• Sonuç bulunamadı

Şiirin ilkeleri, yeniden

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şiirin ilkeleri, yeniden"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Salâh Birsel'in ilk kez 1952

yılında basılan kitabı “Şiirin

ilkeleri”, beşinci baskısıyla

yeniden okurların karşısında.

DURSUN ÖZDEN

G

ünlük ve deneme türünün sabır­ lı, yorulmaz, ince işçisi Salâh Bir­ sel, şiirin de bir o kadar ustası... Gerçek şiiri de, şairi de ve okuru alt üst edişler savaşı olarak ele alır. Bize dünya şiir ustalarının evreninde ilkeler kotarır. Denebilir ki; “Şiirin ilkeleri” ülkemizde ilk poetika denemesidir.

“Şiirin ilkeleri” için üstad şöyle der: “İlkeler, sanatı sadece öz sampta şiirin konusuna bakarak değerlendirmek iste­ yenlerin yanlış görüşlerine karşı çıkmak için düzenlendi. Şiir bir bütündür. Şiirin kendisinden ayrı olarak, ne konusundan, ne anlamından, ne özünden, ne sözcü­ ğünden, ne kalıbından, ne de biçiminden açılabilir...”

Şiirin bir zekâ işi olduğunu, şiiri sevme­ yenlere şiiri sevmek gerektiğini, şiirin bir maydanoz olmadığını vurgular. Ayrıca, “Bir şiirin yalnız o şiire giren değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana geldiği­ ni ve bir şiirin güzelliğini kendi dışında bıraktığı sözcükler sayısıyla doğru orantı­ lı” olduğunu öne çıkaran cümlelerle Sa­ lâh Birsel’in ilkelerinden söz eder, Fransız estetikçi Raymond Bayer, L’Esthetique Mondiale Au X X . Siecle (X X . Yüzyıl Dünya Estetiği) adlı kitabında.

Salâh Birsel’in “Şiirin İlkeleri” adlı ça­ lışması, ülkemizde ilk (1951) ciddi çalış­ madır. Fransız şair Max Jacob’un “Genç Şairlere Öğütler” kitabından daha özlü, pratik ve deneyimler bildirgesi özelliğin- dedir. Max Jacob’un kitabı lirikliğe kay­ nak olarak bilinçaltına özellikle denetimli bilinçaltının olduğu ilkeleri savunur. Oy­ sa, Salâh Birsel: “Şiirin konüsundgn, an­ lamından, sözcüklerinden ve içeriğinden söz edilemez yalnız. Şiir bir matematik probleminin çözümüne eş bir çaba ile' el­ de edilebilir. Şiir bir zekâ işidir...” der.

Matematik problemi çözer gibi yola koyulur. “Şiir” kömür ve egzoz dumanla­

rını aralayarak, denklem çözer gibi zekâ­ sını kullanarak oksijen alır. Yeni dizelere başlamak için... 70 yılın yorgunluğu ve ol­ gunluğu ile... Şiir yaşamaya direnir.

Şiir, Çiftehavuzlar’da oturur. Havuzun bir gözünde Selim İleri’nin “Yapay Ay­ dınları” ya da “Gardrop tutkunu Şişli Sosyetesinin (pardon- Bostancı Sosyetesi­ nin)” entel takılan üyeleri var. Öteki gö­ zünde ise, Tahsin Yücel’in tanımı ile “ya­ pay aydının tahakkümüne karşı olanlar” ya da ekinsel açıdan bakılınca bu havuz­ da yaşayanların “Anadolu’dan çok daha doğuda ve çok daha güneyde olduklarım görürüz. Ahmet Arif ve Cemal Süreya’nın şark tutkunu kanatlarına sığınanlar da ha­ vuzun bu gözünde sulanmaktalar.

70 yılın yemişlerini kim yedi? .

Şiir, 7 0 ’ine dayadı merdivenleri. Her sah öğle vakti Çiftehavuzlar’dan düşer yollara. Yeni imgeler gibi oksijen almaya. •Eler satır başında -pardon- her sokak ba­ şında durur. Soluklanır... Sözcükleri gı­ dıklar gibi dizlerinin siyatik ağrılarını ovar... Sonra... Yeniden yola koyulur. Bostancı tren istasyonu çay bahçesine ge­ lene dek her satırbaşında aynı işi yineler... Düşmana inat 1 gün fazla yazmak için...

Herkesten önce damiamıştır “Şiir” sa­ tırlara. Açık ve şekersiz çayını söyler. Bu­ ruşuk fötür şapkasını Demirel’den daha çok korur. Yele kapılıp uçmasın diye.

Sonra, “Dilciler”, “Detaycılar”, “Ger­ çek Sanatçılar”, “Aykırı Sanatçılar”, “Ya- kıştırmacılar”, “Dedikoducular” ve “Ö te­ kiler” toplanırlar tekli çiftli Şiir’in etrafı­ na... Şiirin ilkelerini öğrenmeye koyulur­ lar.

Şiir, 70 yılın deneyimi ile süzer gelenle­ ri, tek tek... Yeni bir şeyler var mı? diye sorar gelenlere. Olanlar olur. Yeni dergi­ ler, yeni kitaplar almır-verilir. Ama Şiir para almaz imzaladıkları kitaplardan. “Gerçek Sanatçılara” bu konuda doku­ nur inceden ince. “Detaycı” ve “Dilcile­ rin” kavgasına kızar, içten içten... Ama çok çekememezliklere, dedikodulara, edebi ve sanatsal post kavgalarına tanık olmuştur Şiir...

Özellikle, Türk Dil Kurumu’nda çalı­ şırken nelere tanık olmadı ki. Şiir’in hâlâ çözemediği bir sorun vardır. Bu sorun, sorunlar yumağı olarak, Şiir’in satırların­

da dev bir soru işa­ retidir. Şiir dayana­ maz açar sayfaları­ n ı... “Ö m er Asım”ın himayesin­ deki ‘acayip nesne’ D T C F T ü rk o lo ji bölümü başı Haşan E re n ’in, Türk Dil Kurum u’ndan yıl­ larca avans alarak hazırladığı Etimolo­ ji Sözlüğü ne oldu, ne zaman çıkacak?” Şiir’in bu sorusu yanıt aramaktadır, hâlâ...

Salı toplantıları; her şeye karşın, güzel, candan, saygılı ve seviyeli... Ne de olsa Şi­ ir var işin başında. Ortak paydamız şiir.

Şiir var ama, Şiir’in bir de ilkeleri var elbet. Uyulması, yerine getirilmesi zorun­ lu ilkeler...

Şiir’in ilkelerine uymayan, İstanbul’un pek çok semtinde şiir toplantıları yapıl­ makta. Çağlayan toplantıları, Pera Palas gönül dostları, Hayat Restaurant, Çiçek Bar, Bayramoğlu toplantıları ve “şiir’den 25 ev kazandım” diyen Durmuş Dede’nin Kadıköy toplantıları... vb. Bunlardan ba­ zıları.

Bir de, Şiir’in ilkeleri ile ilgili kitaplar çıkaran kimi yazar ve eleştirmenlerin, 7 0 ’lik (büyük rakı) Şiir’den yani Salâh Birsel’den söz etmemiş olmaları büyük sarhoşluk. Ayıkmalıdırlar....

Ayrıca çeşitli gazete ve dergilerde kitap eleştirisi yapan yazar ve eleştirmenlerin bazılarının kitap bile okumadıkları Şiri’i rahatsız etmekte. Bir televizyon progra­ mına konuk olan ödüllü yazarımız “Şiiri yüksek sesle okuyun” diyen Necati Cu- malı, kitap eleştirisi ile ilgili şu gerçeği di­ le getirmişti:

“Benim zamanım kıymetlidir. Ben ki­ tap okumam. Eleştireceğim kitap hakkın­ da kolay yollardan bilgi edinirim. Tütün eksperleri gibiyim. Bir Baştan, bir sondan ve bir de rastgele aradan bakarım. Bana kitap hakkında bilgi verir bunlar ve yeter- lidir..” demekte.

Okurumuz okumazsa, yazarımız oku­ mazsa, eleştirmenlerimiz okumazsa; ez­ berci toplumun kul ve köle düşünceli, yurttaşlık özelliğini kazanamamış “kalite­ siz insan yığını” ya da “Siirü” olmaktan kurtulamayız elbet...

Gelelim Şiirin llkeleri’ne... Şiirin İlkeleri, 5. baskısını yaptı. “Şiirin İlkeleri”, evlilik öğütleri değil elbet. Ya da, “şu bencil yaratıklar” diye tanımlanan eleştirmenler için Pascal’ın “onlar bilm edikleri şeye sövgü yağ­ dırıyorlar” sözü ile Homeros’un acıklı durumuna mı düşüyorlar? Yoksa, Gandi gibi Hint kirazının gölgesinde, bir zavallı sarı atın sırtında yapıştırm a bıyıklı Amerikalı Tolstoy’un nezleli kargalar gibi kikirikname söyleyerek, dört köşeli üç- enin geniş açılı köşesine indirir Şiirin li­ deri... Hacivat’ın karısı gibi dünya işleri ile uğraşsa da, hafiyeler gibi hep önde gider... K ızıldenizi yararak. İzm ir’in kavakları serinliğinde, Rembetiko gezgin­ leri gibi yatağına sığmayan şiirdir, sel... “Şiir”in adı Salâh el Birsel... Kırkıncı kitabına bilenir yine, şiirsel... Şiirin il­ keleri bir başucu yapıtı. Mutlaka okun­ malı... ■

Şiirin İlkeleri/ Salâh Birsel/ Broy Yayın­

ları/ 5. B askı/ Ekim 1994

S A Y F A 9

Referanslar

Benzer Belgeler

第 六 章 輔系及雙主修 第四十條 各學系學生得自一年級起至主系最高修業年級第一學期止 ( 不包括延長修業年 限

備急千金要方 脈法 -陰陽表裡虛實第八 原文 弦為少陽,緩為陽明,洪為太陽,三陽也。微為少陰, 遲為厥陰,沉為太陰,三陰也。

DEHB hayvan modeli olarak kullanılan SHS’lerde ventral tegmental alandan prefrontal kortekse projekte olan mezokortikal dopaminerjik yolak liflerinin

Beyin Temelli Öğrenme Kuramı uygulanan ve uygulanmayan grupların karşılaştırıldığı çalışmalar meta-analiz ile birleştirildiğinde çalışma türü ve

“Yeraltı, hayvanı, her, şeyiyle, içine, kapandığı, yuvasına, çekilmiştir, Yeni, yuvasında, öncelikle, eşyanın, ağırlığından, ve, baskısından, uzak, durmanın,

Eğer metanı oluşturan Mars’taki mikroskobik yaşamsa, bu canlılar büyük olasılıkla yüzeyin çok altında, yani suyun sıvı halde var olabileceği sıcaklıktaki bir

Fakat han­ gi partiden olursa olsun, bu zat memlekete faideli bir in­ sandır, ve meslektaşlarına nümune olacak bir Belediye Reisidir.. Bu gibi faideli adan’ lar