane şür söylemiştir.
Aşık Süınmapj elde ettiğimiz kaynaklara göre 16 aştk:1a ayrı a}TI karşılaşma yapmıştır. Yaşadığı devirde baba olarak bilinen Sünunani'nin daha fazla aşıkla karşılaşma yaptığım tahmin etmekteyiz ama şu ana kadar bunu isp-:ıtlayacak bir
yazılı belgeye ulaşarnadık. Yine kayruıklarımızda bu aşıklarla yapılan karşılaşmaların ancak dokuzuyla ilgili metinler bulunmaktadır. Diğer aşıklarla yapılan atışmalar şimdilik elimizde değildir. Sümm.ani'nin karşılaşamalannda diğer bir önemli hususu ise, karşılaşmalarda Sünunani'nin daima konuk aşık
olarak bulunmasıdır. Bmm da yine Sümmani'nin çok gezmesine ve köyünde
durırıamasına bağlayabiliriz.
Sümmani'nin karşılaşma yaptığı aşıklar şunlardır: Erbabi. Mahiri. Şenlik,
Zülali, Celali, Nihani, Huzuri, Zuhuri, Mazlumi, Sezai, İkrari, Kenzi, KelamL
İzani'dir. Bu aşıklardan, Mazluıni, İkrari, Kenzi, Kelami ve İzani ile yapılan
atışmalar bulunamannştır.
Bunların dışında Nesip Yağınurdereli eserinin 68. Sayfasında Muhibbi Sümmani karşılaşmasına yer venniştir. Karşılaşma ile ilgili açıklamasında Muhibbi hakkında malumatı olmadığım söylemekle beraber, bu karşılaşıııayı nasıl
elde etitğini ise belirtmemiştir. Oysaki Sümmani 'nin Muhibbi ile karşılaşması
mümkün değildir. Muhibbi'nin ölüın tarihi l8fl8'dir ve Sümmani bu tarihte 6
yaşındadır. Bu meseleyi ince detaylarıyla anlatan Adil ÖZder. Süımnani'nin
Muhibbi'nin köyüne geldiğinde, "Ah keşke Muhibbi Baba sağ olsaydı da görüşebi lseydik." Dediğini de hatırlatır. 8
Erkal, a.g.e., s.21
Sümmani'nin Halk Edebiyatı'ndakiYeri
Yaşadığı dönemde ününü Orta Asya'ya kadar yayan Sünıınani, ne yazıldd o dönemde Edebiyat sahasında hak ettiği yerini alamamıştır. Hakkında yazılan ilk
yazılarda da sanatının değeri pek anlaşılmadığından yanlış yorumlaııııuş ve yanlış değerlendirilmiştir. Hakkında ilk çıkan yazılardan biri olan Süreyya Raifin "Türk
çocuğu" mecmuasındaki makalesinde "Sünımani 'nin şiirlerinde se/is bir i1slup, tam bir vezin, bazen ahenksizlik, taktiilerde gayri tabiilik göze çarpmaktadır. Türkçeye hakim olmadığı için ka/iye ha/alarına tesadüf etmek kabi/dir. Bun/ara kafiye demektense yarım kajiye demek daha doğrudur.,,9 şeklinde yaptığı değerlendirme ile Sümmani'nin şiirini Halk şiiri nonnlannda tedkik yapmama yönteminden kaynaklanan bir hata ile değerlendirmiştir. Şu bir gerçektir ki, Halk
Şairlerinin diğer şairlerden ayrı olarak, şiirlerini irticalen söylediği için Süreyya Raif'in eleştirdiği yönlerin zaten kaçınılmaz olduğu aşikardır.
Sümmani'yi edebiyat alemine ilk defa duyuran ise Ziyaeddin Falıri Fındıkoğlu'dur. Sümınani'nin ölümünden lO yıl kadar sonra 23 Temmuz
1341/l925 tarihli "Meslekk Mecmuası"nda yayınlanan mektubunda SÜl11mani'den de şöyle bahsediyor:
"Halk şairleri, cemiyet/erinin varlığı ile alakadar oluyor. Aşık Sümmani ismindeki şair, vaktiyle bu havalide Tortum yöresinde vuku bulan bir hareket-i arzdan muteessir koşmalar sUT/muştur."IO FıııdıkO@U bu yazısından dokuz )'11 soma Sümmani hakkında malumatını genişleterek, onun şiirini şöyle tarif ediyor: "Bundan şöyle bIJyle sekiz sene evvel Tortum köylerinde gezerken değirmen başlarmda Sümmm1İ 'nin koşmalarım 'çığıran' köylülere rastlamıştım. Tepe/erdenn eser rüzgar, bana Altaylardan getirilmiş ve tabiatın bu köşelerine sindirilmiş
maceraları fisıldıyordu."l j
Sümınani. 1934 )'1lında ise okul ders kitaplarına girmeyi başam. Mustafa
Nihat'ın lise son sınıflar için hazırladığı Metin/erle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi kitabının 195. sayfasında halk şiirleri içinde Sümmani'nİn de adı şöyle
geçmektedir: "Kazanlı Dadaloğlu, Sivaslı Ruhsalı, Sümmani, Maraşlı Hezari, Celali meşhurdurnl2 Ayın kitabın 199. sayfasında Sümınani'nin aşağıda ilk kıtasını
verdiğimiz şür yer almaktadır:
9 Süreyya Raif, "Meçhul Halk Şairlerinden Aşık Sü.ınınaııi", Ttlrk çocuğu Mecmruısı, s.l,
1926
10 Dilaver Düzgün, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu'muı Folklör ve Halk Edebiyatı Üzerine
Çalışmalan, Atatürk Üniv. Sosyal Bilimler Enst Yayıııla1l1naımş Yüksek Lisans Tezi.
Erzunun 1990, s.124 II Düzgün, a.g.e., S.108
Zağlar bülbül olmuş gülşen bağında
Bana ol gülşenden çıkmak göründü Bir zamaıı enııedim dost otağına Dembedenı bedene kıymak göründü
Sünlll1ani'lun ölümünden sonraki ilk yirmi yılda yayınlanan bu üç yazıda
da Sümmani'nin hala girift: açığa çılonaınış, yeteri kadar aydınlatılmamış ve üzerinde eiddi bir çalışma yıpılmannş olduğunu görüyonv~ Bu alanda ilk çalışmayı
1934 yılında Haşim Nezihi Okay yapnnştır. 32 sayfalık olan bu eser, Okay'ın Sinop Cezaevi mahkuıulanna ders verirken, malıkwnlardan Zekeriya Çavuş isimli bir
kişiden dinleyerek derlerniştir. Zekeriya Çavuş'un hatırlayamadığı yerleri ise
Haşim Nezihi Okay tahmini olarak doldurınuştnI. Okay'ın. Sümmani'nın şiirlerindeki yaptığı bu tahrifat etkilerini halen daha hissettimıektedir. Bu hatasım
düzeltmek amacıyla akay. 1954 yılında biraz daha geniş bir kitap hazırlamıştır.
Okay'dan sonra ilk ciddi araştırmayı Nesip Yağmurdereli' de görüyoruz. 1939 yılında hazırlalan bu kİlap bu yıla kadarki Sümmani hakkında yapı!!lllş en ciddi çalışmalardan biridir. i 963' de Mehmet Kardeş'in yaptığı çalışma günümüze kadar yapılan son çalışmaolmuştur.
Okay ve Kardeş'in kitaplarında toplam 90 adet k<ışmaya yer verilmiştir. Bu da bu çalışınaların ne kadar yetersiz ve eksik olduğunu fazlasıyla göstermektedir.
Süınmani'nin Etkisi
i L yüzyıl OLan-Bahşl kültürünün bir devamı olan !\şık tarzı şiir geleneği. halkın yegane gözü ve kulağı olmuştur. Halk olayları ve her türlü bilgiyi aşıklardan alır. ÖZellikle okuma yazma arammn düştüg1i köylerde aşıldara verilen önem <laha da artmıştır. Aşıkların çoğıınluğıınun da köylü olnıası bu YÜLdendir. Seyahat
şartlarının zorluğıı. yazılı kültürün köylere ulaşamaması'dan dolayı bu şartlar altında yaşayan insanların ilgilerin. yiireğindeki sevgi ile dağları, ovaları, nehideri gözlerinde küçültüp diyar diyar g~zen bu aşıklardan havadis, öğüt almalarına
yönelmesi elbetteki doğaldır. !\şık halk için herr şeyden önce haberddiı. Aşığın duyguları ve hisleri onlar için ikinci plandadır. A.şık ise bilgi ve duygularım aynı
teknede yoğurarak sunar. Her zaman dertli olan aşığın derdi aynı ı:amanda halkın da derdidir.
Aşıklığın bu kadar önemli olduğu halk kültüründe yerini alan Saınnıaııi, sanatını yaşadığı dönemde geıüş halk kitlelerine yaymış ve halk üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Sümmani'nin didaktik ve nasihat telkin eden şiirleri, halk
tarafından büyük bir ilgi görmüştür. Şiirlerinin büyük bir çoğunluğunun nasihat ve öğüt içerikli olması halkın arasında daha fazla tutulmasının sebebi olmuştur. Yağmurdereli bu konuda şöyle demektedir: "Bu balanıdann Sümmani tam bir filozo{dur. Ziya Paşa 'nın darb-ı mesel haline gelen mısralan gibi. O/1l1n da halk
habersiz, koyu bir cehaletin derinliklerine yuvaralntnlş hemşehrilerine, şiirlerine mevzu yaptığı iyi ahlak. mertlik ve fedakdr olmak gibi fazilett esasları öğretmeyi kendine bir borç bilir."l3 Süm.ınanİ öğütlerinde genellikle ahlak., insanlarla ilişki ve aile kavramları üzerinde hassasiyetle durmuştur.
Evlat düşse babasının gözünden Değil Hüda razı, berhudar olmaz Asilzadelikle kendini kurma Mezar taşı ile iftihar olmaz
Dinle Sümmani 'yi düşme tuzağa
Engine açılma çekil kenara Aferinle vanp batma batağa Adıımn doğru at izenn sallİp ol
Gönlündeki sevda ateşiyle kendine gurbeti sıla bilerek diyar diyar gezen Sümmani'nin; hasret, gurbet yatmzlık kokan şiirleri, Halk Edebiyatı'nda en güzel gurbet şiirleri olarak amhnasılll sağlaımştır. Sanat gücünün de üstün olduğu bu şiirler, yarıık gönüllerden türkü, nağme olup çıkmıştır.
Gurbet elde birr hal geldi başıma
Kadir mevlam nasip eyle sılayı
Koymaz felek koymaz gidem eşime Kadir mevlanı nasip eyle sılayı
gibi buna benzer birçok şiiri bestelenerek Halk Türküleri arasında baş köşede yerini almıştır. Günümüzde de beğeni ile dinlenen şiirlerinin başında:
Der Sümmani yarab gönlüm hoş eyle Ya sabır ver ya bağnmı taş eyle Ya bir çift kanat ver ya bir kuş eyle Tez yetişem dost bağında talan var
şiiri olmak üzere, birçok şıırı gunumuz sanatçıları tarafından
söylenmektedir. Son yıllarda pop müziğin iflas ederek, bu tarLda şarkı söyleyen
sanatçıların halk türkülerini yeniden yorumlamaya başlamaları, Sümmani' nin 13 Nesip Yağmurdereli, a.g.e, 5.62
şarkılarının da yeniden gündeme geleceğinin sinyallerini vermektedir. Halk aşıklan arasında da Sürnnıanj'ye has bir makam olan 'Sümmani Ağzı' ise halen canılılığını
sürdürmektedir.
Aşık Edebiyatı'nın en önemli şiir türlerinden olan 'Destan'lar zaıııanın
önemli olaylarını yansıtması bakımından önemlidir. Tarih sa)'falarına girmeyen önemli olayların aşıklar tarafından gündümü getirilerek şiirleştirilmesi, bu tür olaylann gündemden kalkmasını engellemiştir. Aşıkların da ustalıklarını bu türde daha şairane tarzda göstermeleri,o ilk heyecanı yansıtmaları bakımından önemini
daha da artınnıştır.Mcsela Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu. yukarıda da ifadelerini
verdiğimiz gibi. Sümmani'yi Tortum Depremi için söylediği destanından
tanımıştır.
Kaza-ı Tortumda oldu vukuat Gören gözler düştü ah II figana Bin üçyüz dokuzda ettik rivayet Bunu destan edip saldık her yana
Yine Sümaınni'njn Şekerli köyünde düğün esnasında, düğün evımn çökınesiyle yüze yakın kişinin ölümü üzerine söylediği destanla. o olay hakkında geniş malumatul1ız olmuştur.
Bu bir tevarihtir bu sır aşikar Bozuldu mutfaklar oldu taruınar Sümmani bir destankıldı yadigar
Üçyiiz dokuz bu destana yetiştim.
Bunlanu dışında diğer tür destanlarında da, Sümmani gezip gördüğü
şehirleri destan halinde geniş olarak tanıtnuştır. ÖZellikleriyle anlatılan şehirler, o
zamanın hayat şartlan ve şehir planlamasıııı aktarınası bakınundan önemlidir. SÜlrunani'nin 'Hansarayı', 'Batum', 'Erzurum' gibi destanları bu türdendir.
Sümınani'nin şiirlerinin kalitesi ve aşıklıktaki üstünlüğü kuşkusuz tartışılmaz bir gerçektir. Hatta o kendi sınırlannı dahi zorlayarak, hece vezni
dışında aruz vezni ile de şiir söylemiştir. Medrese tahsili görınüş şairlerinliz dahi, zorlanarak, üzerinde günlerce hatta aylarca çalışarak yazdıklan aruz vezinli şiirleri
Sümmani ümıni olmasına rağmen irticalen söylemeyi başarabilmiştir. Aruz veznini o kadar iyi kullanamasa da, bu tarzda da şiir söyleyebilmesi onun sanat gücünün ne kadar kuvvetli olduğunu göstermektedir.
Sümınani, Divan Edebiyatı nazım şekillerinden gazeL. murraba, müstezad.
Aşığa aşkın ateşi gör ne yaradır Derde çaredir Aşkı olmayan beYTane bey biçaredir
.t\ınma avaredir Her kimde ki la görünür ilm-i ibare
Feyzi idare Halledemez kelanum yüzü karadır
Fikri mudaradır
Sümmani'llin karşılaşmalanna baktığımız zaman, günümüze kadar dahi hiç yapılmamış iki karşılaşma örneği ile karşılaşmaktayız. Bunlardan birincisi Nihani ile olan karşılaşmadır ki, nonııal aşık karşılaşmalanndan farklı olan bu karşılaşırıada bade içip kendinden geçen, ayılamayan ve yakınlanın korkuya düşüren Nihani'nin durumunu anlamak için Sümanuıi'nin çağnlması ve Sümmani'ırin bu aşığı konuşturması olayıdır ki. buna benzer bir karşılaşma önıeği yol'tur. Bu karşılaşma ile birlikte bir sır olan bade içme olayının felsefesini Sünunaııi tüm detaylarıyla anlatmaktadır. Nihani için söylediği "Ya içti dile geldi. ya döktü sapıtll. J'u da içtim diye aldamr" sözü bade olayılU daha net şekilde ortaya
koymaktadır.
İkincisi ise Zülali ile yaptığı mani tipli atışmadır ki, buna benzer bir atışma
AŞLI( Edebiyatı'ndayoktur,
Sümmani: Bir bağdan bir bağa uç1um Bir daldan bir dala geçtim Çirkinden bal yemedim Güzelden ağu içtim Zülali: Güzelin eşiğinde
Öleyim beşiğinde Tüyden yapsalar yatmam Çirkinin döşeğinde
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, 20. yüzyılın başlannda bir köyde doğup daha sonra bütün orta Asya ve Türkiye'yi saran Sünunani'ıül1 o içli ve duyguları zamanınuzın da sevgi ve duygulanın en güzel şekilde ifade etmektedir. Sümmani'nin şiirlerinde göze çarpan vatan hasretinin, sıla özleminin doruğa çıktığı duygulan dile getiren nusralannı okuyan insan, vatamn ve toprağının bu kadar mukaddes bir şeyolduğunu daha iyi anlar.
Yüreğini tam anlamıyla sevdiğine adanuş bir sevdalıdır. Sevdiği uğruna diyar diyar gezmiş, keııdi derdine çare bulamaış ama, gezdiği yerlerdeki insanliıDIl derdine dennan olmuştur. Onun Gülperi 'ye olan aşkı halk arasmda halk hikayesine
dönüşmüş, şiirlerinin yamnda aşkı ile de halkın ve aşık1arın dilinden
silinmemiştir. Süınmani 'nin koşmalarına günümüz aşıkları birçok nazire
söylemiştir ve söylemektedir. Onun duyguları aşıklar ağzında, halkın kulağında
halen tazeliğini korumaktadır. İşte Sümani'ye nazİre bir Tercan Türküsü:
Karşı yatan karlı dağlar
Acep bizim dağlar m>ola Siyah saçlı benim anam
Oğul deyi ağlar ın'ola
Kabeden gelir hacılar
Yürekte vardJr acılar
Evdeki çifte bacılar Kardeş deyi ağlar ın' ola Parmağında gümüş halem Gidem gurbet elde yitem Ak sakallı benim atam Oğul deyi ağlar m'ola.