• Sonuç bulunamadı

Melanoderma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Melanoderma"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Melanoderma

Melih AKYOL *, Sedat ÖZÇELİK**, Mehmet MARUFİHAH***

ÖZET

Derinin hiperpigmentasyonu dermatologlar tarafından muayene edilen hastalar arasında görülen en sık yakınmalar-dan biridir. Çok sayıda deri hastalığı ve sistemik hastalıklar pigmenter anormalliklere neden olabilir. Bir çok pigmenter hastalık zararsızdır ve yalnızca kozmetik sıkıntılara neden olur-ken, diğerleri ise altta yatan ciddi bir hastalığın sinyali olabilir. Melanodermalar epidermal hiperpigmentasyonlardır. İki tip melanoderma vardır: Melanositotik ve melanotik. Bu makalede solar lentigo, postinflamatuar hiperpigmentas yon, nörofibromatozis, melasma, tinea versikolor, Addison hastalığı ve ilaçlara bağlı hiperpigmentasyonların da içinde bulunduğu bası sık rastlanan melanodermalar gözden geçirilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Hiperpigmentasyon, melanoderma,

melanosit

SUMMARY

Hyperpigmentation of the skin is öne of the most common complaints among patients c onsulted by dermatologists. A large number of skin conditions and systemic diseases may produce pigmentary abnormalities. Many pigmentary disorders are harmless and produce cosmetic concerns, vvhereas other changes may signal serious

underlying disease. Melanodermas are epidermal

hyperpigmentations. There are two types of melanoderma: melanocytotic and melanotic. This article revievvs some of the common melanodermas of the skin, including solar lentigo, postinflammatory hyperpigmentation, neurofibromatosis, melasma, tinea versicolor, Addison's disease and hyperpigmentations due to drugs.

Key vvords: Hyperpigmentation, melanoderma,

melanocyte.

C. Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 23 (2): 115-119, 2001

GİRİŞ

Deri renginin görünümü insanların sosyal ilişkileri

ve psikolojik etkilenmeleri açısından çok önemlidir ve

pigmentasyon bozuklukları oldukça sık karşımıza çıkarlar

(1). Minicik bir canlının dokuz ay konuk edildiği ana

evinde, bu süre içinde bile %90'a varan oranlarda

hiperpigmentasyon geliştiği bilinir (2). Ülkemizde

yapı-lan bir epidemiyolojik çalışmada %14.7 oranında

pigmentasyon bozukluğu tesbit edilmiştir (3).

Derideki pek çok olay pigmenter anormalliklere yol

açabilir ve çoğu zararsızdır. Ama bazı durumlarda ise

altta yatan daha ciddi bir hastalığın sinyali de olabilirler.

Hiperpigmentasyonlar, melanodermalar (epidermal

hiperpigmentasyonlar)

ve

serulodermalar

(dermal

hiperpigmentasyonlar) olmak üzere iki gruba

ayrılmak-tadırlar (4). Biz burada bazı sık rastlanan

melanodermalar konusu üzerinde duracağız.

Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı, Sivas. Prof. Dr., Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı, Sivas. Prof. Dr., Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı, Sivas.

(2)

Melanin Biyolojisi

Melanin deri pigmentasyonunda temel rol oynayan

bir pigmenttir ve ultraviyoleden derinin korunmasını

sağlar (5). Tek bir melanosit yaklaşık 36 keratinositten

oluşan grubu melanozomları ile destekleyebilir (6).

Melanositler epidermisin bazal tabakasında kalırlar ve

dopa pozitif melanosit sayısı yaşla birlikte her dekat için

yaklaşık %10-20 oranında azalır (7). Melanosit sayısı,

yapısı, tirozinaz aktivitesi ve melanozom üretimi tüm

ırklarda aynıdır. Ama beyazlarda melanozomlar 0.8

nm'den daha küçüktür. Yine melanozomlar beyazlarda

membran bağlı kompleksler halindeyken, siyahlarda ise

sitoplazma boyunca tek tek dağılım gösterirler (5).

Patogenez

İnsan derisinin melanin pigmentasyonu yapısal ve

oluşumsal olmak üzere iki komponente ayrılabilir.

Yapı-sal deri rengi solar ışımanın herhangi bir doğrudan etkisi

olmaksızın hücresel genetik programlara göre gelişir.

Oluşumsal deri renginde ise ultraviyolenin doğrudan

etkisi önemlidir (8).

Melanositlerin morfolojisi, tirozinaz aktivitesi ve

melanin sentezi tipi genetik kontrol altındadır.

Hipermelanotik hastalıkların çoğu genetik faktörlere

bağlı melanogenezisdeki bir artışa bağlı olarak gelişir.

Bazılarında ise ultraviyole, hormonlar ve bazı kimyasal

bileşikler etkili olabilir (6). Melanozom transferinin şekli

ve sonraki degradasyonları farklı genler tarafından tayin

edilir. Melanotik melanodermalarda melanozom

üreti-minde artış, daha büyük melanozom üretimi,

keratinositlere artmış melanozom transferi ve

melanozomların keratinositlerdeki kalış sürelerinin artışı

gibi olası mekanizmalar düşünülmelidir (4).

Melanodermalar

Epidermisde melanin artışı sonucu gelişirler.

Melanodermalar melanositotik ve melanotik olmak üzere

iki gruba ayrılırlar. Melanositotik melanodermalarda

melanosit sayısında bir artış gözlenirken, melanotik

melanodermalarda ise melanosit sayısında artış

olmaksı-zın melanin pigment üretimi artmıştır (4).

Melanositotik Melanodermalar

Bu grupta lentigolar önemli yer tutmaktadırlar ve

çeşitli klinik formlarda ve bazı sendromların içinde

göz-leyebiliriz (6).

Solar lentigo (Lentigo senilis): "Age spot" olarak da

adlandırılır. Kronik olarak ultravioleye maruz kalmış

deride hayatın 4-6. dekarlarında gelişir. Yüz, el sırtı ve

ön kol ekstansör yüzlerde yerleşir. Büyüklüğü birkaç

milimetreden birkaç santimetreye kadar değişebilir. En

belirgin histolojik görünümü rete ridgelerde uzama ile

birlikte bazal tabakada dopa pozitif melanosit sayısında

artış olmasıdır. Epidermal keratinositler içinde pigment

granüllerinin lizozomal degradasyonunda da bir

anor-mallik vardır (7, 9). Solar lentigolarda lentijinöz

epidermal hiperplazinin gerekli olduğu varsayılmaktadır.

Oysa yüzde gelişen solar lentigolarda düzleşmiş bir

epidermis görmek mümkündür (10).

Melanotik Melanodermalar

Cafe au lait makûlleri (CALM): Sirkumskript, 0.2-10

cm çaplarında düzensiz sınırlı kahverengi makûllerdir.

Gövde ve ekstremitelerde güneşten korunan bölgeleri

tercih ederler. Doğumda ya da daha sonra ortaya

çı-karlar ve yaşla birlikte gerilemeye eğilimlidirler.

Nörofibromatozis-1, Nörofibromatozis-2 ve Albright

sendromunun bir belirleyicisi olabilirler (l, 11).

Nörofibromatozis-1 otozomal dominant bir

bozuk-luktur ve sorumlu gen 17. kromozom üzerindedir.

Ol-guların yarısı yeni mutasyonlarla oluşur (1) (Resim 1).

Nörofibromatozis geni tarafından kodlanan nörofibromin

adlı proteinin yokluğu hastalığa neden olabilir (12). Altı

ya da daha fazla sayıda CALM bulunması tanı için

gere-kebilir (l, 12). Ota nevus, speckled lentijinöz nevüs ve

Becker melanozisi ile birlikteliği gösterilmiştir (13-16).

Resim 1. Nörofibromatozisli bir olgu

Nörofibromatozis-2, 22 numaralı kromozomu tutan

otozomal dominant bir hastalıktır. Tinnitus ve işitme

kaybına yol açan bilateral akustik nöromalarla birliktedir.

(3)

CALM, Lisch nodülleri, fleksural çillenme ya da

pleksiform nöromaların görülmesi nadirdir (17).

Albright sendromunda görülen karakteristik lezyon

alın, boyun, sakrum ya da kalçalar üzerinde lokalize

büyük sarımsı kahverengi, düzensiz sınırlı ve unilateral

makûldür. Uzun kemiklerin psödokistleri, endokrin

disfonksiyon ve puberte prekoks diğer bulgularıdır (1).

Becker melanozisi: Becker melanozisi sırtın üst

kı-sımları, göğüs ya da omuzlarda lokalize unilateral,

hiperpigmente ve hipertrikotik yama

şeklinde

lezyonlardır (18, 19). Lezyon hiperpigmente bir makûl

ya da plak

şeklinde başlar ve genişleyerek 1-2 yıl sonra

kıllanmaya başlar. Bazen lezyona sınırlı akneiform

lezyonlar ve pitriazis versikolor olabilir (1). Lezyonlarda

androjen reseptörleri artmıştır (20). Malignite gelişme

riski hemen hemen olası değildir (1).

Nevus spilus: "Speckled" lentijinöz nevus ya da

nevus spilus yenidoğanda açık kahverenkte lekeler

halinde başlayan ve çocukluk çağında koyu kahverenkte

noktalanmaların geliştiği lezyonlarla karakterizedir. Bir

kaç santimetre çapında olabilirler. Nevus hücreleri rete

ridgelerin alt ucunda dermoepidermal yuvalanmalar

gösterir (21). Bu lezyonları takiben gelişen malign

melanoma olgu bildirimleri giderek artmaktadır (22-24).

Melasma: Edinilmiş hiperpigmentasyonların en sık

nedenlerinden biridir. Güneşe maruz kalan alanlarda

irregüler kahverengi makûllerle karakterizedir. En sık

tutulan alanlar yanaklar, alın, üst dudak, burun ve

çe-nedir.

Klinik olarak üç tip kabul edilir: sentrofasyal (en

sık), malar ve mandibular. Histolojik olarak ise

epidermal, dermal ve miks tipte olabilir. Hastaların

%90'ı kadındır. Ultraviole ışıması, oral kontraseptifler,

genetik yatkınlık, gebelik, tiroid disfonksiyonu,

kozme-tikler ve ilaçlar gibi pek çok faktör patogenezde rol

oynayabilir (25). Melasmanın nadir görüldüğü

erkekler-de ise sirkülatuar lüteinize hormonun yüksek,

testoste-ronun ise düşük bulunduğu gösterilmiştir (26).

Postinflamatuar hiperpigmentasyon:

İnflamatuar

bir dermatozu takiben gelişir (Resim 2). Enfeksiyonlar,

allerjik reaksiyonlar, papuloskuamöz hastalıklar, ilaç

reaksiyonları, fototoksik erupsiyonlar ve fiziksel ajanlara

bağlı olarak gelişebilir. Epidermisin bazal tabakasını

etkileyen liken planus ve lupus eritematozus gibi

hasta-lıklar dikkate alınmalıdır (27).

Resim 2. Kızamık sonrası gelişen bir postinflamatuar hiperpigmentasyon olgusu

Tinea versikolor: Gelişen lezyonlar eritematöz,

hiperpigmente ya da hipopigmente olabilirler (28).

E-lektron

mikroskobik

çalışmalar hiperpigmente

lezyonlardaki melanozomların daha büyük olduğunu

göstermiştir. Yine hiperpigmente lezyonlarda keratin

tabakanın daha kalın olması da göz önüne alınabilir

(29).

Diffüz melanotik hipermelanozisler: Addison hasta

lığı diffüz melanotik hipermelanozisler içinde ilk akla

gelenlerdendir.

Bu

olguların

%86'sında

hiperpigmentasyon görülür (30). Mukozalarda da

pigmentasyon gelişir. Pigmentasyon gelişiminden

so-rumlu mekanizma salgılanan her ACTH molekülü için bir

molekül de MSH salgılanmasıdır (4).

İlaçlar oluşan hiperpigmentasyon la r da diffüzdür

(Tablo 1). Minosiklinle oluşan hiperpigmentasyon

ço-ğunlukla total doz 2-4 g ya da daha fazla olduğunda

ortaya çıkmaktadır. Geliştirdiği hiperpigmentasyonun üç

klinik

şekli vardır: Tip l'de genellikle yüzde mavi-siyah

pigmentasyon, tip 2'de kollar ve bacaklarda mavi-gri

pigmentasyon ve tip 3'de ise jeneralize kirli kahverenkte

bir pigmentasyon olur.

İlaç kesildikten sonra yıllarca

pigmentasyon kalabilir (25).

Melanodermalarda Yaklaşım

l- Amaç saptanabilir bir etyolojik faktör varsa

bu-nun tedavi yolubu-nun aranması olmalıdır.

(4)

2- Depigmentasyon sağlayan ajanların kullanımı

kozmetik sıkıntıların giderilmesi için gereklidir.

Bu amaçla günümüzde %1.5-4 hidrokinon,

%20 hidrokinon monobenzil eteri, %15 azelaik

asit, yüksek konsantrasyonlarda alfa hidroksi

asitler, topikal kortikosteroidler ve tretinoin tek

başlarına ya da kombinasyonlar halinde başa

rıyla kullanılmaktadırlar (31-33). Bunların dışın

da bir fenolik thioeter amin olan N-acetyl-4-S-

cysteaminylphenol doğrudan melanosit ve

melanozom sayısında azalma yapması yolu ile

depigmentasyon ajanı olarak kullanılmıştır (34).

Yine solar lentigoların tedavisinde bir tirozinaz

inhibitörü olarak %2'lik 4-hidroksianizol

(mequinol)'ün de tretinoinle kombine olarak

kullanıldığında etkin ve iyi tolere edilebilen bir

ajan olduğu gösterilmiştir (35). Bir başka

depigmentasyon ajanı ise krem şeklinde uygu

lanabilen ve bir flavonoid olan liquiritin'dir (36).

3- Çeşitli tiplerdeki lazer tedavisi de etkin olarak

kullanılır (37).

4- Lentigoların tedavisinde kriyoterapi uygulaması

başarılıdır (38).

5- Gün ışığından uzak durulmasının yanısıra gün

perdelerinin kullanılması gereklidir.

Tablo 1. Hiperpigmentasyona yol açan bazı ilaçlar.

Nadiren Minosiklin Zidovudin Barbituratlar Fenasetin

Bleomisin Busulfan Salisilatlar Sulfonamidler Klorpromazin Oral kontraseptifler Kinakrin Amodiaquin Hidantoin Hidroklorotiazid Klorokin

Amiodaron Tetrasiklin ________________________________

Pigmentasyon bozuklukları birincil basamaktaki

hasta muayenelerinde sık karşılaşılan yakınma ya da

görünümlerdendir ve her hekim tarafından tanınması ve

doğru yorumlanması gerekmektedir. Çoğu zaman

koz-metik değişikliklere yol açmakla birlikte, daha ciddi

sistemik hastalıkların ya da malign değişimlerin de

ola-bilmesi melanodermaların önemle üzerinde durulması

gereken bozukluklar olduğunu ortaya koymaktadır.

KAYNAKLAR

1. Kim NY, Pandya AĞ. Pigmentary diseases. Medical Clinics of North America 82: 1185-1207, 1998.

2. Aksakal AB, Taner MZ, İlter N ve ark. Gebelik ve deri. Deri Hast Freng Arş 31: 107-13, 1997.

3. Bilen N, Şeref B, Apaydın R, ve ark. Kocaeli'nde deri hastalıkları konusunda yapılan ilk epidemiyolojik çalışma nın sonuçlan. T Klin J Dermatol 8: 160-4, 1998.

4. Mosher DB, Fitzpatrick TB, Hori Y. Disorders of melanocytes. in Fitzpatrick TB, Eisen AZ, Wolff K, Freedberg İM, Austen KF (eds): Dermatology in General Medicine, 4th Ed., McGraw-HİII, New York, s: 901-95, 1993.

5. Boissy RE. The melanocyte: Its structure, function and subpopulations in skin, eyes and hair. Dermatol Clin 6: 161, 1988.

6. Bleehen SS. Disorders of skin colour. in Textbook of Dermatology, Champion RH, Burton JL, Burns DA, Breathnach SM (eds): 6th Ed., Blackvvell-Science, Oxford, s: 1753-1815, 1998.

7. Ortonne JP. Pigmentary changes of the ageing skin. Br J Dermatol 122, Supplement 35: 21-8; 1990.

8. Jimbovv K, Quevedo WC, Fitzpatrick TB. Biology of melanocytes. in Fitzpatrick TB, Eisen AZ, Wolff K, Freedberg İM, Austen KF (eds): Dermatology in General Medicine, 4th Ed., McGraw-Hill, New York, s: 261-89; 1993.

9. Hölzle E. Pigmented lesions as a sign of photodamage. Br J Dermatol Supplement 41: 48-50, 1992.

10. Andersen WK, Labadie RR, Bhavvan J. Histopathology of solar lentigines of the face: A quantitative study. J Am Acad Dermatol 36: 444-7; 1997.

11. Kim IS, Kim ER, Nam HJ, et al. Activating mutation of GS alpha in McCune-AIbright syndrome causes skin pigmentation by tirosinase gene activation on affected melanocytes. Horm Res 52: 235-40, 1999. (abstract). 12. Serdaroğlu S, Kutlubay Z. Nörofibromatozis. Deri Hast

Frengi Arş 34: 61-5, 2000.

13. Gupta A, Ram J, Jain IS. Nevus of Ota associated with neurofibromatosis. Ann Ophtalmol 18: 154-5, 1986. 14. Tanner M, Proksch E, Christophers E: Von

Recklinghausen neurofibromatosis and dermal melanocytic nevi. Hautarzt 46: 263-7, 1995.

15. Paik SC, Shim JH, Le JD, et al. Bilateral segmental neurofibromatosis with speckled lentiginous nevus. in J dermatol 35: 360-1, 1996.

16. Akyol M, Özçelik S, Marufihah M, Elagöz Ş. Elephantiasis

neuromatosa and Becker's melanosis J Dermatol 26: 396-8, 1999.

17. Martuza R, Eldridge R. Neurofibromatosis 2. N Eng J Med 318: 684, 1988.

(5)

18. Glinick SE, Alper JC, Bogaars H, et al. Becker's nevus: Associated abnormalities. J Am Acad Dermatol 9: 509,

1983.

30.

19. Panizzon R, Schnyder UW. Familial Becker's nevus.

Dermatologica 176: 275, 1988. . 31.

20. Person JR, Longcope C. Becker's nevus: An androgen mediated hyperplasia with increased androgen receptors. J Am Acad Dermatol 10: 235, 1984.

21. Elder D, Elenitsas R. Benign Pigmented Lesions and Malignant Melanoma. in Lever's Histopathology of the 32. Skin, Elder D, Elenitsas R, Javvorsky C, Johnson B (eds): 8th Ed., Lippincott-Raven, Philadelphia, s: 625-84, 1997. 33. 22. VVeinberg JM, Schutzer PJ, Harris RM, et al. Melanoma

arising in nevus spilus. Cutis 61: 287-9, 1998.

23. Grinspan D, Casala A, Abulafia J, et al. Melanoma on 34. dysplastic nevus spilus. Int J Dermatol 36: 499-502,

1997.

24. Breitkopf C, Ernst K, Hundeiker M. Neoplasms in nevus 35. spilus. Hautarzt 47: 759-62, 1996.

25. Pandya AĞ, Guevara İL Disorders of hyperpigmentation. Dermatol Clin 18: 91-8, 2000.

26. Sialy R, H assan I, Kaur I, et al. Melasma in men: a hormonal profile. J Dermatol 27: 64-5, 2000.

27. Ruiz-Maldonado R, Orozco-Covarrubias M de la Luz: 36. Postinflammatory hypopigmentation and

hyperpigmentation. Semin Cutan Med Surg 16: 36-43, 37. 1997.

28. Sunenshine PJ, Schvvartz RA, Janniger CK. Tinea

versicolor. Int J Dermatol 37: 648-55, 1998. 38.

29. Hay RJ, Moore M. Mycology in Textbook of Dermatology, Champion RH, Burton JL, Burns DA, Breathnach SM

(eds): 6th Ed., Blackvvell-Science, Oxford, s: 1277-1376, 1998.

Soule S. Addison's disease in Africa-a teaching hospital experience. Clin Endocrinol (Oxf) 50: 115-20, 1999. Anadolu R, Çalıkoğlu E, Türsen Ü ve ark. Melazma teda-visinde topik %20 azelaik asit-%0.25 tretinoin kombinas-yonu, %20 azelaik asit, %025 tretinoin, %4 hidrokinon ve SPF15 güneşten koruyucu uygulamalarının etkinliğinin karşılaştırılması. Deri Hast Frengi Arş 33: 25-8, 1999. Koçyiğit P, Bostancı S. Kimyasal peeling. T Klin Derma-toloji 7: 143-50, 1997.

Şenol M, Özcan A, Hazneci E ve ark. Melazmanın hidrokinon+retinoik asit+kortikosteroid kombinasyonu ile tedavisi. Deri Hast Frengi Arş 29: 30-2, 1995. Jimbovv K. N-acetyl-4-s-cysteaminylphenol as a new type of depigmenting agent for the melanoderma of patients with melasma. Arch Dermatol 127: 1528-34, 1991. Fleischer AB, Schvvartzel EH, Colby SI, et al. The combination of 2% 4-hydroxyanisole (meguinol) and 0.01% tretinoin is effective improving the appearance of solar lentigines and related hyperpigmented lesions in two double-blind multicenter clinical studies. J Am Acad Dermatol 42: 459-67, 2000.

Amer M, Metvvalli M. Topical liguiritin improves melasma. Int J Dermatol 39: 299-301, 2000. Ergenekon G. Dermatolojide vasküler ve pigmentli deri lezyonlarında lazer tedavisi. Deri Hast Frengi Arş 30: 113-5, 1996. Çalıkoğlu E, Gürgey E. Kriyocerrahinin dermatolojide kullanım alanları. T Klin Dermatoloji 9: 104-11,1999.

(6)
(7)

Referanslar

Benzer Belgeler

We also investigated that TEAC, FRAP, and TAOA levels in epidermal, dermal and, mixed type of melasma in this study, but we did not find any relationship between antioxidant

Hastaların hastalık türüne göre medikament yama testi poziti iklerine bakıldığında bacak ülseri, venöz yetmezlik, cerrahi kesi ve posttravmatik ekzema gibi

Ripampisin tedavisi sırasında ortaya çıkan Addison Hastalığı ve yine tedavi sırasında Addison krizi gelişen olgular bildirilmiştir (1, 13). Ancak bu olgularda Addison

The survey was conducted with the following questions: What are the different type of wastes generate, Amount of waste disposed per day, Availability of private dump yard,

Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Kasım 2012 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Polikliniğine adli

[r]

His first cartoon was published in the magazine "Akbaba" and later he drew for various newspapers and magazines, among which are: Karikatür, Şaka, Amcabey, Taş,

Hsu sınıflaması- na göre yuvarlak ve mikst hücreli olan tümörlerde daha iyi yaşam süresi gözlenmesine rağmen morfo- lojik tipler arasında anlamlı bir fark olmadığı ancak