• Sonuç bulunamadı

Çorum ili patates üretim alanlarında gövde kanseri ve siyah kabukluluk hastalığı etmeni Rhizoctonia Solani’nin yaygınlık ve anastomosis gruplarının belirlenmesi üzerine bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çorum ili patates üretim alanlarında gövde kanseri ve siyah kabukluluk hastalığı etmeni Rhizoctonia Solani’nin yaygınlık ve anastomosis gruplarının belirlenmesi üzerine bir araştırma"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Çorum İli Patates Üretim Alanlarında Gövde Kanseri ve Siyah Kabukluluk Hastalığı Etmeni Rhizoctonia solani’ nin Yaygınlık ve Anastomosis Gruplarının Belirlenmesi Üzerine Araştırmalar

Burcu SARAÇOĞLU ERASLAN Yüksek Lisans Tezi

Bitki Koruma Anabilim Dalı Doç. Dr. Yusuf YANAR

2010 Her hakkı saklıdır

(2)

TC.

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİTKİ KORUMA ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÇORUM İLİ PATATES ÜRETİM ALANLARINDA GÖVDE KANSERİ VE SİYAH KABUKLULUK ETMENİ Rhizoctonia solani’ nin YAYGINLIK VE ANASTOMOSİS GRUPLARININ BELİRLENMESİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR

Burcu SARAÇOĞLU ERASLAN

TOKAT Her hakkı saklıdır

(3)

ONAY SAYFASI

Doç. Dr. Yusuf YANAR danışmanlığında, Burcu SARAÇOĞLU ERASLAN tarafından hazırlanan bu çalışma 22/12/2009 tarihinde aşağıdaki juri tarafından oy birliği ile Bitki Koruma Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Prof. Dr. İzzet KADIOĞLU İmza: Üye: Prof. Dr. Güngör YILMAZ İmza: Üye: Doç. Dr. Yusuf YANAR İmza:

Yukarıdaki sonucu onaylarım Prof. Dr. Metin YILDIRIM

(4)

TEZ BEYANI

Tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, tezin içerdiği yenilik ve sonuçların başka bir yerden alınmadığını, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat ya pı l mad ığı nı , tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Burcu SARAÇOĞLU ERASLAN 2010

(5)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

Çorum İli Patates Üretim Alanlarında Gövde Kanseri ve Siyah Kabukluluk Hastalığı Etmeni Rhizoctonia solani’ nin Yaygınlık ve

Anastomosis Gruplarının Belirlenmesi Üzerine Araştırmalar BURCU ERASLAN

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Bitki Koruma Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. YUSUF YANAR

Bu çalışma, Çorum Yöresinde yetiştirilen patates (Solanum tuberasum) bitkilerinin toprak altında kalan hastalıklı gövde yumrularından izole edilen Rhizoctonia solani Kühn’nün anastomosis gruplarını, bunların patojenisiteleri ile hastalık oranını belirlemek amacıyla 2007-2009 yılları arasında yapılmıştır.

Patates bitkilerinde boy kısalığı, zayıf gelişme ve tepe yapraklarında antasiyon birikimine neden olan R. solani, toprak altında kalan gövdeler üzerinde içe çökük kırmızı kahverengi lezyonlar, yumrular üzerinde ise çok sayıda siyah renkte sklerotiler oluşturmaktadır.

Çorum yöresinde 2007 yılında yoğun patates tarımı yapılan Deliler Köy’ünde hastalık oranını belirlemek amacıyla yapılan sürveylerde bu fungusun her tarlada bulunmadığı tespit edilmiş ve hastalıklı yumru oranı ortalama % 1,54 olarak saptanmıştır. 2008 yılında Altınbaş, Bayat, Beydili, Çeşmeören, Deliler, Düvenci, Hamamlıçay, Karapürçek, Ömerbey, Üyük, köylerinde yapılan sürveyler sonucu ortalama hastalık oranı ise % 6,60 olarak tespit edilmiştir.

2007-2008 yılları arasında patates tarlalarından toplanan bitkilerin toprak altındaki miselyum ve lezyon görülen gövdelerinden yapılan 86 izolasyon sonucunda R. solani izolatı elde edilememiş ortamlarda çoğunlukla Fusarium türleri gelişmiştir. Sklerotlı yumrulardan yapılan 63 izolasyon sonucu elde edilen izolatların ise hepsinin AG-3 anastomosis grubu ile uyumlu olduğu tespit edilmiş ve bölgede AG-3 anastomosis grubunun hakim olduğu yapılan çalışma ile belirlenmiştir.

Yapılan mikroskobik gözlemlerde R. solani’ nin hifleri distal septumun yakınından genellikle dik bir açı ile dallanmakta ve dallanmanın başlangıç noktasında daralma görülmektedir. İzolatların koloni gelişimleri ile günlük gelişim hızları da saptanmıştır. Yaprak ve gövde de yapılan patojenisite testlerinde Agria patates çeşiti ile şansa bağlı olarak seçilen izolatlar üzerinde uygulama yapılmıştır. Yapılan yaprak patojenisite testinde 15 farklı patates tarlasından elde edilen izolattan 10 tanesinde %100 lezyon gözlenmiştir. En düşük lezyon ise %47,64 2009 yılında Altınbaş Köyünden elde edilmiş olan Rh9YAl2 kodlu izolatta gözlenmiştir. Gövde de yapılan patojenisite testinde ise %68,07 hastalık oranı ile 2009 yılında Karapürçek Köyünden elde edilen Rh9YKa3 kodlu izolatın en virülant olduğu; 2008 yılında Altınbaş Köyünden elde edilen Rh8YAl2 kodlu izolatın ise virülant olmadığı gözlemlenmiştir.

(6)

2010, 41 sayfa

Anahtar kelimeler: Patates, Solanum tuberesum L., Rhizoctonia solani, Anastomosis, Patojenisite

(7)

ABSTRACT

Master of Science Thesis

Study on distribution and anastomosis groups of Rhizoctonia solani Causal Agent of Potato Stem Cancer and Black Scurf Disease in Potato Production Areas of

Çorum. Burcu ERASLAN Gaziosmanpasa University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Plant Protection

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Yusuf YANAR

This study was carried out to determine anastomosis groups cultural characteristics pathogenicity and disease rates at Rhizoctonia solani Khün isolates recovered from crown tubers, stolons and stems of potato (Solanum tuberesum L.) plants grown in the vicinity of Çorum during 2007 and 2009 growing seasons.

R. solani caused standing, aerial tubers, dark brown sunken leasons an crown and stem, an tubers, it devoloped dark brown to black irregularly shaped sclerotia.

In 2007, survey was conducted in potato fields located in Deliler Village of Çorum to determine the disease level. R. solani was not found in every field surveyed in Deliler and tuber disease rate was 1.54 % percet. In 2008, survey was conducted in Altınbaş, Bayat, Beydili, Çeşmeören, Deliler, Düvenci, Hamamlıçay, Karapürçek, Ömerbey, Üyük, and average disease rate was found to be 6.6%. In 2007-2008, R. solani could not be isolated from infected crown, root and stolon of potato plants. Mainly Fusarium spp. were obtained from these plant samples.

A total of 63 R. solani isolates were isolated from patato tubers covered with sclerotia and all of them belonged to anastomosis group AG-3. This study showed that the common AG-group was AG-3 in Çorum. Daily radial growth rates of the isolates from anastomosis groups AG- 3 were determened on potato destrose agar medium.

Pathogenicity of randomly selected isolates were determened by using detached leaf and stem tests on Agria potato cultivar. Ten of the tested isolates caused 100 % lesion development on the potato leaves. Lowest lesion development was observed (47.64 %) with isolate Rh9YA12 obtained from Altınbaş. Based on the detached stem test resulds, isolate Rh9YKa3, obtained from Karapürçek in 2009, was the most virulant isolate with 68.07 % disease rate while the isolate Rh8YA12, obtained from Altınbaş in 2008, was found to be non-pathogen on potato.

2010, 41 pages

Key words: Potato, Solanum tuberosum L., Rhizoctonia solani, Anastomosis, Patojenisity

(8)

TEŞEKKÜR

Tez konumun seçiminde ve çalışmanın yürütülmesinde her türlü desteği sağlayan ve yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Sayın Doç. Dr. Yusuf YANAR’a en içten teşekkürlerimi sunarım.

Her konuda fikir ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Sayın Prof. Dr. İzzet KADIOĞLU’na (Gaziosmanpaşa Ünv., Ziraat Fak., Bitki Koruma Bölüm Başkanı), Prof. Dr. Erkol Demirci’ye (Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi) teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmalarım esnasında bana her türlü konuda yardımcı olan ve manevi desteklerini esirgemeyen Çorum Tarım İl Müdürlüğü Çiftçi Eğitim Şube Müdürü Yusuf ŞAHİNBAŞ’a, mesai arkadaşlarım Zir. Müh. Satı KARACA ÖZPAMUK’a Veteriner Hekim Gökben ZİHAR’a, Veteriner Hekim Bülent KARA’ya, arkadaşlarım Dr. Abdurrahman ONARAN, Arş. Gör. Zir. Yük. Müh. Sabriye YAZICI, Zir. Müh. Sevilay SAYGI, ve diğer Bitki Koruma Bölümü yüksek lisans ve doktora öğrencilerine, kardeşim Gıda Yük. Müh. Onur SARAÇOĞLU’na teşekkür ederim.

Ayrıca her zaman hem maddi hem manevi yönde desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

BURCU SARAÇOĞLU ERASLAN Ocak 2010

(9)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET………. i ABSTRACT………. ii TEŞEKKÜR………. iii ŞEKİLLER DİZİNİ……… v ÇİZELGELER DİZİNİ……… vi 1. GİRİŞ……… 1 2. KAYNAK ÖZETLERİ………... 3

2.1. Rhizoctonia Form Cinsinin Genel Özellikleri ……….. 3

2.2. Rhizoctonia Grubu Fungusların Taksonomideki Yeri ve Sınıflandırılmasında Kullanılan Yöntemler……….. 7

2.2.1 Rhizoctonia Grubu Fungusların Teleomorfik Sınıflandırması………. 7

2.2.2. Rhizoctonia Grubu Fungusların Anamorfik Sınıflandırması……… 9

2.3. Rhizoctonia solani İle İlgili Yapılan Çalışmalar………... 12

3. MATERYAL ve YÖNTEM……… 19

3.1. Materyal ………... 19

3.1.1. Kullanılan Besiyerleri………... 19

3.1.2. Sürvey Alanının Tanımı ve Hastalıklı Bitki Örneklerinin Alımı……….. 19

3.2. Yöntem ……….……… 20

3.2.1. Tarla Şartlarında Hastalık Oranının Saptanması ……….. 20

3.2.2. Bitki Dokusundan Rhizoctonia solani Etmeninin İzolasyonu ………... 20

3.2.3. Anastomosis Gruplarının Saptanması………... 21

3.2.4. Anastomosis Gruplarının Kültürel Özelliklerinin İncelenmesi 21 3.2.5. Patojenisite Testi………... 22

4. BULGULAR………... 23

4.1. Hastalığın Tarla ve Depo Şartlarında Tanımı ve Hastalık Oranları …………. 23

4.2. Fungusun Mikroskobik Özellikleri………... 27

4.3. Elde Edilen Rhizoctonia solani İzolatlarının Anastomosis Grupları………… 28

4.4. Elde Edilen R.solani İzolatlarının Günlük Gelişme Hızları 28 4.5. Elde Edilen R. solani AG-3 Anastomosis Grubu İzolatlarının Kültürel Özellikleri 29 4.6. Patojenisite Testi………... 29 5. TARTIŞMA………. 34 6. SONUÇ ……… 37 7. KAYNAKLAR ……… 37 ÖZGEÇMİŞ………. 41 v

(10)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil

Sayfa Şekil 2.1. Rhizoctonia form cinsinin karakteristik hif yapısı………... 4 Şekil 2.2. Rhizoctonia grubu funguslarda karakteristik olarak görülen Dolipor

septum yapısı………... 5

Şekil 2.3. Rhizoctonia grubu fungusların teleomorfik sınıflandırılmasını gösteren

şablon……… 8

Şekil 2.4. Rhizoctonia grubu fungusların anamorfik sınıflandırılmasını gösteren

şablon……… 10

Şekil 4.1. Rhizoctonia solani’nin enfeksiyonu sonucu patates bitkisinde gövde

nekrozu oluşumu……….. 23

Şekil 4.2. Rhizoctonia solani sklerotileri ile kaplanmış yumru……… 24 Şekil 4.3. Sürvey Alanlarından Bitki Örneklerinin Toplanması 25 Şekil 4.4. Sürvey Alanlarından Hastalıklı Yumruların Toplanması 26

Şekil 4.5. Rhizoctonia solani’nin olgun miselyumlar 27

Şekil 4.6. AG-3 İzolatlaının Besi Ortamında Gelişmesi 29

Şekil 4.7. Yaprak patojenisite testi sonucunda yaprakta oluşan lezyon 31 Şekil 4.8. Gövde patojenisite testi sonucunda gövde de oluşan lezyon 33

(11)

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge Sayfa

Çizelge 4.1. 2007 yılı Deliler Köyü hastalıklı yumru oranı 24 Çizelge 4.2. 2008 yılı Çorum Merkez İlçe hastalıklı yumru oranı 27 Çizelge 4.3. AG-3 grubu fungusların günlük gelişim hızları 28 Çizelge 4.4. Yaprak patojenisite testi sonucu belirlenen hastalık oranları……….. 30 Çizelge 4.5. Gövde patojenisite testi sonucu belirlenen hastalık oranları………... 32

(12)

1.GİRİŞ

Solanaceae familyası içerisinde yer alan patates (Solanum tuberosum) yumruları %12-20 nişasta, % 1,7-2,5 protein, B1, B2, B6 ve C vitaminleri ile bazı besin elementlerini de içermesi nedeniyle beslenmede temel gıda kaynakları arasında yer almaktadır. Yumrularında; nişasta halinde karbonhidrat, protein, vitaminler ve demir gibi önemli besin maddeleri içeren patates insanlar tarafından doğrudan mutfaklarda tüketildiği gibi işlenerek değişik şekillerde de (cips, parmak patates vs.) tüketilebilmektedir. Ayrıca ekmeklik una %5 oranında patates unu karıştırıldığında ekmeklerin lezzetini arttırmakta ve bayatlamayı geciktirmektedir. Yüksek oranda nişasta içeren patates çeşitleri endüstride ham madde (nişasta, alkol vs.) ve bir kısmı da hayvan yemi olarak değerlendirilmektedir. Patatesin yaklaşık %20’si karbonhidrattır. Yumrusunda %2 gibi düşük oranda protein olmasına karşın içerdiği proteinin net kullanma değeri oldukça yüksektir. 150 gr patates 90-110 kalori, 3,2 g yüksek kaliteli protein ve ayrıca bol miktarda B vitaminleri, C vitamini kalsiyum, demir ve fazla miktarda potasyum içerir. Orta boy bir patates, insanın günlük C vitamini ihtiyacının 1/3’ünü karşılayabilmektedir (Esendal, 1990; Er, 1998; Van Es ve Hartmans, 1987).

Patates dünyada ve ülkemizde üretilen en önemli çapa bitkisidir. Çapa bitkisi olarak münavebeye girmekle, bir sonraki yıla havalanmış, yabancı otlardan ari, fiziksel yapısı iyi bir toprak bırakmaktadır. Ayrıca, birçok bitkiye göre patatese daha fazla gübre uygulandığı için, gübrenin bir kısmı gelecek yıla kalarak patatesin yerine ekilecek bitkinin verimini artırmaktadır (İlisulu, 1986). Ucuzluğu birim alandan fazla verim sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetişmesi dolayısıyla dünyada yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.

Dünyadaki patates dikim alanı 18,5 milyon hektar, üretim miktarı ise 309,3 milyon ton civarındadır (Anonim, 2009). Diğer yandan patates, dünyada üretim miktarı açısından buğday, çeltik, mısır ve arpadan sonra beşinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de de insan beslenmesinde geleneksel bir yeri olan patatesin toplam dikim alanının 2007 yılı

(13)

istatistiklerine göre 153 612 hektar, üretimin 4 246 207 ton civarında olması benzer bir konuma sahip olduğunu göstermektedir (Anonim, 2009). Çorum’da patates yetiştiriciliği çok geniş alanlarda yapılmamakla birlikte Çorum Tarım İl Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesinden alınan 2007 yılı verilerine göre patatesin dikim alanı yaklaşık 2 200 dekardır toplam dikim alanından 6 160 ton üretim gerçekleştirilmiş olup, dekara verim ise 2 800 kg’ dır. 2008 yılında ise patates dikim alanı yine 2 200 dekarlık toplam dikim alanından 6600 ton üretim gerçekleştirilmiş olup dekara verim ise 3000 kg’dır(Anonim,2008;Anonim,2009).

Birçok tarımsal üründe olduğu gibi patatesin de ortak sorunu verim düşüklüğüdür. Bu düşük verimin nedenleri sertifikalı tohumluk kullanımının yetersiz oluşu, uygun sulama, gübreleme, toprak işlemenin yerinde ve zamanında yapılmaması gibi uygulamalar olabileceği gibi; çeşitli hastalık, zararlı ve yabancı otların olumsuz etkilerinden de kaynaklanabilmektedir.

Patates üretimini sınırlayan bakteriyel, viral ve virüs benzeri hastalıkların yanında fungal hastalıklarda önemli bir yere sahiptir. Nitekim patateste verim ve kalite üzerine olumsuz etkileri bulunan hastalıklardan biriside R. solani Kühn’nin oluşturduğu gövde kanseri ve siyah kabukluluktur. Ülkemizde bu hastalıktan dolayı ortaya çıkan ürün kaybı %5’tir (Türkensteen ve Eraslan, 1985).

Bu çalışma Çorum İli patates üretim alanlarında bu konuda yapılan ilk çalışmadır. Çorum yöresinde yetiştirilen patates (Solanum tuberesum L.) üretim alanlarından izole edilen R. solani ’nin anastomosis gruplarının belirlenmesi, bu grupların kültürel ve morfolojik özelliklerinin incelenmesi, patojenisite testleri ve etmenin yaygınlık oranının belirlenmesi bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bölgede patateste gövde kanseri ve siyah kabukluluk hastalığının düzeyi ve patojenin hangi anastomosis gruplarının yaygın olduğu bu çalışmayla ortaya konulmuştur.

(14)

2.KAYNAK ÖZETLERİ

2.1. Rhizoctonia Form Cinsinin Genel Özellikler

Bir toprak fungusu olan R. solani (teleomorf Thanatephorus cucumeris) en önemli bitki patojeni funguslardan biridir. Rhizoctonia DC. genel ismi, konidi oluşturmayan heterojen bir fungal tür topluluğunun vejetatif safhaları ya da anamorfları için kullanılmıştır. Bu grup Mycelia sterilia’ nın diğer taksonlarından öncelikli olarak vejetatif karakterleri ile ayrılmaktadır (Mordue ve ark., 1989).

De Candole’nin (1815) Rhizoctonia cinsini ilk olarak tanımlamasından bu yana Rhizoctonia’nın yüzden fazla türü tanımlanmıştır. Bu türler birbirlerinden öncelikli olarak morfolojik özellikleri, sklerotların ve monilioid hücreleri’nin çapları ve patojenik özelliklerine göre ayırt edilmişlerdir (Gürkanlı, C.T., 2005).

Grubun orijinal tanımına göre bir fungusun Rhizoctonia olarak sınıflandırılabilmesi için;

1) Uniform yapıda sklerotlar oluşturması,

2) Canlı bitkilerin kökleri ile ilişki içerisinde olması gerekmektedir.

Ne yazık ki, daha özel karakterlerin eksikliği ilişkisiz fungus karışımlarının Rhizoctonia türleri olarak sınıflandırılmasına neden olmuştur. İlerleyen dönemlerde kriter listesi modifiye edilmiş ve uzatılmıştır, böylelikle günümüzde Rhizoctonia cinsi makul, iyi tanımlanmış sınırlara ulaşmıştır. Belirli istisnaları olsa da, üniversal olarak kabul görmese de, Rhizoctonia izolatları ister çok çekirdekli ister tek çekirdekli olsun artık anahtar kriterlere uymak zorundadır. Ogoshi (1975) Rhizoctonia cinsinin özgünlüğünü Rhizoctonia solani’nin özelliklerini cins seviyesine yükselterek arttırmıştır. Buna göre Rhizoctonia cinsinin karakteristik özellikleri;

(15)

1) Genç vejetatif hiflerdeki dallanmanın distal bölmenin yanında meydana gelmesi (Şekil, 2.1),

2) Hifal dalların orjin noktasına yakın bir bölgede bir bölme oluşması ve dallanma noktasında hifin boğumlanması (Şekil, 2.1),

3) Sklerotların rind ve medulla olarak farklılaşmaması,

4) Kanca yapısı (Clamp connection), konidium ve rhizomorf bulunmaması.

5) Dolipor bölme bulunması (Şekil, 2.2), olarak kabul edilmiştir (Sneh ve ark., 1991).

(16)

Şekil 2.2 Rhizoctonia grubu funguslarda karakteristik olarak görülen Dolipor septum yapısı

Bu karakteristik özelliklerin ışığı altında Rhizoctonia’da bu güne kadar rapor edilen yüz türün sadece kırk dokuz tanesinin gerçek Rhizoctonia türü olduğu, on bir tanesinin Rhizoctonia türü olmadığı, ve kırk tanesinin ise Rhizoctonia türü olup olmadığının belirsiz olduğu tespit edilmiştir. Ek olarak, daha önceden Sclerotium ve diğer cinsler içerisinde tanımlanan bazı türlerin gerçekte Rhizoctonia türleri olduğu da tespit edilmiştir (Ogoshi, 1987).

Rhizoctonia cinsi, Basidiomycetes’in farklı takımlarına ait taksonomik olarak çeşitlilik gösteren bir grup anamorfik fungus içerir. Bitki hastalıkları ile ilişkili en önemli Rhizoctonia türleri Basidiomycetes’in üç ana grubuna dahil edilir. Bu gruplardan biri, Thanatephorus teleomorfuna sahip olan ve çok çekirdekli (multinükleat) türleri içeren R. solani kompleksi, ikincisi Ceratobasidium teleomorfuna sahip olan iki çekirdekli (binükleat) Rhizoctonia türleri ve üçüncüsü ise, Waitea teleomorfuna sahip olan çok çekirdekli (multinükleat) türleri içeren R. zeae ve R. oryzae’dir (Vilgalys ve ark., 1994).

(17)

R. solani Kühn [teleomorph: Thanatephorus cucumeris (Frank) Donk] bu cins içerisinde en çok çalışılmış türdür. Yaklaşık 100 yıl önce Julius Kühn tarafından hastalıklı patates yumruları üzerinde tespit edilen fungus Rhizoctonia solani olarak adlandırılmıştır. Fakat Kühn tarafından yapılan tanımlama yetersizdir, bir izolatın R. solani olup olmadığını tespit etmek çoğunlukla zordur. Ogoshi’ye göre Duggar tarafından karakterize edilen R. solani teşhisde son yıllara kadar en önemli ve uygun standart olmuştur. Duggar daha önceden tanımlanan bir dizi Rhizoctonia türünü incelemiş ve bunları Rhizoctonia crocorum (Helicobasidium purpureum) ve R. solani içerisinde değerlendirmiştir. Duggar’ın R. solani tanımı kısmen vejetatif hiflerinin çapları (8-12Pm), dallanma noktasında daralma, olgunlaşmış hiflerde 90°’lik dallanma açısı ile karakterize edilmekteydi. Bu tanımlama hif genişliği dışında yukarıda açıklanan Rhizoctonia cinsi’nin özellikleri ile neredeyse aynıdır. Daha sonra Parmeter ve Whitney R. solani ye özel karakteristiklerin detaylı bir tanımını vermiştir. Buna göre R. solani’nin teleomorfları Thanatephorus cucumeris (Frank) Donk’dur, hifler çok çekirdeklidir (multinükleat), sklerotlar ve hifler Rhizoctonia’nın karakteristik özelliklerine uygun olacaktır (Ogoshi, 1987).

Son yıllarda artan oranda dikkatler patojen türlerinin yanı sıra patojen olmayan türleri de kapsayan ve oldukça çeşitlilik gösteren iki çekirdekli (Binükleat) Rhizoctonia’ ların sınıflandırılmasına çevrilmiştir. Binükleat Rhizoctonia lar doğada genellikle R. solani kompleksinin üyeleri ile ilişki içerisindedirler. Bununla birlikte binükleat Rhizoctonia’ların çoğunun kültür ortamında meyve yapısı oluşturması güçtür ve pek çok tür Ceratobasidium teleomorfları ile ilişkilidir. Binükleat Rhizoctonia ların patojen olmayan türleri içerisinden bazı gruplar orkidelerin mikorizal endofitleri ve diğer patojenik Rhizoctonia ların biyolojik kontrol ajanları olarak önemlidirler. R. solani kompleksi gibi binükleat Rhizoctonia larda anastomoz davranışlarına dayanılarak en az 26 farklı grup oluştururlar (Vilgalys ve ark., 1994).

Rhizoctonia izolatlarının içerisinde bulunduğu üçüncü grup; teleomorfları Waitea Warcup ve Talbot cinsi içerisinde bulunan ve çok çekirdekli (Multinükleat) olan R. oryzae ve R. zeae’yı kapsar. Bu grup sahip olduğu turuncu sklerot pigmentasyonu ile Rhizoctonia form cinsi içerisinde oldukça dikkat çekicidir (Ogoshi, 1987).

(18)

2.2. Rhizoctonia Grubu Fungusların Taksonomideki Yeri ve Sınıflandırılmasında Kullanılan Yöntemler

Rhizoctonia’nın büyüklüğü ve çeşitliliği, bu grubu daha küçük, daha homojen ve bu yüzden daha anlaşılabilir gruplara ayırma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır (Carling ve ark., 1992).

Rhizoctonia’larda tek bir hücredeki çekirdek sayısı Rhizoctonia türlerini multi nükleat ve binükleat gruplara bölmek için kullanılan önemli bir taksonomik kriterdir. Her hücresinde üç veya daha fazla çekirdek bulunduran, geniş hifli (6-10 µm çaplı) multinükleat Rhizoctonia lar R. solani (Teleomorf: Gen. Thanatephorus Donk.), R. oryzae ve R. zeae ( Teleomorf: Gen. Waitea) ile temsil edilirler. Bununla birlikte her hücresinde iki (nadiren bir veya üç) çekirdek bulunduran, dar hifli (4-7 µm çaplı) binükleat Rhizoctonia ların teleomorfları ise Ceratobasidium cinsi içerisinde yer alır. Daha sonradan bunlara ek olarak her bir hücresinde tek bir çekirdek bulunduran uninükleat Rhizoctonia lar (Teleomorf: Ceratobasidium bicorne) üçüncü bir grup olarak tanımlanmıştır (Kuramae ve ark., 2003)

2.2.1. Rhizoctonia Grubu Fungusların Teleomorfik Sınıflandırması

Rhizoctonia spp. nin teleomorfları Şekil 2’de görülebileceği gibi, Phragmobasidiomycetidae alt sınıfına ait olan Sebacina türleri hariç Basidiomycotina alt bölümü, Hymenomycetes sınıfı (Holobasidiomycetidae alt sınıfı) içerisinde yer alan Thanatephorus (anamorf: Rhizoctonia solani Kühn), Ceratobasidium (anamorf: binucleate Rhizoctonia), Tulasnella (anamorf: Rhizoctonia repens) ve Waitea (anamorf: R. zeae Voorhees, R. oryzae Ryker ve Gooch) cinslerinden bir tanesi içerisinde yer almaktadır (Sneh ve ark., 1991).

Ogoshi (1975)’ye göre R. solani’nin teleomorfları ilk olarak 1863’de B. Frank Hypochnus cucumeris (Thanatephorus cucumeris)’i hıyar bitkisi üzerinde tanımlandığında rapor edilmiştir. Yine Ogoshi ’ye göre ilk karşılaştırmalı çalışma R. solani yi (Pellicularia filamentosa=T. cucumeris) dört form türe ayıran ve her birinin

(19)

teleomorflarını tespit eden Exner tarafından yapılmıştır. Exner dört Rhizoctonia’nın birbirlerinden basidiumları ve basidiosporlarının ortalama ölçüleri ile ayrılamayacağını ortaya koymuştur.

Şekil 2.3. Rhizoctonia grubu fungusların teleomorfik sınıflandırılmasını gösteren şablon.

Ogoshi R. solani AG-1, 2-1, 2-2, 3, 4 ve 5’in teleomorflarını Flentje’nin toprak metodunu kullanarak tespit etmiştir. Daha sonra AG-6, 7, 8 ve BI’nın teleomorfları rapor edilmiştir. R. solani’nin 13 ISG sinin teleomorfları Thanatephorus cucumeris olarak tespit edilmiştir.

Bu veriler ışığında grupları basidiospor, sterigmata ve basidium morfolojisine dayanarak ayırmak oldukça zor görünmektedir. Sadece AG 4 izolatları teleomorfları

(20)

4 sterigmatasından farklı olarak karakteristik 3 sterigmatası vardır (Ogoshi, 1987).

2.2.2. Rhizoctonia Grubu Fungusların Anamorfik Sınıflandırılmaları

Rhizoctonia spp.’nin anamorfları Şekil 2.4’de görülebileceği gibi Deuteromycota şubesi, mycelia sterilia form ordosu içerisinde yer alan Rhizoctonia solani, Binükleat Rhizoctonia, Rhizoctonia zeae, Rhizoctonia oryzae ve Uninukleat Rhizoctonia form türleri içerisinde yer almaktadır (Barnet ve ark., 1998).

(21)

R. solani’nin patojenik özellikleri, sklerot morfolojisi, besi ortamı üzerindeki kültürel özellikleri, fizyolojik karakteristikleri ve benzer özellikleri açısından varyasyon gösterdiği gözlemlendikten sonra, pek çok alt grubunun (ISG) olduğu düşünülmüş ve gerçekte R. solani’yi uygun gruplara ayırmak için pek çok araştırma yapılmıştır. R. solani’yi uygun gruplara ayırmak amacıyla yapılan çalışmalar temel olarak iki kategoriye ayrılabilir, bunlar;

- Hifal anastomoz ve patojenik özelliklerindeki farklılıklara dayanan gruplandırma. - Kültürlerin fiziksel özelliklerine dayanan gruplandırma (Johnk, ve ark., 1992).

Ogoshi’ye göre Exner R. solani’yi gruplara ayırma üzerine temel çalışmalardan birini ortaya koymuştur. Exner, Pellicularia filamentosa (T. cucumeris) içerisinde solani, microsclerotia, sasakii, timsii adında dört form tür tanımlamıştır. Takahashi & Matsuura, R. solani’yi morfolojik (temel olarak sklerot) ve patojenik özelliklerine dayanarak altı gruba ayırmıştır. Sonuçta, Exner’in gruplarına ek olarak betae ve compacta form türleri oluşmuştur. Watanabe ve Matsuda, R. solani ye ait 220 Japonya izolatının ekolojik, kültürel ve patojenik özellikleri üzerine çalışmış ve bu izolatları yedi tipe ayırmıştır. Watanabe ve Matsuda’nın sasakii (Kültür tip IA), web blight (IB), kış ekini (II), praticola (IIIA), patates (IV), ve kök çürüklügü (IV) tipleri Watanabe ve Matsuda’nın sasakii, timsi, microsclerotia, solani, compacta ve betae form türleri ile esleşmektedir, ancak bu tanımlamalar tartışmalıdır (Ogoshi, 1987)..

Bununla birlikte günümüzde R. solani kompleksi içerisindeki geçerli sınıflandırma büyük oranda izolatların anastomoz grupları içerisinde gruplandırılmasına dayanmaktadır. R. solani’nin morfolojik, patojenik ve fizyolojik özelliklerinde gösterdiği büyük çeşitliliği anastomoz gruplandırılmasına dayanılan bir sınıflandırma sisteminin oluşturulmasına olanak sağlamıştır. Bu anastomoz grupları aralarında hifal birleşmenin gerçekleşebildiği izolatlardan oluşur. Bu sınıflandırma sistemi moleküler kanıtlarla da desteklenmiştir (Fenille ve ark., 2003).

(22)

Ceratobasidium) izolatları hifal anastomoz reaksiyonlarına dayanılarak anastomoz gruplarına (AG) ayrılmıştır (Demirci ve ark., 1998)

R. solani çok geniş bir konukçu çevresine sahiptir. Patates dışında buğday, domates, fasulye, çim bitkileri, lahana, pamuk, ve şeker pancarında ekonomik düzeyde zarar oluşturduğu belirlenmiştir (Ogoshi, 1987).

Bu hastalık patates bitkilerinde yaprak renginin mora dönüşmesine, havai yumru oluşumuna, özellikle tepe yapraklarında kloroz ve yaprakların yukarı doğru kıvrılmasına, rozetleşmeye neden olmaktadır (Frank, 1986). Toprak altı organlarından gövde, stolon ve köklerde kırmızı kahverengi çökük lezyonlar oluştuğu, sürgün ve kök sayısının azaldığı, yumrularda çatlama, çökme ve şekil bozukluğuna neden olduğu görülmektedir. Ayrıca doku üzerinde siyah ve koyu kahverengi sklerotların oluştuğu gözlenmiştir(Hooker, 1978; Spencer and Foxs, 1979; Frank, 1986; Demirci ve Döken, 1989; Hide ve ark., 1989).

2.3. Rhizoctonia solani’nin Anastomosis Grupları Üzerine Yapılan Çalışmalar

R. solani’ nin hifleri arasındaki anastomosise göre çeşitli gruplara ayrılması konusunda sadece fizyolojik ırklar içinde anastomosisin görüldüğünü (Tu ve Roberts, 1969) belirtmesiyle başlayan çalışmalar ilk olarak anastomosis grup şemasını ortaya koyarak R. solani ‘yi beş farklı anastomosis grubunda (AG-1, AG-2, AG-3, AG-4, AG-5) toplanması (Parmeter ve ark., 1969; Ogoshi, 1975, 1987) ile devam etmiştir.

Kuzey İrlanda da patates yumrularından izole edilen 182 izolattan %95,6’sının AG-3, %4,4 AG-2 tip olduğunu, AG-3’ün AG-2 tipe göre daha fazla gövde kanseri ve siyah kabukluluk oluşturduğunu kaydetmişlerdir (Chand ve Logan 1983).

(23)

Homma ve ark. (1983), elde ettikleri R. solani izolatlarının bilinen anastomosis grupları (AG-1-6 ve AG-B1) ile eşleşmediğini belirterek bu izolatların yeni bir anastomosis grubu (AG-7) olduğunu kaydetmişlerdir.

Yapılan bir çalışmada patates bitkisi organlarından ve topraktan toplanan örneklerden elde edilen izolatların yaklaşık %95’i AG-3 olarak tanımlanmıştır (Carling ve Leiner, 1986)

Erzurum’da yapılan bir çalışmada patates tarlalarından toplanan bitkilerin toprak altındaki miselyum veya lezyon görülen gövdelerinden ve depolardan alınan sklerotili yumrulardan yapılan izolasyonlar sonucu toplam 184 R. Solani izolatı elde edilmiştir. Bu izolatların yurt dışından getirilen test izolatları ile eşleştirilmesi sonucunda %1.09’nun 2 tip 1, %1.63’ünün 2 tip 2, %88.04’ünün 3, %5.44’ünün AG-4 ve %3.80’inin AG-5’ e ait olduğu saptanmıştır.

Bitkilerin toprak altında kalan gövdeleri üzerinde miselyum olarak bulunan 34 izolattan %5.88’inin AG-2 tip 1, %5.88’inin AG-2 tip 2, %64.71’inin AG-3, %14.71’inin AG-4 ve %8.88’inin AG-5’e; lezyon oluşturan 68 izolattan %89.71’inin AG-3, %5.88’inin AG-4 ve %4.41’inin AG-5’e ait olduğu belirlenmiştir. Depolardan alınan sklerotili yumrulardan izole edilen 82 izolattan %1.22’sinin AG-2 tip 1, %96.34’ünün AG-3, %1.22’sinin AG-4 ve %1.22’sinin AG-5’e ait olduğu saptanmıştır (Demirci, 1991).

Erzurum yöresinde patateslerden izole edilen Kühn’nün AG–2 tip 1, AG–2 tip 2, AG– 3, AG–4 ve AG–5 anastomosis gruplarına ait izolatlardan hiflerin karşılıklı gösterdikleri davranışlar ve anastomosis grupları incelenmiştir. Aynı anastomosis grubuna ait iki izolatın hifleri arasında çift yönlü çekim veya tek yönlü çekim, farklı anastomosis gruplarına ait izolatların hifleri arasında ise çekim olmama durumları gözlenmiştir. Çekim olayını takiben ise anastomosis tam birleşme veya temas birleşmesi şeklinde gerçekleştiği belirlenmiştir (Demirci ve Döken, 1992).

İç Anadolu’da yapılan bir çalışmada, arpa, buğday, patates, biber, domates, fasülye, soya fasulyesi, tütün, şeker pancarı, havuç, karanfil ve topraktan 153 izolat

(24)

AG-5, 8 tanesi ise AG-8’e ait olduğu saptanmıştır (Tuncer ve Erdiler 1992).

1993 yılında Demirci ve Döken’in yaptığı çalışmada patates yetiştirilen alanlardan toplanan R. solani izolatlarının çoğunluğunun (%88.04) AG-3’e e ait olduğu saptanmıştır. Resy patates çeşidi ile yapılan patojenisite testlerinde AG-3 izolatlarının en virulent olduğu gözlenmiştir. Sklerotial ve lezyon izolatlarının miselyum izolatlarına göre daha yüksek enfeksiyona neden olduğu saptanmıştır (Demirci ve Döken, 1993).

Patates dikim alanlarında bulunan yabancı otlardan izole edilen çok ve iki nükleuslu Rhizoctonia’ların anastomosis gruplarını belirlemek için 1994 yılında yapılan çalışmada; patates tarlalarından ve bir yıl önce patates dikili olup nadasa bırakılmış alanlardan 18 yabancı ot türü toplanmıştır. Rhizoctonia miselyumu bulunan yabancı otlardan izolasyonlar yapılmış ve izolatların anastomosis grupları saptanmıştır. Çok nükleuslu olan R. solani’nin anastomosis gruplarından AG-2 tip 1 Convolvulus arvensis, AG-4 C. arvensis , Amaranthus retroflexus ve Polygonum convolvulus, AG-5 ise C. arvensis ve Polygonum aviculare’den izole edilmiştir. C. arvensis, A. retroflexus, Centaurea depressa, Cephalaria syriaca ve Cirsium arvense türlerinden elde edilen iki nükleuslu Rhizoctonia’ların büyük çoğunluğunun AG-K’a ait olduğu saptanmıştır. Ayrıca, bilinen iki nükleuslu Rhizoctonia test izolatları ile eşleşmeyen fakat birbiri ile eşleşebilen iki izolat C. arvensis’ten izole edilmiştir (Demirci ve Zengin, 1994).

Yine 1995 yılında Demirci ve Döken’in yapmış olduğu çalışmaya göre Erzurum yöresinde patateslerden izole edilen Kühn’nün anastomosis gruplarının çeşitli kültür bitkilerindeki fide çıkışına etkileri ile patojenik veya diğer ilişkileri araştırılmıştır. Patates de yaygın ve virulant olan AG-3 yanında AG-5’in de test edilen çeşitli kültür bitkilerinde fide çıkışını engellemediği, buna karşın AG-2 tip 1, AG-2 tip 2 ve AG-4’ün değişen derecelerde bazı bitkilerde fide çıkışını engelledikleri saptanmıştır.

Ayrıca bu anastomosis gruplarının test edilen çeşitli kültür bitkilerinin bir kısmında hif veya sklerotium olarak bulunabildiği ve çeşitli simptomlar oluşturdukları belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre, AG-3’ün problem olduğu alanlarda özellikle fasulye ve şeker

(25)

pancarının patatesle ekim nöbetine sokulabileceği saptanmıştır (Demirci ve Döken, 1995a).

Brezilya’da yapılan bir çalışmada, (Bolkan ve Ribeiro., 1985) patates yumrularında AG-3, gövdelerinde AG-4 izolatlarını elde etmiştir. Avusturya’da yapılan bir çalışmada (Balali ve ark., 1995) gövde kanseri ve siyah kabukluluğun patates üzerindeki simptomları genelde AG-3 grubunu vermiştir.

İzlanda’da patates ekim nöbeti uygulanan bir tarlada yürütülen çalışmada R. solani’nin yabancı otlardan 50 bitkiye ait 80 tür bitki üzerinde zarar yaptığı saptanmıştır. Yapılan izolasyon denemeleri ile 61 yabancı ot türünden 28’inin AG-3 ve AG-5 gruplarının her ikisine karşı hassas olduğu saptanmıştır (Sturz ve ark., 1995).

Avustralya’da yapılan bir çalışmada patates bitkilerinin yumru, kök ve gövdelerinden toplanarak belirlenen anastomosis grupları %90 AG-3, %7 AG-4 ve %2 AG-5 olarak belirlenmiştir. AG-8 izolatı arpa ve buğdayda şiddetli kök kanseri hastalığının atmasına ve iri patates üzerine aşılandığında ise kılcal köklerin azalmasına sebep olmaktadır (Balali ve ark., 1995)

AG-5 izolatının in vitroda gelişme oranı AG-4 ve AG-5 izolatlarından daha düşük olmasına rağmen AG-3 grubu izolatlar daha virülenstir (Jager ve Velvis, 1995).

Türkiye’de 9 ilden toplanan çeşitli kültür bitkileri üzerine yapılan bir çalışmada 153 Rhizoctonia izolatı elde edilmiştir. Bu izolatların %60’ının çok nükleusu, %40’ının iki nükleusu olduğu saptanmıştır. Anastomosis testleri sonucu çok nükleuslu olan Rhizoctonia solani izolatlarının AG-1, AG-2 tip 1, AG-2 tip 2, -AG-3, AG-4, AG-5, AG-9 ve AG-10’A ait iki nükleuslu Rhizoctonia’ların ise AG-A, AG-E, AG-F, AG-G, AG-J, ve AG-K’ya ait olduğu belirlenmiştir (Demirci ve Döken, 1995).

Demirci ve Döken’in 1998 yılında yapmış olduğu çalışmada Kühn’nün patatesten izole edilen anastomosis gruplarına (AG-2 tip 1, AG-2 tip 2, AG-3, AG-4 ve AG-5) ait izolatların konukçunun gövdesine giriş ve enfeksiyon yolları incelenmiştir. Penetrasyon

(26)

izolatlarda loblu apresorium oluşumu, AG-4’e ait izolatta ise direkt hif penetrasyonu gözlenmiştir (Demirci ve Döken,1998).

Farklı patates tarlalarından R. solani’nin 105 izolatı toplanmış ve 75 izolat AG-3’e, 11’i AG-4’e, 5’i AG-2-1, 13’üde tek çekirdekli grup olarak tanımlanmıştır. Bir izolatın ise tanımlanan hiçbir anastomosis grubuna dahil olmadığı belirlenmiştir ( Salati ve ark., 1999).

1996 yılında, mısır tanelerinde tohumla taşınan fungusları belirlemek amacıyla Doğu Karadeniz Bölgesinin önemli mısır üretim alanlarından örnekler toplanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda izolatların 10 tanesi R. solani, 18 tanesi R. zea, 12 tanesi iki çekirdekli Rhizoctonia spp. izolatları olarak belirlenmiştir. R. solani izolatı 3 anastomosis grubuna ayrılmıştır. 2 izolat AG-4, 2 izolat AG-5 ve 6 izolat AG-10 olarak belirlenmiştir. İki çekirdekli Rhizoctonia sp. izolatları AG-B olarak belirlenmiştir (Demirci ve Kordali, 1999).

Orta Meksika’da yapılan çalışmada 15 tarladan toplanan örneklerin %73.5’i AG-3, %26.5’’i ise AG-4 olarak tanımlanmıştır. AG-4 yalnızca bitki gelişiminin çiçeklenme dönemi boyunca, AG-3 ise bitki gelişmesinin her döneminde bitki üzerinde bulunduğu saptanmıştır (Virgen ve ark., 2003).

Karacabey (Bursa) ilçesindeki seralarda yetiştirilen hercai menekşe (Viola x wittrockiana Gams)’lerin kök ve kök boğazından elde edilen R. solani Kühn AG-3 izolatlarının patojenitesini ve bazı çeşitlerin reaksiyonlarını belirlemek amacıyla sera koşullarında 2000-2001 yıllarında arasında yürütülen çalışmada, patojenite testleri sonucunda 15 izolatın tümü patojen bulunmuştur. İzolatların patojenitesi %31.3-93.8 arasında değişmektedir. Kök boğazından elde edilen izolatlar kökten elde edilenlere oranla daha virülent bulunmuştur. Reaksiyonu araştırılan 9 hercai menekşe çeşidinden Clear Sky White, Delta Pure Orange ve Delta Pure White’ın orta derecede duyarlı (MS), diğer 6 çeşidin ise duyarlı olduğu bulunmuştur (Arslan, 2001).

(27)

Demirci ve Ark. 1998-1999 yıllarında kanyaş üzerinde fungus türlerini belirlemek amacıyla Artvin ve Erzurum illerinin Yusufeli ve Olur ilçelerinde gerçekleştirilen çalışma sonucunda Türkiye’de kanyaş (Sorgum halepense) bitkisi üzerinde Rhizoctonia solani ve iki çekirdekli Rhizoctonia türleri ilk kayıt olarak saptanmıştır (Demirci ve Ark., 2002).

Arjantin’de yapılan bir çalışmada toplanan örnekler sclerotia ve miselyum oluşumu bakımından incelenmiş, kültürler, izolatların karşılıklı gelen testlerle çiftleştirilmesi yoluyla yapılan anastomosis reaksiyonu ile karakterize edilmiştir. Polimeras zincir reaksiyonu (PCR) ve kesilmiş parça uzunluk polimorfizmi (RFLP) yoluyla moleküler karakterizasyon da yapılmıştır. Patojenisite için izolatlar filizlenen tohumluk patates yumrusu parçaları üzerinde test edilmiştir. Kontrol olarak bulaştırılmamış filizlenen yumru parçaları kullanılmıştır. Saksılar 6 hafta süreyle bir inkübatöre yerleştirilmiştir. Daha sonra fideler 0-4 skalası kullanılarak derecelenmiştir. Cordaba tarlalarından alınan izolatlar iki çekirdekli Rhizoctonia olarak tanımlanmıştır. Buenos Aires’teki tarlalardan alınan bir izolat AG-2-1’ e geri kalan izolatlar AG-3’e aittir.Patojenisite testleri AG-3 izolatlarının yüksek ve orta derecede patojenik veye hiç patojenik olmadığını ortaya koymuştur. İki çekirdekli izolatlar ve R. solani AG-2-1 orta derecede patojeniktir. Kontrol bitkilerinde ise hiçbir lezyon olmamıştır (Casadei ve ark., 2003).

Tayvan’da yapılan bir çalışmada 29 familya içinde dağılım gösteren 65 türün kök dokuları toplanmıştır. Toplam olarak 349 Rhizoctonia benzeri fungus izolatı elde edilmiştir. Bu izolatlar içinde 61 izolat tek çekirdekli 288 izolat ise çok çekirdeklidir. Toplam 262 R. solani izolatlarının 24 tanesi AG-1, 13 tanesi AG-2, 4 tanesi AG-3, 170 adedi AG-4, 20 adedi AG-7’dir. 31 izolat ise 11 standart AG test edicilerle anastomosis oluşturmamıştır. R. solani‘nin patojenisite testi çalışmalarında AG-4 izolatlarının virülanslığı diğer izolatlarınkinden çok daha yüksek bulunmuştur. AG-4 izolatları çalışılan tüm bitkileri hastalandırma yeteneğinde olduğu saptanmıştır. Ayrıca bu izolatlar şidetli hastalık simptomlarına neden olmuşlardır (Hsieh ve ark., 2003).

(28)

belirlenmesi için yapılan çalışmada 19 yerel ve sertifikalı patates çeşidinin gövde kanseri ve çökerten etmeni olan AG-3 tip 2 izolatına karşı reaksiyonlarını belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Bu amaçla çeşitlerin sürgün sayıları, sürgün ölüm oranları ve kök ağırlıkları belirlenmiştir. Bu değerler doğrultusunda Gölköy, Aybastı sarısı ve Reşadiye çeşitleri yüksek düzeyde dayanıklılık gösterirken Rus beyazı, Gürgentepe sarısı, Batum ve Liseta çeşitleri aşırı duyarlı bulunmuştur (Yanar ve ark., 2003).

Samsun merkez ilçesi ve sekiz ilçede, fide ve tarla dönemlerinde gerçekleştirilen arazi çalışmalarında tütün (Nicotiana tabacum L.) bitkisi ve toprak örnekleri toplanmıştır. Tütün bitkisi ve toprağından yapılan izolasyon çalışmaları sonucunda 96 multinükleat (Çok çekirdekli), 14 binükleat (iki çekirdekli) toplam 110 Rhizoctonia izolatı elde edilmiştir.

Anastomoz testleri neticesinde izolatlardan 3 tanesinin R. solani AG 1, 6 tanesinin R. solani AG 2, 92 tanesinin R. solani AG 4, 10 tanesinin R. zeae ve 6 tanesinin BN Rhizoctonia AG-A olduğu tespit edilmiştir. Buna karşın 8 adet BN Rhizoctonia izolatının ait olduğu anastomoz grubu (AG) tespit edilememiştir (Gürkanlı, 2005).

(29)

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. MATERYAL

Çorum Merkez İlçesi, Abdalata, Altınbaş, Bayat, Beydili, Boğacık, Deliler, Düvenci, Hamamlıçay, Karapürçek, Ömerbey, Üyük, köyleri patates üretim alanlarından toplanan Rhizoctonia solani ile bulaşık bitki materyalleri araştırmanın temel materyalini oluşturmuştur.

3.1.1 Kullanılan Besiyerleri

Su Agarı (SA)

Potato Dextrose Agar (PDA)

3.1.2. Sürvey Alanının Tanımı ve Hastalıklı Bitki Örneklerinin Alımı

Çorum ili Orta Karadeniz Bölgesinin iç kısmında yer almaktadır. İlin doğusunda Amasya, güneyde Yozgat, batıda Çankırı, kuzeyde Sinop, kuzeydoğuda Samsun, güneybatıda Kırıkkale ile çevrilir. Enlem ve boylam değerlerine göre ise; 34 derece 04 dk. doğu boylamları ile 39 derece 54 dk. kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği (rakımı) 820 metredir.

Çorum, bulunduğu yüksek platoda tipik karasal iklim özelliklerini gösterir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve genelde kar yağışlıdır. İlkbahar ve sonbaharda azda olsa yağmurludur.

2007-2009 yılları arasında yürütülen bu çalışmada hastalıklı bitki örnekleri Çorum Merkez İlçesi, Abdalata, Altınbaş, Bayat, Beydili, Boğacık, Deliler, Düvenci,

(30)

toplanmıştır. Bu köyler Çorum Tarım İl Müdürlüğü proje istatistik şubesinden alınan bilgilere göre, patates dikim alanı en fazla olan yerlerdir. Rhizoctonia solani ile bulaşık bitki örnekleri her köyden ekim alanının büyüklüğüne bakılarak şansa bağlı olarak çiçeklenme öncesi ve hasat sırasında alınmıştır.

3.2. YÖNTEM

3.2.1. Tarla Şartlarında Hastalık Oranının Saptanması

Tarla şartlarında hastalık oranını saptamak amacı ile hastalıklı bitki materyallerinin toplanması esnasında sayımlar yapılmıştır.

Tarla şartlarında hastalık oranını saptamak için her tarlanın köşegenleri hizasında tarla büyüklüğüne göre 10-30 adımda bir bitki sökülerek her tarlada toplam 10 bitkide değerlendirme yapılmıştır.

3.2.2. Bitki Dokusundan Rhizoctonia solani Etmeninin İzolasyonu

Laboratuara getirilen bitki materyallerinde miselyum veya lezyon görülen gövdeler ile sklerotium bulunan yumrular öncelikle yıkanarak topraktan temizlenmiştir. İzolasyonda Bolkan ve Ribeiro (1985), Carling ve Leiner (1986)’nin belirttiği yöntem kullanılmıştır. Bu yönteme göre bitki dokularından kesilen 0.5x1 cm² ebadındaki doku parçaları % 0.5 ‘lik sodyum hipoklorit solüsyonunda bir dakika tutularak yüzeysel olarak dezenfekte edilmiş, daha sonra steril saf su ile yıkanarak steril kurutma kağıdıyla kurulanmıştır. Bu doku parçaları 50 mg/lt streptomycin sülfat ihtiva eden % 1.5‘lik su agarı (SA) içeren petri kaplarına yerleştirilerek oda sıcaklığında 48-72 saat inkübe edilmiştir. Rhizoctonia benzeri miselyum gelişimi gösteren kolonilerin uç kısmından alınan parçalar Patates Dekstroz Agar besi ortamı içeren petri kaplarına aktarılarak saf kültür elde edilmiş. Elde edilen fungusun R. solani olup olmadığı hif dallanması, miselyum septa yapısı, hücrelerindeki çekirdek sayıları safranin boyaması sonrası mikroskop altında

(31)

incelenerek belirlenmiştir. Elde edilen saf izolatlar patates dekstrose agar (PDA) içeren test tüplerine aktarılarak ilerdeki çalışmalarda kullanılmak üzere altı ayda bir taze besi yerine aktarılmak suretiyle 10 ºC’de muhafaza edilmiştir (Ogoshi, 1975).

3.2.3. Anastomosis Gruplarının Saptanması

Anastomosis gruplarının belirlenmesi için gerekli olan test izolatları Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkol Demirci tarafından sağlanmıştır. Patatesin gövde ve yumrularından elde edilen izolatlar ile test izolatları PDA’da 25 ±2 °C‘de 7 gün geliştirildikten sonra % 1,5’lik SA’da eşleştirilmiştir. Bu amaçla , test izolatı ile gövde veya yumrudan elde edilen izolattan, 5 mm çapında steril mantar delici ile alınan miselyum diskleri 2-4 cm uzaklıkta karşılıklı olarak yerleştirilerek 25±2 °C‘de 48-72 saat inkube edilmiştir. Daha sonra hiflerin karşılaştıkları hat % 0,5 ‘lik trypan blue içeren laktofenol ile boyanarak, hifler arasında hücre duvarı ve stoplazmik birleşme durumunun olup olmadığını belirlemek için doğrudan ışık mikroskobunda incelenmiştir (Parmeter ve ark., 1969 ; Carling ve ark., 1986). Bütün gövde ve yumru izolatları AG-3 test izolatı ile eşleştirilmiş, AG-3 test izolatı ile anastomosis yapmayanlar diğer test izolatları ile eşleştirilip anastomosis grupları belirlenmiştir (Carling ve ark., 1986).

3.2.4. Anastomosis Gruplarının Kültürel Özelliklerinin İncelenmesi

Elde edilen izolatların PDA’daki gelişimlerinin ve hif gelişimlerinin saptanmasında şansa bağlı olarak seçilen izolatlar ele alınmıştır. PDA’da gelişme bu izolatlardan alınan 5mm çapındaki miselyum diskleri 10 cm çapında ve 15 ml PDA içeren petrilerin merkezine yerleştirilerek 25±2 °C‘de 3 hafta karanlıkta geliştirilmiş (Carling ve ark., 1987) ve koloni rengi, skleroti rengi, dağılımı incelenmiştir ( Hwang ve ark., 1986).

Hiflerde günlük gelişme hızını tespit etmek için seçilen izolatlar PDA’da 5 gün 25±2 °C‘de karanlıkta geliştirilen kolonilerin kenar kısımlarından alınan 5mm çapındaki miselyum diskleri 15 ml PDA içeren 10 cm çapındaki petrilerin merkezine yerleştirilerek 96 saat karanlıkta inkube edilmiştir. Sonra koloni çapı birbirini dik iki

(32)

(Hollins ve ark., 1983; Boklan ve Ribeiro, 1985) Bu çalışma altı tekerrürlü olarak bir kez tekrarlanmıştır.

3.2.6. Patojenisite Testi

Patojenite testinde farklı yerlerden elde edilen izolatlar kullanılmıştır. Bu amaç için laboratuar koşullarında pratik ve hızlı bir yöntem olan kesilmiş gövde inokulasyonu yöntemi kullanılmıştır (Miklas ve ark. 1992). Tarla şartlarında yetiştirilen patateslerin taze sürgünlerinden yaklaşık 20 cm uzunluğunda parçalar kesilerek laboratuara getirilmiştir. %2’lik Sodyum hipoklarit solusyonunda 1 dakika süreyle yüzey sterilizasyonuna tabi tutulduktan sonra steril kurutma kağıtları ile kurutulmuş, içerisinde nemli kurutma kağıtları bulunan steril şeffaf plastik kaplara her bir kaba 3 gövde 3 yaprak alacak şekilde yerleştirilmiştir. Steril bisturi ile hafifçe yaralan gövdelerin yaralı kısmına PDA ortamında geliştirilen R. solani izolatlarına ait miselyum diski yerleştirilmiştir. Bu kaplar 20 ºC’ de 12 saat ışık altında 7 gün süre ile inkubasyona bırakılmıştır. İnkubasyon süresi sonunda oluşan lezyon uzunlukları ölçülerek izolatların patojenite ve virulanslıkları belirlenmiştir Yaprak testide gövde testi ile paralel olarak aynı şekilde gerçekleştirilmiştir Bu testler bir kez tekrarlanmıştır.

(33)

4.BULGULAR

4.1. Hastalığın Tarla Şartlarında Tanımı ve Hastalık Oranları

Rhizoctonia solani patates bitkilerinde yaprak renginin mora dönüşmesine, havai yumru oluşumuna, özellikle tepe yapraklarında kloroz ve yaprakların yukarı doğru kıvrılmasına, rozetleşmeye neden olmaktadır. Toprak altı organlarından gövde, stolon ve köklerde kırmızı kahverengi çökük lezyonlar oluştuğu, sürgün ve kök sayısının azaldığı, yumrularda çatlama, çökme ve şekil bozukluğuna neden olduğu görülmektedir. Ayrıca doku üzerinde siyah ve koyu kahverengi sklerotların oluştuğu gözlenmiştir (Şekil 4.1-4.2).

(34)

şekilde farklı noktalardan 10 tarla gezilmiş ve bitki örnekleri toplanmıştır. Fakat bu bitki materyallerinden yapılan izolasyonlarda R. solani izole edilmemiştir.

Şekil 4.2. R. solani sklerotları ile kaplanmış yumrular

Çorum yöresinde 2007 yılında yoğun patates tarımı yapılan Deliler Köyünde hastalık oranını belirlemek amacıyla yapılan sürveylerde bu fungusun her tarlada bulunmadığı saptanmıştır. En yüksek hastalıklı yumru oranı ise Deliler Köyü 1 nolu tarladan alınan örneklerde % 5,13 olarak tespit edilmiştir. Deliler Köyü hastalıklı yumru oranı 2007 yılında ortalama % 1,54 olarak belirlenmiştir ( Çizelge 4.1).

Çizelge 4.1. 2007 Yılı Deliler Köyü Hastalıklı Yumru Oranı

Örnekler Yumru Sayısı Hastalıklı yumru sayısı % Hastalıklı Yumru

Deliler 1 156 8 5,13 Deliler 3 174 6 3,45 Deliler 6 129 3 2,33 Deliler 2 94 2 2,13 Deliler 7 129 2 1,55 Deliler 5 117 1 0,85 Deliler 4 94 0 0,00 Deliler 8 92 0 0,00 Deliler 9 160 0 0,00 Deliler 10 92 0 0,00 Ortalama 123 2,20 1,54

(35)

Şekil 4.3 Sürvey Alanlarından Bitki Örneklerin Toplanması

Çorum yöresinde 2008 yılında Altınbaş, Bayat, Beydili, Boğacık, Çeşmeören, Deliler, Düvenci, Hamamlıçay, Karapürçek, Ovasaray, Ömerbey ve Üyük köylerinde gezilen 35 patates tarlasından toplanan hastalıklı bitkilerde R. solani bulunmamıştır.. Yapılan izolasyonlarda Fusarium türlerine rastlanmıştır.

(36)

Şekil 4.4. Sürvey Alanlarından Hastalıklı Yumruların Toplanması

2008 yılında Altınbaş, Bayat, Beydili, Çeşmeören, Deliler, Düvenci, Hamamlıçay, Karapürçek, Ömerbey, Üyük, köylerindeki 22 patates tarlasında yapılan sürveyler sonucu ortalama hastalık oranı % 6,60 olarak tespit edilmiş olup en yüksek hastalıklı yumru oranı %15,07 ile Altınbaş Köy’ünde saptanmıştır. Düvenci Köy’ünde yapılan sürveyde ise hastalıklı yumrulara rastlanmamıştır (Çizelge 4.2.).

(37)

Çizelge 4.2. 2008 Yılı Çorum Merkez İlçesi Hastalıklı Yumru Oranı

Köyler Toplam Yumru Sayısı Hastalıklı Yumru Sayısı % Hastalıklı Yumru Sayısı Tarla

Altınbaş 219 33 15,07 2 Bayat 74 11 14,86 1 Üyük 215 20 9,30 2 Çeşmeören 77 5 6,49 1 Hamamlıçay 157 10 6,37 2 Deliler 799 50 6,26 7 Beydili 195 10 5,13 1 Ömerbey 387 5 1,29 2 Karapürçek 166 2 1,20 2 Düvenci 39 0 0,00 1 Ortalama 232,80 14,60 6,60 2,10

4.2. Fungusun Mikroskobik Özellikleri

R. solani’ nin hifleri distal septumun yakınından genellikle dik bir açı ile dallanmakta ve dallanmanın başlangıç noktasında daralma (Şekil 4.5) görülmektedir.

(38)

4.3. Elde Edilen Rhizoctonia solani İzolatlarının Anastomosis Grupları

2007-2008 yılları arasında patates tarlalarından toplanan bitkilerin toprak altındaki miselyum ve lezyon görülen gövdelerinden yapılan 86 izolasyon sonucunda R. solani izolatı elde edilememiş ortamlarda çoğunlukla Fusarium türleri gelişmiştir. Sklerotlu yumrulardan ise 63 R. solani izolatı elde edilmiştir.

Bu izolatların Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümünden temin edilen test izolatları ile eşleştirilmesi sonucu izolatların hepsinin AG-3 anastomosis grubuna ait olduğu belirlenmiştir.

4.4. Elde Edilen Rhizoctonia solani İzolatlarının Günlük Gelişme Hızları

Yapılan çalışmada farklı tarlalardan elde edilen izolatların günlük gelişme hızları belirlenmiştir. Ortalama günlük gelişme hızları incelendiğinde 2009 yılında Deliler Köy’ünden elde edilen Rh9YDe11 kodlu izolatın 16,59 mm/gün ile en hızlı gelişme gösterdiği saptanmıştır. Yavaş gelişmeyi ise 8,88 mm/gün ile 2008 yılında Hamamlıçay Köy’ünden elde edilen Rh8YHa3 kodlu izolatın gösterdiği tespit edilmiştir (Çizelge 4.3).

Çizelge 4.3 AG-3 Grubu Fungusların Günlük Gelişim Hızları

İzolat Kodu 1. gün 2. gün 3. gün 4.gün Gelişme Hızı Ortalama

Rh9YDe11 19,45 34,75 53,16 66,34 16,59 Rh9YDe12 19,77 36,21 54,14 66,21 16,55 Rh9YAl3 18,31 42,50 45,41 61,26 15,32 Rh8YDe2 15,75 23,82 34,40 43,75 10,94 Rh9YHa3 9,23 18,74 30,36 39,99 10,00 Rh8YHa3 12,38 19,42 29,20 35,51 8,88

(39)

4.5. Elde Edilen R. solani AG-3 Anastomosis Grubu İzolatlarının Kültürel Özellikleri

Koloniler orta veya koyu kahverengidir( Şekil 4.6). Koloni rengini veren ve yaklaşık yuvarlak bir şekli olan sklerotlar koloni merkezinde bir kabuk oluşturacak şekilde toplu halde, kenarlara doğru tek tek yüzeyde veya gömülü olarak oluşmuşlardır.

Şekil 4.6. AG-3 İzolatlarının Besi Ortamında Gelişmesi

4.6. Patojenisite Testi

Yapılan yaprak patojenisite testinde 15 farklı patates tarlasından elde edilen izolattan 10 tanesinde %100 lezyon gözlenmiştir. En düşük lezyon oranı ise %47,64 2009 yılında Altınbaş Köyünden elde edilmiş olan Rh9YAl2 kodlu izolatta gözlenmiştir (Çizelge 4.4).

(40)

İzolat Kodu Uzunluğu(cm) Yaprak Uzunluğu(cm) Lezyon % Hastalık Oranı Rh9YDe9 3,60 3,60 100,00 Rh9YDe11 3,90 3,90 100,00 Rh9YDe12 3,88 3,88 100,00 Rh9YKa2 4,41 4,41 100,00 Rh9YKa3 4,37 4,37 100,00 Rh9YÖm3 3,74 3,74 100,00 Rh9YAb3 3,09 3,09 100,00 Rh9YHa2 3,38 3,38 100,00 Rh9YHa3 3,63 3,63 100,00 Rh8YBe1 3,94 3,94 100,00 Rh9YAl3 3,73 3,72 99,64 Rh9YÇe3 3,16 3,04 96,25 Rh9YDe10 3,72 3,08 82,74 Rh8YAl2 3,71 2,16 58,21 Rh9YAl2 4,77 2,27 47,64

(41)

Şekil 4.7. Yaprak patojenisite testi sonucunda yaprakta oluşan lezyon

Gövde de yapılan patojenisite testinde ise %68,07 hastalık oranı ile 2009 yılında Karapürçek Köyünden elde edilen Rh9YKa3 kodlu izolatın en virülant olduğu; 2008 yılında Altınbaş Köyünden elde edilen Rh8YAl2 kodlu izolatın ise virülant olmadığı gözlemlenmiştir (Çizelge 4.5).

(42)

İzolat Kodu Gövde uzunluğu(cm) Lezyon uzunluğu(cm) % Hastalık Oranı Rh9YKa3 20,45 13,92 68,07 Rh9YÖm3 22,38 14,86 66,40 Rh9YDe12 21,99 14,59 66,35 Rh9YAb3 19,59 12,67 64,68 Rh9YAl3 18,99 12,22 64,35 Rh9YDe11 21,42 13,69 63,91 Rh9YDe9 17,69 11,28 63,76 Rh8YBe1 20,45 10,41 50,90 Rh9YDe10 17,99 8,40 46,69 Rh9YHa3 24,15 10,13 41,95 Rh9YKa2 20,75 8,64 41,64 Rh9YÇe3 19,84 8,04 40,52 Rh9YHa2 20,17 2,79 13,83 Rh9YAl2 19,48 1,71 8,78 Rh8YAl2 22,33 0,00 0,00

(43)
(44)

5.TARTIŞMA

Çorum ilinin patates yetiştiriciliği yapılan alanlarında yürütülen bu çalışma Frank (1986)’ın belirttiği gibi patates bitkilerinin toprak üstü organlarında zayıf gelişme, boy kısalığı ve yapraklarda antosiyon birikimi şeklinde belirtilergörülmüştür.

Sörveyler sırasında üzerinde miselyum ve lezyon görülen patates bitkilerinin toprak altında kalan gövdelerinden yapılan 86 izolasyon sonucu Rhizoctonia solani elde edilmemiş ama ortamlarda Fusarium türleri gelişmiştir. Çorum ilinde patates yetiştiriciliğinin sınırlı düzeyde ve bu alanlarda genellikle ilk kez patates dikimi yapılmış olması; buna ilaveten kullanılan tohumluk materyallerin çoğunluğunun sertifikalı olması bitkinin gövde ve stolonlarından R. solani’nin izole edilememesinin en önemli nedenlerinden birisi olarak düşünülmektedir. Diğer taraftan bölgede dikimin geç yapılması da hastalığın gelişimini sınırlayan faktörlerdendir. Bunun yanında geniş konukçuya sahip olan Fusarium türleri bölgede yoğun olarak bulunduğu için ortamlarda çok rahatlıkla gelişebilmiştir.

Sklerotiumlu yumrulardan yapılan 63 izolasyon sonucu elde edilen izolatların ise hepsinin AG-3 anastomosis grubu ile uyumlu olduğu tespit edilmiş ve bölgede AG-3 anastomosis grubunun hakim olduğu yapılan çalışma ile belirlenmiştir. Bunun sebebi de yine patates yetiştiriciliğinin belirli bölgelerde yapılması ve üretimin az miktarda olması anastomosis grup çeşitliliğini azaltan nedenlerden birisi olabilir. Diğer taraftan yukarda da belirtildiği gibi gövde ve stolonlardan patojen fungus izole edilememiş olup bütün izolasyonların yumrularda oluşan sklerotlardan gerçekleştirildiği için diğer gruplara rastlanma ihtimalide kısıtlanmıştır. Patateste daha önce yapılan çalışmalarda incelendiğinde hakim grubun AG-3 olduğu görülmektedir.

Nitekim, Demirci (1991) yaptığı çalışmada 184 R. solani izolatından 102’si bitki gövdelerinden elde edilmiş bunların %81,37’sinin AG-3, %1,96’sının AG-2-2, %8,83’ünün AG-4, ve %5,88’inin AG-5 grubu olduğu saptanmıştır. Abe ve Tsuboki (1978), elde ettikleri 273 gövde ve yumru izolatının %96’sının AG-3, geri kalanlarının %0,7’sinin AG-1, %0,4’ünün AG-2-2 ve %3’ünün AG-5’e ait olduğunu bildirmişlerdir.

(45)

Tuncer (1990), Orta Anadolu’da yaptığı çalışmada, patatesten sadece AG-3 grubu izolatlarını saptadığını bildirmiştir. Bu çalışma da elde ettiğimiz çalışmayla paralellik göstermektedir.

Bolkan ve Ribeiro (1985) ise patates gövdelerinden sadece AG-4 izole ettikleri, Anguiz ve Martin (1989), 44 gövde ve kök izolatından %90,91’inin AG-4, geri kalanlarının AG-3 olduğu belirtmiştir.

Bu çalışmaların ve tarafımızdan Çorum’da yürütülen çalışma sonuçları AG-3’ün patateste hakim grup olduğunu ve özellikle siyah kabukluluğun patateste AG-3 tarafından oluşturulduğunu göstermektedir.

Farklı bölgelerden elde edilen AG-3 izolatlarının kültürel özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan testlerde aynı anastomosis grubuna ait olan izolatların kolonileri dahi birbirlerinden farklılık göstermektedir. Bu nedenle sadece koloni rengi anastomosis grupları için ayırt edici bir özellik değildir. Yine aynı anastomosis grubuna ait izolatlarla günlük gelişme hızlarını belirlemek için yapılan çalışmada da farklılıklar gözlenmiş olup bu özellikte anastomosis gruplarını ayırt etmede tek başına kullanılabilecek bir faktör değildir.

Aynı çeşit üzerinde farklı bölgelerden alınan AG-3 izolatları ile yapılan patojenisite testlerinde farklı virulanslıkların gözlenmesi bölgelerin anastomosis gruplarına olan etkilerini de ortaya koymaktadır. Yapılan yaprak patojenisite testinde 15 farklı patates tarlasından elde edilen izolattan 10 tanesinde %100 lezyon gözlenmiştir. En düşük lezyon ise %47,64 2009 yılında Altınbaş Köyünden elde edilmiş olan Rh9YAl2 kodlu izolatta gözlenmiştir. Gövde de yapılan patojenisite testinde ise %68,07 hastalık oranı ile 2009 yılında Karapürçek Köyünden elde edilen Rh9YKa3 kodlu izolatın en virülant olduğu; 2008 yılında Altınbaş Köyünden elde edilen Rh8YAl2 kodlu izolatın ise virülant olmadığı gözlemlenmiştir.

Tuncer (1990), patatesten sadece AG-3’ü izole ettiğini belirtmesine karşın çeşitli kültür bitkilerinden izole ettiği anastomosis grupları ile patateste yaptığı patojenisite testleri

(46)

izolatlarının patojenisitesinin orta derecede olduğunu, AG-5 ve AG-6 izolatlarının patojenisite göstermediğini kaydetmiştir. Bu durumda aynı veya farklı gruplardaki izolatların virülanslık düzeylerinin farklı olabileceğini göstermektedir.

(47)

6. SONUÇ

R. solani anastomosis grupları, etmenin kendi içerisindeki genetik varyasyonunu sergilemektedir. Gruplar arasında konukçu ve hastalık yapma yetenekleri açısından farklılıklar olması her bölgede grupların belirlenmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Bu güne kadar yapılan çalışmaların ortaya koyduğu bulgular doğrultusunda bazı grupların üyelerinin mikorizal karakterde olmaları bu grupların biyolojik mücadelede kullanım olanaklarını gündeme getirmiştir. R. solani’nin anastomosis gruplarının belirlenmesi özellikle ekim nöbetine girecek bitkilerin belirlenmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.

Çorum İlinde patates yetiştiriciliği yapılan alanlarda sklerotlu yumru oranlarının düşük olması bu yörede tohumluk patates yetiştiriciliği açısından önem taşımaktadır. Yörede patates yetiştiriciliğinin yoğun olmaması ve kullanılan tohumlukların hastalıktan ari oluşu sklerotlu yumru oranlarının düşük olmasında etkili olmuştur.

Yapılan literatür taramalarında ülkemizde yapılan çalışmalar belirli bölgelerde yoğunlaşmış olup ülke genelinde bu grupların dağılımının belirlenmesine yönelik çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünüldüğünden yörede bu konuda yapılan ilk çalışma olması da yörenin anastomosis grup haritasının oluşturulmasında önemli bir yere sahiptir.

(48)

7. KAYNAKLAR

Ananonim, 2007. Çorum İl Tarım Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesi Ananonim, 2008. Çorum İl Tarım Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesi Ananonim, 2009. Çorum İl Tarım Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesi

Abe, H. ve Tsuboki, K., 1978. Anastomosis groups of isolates of Rhizoctonia solani Kühn from potatoes. Bull. Hokkaido Prefect Agric. Exp. Sin., 40, 61-70.

Anguiz, R. ve Martin, C., 1989. Anastomosis groups of isolates of Rhizoctonia solani Kühn from potatoes. Bull. Hokkaido Prefect Agric. Sin., 40, 61-70.

Anonim, 2009. http://www.fao.org.tr

Arslan, Ü., 2001. Karacabey (Bursa İlçesindeki Seralarda Yetiştirilen Hercai Menekşe (Viola x wittrockiana Gams)’lerden Elde Edilen Rhizoctonia solani Kühn AG-3 İzolatlarının Patojenitesi ve Bazı Çeşitlerin Reaksiyonları. Ulud. Üniv. Zir. Fak. Derg. 16 (2): 71-78

Balali, Gr., Neate, Sm., Scott, Es., Whisson, Dl., Wıcks, Tj., 1995. Anastomosis Group And Pathojenisity Of Rhizoctonia Solani From Potato crops İn South Australia. Planth Pathology. ISI: A1995tm86500007 Vol.24. P. 9.

Bolkan. H.A. And Rıbeıro, W.R.C., 1985. Anastomosis Group And Pathojenisity Of Rhizoctonia solanİ isolates from Brazil. Plan Diz., 69, 599-601

Barnet, H.L., Hunter, B.B., 1998. Illustrated Genera Of Imperfect Fungi, APS Press, The American Phytopathological Society St. Paul, Minnesota, USA. Sf 218.

Carling, D.E., Leıner, R.H., 1986. Isolation and characterization of Rhizoctonia solani and binuclate R. solani–likefungi from aerial stems and subtteranean

organs of potato plants. Phytopatiology, 76, 725-729.

Carling, D.E., Leiner, R.H. And Kebler, K.M., 1986. Characterization of Rhizoctonia solani and binuclate R. solani –likefungi colected from Alaskan soils with varied crop histories. Can. J. Plant Pathol., 8, 305-310.

Carling, D.E., Kuninaga, S., 1990. DNA Base Sequence Homology in Rhizoctonia solani Kühn Inter- and Intragroup Relateness of Anastomosis Group-9. Phytopathology, 80, 1362-1364.

Carling, D.E., Summer, D.R., 1992. Rhizoctonia in: Singleton L.L., Mihail, J.D. ve Rush, C.M. (eds.) Methods for Research on Soilborne Phytopathogenic Fungi, APS Press, St. Paul Minnesota. pp, 157-165

Casadei, M., Gasonı L., And Rıvıera, M., 2003. Pathogenicity and anastomosis groups of Rhizoctonia isolated from potato tubers in Argentina taxanomyand dentification.

Chand, T. And Logan, C., 1983. Cultural and pathogenic variation in potato isolates of Rhizoctonia solani in Northern Ireland Trans Br. Mycol. Soc., 81, 585-589. Demirci, E., 1991. Erzurum Yöresinde Patateslerden İzole Edilen Rhizoctonia solani

Kühn (Thanatephorus Cucumeris (Frank) Donk)’Nün Yayılışı, Bio Ekolojisi İle Anastomosis Grupları Ve Bunların Patojenisitelerinin Belirlenmesi Üzerinde Çalışmalar. Doktora tezi, Atatürk Ünv. Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma Ana Bilim Dalı S.24-25. Erzurum

Demirci, E, And Kordalı, S., 1999. Rhizoctonia species and anastomosis groups from corn kernels in Turkey. Plant Disease, 84(1):100

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu bağlamda, buz, su ve su buharının fiziksel halleri, değişimlerde molekül türü ve molekül türü sayısının değişimi, atom türü ve her bir atom türünün sayısı

Hastalığın tarlada 7-8 m çaplarında dairesel alanlar halinde görüldüğü ve bitkilerde gelişme geriliği , yapraklarda klorozis ve solgunluk daha alt yapraklarda

Hammadde olarak pirinç kabuğu, aktive edici madde olarak ZnCl 2 kullanılarak gerçekleştirilen kimyasal aktivasyon yöntemiyle aktif karbon üretimi ile ilgili bu

Iki bilgisayar arasinda veri iletimi yapilmak istendiginde, eger bu bilgisayarlar birbirine yakin noktalarda, örnegin (ayni odada yada ayni binada), yer aliyorlarsa bu, basit bir

Hasta kontrollü analjezi yönteminde ağrı tedavisi- nin sonlandırma zamanı için ebeveynlerin %53.7’si (n=29) ve sağlık personelinin %68’i (n=17) yatakta ağrısız

After completing posterior continuos suture th~ tails of the sutures at mid-point are knotted and clipped then dragged downwards, it will rotate the anastomosis

Bu çalışmada okul öncesi dönemde çocuğu olan babaların babalık rolü algıları ile baba katılım düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi, babalık

Sonra yapılan bazı çalışmalar, daha yağlı -özellikle de et ve süt ürünlerinden elde edilen doymuş yağlı- besin tü- keten toplumlarda kalp krizi riskinin daha fazla