• Sonuç bulunamadı

MUSTAFA DÜZGÜNMAN'IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MUSTAFA DÜZGÜNMAN'IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI"

Copied!
186
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Hatice SARI

(2)

MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Hatice SARI

Danışman

Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN

(3)

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne,

Hatice Sarı’ya ait Mustafa Düzgünman’ın Ebru sanatına ve Eğitimine Katkısı başlıklı tezi 05.02.2008 tarihinde, jürimiz tarafından Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi

Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı): Yrd.Doç. Yılmaz Özcan Üye : Doç. Dr. Vildan Çetintaş

(4)

ÖNSÖZ

Bu araştırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi Bilim Dalı, Yüksek lisans Tezi gereğince hazırlanmıştır.

Araştırma konusu olarak Klasik Türk Ebru Sanatını doruk noktasına ulaştıran Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkıları ele alınmıştır.

Ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman bu sanatımızın yaşatılıp sevilmesinde, gelecek nesiller aktarılmasında büyük hizmetlerde bulunarak, tüm özverisi ile öğrenciler yetiştirmiştir. Bu durum Mustafa Düzgünman’ın Klasik Türk Ebru Sanatındaki çalışmalarının araştırılması sonucunu doğurmuştur.

Bu çalışmamızın ebru sanatı ve onu en üst noktaya ulaştıran Mustafa Düzgünman’la ilgilenenlere doyurucu bilgiler vereceğini ümit ediyoruz.

Çalışmalarımızın yönlendirilmesi konusunda değerli fikirleri ile bana yardımcı olan danışmanım Yrd. Doç. Yılmaz Özcan’a, değerli hocam Vildan Çetintaş’a, Mustafa Düzgünman ile ilgili görüş ve bilgilerinden yararlandığım başta oğlu A. Haydar Düzgünman, öğrencileri Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Aydın Gülan, Serhan Aytan ve Sabri Mandıracı’ya teşekkür ederim.

(5)

ÖZET

MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN

EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI

Sarı, Hatice

Yüksek Lisans, Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi Bilim Dalı Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN

Mayıs – 2007

Bu araştırmada ebru sanatının en büyük ustalarından biri olan Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine yaptığı katkılar tespit edilmeye çalışılmıştır.

Mustafa Düzgünman’ın geleneksel Türk ebru sanatına ve eğitimine yaptığı katkıları saptayarak belgelemek araştırmanın amacını oluşturmaktadır.

Araştırma monografik bir çalışma olup, betimleme yöntemi kullanılmıştır. Gerekli kaynak taraması yapılmış ve görüşme tekniği uygulanmıştır. Mustafa Düzgünman’ın yetiştirmiş olduğu öğrencilerinden ulaşılabilenlere görüşme formundaki sorular yöneltilmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda sanatçının ebru sanatına dair eserleri incelenerek, bu sanata ve eğitimine yaptığı katkılar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın çalışma evrenini Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve çalışmaları, örneklemini ise ürettiği çeşitli tarzlardaki eserleri oluşturmaktadır.

Ebru sanatına gönül vermiş ve bu konuda olağanüstü çalışmalara imza atmış olan Mustafa Düzgünman 1920 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1940 yılından başlayıp ölümüne kadar süren 50 yıllık bir ebruculuk hayatı olmuştur.

(6)

Ebru sanatı onunla bir dönüm noktası yaşamıştır. Çeşitli konularda yeniliğe açık olduğu halde ebru konusunda klasik anlayışa bağlı kalan ve bu konudaki modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman, hocası Necmettin Okyay’dan devraldığı bu sanatı büyük gayretler sonucu zirveye taşımıştır.

Ebru sanatının zamanımıza kadar hiç bozulmadan gelmesinde, bu sanatın yurdumuzda ve dünyada tanınmasında ve gelişmesinde büyük katkıları olmuştur. Ayrıca birbirinden değerli sanatçılar yetiştirerek bu sanatın unutulmasını önlemiş ve gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamıştır.

Araştırma sonunda ortaya çıkan sorunlara dayalı olarak yapılan önerilere yer verilmiştir.

(7)

ABSTRACT

CONTRIBUTION OF MUSTAFA DUZGUNMAN TO THE EBRU ART AND ITS EDUCATION

Sarı, Hatice

Graduate, Education of Traditional Turkish Handicraft Discipline

Thesis Advisor: Yrd. Doç. Yılmaz OZCAN May-2007

In this research contributions of Mustafa Duzgunman who is one of the biggest experts of ebru art, to the ebru art and its education was determined.

Determining and documenting the contributions of Mustafa Duzgunman to the traditional Turkish Ebru ebru art and its education composes the aim of this research.

Research is monographic and description method was used in it. Required source scanning has been done and interview technique has been used. Questions in an interview form have been asked to the students of Mustafa Duzgunman. In accordance with the answers, artist’s performances about the art of ebru have been analyzed and his contributions to this art and its education has been tried to

discovered.

Research’s working part is composed of Mustafa Duzgunman’s life and his works and the sampling part is composed of his performances he produced in various styles.

(8)

Mustafa Duzgunman who set his heart on ebru art and appended his signature on fantastic performances, come into the world in Istanbul in 1920. He has 50 year with ebru art starting from 1949 up to his death.

The art of ebru lived its turning point with him. Although he is open to change in various subjects Duzgunman who stick to classical understanding about ebru and does not like modern applications, make this art which he took over from his teacher Necmettin Okyay, reach its peak levels with great efforts.

He has great contributions to the ebru art that it existed up to this time without any deterioration, it is known in our country and in the world and he has

contributions to the development of this art. Also he prevented this art from being forgotten and ensured it to be transferred to the future generations correctly by bringing up precious artists.

(9)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ……….I ÖZET………..II ABSTRACT………..IV İÇİNDEKİLER………...VI FOTOĞRAFLAR LİSTESİ.……….………....VIII TABLOLAR LİSTESİ………..IX BÖLÜM I I. GİRİŞ……….1 1.1 Problem………...2 1.2 Araştırmanın Amacı………....2 1.2.1 Alt Problemler……...………...2 1.3 Araştırmanın Önemi………3 1.4 Araştırmanın Sayıltıları………...3 1.5 Araştırmanın Sınırlılıkları………...3 1.6 Tanımlar………..…4 BÖLÜM II II. YÖNTEM……….9 2.1 Araştırmanın Modeli………...9 2.2 Evren ve Örneklem……….9 2.3 Verilerin Toplanması………..9 2.4 Verilerin Analizi………...10 BÖLÜM III III. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR………..12

3.1 EBRU SANATI İLE İLGİLİ BİLGİLER……….12

3.1.1 Ebrunun Tanımı……….12

(10)

3.1.3 Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler………...21

3.1.4 Ebrunun Yapılışı………31

3.1.5 Ebru Çeşitleri……….37

3.1.6 Ebrunun Günümüzdeki Durumu ………...46

BÖLÜM IV IV. BULGULAR VE YORUMLAR………..53

4.1 EBRU SANATÇISI MUSTAFA DÜZGÜNMAN İLE İLGİLİ BİLGİLER…...53

4.1.1 Kaynaklardan Elde edilen Bilgiler……….53

4.1.1.1 Mustafa Düzgünman’ın Özgeçmişi……….………...53

4.1.1.2 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatı Hakkındaki Düşünceleri………...64

4.1.1.3 Mustafa Düzgünman’ın Ebrularının Özellikleri……….69

4.1.1.4 Mustafa Düzgünman’ın Ebruları………73

4.1.1.5 Tablolar ve Değerlendirmeleri………..118

4.1.1.6 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatına ve Eğitimine Yaptığı Katkılar……128

4.1.2 Görüşmeler Sonucunda Elde Edilen Bilgiler………...131

4.1.2.1 Görüşme Yapılan Kişiler………..131

4.1.2.2 Görüşmelerden Elde Edilen Cevaplar………...132

4.1.2.3 Görüşmelerin Değerlendirilmesi………...152 BÖLÜM V V. SONUÇ VE ÖNERİLER……….157 5.1 Sonuçlar………..157 5.2 Öneriler………...161 KAYNAKÇA...163 EKLER………...167

EK-1: Görüşme Soruları………...168

EK-2: Kaynak Kişi Künyeleri………...169

(11)

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ

Sayfa

Fotoğraf 1: Guy-ı Çevgan...15

Fotoğraf 2: Hadiat-üs Süeda………..15

Fotoğraf 3: Maliki Deylemi Hattı………..15

Fotoğraf 4: Mecmüat’ül acaib………15

Fotoğraf 5: Ebru yapımında kullanılan malzemeler………...21

Fotoğraf 6: Kitre……….24

Fotoğraf 7: Sığır ödü……….….25

Fotoğraf 8: Ebru teknesi……….26

Fotoğraf 9: Ebru fırçası………..27

Fotoğraf 10: Taraklar………...28

Fotoğraf 11: Biz takımı………29

Fotoğraf 12: Deteseng taşı………...29

Fotoğraf 13: Ebru kurutma çıtası……….30

Fotoğraf 14: Kürek………...30

Fotoğraf 15: Boya kabı……….31

Fotoğraf 16: Suda bekletilmiş kitre………..34

Fotoğraf 17: Kitrenin süzülmesi………...34

Fotoğraf 18: Kitrenin tekneye süzülmesi……….34

Fotoğraf 19: Kitrenin üzerine gazete örtülmesi………...34

Fotoğraf 20: Boyanın hazırlanması………..34

Fotoğraf 21: Boyanın kontrolü……….34

Fotoğraf 22: Boyanın atılması………..35

Fotoğraf 23: Gelgit ebru yapımı………...35

Fotoğraf 24: Şal ebru yapımı………35

Fotoğraf 25: Taraklı şal ebru yapımı………35

Fotoğraf 26: Taraklı gelgit ebru yapımı………...35

Fotoğraf 27: Taraklı gelgit ebru………...35

Fotoğraf 28: Kağıdın tekneye yatırılması………36

(12)

Fotoğraf 30: Tekneden çıkan ebru………...36

Fotoğraf 31: Ebrunun çıtaya serilmesi……….36

Fotoğraf 32: Tekneye gazete örtülmesi………36

Fotoğraf 33: Gazetenin sıyrılarak artık boyaların alınması………..36

Fotoğraf 34: Battal ebru………...37

Fotoğraf 35: Somaki ebru……….37

Fotoğraf 36: Neftli battal ebru………..38

Fotoğraf 37: Serpmeli battal ebru………38

Fotoğraf 38: Gelgit ebru………...38

Fotoğraf 39: Şal ebrusu………39

Fotoğraf 40: Taraklı ebru……….39

Fotoğraf 41: Hatip ebru (Menekşe)………..40

Fotoğraf 42: Hatip ebru (Yıldızlı)………40

Fotoğraf 43: Hatip ebru (Mütenevvia)……….40

Fotoğraf 44: Hatip ebru (Çarkıfelek)………...40

Fotoğraf 45: Hatip ebru (Taraklı yürek)………...40

Fotoğraf 46: Hatip ebru (Yürekli)………40

Fotoğraf 47: Çiçekli ebru……….41

Fotoğraf 48: Koltuk ebrusu………..42

Fotoğraf 49: Kumlu ebru………..42

Fotoğraf 50: Kılçıklı ebru……….43

Fotoğraf 51: Bülbül yuvası ebru...43

Fotoğraf 52: Hafif ebru………44

Fotoğraf 53: Katıa’lı (Kalıplı) Yazılı ebru………...44

Fotoğraf 54: Akkaseli ebru………...45

Fotoğraf 55: Ebrulu minyatür………...45

Fotoğraf 56: Hattat Fuat ebrusu………...51

Fotoğraf 57: Çok renkli lale ebru……….51

Fotoğraf 58: Hilye formlu ebru………51

Fotoğraf 59: Gelincik ebru………...51

Fotoğraf 60: Gravürlü ebru………..51

(13)

Fotoğraf 62: Karakalem zeminli ebru………..51

Fotoğraf 63: Mustafa Düzgünman………...53

Fotoğraf 64: Mustafa Düzgünman atölyesinde çalışırken………...55

Fotoğraf 65: Mustafa Düzgünman’ın attar dükkanı……….57

Fotoğraf 66: Mustafa Düzgünman Aziz Mahmud Hüdayi türbedarı iken………...58

Fotoğraf 67: Mustafa Düzgünman’ın kabri………...63

Fotoğraf 68: Hatip ebru………....70

Fotoğraf 69: Battal ebru………...70

Fotoğraf 70: Battal ebru………...73

Fotoğraf 71: Battal ebru………...74

Fotoğraf 72: Battal ebru………...75

Fotoğraf 73: Battal ebru………...76

Fotoğraf 74: Battal ebru………...77

Fotoğraf 75: Battal ebru………...78

Fotoğraf 76: Battal ebru………...79

Fotoğraf 77: Bülbül Yuvası ebru………..80

Fotoğraf 78: Bülbül Yuvası ebru ………...81

Fotoğraf 79: Gelgit ebru………...82

Fotoğraf 80: Gelgit ebru ………..83

Fotoğraf 81: Taraklı ebru……….84

Fotoğraf 82: Taraklı ebru ………85

Fotoğraf 83: Şal ebru ………...86

Fotoğraf 84: Taraklı şal ebru ………...87

Fotoğraf 85: Hatip ebru (Menekşe)………...88

Fotoğraf 86: Hatip ebru (Menekşe)………..89

Fotoğraf 87: Hatip ebru (Çarkıfelek)………...90

Fotoğraf 88: Hatip ebru (Çarkıfelek)………...91

Fotoğraf 89: Hatip ebru (Yürekli)………92

Fotoğraf 90: Hatip ebru (Yürekli)………93

Fotoğraf 91: Hatip ebru (Mütenevvia)……….94

Fotoğraf 92: Kumlu ebru ………...95

(14)

Fotoğraf 94: Koltuk ebru ………...97

Fotoğraf 95: Koltuk ebru………..98

Fotoğraf 96: Koltuk ebru………..99

Fotoğraf 97: Demet papatya, karanfil, lale……….100

Fotoğraf 98: Papatya, lale, hatip kompozisyonu………101

Fotoğraf 99: Demet papatya ebru………...102

Fotoğraf 100: Demet papatya ebru………...103

Fotoğraf 101: Demet papatya, menekşe, lale, karanfil……….104

Fotoğraf 102: Demet gül ebru………..105

Fotoğraf 103: Demet gül ebru ……….106

Fotoğraf 104: Demet lale ebru……….107

Fotoğraf 105: Demet lale ebru……….108

Fotoğraf 106: Demet lale ebru……….109

Fotoğraf 107: Sümbül ebru………..110

Fotoğraf 108: Sümbül ebru ………...111

Fotoğraf 109: Gelincik ebru ………112

Fotoğraf 110: Gelincik ebru ………113

Fotoğraf 111: Demet menekşe ebru……….114

Fotoğraf 112: Demet karanfil ebru ………..115

Fotoğraf 113: Demet karanfil ebru ………..116

(15)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 1: Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler……….22

Tablo 2: Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ara renkler………..22

Tablo 3: Teknik Döküm Tablosu……….119

Tablo 4: Teknik uygulama sayısı ve yüzdeleri………120

Tablo 5: Renk Döküm Tablosu………....122

Tablo 6: Renk uygulama sayısı ve yüzdeleri………...123

Tablo 7: Malzeme Döküm Tablosu……….126

(16)

BÖLÜM I

I. GİRİŞ

Ebru, yoğunlaştırılmış su üzerine suda erimeyen boyaların fırça yardımı ile atılmasıyla meydana getirilen sanat türüdür. Bulut gibi görünümünden dolayı Farsça “Ebri” sözünden gelmektedir. Mermer damarları gibi renkli, dalgalı ve hareli şekilleri vardır. Zamanla “Ebri” kelimesi değişime uğrayarak Türkçe’ye “Ebru” olarak yerleşmiştir (Göktaş, 1987, s.15).

Ebru işi ile uğraşan sanatkara ebrucu denilmektedir.

Ebru bir tür kağıt bezeme ve süsleme sanatıdır. Türk süsleme sanatları içinde önemli bir yeri vardır. Kültürümüzün güzellik ve estetik anlayışı ile gelişerek ölümsüzleşmiştir. Bu topraklarda 500 yıldır yapıldığı sanılan bu sanat kendine has özellikleri ile “Türk Ebrusu” denilerek diğerlerinden ayrılmaktadır.

Ebru sanatçısı doğadaki bir takım güzellikleri, doğadaki görünümlerine mümkün olduğunca sadık kalarak ve içlerinden gelen bir renk coşkusu ile su üzerine işleyip oradan da kağıda aktarır.

Kağıt süsleme sanatı ebruculuğun ne zaman başladığına ilişkin kesin bir belge yoktur. Eski kitapların ciltlerinde kapak ile kağıdı bağlayan “yan kağıdı” olarak, murakka içindeki yazıların kenarlarında ve pervazlarında ebru kağıtları bulunmuştur. Bu sanatının başlangıcına ilişkin en önemli çalışmayı Uğur Derman yapmıştır. Türk Sanatında Ebru adlı kitabında rastladığı ilk ebruların 1554 ve 1586 tarihli olduğunu yazmıştır. Ebru sanatının İpek yoluyla Buhara’dan geldiği düşünülmektedir. Bu sanatla ilgili ilk kaynak 1608 tarihli “Tertib-i Risale-i Ebru” olup Uğur Derman tarafından yayınlanmıştır (Derman, 1977, s.7).

Ebru sanatı başlangıçta hat, tezhip ve cilt sanatlarına hizmet eden bir yardımcı sanat olmasına karşın günümüzde tek başına bir sanat türü haline gelmiştir.

(17)

Ustaların büyük bir sabırla geliştirdikleri, çeşitli şekil ve denemelerle yaratıcılıklarını kullanarak günümüze getirmeyi başardıkları ebru sanatında geçmişten günümüze hizmet veren sanatçılar arasında Mustafa E. Düzgünman’ın ayrı bir yeri vardır.

1.1 Problem

Bu araştırmada klasik Türk ebru sanatına gönül vermiş ve bu konuda olağanüstü çalışmalara imza atmış olan, Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine ne gibi katkıları vardır? sorusuna cevap aranmıştır.

1.2 Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı Cumhuriyet döneminin en değerli ebru sanatçısı olan Mustafa Düzgünman’ın klasik Türk ebru sanatına ve eğitimine katkılarını saptayarak belgelemek ve kaynak oluşturmaktır.

1.2.1 Alt Problemler

• Mustafa Düzgünman’ın kişilik özellikleri nedir?

• Mustafa Düzgünman’ın ebrularının özellikleri nelerdir?

• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatı dair düşünceleri nelerdir?

• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatındaki yeri ve önemi nedir?

(18)

1.3 Araştırmanın Önemi

Mustafa Düzgünman’ın klasik Türk ebrusunda önemli bir yeri vardır. Onun yaptığı çalışmalarla ebru sanatı teknik ve estetik olarak en üst noktaya ulaşmıştır. Yetiştirdiği öğrencileri ile bu sanatın doğru bir şekilde gelecek nesillere aktarılmasına hizmet etmiştir.

Bu çalışma ebru sanatında çok sayıda eser vermiş ve öğrenci yetiştirmiş olan Mustafa Düzgünman’ın bu sanata ve eğitimine katkılarını ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır.

1.4 Araştırmanın Sayıltıları

• Araştırmada kullanılacak kaynaklar yeterlidir.

• Veri toplamak amacı ile geliştirilen ve uygulanan görüşme soruları konuyu açıklayıcı niteliktedir.

• Görüşme sorularının uygulandığı kişilerin doğru cevap verdikleri varsayılmıştır.

• Çalışma örneklemi olarak seçilecek eserler evreni temsil edecek özelliktedir.

• Ortaya konan sonuçların ve önerilerin Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkısının belirlenmesinde yardımcı olacağı varsayılmıştır.

1.5 Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırma :

• Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve eserleri ile sınırlıdır.

(19)

• Mustafa Düzgünman’ın ulaşılabilen öğrencileri ve yakınları ile sınırlıdır.

• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkıları ile sınırlıdır.

• Yerli kaynaklar ile sınırlıdır.

1.6 Tanımlar

Akkase: Kelime “Aks” kökünden gelmektedir. Eskiden hat sanatı mahsullerinin meydana getirilmesinde kağıdın yazı yazılacak kısmının ayrı, etrafının da ayrı renge boyanmasına verilen isimdir (Göktaş, 1987, s.11).

At kuyruğu kılı: Hatip, çiçek ve diğer ebruların şekillendirilmesinde kullanılan kıl cinsidir (Göktaş, 1987, s.11).

Ayar: Ebru yapımına başlamadan önce kullanılacak olan boyaların kıvamına getirilmesidir (Göktaş, 1987, s.11).

Battal ebru: Tekneye serpilen boyalara hiçbir müdahalede bulunulmadan elde edilen bir ebru türüdür (Göktaş, 1987, s.11).

Battal adı verilen büyük boy kağıtlara yapıldığı için bu adı almıştır (Özen, 1985, s.6).

Bozuk tekne: Tekne içinde bulunan kitrenin sulanarak bozulması sonunda ebrunun yapılamayacak hale gelmesidir (Göktaş,1987, s.12).

Cüzi irade: Ebrucu tarafından boyaların usulüne göre hazırlanıp tekneye atılmasıdır (Göktaş, 1987, s.12).

(20)

Çaharkuşe (Cihar-guşe): Harap olmuş kitap kaplarının dört köşesine geçirilen meşin eklerdir (Özen, 1985, s.12).

Çıkma ebru: İstenilen mükemmeliyette olmayan veya bazı tarafları bozuk olan ebrudur (Göktaş, 1987, s.13).

Çifte aharlı ebru: Ebrulu kağıdın üzerine önce suda kaynatılan koyu muhallebi kıvamındaki şekersiz nişastanın ve kuruduktan sonra şapla sulandırılmış yumurta akının sürülmesi ile elde edilen ebrudur (Göktaş, 1987, s.14).

Buna kısaltılarak “Çiftali”de denilmiştir (Özen, 1985, s.13).

Ebre: Ebru kelimesinin Çağatayca’dan geldiği söylenen asıl şekline verilen addır (Göktaş, 1987, s.14).

Ebri: Ebru kelimesinin daha eski yazılış ve söyleniş şeklidir. Farsça ebri olarak nitelendirilen ebru kağıtları, daha sonra dildeki vokal değişmesi ile ebru haline gelmiştir (Göktaş, 1987, s.14).

Ebru: Sulu bir karışım üzerine fırça yardımı ile atılan boyaların şekillenmesi ile meydana getirilen sanat türüdür (Göktaş, 1987, s.15).

Ebrulu kağıt: Üzerine boya ile somakiye benzer damarlar yapılmış kağıda verilen ad. Eskiden bu kağıtlar kitap ve defterlere kap olarak geçirilmiştir.

(Özen, 1985, s.18)

Ebrucu: Ebru yapımını gerçekleştiren sanatkardır (Göktaş, 1987, s.16).

Ebru tutmak: Ebrucular tarafından ebru yapmak manasında kullanılan bir tabirdir (Göktaş, 1987, s.20).

(21)

Fon ebrusu: Açık renklerle yapılır. Genellikle şal ve taraklı desenleri kullanılır. Özellikle yazıya fon teşkil etmesi bakımından hattatlar tarafından tercih edilir. Tekne temiz olduğu zaman yapılır (Göktaş, 1987, s.21).

Hafif ebru olarak da bilinmektedir (Özen, 1985, s.22).

Hatt-ı münkesir: Kırtıklanma. Boya ile kitrenin uygunsuzluğundan oluşan ve yapılan ebrunun tekne üzerinde bozulmasına ebrucular tarafından verilen addır (Göktaş, 1987, s.22).

Haraza suyu: Ebru teknesine atılan boyaların yayılmasını sağlayan ve eskiden öd yerine kullanılan maddenin adıdır. Kesim hayvanlarının ödünde ve şirdenindeki taşların suyudur (Göktaş, 1987, s.22).

İğne: Hava kabarcığını ortadan kaldırmak için kullanılan alettir. (Göktaş, 1987, s.22)

İmam ebrusu: Necmettin ebrusu (Göktaş, 1987, s.22).

Hattat ve ebrucu olan Necmeddin Okyay’ın ilk defa yaptığı çiçekli ebrulara verilen addır. Çiçekli ebrulara bu adın verilmesi Necmeddin Okyay’ın öğrencilerinden olan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver tarafından teklif edilmiş ve kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra Hacı Kamil Akdik de Necmeddin Efendi’nin Üsküdar Yeni Camii imamı olması dolayısıyla bu tip ebrulara “ İmam Ebrusu” adının verilmesini teklif etmişse de Necmeddin ebrusu tabiri benimsenmiştir.

(Göktaş, 1987, s.26)

Kalıntı: Teknede yapılan bir ebrunun kağıda alındıktan sonra boyalarının bir kısmının teknede kalmasıdır (Göktaş, 1987, s.22).

Kaymak: Çalışma bittikten sonra teknenin üzerinin açık bırakılması sonucunda kitrenin koyulaşmasıdır (Göktaş, 1987, s.23).

(22)

Kapak: Ebru yapımı bittikten sonra teknenin içine bir şey düşmesini önlemek ve kitrenin bozulmaması için üzerine kapatılan kağıttır. Bu kapak genellikle son yapılan ebrunun tekne üzerinde bırakılması ile olur. Kapak, diğer bir çalışmaya kadar teknenin üzerinde kalır. Bundan dolayı kapaklara “Kapak Ebrusu” adı verilir (Göktaş, 1987, s.22).

Koltuk: Murakkaların ilk satırını teşkil eden sülüs yazıdan sonra, nesih yazı ile o satırdan kısa olarak yazılan satırların iki tarafında kalan boş kısımlar hakkında kullanılan bir terimdir (Özen, 1985, s.39).

Külli irade: Ebrunun, maddi ve manevi olarak iki unsurun birleşmesinden meydana geldiğine inanılmaktadır. Boyaların usulüne göre hazırlanıp tekneye atılması insanın cüzi iradesidir. Onların imtizacı Tanrı’ya bağlı bir şeydir. Bu da külli iradedir (Göktaş, 1987, s.25).

Mühre: Kuruyan ebruları üzerinde kalan kitre vasıtası ile parlatmaya yarayan alettir. Mührelenen ebruların üzerindeki boyalarda bu suretle çıkmaz.

(Göktaş, 1987, s.25)

Mil: Teknenin önünde bulunan pirinçten yapılmış serçe parmağı kalınlığındaki çubuktur. Tekneden çıkarılan ebruların üzerindeki kitre bu mile sıyrılarak dışarıya çıkarılır (Göktaş, 1987, s.25).

Nakş Ber-ab: Ebru teknesinde hasıl olan, kalıcı olmayan desenlerdir (Göktaş, 1987, s.26).

Neft: Terebentin adı verilen bir cins yağ ile ebru üzerinde benek şeklinde boşluklar açmaya yarayan maddedir (Göktaş, 1987, s.26).

Taban: Çiçekli veya hatip ebrularının üzerinde bulunduğu tek renkten meydana gelen zemine verilen ad (Göktaş, 1987, s.27).

(23)

Tarz-ı Kadim: Battal ebru. (Göktaş, 1987, s.29).

Tarz-ı Cedid: Klasik stilde olmayıp yeni modellerin ebruya uygulanması ile elde edilen ebrulara verilen ad (Göktaş, 1987, s.29).

Tav: Kağıdı tekneye yatırdıktan sonra boyaların tam olarak kağıda geçmesi durumudur (Göktaş, 1987, s.29).

Tütün yaprağı suyu: Eskiden öd yerine kullanılan maddedir. (Göktaş, 1987, s.30)

Zemin: Hatip ve çiçekli ebruların altında bulunan açık renk fondur. (Göktaş, 1987, s.31)

Zerefşanlı ebru: Ebrunun üzerine ezilmiş varak altın serperek yapılmış şekline verilen addır (Göktaş, 1987, s.31).

Tahrirli ebru: Hatip ebrularının kenarına altınla kontür çekilmesiyle oluşturulan ebru türüdür (Göktaş, 1987, s.28).

(24)

BÖLÜM II

II. YÖNTEM

2.1 Araştırmanın Modeli

Bu araştırma monografik bir çalışma olup, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır.

Ebru sanatı ve Mustafa Düzgünman ile ilgili tüm kaynaklar tespit edilerek, taranmış; bulunan kaynaklardan bilgiler elde edilmiş, hayatı ve eserleri ile ilgili açıklamalar yapılmıştır.

Mustafa Düzgünman’ın oğlu A. Haydar Düzgünman ve yetiştirmiş olduğu öğrencilerine hazırlanan görüşme formlarındaki sorular yöneltilmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda sanatçının ebru sanatına dair eserleri incelenerek, bu sanata ve eğitimine getirdiği yenilikler ve yaptığı katkılar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

2.2 Evren ve Örneklem

Bu araştırmanın çalışma evrenini Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve çalışmaları, örneklemini ise araştırmaya alınan sanatçıya ait 45 adet ebru örneği oluşturmaktadır.

2.3 Verilerin Toplanması

Araştırmada Bilkent Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu Kütüphaneleri ve Milli Kütüphane’ye gidilerek literatür taraması yapılmış, konu ile ilgili kitap, dergi, makale, ansiklopedi ve elektronik posta kaynakları taranmıştır.

(25)

Ayrıca Mustafa Düzgünman hakkında bilgi edinmek için oğlu A. Haydar Düzgünman ve kendisinden ebru eğitimi almış olan öğrencileri ile görüşülmüştür. Kimi zaman soru-cevap, kimi zaman sohbet niteliğinde olan görüşmelerde onların Mustafa Düzgünman hakkındaki görüş ve düşünceleri tespit edilmiştir.

Bunun yanı sıra ebru sanatına getirdiği yenilikler eserlerini incelemekle mümkün olacağından, sanatçının ulaşılabilen eserlerine araştırmada yer verilmiştir.

Galata Mevlevihanesi’nde Düzgünman Odası’nda bulunan ebruları ve ebru yapımında kullandığı malzemeleri izin alınarak görülmüştür.

Geleneksel usullerle ebru yapan bir atölyeye gidilerek ebru yapımında kullanılan malzemelerin hazırlanışı ve ebrunun yapım aşamaları izlenerek bilgi alınmış ve fotoğraflandırılmıştır.

TRT 2 için çekilen ve Mustafa Düzgünman’ı konu alan Sanatımızdan Portreler adlı belgesel filmden yararlanılmıştır.

Mustafa Düzgünman’ın sunulan eserleri, görüşmeler ve diğer kaynaklardan ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilerek genel bir yargıya varılmış ve Klasik Türk ebru sanatına ve eğitimine yaptığı katkıları ortaya çıkarılmıştır.

2.4 Verilerin Analizi

• Sanatçıya ait ebruların renk, teknik ve malzeme döküm tabloları hazırlanarak sayısal değerleri belirlenmiştir. Bu sayısal değerlerin bilgisayar ortamında SPSS programı kullanılarak yüzdeleri hesaplanmıştır. Böylece kullanılan teknik, renk ve malzemelerin oranları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu oranlar sonuç kısmında belirtilmiştir.

• Sanatçının oğlu ve öğrencileri ile yapılan görüşmelerden elde edilen veriler çözümlenerek yorumlanmıştır.

(26)

• Kaynaklardan elde edilen veriler çözümlenerek yorumlanmıştır.

• Görüşmelerden elde edilen veriler ile kaynaklardan elde edilen veriler karşılaştırılarak yorumlanmıştır.

(27)

BÖLÜM III

III. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

3.1 EBRU SANATI İLE İLGİLİ BİLGİLER

3.1.1 Ebrunun Tanımı

Kağıt süsleme sanatlarımızın en değerlilerinden biri olan ebru, kitre veya benzeri maddelerle yoğunluğu arttırılan su üzerine serpilen boyaların şekillenmesi ile oluşturulan desenlerin kağıda alınması ile oluşturulan bir sanattır.

(Arıtan, 2002, s.328)

Günümüzün değerli ebru sanatçılarından biri olan Timuçin Tanarslan ise ebrunun tanımını şöyle yapmıştır:

“Görmek isteyen bir gözle bakıldığında insana gökyüzünde ahenkli bir bulut kümesi, bir mermer kesitindeki hareli billurlar veya bir damar, bazen suya susamış toprağın yüzündeki çatlaklar manzumesi, bazen bir avuç kumda oluşuvermiş ahenkli bir desen, bazen rengarenk bir çiçek bahçesi etkilerini aktarabilen ve sanatkara sonsuz anlatım imkanları sağlayan, her devre uyan bir sanattır” (Tanarslan, 1988, s.13).

Ebru, doğadaki güzellikleri asıllarına sadık kalarak ve gönülden gelen bir renk coşkusu ile su üzerine işleyip oradan kağıda aktarma sanatıdır.

(Tanarslan, 1988, s.13)

Ebru sözcüğünün aslı Farsça’dan gelmektedir. Renklerin kağıt üzerinde bulut kümeleri halindeki görünümünden dolayı Farsça bulut bulutumsu anlamındaki “ebr” adını almıştır. Bu sözcük zamanla değişikliğe uğrayarak “ebri” daha sonra “ebru” halini almıştır (Sungur, 1994, s.54).

(28)

Şemseddin Sami Bey Kamus-ı Türki adlı büyük lügatinde kaş manasına gelen ebru için ayrı bir madde açtıktan sonra “Ebru: Aslı: Farsça Ebri=bulut renginde ve daha doğrusu, Çağatayca “Ebre” yani Roba(elbise) yüzü, kürk kabı). Hare gibi dalgalı ve damarlı( kumaş, kağıt v.s.), cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kağıt” olarak izah etmiştir (Derman, 1977, s.8).

Şemsettin Sami Bey bu düşüncesi ile ebru kelimesinin geçen yüzyıl sonlarında “ebre”yi unutturacak derecede dilimize yerleştiğine ve kelimenin, aslında “ebre” olarak Çağatayca’dan geldiğine işaret ederek bu sanatın Türkistan’da Çağatay Devri’ne (15.yy.) ait olduğu hususunu akıllara getirmiştir (Derman, 1977, s.8).

Ebru kelimesinin asıl olarak Ab-ru’dan geldiğini, bunun Farsça’da isim tamlaması karşılığının “yüz suyu”, sıfat tamlaması karşılığının “su yüzü” demek olduğunu, çünkü bu sanatın su yüzünde icra edildiğini savunanlar da vardır.

(Arıtan, 2002, s.329)

Eski ebru risalesi olan Tertib-i Risale-i Ebri’den de anlaşılacağı üzere ebrunun “ab-ru”dan değil “ebri”den geldiği görülmektedir. Necmettin Okyay’ın da bu kelimeyi ebri şeklinde kullandığı söylenmiştir (Derman, 1977, s.8).

Kağıt üzerinde mermerdekine benzer damarlar görüldüğü için, Avrupalılar ebru kağıdına mermer kağıdı “papier marbre, marmor papier, marbled paper…” demişlerdir. Araplar ise “varakü’l-mücezza” damarlı kağıt adını vermişlerdir.

(Ersoy, 1989, s.25)

3.1.2 Ebrunun Tarihi Gelişimi

Kağıt süsleme sanatlarımızın en önemlilerinden biri olan ebrunun ilk kez ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Şemseddin Sami Kamus-ı Türki adlı eserinde ebrunun kaynağını XV.yy Türkistan’da Çağatay devri olarak göstermiştir. (Ersoy, 1989, s.25).

(29)

Türkistan’da doğduğu belirtilen ebru, burada fazla bir gelişme göstermeden İpek yolu ile Anadolu’ya ebri ismini alarak geçmiş ve burada en güzel örnekleri verilmiştir. Yazı, Kıt’a, levha, minyatür kenarlarında ve ciltlerin ön ve arka kapak içlerinde çok kullanılmıştır (Ersoy, 1989, s.25).

Türk ebrusunun tarihi gelişimi göz önüne alındığında 8. ve 9.yy. dan başlayarak yapıldığı da tahmin edilmektedir (Çoktan, 1992, s.6).

Her ne kadar çok eski tarihli kitapların cilt kapaklarının içlerinde yan kağıdı olarak ebru kullanılmışsa da bunlar cildin, kitabın yazım tarihinden daha sonraki bir tarihte onarılması sırasında yapıştırılmış olabileceğinden, o kitapta kullanılan ebrunun yapım tarihi konusunda bir fikir veremez. Bir ebrunun yapım tarihinin kesin olarak söylenebilmesi için ancak ebru üzerine tarih atılarak yazı yazılmış olması delil olarak kabul edilmektedir (Elhan, 1998, s.1).

Tarihlenebilen en eski ebrular, Topkapı Sarayı’nda bulunan Arifi’nin 1539 tarihli “Guy-ı Çevgan” adlı eserindeki ebrular, Heratlı Mir Ali’nin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan 1539 tarihli iki kıtasının bulunduğu ebrular, Uğur Derman koleksiyonunda bulunan Maliki Deylemi’ye ait bir kıt’anın yazıldığı 1554 tarihli ebrulardır (Arıtan, 2002, s.330).

Fuzuli’nin “Hadikat-üs Süeda” (Mutluluklar Bahçesi) adlı eserinin bir kopyasında kullanılmış olan ebrular da bunlardan biridir. İlk üç ebrunun yapanı bilinmemesine karşılık “Hadikat-üs Süeda”nın baş sayfasında “Hadikat-üs Süeda” yazıldıktan sonra kırmızı mürekkeple “Ma Şebek Mehmet Ebrisi” ibaresi eklenmiştir. Kitabın sayfaları arasında üç adet hafif ebru kullanılmış ve son sayfası da “……katib-ül harf Ahmet bin Hasan yeniçeri-i korucuyan-ı dergah-ı ali fi beldet (ül) Trablus Şam fi zeman defterdar Mehmet Efendi. Sene “1004” ibaresi bulunmaktadır. Baş sayfadaki “Şebek Mehmet Ebrusu ile” anlamındaki bu ibareden kitapta kullanılan ebruların, “Tertib-i Risale-i Ebri”de kendisinden Şebek diye bahsedilen ebrucu tarafından yapıldığı ve bu ebrucunun adının Mehmet Efendi

(30)

olduğu, son sayfasındaki ibareden de kitabın (1595) yılında yazıldığı anlaşılmaktadır (Yazan, 1986, s.42).

Fotoğraf 1: Guy-ı çevgan Fotoğraf 2: Hadikat-üs süeda

Fotoğraf 3: Maliki Deylemi Hattı Fotoğraf 4: Mecmüat’ül acaib

Kağıtçılık üzerine geniş bilgisi olan Mehmet Ali Kağıtçı’nın İsviçre’de çıkan Palette dergisine yazdığı makalede 1447 tarihli yazı bulunan ebrulu bir kağıdı Topkapı Sarayı’nda gördüğünü bildirmiştir. Fakat numarası verilmediği için tespit edilememiştir (Barutçugil, 1999, s.24).

Albut Haemmark, 1977 yılında yayınladığı “Buntpapier” adlı eserinde, ebrunun güzel bir Türk sanatı olduğunu, kağıda mermer gibi bir görünüm verdiği için mermer kağıdı (papier marble, marbled paper) olarak isimlendirdiklerini ve bu sanatı Batılıların bilmediğini yazmıştır (Ersoy, 1989, s.25).

1912’de Londra’da F.R. Martin tarafından Türk-İran-Hint Minyatürü ve Panterler hakkında yazılan kitabın, 2. cildinde, 231 numaralı resim, ince taraklı ebru üzerine yapılmış at, inek gibi hayvan şekilleri görülmüştür. Açıklamasında ise: (Ebru

(31)

üzerindeki hayvan motifleri. Sene 1550. Türk ekolü.) ibaresi görülmüştür. Bu vesika ebrunun yaklaşık 4,5 yüzyıllık bir geçmişi olduğunu göstermektedir.

(Birol, 1969, s.3)

İranlılar, ebrunun kendilerinin eseri olduğunu iddia etmektedirler. XVI.yy.’ın sonunda vefat eden Kadı Mir Ahmed Münşi-i Kumi, yazdığı Gülistan-ı Hüner adlı eserinde ebrunun, Şah Tasmasb (1524-1576) devrinde Hint’te yaşayan İranlı sanatkarlardan biri olan Mir Mehmet Tahir adında biri tarafından icat edildiğini ve sonra ebrunun tüccarlar tarafından İran’a getirildiğini ve İran’dan bu sanatı Mevlana Yahya Kazvini adlı birinin geliştirdiğini yazarsa da Türk araştırmacıların ortaya koydukları delillerden anlaşıldığına göre, ebrunun tarihi Gülistan-ı Hüner’in verdiği tarihten daha gerilere gitmektedir (Göktaş, 1984, s.5).

Ebru, 1600-1700 yılları arasında en parlak dönemini yaşamıştır. Bunda en büyük etkenlerden biri, ebruyu Türkler aracılığı ile tanıyan ve ona “Türk kağıdı”, “Türk mermer kağıdı” adlarını veren Avrupalıların istekleri olmuştur. O dönemde Batı’ya pek çok ebru örneği ve birçok krala da hatıra defteri gönderilmiştir. O yıllarda, ciltçiliğin ve süslemenin de rağbet görmesi ebrunun da gelişmesine destek olmuştur (Sungur, 1994, s.55).

Bu dönemde Avrupalı ebru ile teorik ve uygulamalı olarak uğraşmaya başlamıştır. Ebru yapımı hakkında Avrupa’da yayımlanan ve günümüze ulaşabilen yazılar, Doğu’dan taşınan o zamanın ebru uygulamalarını bizlere aktardıkları için değerli olmuştur. George Sandys ve Sir Thomas Herbert gibi gezginler notlarında çok kısa olarak ebruya da yer vermişlerdir (Sönmez, 1988, s.28).

Avrupa’ya ebrulu kağıt Doğu’dan intikal etmiştir. XV.yy.da İtalya’ya giden Türk mücellitleri, kendi tarz cilt sanatlarını yaymışlardır. Bu arada kağıt ebrulamasını da öğreterek, ebruculuğu Avrupa’da moda haline getirmişlerdir.

(32)

Bu tarihlerden sonra matbaanın icadı, baskı kitapların ortaya çıkması, bu sanatların azalmasına neden olmuştur (Sungur, 1994, s.55).

Cumhuriyet döneminde Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ders olarak okutulmaya başlanması, ebru sanatına tekrar önem kazandırmıştır (Sungur, 1994, s.55).

Ebru, İslam sanatları arasında önemli bir yer tutmuştur. 16. ve 17.yy. arasında birçok tekkeler usta-çırak yöntemi ile öğrenci yetiştiren “sanat atölyeleri” haline gelmiştir (Barutçugil, 1999, s.27).

Mükemmellik derecesindeki birçok eserin altında, “derviş terbiyesinin” verdiği alçak gönüllülükle imza bile atılmamıştır. Bu yüzden birçok sanat eserinin kime ait olduğu bilinmemektedir (Yazan, 1986, s.41).

Günümüze kadar gelebilen Osmanlı tekkelerinden “Özbekler Tekkesi” ebru sanatı ve bu sanatın günümüze kadar ulaşması açısından önemlidir. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvay-i Milliye vazifesi gören tekke, içinde birçok sanatın ve zanaatın öğretildiği, uygulandığı bir okul görevi görmüştür. Bu dönemde tekke önemli bir ebru okulu haline gelmiş ve Necmettin Okyay, Sami Efendi ve Abdülkadir Efendi gibi büyük ustalar yetiştirmiştir (Barutçugil, 1999, s.28).

Ebru sanatı öğretmekle, okumakla, yazmakla anlatılmayan, en önemlisi bizzat deneyime ve pratiğe dayalı olan, tüm klasik Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak yöntemi ile öğrenci yetiştiren bir sanat dalı olduğundan, gerçek değerde ebru yapabilmek, uzun yıllarını hatta ömrünü bu sanata adamış olan sanatkarlara nasip olmuştur (Yazan, 1986, s.42).

İsimleri belirlenebilen başlıca ebru sanatçılarımızı göre şöyle sıralayabiliriz:

Şebek Mehmet Efendi:

Hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. “Tertib-i Risale-i Ebri”de kendisinden “rahimehullah” (Allah ona rahmet etsin) diye bahsedilmektedir. Buna

(33)

göre ölümünün bu risalenin yazım tarihi olan 1608 tarihinden önce olduğu, yine aynı risalede geçen “Nüsha-i Şebek” sözünden de ebru hakkında bilmediğimiz bir risale sahibi olduğu düşünülmektedir (Elhan, 1998, s.15).

Hatip Mehmet Efendi:

İstanbullu'dur. Ayasofya Camii hatibi olması nedeniyle “hatip” diye anılan Mehmet Efendi'nin doğum tarihi bilinmemektedir. “Tuhfe-i Hattatin”de kendisinden “pir-i mübarek” diye bahsedilmektedir. Nisan 1773’de vefat ettiğinde yaşının bir hayli ilerde olduğu düşünülmektedir. “Eski Zühdi” diye de bilinen Zühdi İsmail Ağa'dan sülüs-nesih yazılarını öğrenmiştir. Hatip ebrusunu ilk o yaptığı için onun adı ile anılmaktadır. O zamana kadar kitrenin kıvamından dolayı soluk olan ebruların renklerini kitresinin kıvamını artırarak canlılaştırmış olması sebebiyle ebruculuk tarihimiz açısından önemli bir şahsiyettir. Ebruları zamanında yapılan işlerde daima kullanılmış olup renklerinden ve üslubundan hemen tanınmaktadır. Hocapaşa'daki evinde çıkan yangında eserlerini kurtarmak isterken kendisi de ebrularıyla birlikte yanarak vefat etmiştir (Derman, 1977, s.31).

Şeyh Sadık Efendi:

Buhara'nın Vabakne şehrinde doğmuştur. Üsküdar Sultantepesi'ndeki Özbekler Dergahı şeyhliğinde bulunan Sadık Efendi'nin hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ebruculuğu Buhara'da iken öğrenmiş ve iki oğlu Edhem ve Salih Efendiler'e öğretmiştir. 11 Temmuz 1846 tarihinde vefat etmiştir (Çoktan, 1992, s.8).

Hezarfen Ethem Efendi:

Geçen asrın ebrucularından en çok bilineni Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi İbrahim Ethem Efendi'dir. Türkiye'nin eski Washington Büyükelçisi merhum Münir Ertegün'ün (1882-1944) de dedesi olan Ethem Efendi'nin fen ve sanat tarihimizde müstesna bir yeri vardır. 1829 yılında Özbekler Tekkesi'nde doğmuştur. İlk tahsilini Hacce Hesna Hatun Mahalle Mektebi'nde bitirdikten sonra Dergah'ta babasından, amcasından ve Dergah'a gelen Buharalı alimlerden ders alarak yetişmiştir. Türk, Arap, Fars ve Çağatay dillerine şiir yazacak derecede iyi bilen Ethem Efendi, ileri yaşına rağmen Çarşambalı Arif Bey'den Ta'lik hattını öğrenerek icazet

(34)

almıştır. Doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkaklık, mühürcülük, dökmecilik, tornacılık, demircilik, tesviyecilik, makinecilik, matbaacılık,

dokumacılık ve mimarlık gibi fen ve sanatlarda kabiliyet ve özel çalışmaları sonucu ihtisas sahibi olmuştur. 1869’da Mithat Paşa tarafından kurulan Sultanahmet Sanat Enstitüsü Müdürlüğü'ne getirilmiş ve memleketimizde kurşun boruyu ilk defa burada döktürmüştür. Ebruculuk, onun pek çok meziyetinden bir tanesidir. Bu yüzden Hezarfen (bin sanat sahibi) lakabıyla anılmaktadır. Eserlerinde imza olarak Kami mahlasını kullanmıştır. Bilhassa Hac zamanı gelen Özbek misafirlerle artan ziyaretçi sayısından dolayı tekkenin artan giderlerini karşılayabilmek için yaptığı sanat eserleri Bayezid'deki Kağıtçılar Çarşısı'nda pek beğenilerek aranır ve satın alınırmış. 8 Ocak 1904 tarihinde vefat etmiştir (Derman, 1977, s.32).

Onun dönemi ebrunun hemen hemen yeniden başlaması anlamına

gelmektedir. Özellikle yapılış usulünü ortaya çıkardığı ve sonradan bu sanatı ihya edecek olan, Necmeddin Okyay ve Abdülkadir Efendi gibi talebeler yetiştirdiği için, Ethem Efendi’nin bu alandaki hizmeti sonsuzdur (Birol, 1969, s.4).

Necmettin Okyay:

29 Ocak 1885’de İstanbul Üsküdar'da doğmuştur. Mürekkepçilik, aharcılık, okçuluk, gülcülük, eski tarz mücellitlik, hattatlık gibi pek çok hünerinin yanı sıra ebruculuğu da meslek edinen Hafız Necmeddin Okyay da, üstadı Ethem Efendi gibi Hezarfen lakabıyla anılmıştır. Ebruyu Ethem Efendi'den öğrenmiştir. Medresetü'l Hattati'nde ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde tarz-ı kadim cilt ve ebru hocalığı yapmıştır. Ravza-i Terakki Rüşdiyesi'ndeki hüsn-i hat hocası Hasan Tal'at Bey'den Rik'a, divani ve celi divani icazetleri almıştır. Hacı Arif Efendi'den, sülüs-nesih yazıyı, Sami Efendi'den ta'lik ve celi ta'lik yazıyı öğrenmiştir. Ebruyu oğulları Sami ve Sacid Okyay ile yeğeni Mustafa Düzgünman'a öğretmiştir.

(Derman, 1977, s.40)

Kendisinden önce çok ilkel biçimde yapılan ve bugün tüm dünya ebrucularının gıpta ile seyrettikleri çiçekli ebruları icat ederek ebruculuk tarihimizde yeni bir tarz başlatmıştır. Kalıbını kesip Arap zamkı ile yapıştırmak ve ebruladıktan

(35)

sonra kalıbı sökmek suretiyle yaptığı yazılı ebrular ise ebruculuk tarihi açısından bir ilktir. Kalıptan taşan zamkın bulunduğu yerlerin de boya almadığını görerek mürekkep yerine doğrudan zamk kullanarak yazmak suretiyle yaptığı ebrular arasında “Lafza-i Celal” en meşhurudur. 5 Ocak 1976'da vefat etmiştir.

(Derman, 1977, s.40)

Necmettin Efendi’nin ebrularının boyaları çıkmamıştır. Bunun sebebi ebru yapımında “Ali Kurna” denilen iyi cins kağıt kullanması ve ebru kuruduktan sonra üzerini iyice mührelemesidir (Birol, 1969, s.4).

Bekir Efendi:

Hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Bayezid'de Kağıtçılar Çarşısı'nda yapıp sattığı battal ebrularıyla tanınan Bekir Efendi, aynı zamanda eski tarz is mürekkebi imalcilerindendir. Devrinde resmi dairelerde kullanılan defterlerin üzerine geçirilen ve “ali kurna” tabir edilen sağlam Avrupa kağıdı ile yapılmış olan ebrular Bekir Efendi tarafından yapılmıştır (Derman, 1977, s.48).

Zamanla siyah cilt bezi kullanılması ile alikurnadan vazgeçilmiştir. (Cansever, 1996, s.56)

Sami Okyay:

Necmeddin Okyay'ın ortanca oğludur. 1910 yılında Üsküdar'da doğmuştur. Ebruculuğu babasından öğrenmiş ve kısacık ömründe çığır açacak eserler vermiştir. Aynı zamanda ince bir tezhip, hak (oyma), lake ve şemse tarzı cilt sanatçısı idi. Şark tezyini sanatları okulunda hocalık yapmıştır (Elhan, 1998, s.17).

Sacid Okyay:

Necmeddin Okyay'ın küçük oğludur. 1915’de Üsküdar'da doğmuştur. 1936 yılından emekliye ayrıldığı 1973 yılına kadar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde eski tarz cilt ve ebru hocalığı yapmıştır. 19 Nisan 1999'da vefat etmiştir.

(36)

3.1.3 Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler

Ebruda sanatçının esas kullandığı malzemeler, kitreli su ve çeşitli boyalardır. Ressamın tual üzerinde yaptığını ebru sanatçısı su yüzünde yapmak zorundadır. Ebru yapmak isteyen, eskiden olduğu gibi bugünde teknesini, boyasını ve diğer malzemelerini baştan sona kendisi hazırlamalıdır (Altun, 1981, s.27).

Fotoğraf 5: Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler

• Boyalar:

Geleneksel Türk ebrusunda yalnızca suda erimeyen, asit ve kazein içermeyen ve ışıktan etkilenmeyen doğal boyalar kullanılmaktadır. Boyalar yaklaşık 50x50 cm boyutlarında düz bir mermer üzerinde, destiseng (el taşı) ile ezilmek suretiyle hazırlanır. Destiseng, üzerinde boya ezilen mermerle aynı cins mermerden olup, aşağı yukarı 15cm. uzunluğunda, boyayı ezen yüzü 6-7cm. çapında bir yarım daire ve üstünde de kullananın tutması için tutamak bulunan bir taştır. Yaklaşık bir avuç dolusu boya, mermerin ortasına yerleştirilir ve onun da ortası çukurlaştırılarak buraya su konur ve karıştırmak suretiyle boya çamur hale getirilir. Destiseng, çamur haldeki boyanın üzerinde 8 çizer gibi dolaştırılarak boya ezilir. Dağılan boyalar bir spatula yardımıyla tekrar ortaya toplanır. Boyanın ezilip ezilmediği ancak teknede anlaşılır. Bir müddet tecrübeden sonra ebrucu, hangi boyayı ne kadar ezeceğini öğrenir. Yeteri

(37)

kadar sulandırıldığında ve doğru öd ayarı yapıldığında kumlanmadan açılan ve kağıda akmadan tespit olabilen boya yeterince ezilmiş demektir (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler şunlardır:

Tablo 1 :Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler

Çamlıca toprağı Beyaz Siyah Sarı

Aşı Boyası Kahverengi Kırmızı Lahor Çividi Çamaşır Çividi

Çamlıca toprağı, Lahor Çividi ve Çamaşır Çividi dışında sözü edilen boyalar nalburlardan, Lahor Çividi ve Çamaşır Çividi ise aktarlardan temin edilmektedir.

Bu renkler kullanılarak elde edilen ara renkler ise şunlardır:

Tablo 2:Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ara renkler

Aşı Boyası Lahor Çividi Koyu Kahverengi

Sarı Lahor Çividi Yeşil

Çamaşır Çividi Kırmızı Mor

Beyaz Siyah Gri

Beyaz

+

Lahor Çividi

=

Açık Mavi

Yukarıda sıralanan renkler, istenilen oranda birbirleriyle karıştırılarak her tür renk elde edilebilir.

Çamlıca Toprağı: İstanbul'un Çamlıca Tepesi'nde bulunan kırmızı renkli topraktır. Bir elek ile taşlarından ayıklanarak toplanır. Ezildiğinde tütün rengine yakın bir renk verir. İsten elde edilen ve bundan dolayı çok hafif olan siyah boyaya

(38)

katılır. Islah etmek üzere akan boyalara ilave edildiği gibi serpmeli ebruların serpme boyası olarak ya da yalnız başına kullanılır.

(http://www.geleneksel-ebru.com/)

Beyaz: Üstübeç. Yağsız olanı beyaz boya yapmak için, yağlı olanı (litopon üstübeci) ise neftli boya hazırlamada kullanılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Siyah: İsten yapılır. Çok hafif olduğu için tek başına kullanılmaz. Çamlıca toprağı ile karıştırılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Sarı: Oksit sarı (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Aşı boyası: Oksit kırmızı . İnorganik bir pigmenttir. (http://www.geleneksel-ebru.com/)

Kahverengi: Oksit kahverengi. Çeşitli tonları vardır. İnorganik bir pigmenttir.

Kırmızı: Suyla karışabilen pigment kırmızı. Organik bir pigmenttir. İnorganik olanı içerdiği kadmiyumdan ötürü son derece zehirlidir.

(http://www.geleneksel-ebru.com/)

Lahor Çividi: Bebeklerin ağzında oluşan aft hastalığının tedavisi için kullanılan ilacın hammaddesidir. Gevrek, taş gibidir. Bitkisel ve çok güçlü bir boyadır. Dövülerek toz haline getirilir (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Çamaşır Çividi: Beyaz çamaşırlar için ağartıcı olarak kullanılan mavi bir tozdur (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Boyalara eklenecek su ve ödün ayarı da şu şekilde yapılır: Kitrenin kıvamının ayarı kontrol edilir. Boya ayarına ödü en az boyanın ayarıyla başlanır. Süt kıvamında sulandırılan boyanın içerisine, fırça kavanozun kenarına sıyrılıp tekneye serpildiğinde ebrucunun ustasından gördüğü miktar ölçüsünde açılana kadar öd ilave

(39)

edilir. Ödü fazla olan boyaların ayarları da ödü az olan boyaların üzerine serpmek suretiyle yapılır. Çiçek ve hatip ebrusu yapımında kullanılacak olan boyaların ayarları ise zemin ebrusunun üzerine damlatmak suretiyle yapılır.

(http://www.geleneksel-ebru.com/)

Toprak boyaların Türk ebrusuna verdiği en önemli özellik havdır. Avrupa ebruları kimyasal boyalar nedeni ile ofset özelliği gösterirken, Türk ebruları toprak boya nedeni ile hav özelliği taşır (Tanarslan, 1994, s.58).

• Kitre

Fotoğraf 6: Kitre

Ebru sanatının en önemli maddelerinden biridir. Boya serpilecek suya kıvam ve yapışkanlık vermek için kullanılır. Boyaların su üstünde kalmasını sağlayan bitkisel bir malzemedir. Beyaz, taze ve topraksız(fiyor) olanı tercih edilir. Kitre Anadolu’da yetişen geven türü dikenli bitkilerin havayla temas ettiğinde kemikleşen salgısıdır. Her bölgenin kitresi suya farklı bir kıvam verdiği için ne kadar suya ne kadar kitre konulacağı hakkında kesin rakamlar verilemez. Her ebrucu sonbaharda ebru yapmaya başlayacağı zaman bir sene yetecek kadar kitre alır ve birkaç tekne açtıktan sonra teknesinin alacağı su miktarına ne kadar kitre koyacağının ölçüsünü bulur. Bu ölçü, içinde kurşunkalem kalınlığında bir çubuk yürütülerek kitre üzerinde bıraktığı izle bulunur. Doğru ayarda, kitre içinde çekilen çubuk dışarı alınınca kitre üzerinde bıraktığı iz olduğu yerde kalmalı, ne çekiş istikametinde ileri ne de lastik gibi geri gitmemelidir. İlk denemede ortalama 7 litre suya 45-50 gr. kitre konularak birkaç gece şişmesi beklenir. Zaman zaman karıştırılarak kitrenin erimesi hızlandırılır. 3-4 gün sonra sık dokulu bir torbadan geçirilerek içindeki erimemiş kitre parçacıkları, çöp ve diğer yabancı maddelerden arındırılır ve tekneye boşaltılır.

(40)

Kıvamı kontrol edilir ve doğru kıvama gelene kadar su bardağı ile su ilave edilip iyice karıştırılır. İlave edilen su miktarı ölçüsünce bir sonraki tekne için ıslatılan kitre miktarı azaltılır ya da su miktarı artırılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Kitre yerine hilbe (boy tohumu), sahlep, ayva çekirdeği, deniz kadayıfı ve keten tohumu da kullanılabilir (Çoktan, 1992, s.16).

Kitrenin diğer bir adı da kesiradır. Plaka ve şeritler halinde bulunur. Ebru yapımında plaka kitreler daha iyi sonuç vermektedir (Göktaş,1987, s.23).

Kitre kuru havadan olumsuz etkilendiği için suyu uçarak katılaşır. Bu nedenle ortamın nemli olması gerekir (Tanarslan, 1994, s.58).

• Sığır Ödü

Fotoğraf 7: Sığır Ödü

Kitre üzerine serpilen boyaların batmadan yüzebilmeleri için boyalara bir damlalık yardımıyla safra asitleri içeren sığır ödü katılır. Bozulmasını önlemek için öd suyu önceden kaynatılarak saklanmalıdır. Sığır ödü yerine aynı amaçla koyun ödü, kalkan balığı ödü, pitrik asit ve tütün yaprağı suyu ya da haraza suyu da kullanılmaktadır. Öd suyundaki safra asitleri zamanla boyayı parçalamaya devam ederek kağıt üzerinde tamamen pürüzsüz, kadife yumuşaklığı görünümü sağlar. Yağ kullanılması ebruyu bozar; öd yerine sentetik olarak hazırlanan karışımlar aynı güzelliği vermemektedir (Ay, 1994, s.57).

(41)

Kalkan balığı ödü kumlu ebru yapımında daha iyi sonuç vermiştir. (Derman, 1977, s.11)

• Kağıt

Boyayı iyi emen, dayanıklı, aharsız ham kağıtlara yapılan ebrular daha güzeldir. Eskiden “alikurna” denilen kağıt tercih edilmiştir (Yazır, 1982, s.162).

Türk ebruculuk geleneğinde kağıt terbiye edilmez ve tekneden sıyrılarak çıkarılır (Cansever, 1996, s.164).

Kağıtlar mat olmalıdır. Parlak kağıtlar emme özelliği az olduğu için tercih edilmemektedir. Kağıtlar daha önceden tekne boyutunda hazırlanmalıdır.

(Göktaş, 1987, s.22)

Boyanın kağıda daha iyi tutunmasını sağlamak için kağıt önceden %10 luk dialüminyum trisülfat çözeltisi ile ıslatılmalıdır (Ay, 1994, s.57).

• Tekne

Fotoğraf 8: Ebru Teknesi

Tekne, içinde ebru yapılan kaptır. Çam, çinko ya da galvanizden olmalıdır. Ahşap kullanılırsa su kaçırmaması için ziftle yapıştırılmalıdır. Dikdörtgen teknenin derinliği 6cm. boyu ise kullanılacak kağıdın tabaka boyuna göre saptanmalıdır

(42)

Teknede ideal ölçü 35 x 50cm. dir. Tekne kağıt suya yatırıldığı zaman genişleyeceği için kağıt boyutundan bir miktar daha büyük olmalıdır.

(Çoktan, 1992, s.13)

Uzun kenarlarından ebrucuya yakın olanına, ebruyu tekneden sıyırırken kağıdı çizmemesi için 2-3mm kalınlığında bir mil kaynattırılmalıdır.

Çinko ve galvaniz dışında diğer malzemelerden yapılan teknelerin bir kısmı boyaların yayılmasını engellemektedir (Tanarslan, 1988, s.13).

Mustafa Düzgünman'ın ebru yapımında kullandığı malzemeleri ve bazı ebruları Galata Mevlevihanesi'ndeki DÜZGÜNMAN odasında sergilenmektedir.

• Fırça

Fotoğraf 9: Ebru Fırçası

Boyaları tekneye serpmeye yarayan alettir. Türk ebrucusu fırçasını kendi sarar. Ebru fırçası atın kuyruk kıllarının bir dala sarılması ile yapılır. Kılların bağlanmasında oltaya iğne bağlarken kullanılan düğümsüz bağlama kullanılır. Fırça kavanozda dura dura kıvrılır ve bu kıvrık şekil, fırçanın sarım şeklinden dolayı ortasında oluşan boşlukla beraber Türk Battal deseninin ortaya çıkmasına sebep olur. Bu nedenle yağlıboya ya da suluboya fırçaları Türk ebrusunda kullanılmaz. Fırça sararken kılların daha iyi tespit olması için herhangi bir yapıştırıcı kullanılmaz, çünkü fırça kavanozda boyayla birlikte bırakılır. Eğer tutkal kullanılırsa içindeki kimyasallar boyaya karışır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

(43)

Ebru fırçası 25-30cm. uzunluğunda ve serçe parmak kalınlığında olmalıdır (Kuşoğlu, 1994, s.120).

Küflenmeye dayanıklı olması ve esnekliğinden dolayı gül dalı; daha kalın telli olduğu için yaşlı at kuyruğu kılı alınıp naylon veya misina ile sarılan fırçalar daha uygundur (Ay, 1994, s.57).

• Neft

Terebentin adı verilen bir cins yağ vasıtası ile ebru üzerinde benek şeklinde boşluklar açmaya yarayan maddedir (Göktaş,1987, s.27).

Eskiden Eğriboz adasından gelen çam nefti kullanılmasına rağmen artık bulunmamaktadır. Neftli ebru yapımında ancak tabii olanı kullanılır. Neft, ayrı bir kaba ayrılan boyaya damla damla istenen sonuç alınıncaya kadar denenerek ilave edilir. Neftli boyaya batırılan fırça iyice temizlenmeden normal boya kavanozuna sokulmamalıdır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

• Taraklar

Fotoğraf 10: Taraklar

Ebru yapımında boyalara desen vermek için tarak şeklinde bir alettir. Çeşitli boy ve şekillerde olup ebrucu tarafından da yapılabilir. İnce uzun çıta üzerine eşit aralıklarla paslanmaz çelik tellerin tarak dişleri gibi dizilmesi ile elde edilir. Tellerin inceliği de isteğe bağlıdır (Elhan, 1998, s.5).

(44)

• Bizler

Fotoğraf 11: Biz Takımı

Tekneye boya damlatmak, yüzeyindeki boyaya şekil vermek ya da kitreyi karıştırmak için muhtelif kalınlıklarda olan aletlere biz denilir. Bunların arasında, aynı cins telden 15-20 tanesinin bir araya sarılmasıyla oluşturulan tel ise sümbül yapımında kullanılır. Bizler, farklı kalınlıklarda tellerden ya da çivilerden imal edilirler ve mutlaka paslanmaz malzemeden yapılmalıdırlar.

(http://www.geleneksel-ebru.com/)

• Su

Ebru yapımında kullanılan suyun özel içme suyu olması, kireç derecesi düşük ve bekletilip süzülmüş olması gerekmektedir. Kaynatılmış ve bekletilmiş su da kullanılabilir. Eskiden yağmur suyu kullanılmıştır. Suya, kireç düşüren calgon katılmak sureti ile elde edilen kireci düşük su da kullanılabilir.

(Barutçugil, 1999, s.39)

• Desteseng Taşı

(45)

Ebruda kullanılacak olan boyaları ezmeye yarayan taştır. Bu taş genellikle mermerden yapılır. Bunu yanında çakmaktaşından veya camdan da yapılabilir.

Destizenk ve el taşı olarak da bilinir (Elhan, 1997, s.48).

• Çıta

Fotoğraf 13: Ebru Kurutma Çıtası

Ebru teknesinden ıslak olarak çıkan ebruların kuruması için bırakıldıkları tahta pervazlara verilen addır. Bu çıtalar üç, üç buçuk cm eninde iki metre boyundadır. Beş çıta, aralarında beşer cm boşluklarla yan yana konulur. Ebrular bunların üzerine serilir. Birinci sıra dolduğunda, ikisi kenarlara, biri ortaya üç takoz aralığı sağlamak için yerleştirildikten sonra yine üst üste dizilmeye devam edilir (Göktaş, 1987, s.13).

• Kürek

Fotoğraf 14: Kürek

Mermer üzerinde ezilen boyaları toplayıp ana kaplara koymaya yarayan alettir (Elhan, 1998, s.5).

(46)

• Kap

Fotoğraf 15: Boya Kabı

Ebru yapımında boyaları koymaya mahsus muhafazalara verilen addır. Boya kabının cam olması önemlidir. Metal ve plastik kaplar ödün ve boyanın çözündürme ihtimaline karşın, boyayı ve ebruyu bozmaması için kullanılmaz.

(Göktaş, 1987, s.22)

3.1.4 Ebrunun Yapılışı

Ebru yapmak, fizik ve kimya bilimi yöntemleriyle açıklanabilen bir işlemdir ve fiziksel bir takım parametrelerin etkisindedir. Bunların en önemlileri havanın sıcaklığı ve nemidir. Teknik olarak her ne kadar her mevsimde ebru yapılabilse de gerçek anlamda kaliteli ve ebrucuyu tatmin edecek ebrular ancak 18-20 derece sıcaklık ve % 60 bağıl nemin altında yapılabilir (Arıtan, 2002, s.331).

Uygun ortam sağlandıktan sonra ebru yapımına geçilir. Daha önce hazırlanmış olan kitre yavaşça tekneye boşaltılır. Kitrenin koyuluğu sahlep kıvamına gelinceye kadar su ilave edilerek istenilen kıvama getirilir. Kitre boşaltılırken veya su ilavesi yapılırken köpükler ve hava kabarcıkları oluşabilir. Bu durumda tekne boyutunda kesilen kağıtlar 5-10 kez kitre üzerine bırakılır ve alınır. Kenarda toplanan köpük ve hava kabarcıkları elle köşeye sıkıştırılıp dışarı alınır. Kitrenin elektriklenmesini önlemek için 10-15 kağıt kitre üzerine atılır ve alınır. Tekne içine boşaltılan kitrenin kaymak tutmaması için üzeri bir kağıtla kapatılır ve bir iki gün dinlenmeye bırakılır. Böylece kitre oda sıcaklığına uyum sağlar (Elhan, 1998, s.6).

(47)

Kitre dinlendikten sonra tekne etrafında boyaların öd ayarı yapılmalıdır. Önceden ezilmiş boyalardan az miktarda, fincan gibi küçük kaplara alınıp, su yüzünde fazla yayılması isteniyorsa fazla öd, istenmiyorsa az öd ilave edilir. Daha sonra bu boyaların kitre üzerinde ayarı yapılır. Kullanılacak renk sıralamasına göre en alttaki rengin ödü en az olmalı ve üzerine atılacak her renge biraz daha öd ilave edilmelidir (Arıtan, 2002, s.332).

Kullanılacak boya atılmadan önce her defasında içindeki fırça ile iyice karıştırılır ve fırçadaki boyanın fazlasını iki parmakla hafifçe sıkarak veya fırçayı kavanozun kenarına sıyırarak alınır. Fırçayı diğer elin işaret parmağının iç kısmına vurarak boya kitreli suya serpilir. Serpme işi 15-20cm. mesafeden ve tekneye hemen hemen paralel soldan başlayarak sağa doğru yapılır (Arıtan, 2002, s.332).

Serpme esnasında el hareketinin ritmik olmasına ve boyanın su yüzünde homojen olarak dağılmasına dikkat edilmelidir.

Klasik ebruda renk versiyonu, genellikle koyu renkten açığa doğru sıralanmaktadır (Arıtan, 2002, s.332).

Suya serpilen boyalar, içindeki ödün derecesine göre kitreli suyun üstünde yayılmaya başlar ve renkler birbirinin arasına girer. Ödün bir vazifesi de, boyaların birbirine karışmadan, ayrı ayrı renklerini koruyabilmelerini sağlamaktır. Ebru yapan kişi, teknede oluşan şekillere bir noktadan sonra uymak zorundadır. Bunda kitreli suyun yoğunluğu, kirlilik derecesi, boyaların öd ile karışma derecesi, havanın sıcaklığı ve nemi önemli rol oynamaktadır (Derman, 1994, s.56).

Bütün ebru çeşitleri aynı teknede yapılır. Çiçekli ebru dışındaki ebruların kitrenin kıvamına bağımlılığı fazla olmamasına rağmen çiçekli ebru yapabilmek için kitrenin kıvamının buna göre ve kitrenin kıvam ayarı bahsinde açıklandığı gibi yapılması doğrudur. Çiçekli ebru yapılan teknede hafif ebru dahil bütün ebru çeşitleri yapılabilir. Kumlu ebru dışında bütün ebrulara, boyalar tekneye bir fırça yardımıyla serpilerek başlanır (http://www.geleneksel-ebru.com/).

(48)

Ebru yapımında önce battal denilen ebru çeşidi ile başlanır. Çünkü battal ebru, ebru sanatının temel formudur. Battal ebruya hakimiyet geliştikçe diğer usullere geçmek mümkündür.

Ebrunun koyu ya da açık renk olması kitrenin kıvamına bağlıdır. Koyu renk ebru isteniyorsa koyu kitre, açık renk ebru isteniyorsa sulu kitre tercih edilir. (Derman, 1977, s.12).

Ebrunun tamamlandığı an, kağıt teknenin sağ veya sol yanından itibaren son derece dikkatli bir şekilde tekneye yatırılır. Eğer hava kabarcığı kalmışsa bunlar iğne ucu ile delinerek giderilir. Kağıt hafifçe sıvazlanır ve ebrucu teknenin geniş kenarının kendine bakan tarafından sağ ve sol uçlarından tutarak tekne kenarından itibaren kağıdı sıyırarak kaldırır ve kağıda yapışan fazla kitreyi akıtır. Ebru rafa serilerek kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra mührelenir (Elhan, 1998, S.7).

Desenlerin kağıda geçmesi 10-15sn. yeterlidir (Cansever, 1996, S.56).

Kurutma işlemi uzun çıtalar üzerinde ve gölge bir yerde yapılmalıdır (Ersoy, 1989, S.26).

Ebru alındıktan sonra yeni bir çalışmanın yapılması için önceki ebrudan kitre yüzeyinde ve tekne kenarında kalan artık boyaların temizlenmelidir. Bu nedenle tekneye yatırılan bir kağıt ebru alır gibi kaldırılır.

Ebrunun yapılmadığı veya küçük boşluklarda kitreli suyun yüzeyi bir kağıtla örtülmelidir.

(49)

Ebrunun yapım aşamalarının resimlerle gösterilmesi:

Şekil 16:

Fotoğraf 16: Suda bekletilmiş kitre Fotoğraf 17: Kitrenin süzülmesi

Fotğraf 18: Kitrenin tekneye süzülmesi Fotoğraf 19: Kitrenin kaymak tutmaması ve kirlenmemesi için üzerine gazete örtülmesi

Fotoğraf 20: Boyanın hazırlanması Fotoğraf 21: Boyanın su üzerindeki açılımının kontrol edilmesi

(50)

Fotoğraf 22: Boyanın atılması Fotoğraf 23: Gelgit ebru yapımı

Fotoğraf 24: Şal ebru yapımı Fotoğraf 25: Taraklı şal ebru yapımı

(51)

Fotoğraf 28: Kağıdın tekneye yatırılması Fotoğraf 29: Kağıdın sıyrılması

Fotoğraf 30: Tekneden çıkan ebru Fotoğraf 31: Ebrunun çıtaya serilmesi

Fotoğraf 32: Tekneye gazete örtülmesi Fotoğraf 33: Gazetenin sıyrılarak artık boyaların alınması

(52)

3.1.5 Ebru Çeşitleri

• Battal Ebru

Fotoğraf 34: Battal Ebru (A.Babaoğlu)

Boyaların sadece fırça yardımıyla kitre üzerine serpilmesiyle oluşturulan ve iğne ya da tarak gibi herhangi bir şeyle müdahale edilmeden yapılan mermer desenli ebru çeşididir. Yapılan işlem bakımından en basit ebru olmasına rağmen sonuç itibarıyla yapımı en zor ebrudur. Kumlu ebru dışında bütün ebruların yapımında ilk işlem battal ebrudur. Ebrucunun bütün ustalığı yaptığı battal ebrulardan belli olur, çünkü ard arda atılan boyaların öd ayarları doğru yapılmazsa ya kitre yüzeyinde boyalar arasında kalan renksiz damarlar mermer damarından daha büyük olur ki buna ebrucu dilinde “falso” denir ya da boyalar sıyrılırken akar ve birbirine karışır. Batılı ebrucular, boyaların böyle akmasından kurtulmak ve işi kolaylaştırmak için kağıdı ebrulamadan önce şapla terbiye ederek boyaların akmasını engellemeye çalışırlar (http://www.geleneksel-ebru.com/).

• Somaki Ebru

Fotoğraf 35: Somaki Ebru (A.Babaoğlu)

Battal ebrunun en son atılan rengi fırça kavanozun içine sıkıldıktan sonra serpilerek yapılır. Sık damarlı Somaki mermerine benzeyen bir ebrudur.

(53)

• Neftli Battal Ebru

Fotoğraf 36: Neftli Battal Ebru (A.Babaoğlu)

Battal ebrunun en son atılan rengi neftli bir boyadan seçilerek yapılır. (Derman, 1994, S.56)

• Serpmeli Battal Ebru

Fotoğraf 37: Serpmeli Battal Ebru (A. Babaoğlu)

Battal ebru yapıldıktan sonra Çamlıca toprağı veya benzer bir açık renkli boyanın, fırça kavanoza iyice sıkıldıktan sonra serpilmesiyle yapılır. Bu boyaların ödü az olduğu için ebru üzerinde nokta nokta kalırlar (Derman, 1994, S.56).

• Gel Git Ebru

Fotoğraf 38: Gel Git Ebru (A.Babaoğlu)

Battal ebru yapıldıktan sonra kalınca bir bizle teknenin önce bir kenarına sonra diğer kenarına paralel bir ileri bir geri karıştırılarak yapılır.

(54)

Üzerine battalda olduğu gibi serpme de yapılabilir. Taramalı ebru olarak da bilinir (Göktaş, 1987, S.20).

• Şal Ebrusu

Fotoğraf 39: Şal Ebrusu (S.Özçimi)

Anadolu’da kullanılan bele bağlanan şal desenlerini andırdığı için bu adı aldığı söylenmektedir. Gelgit ebrusu yapıldıktan sonra kalın bir biz kullanılarak sağdan sola açılmak suretiyle yapılır (Göktaş, 1987, S.27).

Üzerine serpme de yapılabilir.

• Taraklı Ebru

Fotoğraf 40: Taraklı Ebru (A.Babaoğlu)

Gelgit ebrusu yapıldıktan sonra taraklardan birisinin son yapılan gelgitin yönüne dik yönde teknenin bir kenarından tarağın dişleri kitreye temas edecek kadar sokulup diğer kenarına doğru çekilmesiyle yapılır. İstenirse ince bir bizle taraktan sonra şal ebrusunda yapıldığı gibi boya serbest olarak da karıştırılabilir.

(Çoktan, 1992, S.329).

Bu tarz, daha çok Avrupa’da benimsenmiştir. Burada çok ince tarakla yapılmış ebrulara rastlanmaktadır (Göktaş, 1987, S.28).

(55)

• Zemin Ebrusu

Aynı boyadan az ödlü, çok ödlü ve neftli olarak üç kavanoz boya hazırlanır. Bunlar kullanılarak battal ebru yapılır. Neftli boya yerine Çamlıca toprağı gibi açık renkli bir başka boya da serpilebilir (http://www.geleneksel-ebru.com/).

Hatip ve çiçekli ebruların altındaki açık renk fondur (Göktaş, 1987, s.31).

• Hatip Ebrusu

Fotoğraf 41: H.Menekşe (M.Düzgünman) Fotoğraf 42: H.Yıldızlı (S. Mandıracı)

Fotoğraf 43: H.Mütenevvia (M.Düzgünman) Fotoğraf 44: H.Çarkıfelek (M.Düzgünman)

Fotoğraf 45: H.Taraklı Yürek (M.Düzgünman) Fotoğraf 46: H.Yürekli (M. Düzgünman)

XVIII. yy.da Ayasofya Camii Hatibi Mehmet Efendi tarafından ilk kez yapıldığı için onun adı ile anılmaktadır (Kuşoğlu, 1985, s.10).

Şekil

Tablo 1 :Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler
Şekil 27: Kumlu Ebr
Tablo 4:Teknik uygulama sayısı ve yüzde leri       Uygulanan Teknikler   n (Sayı) %  (Yüzde)
Tablo 6:Renk uygulama sayısı ve yüzdeleri
+2

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencilerin SEDlerine göre evlerinde bulunan bilgisayar sayısı ortalamaları oneway ANOVA ile test edilmiş ve anlamlı bir fark (p=0.000) bulunmuştur.Tukey ile yapılan

2012 – halen International Society for Interpersonal Acceptance and Rejection 2004 – halen Türk Psikologlar Derneği.. DİĞER

 BOLD: Kandaki oksijen seviyesine bağlı sinyal. değişiklikleridir (deoksihemoglobinin paramagnetik

Konjenital pulmoner malformasyonlar Konjenital diafragmatik herni. Plevral effüzyon

– Intraventriküler septa/sineşi periventriküler psödokistlerin birleşmesi ve germinal matriksin ependimden ayrılması sonucunda ortaya çıkar. – Aksial ve sagital kesitlerde

 Özofagus sfinkterini gevşeten, mide boşalmasını geciktiren, böylece ince ve kalın barsak motilitesini düzenleyen,. • Nöropeptid,

Sonuç olarak, çalışmamızda özel eğitime yönlen- dirilen çocukların en sık erkek ve 6 yaş altındaki çocuklardan oluştuğu, MR ve OSB tanısının en sık

– Türkistandan başlayarak İran üzerinden ülkemize ve daha sonra da Avrupa’ya kadar uzanan bir resim sanatı.. Sonsuz uzunluklu bölgede