• Sonuç bulunamadı

Sigara içen bireylerde kefir tüketiminin bazı hematolojik ve immünolojik parametrelere etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sigara içen bireylerde kefir tüketiminin bazı hematolojik ve immünolojik parametrelere etkisi"

Copied!
67
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

DİCLE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SİGARA İÇEN BİREYLERDE KEFİR TÜKETİMİNİN

BAZI HEMATOLOJİK VE İMMÜNOLOJİK

PARAMETRELERE ETKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI

ZELAL OĞUZ

TEZ YÖNETİCİSİ PROF. DR. HÜDA DİKEN

(2)

T.C

DİCLE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SİGARA İÇEN BİREYLERDE KEFİR TÜKETİMİNİN

BAZI HEMATOLOJİK VE İMMÜNOLOJİK

PARAMETRELERE ETKİSİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI

ZELAL OĞUZ

TEZ YÖNETİCİSİ PROF. DR. HÜDA DİKEN

Bu tez Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından 11-TF-16 proje numarasıyla desteklenmiştir.

(3)

T.C

DİCLE ÜNİVERSİTESİ

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

“Sigara İçen Bireylerde Kefir Tüketiminin Bazı Hematolojik Ve İmmünolojik Parametrelere Etkisi” başlıklı Yüksek Lisans tezi, ………tarihinde tarafımızdan değerlendirilerek başarılı bulunmuştur.

Tez Danışmanı : PROF. DR. HÜDA DİKEN Tezi Teslim Eden : ZELAL OĞUZ

Jüri Üyesinin Ünvanı Adı Soyadı Üniversitesi

Başkan :

Üye :

Üye :

Üye :

Üye :

Yukarıdaki imzalar tasdik olunur.

…../…../………

Prof. Dr. Ali CEYLAN Dicle Üniversitesi

(4)

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans öğrenimim süresince ve tez konumun belirlenmesi, çalışmalarımın yürütülmesi ve tezimin hazırlanmasında bana hep destek olan bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım değerli hocam Sayın Prof. Dr. Hüda OFLAZOĞLU DİKEN’e en derin sevgi ve saygılarımı sunarım.

D. Ü. Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalında yürüttüğüm yüksek lisans tez çalışmalarım süresince fizyoloji laboratuarlarının olanaklarını bana sunan ve kendimi evimde hissettiren başta Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman ŞERMET hocam olmak üzere anabilim dalındaki diğer tüm hocalarıma saygı ve şükranlarımı sunarım. Tez deneysel çalışmalarının yürütülmesi aşamasında büyük yardımlarını gördüğüm Fizyoloji Anabilim Dalı asistan ve diğer çalışanlarına teşekkür ederim.

Sonuçların istatistiksel değerlendirmesini gerçekleştiren D. Ü. Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı başkanı Prof. Dr. Yusuf Çelik hocama saygılarımı sunarım. 11-TF-16 nolu proje ile maddi katkı sağlayan Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü’ne teşekkürlerimi sunarım.

Çalışma süresince benden desteğini esirgemeyen sevgili ailem, eşim ve oğluma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(5)

İÇİNDEKİLER DİZİN ONAY...i TEŞEKKÜR ...ii İÇİNDEKİLER DİZİNİ...iii ŞEKİLLER DİZİNİ...v TABLOLAR DİZİNİ...vi

SİMGELER KISALTMALAR DİZİNİ...vii

ÖZET...ix ABSTRACT...xi

1.

GİRİŞ...1 2. GENEL BİLGİLER...4 2.1. Sigara...4 2.1.1. Tarihçe...4

2.1.2. Sigara Dumanı ve Dumanın İçerdiği Toksik Gazlar...4

2.1.2.1. Karbonmonoksit (CO)...5

2.1.2.2. Nikotin...5

2.1.3. Sigaranın Sistemik Etkileri...5

2.1.3.1.Solunum Sistemi...5 2.1.3.2. Dolaşım Sistemi...6 2.1.3.3. Hematopoetik Sistem...7 2.1.3.4. Sindirim Sistemi...8 2.1.3.5. Sinir Sistemi...8 2.1.3.6. İmmün sistemi...9 2.2. Kefir...11 2.2.1. Tarihçe...11 2.2.2. İçerik...12

2.2.3. Kefirin Sistemik Etkileri...15

2.2.3.1. Dolaşım sistemi...15

(6)

3. MATERYAL VE METOD...19

3.1. Kullanılan Kefirin Bakteriyel Mikroflorası...20

3.2. Analiz Edilen Parametreler:...20

3.3. Hemoglobin Düzeyinin Ölçülmesi...22

3.4. Ozmotik Frajilite Tayini...22

3.5. Kullanılan Reaktifler...22 3.6. Deneyin Uygulanması...23 3.7. İstatistiksel Analiz...24 4. TARTIŞMA...34 5. KAYNAKLAR...34 6. ÖZGEÇMİŞ...53

(7)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1: Kefir Danesi...12 Şekil 2: Sigara içen bireylerde kefir tüketiminin eritrosit osmotik frajilitesine

etkisi...32 Şekil 3: Sigara içmeyen bireylerde kefir tüketiminin eritrosit osmotik frajilitesine

etkisi...32 Şekil 4: Sigara içen ve sigara içmeyen bireylerde eritrositlerin osmotik frajilitesi

...33 Şekil 5: Sigara içen ve içmeyen bireylerde kefir tüketiminin eritrosit osmotik

frajilitesine etkisi...33

(8)

Tablo 1: Kefir ’in bileşimi ve besin değeri...14 Tablo 2: Değişik Konsantrasyonlarda NaC1 Çözeltilerinin Hazırlanması...23 Tablo 3: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Bazı

Biyometrik ve Vital Bulgulara Etkisi...26 Tablo 4: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Eritrosit

İndekslerine Etkisi...26 Tablo 5: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Tam Kan

Parametrelerine Etkisi...27 Tablo 6: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Bazı

İmmünolojik Parametrelere Etkisi...28 Tablo 7: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Kan Lipid

Parametreleri, Kan Şekeri ve Kan Protein Düzeyine Etkisi...29 Tablo 8: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Eritrosit

(9)

SİMGELER KISALTMALAR DİZİNİ ACTH : Adrenokortikotrop Hormon

ADH : Antidiüretik Hormon

EDTA : Ethylenedaiminetetraacetic acid APP : Akut faz proteinleri

CO : Karbonmonoksit

CRP : C-reaktif protein COHb : Karboksihemoglobin ET-1 : Endotelin

FITC : Flouorescein isothiocyanate GI : Gastrointestinal

GM-CSF : Granülosit-Makrofaj koloni uyarıcı faktör

Hb : Hemoglobin

HDL : Yüksek yoğunluklu lipoprotein IgG : İmmünglobulin G

IL-1 : İnterlökin1 IL-2 : İnterlökin 2

TNF-α : Tümör Nekroz Faktör

KOAH : Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı LDL : Düşük yoğunluklu lipoprotein LH : Luteinize edici hormon

MCV : Ortalama Eritrosit hacmi

MCH : Ortalama eritrosit hemoglobin yoğunluğu

MCHC : Ortalama Korpüsküler Hemoglobin Konsantrasyonu NE : Nöroendokrin hücreler NK : Doğal katil NO : Nitrik oksit PE : Phycoerytrin PLT : Trombosit PMN : Polimorfonükleer nötrofil

(10)

RBC : Kırmızı kan hücresi- Eritrosit RDW : Eritrosit dağılım genişliği ROS : Serbest Oksijen Radikali SD : Standart Sapma

SDM : System Development methodology SEM : Scanning Elektron Mikroskobu TNF : Tümör Nekrozis Faktör

TxA2 : Tromboksan-A2

VLDL : Çok düşük yoğunluklu lipoprotein WBC : Beyaz kan hücresi, Lökosit WHO : Dünya Sağlık Örgütü

(11)

ÖZET

Önemli bir oksidatif stres kaynağı olan sigara dumanının çeşitli organ ve sistem fonksiyonları ile kanın bileşenlerini olumsuz yönde etkilediği, ölümcül hastalıklara ve erken ölümlere yol açtığı bilinmektedir. Bu tez çalışması, bir fermente süt probiyotiği olan kefirin sigara içen bireylerde bazı hematolojik ve immünolojik parametrelere etkisini araştırmak amacıyla planlanmıştır. Prospektif, öz-kontrollü (self-controlled) olarak planlanan bu çalışmaya; yaş aralığı 25-55 olan, 15’i en az beş yıldır günde 30 adet ve üzeri sigara içen ve 15’i de sigara içmeyen toplam 30 sağlıklı erkek gönüllü birey dahil edilmiştir. Çalışmaya başlanmadan önce sigara içen ve içmeyen tüm katılımcıların bazı biyometrik ve vital özellikleri kaydedildikten sonra başlangıç değerler için açlık venöz kan örnekleri (10 ml) alınarak test edilmiştir. Bu aşamadan itibaren her bireyin altı hafta süresince öğlen öğünüyle birlikte içmek üzere günde 200 ml (bir su bardağı) kefir tüketmesi sağlanmıştır. Altı haftalık kefir tüketim süresinin bitiminde tüm bireylerden açlık venöz kan örnekleri tekrar alınarak (10 ml) hedeflenen bazı hematolojik ve immünolojik parametreler Dicle Üniversitesi Merkez Laboratuarı, Hematoloji Laboratuarı ve Fizyoloji Anabilim Dalında analiz edilmiştir. Tüm katılımcılar çalışmayı sorunsuz tamamlamış ve herhangi bir şikayet bildirmemişlerdir.

Sigara içen ve içmeyen grubunu oluşturan bireylerin kefir tüketimi sonrası değerleri, kefir tüketimi öncesi değerleriyle (öz-kontrol veya başlangıç değerleri) karşılaştırması yapılarak sonuca gidilmiştir. Sigara içenlerde kefir, kalp atım sayısını içmeyenlerde ise vücut ağırlığını anlamlı ölçüde arttırmış (p<0.01), fakat sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerini etkilememiştir (p>0.05).

Sigara içenlerde kefir uygulaması; eritrosit sayı (RBC) ve indekslerini (MCV, MCH, MCHC), trombosit sayısını, total lökosit sayısı (WBC) ve lökosit çeşitlerinin % miktarlarını, hemoglobin, hematokrit ve sedimantasyon değerlerini istatistiksel değerlendirme sonucuna göre önemli bir şekilde etkilememiş (p>0.05) ve başlangıç düzeyleri korunmuştur. Ancak, eritrosit hacim dağılımının varyasyon katsayısı olarak bilinen RDW (Red Cell Distribution Width) indeksi kefir kullanımıyla birlikte azalmış ve bu fark önemli bulunmuştur (p<0.01). Kefir tüketimi, sigara içmeyenlerde nötrofil ve eozinofil sayısını azaltmış (p<0.05), lenfosit sayısını ise arttırmıştır (p<0.05).

(12)

Kefir, sigara içenlerde CD4+ ve CD25+ hücrelerinde önemli bir artışa (p<0.01) neden olurken CD3+, CD8+ CD19+, CD56+ hücre populasyonlarında anlamlı değişiklikler oluşturmamıştır. Sigara içmeyenlerde kefir uygulaması lenfosit alt gruplarının hiçbirini anlamlı bir şekilde etkilememiştir. İstatistiksel değerlendirmeler sonucuna göre kefir, hem sigara içen hem de içmeyenlerin serum total immünglobulin G (IgG) düzeylerinde önemli azalmalara neden olurken, kompleman C3 ve C4 protein düzeylerini etkilememiştir (p>0.05). Kefir; sigara içenlerde önemli derecede serum Total Kolesterol ve LDL- Kolesterol değerlerini azaltmış (p<0.05), HDL-K düzeyini ise arttırmıştır (p<0.05). Sigara içmeyenlerde de kefir tüketimi serum lipit profilini etkilemiş, fakat HDL-K’dek i artış ve Total Kolesterol ile LDL-K’ deki azalmalar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır (p>0.05). Kefir uygulaması her iki grupta da VLDL-K, trigliserid, kan şekeri ve plazma proteinlerinde önemli değişiklik yaratmamıştır (p>0.05). Kefir tüketimi, hem sigara içen hem de içmeyenlerde eritrositlerin osmotik direncini anlamlı bulunmasa da hafifçe arttırmış ve sigara içen bireylere ait eritrositlerin içmeyenlerinkine göre osmotik hemolize daha yatkın oldukları saptanmıştır.

Çalışmamızın bulguları dikkate alındığında; sigara içen bireylerde belirtilen dozda kefir kullanımının eritrositlerle ilişkili parametreleri önemli derecede etkilemediği, serum total ve LDL-Kolesterolünü önemli derecede azalttığı, HDL-Kolesterolü ise arttırdığı, edinsel immüniteye ait birtakım göstergeleri pozitif yönde etkilediği sonucuna ulaşılmış ve geleceği parlak gibi görünen kefirin sigara içen bireylerin sağlığının korunmasında fonksiyonel gıdalar arasında düşünülebileceği sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kefir, Sigara, Osmotik Frajilite, Tam Kan Sayımı, Serum Lipitleri, Lenfosit Alt Grupları, Kompleman C3 ve C4 Proteinleri, Total Ig G, Glikoz, Plazma Proteinleri

(13)

ABSTRACT

The influence of kefir consumption in smoking individuals on the some haematological and immunological parameters

Cigarette smoke, which is a significant source of oxidative stress and adversely affect functions of organs and systems and various blood components, is known to cause fatal diseases and early death. This thesis was designed to investigate the effect of kefir, which is a fermented probiotic milk, on some hematological and immunological parameters in smokers. This study is planned as a prospective, self-controlled; 25-55 age range, 15 of them at least five years and at least 30 cigarette or more a day smoker, and 15 non-smoker in a total of 30 healthy men were included voluntary to this study. Before the start of the study, in all participants that smokers and non-smokers after saving some biometric and vital features, the initial value for the fasting venous blood samples (10 ml) was tested. From this moment, for six weeks, every individual to drink kefir with noon meals 200 ml a day (one cup) is provided. At the end of the six-week period of kefir consumption, fasting venous blood samples were again taken from all individuals (10 mL) targeted some hematological and immunological parameters were analyzed in D. U. Central Laboratory, Hematology Laboratory or in the Department of Physiology. All participants completed the study without any problems and did not report any complaints.

By comparing smoker and non smoker group of individuals after consumption of kefir values and before consumption of kefir values (self controlled or initial values) results have been made. Kefir has increased significantly the number of heart beats in smokers, and body weight in non-smokers (p<0.01), but had no effect on systolic and diastolic blood pressure values (p>0.05).

İn the statistical evaluations of kefir application in smokers, number of erythrocytes (RBC) and indices (MCV, MCH, MCHC), platelet count, total leukocyte count (WBC) and % of the quantity leukocyte kinds, hemoglobin, hematocrit and erythrocyte sedimentation rate values, did not affect significantly (p> 0.05) and initial levels are preserved. However RDW (Red Cell Distribution Width), which is known as variation coefficient of erythrocyte volume distribution, value decreased with the use of

(14)

kefir, and this difference was significant (p<0.01). Kefir consumption, reduces the number of neutrophils and eosinophils in nonsmokers (p<0.05), while the number of lymphocytes increased (p<0.05).

Kefir, while causing a significant increase (p<0.01) in CD4 + and CD25 + cells in smokers, CD3 +, CD8 +, CD19 +, CD56 + cells did not produce significant changes in populations. Kefir application in nonsmokers did not affect significantly any of lymphocyte subsets. According to the statistical evaluation results, both smokers and non-smokers kefir caused significiant reductions in serum total immunoglobulin G (IgG) levels, while the levels of complement proteins C3 and C4 did not affect (p> 0.05). İn smokers kefir significantly reduced (p<0.05) serum total cholesterol and LDL cholesterol values while increased HDL-C levels (p<0.05). Kefir consumption also have affected the serum lipid profiles in non-smokers but the increase in HDL-C and the decrease in Total cholesterol and LDL-C were not statistically significant (p>0.05). Kefir consumption in both groups did not make significant changes in VLDL-C, triglycerides, blood sugar and plasma proteins (p>0.05). Kefir consumption in both groups the osmotic resistance of erythrocytes although not significant slightly increased, but compared smokers with nonsmokers the osmotic hemolysis of erythrocytes were found to be more prone to.

Considering the findings of our study; indicated doses of kefir consumption in smokers does not significantly affect the parameters associated with erythrocyte, reduce the serum cholesterol, could affect positively the number of some acquired immunity markers, results has been reached, and has been concluded that kefir which future looks like bright, could be considered among functional foods that protect the health of smokers.

Keywords: Kefir, Smoking, Osmotic Fragility, Whole Blood Count, Serum Lipids, Lymphocyte Subpopulations, Complement C3, C4 Proteins, Total IgG, Glucose, Plasma Proteins

(15)

1. GİRİŞ

Oksidatif stres kaynaklarından biri olan sigara, dünyada en yaygın sosyal alışkanlıkların başında yer alma ktadır. Bu denli yaygın kullanımı olan sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere solunum sistemi hastalıkları, kalp-damar hastalıkları gibi çeşitli kronik ve ölümcül hastalıkların temel sebeplerinden biri olduğu bilinmektedir. Sigara dumanında 4000’in üzerinde toksik ve karsinojenik etkili biyoaktif partikül ve bir çekimlik sigara dumanında da yaklaşık 1017 oksidan molekül bulunmaktadır (1,2). Sigara dumanın tar (nikotin, karsinojenler vs.) ve gaz fazında (karbonmonoksit, amonyum, hidrojen siyanid vs.) çok miktarda serbest radikal bulunmaktadır. Bu radikaller lipid, protein ve DNA gibi bazı makromolekülleri oksidasyon veya peroksidasyona uğratarak biyolojik sistemde oksidatif ve destrüktif hasar oluşturduğu ve bu hasarın da sigara içimine bağlı gelişen Kanser, KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) ve ateroskleroz gibi süregen hastalıkların patogenezinde önemli rol oynadığı ifade edilmektedir (3,4,5).

Sigara içimiyle birlikte çok miktarda serbest oksijen radikali (ROS) ve toksik madde kana giriş yaparak kanın plazma, eritrosit (RBC), lökosit (WBC) ve trombosit (PLT) gibi bileşenlerini olumsuz yönde etkilemekte ve oksidan- antioksidan dengenin, oksidanlar lehine kayması sonucu lipid peroksidasyonu tetiklediği belirtilmektedir (6).Lipid peroksidasyonu, düşük yoğunluklu lipoproteinleri (LDL) oksidasyona uğratarak ateroskleroza neden olduğu bildirilmiştir (7). Sigara içiminin serum LDL-kolesterol artışına ve HDL-LDL-kolesterol azalışına yol açtığına dair raporların yanısıra (7), Wakabayashi ve ark. 2008, sigara içenlerde kan trigliserid düzeyi hariç diğer lipit parametreleri içmeyenlere göre düşük bulmuşlardır.

Sigara dumanının eritrosit sayı, morfolojisi ve indeksleri ile kinetiğine etkileri konusunda çelişkili literatür bilgileri bulunmakla birlikte sigara içiminin eritrosit peroksidasyonu ve agregasyonunu arttırdığı ve deforme olma kabiliyetini azalttığı gösterilmiştir (8-13). Eritrosit membran lipidleri doymamış yağ asitleri bakımından zengindirler. Bu nedenle, oksijenin eritrosit membranına olan oksidatif etkisi diğer dokulardan daha yüksektir. Üstelik içlerindeki hemoglobin, lipid peroksidasyonunun en önemli katalistlerinden biri olarak bilinir. Dolayısıyla lipit peroksidasyonuna yol açmalarının yanısıra peroksidantlar, RBC membranı dahil olmak üzere proteinlerdeki

(16)

sülfhidril (-SH) gruplarını oksidasyona uğratarak bu hücrelerin hemolize olan yatkınlıklarını arttırabilirler. Sülfhidril grupları yüksek derecede reaktif olduklarından oksidatif streste hedef durumuna gelebilmektedirler (11). Bazı kan parametrelerinin sigara dumanından etkilendiği, sigara içenlerde içmeyenlere göre MCH ve MCHC indekslerinin azaldığı, MCV ile tombosit sayısının değişmediği ancak RBC, WBC sayısı ile Hemoglobin değerinin arttığı gösterilmiştir (12,14).

Uzun süre ve yoğun sigara içiminin dolaşımda inflamatuar hücre sayısı ve aktivasyonu ile inflamatuar mediatör artışına sebep olduğu, böylece sistemik inflamatuar yanıtları arttırdığı gösterilmiştir (15). Sigaranın özellikle çomak nötrofil olmak üzere monosit ve lenfosit artışına bağlı olarak lökositoza yol açtığı belirtilmiştir (8,12,16). Kronik sigara inhalasyonunun doğal ve kazanılmış immün yanıtları olumsuz yönde etkilediği, otoimmün veya immün supressif bir etki yarattığı ve böylece vücudun enfeksiyonlara yatkınlığını arttırdığı çeşitli araştırmalarla gösterilmiştir (17-19). Sigaranın periferik kanda total T lenfosit sayı ve aktivitesini arttırdığını ancak T lenfosit alt gruplarının dağılımı konusunda çelişkili sonuçların bulunduğu rapor edilmiştir. Laan M ve arkadaşları (20), sigaranın CD4+ ve Doğal katil (NK) hücreleri azalttığı fakat CD8+ hücreleri attırdığını rapor etmişlerdir. Aynı şekilde yoğun sigara içiminin B lenfosit proliferasyonunu ve serum immünoglobulin düzeyini önemli ölçüde azalttığı gösterilmiştir (21).

Son yıllarda bazı önemli fizyolojik fonksiyonların arttırılması ve optimize edilmesinde diyete bazı besinlerin katılması cazip ve sık kullanılan bir yöntem olmuştur. Geçmişi çok eskilere dayanan ve besleyici değeri yüksek fermente bir süt içeceği olan kefir, son yıllarda dünyanın birçok bölgesinde tüberküloz, kanser ve gastrointestinal bozukluklar gibi çeşitli hastalıklarda tedaviyi destekleyici unsur olarak geniş çapta kullanılmaktadır (22). Kefirin kolesterol düşürücü etkisi, antimikrobial, antiallerjik ve antioksidan özelliği ile immün-modülatör etkilerinin bulunduğu konusunda çok sayıda araştırma bulunmaktadır (23-29,112,116-118). Kefir içerisinde bulunan laktik asit bakterilerinin, mayanın ve asetik asit bakterilerinin sütü fermente etmesiyle ortaya çıkan biyoaktif peptidlerin immünomodülatör etkileri son yıllarda aktif olarak çalışılmaktadır. Bu peptidlerin proinflamatuvar sitokin salınımını, nötrofil ve makrofaj aktivasyonunu uyararak

(17)

doğal bağışık yanıtı aktive ettiği gösterilmiş tir (30-32.) Ayrıca, kefir ile beslenen farelerde regülatör T (CD4+CD25+) hücrelerinin artıp CD19+ B-hücrelerinin azaldığı (29); kefirin, pulmoner ve peritoneal kaynaklı makrofajların fagositik aktivitelerini artırdığı ve uzak bölgelerdeki mukozal yanıta etki edebildiği gösterilmiştir (33). Sigara tiryakilerinde bozulmuş olan NK hücre aktivitesinin restorasyonunda kefir tüketiminin etkili olduğunu ifade etmişlerdir (19, 26). Ancak kefirin immü- modülatör etkisinin bulunmadığını ileri süren araştırma bulguları da mevcuttur (34). Kefirin serum lipidlerine etkisi konusunda da çelişkili bilgiler bulunmaktadır (23,35,36,116,117). Çelişkilerin giderilmesi konusunda birçok kapsamlı klinik araştırmaya gereksinim olduğu kanaatindeyiz. Bu tez çalışması; yoğun sigara içimine bağlı olarak bazı hematolojik ve immünolojik parametrelerde meydana gelebilecek olası düzensizliklerin hafifletilmesi veya giderilmesinde kefirin rolünü araştırmak amacıyla planlanmıştır.

(18)

2. GENEL BİLGİLER 2.1 Sigara

Tütün kullanımı gelişmekte olan dünyada hızla artan şimdi ve gelecekte dünya sağlığı için en büyük tehditlerden biridir. Tütün kullanımının yaygınlığı bazı yüksek gelirli ülkelerin erkeklerinde azalırken, hala gençler ve kadınlar arasında artış göstermektedir (1,2). Ortalama olarak, günümüzde erkeklerin %47.5’i, kadınların % 10.3’ü tütün kullanıyor. Sigara tütün kullanımının en sık görülen tipidir.

2.1.1 Tarihçe

Tütün, Amerika’nın keşfiyle önce Avrupa’ya daha sonra da tüm dünyaya yayılmıştır. Anadolu’da iIk kez 17. yüzyıl başında yaygın olarak kullanılmaya ve sonuna doğru da ekilmeye başlanmıştır. Anadolu’da tütün ekimi 1861’de yeterli hale gelmiştir. 1880’1erde sigara üreten makinaların yapılması tütün kullanımının sigara şeklinde yaygınlaşmasını sağladı. Daha sonra sigara üreten fabrikalar kurularak sigara yapımı sanayileşmeye, sigara üreten batı ülkelerin büyük gelir kaynağı haline dönüşmüştür (1,2,5,6).

1930’larda sigaranın sağlığa zararlı etkileri, kanser-sigara ilişkisi üzerine bilimsel araştırmalar tıp litaratüründe görülmeye başlanmıştır. Bu araştırmalar sonunda l960’larda Amerika’da sigaranın zararlı olduğu; kanser, kronik akciğer hastalığı ve kalp damar hastalığına yol açtığı resmen kabul edilmiştir (1,2,5,6). 1980’lerde WHO sigara içiminin giderek yaygınlaştığını, dünya sigara tüketiminin her yıl ortalama (%2,1) arttığını ve bu artışın dünya nüfus artışının çok üzerinde olduğunu, önlem alınması gerektiğini tüm ülkelere bildirmiştir.

2.1.2. Sigara Dumanı ve Dumanın İçerdiği Toksik Gazlar

Sigara içimiyle oluşan dumanda kanserle ilişkili, kanser yaptığı kesin belli olan 6 maddenin (4- Aminobifenil, Arsenik, Benzen, Krom, Nikel ve Vinilklorür) yanında 30 kadar da kanserojen olasılığı olan madde bulunur (1,6, 40). Bu kanserojenler solunum havasıyla partikül halinde solunduğunda üst solunum yolları (ağız, farenks, larenks), trakea, bronş ve bronşiollere çökerek solunum yolu epitelinde uyarıcı etkiyle hiperplazi gibi kalıcı değişikliklere, sekresyon artışına ve obstruksiyona neden olurlar (40,41). Dolayısıyla kansere varan süreç başlamış olur. Bu sürecin

(19)

bağlı olduğu faktörler; Sigaranın içerdiği katran ve nikotin miktarı, sigara içme süresi, günlük içilen sigara sayısı, sigarayı içme şekli (ağız, dudak tiryakiliği), sigaraya başlama yaşı, sigarayı bırakma yaşı, olarak sıralanabilir (42).

Sigara dumanında bulunan gazlar:

Toksik olmayan gazlar: Azot (%59), Oksijen (%13.4), Karbondioksit (%l3.6) Asetaldehit gibi... (1)

2.1.2.1. Karbonmonoksit (CO)

Her bir sigarayla 5-20 mg oluşan CO kana hızla difüze olarak hemoglobine (Hb) bağlanır ve Hb’nin O2 taşıma ve O2’ye bağlanma kapasitesini azaltır. Kasta miyoglobulinle birleşerek mitokondride ATP sentezini bozarak yağ asidi oluşumunu arttırır. Kandaki toksik letal değeri %20 COHb miktarıdır ki sigara içenlerde bu oran %10 COHb sınırına ulaşarak hipoksik belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Eritrosit yapımı ve eritropoietin salgılanması bu yolla artar. Pasif sigara içicilerin kanında COHb %3 kadar artar (42).

2.1.2.2. Nikotin

Renksiz uçucu bir sıvı olan nikotin, sigara içimiyle alveollere ulaşarak hızla (%60 kadar) absorbe olur. Dolaşımda nikotin seviyesi 10- 20 dakika kadar yüksek kalır. Bir sigara ile kana geçen nikotin miktarı 1-25 mg kadardır. Nikotin, merkezi ve otonom sinir sisteminde asetilkolin reseptörleriyle birleşerek sitimulan etki yapar, karaciğerde metabolize olur, nikotin-N-oksit halinde idrarla atılır. Adrenalin ve noradrenalin salınımını arttırır. Dolaşım sisteminde vazokonstriktif, kalp frekansında arttrıcı etki gösterir. Hem sistemik hem de diastolik kan basıncında artış yapan etki artan adrenalin ve noradrenaline bağlıdır. Nikotin, sigarada bağımlılık yapan maddedir ve sigara bırakıldığında yoksunluk belirtileri gelişir (1,2,5,42).

2.1.3. Sigaranın Sistemik Etkileri 2.1.3.1. Solunum Sistemi

Sigara içimi veya sigara dumanına maruz kalma ilk etkisini solunum sisteminde gösterir. Solunum yolları epitelinde irritan etki nedeniyle epitel arasında bulunan nöroendokrin hücreler (NE)’in sayısında ve hacminde artma olur. Sigara

(20)

içimi solunum yollarında sekresyon artışına, silier aktivitede azalmaya, bronşiollerde daralmaya ve obstrüksiyona yol açar. Makrofaj ve diğer fagositik hücreler tarafından oluşan toksik oksijen radikalleri alveol ve parankim hücre hasarına neden olur ki bu da subendotelyal fibrozisle sonuçlanır. Dolayısıyla alveoler gaz diffuzyonu azalır (43,44).

Sigara içenlerde görülen alfa-1 antitripsin eksikliği amfizem ve kronik obstrüktif akciğer hastalığına (KOAH) yol açar (45). Bu gelişimde nöroendokrin hücrelerce salgılanan bombesin benzeri peptitler (BLP)’in rolü vardır. BLP makrofajlarda fagositik fonksiyonların ve sitokinin (GM-CSF) salgılanmasını arttırır. Sigara içimi bir taraftan solunum fonksiyonlarını azaltırken (FEVl, PEFR, FEF 25-75, FEF 75-85), diğer taraftan KOAH, amfizem ve akciğer kanseri gelişim sürecini başlatır (46,47).

Sigara içenlerde bronş epitelinde deskuamasyon bazal hücrelerde hiperplazi, metaplazi ve atipik hücrelerin artışı görülür. Bu değişiklikler sigara içmeyenlerin %1’inde ve sigarayı bırakanların %6’snda izlenir (40,48.)

2.1.3.2. Dolaşım Sistemi

Sigaranın kardiovasküler sisteme etkisi nikotin aracılığıyladır ve alınan nikotin dozuna bağlıdır. 0,05 mg/kg dozunda bradikardi ve hipotansiyon parasempatik stimlasyona bağlı gelişirken 0,5 mg/kg dozunda taşikardi ve kan basıncında yükselme görülür. Bu etki sem- patik stimulasyon, adrenal medulla hücrelerinin uyarılması, karotik ve aortik kemoreseptörlerin uyarılmasıyla vazomotor merkezin aktive olması, adrenerjik sinir uçlarından noradrenalin salınımının artması ve kalpte parasempatik blokaj sonucu ortaya çıkar (42,49,50). Kan basncında artış, kalpte O2 tüketimini arttırır, anaerobik glikolizin artması ve sonuçta laktik asit birikimine neden olur (50, 51).

Aterosklerozun major risk faktörlerinden birini oluşturan sigara içimi, damar duvar irritasyonu ve endotel hasarına neden olur. Endotel irritasyonu nitrik oksit (NO) sentezini azaltırken endotelin (ET-1) salgılanmasnda artışa yol açar (52). Endotel hasar trombositlerin agregasyonu ve adezyonunu artırır ve plazma trigliserit, LDL, VLDL ve total kolesterol artışına sebep olur (51,52).

(21)

Kan lipit profilindeki değişiklikler sigarayla lipit peroksidasyonu sonucu okside LDL miktarında artma ve damar duvar düz kaslarındaki interlökin1 ( IL-1), etkilenerek aterom plak oluşumunu hızlandırır. Okside LDL ile antioksidan savunma dengesi bozulur, sonuçta ateroskleroz gelişir. Aterosklerozun koroner arterlerde gelişmesi 10 yıl alırken beyin arterlerinde ve periferik arterlerde oluşması 20 yıl sürer (53). Ateroskleroz gelişmesinde Tronboksan-A2 (TxA2) sentezindeki, trombosit agregasyonu ve adezyonunda artma, plazmada adrenalin ve noradrenalin artışında büyük rolü vardır. Sigarayla oksidan lehine antioksidan denge bozulur (54). Yine sigarayla plazma seratonin düzeyinin azaldığı ve I’in angiotensin-II’ye dönüşmesinin azaldığı gösterilmiştir (53,54).

Nikotinin, nikotinikadrenerjik etkiyle perifervazokonstriksion, ekstremite uçlarında deri sıcaklığında azalma olduğu bilinmektedir (42).

2.1.3.3. Hematopoetik Sistem

İnflamatuar mediatörlerin aktivasyonu ve salınımı akuz faz proteinleri, proinflamatuar sitokinler gibi enflamatuar mediatörlerin dolaşımda artışı sistemik inflamasyonu karakterize eder. Sistemik inflamatuar yanıt hematopoetik sistemin sitimülasyonu ile karakterize edilir; özellikle de dolaşıma lökosit ve platelet salınımına neden olan kemik iliği uyarımı ile sonuçlanır. Çeşitli çalışmalar uzun süre sigara içenlerde total WBC sayısının arttığını göstermiştir ki bu dolaşımda polimorfonükleernötrofil (PMN) sayısındaki artıştan kaynaklanır (15,56). Sigara içenlerdeki inflamatuar yanıt sadece dolaşan hücrelerin sayısındaki artış ile değil ayrıca fenotipik değişiklikler ile de karakterizedir. Olgunlaşan PMN’ lerden yapısal olarak fazla eksprese edilen hücre adezyon molekülü olan L-selektin ekspresyonunun artışı PMN’lerin endotele adezyonunu arttırır (56,57). PMN proliferasyonunun erken aşamalarında üretilen bir enzim olan myeloperoksidaz sigara içenlerde daha yüksek seviyededir (15,58). Sigaranın kemik iliği stimülasyonuna ve kemik iliğinden genç hücre salınımına neden olduğu gösterilmiştir. Akciğer inflamasyonunun indüklediği interlökin IL-1β ve IL-6 gibi dolaşımdaki sitokinlerin kemik iliği stimülasyonundan sorumlu olabileceği gösterilmiştir. IL-6 sitokininin, aynı zamanda potansiyel olarak lökosit ve trombosit salınımı için kemik iliğini uyardığı gösterilmiştir (59).

(22)

KOAH gibi sigara kaynaklı hastalıklar ile ilişkili sistemik inflamatuvar süreçte potansiyel olarak önemli bir faktör olarak T-lenfositlerin rolü çalışmada vurgulanmıştır ( 60). Ağır sigara içicilerinde CD4+ (yardımcı T hücreleri) hücrelerde düşüş, CD8+ (suppressör T hücreleri) hücrelerinde artış ve daha sonra CD4+/CD8+ oranında bir düşüş saptanmıştır (61). Sigara içenlerde plazma vitamin E, vitamin C, beta-karoten seviyesinde azalma görülür (62). Sigara içimi ile C-reaktif protein (CRP) ve fibrinojen gibi akut faz proteinleri (APP) arasında önemli ilişki vardır. Günlük içilen sigara sayısı ve plazma fibrinojen konsantrasyonu arasında doz-etki ilişkisi de saptanmıştır (63,64). α1-asidglikoprotein, seruloplazmin ve α2-makroglobulin konsantrasyonları sigara içenlerin plazmasında içmeyenlere kıyasla sırasıyla %39, % 28 ve %12 daha yüksek bulunmuştur (65). Artmış plazma APP seviyeleri; APP nin majör belirteçleri olan; IL-6 ve tümör nekrozis faktör (TNF)-α gibi inflamatuar sitokinlerin yüksekliğini kısmen yansıtmakta ve sistemik enflamatuar yanıtı regüle etmektedir. APP ler ile benzer şekilde artmış TNF-α ve IL-6 gibi proinflamatuar sitokin seviyelerinin koroner kalp hastalığının, strok’un bir risk faktörü ve belirleyicisi olduğu gösterilmiştir (66,67). IL-6 ile fibrinojen ve WBC sayısı arasında IL-6 nın majör rolünü yansıtan önemli bir korelasyon bulunmuştur (68).

2.1.3.4. Sindirim Sistemi

Sigara içimiyle gastrointestinal (GI) sistemdeki değişiklikler incelendiğinde nikotinin parasempatik ganglionlarda stimulan etkisi sonucu peristaltik hareketler artar. Nikotinin gastrik asit ve pepsin sekresyonunu arttrdığı gastrik boşaltmayı yavaşlattığı bilinmektedir. Akut sigara içimiyle, safra reflü hızı, gastrik safra konsantrasyonu artmaktadır. Özafagus sifinkter basıncı, pilor motor aktivitesininde azalma saptanmıştır (69,70).

2.1.3.5. Sinir Sistemi

Merkezi sinir sisteminde sigaranın etkinliği nikotinle çizgili kaslarda gevşeme, iştah ve uyarılabilmede azalma, öğrenme ve dikkatte artma sağlar. Hipotalamusu etkileyerek arka hipofizden ADH, ön hipofizden ACTH salınımını arttırır, LH ve prolaktin salgılanması inhibe olur (71).

(23)

2.1.3.6. İmmün sistemi

SİGARANIN İMMÜN SİSTEME ETKİLERİ SİGARANIN İMMÜN SİSTEME ETKİLERİ

İnflamatuar reaksiyonlarda artış Alerjik reaksiyonlarda artış Otoimmün reaksiyonlarda artış İnflamatuar reaksiyonlarda artış Alerjik reaksiyonlarda artış Otoimmün reaksiyonlarda artış

Doğal bağışıklık savunmada azalma

Edinsel bağışıklık savunmada azalma Enfeksiyonlara karşı sistemik aktivitede azalma Doğal bağışıklık savunmada azalma

Edinsel bağışıklık savunmada azalma Enfeksiyonlara karşı sistemik aktivitede azalma

(24)

Y. Arnson et l. Journal of Autoimmunity 2010; (34): J258-J265 Proinflamatuar Etkiler Serbest Radikal hasarının artışı İntrasellüler antijenlerin salınımı Nötrofil sayısındaki artışı Oto-reaktif B hücre

aktivitesinde artış İmmün-Supresif Etkiler

Dolaşımda T hücre artışı CD4+ aktivite

artışı

Akut faz ve pro-infla matuar reaktanlarda artış İnterferon yanıtlarda azalma T hücre aktivitesinde azalma Antijen tanıtma aktivitesinde azalma Nötrofil aktivitesinde azalma Dolaşımdaki immün globulinlerde azalma İnflamatuar sitokinlerin inhibisyonu  Alerjik hastalıkları düzenleyen Th2

hücresinde artış

 Otoimmün hastalık oranında artış

(25)

2.2 Kefir

Süt ve süt ürünlerinin beslenme ve sağlık açısından öneminin anlaşılmasına paralel olarak bu gıdaların tüketimi gün geçtikçe artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde tüketicilerin bu ürünlere olan ilgisinin artırılması ve tüketimin cazip hale getirilmesi için süt ürünleri teknolojisinde yeni ürünlerin üretimi ve geliştirilmesi faaliyetleri hızla devam ederken, bu ürünlerin sağlık açısından yararı da artmaktadır. Yeni ürünlerin elde edilmesi amacıyla fermantasyondan da yararlanılmaktadır. Fermantasyon, gıdaların lezzetini arttırmak ve muhafaza süresini uzatmak için kullanılan en eski metotlardan biridir. Sütün fermantasyonu, mikroorganizmaların metabolik ve enzimatik faaliyetleri sonucu sütün fiziksel ve kimyasal özelliklerinde oluşan modifikasyon olarak tanımlanabilir. Fermente ürünler hayvansal ve bitkisel kaynaklıdır. Hayvansal ürünler içerisinde et ürünleri ve süt ürünleri başta gelir. Sütün fermantasyonu, oldukça kontrollü ve bilinçli olarak laktik asit bakterileri, mikrokoklar, propiyonik asit bakterileri, küf ve mayaların tek veya kombine kültürlerinden yararlanılarak yapılmaktadır. En eski fermente süt ürünü yoğurttur. Kefir çok eski geçmişe sahip, fermente bir süt ürünüdür (72,74,75,79).

2.2.1. Tarihçe

Kefirin tarihçesi konusunda fazla bilgi ve belge bulunmamakla birlikte Kafkasya' da yaşayan göçebe halkın inek ve keçi sütünü kullanarak kefiri ürettikleri kayıtlardan anlaşılmaktadır. Kafkasya’da deri tulumlar ya da meşeden yapılmış fıçılar içinde üretilen kefirin besleyici değeri ve fizyolojik özelliklerinin anlaşılmasından sonra 19. yüzyılın sonlarına doğru Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde üretilmeye başlanmıştır.

Ürünün yapımında starter olarak kefir daneleri kullanılmaktadır. Ancak bu danelerin nerede ve nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Danelerin yapım metodunun kimseye verilmediği eğer verilirse sihrinin bozulacağı söylenmiştir. Bu nedenle danelerin kaynağı bir sır olarak kalmıştır (72).

Kesin bir tarih olmamasına rağmen yoğurt ve ayran yaklaşık olarak 6000 yıldan beri bilinmektedir (73). Kımızın 13. yüzyıl, kefirin ise 18. yüzyıldan beri üretildiği bildirilmiştir (74). En eski fermente süt ürünlerinden yoğurt, ayran ve muhtemelen kımız sözcükleri Türk dilinden köken aldığı gibi kefir sözcüğünün de

(26)

Türkçe'de içildikten sonra hissedilen iyi olma hali anlamındaki "keyf' ve sarhoş eden, başa vuran anlamındaki “keyf” sözcüğüyle Kafkas dillerinde "en iyi kalite" anlamına gelen keyf sözcüklerinden türetildiği ileri sürülmüştür (73,75,76). Kefir Almanya'da "sevinç içkisi" olarak da tanımlanmaktadır (77). Ayrıca kefir kephir, kiaphur, kefyr, kepher, knapan, kepi, kippe gibi değişik adlarla da nitelendirilmektedir (78). Türk Gıda Kodeksi Fermente Sütler Tebliği kefiri; laktik asit bakterileri, asetik asit bakterileri ve torula mayalarını içeren kefir tanelerinin sütü fermente etmesi ile elde edilen içilebilir kıvamdaki bir ürün olarak tanımlamaktadır (79).

2.2.2. İçerik

Kefir tanelerinin nasıl elde edildiği kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, kefir taneleri Kafkasya'da keçi tulumu içinde inek sütünün dana veya koyun şirdenleri ile pıhtılaştırılması sonucunda tulumun iç yüzeyinde birkaç hafta sonra süngerimsi bir kabuk tabakasının oluşması ve bu kabuk tabakasının tulumdan kazındıktan sonra kurutulduğu ve daha sonra mayalama işleminde kullanıldığı, böylece kefir tanelerinin elde edildiği bildirilmiştir (72-74).

Şekil 1. Kefir Danesi

Kefiri diğer fermente süt ürünlerinden ayıran en önemli özellik, kefir tanesinde bulunan bakteri ve maya türlerinin simbiyotik aktivitesi sonucu bu üründe laktik asit ve alkol fermentasyonunun bir arada oluşmasıdır (80,81). Hem laktik asit bakterileri hem de mayaların fermentasyonu sonucu kefirde laktik asit, asetik asit, az miktarda karbondioksit (CO2), etil alkol ve yoğurda kıyasla farklı organoleptik (duyusal) özellikleri olmasını sağlayan aromatik bileşikler ortaya çıkmaktadır (82,83). Kefir; kefir tanesinde bulunan bakteriler ve mayalar ile birlikte bu

(27)

mikroorganizmaların metabolitlerini de içeren doğal bir probiyotik olarak da kabul edilmektedir (84). Kefir, mayalanan sütten kefir tanelerinin süzülerek uzaklaştırılmasıyla elde edilen süzüntü kısmı ifade eder. Kefir taneleri, bir sonraki fermantasyonda kullanılmak üzere kültür olarak işlem görmüş ve homojenize edilmiş süte %3-5 oranında aşılanarak kefir kültürü olarak kullanılır (85-87). Kefir tanelerinin karnabahar çiçeğinin minyatür şekline benzeyen küçük, 3-20 mm çapında, düzensiz şekilli, sarımsı beyaz renkte, kıvrımlı ve pürüzlü yüzeyli, elastik ve yarı sert yapıya sahip olduğu belirtilmiştir (88,89). Süte ilave edilen kefir daneleri 25°C’de yaklaşık 22 saat fermantasyon süresince süt içerisinde gelişimlerine devam ederler. Fermantasyon tamamlandıktan sonra daneler kefirden aseptik olarak alınırlar. Daneler yeni sütte tekrar kullanılmakta ve danelerin hacmi zamanla artış göstermektedir (90). Kefir danesi, elastiki olmalı, yapışkan ve yumuşak olmamalıdır. Kefir danesi, bakteri ve mayaların içine yerleştiği kefiran olarak isimlendirilen polisakkarit matriksten meydana gelir.

Lactobacillus kefir’in kefiran üretiminden sorumlu olduğu bildirilirken diğer araştırmacılar bu bakterinin kefiran üretmediğini bildirmişlerdir. Diğer yazarlar ise başlıca kefiran üreticisinin Lactobacillus kefiranofaciens olduğunu bildirmişlerdir. Böylelikle kefir danesindeki kefiran üretiminden sorumlu mikroorganizma hakkında kesin karara varılamamıştır (91).

Scanning Elektron Mikroskobu (SEM) kullanılarak, kefir danesinin yapısındaki basiller, mayalar ve fibril yapıları gözlemlenmiştir. Kefir danelerinin yüzeyinde ve ortalarında maya kolonileri gözlenmiştir (90). Kodeks standartlarına (TSE Fermente sütler tebliği) göre; kefirde süt yağı miktarının en fazla % 10, süt proteininin en az %2,8 ve titrasyon asitliğinin %0,6 olması gerektiği bildirilmektedir. Bununla beraber etanol içeriği için bir sınırlama bulunmamaktadır (92).

Kefirin bileşimi ve kimyasal özellikleri yapımında kullanılan sütün niteliklerine, inkübasyon süresine ve soğuk odada muhafazasına bağlı olarak değişmektedir. Endüstriyel kefir üretimi ile ilgili farklı yöntemler bildirilmiştir fakat bütün yöntemlerde temel işlemler aynıdır (93).

(28)

Tablo 1. Kefir ’in bileşimi ve besin değeri (94). BİLEŞENLER

Enerji (kcal) 65 kcal Yağ (%) 3.5 Protein (%) 3.3 Laktoz (%) 4.0 Su (%) 87.5 Esansiyel Aminoasitler Triptofan 0.05 Fenilalanin+trozin 0.35 Losin 0.34İzolosin 0.21 Treonin 0.17 Metionin+sistin 12 Lisin 0.27 Valin 0.22 Mineral Maddeler Kalsiyum (g) 0.12 Fosfor (g) 0.1Magnezyum (g) 12 Potasyum (g) 0.15 Sodyum (g) 0.05 Klor (g) 0.1 İz Elementler Demir (mg) 0.05 Bakır 12 Molibden 5.5 Çinko 0.36 Mangan 5 Vitaminler A (mg) 0.06 Carotin (mg) 0.02B1 (mg) 0.04 B2 (mg) 0.17 B6 (mg) 0.05 B12 (mg) 0.5 Niasin 0.09C (mg) 1D 0.08E (mg) 0.11 Süt asidi (%) 0.8 Fosfatitler (mg) 40 Kolesterin (mg) 13 (94).

(29)

2.2.3. Kefirin Sistemik Etkileri

Peynir ve tereyağı üretiminde, yapım tekniği gereğince sütün önemli öğelerinden bir kısmı olan laktoz, yağ, protein ile bazı mineral maddelerin kaybı söz konusu olurken kefir yapımında böyle bir kayıp olmamaktadır. Kefirin besleme değeri yoğurt gibi çok yüksektir. Sütün bileşimine bağlı olarak kolay sindirilebilen protein ve yağdan zengin olduğu, laktozun fermantasyonda bir miktar azalması ile tüketicinin bilinçli diyet ve düşük kalori alma isteğinin karşılama konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu, ayrıca ortaya çıkan bu yeni maddelerin serinletici, iştah açıcı, sevilen bir tat ve aromaya sahip olan bu süt mamulünün karakteristik özelliklerini oluşturduğu bildirilmiştir (73,78,95).

Sütten yapılan bir ürün olması ve mikroorganizma içermesi nedeniyle kefir fonksiyonel bir ürün olması yanı sıra probiyotik bir üründür. Birçok ülkede kefir yapımının artmasıyla beraber son on yıl içinde tedavi edici ve besleyici özelliğinin olduğu ileri sürülmüş; bu da kefire olan ilginin gün geçtikçe artmasına neden olmuştur (73, 96).

Sindiriminin kolay, proteince zengin olması nedeniyle kefir, hastalar ve çocuklar için uygun bir besindir. Endüstriyel kefir üretiminde L (+) laktik asidin ortama hakim olması özellikle anne sütü ile beslenen çocukların beslenmesinde önem taşımaktadır (74).

2.2.3.1. Dolaşım sistemi

Yüksek Tansiyon Üzerine Etkisi: Kefir bakterilerinin sütün fermantasyonu sırasında kazein üzerindeki proteol aktiviteleri sonucu oluşan biyoaktif peptidlerin duyarlı insanlarda yüksek tansiyonu baskılayabileceği gösterilmiştir (73,97).

Kolesterol Üzerine Etkisi: Kefirin serum kolesterol üzerine azaltıcı etkisinin nasıl oluştuğu tam olarak bilinmemekle birlikte Lact. acidophilus'un kolesterol molekülünü asimile edebilme özelliği olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca kefirdeki düşük pH'ya bağlı olarak kolesterolün presipitasyonu sonucu da kolesterol seviyesinin düşebileceği bildirilmiştir (73,98, 99).

(30)

Laktobasillerin enzimatik olarak safra asitlerini dekonjuge ederek onların vücuttan atılımlarını hızlandırmalarıyla safra asitlerinin yapımı için gerekli olan kolesterolün harcanması sonucu serum kolesterol düzeyinin azalabileceği ileri sürülmüştür (100).

Kefirin plazma lipit düzeyini azaltıcı etkisinin mekanizması şu şekilde açıklanabilir.

Kanser Üzerine Etkisi: Probiyotik bir ürün olan kefirin kanserden özellikle kolon kanserinden konakçıyı korumaları ile ilgili çeşitli hipotezler ileri sürülmüştür. Konakçının immün yanıtını arttırarak, yarışma kolonizasyonu veya inhibitör maddeler ile kısa zincirli yağ asitleri, bakteriosinler (bakteri zehir özü), antimutajenik ajanlar üreterek, safra tuzlarının ikincil safra tuzlarına dönüşümünü engelleyerek etki ettikleri belirtilmektedir (101).

İmmün Sistem Üzerine Etkisi: Lact. acidophilus ve Bifidobacterium

bifidum gibi probiyotiklerin immün sistemin bazı fonksiyonlarını etkiledikleri

bildirilmiştir. Bu etkiler salgısal yanıt, hücresel ve spesifik olmayan immün yanıt şeklinde gruplandırılabilir (102,103).

(31)

Kefirde bulunan laktik asit bakterilerinin insanlarda ve çeşitli hayvanlarda immün faaliyetler gözlenmiş ve laktik asit bakterilerinin insan yada hayvan bünyesinde tümörler yada enfeksiyonlara karşı spesifik olmayan direnci arttırdığı ya da spesifik immün reaksiyonları kuvvetlendirici bir etki yaptığı görülmüştür.

Laktik asit bakterileri immün sistem üzerine adjuvant etki göstermektedir. Adjuvant madde bir tedavide verilen ilacın etkinliğini arttırmak amacıyla kullanılan madde olarak tanımlanmaktadır. İmmün sistemdeki etkisi oral yada parenteral olarak verilmesinden hemen sonra gözlenebilmektedir. Oral yoldan alınan laktik asit bakterilerinin insan vücudunda immün sistemin reaksiyonlarını düzenleyici etkisine dair çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Savunma sisteminin spesifik olmayan enfeksiyon karşıtı mekanizmaları spesifik Laktik asit bakteri suşlarının alınmasıyla gelişebilir. Bu suşlar belirli gruplarının immün fonksiyonlarını düzeltmek için besinsel takviye olarak verilebilmektedir. Özellikle yeni doğan bebekler ve ileri yaşta insanlar gibi immunitesi zayıf kişilerde kullanabilmektedir. Kefir bunun için iyi bir kaynak olarak gösterilebilir. Bundan başka kefir radyasyonun olumsuz etkilerine karşı organizmayı korumak ve bağışıklık sisteminin onarılmasına yardımcı olmak amacıyla da kullanılmaktadır (104).

2.2.3.2. Sindirim Sistemi Üzerine Etkisi

Kefir mikroflorasındaki bakterilerin bağırsak mikroorganizmalarına karşı yüksek antibakteriyel aktiviteye sahip olduğu bilinmektedir (72).

Hayvanlarda ve insanlarda yapılan araştırmalarda Lact. acidophilusve

Lactbulgaricus içeren fermente süt ürünlerinin tüketilmesiyle midedeki koliform

grubu organizmaların sayısında düşme, laktobasillerde ise artma görüldüğü rapor edilmektedir. Bu raporlarda tüm fermente süt mamulleri gibi sürekli kefir tüketilmesinin bağırsak florasını düzelttiği ve buna bağlı olarak bazı bağırsak rahatsızlıklarını iyileştirdiği açıklanmıştır (73,74,106).

Asiditesi nötralize edilmiş kefirle tedavi edilen mide ve duedonum ülserlerinde olumlu sonuçlar alındığı ve mide asiditesinin düştüğü, ağız ve sindirim rahatsızlıklarının azaldığı belirtilmiştir (107).

Kefirin tükürük, mide ve pankreas salgısını kolaylaştırdığı ve bağırsak hareketlerini düzenlediği bildirilmiştir. Kefirin bağırsakta gıdaların hareket etmesini

(32)

ve laktik asit, asetik asit ve antibiyotik benzeri maddelerle de ince bağırsak faaliyetlerini kolaylaştırdığı rapor edilmiştir (97).

Probiyotik bakterilerin bağırsak epitel yüzeyindeki bakterilerin yapışma alanına tutunma özelliklerinden dolayı yüzeyin dominant mikroflorasını oluşturdukları ve patojenlerin veya diğer bakterilerin üremelerini sınırlandırdıkları bildirilmiştir (103, 108).

Araştırmalar kefirin antitümör aktivitesi, immün-stimulan etkisi dışında hem antibakteriyel hem antifungal aktivitesi ispat edilmiştir. Laktik asit bakterilerinden çok metabolik ürünlerin saprofit ve patojenik bakterilerin üremeleri üzerinde güçlü bir inhibitör etkiye sahip olduğu bildirilmiştir (82).

Kefirin çeşitli Gram negatif ve Gram pozitif bakterilere karşı antimikrobiyal etkisi olduğu ve kefirde oluşan asetik asit, H2O2 gibi maddeler ile antibiyotikler E.

colive salmonella gibi bazı patojen bakterilere karşı antibakteriyel etki gösterdiği

bildirilmiştir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda kefirin Gram pozitif koklar, stafilokoklar ve Gram pozitif basiller üzerine etkili olduğu ayrıca C. albicans, C.

tropicalis, C. stellatoidea, C. crusei, C. albicansklaur, Sacch. cerevisiae, Rhodotula, Torulopsisglabrata, Microsporium namım ve Tıichopyionmentagrophytes, Trichopytonrubrun Cz. karşı antifungal etkisinin bulunduğu belirlenmiştir. İnvivo ve

invitro olarak yapılan çeşitli çalışmalarda kefir ve tanelerinin antitümoral, hipokolestemik ve immunomodüatör edici etkisi bulunduğu da bildirilmektedir (99).

Kefir oluşumu sırasında mikroorganizmaların sütteki proteinleri pepton, peptid hatta amino asitlere; laktozu da laktik asit ve alkole kadar parçaladıklarından laktoz miktarının süte oranla daha düşük olması nedeniyle laktoza karşı duyarlılığı olan kişilerce daha kolay sindirildiği ve kefirde fermantasyon sonucu oluşan laktik asidin % 90 dan fazlasının L (+) laktik asit olduğu bildirilmiştir (88,109).

Kefirin yüksek düzeyde besleyici ve biyolojik değere sahip olduğu gastrointestinal ve metabolik hastalıklar, hipertansiyon, kalp hastalığı ve alerjik hastaların yanı sıra sağlıklı insanlar için de tavsiye edildiği belirtilmiştir (73, 97).

Ülkemizde süt içme alışkanlığının yaygın olmadığı dikkate alınırsa, fermente süt ürünleri tüketiminin önemi bir kat daha artmaktadır. Düzenli tüketildiğinde iyileşmeyi teşvik ettiği bildirilmiştir (110). Ayrıca sinirsel rahatsızlık, iştahsızlık ve uykusuzluğa karşı doğal bir ilaç olduğu bildirilmiştir (73,74).

(33)

3. MATERYAL VE METOD

Prospektif, öz kontrollü klinik araştırma olarak planlanan bu çalışma; yaşları 25-55 arasında değişen, 15’İ sigara içen ve 15’i sigara içmeyen toplam 30 sağlıklı erkek birey üzerinde gerçekleştirildi. Tüm bireyler D.Ü. Tıp fakültesi personelleri arasından seçildi. Sigara içenler grubunu oluşturan bireyler, en az beş yıl boyunca günde 30 adet ve üzeri sigara içmiş ve içmeye devam eden kişilerden seçildi. Sigara içmeyen bireylerde pasif içicilik durumu söz konusu ise araştırma kapsamına dahil edilmediler. Çalışmaya alınan tüm bireylerin benzer biyometrik özellikler gösteren kişilerden seçilmesine özen gösterildi.

Araştırmaya başlamadan önce her bireyin Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu’nu okuyup imzalaması sağlandı. Hikayelerinde kronik gastrointestinal hastalık, kardio-vasküler hastalık ve diğer önemli bir medikal hastalık geçirmediklerini ifade eden bireylerin laboratuar tetkikleri yapılarak doktor muayenesinden geçtikten sonra çalışma kapsamına alındılar. Son iki ay kefir veya benzeri probiyotik içeren ürünü tüketen, hiperlipidemik, laktoz intoleransı olan veya ilaç kullanan bireyler çalışma dışında tutuldular. Araştırmaya katılan her bireyin 8-12 saatlik açlığı takiben başlangıç venöz kanları (10 ml) alındı ve bazı biyometrik ve vital değerleri kaydedildi. Daha sonra altı hafta süresince öğle yemeği ile birlikte 200 ml/gün (bir su bardağı) kefir tüketmeleri sağlandı. Altı haftalık sürenin bitiminde katılımcıların biyometrik ve vital değerleri kaydedildikten sonra açlık venöz kanları (10 ml) alındı. Bireylerin, tam kan, sedimantasyon, açlık kan şekeri, total kan proteinleri, kan lipid değerleri, lenfosit alt grupları, C3 ve C4 kompleman proteinleri ve eritrositlerin osmotik direnci (frajilite testi) tayin edildi. Bu parametrelerin bir kısmı Dicle Üniversitesi Merkez Laboratuarında bir kısmı ise D.Ü. Hastanesi Hematoloji Laboratuarı ve Fizyoloji Anabilim Dalında analiz edildi. Kan alma işlemi, D.Ü. Hastanesi Merkez Laboratuvarına bağlı kan alma bölümünde görevli sağlık personelleri tarafından gerçekleştirildi. Kefir uygulama öncesi ve sonrasında alınan tüm kan örnekleri bekletilmeksizin günlük çalışıldı.

Bu tez çalışması, Dicle Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü 11-TF-16 proje numarası ile desteklenmiştir. Çalışmanın protokolü Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır.

(34)

3.1. Kullanılan Kefirin Bakteriyel Mikroflorası

Bu çalışmada kullanılan hazır kefir mayasında başlıca Laktobasiller (laktobasillus kefir), Laktik asit streptokokları (laktokoklar, lökonostoklar) Asetik asit bakterileri ile kluyveromyces marxianus, Torulaspora delbrueckii, saccharomyces cerevisiae, candida kefir mayaları bulunmaktadır.10 ml kefir 70-100 milyon bakteri içermektedir. Uygun koşullarda muhafaza edilip tüketilen kefir, % 3 gr yağ içeren pastörize inek sütünden yapılmıştır

3.2. Analiz Edilen Parametreler

Tam Kan Sayımı: Tam kana ait olan parametrelerin saptanması için bireylerden alınan venöz kan örnekleri 3.6 mg EDTA içeren BD- Vacutainer K2E (BD-plymouth. PL6 7 BP. UK) tüplerine konuldu. Hemoglobin, Hematokrit, Eritrosit sayı ve indeksleri, lökosit sayımı, trombosit sayımı, ortalama eritrosit hacmi (MCV), Ortalama eritrosit hemoglabini (MCH), Ortalama eritrosit hemoglobin yoğunluğu (MCHC) parametrelerini içeren tam kan sayımı Dicle Üniversitesi Hastanesi Merkez Laboratuarında bulunan CELL-DYN 3700 Abbott, Haemotology Analyser cihazıyla gerçekleştirildi.

Sedimantasyon hızı tayini: Sedimantasyon hızı tayini Dicle Üniversitesi Hastanesi Merkez Laboratuarında bulunan BERKHUN, SDM-100 otomatik ESR ölçüm cihazıyla gerçekleştirildi.

Periferik yayma: Lökosit tiplerinin % oranlarının belirlenme işlemi Wedge metoduna göre Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı araştırma laburatuvarında yapıldı. Buna göre; her gönüllü bireyin parmak ucundan alınan ve lamın ucuna konulan bir damla kanın frotisi yapıldı. Kan kuruduktan sonra metil alkolde (%99.5) 5 dakika tesbit edildi. Daha sonra %10’luk Giemsa boyasında yarım saat boyandıktan sonra çeşme suyunun altına tutularak boya partikülleri uzaklaştırıldı. Hazırlanan preparatlar kuruduktan sonra yaymanın ince tarafına immersiyon yağı damlatılarak mikroskobun (OLYMPUS marka ve CX21FS1 model) immersiyon objektifinin (1000x16) altına yerleştirildi. Mikroskobun şaryosu belli bir

(35)

hiza doğrultusunda kaydırılarak totalde 100 adet lökosit sayıldı. Lökosit çeşitlerinin % oranları bu şekilde belirlenmiş oldu.

Kan Lipidleri, Kan şekeri ve Total protein değerleri: Total Kolesterol, LDL-Kolesterol, HDL-Kolesterol, Trigliserid, Glikoz ve Total Protein değerleri D.Ü. Hastanesi Merkez Laboratuarında bulunan Abbott C16000 otoanalizöründe fotometrik yöntemle hazır kit kullanılarak çalışıldı.

Immunglobulin ve kompleman Proteinleri: Total İmmünglobulin G (IgG) ve Kompleman C3, C4 değerleri D.Ü. Hastanesi Merkez Laboratuarında Beckman Immage 800 cihazında nefelometrik yöntemle çalışıldı

Lenfosit alt gruplarının analizi: D.Ü. Hastanesi, Hematoloji Laboratuarında gerçekleştirilen flow sitometrik analiz, periferik kan lökositleri üzerindeki CD3, CD4, CD8, CD19, CD25 ve CD56 antijenlerinin ekspresyonuna dayalı tekniği kullanıldı. Bu işlem için modifiye Llyod et al. (37) metodundan yararlanıldı. Kısaca; araştırmaya alınan gruplardan 2 ml. EDTA’ lı kan örneği alınarak akım sitometrisi ile CD 3 FITC (fluorescein isothiocyanate), CD 4 FITC (fluorescein isothiocyanate), CD 8 FITC (fluorescein isothiocyanate), CD 19 FITC (fluorescein isothiocyanate), CD 25 PE (phycoerytrin), CD 56 PE (phycoerytrin) ile konjuge halde tek renkli monoklonal antikorlar çalışıldı. Total T lenfositler için anti CD 3, T helper hücreleri için anti CD 4, Sitotoksik T hücreleri için anti CD 8, B lenfositler için anti CD 19, interlökin 2 reseptörü için anti CD 25, NK hücreleri için anti CD 56 monoklonal antikorları kullanıldı. Kontroller için izotipik (Negative Control - FITC/ Negative Control – PE / Negative Control – ECD) kullanıldı. Numuneler WBC sayıları 5 ile 10 bin mm3 hücre sayısına dilüe edilerek 100 mikrolitre EDTA’lı periferik kan 20 mikrolitre uygun monoklonal antikorlar eklenerek, 15 dk. karanlıkta inkübe edildi. Lizing işlemi COULTER TQ Prep cihazı ile yapıldı. İncelemeler BECKMAN COULTER Cytomıcs FC 500 flow cytometry cihazı ile gerçekleştirildi. Her bir kapı içerisinde 10.000 hücre saydırıldı. Lenfositler “forward scater” ve “side scater” özellikleri ile identifiye edilip, “gate” içine alınarak analiz gerçekleştirildi. Her bir monoklonal antikorla reaksiyon veren lenfositler, floresan özelliklerine göre ayrılıp, sayıları Color Dat Plot kullanılarak yüzde olarak rapor edildi.

(36)

Eritrositlerin osmotik frajilite testi: Eritrositlerin osmotik direnç tayini Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı araştırma laburatuvarında Kanai L.M. (38) yöntemine göre saptandı.

3.3. Hemoglobin Düzeyinin Ölçülmesi

Kan hemoglobin düzeyi siyanomethemoglobin yöntemi ile belirlendi. (Drabkin DL 39 ). 20 µl kana 5ml Drabkin çözeltisi eklendi. Tüpler birkaç kez aşağı çevrilerek kanın hemoliz olması sağlandı. Böylece hemoglobin siyanomet hemoglabin’e dönüştü. İçinde 5 ml Drabkin çözeltisi bulunan bir diğer deney tüpüne 20 µl standart hemoglobin çözeltisi konuldu ve karışım sağlandı. Tüpler 5 dakika bekletildikten sonra 540 nm dalga boyunda kör’e karşı spektrofotometerde (SHIMADZU, UV- 1208 model) absorbansları okundu.

3.4. Ozmotik Frajilite Tayini

Gönüllü katılımcılardan alınan heparinli kan örneklerine bekletilmeksizin ozmotik frajilite testi uygulandı. Bu amaç için Kanai L.M. (38) yöntemi kullanıldı. Yöntem; eritrositlerin değişik konsantrasyonlarda, tamponlanmış NaC1 çözeltilerinde inkübe edilmesi ve sağlam kalan hücrelerin dibe çöktürülmesinden sonra üst sıvıda hemoglobin miktarının ölçülmesi ilkesine dayanır.

3.5. Kullanılan Reaktifler

a) Tamponlu % 10’luk stok NaC1 çözeltisi: 90 gr. Nac1, 13.66 gr. Na2HPO4 ve 2,43 gr. NaH2PO4.2H2O bir miktar distile suda eritildi ve hacim distile su ile 1 litreye tamamlandı. pH 7.4’e ayarlandı. Kullanılacağı zaman % 1 olacak şekilde seyretildi.

b) Drabkin çözeltisi: 1 gr. NaHC03’ 50 mg potasyum siyanid, 290 mg potasyum ferrisiyanid bir miktar distile su ile eritildi ve 200 ml’ ye tamamlandı.

c) Standart Hemoglobin çözeltisi: 60 mg hemoglobin sitile su içinde eritildi ve final hacim 200 ml’ye tamamlandı. % 15 mg hemoglobin içeren bu çözelti standart hemoglobin çözeltisi olarak kullanıldı.

(37)

3.6. Deneyin Uygulanması

Değişik konsantrasyonlarda 10 ml NaC1 çözeltisi içeren ve aşağıda gösterildiği şekilde hazırlanan 12 deney tüpünün her birine 20 µl kan konuldu. Parafilm ile kapatılan tüpler birkaç kez yavaşça alt-üst edilerek eritrositlerin homojen şekilde dağılması sağlandı. Tüpler 1 saat oda sıcaklığında bekletildi. Beş dakika süreyle 2000 r.p.m’de santrifüj edilerek sağlam kalan eritrositler çöktürüldü. Her birinden 4 ml. üst sıvı alındı ve içinde 1 ml Drabkin çözeltisi bulunan tüplere aktarıldı. Karışım 30 dakika bekletildikten sonra spektrofotometrede kör ve standarda karşı 540 nm dalga boyunda optik absorbansları belirlendi. Aşağıdaki iki eşitlikten yararlanılarak hemoglobin düzeyleri ve değişik NaC1 konsantrasyonlarında % hemoliz değerleri hesaplandı.

Değişik Konsantrasyonlarda NaC1 Çözeltilerinin Hazırlanması Tablo 2. Değişik Konsantrasyonlarda NaC1 Çözeltilerinin Hazırlanması

Tüp No % 1 NaC1 Distile Su % konsantrasyon

1 2.0 ml 8.0 ml 0.20 2 2.4 ml 7.6 ml 0.24 3 2.8 ml 7.2 ml 0.28 4 3.2 ml 6.8 ml 0.32 5 3.6 ml 6.4 ml 0.36 6 4.0 ml 6.0 ml 0.40 7 4.4 ml 5.6 ml 0.44 8 4.8 ml 5.2 ml 0.48 9 5.2 ml 4.8 ml 0.52 10 5.6 ml 4.4 ml 0.56 11 6.0 ml 4.0 ml 0.60 12 6.4 ml 3.6 ml 0.64

Örnegin optik dairesi

1- Üst sıvıda hemoglobin degeri (g/dL)= std.konsantrasyon

Standart optik dansitesi Üst sıvıdaki hemoglabin değeri

2- %Hemoloiz Degeri= ×std.konsan

Kan örneğinin hemoglobin miktarı (g/dL) ´

(38)

3.7. İstatistiksel Analiz

Sürekli değişkenlere ait tanımlayıcı istatistikler ortalama ve standart sapma (SD) değerleri ile gösterildi. Verilerin normal dağılım varsayımı Kolmogorov-Smirnov testi ile test edildi. Değişkenlere ait kefir uygulama öncesi ve sonrasına ait ortalama değerler Eşleştirilmiş Student’s t testi ile analiz edildi.

Hipotezler çift yönlü olup, p≤0.05 ise istatistiksel olarak anlamlı sonuç kabul edildi. İstatistiksel analizler SPSS 15.0 for Windows (SPSS Inc., Chicago, IL, USA) paket programı kullanılarak yapıldı.

(39)

4. BULGULAR

Araştırmaya dahil edilen 15’i sigara içen ve 15’i de sigara içmeyen olmak üzere toplam 30 gönüllü katılımcı altı hafta süreyle kefir kullanımına tam uyum göstermiş ve kefiri büyük bir keyifle içtiklerini beyan etmişlerdir. Bu iki gruba ait bireylerin yaş ve boy ortalamaları arasında istatistiksel bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Sigara içen ve içmeyen bireylerin kefir tüketimi sonrasına ait değerleri, kendi öz – kontrol (kefir tüketimi öncesi) değerleriyle karşılaştırılarak sonuca gidilmiştir.

Katılımcıların biyometrik ve vital bulgularına ait istatistiksel değerlendirmeler Tablo 3 de özetlenmiştir. Tablo 3’den anlaşılacağı üzere sigara içen bireylerde 6 haftalık kefir tüketimi vücut ağırlığı, vücut kitle indeksi, sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerinde önemli bir değişiklik yaratmamıştır (p>0.05). Ancak dakika kalp atım sayısını 72.0±7.2 den 73.0±7.1’a yükseltmiş ve bu fark istatistiksel yönden anlamlı bulunmuştur (p<0.01).

Sigara içmeyen bireylerde ise kefir tüketimi vücut ağırlığını 73.1±7.6 kg’dan 73.7±7.8 kg’a yükseltmiş ve bu artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.01). Sigara içmeyenlere kefir uygulaması söz konusu diğer biyometrik ve vital parametrelerde anlamlı bir değişikliğe yol açmamıştır (p>0.05).

Sigara içen ve içmeyen bireylerde kefir tüketiminin eritrosit indekslerine etkisi Tablo 4’de özetlenmiştir. Sigara içen bireylerde kefir uygulaması eritrosit dağılım genişliği (RDW) değerini 15.9±2.0’dan 15.1±1.7’ e düşürmüş ve % 9.5’lik bu azalmanın istatistiksel değerlendirmede anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0.01). Ancak ortalama eritrosit hacmi (MCV), ortalama eritrosit hemoglobini (MCH), ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (MHCH) değerlerinde önemli bir değişiklik yaratmamıştır (p>0.05).

Sigara içmeyen bireylerde kefir uygulaması ise, değerlendirmeye alınan tüm eritrosit indekslerinde önemli bir değişiklik yaratmadığı gözlenmiştir (p>0.05).

(40)

Tablo 3: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Bazı Biyometrik ve Vital Bulgulara Etkisi

Sigara İçenler n= 15 Sigara İçmeyenler n=15 Parametreler Kefir öncesi

Ort. ± SD Kefirsonras ı Ort. ± SD P Kefir öncesi Ort. ± SD Kefir sonrası Ort. ± SD P Yaş, yıl 32,07 ± 5,37 # 34,27 ± 5,27 Boy, metre 1,70 ± 0,04 # 1,71 ± 0,05 Ağırlık, kg 67.6 ± 9.9 68.1 ± 9.6 ,105 73.1 ± 7.6 73.7 ± 7.8 ** ,001 Vücut Kitle indeksi, kg/m2 23.1 ± 3.1 23.6 ± 3.0 ,176 24.9 ± 2.5 24.9 ± 2.4 ,805 Sistolik Kan Basıncı, mmHg 114.4 ± 5.5 111.9 ± 4.9 ,182 117.4 ± 13,8 116,5 ± 5.9 ,802 Diyastolik Kan Basıncı, mmHg 78.3 ± 7.4 74.6 ± 6.1 ,052 83.0 ± 12.9 78.6 ± 9.1 ,181 Kalp atım sayısı,vuru/dak 72.0 ± 7.2 73.0±7.1 †† ,009 70.3 ± 7.4 71.4 ± 6.9 ,056

# Sigara içmeyen bireyler ile farkın istatistiksel analizi (p>0.05).

††; Sigara içen bireylerin kefir öncesi değerleri ile farkın istatistiksel analizi (p<0.01) ** ; Sigara içmeyen bireylerin kefir öncesi değerleri ile farkın istatistiksel analizi. (p<0.01)

Tablo 4: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Eritrosit İndekslerine Etkisi

Sigara İçenler n=15 Sigara İçmeyenler n=15

Parametreler Kefir öncesi Ort.± SD Kefir sonrası Ort. ± SD P Kefir öncesi Ort. ± SD Kefir sonrası Ort. ±SD P MCV Fl 85.2 ± 6.9 85.1 ± 6.5 , 199 81.8 ± 7.2 81.9 ± 7.8 , 974 MCH pg 29. 4 ± 2.7 29.3 ± 2.6 , 921 27.9 ± 3.1 27.7 ± 2.8 , 291 MCHC g/dl 34.1 ± 1.1 34.1 ± 0.9 , 894 33.9 ± 1.2 33.7 ± 1.0 , 677 RDW % 15.9 ± 2.0 15.1 ±1.7 †† , 004 15.3 ± 1.3 14.9 ± 1.1 , 138 MCV : Mean Corpuscular Volume (ortalama eritrosit hacmi)

MCH : Mean Corpuscular Hemoglobin (ortalama eritrosit hemoglobini)

MCHC: Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration (ortalama eritrosit hemoglobinyoğunluğu ) RDW :Red Cell Distribution Width (eritrosit dağılım genişliği, alyuvar büyüklüklerinin dağılımı) ††; Sigara içen bireylerin kefir öncesi değerleri ile farkın istatistiksel analizi. p<0.01

Şekil

Şekil 1. Kefir Danesi
Tablo 1. Kefir ’in bileşimi ve besin değeri (94). BİLEŞENLER
Tablo 3: Sigara İçen ve İçmeyen Bireylerde Kefir Tüketiminin Bazı Biyometrik ve Vital Bulgulara Etkisi
Tablo   5:  Sigara   İçen   ve   İçmeyen   Bireylerde   Kefir   Tüketiminin   Tam   Kan Parametrelerine Etkisi
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

The certified domination number defined by

yaptıkları çalışmada plasenta previa oranının günde içilen sigara sayısı ile orantılı olarak arttığını (günde 0,1-9, 10-19 ve ≥ 20 sigara içen kadınlarda sırasıyla

Periodontal tedavinin, generalize kronik periodontitisli bireylerdeki tükürük ve plazma TAOK üzerine etkisi değerlendirilen çalışmamızda, periodontal tedavi öncesi

Bireylerin kişilik özellikleri ile aylık gelirin arasındaki ilişkinin incelenmesi tek başına anlamlı olmadığından, aylık gelir ile ilişkili eğitim düzeyi ve

Öncelikle 1952 yılında Sofokles Venizelos ve Adnan Menderes’in yap tıkları karşılıklı ziyaretler, ardından aynı yılın Haziran ayında Yunan Kralı ve

Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları, Sosyal Politika ve Sosyal Sorumluluk 259 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SOSYAL SORUMLULUĞA İLİŞKİN OLARAK TÜRK SOSYAL HUKUK DÜZENİNİN

Neo-klasik iktisada dayanan beşeri sermaye yaklaşımlarıyla birlikte, beşeri sermayenin ekonomide ve ekonomik büyümede fiziki sermaye kadar önemli bir üretim faktörü olduğu

Yapılan çalışmalarda varyasyonel yöntem kullanılarak silindir ve kare kesitli kuantum tellerine dışarıdan uygulanan düzgün elektrik alanın yabancı atom bağlama