OKURKEN -
YAZARKEN
/f. 9- #
Aruz şairi Necip
Fazıl (1)
MECLİS Plan ve Bütçe Komisyonu’nda "sekiz yıl kesintisiz eğitim” tasarısı adlı bir güldürü oynanıyor. RP'li ve DYP’li üyeler, zo raki nikah dolayısıyla ko misyonu arenaya çeviri yorlar elbet. Katılalım ka tılmayalım, demokratik engelleme haklarını kulla nıyorlar. Ama, ünlü 4 ’üncü madde üzerindeki Anasol - D koalisyonunun kararsız lığı insanı şaşırtıyor. Çifte standart ve ikili oynama apaçık görülüyor. Oy hesa bı yine ilkeleri bastırıyor. Zaten bu çivisi çıkmış so-
run’un yasayla falan çözümleneceği de yok. Sekiz yıl kesintisiz’e akıtılacak trilyon lar kadar harcamayı da ideolojik mücadele için ayırmak gerekiyor.
Ben Necip Fazıl gibi ödün vermez, fanatik bir dindar ne düşünürdü, ne yazardı bu ko nuda diye içimden geçirirken, şairin adını epeydir yeni bir rorhanını okuyamadığım bir romancının, Erdal Öz’ün yazısının başladı ğında gördüm: “Necip Fazıl Dedikleri” (Var lık, Ağustos 1997, sayı 1079, ss. 41 - 48). Erdal Öz de başkaları da Necip Fazıl’ın şiirini elbette ki beğenmeyebilirler. Ama Öz’ün yazısı bana devenin öyküsünü anım sattı.
Erdal Öz, Necip Fazıl’ la ilk kez lisede ta nıştığını, ama o şiire “ısınamadığını” belir tiyor kişisel açıdan. Aradan “yıllar geçtik ten” sonra da düzenli okuduğu değil de rastladığı "Hiçbir şiiri(nin) kendisinde iz bı rakmadığını” ekliyor. Belirttiğim gibi, bunlar kişisel tercih sorunu. Ama Erdal Öz, tüm şiirini ancak 1 9 9 7 ’de okumaya başladığı Necip Fazıl’ı birden eleştiriyor. Şairin Çile adlı kitabındaki bölümlemeyi, bizzat Necip Fazıl’ın yaptığını fark etmeyerek yayıncıla ra atfeden Öz, hiçbir gerekçelendirme, ka nıtlama gereksinimi duymadan, şairin ilk dönem şiirleri ile son dönem şiirleri arasın da hiçbir fark görülmediğini öne sürüyor ve "kullanılan dil, yıllar boyu aynı eskiliğini, köhneliğini koruduğu gibi, biçim olarak da hiçbir yenileşme, hiçbir gelişme görülmü yor” diyor. Necip Fazıl, vasiyetinde birçok şiirini reddetmiştir ama biz o vasiyete uy mak zorunda değiliz. Bu yüzden, o şiiri fark lı noktalardan okuyabiliriz. Şairin Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928) ve Ben ve Ötesi (1938) adlı ilk üç kitabının, dönemin şiir dili Türkçesi bağlamında “eskiliği ve köhneliği” Erdal Öz’e özgü ve gerekçesiz öznel bir yargıdır. Bu yargı Öz'ün “Kaldırım lar” şiirinin “ilkel bir kafiye bütünlüğü için de ilerlediği” yolundaki değerlendirmesi i- çin de geçerlidir elbet. 1925 -1 9 3 4 arası nı kapsayan Necip Fazıl şiirinin, o dönemin genel şiiri bağlamında neden ilkel bir kafi ye düzenine sahip olduğunun kanıtlanması gerekmez mi? Şiirin iç yapı sorunları hak- kındaki bilgisinin yeterliği konusunda ke sinleşmiş ortak kam bulunmayan bir düz yazı adamının “Necip Fazıl’ın Türk şiirinde yeri olmadığı” savını ancak paradoks ola rak değerlendirmek gerekir. Necip Fazıl’ın Çile’ye eklediği “Poetika” ile 1925 - 1936 dönemi şiirini birbirinden ayırmak zorunlu dur. Belki sonraki döneminin bazı şiirlerini de. İdeolog ve Kuramcı ile Şairi özdeşleş mek yanlıştır. İster Necip Fazıl olsun ister Nazım Hikmet. Kötü kuramcı olmak iyi şair olmayı engellemez. Vice versa.
Ama, bana deve öyküsünü anımsatan a- sıl çarpıklık, Öz’ün birkaç gençlik deneme si dışında hep hece vezni ile yazmış Necip Fazıl’ın “bütün şiirini” birkaç aruz kalıbıyla yetinmiş bir şiir olarak nitelemesi ve “en yaygın kalıbın da "feilatün feilün feilatün fe- ilün” demesidir. Erdal Öz, bunu tek tek tüm şiirlerde kanıtlayabilirse, edebiyat tarihimi ze büyük katkı yapar.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi